hayvanlarımız

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • eerol
    Banned
    • 06-11-2004
    • 8682

    #91
    Konu: hayvanlarımız




    Alabalık


    Alabalık (Salmo trutta), Salmonidae familyasının en tanınmış mensubudur ve Somon balığı ile yakın akrabadır. "Alabalık" diye adlandırdığımız balıkların ama hepsi sadece Salmo cinsine ait değillerdir. Salmonidae ailesinin arta kalanını oluşturan Oncorhynchus ve Salvelinus cinslerine ait olan balıkların bazılarınada "Alabalık" denilir. Alabalığın bir sürü çok yaygın olan veya sadece yöresel bulunan alt türlerine rastlanır:Nerdeyse tüm alabalıklar yırtıcı tatlısu balıklarıdır, sadece (daha çok somon balığı ile yakın akraba olan) deniz alabalığı aynı Somon balıkları gibi denizde yaşayıp sırf yumurtlamak için akan tatlısulara girer.
    Pasifik okyanusu somonu ile yakın akraba olan Gökkuşağı alabalığı suni göllerde yetiştirilmek için Amerika'dan getirilmiştir. Aynı çay alabalığı gibi o da balık üretiminde tanınmış bir balık türüdür. Türkiye'nin neredeyse her yerinde alabalık üretilen küçük veya büyük çiftliklere rastlamak mümkündür.

    Yorum

    • eerol
      Banned
      • 06-11-2004
      • 8682

      #92
      Konu: hayvanlarımız




      Alaca baykuş

      Alaca baykuş (Strix aluco); boyu 37-39 cm, kanat açıklığı 94-104 cm. olan Baykuşgiller familyasına ait bir kuş türüdür.
      Yaşam yerleri ormanlar, büyük parklardır. Geceleri hareketlidir, gündüzleri ağaçlarda dinlenerek geçirir. Ötüşü çok belirgindir. Genellikle geceleri bazen gündüzleri duyulur. "Huuu-hu-hu-huuu" diye öter.







      Yorum

      • eerol
        Banned
        • 06-11-2004
        • 8682

        #93
        Konu: hayvanlarımız




        Arı

        Arı, bir böcek türüdür. Zar kanatlılar takımının üyeleridirler. Zar kanatlıların özelliği; içinde enine ve boyuna damarcıklar bulunan ve iki çift saydam zar şeklinde kanatlarının olmasıdır. Arıların vücudu baş, göğüs ve karın olmak üzere üç kısımdan meydana gelir. Vücutları yumuşak yapıdaki yoğun bir kıl örtüsüyle kaplıdır.

        Arının morfolojisi ve anatomik yapısı

        Baş; Başta gözler, duyargalar ve beslenme organları bulunur. Baş vücudun ikinci kısmı olan göğüse ince oynak bir boyunla bağlıdır. Göğüs ve karın segment denilen halkalardan oluşmaktadır.
        Arının petek şeklinde bir çift bileşik ve üç adet basit gözü vardır. Basit gözlerin her biri binlerce küçük üniteden oluşmaktadır. Bileşik göz ana arıda 3.000, işçi arıda 4.000 ve erkek arıda 8.000'den fazla basit gözün birleşmesinden meydana gelmiştir.
        Başta bir çift duyarga bulunmaktadır. Bunlar koku, tat ve dokunma-hissetme duyularını sağlarlar. Duyargalar içerisinde bulunan sinir uçları sayesinde duyularına ek olarak rüzgar hızını ve hava sıcaklığını da algılayabilmektedirler. Arıların duyargaları o kadar hassatır ki 2 km mesafeden balın kokusunu alırlar.
        Arıların ağız yapısı; üst dudak, üst çene, alt çene ve alt dudak olmak üzere dört kısımdan meydana gelir. Dil 6-7 mm arasındadır ve arı ırkına göre değişir.
        Baş iç yapı itibariyle de önemli salgıların yapıldığı kısımdır. İşçi arıların yutak üstü salgı bezleri genç yaşta arı sütü, daha ileriki yaşlarda baldaki sakarozu parçalayan enzimler salgılarlar. Çenede bulunan bezler ana arıda ana arı feremonunu, işçi arılarda ise alarm feremonunu salgılamaktadır.
        Göğüs arının hareket merkezidir. Dört adet segmentten meydana gelmiştir, bunların üzerinde üç çift bacak ve iki çift kanat bulunmaktadır. Arının orta bacakları üzerinde polen fırçası denilen sert tüyler bulunur. Bunlar çiçeklerde bulunan polenin göğüsten ve ön bacaklardan arka bacaklara aktarılmasını ve arka bacaklarda bulunan polen sepetine toplanmasını sağlar. Bu polen sepetçikleri polenin kovana taşınması görevini görmektedir. Kanatlar kitinleşmiş damarlarla desteklenmiş çok ince zar şeklindedir. İki çifttir. Uçuşta ikisi birlikte çalışır, uçuşu ve uçuşu yönlendirmeyi de sağlarlar. Arının uçuş sırasındaki hızı saatte 50 km.'ye yaklaşır.
        Karın (Abdomen), ergin arıda 9 segmentten oluşur ve mide, bağırsak ve üreme organları gibi iç organlarla balmumu bezleri ve iğne bulunur. Segmentlerde bulunan sağlı-sollu bir çift mum salgı bezi (balmumu aynası) işçi arıların balmumu yapma döneminde kalınlaşarak mum salgılama yeteneğini kazanmaktadırlar. Sıvı olarak aynalar üzerine salgılanan mumlar, mum ceplerinde katılaşarak küçük pulcuklar halini alır. Arılar zincirleme birbirine tutunarak özel hareketlerle balmumu sızdırmaktadırlar. Ayaklar yardımıyla ağza götürülen balmumu pulcukları orada yumuşatılarak yoğrulmakta ve böylece petek gözlerinin yapımında kullanılmaktadır. Mum örme dönemini tamamlayan işçi arılarda mum salgı bezleri dejenere olur ve birer sıra hücre tabakasına dönüşür.
        İşçi arıların 7. abdominal segmentinin iç yüzeyinde ve sırt plakasının ön kenarına yakın kısmında büyük hücrelerden oluşan koku bezi (nasanof bezi) bulunmaktadır.
        İşçi arılar ve ana arıda abdomenin sonunda iğne bulunmaktadır. İğne, iğne odacığından çıkan ince, sivri uçlu bir savunma organıdır. Bu iğne bir zehir kesesine bağlıdır. İşçi arıların iğnesi geriye çentiklidir; bu yüzden işçi arılar birisini sokmak üzere iğnesini batırdığında geri çekemez. Çentikler testere ağzını andıran çıkıntılar olup bu çıkıntıların sivri uçları iğnenin batış yönünün tersine yöneliktir. Bu nedenledir ki arılar kendi hayatını tehlikede görmediği sürece insanı sokmaz.

        Yorum

        • eerol
          Banned
          • 06-11-2004
          • 8682

          #94
          Konu: hayvanlarımız





          Aslan

          Aslan (Panthera leo), kedigiller (Felidae) familyasından etçil memeli bir hayvan türü. Afrika, Arabistan, İran ve Hindistan bölgelerinde yaşar. 2 m uzunlukta, 1 m yüksekliktedir; erkeği 250 kg, dişisi ise 150 kg ağırlığındadır. Ömrü 25-30 senedir.

          Aslanlarının dağılım haritası


          Geniş alınlı, güçlü çeneli, uzayıp çekilebilen tırnaklı, sarımtrak kısa ve yatık tüylüdür. Kuyruğunun ucu püsküllüdür. Erkek aslanın başının etrafı uzun ve güzel bir yele ile süslüdür. Omuzlarının üzerine kadar dağılan bu perçem, kızdığı zaman kabarır.
          Aslanın dili büyük ve diken gibi sert kıllarla örtülü olduğundan, yalarken avının derisini ve iri kemiklerin etini sıyırır. Bu dehşetli hayvan, pençesi ile avladığı canlı hayvanlarla geçinir. Kendi avından karnını doyurunca geriye kalanı terk edip, bir daha o leşi yemez.
          Çiftleşme mevsimleri değişiktir. Dişi aslan çiftleşmeden 108 gün sonra 3-4 (bazan altı) yavru doğurur. Yavrular gözleri açık doğarlar. Yavrularını üç ay emzirir. Önceleri baş ve ayakları benekli sırt ve kuyrukları enine çizgilidir. Zamanla bu lekeler kaybolur. Anne ve babaları tarafından üç yaşına kadar korunarak yetiştirilirler. Üç yaşını dolduran erkek yavruların yeleleri çıkmaya başlar, yedi yaşında olgunlaşırlar.

          Darıca Hayvanat bahçesinde Erkek Arslan


          Erkek aslanlar yeni bir dişi ile beraber olunca,eğer dişinin o erkek aslandan baska yavrusu varsa,yeni beraber olduğu erkek aslan o yavruları öldürür,nedeni ise yavrunun sorumluluğunu almak istememesi,ayrıca erkek aslanlar yalnız ve aç olmadıkları sürece asla avlanmazlar,avı dişi aslanlar gerçekleştiri buna rağmen avı önce erkek aslanlar yer. Ayrıca bir günde 52 birleşme yaşarlar.





          Yorum

          • eerol
            Banned
            • 06-11-2004
            • 8682

            #95
            Konu: hayvanlarımız



            AT [değiştir]
            At Alm. Pferd (n), Fr. Cheval, İng. Horse. Familyası: Atgiller (Equidae). Yaşadığı yerler: Evcilleri olduğu gibi, Amerikan bozkırlarında “Mustang”ve Altay dağlarının her iki yanındaki açık arazilerde “Prezevalski” denen yabani atlar sürüler halinde yaşar. Özellikleri: Küçük başlı ve kısa kulaklıdır. Yelesi ve kuyruk ucu uzun kıllıdır. Midilli atları koç iriliğindedir. Ömrü: 40-60 sene. Çeşitleri: En meşhuru Arap, İngiliz ve Midilli atıdır.
            Tek tırnaklılar takımının, Atgiller familyasından bir memeli. Erkeğine aygır, dişisine kısrak, yavrusuna tay, yumurtaları çıkarılmış, iğdiş edilmiş olana da beygir denir. Hepsine genelde at adı verilir. Arabide binek ve yük hayvanı olan ata; dabbe, matiyye, semend, tusen-i sütur denir. Cenk atına da rahş denir. Hepsi otla beslenir. Geviş getirmezler. Memeleri kasık bölgesinde arka ayaklarına yakındır. Üçüncü parmakları geniş bir tırnakla çevrilmiş olup “ toynak” adını alır. Bunun üzerine basarak yürürler. İnsanlara hizmet eden hayvanların en kabiliyetlisi ve kıymetlisidir. İnsanların, eski harp meydanlarındaki yardımcısı, yük taşımada hizmetçisi, yarış, cirit, çit atlama ve av sporlarında neşe ve zevk ortağıdır. Silah gürültüsüne ve bando sesine rahatlıkla alışır.

            At, cesur ve atılgan olduğu gibi sahibine son derece itaatkardır. Sahibi dilerse dolu dizgin, dörtnala koşar, isterse aheste yürür, isterse durur. Her durumda sahibini memnun etmeye dikkat eder. Yorgunluğa bakmaksızın kendini çatlatmak pahasına da olsa olanca gayret ve kuvvetini itaat uğruna sarf eder. Bugün Amerikan bozkırlarında yaşayan Mustang adıyle anılan vahşi atlar, İspanyolların Amerika’ya götürdükleri ehli atlardan kaçanlardan yabanileşenlerdir. Az yiyecekle yetinip, her türlü iklim şartlarına dayanırlar.

            Tarpan adıyla anılan Avrupa yaban atının (E. caballus gmelini) 1876’dan beri nesli tükendi. Bugün eski dünyada hala neslini devam ettiren yalnız bir yaban atı vardır. Bu at Orta Asya Moğolistan’ının soğuk ve ıssız ovalarında yaşar. Asya yaban atı veya Prezevalski dendiği gibi Moğolistan yaban atı da denir. Altay dağlarının her iki yanında yaşar. Siyah kısa ve dik yeleleri ile, ağır ve iri başları, küçük kulakları, uzun kıllı kuyrukları ile evcil atlardan farklılık gösterirler. Renkleri kırmızımtrak kahverengi olup çekici bir görünüşleri vardır. Burun kısımları beyazdır. Kışın kılları uzayarak soğuktan korunurlar.

            Evcil atlar: Tahminen 4000 seneden beri insanlara hizmet etmektedir. Bugünkü modern atların Asya yaban atından türediği şüphelidir. Bazı zoologlar Avrupa yaban atından türediğini ileri sürmektedirler. Evcilleştirilmiş atların birçok soyları vardır. Bugün küçük Midilli atları ile Safkan Arap atlarının soy kütüğü kesin olarak bilinmemektedir.

            Atlar 20-30 sene yaşar, bazı kısraklar 15 yaşına kadar doğurur. On bir ay gebe kalır ve genellikle bir yavru doğururlar. Yavrunun gözleri açık olarak doğar ve birkaç dakika sonra ayağa kalkarak annesini takibe başlar. Yük çekme ve taşıma atları, kalın bacaklı, iri cüsselidir. Binek ve yarış atları ince uzun bacaklıdır. Atlar arasında hased yok ise de, birbirlerine gıpta etmek huyları vardır. Bu da yarışta, hendek ve çit atlamada kendini gösterir. Birbirlerine imrenerek daha hızlı koşup öne geçmek isterler. Saatte 60-70 km hızla koşanları vardır. Atların tüy renkleri çeşitli olup, renklerine göre çeşitli isimler alırlar. En tanınmışları: Ak, akçıl, kır, al, alakı, geyik kırı, çil yeşil, al pekmez köpüğü, doru, hurma dorusu vs.’dir.

            Erkek eşek ile kısrak eşleştirilirse katır elde edilir. Aygır (erkek at) ile dişi eşeğin birleşmesinden de barda denen katır çeşidi elde edilir. Her iki melez de üremezler. Katır, bardadan daha dayanıklıdır.

            Arap atı: Çok dayanıklı mükemmel bir binek ve yarış atıdır. Arabistan’a geçen Orta Asya ve Anadolu Türk atlarından türemiştir. İngiliz atlarından daha dayanıklı olup, 24-28 saat hiç su içmeden yol alabilir.

            İngiliz atı: İyi bir binek ve yarış atıdır. Özellikle yarış için yetiştirilir. Arab aygırı ile İngiliz yerli kısraklarının çiftleştirilmesinden türetilmiş bir soydur. Arab atından daha uzun bacaklıdır.

            Midilli atı: Küçük, sakin ve dayanıklı bir at çeşididir. Keçi veya koç iriliğindedir. Çocuklar için iyi bir binek hayvanıdır. Hafif gezinti arabalarına koşulduğu gibi maden ocaklarında da istifade edilir. Shetland, İslanda ve Norveç midillileri meşhurdur.

            At yetiştiriciliği: Asya, Avustralya ve Amerika’daki geniş bozkırlarda hala vahşi at sürüleri yaşamaktadır. Evcil atlar haralarda yetiştirilir. Ülkemizde ilk hara 1913’te Aziziye’de kuruldu. Türkiye’nin ilk modern harası ise 1924’te açılan Karacabey harasıdır.

            Atın evcilleşmesi

            Przewalski' atı (Equus ferus przewalskii)olarak tanınan Moğol kirtag, bu gün yaşayan tek vahşi attir.

            Yorum

            • eerol
              Banned
              • 06-11-2004
              • 8682

              #96
              Konu: hayvanlarımız

              Bayağı atmaca (Accipiter), accipitridae familyasından yırtıcı kuşları içeren cinstir.
              Kanatları geniş ve kısa, bacakları ve kuyrukları görece uzundur. Accipiter cinsinin üyeleri dünyanın bütün ormanlık bölgelerinde bulunur. Büyük ağaçlara, dallardan, içi yumuşak bir astarla kaplanmış yuvalar yaparlar. Dişi, kahverengi lekeli beyaz yumurtalarının üstünde dört ile beş hafta kuluçkaya yatar. Yavruları beş ya da altı hafta sonra tüylenir.
              Koyu kurşuni ve kahverengi tüylü olup, göğsü beyaz kahverengi çizgilidir. Kısa, yuvarlanmış kanatlı, yelpaze gibi açılan uzun kuyruklu olduğundan ağaçlar arasında rahatlıkla manevra yaparak avını takip eder. Kıvrık, kısa gagalı olup, ince, uzun, yırtıcı pençeleri ile fare, kuş ve sincapları kapar. Bodur ağaçlıklı ormanlarda barınır. Çit ve yol kenarlarında gündüz avlanır. Ağaçlar üzerinde yuva kurar. Yuvasının içini saç, kıl ve kök püskülleri ile döşer. Senede 3-5 yumurta yumurtlar. Erkeği dişisinden küçüktür. Eşlerin her ikisi de yavrularına yiyecek taşırlar. Türkiye’de yaşayanları, kış mevsiminde Kuzey Afrika ve Hindistan’a göç ederler.

              Türler
              • Accipiter albogularis
              • Accipiter badius
              • Accipiter bicolor
              • Accipiter brachyurus
              • Accipiter brevipes - Yoz Atmaca
              • Accipiter butleri
              • Accipiter castanilius
              • Accipiter chionogaster
              • Accipiter cirrocephalus
              • Accipiter collaris
              • Accipiter cooperii
              • Accipiter erythrauchen
              • Accipiter erythronemius
              • Accipiter erythropus
              • Accipiter fasciatus
              • Accipiter francesii
              • Accipiter gentilis - Bayağı çakırkuşu
              • Accipiter griseiceps
              • Accipiter gularis - Japon atmacası
              • Accipiter gundlachi
              • Accipiter haplochrous
              • Accipiter henicogrammus
              • Accipiter henstii
              • Accipiter imitator
              • Accipiter luteoschistaceus
              • Accipiter madagascariensis
              • Accipiter melanochlamys
              • Accipiter melanoleucus
              • Accipiter meyerianus
              • Accipiter minullus
              • Accipiter nanus
              • Accipiter nisus - Bayağı atmaca
              • Accipiter novaehollandiae
              • Accipiter ovampensis
              • Accipiter poliocephalus
              • Accipiter poliogaster
              • Accipiter princeps
              • Accipiter rhodogaster
              • Accipiter rufitorques - Fiji çakırkuşu
              • Accipiter rufiventris
              • Accipiter soloensis
              • Accipiter striatus
              • Accipiter superciliosus
              • Accipiter tachiro
              • Accipiter toussenelii
              • Accipiter trinotatus
              • Accipiter trivirgatus
              • Accipiter ventralis
              • Accipiter virgatus

              Yorum

              • eerol
                Banned
                • 06-11-2004
                • 8682

                #97
                Konu: hayvanlarımız




                Dingo


                Dingo (Canis lupus dingo), köpekgiller (Canidae) familyasından Avustralya'daki tek etçil yaban hayvanı olan ve dünyanın başka hiçbir yerinde yaşayamayan yaban köpeği türü.
                Eskiden yalnızca keseli hayvanların yaşadığı Avustralya'ya nasıl ve ne zaman ulaştığı bilinmeyen dingonun fosil kalıntıları, günümüzden 40.000 yıl öncesinden bu yana var olduğunu ortaya koymuştur. İri bir köpek boyunda, pas kızılı ya da açık kahverengi sık, yumuşak tüylü, ayakları ve kuyruk ucu beyaz bir hayvandır. Seyrek ağaçlı ormanlarda ve ovalarda yaşar; tek başına ya da sürü halinde avlanıp, kanguru, koyun vb. küçük hayvanlarla beslenir. Dişileri yer altındaki oyuklarda ya da ağaç kovuklarında 4-8 yavru doğuran dingolar havlamaz, kesik kesik sesler çıkarıp, acı acı ulurlar.

                Yorum

                • eerol
                  Banned
                  • 06-11-2004
                  • 8682

                  #98
                  Konu: hayvanlarımız




                  Ay balığı


                  Ay balığı ya da Pervane balığı (Mola mola. Latince mola değirmen taşı demek) Molidae familyasına ait balık türü. Lezzetsiz ve kötü kokan etinden dolayı ticari değeri yoktur.
                  En büyükleri ağzından kuyruğuna kadar 3 metre, sırt yüzgecinden anal yüzgecine kadar 4 metre ve 2 ton ağırlığa kadar varabilirler. 100 yaşına kadar varabildikleri tahmin edilir. 2 ton ağırlıkları dikkate alınarak, toplam 27,000 balık türünü kapsayan kemikli balıklar sınıfının en büyük balığı denilebilir (çünkü boyları 7-8 metreye kadar varan mersin balıklarının ağırlıkları en fazla 1,5 ton olur).
                  Kaba yapılı vücudunun sanki yarısı eksikmiş gibi görünmektedir. Karın yüzgeçlerinin de eksik olması bu görüntüyü dahada ilginçleştirir. Ama balığın iç organlarındada bir eksik vardır; yüzme kesesi ve pulları evrensel gelişmesinde gittikçe küçülüp yok olmuşlardır.
                  Daha henüz yavru olan ay balıklarının iyi gelişmiş ve kullanışlı bir kuyruk yüzgeçleri vardır, ama balıklar büyüdükçe kuyruk yüzgeçleride gittikçe genişler ve sonunda dalgalı uzun bir perde oluşturur. Bu yüzgecini ilerlemek için kullanamaz. Sadece çok büyük olan sırt ve anal yüzgeçlerinin gücü ile ileriye doğru haraket eder. Ay balığı iyi bir yüzücü değildir, ve haraketleri çok kabadır.
                  Sadece iki türden oluşan Mola cinsinin diğer türü Mola ramsayi'dir. Bu türün vücut yapısı biraz daha kibardır.
                  Ay balığının derisi 15 cm kalınlığındadır, ve böylece dünyadaki bütün yaratıkların en kalın derisine sahibtir. Bu kalın derisinin üzerinde 50 ayrı tür parazitler ve mikroorganizmalar yaşar. Bunlar ay balığının karanlıkta parlamasına yol açabilirler.
                  Dişileri 300 milyon yumurta döker. Bunların çoğu diğer balıklara yem olur. Yumurtadan çıkan yavrular sadece 2-3 milimetre büyüklüğündedirler, ve böylece annelerinin büyüklüğü ile orantılı bakış tarzında hayvan aleminin en küçük yavrularıdırlar. Yavru balıkların uzun bir dikenleri vardır.
                  Ay balıkları özellikle Asya'nın, Afrika'nın ve Avustralya'nın ılık denizlerinde bulunurlar, ve 1000 metre derinliğe kadar dalabilirler. Yaz zamanında Akdeniz'de de görülebilirler.
                  Sudan dışarıya dikilen sivri yüzgecini görenler, ay balığını köpek balığı zannedebilirler, ama ay balığı çok sakin bir hayvandır ve örneğin kendine yaklaşan dalgıçları çok sakin karşılar.
                  Beslenmeleri deniz anaları, plankton, küçük balıklar ve diğer küçük deniz hayvanlarından oluşur.
                  Vücutları fugu balığından ve bazı diğer Tetraodontiformes takımına ait balıklardan tanıdığımız Tetrodotoxin zehirini üretebilir.
                  Eti yenilmediğinden, insanlar için hiçbir değeri olmasa bile ay balıklarının sayıları azalmaya devam etmektedir. Sebep, denizlerin gitgide kirlenmesidir.

                  Yorum

                  • eerol
                    Banned
                    • 06-11-2004
                    • 8682

                    #99
                    Konu: hayvanlarımız



                    Bal arıları (Apis) topluluk yaşamı sürdüren sosyal böcekler olarak, herhangi bir yuvada aile (koloni) oluştururlar. Bal arısı kolonisi, bir kraliçe (Ana arı), birkaç yüz erkek arı ve 10-80 bin işçi arıdan oluşur. Görünüş olarak birbirinden farklı olan bu üç arıdan kraliçe arı ve işçi arılar dişidir.

                    Türleri
                    Dev bal arısı Apis dorsata



                    Küçük bal arısı Apis florea



                    Doğu bal arısı Apis cerana



                    Bal arısı Apis mellifera




                    Arı yumağı (Koloni)


                    Bal arısı (Apis mellifera) 1,2 cm uzunluğundadır. Baş ve göğüs bölümü az çok kıllıdır ve genellikle sarı tonlardaki rengi soydan soya değişir. İki büyük bileşik göz, ve üç basit göz, başın tepesinde yer alır. Koku alıcı iki duyarlı anten de keskin görme duyusuna yardımcı olur.
                    Bal arıları toplu halde yaşayan canlılardır ve kovanda yaşamın devamlılığını sağlamak için hep birlikte çalışırlar.
                    Bir kovanda işçi arılar, ana arı ve erkek arılar bulunur. İşçi arılar kovandaki bütün işleri üstlenmişlerdir ve büyüdükleri hücreden çıktıkları andan itibaren gelişimleri ile orantılı olarak kovan içindeki görevleri de değişir. İşçi arılar yaşamları boyunca kovan içindeki her türlü işle ilgilenmiş olurlar. İlk üç günleri kovan temizleyicisi olarak geçer.
                    Kraliçe ve işçi arıların iğnesi olduğu halde bal yapmayan erkek arılar iğnesizdir. Erkek arıların spermiyle döllenen Kraliçe yumurtalarının gelişmesiyle dişi arılar, işçilerin yumurtalarından ise erkek arılar oluşur. Kraliçe arı larva halinden itibaren işçi arıların tükürük bezlerince salgılanan arısütüyle beslenerek anaarı haline gelir.



                    Ana Arı


                    Anaarı


                    Kraliçe olarak ta bilinen ana arı, ana arı hücresine bırakılan döllü bir yumurtanın larva döneminde, işçi arı olacak larvaya göre daha sık ve daha zengin gıda (arı sütü) ile özel beslenmesi sonucunda yumurtadan yetişkine toplam 16 günde oluşur.Arı kolonilerinin her birinde sadece bir kraliçe bulunur ve bu kraliçe arı diğer dişilere göre daha büyüktür. Temel görevi ise yumurtlamaktır. Üreme sadece kraliçe arı vasıtasıyla olur, onun dışında diğer işçi arılar erkeklerle çiftleşemezler. Kraliçe, yumurtlamadan başka, koloninin bütünlüğünü ve kovandaki sistemin işleyişini sağlayan önemli maddeler de salgılar. Kaliteli ve genç bir ana arı, diğer kovan içi ve kovan dışı şartlar da elverişli ise günde 2000 dolayında yumurta yumurtlayabilir.

                    İşçi Arı

                    Kovan temizliği arıların ve larvaların sağlığı açısından çok önemlidir. Arılar kovanda gereksiz gördükleri her şeyi dışarı taşırlar, taşıyamayacakları kadar büyük olan ve kovana dışarıdan giren böcekleri de öldürürler ve propolis ile kaplayarak bir nevi mumyalama işlemi yaparlar. Propolisin özelliği, içinde bakteri barınamamasıdır. Yani mumyalama işi için ideal bir maddedir.

                    Bal petekleri


                    Arılar 3. günden sonraki bir hafta boyunca ise adeta dadılık yaparlar. Vücutlarındaki bazı salgı bezlerinin harekete geçmesi üzerine, larvaların bakımı işine yönelirler. Larvaların bütün bakımıyla 3 ila 10 günlük arılar ilgilenirler. Larvaların kimini arı sütüyle, kimini de bal ve çiçek tozu karışımıyla beslerler.
                    10. gününden itibaren işçilerin karnındaki balmumu bezleri gelişmeye başlar ve balmumu yapacak hale gelirler. İşçi arılar artık balmumuyla petek inşa eden inşaat işçileridirler.
                    Arılar 10 gün boyunca petek üretimine devam ederler. Ama doğumlarının 20. gününde yine görev değiştirirler. Bu kez kovan girişinde gardiyanlık yaparlar. Arıların vücudunda yine bir değişim olur ve iğne bezleri zehir üretmeye başlar ve gardiyan olan arılar kovan kapısında nöbet tutarak davetsiz misafirlerin içeri girmesini engellerler.

                    Erkek Arı

                    Dişilerden iridirler ama ne iğneleri vardır, ne de kendileri için besin toplayabilecek organları. Tek fonksiyonları kraliçeyi döllemektir. Kovanda petek örme, yiyecek toplama, arı sütü üretme, kovan ısısını düzenleme, temizlik, savunma gibi akla gelebilecek tüm işleri ise işçi arılar yaparlar.
                    Bir kolonide sayıları 10.000 ile 80.000 arasında değişen arı yaşar. Birarada yaşayan arı sayısının fazlalığına rağmen aralarındaki kusursuz iş bölümü ve disiplin sayesinde, kovandaki işlerde hiçbir aksama olmaz ve kovan içinde hiçbir kargaşa da yaşanmaz.
                    Dış görünüş olarak arılar birbirlerine çok benzerler. Bu benzerliğe rağmen kovana giren herhangi bir yabancı arı tanınır ve kovandan dışarı atılır ya da öldürülür. Her kovanda kraliçenin salgıladığı kimyasal bir madde vardır ve bu madde kovandaki bütün arılar tarafından bilinir. Ayrıca kovandaki bütün arılar da bu maddeyi kraliçeden alırlar yani kraliçe ile aynı kokuya sahip olurlar. İşte bu madde sayesinde aynı kolonideki bütün bireyler birbirlerini kolaylıkla tanırlar.
                    Arılar toplam altı haftalık hayatlarının kalan bölümünde çiçekleri araştıran birer balözü toplayıcısı olurlar.
                    İşçi arılar kovandaki bütün bu işleri yaparken kraliçe arıya düşen görev sadece üremektir. Kraliçe arı bütün ömrü boyunca hiç durmadan yumurtlar, ve bütün ihtiyaçları işçi arılar tarafından karşılanır.

                    Anaarılar 16 günde, işçiler üç haftada, erkek arılar ise işçilerden günlerce sonra erişkin dumuna gelebilir. Daha sonra erişkin anaarılar, içlerinden yalnızca bir tanesi kovanda kalıncaya değin kıyasıya dövüşürler. Bu yeni anaarı kovanın eski anaarısına saldırır. O da yeni bir koloni kurmak üzere bir sürüyle birlikte kovanı terk eder. Buna arıcılıkta oğul verme denir. Bu şekilde arı kolonisi ikiye bölünmüş olur.

                    Yorum

                    • eerol
                      Banned
                      • 06-11-2004
                      • 8682

                      Konu: hayvanlarımız



                      Balinalar (Cetacea), memeli hayvanlar sınıfının balinalar, yunuslar ve domuz balıklarını içeren bir takımıdır.
                      Arktik denizlerde yaşayan en iri ve büyük memeli hayvan. 60 fil veya 350 sığır rahatlıkla içine sığabilir. Ağzını açtığında bir kayıkla tayfalarını rahatlıkla yutabilir. Memeli olup, akciğer solunumu yapmasına rağmen vücudu balığı andırır. Ön üyeleri kürek şeklindedir. Arka üyeleri ise gelişmemiştir. Sert, kılsız ve kaygan derisinin altında 45 cm kalınlıkta bir yağ tabakasına sahiptir. Kemikleri süngerimsi olup, içleri yağla doludur. Balıkların tersine olarak kuyruk yüzgeci yatay ve kemiksizdir. Tuzlu sudan etkilenmemeleri için gözyaşı bezleri koruyucu sıvı bir madde salgılar. Sürü halinde gezerken kendilerine has sesler çıkararak haberleşirler. Bir katil balina aynı anda iki ses çıkarır. Mavi balinalar ise bütün okyanusa yayılan sesler çıkarırlar. Dış kulakları olmamasına rağmen işitme duyuları çok güçlüdür. Koku alma duyusundan mahrum oldukları sanılır. Yavrularını emzirirken yan yatar ve sütü yavrunun ağzına püskürtürler. 15-20 dakika aralıklarla su yüzüne çıkıp, başlarının üzerindeki kapaklı burun delikleri ile nefes alırlar. 1,5 saat su altında kalabilirler. Burun deliklerinden su fışkırtmazlar. Dışarı soludukları ısınmış nemli hava atmosferde yoğunlaştığından fışkıran bir su hortumunu andırır.

                      Balina çeşitleri: 1. Grönland balinası, 2. katil balina, 3. Kuzey Atlantik balinası 4. kaşalot, 5. denizgergedanı, 6. mavi balina, 7. çatalkuyruklu balina 8. beyaz balina


                      Dişli ve dişsiz olmak üzere iki alttakımı vardır. Dişsiz balinalar üst çenelerinden uzanan 4-5 metre uzunlukta 400 kadar balina çubuğuna sahiptir. Ağzını açıp plankton, küçük balık ve yumuşakçaları ağız boşluğuna alır. Suyu, kuvvetli dili ile dışarı sızdırırken, besinler iç yüzeyi fırça gibi püsküllü balina çubuklarına takılır. Çubuklu balinaların gırtlağına bir insan yumruğu zor sığar. Yemek borusu daha da dardır. Küçük canlılarla beslenmek zorundadır. Balinaların en büyüğü mavi balinadır. 31 m boyunda 200 ton ağırlıkta olanları vardır. Dişsiz balinalarda iki, dişli balinalarda bir burun deliği bulunur. Burun deliği nefes borusuna, ağız ise yemek borusuna açılır. Yemek borusu ile soluk borusunun hiçbir irtibatı olmadığından, ağızdan alınan suyun akciğerlere kaçma tehlikesi yoktur. Dişli balinaların alt çenede (ispermeçet balinası) veya her iki çenede (katil balina, yunus balığı) avını yakalamaya yarayan aktif dişleri vardır. Atlantik ve Pasifik'te yaşayan katil balinaların boyları 9 metreye kadar ulaşır. Sürü halinde avlanan yırtıcı hayvanlardır. Balinaların en hızlısıdır. Geldiklerini fark eden fok, yunus ve diğer balinalar kaçacak yer ararlar. Ağzı ve boğazı küçük fok ve morsları yutabilecek genişliktedir. Kendilerinden çok iri balinalara saldırıp onları parçalarlar.
                      Balinalar memeliler arasında en uzun göç eden hayvanlardır. Üreme mevsimlerinde birkaç yüz adedi aşan sürüler halinde görülebilirler. Bununla birlikte daha küçük gruplar halinde ve bazan da tek olarak rastlanırlar. Memeli deniz hayvanları üremede her yönden kara memeli hayvanlarına benzerler. Gebelik zamanı genellikle bir seneye kadar uzayabilir. Fakat bazan bu süre cinslere göre 11-15 ay şeklinde değişir. Büyük balinalar genellikle 5-6'ncı yaşlarından sonra erginlik çağına girerler ve muhtelif senelerde yavrularını doğururlar.

                      Mavi balinanın iskeleti


                      Denizde yaşayan memeli hayvanlardan küçükleri, yazın başlangıcında doğum yapar veya çiftleşirler. Büyük balinalar ise bu faaliyetlerini daha geniş bir zaman (ay) içerisinde gerçekleştirirler. Umumiyetle tek doğururlar, bazan ikiz hatta daha fazla doğurdukları da görülür. Yeni doğan balinanın büyüklüğü yetişkine nazaran oldukça büyüktür. Ana balina 9-10 m boyunda olup, yavru ise 61-165 cm arasında değişir. Büyümeleri çabuk olur. Balina yavrusunun ilk sene, boyu bir kat uzar. 2-3 senede yetişkinlerin boyuna varır. Balinaların ortalama yaşları insanınkine çok yakındır. Bir Fin balinası, 80 yıl kadar yaşar. Yavru balinalar su içine doğururlar. Bunlar hemen yüzmeye başlar. Birkaç aylık süre için ana balinadan süt emerler. Bu süre bazan bir seneye kadar uzayabilir. Emme diğer memeli hayvanlarda olduğu gibidir. Ana balinanın sütü geniş kanallardan akarak süt kanalında tevzi edilir. Yavru balina ana balinanın memelerinden sütü deniz suyuna karıştırmadan emebilmektedir. İspermeçet balinası (Kaşalot) 18 m boyunda 50 ton ağırlıkta olup, okyanus derinliklerinde dev mürekkepbalığı ve ahtapot avlar, köpekbalığı yuttuğu da olur. Bazan yediği mürekkepbalığının gagası sindirim borusuna saplandığında bu yaralı kısımlarda amber birikir. Yanıcı ve güzel kokulu olan bu yağlı madde, gaita (kusuntu) halinde dışarı atılır. Bir zamanlar altın değerinde olan amber, bugün parfüm sanayiinde kokuları sabitleştirici olarak kullanılır.
                      Tek bir balinadan her biri 300 kg ağırlığında 100 varil yağ çıkarılır. Balina yağı deri sanayiinde, cilt kremi, ruj ve margarin imalinde kıymetli bir gelirdir. Amerika'da hidrojene edilmiş balina yağı sabah kahvaltısında lüks bir margarin olarak kullanılır. Bugün ilaç sanayiinde bile önemli rol oynar. Milimetrenin 400.000'de biri kalınlıkta balina yağı büyük göl ve barajların yüzeyine serpildiğinde buharlaşma ile su kaybı önlenmiş olur. Balina eti kızartıldıktan sonra konserve haline getirildiğinde dana eti lezzetini verir. Japonya'da insanların önemli bir yiyeceğini teşkil ettiği gibi yem sanayiinde de önemli rol oynar. Eti ve kemikleri öğütülerek balina unu haline getirilir. İç organlarından da gübre imal edilir.
                      Balina avcılığı özel patlayıcı zıpkınlı toplarla donatılmış gemilerle yapılır. Zıpkınlanan yavruyu ana balina ölüm pahasına terk etmez. Saatlerce onu kurtarmaya çalışır. Bazan bilinmeyen sebeplerle balinalar toplu halde kıyılara vurarak intihar ederler. Vücutlarının ağırlığı sebebiyle akciğerleri ezildiğinden havasızlıktan boğulurlar.


                      Yaşadığı yerler Sürüler halinde, çoğunlukla soğuk okyanuslarda yaşar. Özellikleri 30 metre boyunda, 200 ton ağırlıkta olanları vardır. Suda yaşayan sıcak kanlı memelilerdir. Yavrularını doğurur ve sütle beslerler. Ömrü 70-90 yıl. Çeşitleri İspermeçet balinası, gagalı balinalar, katil balinalar ile yunuslar dişli balinalardandır. Mavi balina, kambur balina, Grönland balinası (Kutup balinası), Fin balinası dişsiz, çubuklu balinalardır.

                      Yorum

                      • eerol
                        Banned
                        • 06-11-2004
                        • 8682

                        Konu: hayvanlarımız



                        Balıkçı kedi veya Balık kedisi (Prionailurus viverrinus), kedigiller (Felidae) familyasından Güney Asya'da yaşayan bir yaban kedisi. Yakın akrabası olan bengal kedisine çok benzese de ondan belirgin bir şekilde daha büyüktür.

                        Özellikleri
                        Gövde uzunluğu 80 cm olup buna ilaveten 30 cm uzunluğunda kuyruğu vardır. Kürkü yeşilimsi gri renktedir ve siyah beneklerle kaplıdır. Ayrıca başında da siyah şeritler vardır. Balıkçı kedi, pençe tırnaklarını tam olarak içeri çekemeyen az sayıdaki kedi cinslerinden biridir. Pençeleri, perdeli donanıma sahiptir.

                        Yaşam alanı

                        Balıkçı kedi Güneydoğu Asya'nın tropik ve subtropik bölgelerine yayılmıştır. Hindistan'ın doğu ve güneyinde, karasal Güneydoğu Asya'da, Sri Lanka, Sumatran ve Java'daki 1 milyon kilometrekareden fazla olan dağılım alanlarının tamamında rastlanabilir. Genelde ormanlarda bulunurlar ve sürekli olarak sulak alanlarda görülürler. Bataklıkları, gölleri ve yavaş akan nehirleri tercih ederler; kuvvetli akışı olan nehir ve dereleri tercih etmezler.

                        Yaşam tarzı

                        Çoğu kedinin aksine balıkçı kedi iyi yüzücüdür. Avlanırken kıyıda dikilip isabetli pençe darbeleriyle balıkları sudan çıkarmakla kalmaz, ayrıca sıklıkla sığ sularda bata çıka yürüyerek yengeç ve diğer su hayvanlarını ararlar. Yüzerek ve dalarak balıkları avlarken, kurbağa, yengeç ve su salyangozlarını da yerler. Zaman zaman karada da avlanarak, fareleri, kuşları, böcekleri yakalarlar. İstisnai olarak kuzu büyüklüğündeki memeli büyük hayvanlar da avları arasındadır.

                        Yorum

                        • eerol
                          Banned
                          • 06-11-2004
                          • 8682

                          Konu: hayvanlarımız



                          Bayağı doğan (Falco peregrinus), Gök doğan olarak da bilinir, doğangiller (Falconidae) familyasından 42-52 cm uzunlukta, sırtı külrengi ve enine çizgili bir doğan türü.
                          Tıknaz vücutlu, güçlü, kıvrık kısa gagalı, yırtıcı pençelidir. Sırtı kül renginde ve enine kahverengi çizgilidir. Karın kısmı beyazdır. Uzun, sivri kanatlı olup, saatte 200 kilometreye yakın bir hızla uçar. Avına 300 km hızla pike yapar. Dişileri erkeklerinden daha iridir. Kuş, fare ve tavşan avlar. Küçük memeli kemiricilerin aşırı çoğalmasına mani olur. Yüksek bir ağaç veya kayanın üzerine konarak avını bekler. Yahut yükseklere çıkarak belli bir alan üzerinde büyük daireler çizerek süzülür. Gözleri pek keskindir. Tarlada dolaşan küçük fareyi görebilir ve hızla pike yaparak yakalar. Güvercin ve kümes hayvanlarına da saldırır. Göçmen ve yerli olanları vardır. Kıvrık üst gagası bir nevi dişlidir. Tarlalar çevresinde, suya yakın yüksek ağaç veya dağ tepelerinde tüner.
                          Dişileri, erkeklerinden daha iricedir. Dişi zirvedeki kovuklara kırmızımtrak 3-7 yumurta yumurtlar. Kuluçkaya erkek de yardım eder. 21 gün zarfında yavrular çıkar. Bayağı doğan, avcılar tarafından evcilleştirilerek av kuşu olarak kullanılır.

                          Yorum

                          • eerol
                            Banned
                            • 06-11-2004
                            • 8682

                            Konu: hayvanlarımız



                            Bıldırcın (Coturnix coturnix), Phasianidae familyasından 18-20 cm boyunda, küçük başlı, narin ve sert gagalı kuş türü.
                            Başı koyu kahverengi ve gözlerinin çevresi beyaz halkalıdır. Otlar, tahıl tarlaları ve bodur ağaçlıklı alanlarda gezinerek tohum, kurtçuk ve böceklerle beslenir. Yuvasını çalılıklar altında eştiği bir çukurda yapar. Sarı kahverengi benekli 7-15 yumurta yumurtlar. Yılda 2-3 defa kuluçkaya yattığı olur. Üç haftada yumurtadan çıkan yavrular, hemen analarının peşlerine takılarak kurtçuk ve böcek yemeye başlarlar. Bıldırcınlar Eylül-Ekim aylarında Afrika’ya göç ederek kışı geçirir. Mayıs, Haziran'da tekrar Avrupa’ya dönerler. Gece alçaktan uçarak göç ettiklerinden ağ kurularak rahatlıkla yakalanırlar. Eti çok lezzetlidir.

                            Yorum

                            • eerol
                              Banned
                              • 06-11-2004
                              • 8682

                              Konu: hayvanlarımız


                              Boz ayı (Ursus arctos), ayıgiller (Ursidae) familyasından Türkiye, Balkanlar, Sibirya, Kuzey Afrika ve Kuzey Amerika’da yaşayan ayı türü. Batı Avrupa’da çok avlanıldığından şimdi ancak Pirene Dağlarında ve İskandinav ülkelerinde rastlanır.
                              Kuzey Amerika ormanlarında yaşayan boz ayının alt türü olan ve korkunç ayı olarak da bilinen Grizzly ayısı (U. arctos horribilis), 2,5 metre uzunlukta ve 450 kg ağırlıktadır. Tırnakları ise 10 cm uzunlukta olduğundan ağaçlara tırmanamaz. Fakat iyi yüzücüdür. Alaska’da yaşayan Kodiak boz ayısı dünyanın en iri etçil hayvanıdır. 270 cm uzunlukta ve 800 kg ağırlıktadır. Arka ayakları üzerine kalktığı zaman 360 santimetrelik korkunç görünüşlü bir dev olur. Türkiye’de yaşayan ve sokaklarda ayıcıların oynattıkları ayılar boz ayı türüdür.
                              Alt türler

                              Yorum

                              • eerol
                                Banned
                                • 06-11-2004
                                • 8682

                                Konu: hayvanlarımız



                                Buldok, İngiliz asıllı bir köpek ırkıdır.
                                Başlangıçta boğalarla oynanan bir oyunda kullanılmak için yetiştirilen buldog (adı İngilizce boğa köpeği anlamına gelir), bu oyun sırasında, her yandan saldırarak boğayı burnundan yakalıyordu:
                                İri kafası, kalın ve son derece dayanıklı gövdesiyle bu tür bir spora çok elverişliydi. 1835'te bu spor yasaklanınca, buldoğun işlevinin sona erdiği düşünüldüyse de, buldog yetiştiricileri ırkı korumaya karar verdiler ve bu çok kavgacı, çok savaşçı köpeği sakin, sessiz bir ev köpeğine dönüştürdüler. Buldogun, bedeninin geri kalan bölümüne oranla çok iri olan kafası, doğumlarının sezaryenle yapılmasını gerektirir. Yassı yüzü nedeniyle solunum bozukluklarına karşı oldukça duyarlıdır ve sıcaktan çok etkilenir. Ayrıca kulaklarından da sıkça rahatsızlanır.
                                Erişkin bir buldoğun ağırlığı 22 kg'ı, omuzdan yere yüksekliği 33-38 cm'yi bulur.

                                Yorum

                                İşlem Yapılıyor
                                X