Atomik Seviyede Yapışkan Kullanan Canlı:Geko Kertenkelesi

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • eerol
    Banned
    • 06-11-2004
    • 8682

    Atomik Seviyede Yapışkan Kullanan Canlı:Geko Kertenkelesi

    Atomik Seviyede Yapışkan Kullanan Bir Canlı Tavanda düz bir yolda yürüyormuşçasına rahat hareket edebilen, hatta tek ayağı üzerinde baş aşağı durumda asılı kalabilen bir canlı. Cilalı ya da cam gibi kaygan ve dikey bir zeminde bile rahatça koşabilen bir canlı. Bütün bu alışılmadık tanımlamalar geko isimli kertenkeleye ait.

    Parmak uçları, tıpkı bir kitaptaki sayfalar gibi ince doku yaprakları ile kaplı olan geko tropik bölgelerde yaşayan küçük bir kertenkele türüdür. Gekonun ayağındaki beş parmağın her birinde, keratin maddesinden yapılmış yaklaşık 500.000 tane mikroskobik tüycük bulunur. Bilim adamlarının "seta" olarak isimlendirdiği bu uzantıların çapları yaklaşık 5 mikron (metrenin 5 milyonda biri) kadardır. Bir benzetme yapacak olursak bu incelik insana ait bir saç telinin onda birine denk gelmektedir. Ve her uzantı, sayıları 400 ile 1.000 arasında değişen tüyümsü uzantılardan oluşur. İşte gekonun ayağındaki spatula şekilli milyonlarca mikroskobik uç, bu sayede değdikleri yüzeydeki atomların çekim kuvvetini kullanarak o yüzeye bir tutkal gibi yapışırlar.

    Atomik Ölçüde Bir Yapışkanla Duvara Tutunmak

    Gekonun ayağındaki gözle görülemeyen tüycüklerle, temas ettiği duvar arasında mikroskobik bir etkileşim söz konusudur. Bu esnada ayak ile yüzey arasında, moleküler düzeyde "Van der Vaals" adı verilen zayıf bir çekim kuvveti oluşur. Bu bağlar, bitişik iki atomun taşıdığı elektrostatik yükten kaynaklanır (www.ider.herts.ac.uk) . Van der Vaals kuvvetleri daha çok kısa mesafede etkilidir ve yapıştırma mekaniği açısından büyük önem taşır. İşte gekolar da, enzimleri biyokimyasal olarak yapışkan hale getiren 'Van Der Waals' güçleri olarak bilinen atomik-ölçüdeki bir yapışkanla duvarlara tutunurlar (World Wealth International, February 2001, Vol 1, Issue No. 1) .

    Bir atom pozitif yüklü çekirdeğin negatif yüklü elektron bulutuyla çevrilmesinden oluşur. Eğer çekirdeğin pozitif yükü, elektronların negatif yüküne eşitse atom bir yük taşımaz, nötr durumdadır. Ancak elektronlar çekirdeğin etrafında gelişigüzel dolaşırlar. Bazen çok kısa süreli de olsa hepsi atomun bir tarafında toplanırlar. Bu durumda atomun bir tarafı geçici olarak negatif yüke sahipken diğer tarafı artı yüke sahip olacaktır. Bu değişken yükler çevredeki atomları da etkiler.

    Bunu şöyle bir örnek üzerinden düşünebiliriz. Bir ağacın gövdesine değen gekonun bir tüycüğü yani setasının ucundaki atomun elektrik yüklendiğini var sayalım. Pozitif yüklü tarafının ağaca yakın olması durumunda, pozitif yük ağacın gövdesindeki en yakın atomların elektronlarını çekecek ve her iki atomu biraraya getirecektir. Ayak, dolayısıyla da tüyler, belirli bir açı ile kaldırılınca da çekim kuvveti ortadan kalkacak ve hayvan ilerleyebilecektir (Elizabeth Pennisi, Science Magazine, Vol. 288, No. 5472, 9 June 2000) .

    Van der Vaals kuvveti sizin eliniz ve duvar arasında da vardır, ama çok zayıftır. Atomik seviyede bakacak olursak, elinizin yüzeyi dağlarla kaplı gibidir ve sadece tepedeki atomlar duvarla temas ederler. Ancak gekonun ayağındaki binlerce spatula uç, tam bir temas sağlayarak, duvara tıpkı bir tutkal gibi yapışırlar.

    En Uygun Bağı Seçmek

    Spatula yüzeye karşı, doğru açı ve basınçla geldiğinde, öyle bir yakınlık oluşur ki aralarında molekülleri birarada tutan bir bağ kurarlar. Ancak burada kovalent bağdaki gibi elektron paylaşımı yoktur ya da iyonik bağdaki gibi birbirini çeken pozitif ve negatif yükleri taşımazlar. Bu durum daha zayıf moleküler güçlerin etkisiyle meydana gelir ki yapışma mekanizmasını sağlayan, bu güçlerden en zayıfı olan Van der Vaals çekimidir. Gekoların ayakları bu çekim esnasında anlık bir şekilde kutupsallaşırlar ve daha çok birbirleriyle dans eden elektron bulutları gibi hareket ederler (World Wealth International, February 2001, Vol 1, Issue No. 1) .

    Geko ayaklarını hareket ettirerek uygun bir açı ve basıncı bulmaya çalışır. Tek bir spatulanın yapıştırıcı gücü çok fazla olmayabilir, fakat toplu olarak bulunduklarında etkili bir güç oluştururlar. İşte gekolar böylece molekül bağlarının birleştiği yerde yürümüş olurlar. Peki bu bağ iyonik bağ ya da kovalent bağ olsaydı ne olurdu? Elbette ki gekonun duvarda yaşamayı başarması söz konusu bile olmazdı.

    Peki bu güçlerden en zayıf olanını yani amacına en uygun olanını bir kertenkele nasıl seçmiştir? Gekonun böylesine bir yürüyüş mekanizmasına sahip olmasını ne bilinçsiz bir hayvanın kendisinden ne de tesadüfi etkilerden beklemek mümkün değildir. Burada açıkça bilinçli bir seçim, özel bir tasarım ve moleküler seviyedeki çekimden haberdar olan bir akıl söz konusudur. Gekodaki bu benzersiz tasarım, yerdeki ve gökteki herşeyin Yaratıcısı olan Allah'a aittir.

    Tek Bir Ayağa 100 Elmalık Sepet Asmak

    Duvarın molekülleri arasına giren gekonun küçük spatulaları yüzeyle o kadar yakın bir temasa geçerler ki, her ikisinin molekülleri arasında bağ kuruldukça gekonun yürümesi de mümkün olur. Bu tıpkı hidrojenin oksijene bağlanması gibidir. Ve buradaki bağlar oldukça güçlüdür. Berkeley'deki California Üniversitesi'nden bir biyolog olan Robert Full bu bağların potansiyel gücünü şöyle tarif ediyor:

    "Eğer bütün tüycükler en üst seviyede birbirlerine bağlanacak olsalardı, tek bir ayağa 100 elmalık bir sepet asabilirdiniz (Fenella Saunders, Discover, Vol. 21, No. 9, September 2000) ."

    Bu bağın gücünü şöyle bir örnekle de anlaşılır kılabiliriz. Gekonun ayaklarındaki yapışkanlı tüylerin sürtünmesinin kullanıldığı laboratuvar ortamlarında; eğer iki milyon tüyün hepsinin birbirine tamamen geçmesi sağlanacak olsaydı, gekonun yaklaşık 45 kiloluk bir insanın ağırlığını çekmesi mümkün olabilirdi (World Wealth International, February 2001, Vol 1, Issue No. 1) .

    Peki küçücük bir kertenkele hem kendisini duvara yapıştıracak sağlamlıkta, hem de aynı zamanda hızla koşmasına olanak sağlayacak gevşeklikte bir bağ kurmayı nereden akletmektedir? Molekül seviyesindeki bu küçük yapıların, kendisine böylesine özel bir yetenek sağlayacağını nereden bilmektedirler? Kuşkusuz bunu gekonun kendisinden beklememiz mümkün değildir. Evrimcilerin herşeyin çözümü olarak görmek istedikleri tesadüflerin, gekolara insanları imrendirecek bir yetenek kazandırmasını beklemek ise, akla ve mantığa sığacak bir yaklaşım değildir.

    Ayrıca gekolar her yönden bu yetenek için özel bir tasarıma sahiptirler. Örneğin bir insan eli de aynı "yapışma gücüne" sahiptir ve çok büyük ağırlıkları taşıyabilecek potansiyele sahiptir. Ancak insanın eli yapısı gereği değdiği yüzeyle böylesine yakın bir temasa geçemez. Geko çalışmaları konusunda araştırmalar yapan Profesör Autumn Kellar BBC'ye şöyle bir açıklamada bulunmuştur:

    Eğer eller maksimum noktada bağlanmış olsalardı, kaldırabileceği miktarın 40 kilo kadar olduğunu tahmin ediyoruz (BBC News Online, 7 June, 2000) .

    İşte gekolar için Van der Vaals kuvvetini ortaya çıkaran faktör ayaklarındaki tüycüklerin konumu ve sıklıklarıdır. Bu kuvvet, yerçekiminin geko üstündeki gücüne baskın çıkar. Hayvan, ayağını kaldırmak istediğinde de ayak tabanını ileri doğru büker ve moleküler çekim kuvvetinin üstünde bir güç harcayarak tabanını kaldırır. Gekonun ayak tabanlarındaki tüylerin sayısı ve açısı da son derece hassas mühendislik hesaplarına dayanır. Tüylerin yoğunluğu daha fazla olsaydı, hayvan duvara yapışıp kalacak, daha az olsaydı duvara tutunamayarak düşecekti. Aynı durum tüylerin farklı açılarda yerleşmiş olması durumunda da geçerli olacaktı. Ancak geko bütün bu ihtimallerin önceden hesaplandığı ince bir ayara, kusursuz bir tasarıma sahiptir.

    Gekolar Yürümeyi Nasıl Başarıyorlar?

    Ayakları o denli sıkıca bağlanan gekonun yürümeyi nasıl başardığı da ayrı bir merak konusu olmuştur. Geko araştırmalarının önde gelen isimlerinden Robert Full, onların dikey yüzeyde koşarken, ayaklarını çekişleri esnasında hiçbir ayırıcı güç kullanmadıklarını ortaya çıkarmıştır. Eğer geko ayak tüylerini 30 derecelik açıyla eğerse ayağı tamamen yapıştığı yüzeyden ayrılır. Gekonun tek yapması gereken bu tüylerin hepsini bir anda çekmektense, sadece uçlardaki bağları kırmaktadır. Böylece geko ayaklarını yukarı kıvırarak duvardan sıyırmış olur. Bu tıpkı bir yere yapıştırılmış olan seloteybi çekerken yapılan hareket gibidir: Seloteyp de bir anda çekilmez, ancak ucundan sıyrıldığında kolaylıkla çıkarmak mümkündür (Fenella Saunders, Discover, Vol. 21, No. 9, September 2000) .

    Gekonun ayaklarındaki bu özel tasarım ve böyle bir yürüyüş için kullandığı her teknik Allah'ın sonsuz ilmini yansıtan örneklerden sadece birkaçıdır. Buradaki çok küçük bir detay bile, bizlere Yüce Allah'ın ilmini tanıtan önemli bir delildir
İşlem Yapılıyor
X