hayvanlarımız

Kapat
X
 
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • eerol
    Banned
    • 06-11-2004
    • 8682

    Konu: hayvanlarımız



    Jaguar (Panthera onca) (Brezilya Portekizcesi: onça pintada), Felidae (Kedigiller) familyasından ve Panthera cinsinin dört büyük kedisinden biri olan bir Yeni Dünya memelisidir.. Diğer üç büyük kedi Eski Dünya’nın kaplan, aslan ve leoparıdır. Kaplan ve aslandan sonra en büyük üçüncü kedi olan jaguar Batı Yarımküresinin en büyük ve en güçlü kedisidir. Jaguar günümüzde Meksika’dan (ABD’nin güneybatısında bazen görülebilir) Orta Amerika’ya ve Paraguay’ın güneyi ile kuzey Arjantin’e kadar dağılan bir alanda bulunmaktadır.
    Benekli kedi, fiziksel olarak daha çok leopara benzese de daha güçlü yapısı, davranışsal ve habitat özellikleri ile kaplana daha yakındır. Tercih ettiği habitat cengel olsa da, ormanlık araziden açık araziye kadar çeşitli alanlarda yaşar. Genel olarak su kenarlarında bulunur ve kaplanla birlikte yüzmekten hoşlanan kediler olarak dikkat çekerler.
    Jaguar genel olarak yalnız dolaşan, avını izleyip pusuya düşüren bir avcıdır ve avını seçerken fırsatçı davranır. Aynı zamanda ekosistemi dengelemek ve av türlerinin nüfuslarını kontrol altında tutmak konusunda önemli rol oynayan hem süper hem de kilit avcıdır. Jaguar, diğer kedilere göre bile oldukça kuvvetli bir çeneye sahiptir. [1] Kuvvetli çeneleri sayesinde zırhlı sürüngenlerin kabuklarını deler ve memeliler arasında sıradışı olan bir öldürme yöntemi kullanır. Beyne ölümcül darbeyi indirmek için doğrudan avının kafatasını iki kulağının arasından ısırır. [2]

    Etimoloji
    Jaguar kelimesinin etimolojisi tam olarak belli değildir. Bazı kaynaklar Güney Amerika Tupi dilinden Portekizce’ye geçtiğini belirtir. [3] Başka bazı kaynaklar bu sözcüğün Guarani diline ait olduğunu savunur. Tupi dilindeki özgün ve tam isim jaguaradır ve aynı zamanda tüm etçil hayvanları tanımlamak için de kullanılır. [3][4] Birleşik hâli olan jaguareté sözcüğündeki -eté "gerçek" anlamına gelir.[4] Guarani dilindeki yaguareté sözcüğü de "gerçek yırtıcı hayvan",[5] , "köpek gövdeli",[6] ya da "yırtıcı köpek" diye farklı çevirilere sahiptir.[7] İlk etimolojik raporlara göre jaguara sözcüğü "avını bir kerede öldüren hayvan" anlamına gelir ve bu bilgi bir çok kaynakta bulunmaktadır. [8] Ancak bu bilginin doğru olmadığı öne sürülmüştür. [4] Birçok Orta ve Güney Amerika ülkesinde bu kediye el tigre ("kaplan") denir.
    Panthera onca bilimsel adının ilk kısmının Yunanca pan- ("tüm") ve ther ("hayvan") sözcüklerinden türetildiği söylense de bu da halk arasında yayılmış doğru olmayan bir etimolojik yorumdur. Panthera büyük olasılıkla Doğu Asya kaynaklıdır ve "sarımsı hayvan" ya da "beyazımsı sarı" anlamlarına gelir.[9]
    Onca sözcüğünün, hayvanın güçlü pençeleri nedeniyle "çengel" ya da "kanca" olduğu söylense de en doğru etimolojik yorum basitçe hayvanın Portekizce ismi olan onçadan (on-sa) geldiğidir.

    Taksonomi

    Jaguar Panthera onca, Panthera cinsinin Yeni Dünya’daki tek temsilcisidir. DNA araştırmalarıyla elde edilen kanıtlara göre aslan, kaplan, leopar, jaguar, kar leoparı ve bulutlu leopar ortak bir ataya sahiptir ve bu da yaklaşık altı ile on milyon yıl önceye dayanır. [10] Fosil kayıtları Panthera cinsinin 2 ile 3,8 milyon yıl önce ortaya çıktığını göstermektedir. [10][11] Bulutlu leopar (Neofelis nebulosa) genel olarak bu grubun başına konur. [10][12][13][14] Dİğer türlerin evrim ağacındaki konumu değişik çalışmalarda farklılık gösterir ve henüz çözülememiştir. Çalışmaların çoğu kar leoparını Panthera cinsine katar,[10][12][14] kar leoparının bilimsel adının Uncia uncia [15][16]Panthera uncia.[10][12][13][14] mı olması konusunda belirli bir ortak görüş de yoktur.
    Morfolojik kanıtlara dayanan Britanyalı zoolog Reginald Pocock, jaguarın daha çok leopar ile bağlantılı olduğu sonucuna varmıştır. [14] Ancak DNA kanıtları yetersizdir ve çalışmadan çalışmaya jaguarın konumu değişiklik gösterir. [10][12][13][14] Avrupa jaguarı (Panthera gombaszoegensis) ve Amerikan aslanı (Panthera atrox) gibi soyu tükenmiş Panthera türlerinin fosilleri incelendiğinde hem aslanların hem de jaguarların özelliklerini gösterdikleri görülür. [14] Jaguar mitokondriyal DNA’sının analizi, türün ortaya çıkışını fosillerin belirttiğinden daha yeni bir tarih olan 280.000 ile 510.000 yıl öncesine dayandırmaktadır. [17]

    Coğrafi değişiklik

    Jaguar alttürlerinin en son betimlemesi 1939 yılında Pocock tarafından yapılmıştır. Coğrafi orijin ve kafatası morfolojisine dayanarak sekiz alttürü belirlemiştir. Ancak tüm alttürleri dikkatle inceleyebilmek için yeterli sayıda örneğe sahip değildi ve önerdiği alttürlerin bir kısmı için şüphelerini belirtmiştir. Daha sonraları çalışmalarının değerlendirilmesi sonucu yalnızca 3 alttür önerilmiştir: P. o. onca, P. o. paraguensis ya da P. o. palustris, P. o. hernandesii[18]
    Son yıllarda yapılan çalışmalar da çok iyi tanımlanmış alttürler oluşturmak konusunda başarısız olmuştur ve artık kabul görmemektedir. [19] Larson (1997) jaguarın morfolojik değişikliklerini inceledi ve güney ile kuzeyde yaşayanlar arasında bir değişiklik olduğunu gösterdi ancak varolduğu ileri sürülen alttürler arasında alttür olacak kadar büyük farklılıklar bulmadı.[20] Eizirik ve arkadaşlarının 2001 yılında yaptıkları genetik bir çalışma belirgin bir coğrafi alttür dağılımının olmadığını gösterdi ancak Amazon Nehri gibi büyük coğrafi engellerin farklı popülasyonlar arasındaki gen alışverişini sınırladığını da ortaya koydular. [17] Sonraki daha detaylı bir çalışma Kolombiya’daki jaguarların tahmini popülasyon yapısını doğruladı. [21]
    Pocock'un alttür sınıflandırması hâlâ kedinin genel tanımları arasında belirtilmektedir.[22] Seymore bunları üç alttürde gruplamıştır[18]
    1. Panthera onca onca: Venezuela’dan, Brezilya’nın Rio Grande do Sul nehrinin güney ve doğusuna kadar ve
      • P. onca peruviana: Peru sahili dahil olmak üzere.
    2. P. onca hernandesii: Batı Meksika ve ayrıca
    3. P. onca palustris ya da P. onca paraguensis: Paraguay ve kuzeydoğu Arjantin [23][18]


    Biyoloji ve davranış


    Fiziksel karakteristikler

    Jaguar güçlü kaslara sahip bir hayvandır. Vücut ölçüleri önemli değişiklikler gösterir: vücut ağırlığı genellikle 56–96 kilogram arasında dolaşsa da 131–151 kilogram gelen daha iri jaguarlarla (dişi aslan ve kaplanların ortalam ağırlığına erişir) 36 kilogram gelen daha küçük jaguarlar da kaydedilmiştir. Dişiler genelde erkeklerden %10–20 daha küçüktür. Kedinin boyu 1,62–1,83 metre arasında değişir ve bu boya kuyruk 75 santimetre daha ekler. Omuz yükseklikleri 67–76 santimetre arasındadır. [24]

    Henry Doorly Hayvanat Bahçesi’nde jaguar


    Bölgeler ve habitatlar arasında boyut farklılıkları da ortaya çıkarılmıştır. Kuzeyden güneye gidildikçe boyut büyür. Meksika’nın pasifik sahilinde Chamela-Cuixmala Biyosfer Rezervi’nde jaguarlar üzerine yapılan bir çalışma yaklaşık bir puma boyutlarında yalnızca 30–50 kilogramlık jaguarların varlığını gösterdi. [25] Buna karşın Brezilya’da Pantanal bölgesinde yapılan bir çalışmada da ortalama jaguar ağırlığı olarak 100 kilogram bulunmuştur. [26] Orman jaguarları açlık alanda bulunan jaguarlara göre daha koyu renklerde ve daha küçüktürler. Bunun nedeni büyük bir ihtimalle ormanlık alanlarda büyük otçul avların daha az olmasıdır. [27]
    Kısa ve kalın bacak yapısı jaguarın iyi tırmanmasını, sürünerek ilerlemesini ve yüzmesini sağlar. [24] Kafa sağlamdır ve çene aşırı bir şekilde güçlüdür. Jaguarların tüm kedigiller içinde en güçlü ve memeliler içinde de ikinci en güçlü çeneye sahip olduğu önerilmiştir. Bu güçlülüğün nedeni jaguarların kaplumbağa kabuklarını bile delecek kadar güçlü olmak için adaptasyonudur. [2] Vücut oranına göre ısırma gücünün karşılaştırması jaguarı aslan ve kaplanın önünde, bulutlu leoparın yanında en üst sıraya oturtmuştur.[1] National Geographic dergisinin özel bir sayısı da jaguarın dünyanın en kuvvetli kedisi olduğunu önermiştir. [28] "Bir tek jaguarın 300 kg.’luk bir boğayı çenesiyle 8 metre sürükleyebileceği ve en ağır kemikleri bile ezebiliceği" bildirilmiştir.[29] Jaguar cengel içinde 300 kilograma kadar olan hayvanları avlar, kısa ve kalın fiziksel yapısı avına ve çevresine göre geçirdiği adaptasyonun bir sonucudur.

    Yüksek melaninli bir jaguar.


    Jaguarın postu asıl sarımsı kahverengi renkteyse de kızıl-kahverengiden siyaha kadar çeşitlilik gösterir. Kedinin kürkü cengel habitatında kamufle olabilmek için gül tarzı beneklerle kaplıdır. Jaguardan jaguara post üstündeki benekler farklılık gösterir, gül şeklindeki benekler farklı tipte bir ya da birkeç benek içerebilir. Genellikle kafa ve boyundaki benekler dolu boşluk olmayan beneklerdir. Kuyruk bölgesinde de aynı şeklde olan benekler birleşerek bir kuşak haline gelir. Göbek, boyunaltı ve ayakların dış yüzleri ile aşağı yanlar beyazdır. [24]
    Bu türde melanizm diye bilinen durum oluşur. Melanizme sahip tip benekli tipten daha az yaygındır. Güney Amerika bölgesinde yüzde altılık bir oran bildirilmiştir. [30] Melanizm baskın allelin sonucudur.[31] Melanizm olan jaguarlar tamamen siyah görünseler de yakından incelendiğinde benekler hâlâ görülebilir. Melanizmi olan jaguarlar halk arasında kara panter olarak bilinse de ayrı bir tür oluşturmazlar. Bazen beyaz panter diye adlandırılan nadir görülen albino bireyler, diğer kedilerde olduğu gibi jaguarlar arasında da görülür.[27]
    Jaguar leopara çok benzer ama daha kısa ve kalın yapısı vardır. İki hayvan postlerinin üzerindeki gül şeklindeki beneklerden ayırtedilebilirler. Jaguarın benekleri sayıca daha az ve büyüktür. Genelde koyu renklidir ve kalın çizgili beneklerin ortasındaki küçük benekler leoparda bulunmaz. Jaguarın kafası daha yuvarlaktır, daha kısa ama kalın bacakları vardır. [32]

    Üreme ve yaşam çevrimi


    Annesi tarafından temizlenen jaguar yavrusu.


    Dişi jaguarlar cinsel olgunluğa yaklaşık iki yılda gelirken erkek jaguarlar üç ya da dört yıl sonra ulaşırlar. Doğal ortamında kedinin yıl boyınca çiftleştiği sanılmaktadır ancak av arttığında doğumların sayısı da artış gösterir. [33] Esaret altındaki erkek jaguarlarda yapılan çalışma yıl boyunca çiftleşme varsayımını destekler. Semen özellikleri ve boşalma kalitesinde mevsimsel değişikliklere raslanmamıştır ancak esaret altında üreme başarısının düşük olduğu gözlemlenmiştir. [34] Dişilerin adeti 37 günlük çevrimin içinde 6–17 gün sürer ve dişiler idrar ile bıraktıkları koku ve daha yüksek ses tonu ile çiftleşmeye hazır olduğunu bildirir. [33]
    Eşler çiftleştikte sonra ayrılır ve yavruların bakımını dişi yapar. Hamilelik 93-105 gün arası sürer ve dişi sıklıkla iki ama bazen de dörde kadar varan sayıda yavrular. Yavrular doğduktan sonra anne erkeklerin etrafta dolaşmasına izin vermez. Kaplanlarda da görülen bu davranış yavru yamyamlığını önlemek içindir. [35]
    Gözü kapalı doğan yavrular iki hafta sonra gözlerini açar. Üç ayda sütten kesilen yavrular anneleriyle birlikte ava çıkmadan önce altı aylığa kadar inlerinen ayrılmaz. [36] Yavrular bir ile iki yıl arasında anneleriyle birlikte kaldıktan sonra kendilerine ait bir bölge oluşturmak için ayrılırlar. Genç erkekler önceleri göçmendir ve yaşlı erkeklerle kendilerine ait bir bölge oluşturana kadar itişipkakışırlar. Doğal yaşam alanlarında jaguarların yaşam süresi 12 yıl civarındadır. Esaret altında 23 yıl kadar yaşadıkları görülmüştür ki bu onları en uzun yaşayan kedilerin arasına sokar. [26]

    Sosyal yapı

    Kedilerin çoğunluğu gibi, anne-yavru gruplarının dışında jaguar tek başına dolaşır. Erişkinler genelde kur yapmak ve çiftleşmek için biraraya gelir [35]) ve kendilerine geniş bölgeler ayırırlar. Dişilerin 25 ile 40 kilometrekarelik bölgeleri birbirini kesebilir ama hayvanlar genellikle yüzyüze gelmekten kaçınır. Erkeklerin bölgeleri av ve yeterli alan durumuna göre yaklaşıkiki katı yer kaplar ve birbirini kesmez. [35][37] Pençe izleri, idrar ve dışkı bölgeyi belirlemek için kullanılır. [38]
    Diğer büyük kediler gibi jaguar da kükreyebilir ve bölge ile eş için rakiplerini uyarmak için de kükrerler. Doğal yaşam yerlerinde bireyler arasında karşılıklı kükremeler gözlemlenmiştir. [39] Kükremeleri tekrar eden bir öksürüğe benzer ve bazen miyavlama ile homurdanma sesleri de çıkarırlar. [26] Çok nadir de olsa erkekler arasında çiftleşme nedeniyle kavga çıkabilir ama genellikle saldırgan davranışlarda bulunmadıkları gözlemlenmiştir. [38] Kavga çıktığında anlaşmazlık genellikle bölge nedeniyledir: Bir erkeğin bölgesi içinde iki ya da üç dişinin bölgesi yer alır ama başka bir erkeğin girmesine tahammül edemezler. [35]
    Jaguar genellikle gece hayvanı olarak tanımlar ama daha çok yarı karanlıkta (gündoğuşundan önce ve günbatışından sonra) aktiftir. Erkekler de dişiler de avlanır ama erkekler daha büyük bölgede olduklarında her gün daha büyük yol katederler. Av olduğu takdirde jaguar gündüzleri de avlanabilir. Zamanının %50-60’ını aktif olarak geçiren jaguar oldukça enerjik bir kedidir. [27] Bulunması zor olan jaguarın doğal yaşam alanları da kolay erişilemediği için gözlemlemek için oldukça zor bir hayvandır.

    Avlanma ve beslenme

    Tüm kediler gibi jaguar yalnızca et ile beslenen bir etçildir. Fırsatçı bir avcıdır ve 85’e yakın türü avlar. [27] Jaguar büyük avları tercih eder ve geyik, tapir, pekari, köpek ve hatta cayman timsahlarını bile avlar. Ancak kedi, kurbağa, fare, kuş, balık, ve evcil hayvan gibi yakalayabildiği her türlü hayvanı yiyebilir. [40]
    Jaguar Panthera cinsinde yaygın olan derin ısırık ve boğma tekniğini kullansa da kediler arasında istisna teşkil eden kendine has bir öldürme yöntemini tercih eder: köpekdişleriyle avının kulakları arasından şakak kemiklerini ısırarak doğrudan beynini deler. Emmons (1987) bu tekniğin Pleistocene dönemin sonunda türlerin yokloması nedeniyle jaguarların temel avlarının kaplumbağa olması nedeniyle kaplumbağa kabuklarını kırarak açabilmek için bir adaptasyon olduğunu önermiştir. [39][27] Kafatası ısırığını memeliler için uygulayan jaguar cayman gibi avlarda ise arkaya sıçrayarak omuriliğine zarar verdiği avını hareketsizleştirir. Kaplumbağa kabuğunu kırabilecek bile olsa jaguar basitçe kabuğun içindeki etleri sıyırarak da yiyebilir. [35] Köpek gibi avlarda ise kafatasını kırabilecek bir pençe darbesi yeterli olur.
    Jaguar sürek avındansa, avını izleyip pusuya düşürür. Kedi orman patikalarında yavaşça dolanarak pusuya düşürmeden ve saldırmadan önce avı dinler ve izler. Jaguar saklandığı yerden ve genelde hedefinin ölü noktasında çevik bir sıçrayışla saldırır. Türün pusu yetenekleri hem yerliler hem de saha araştırmacıları tarafından hayvanlar dünyasında eşine benzerine raslanmaz bir yetenek olarak görülür. Pusu yeteneği büyük bir ihtimalle çok farklı ortamlarda süper avcı olmanın geliştirdiği bir yetenektir. Pusuda avın arkasından suya sıçramak da yer alır. Yüzerlerken çok rahat bir şekilde avlarını öldürebilirler. Öyle kuvvetlidirler ki genç bir inek ölüsünü ağacın üzerine çıkarabilirler. [35]
    Avını öldürdükten sonra jaguar cesedini çalılığa ya da gözden uzak başka bir noktaya taşır. Avının karnından değil de boyun ve göğsünden yemeye başlar. Kalp ve ciğerlerden sonra omuzlarını yer. [35] Türün 34 kilogramlık en zayıf üyelerinin günlük besin gereksinimlerinin 1,4 kilogram olduğu tahmin edilmiştir. [41] 50-60 kilogeam arasında esaret altındaki hayvanlar için 2 kilogramdan fazla et günlük besin miktarı olarak önerilmektedir. [42] Doğal ortamlarında bu değer değişkenlik gösterir çünkü avının yakalanması ve öldürülmesinde önemli ölçüde enerji harcayan yırtıcı kedi bir kerede 25 kilogram et yedikten sonra açlık dönemine girer. [43]

    Yorum

    • eerol
      Banned
      • 06-11-2004
      • 8682

      Konu: hayvanlarımız



      Kanarya (Serinus canaria ), ispinozgiller (Fringillidae) familyasından güzel sesiyle ün yapmış kafeslerde beslenen bir kuş türü.
      Bu kuşun anavatanı Kanarya Adaları ve Madeira Adaları'dır. Kanarya, ismini Latince'de köpek anlamına gelen cannarie kelimesinden almıştır.
      Açık alanlarda, çalılarda ve ağaçlarda yaşarlar. 1600'lü yıllarda İspanyollar tarafından Avrupa'ya getirilmişlerdir.
      Bütün dünyaya yayılmış bir kafes kuşudur. Süs ve sesi için beslenir. Serçe iriliğinde olup, evcilleri sarı renktedir. Boyları 13 cm. civarındadır. Yabanilerin sırtı gri çizgili zeytin yeşilidir, karnı sarımtrak yeşildir. Dişilerin renkleri daha soluktur. Yabani kanaryaların sesi daha etkileyici ve kuvvetli olduğu halde, kafes kanaryaları kadar değişken değildir. Evcillerin renkleri, esaret hayatının etkisi ile sarıya dönüşür. Nadir olarak beyaz ve kırmızımsı olanları da vardır. Tohum ve taze bitkiyle beslenirler. Küçük sürüler halinde etrafı ağaçlarla çevrili göl, dere gibi su kenarlarında yaşarlar.
      Dişiler tüy, kıl yosun ve köklerden ağaç veya çalılara fincan şeklinde gizli yuvalar yaparlar. Dişi, kahverengi benekli açık mavi renkli 3-5 yumurta yumurtlar. Kuluçka süresi 13 gündür. Bu devrede erkek kanarya dişiyi devamlı besler. Yavrular çıplak ve gözleri kapalı olarak yumurtadan çıkarlar. 17 günde tüylenerek üçüncü hafta sonunda yuvayı terk ederler.


      Resim Galerisi














      Yorum

      • eerol
        Banned
        • 06-11-2004
        • 8682

        Konu: hayvanlarımız



        Kaplan (Panthera tigris), kedigiller (Felidae) familyasından etçil bir memeli hayvan türü ve büyük kediler ailesinin dört üyesinden biridir. Süper yırtıcıdır ve vahşi hayatta bulunan en büyük ve en güçlü kedi türüdür.[1][1]. Hint alt-kıtası dünyada yaşayan vahşi kapların %80'ine ev sahipliği yapmaktadır. Kuzeyde Sibirya, güneyde Hindistan ile Malakka yarımadası arasındaki bölgedelerde bulunur.
        Çoğu kaplan kamuflajlarının ideal uyum sağladığı ve hızlı veya daha çevik avları yakalamlarının daha kolay olduğu ormanlarda ve otlaklarda yaşar. Büyük kediler arasında sadece kaplan ve jaguar iyi yüzücülerdir. Kaplanlar sık sık su birikintilerinde, göllerde ve nehirlerde yıkanırlarken bulunurlar. Kaplanlar yalnız avlanırlar ve birincil olarak geyik, yaban domuzu, gaur, ve manda gibi orta ve büyük boyutlu otçullarla beslenirler. Buna rağmen arada sırada küçük avları da yakalarlar.
        Kaplanların tek ciddi avcısı onları sık sık postu için yasadışı bir şekilde öldüren insandır. Aynı zamanda kemikleri ve neredeyse tüm vücut parçaları geleneksel çin tıbbında ağrı kesiciden afrodizyaklara kadar değişen bir alan için kullanılır. Kaçak avlanma ve ortamlarının yok olması kaplanların sayılarını büyük oranda azalttı. Bir yüzyıl önce dünya da 100 000'den fazla kaplan varken bugün bu sayı 2500 üreyebilen bireyi geçmez. Hiç bir kaplan nüfusu 250 üreyebilen üyeden fazlasına sahip değil.[2]. Tüm kaplan alt türleri tehlike altındaki türler listesinde yer almaktadır.

        Fiziksel Özellikler [değiştir]
        Kaplanlar dünya üzerindeki en büyük ve en ağır kedilerdir[3][4] Genelde farklı alttürlere ait kaplanların farklı boyutlarda olmasına rağmen erişkin bir erkek kaplan ortalama 200 ile 350 kg. dişilerse 120-180 kg. ağırlığındadır. Erkek ortalama 2,6 m. 3,3 m. arası dişiler ise 2,3-2,75 m. boyundadırlar. Yaşayan alt türler arasında Sumatra kaplanı en küçük Sibirya kaplanı (ya da Amur) en büyüğüdür.
        Bir çok kaplanın çizgilerinin renkleri kahverengiden saf siyaha kadar değişir, buna rağmen beyaz kaplanlar daha az bariz görünen çizgilere sahiptir. Beyaz kaplanlar ayrı bir alttür değil lüsistik (:en:Leucistic) hint kaplanlarıdır. Çizgilerin şekli ve yoğunluğu alttürden alttüre farklılık gösterir ama çoğu kaplan 100'den fazla çizgiye sahiptir. Şimdi soyu tükenmiş olan java kaplanının bundan çok daha fazla çizgisi vardı. Bu çizgilerin düzeni ve kaşları tıpkı parmak izi gibi eşsizdir[5]. İki kaplan aynı çizgilere sahip değildir. Böylece aynı parmak izi gibi bireylerin tanımlamasında kullanılabilir gibi gözükse de vahşi bir kaplanın çizgilerinin düzenini kaydetmekteki zorluklar yüzünden uygulanabilir bir yönteö değildir. Çizgilerin amacının kamuflaj olduğu sanılmaktadır.
        Çok az hayvan insanların gördüğü anlamda renkli görme duyusuna sahip olduğu için, postun rengi pek önemli değildir.[6] Kaplanların çizgilerinin düzeni aynen derilerinde de bulunur, eğer bir kaplanı traş edecek olsaydınız, derisinde de aynı çizgi düzeni ile karşılaşırdınız.
        Diğer tüm kediler gibi sivri tırnaklara sahiptirler ve tırnaklarını içeri çekebilirler.
        Özellikle mavi ve koyu maviye yakın ve diğer renklerde kaplanlar olduğuna dair birçok belirsiz referans bulunmuştur. (bkz Malta kaplanı veya Mavi Kaplan (Panthera tigris melitensis) (en:maltese tiger) ve kara kaplan (en:Black tiger (animal)))

        Avlanma Yöntemleri

        [IMG]http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/2/2b/Tigerge****.jpg/180px-Tigerge****.jpg[/IMG]
        Kaplanın aşırı güçlü çenesi ve sivri dişleri onu süper bir avcı yapar.


        Kaplanlar genellikle gece avlanırlar. Gece görüşleri insanınkinden 6 kat daha iyidir[7]. Çok sesiz ve farkettirmeden avlarını takip ederler. Kaplanlar diğer kediler gibi avlarını pusuya yatarak yakalarlar. Bir noktadan vücdunun ağırlğını ve güçlerini kullanarak avlarının üstüne çullanır etkisiz hale getirirler. Av yüzükoyun yerde yatarken kaplan avının boynunun arkasını ısırır. Bu omuriliği kopartarak, nefes borusunu delerek veya toplardamar ya da atardamarları parçalayarak avın ölmesini sağlar. Büyük avlar için boğazdan ısırmayı tercih eder. Kaplan bu süre içinde ayakları ile avına sarılırak hareket etmesini önler ve avı ölünceye boynuna kenetlenir.
        Çok iyi yüzücü olan kaplanların avlarını yüzerken öldürdükleri bilinmektedir. Hatta bazı kaplanlar üzerindeki balıkçılar veya yakalanmış balıklar için nehirdeki balıkçı teknelerini pusuya düşürmüşlerdir. Ranthambore Ulusal Parkında ki kaplanlar özellikle de Chengis adında bir tanesinin bataklık timsahları ile güreşerek timsahların ağzından avlarını aldığı biliniyor[8].
        Kaplanların büyük bir çoğunluğu mecbur kalmadıkça insan avlamazlar. Muhtemelen 1000 kaplandan sadece 3-4 tanesini hayatları boyunca av olarak insan öldürmektedir. Tipik insan yiyici hasta ya da yaşlı olup alışıldık avını avlamayan dolayısı ile daha ağır hareket eden ve daha küçük hedeflerle yetinmek zorunda kalan hayvanlardır. Tüm diğer iri avcılar gibi kaplanlar da insanları ideal bir av olrak görmezler. Bengal'deki mangrov bataklıkları diğer yerlere göre daha yüksek bir insan yiyici ortalamasına sahiptir ve buradaki bazı sağlıklı kaplanların da insanları avladıkları bilinmektedir.
        Vahşi doğada kaplanlar 5 m. kadar yükseğe ve 9-10 m. kadar uzağa zıplayabilirler. Bu onların en yükseğe zıplayabilen memelilerden biri yapar. (Kugar'ın hemen arkasında)
        50 kg. ağırlağındaki bir çiftlik hayvanıyla 2 m. yüksekliğinde bir çitin üzerinden atladıkları belirtilmiştir. Ava sıkıca tutunmaları sağlayan devasa ve son derece kuvvetli ön uzuvları çıkıkları engeller. Özellikle Gaur ve su buffalosu gibi bir tonun üzreindeki avlar, altıda biri ağırlığında kaplanlar tarafından öldürülür. Yetişkin bir insanı veya kurdu tek bir pati darbesi ile öldürebilir veya 150 kg.'lik bir sambar geyiğini ağır yarayabilir.

        Beslenme

        Kaplanlar mümkün oldukça sambar, gaur ve manda gibi iri avları tercih ederler. Çünkü büyük bir av daha fazla et demektir, daha uzun süre idare eder ve başka bir av ihtiyacını ortadan kaldırır. Kaplan öldürdüğü avını gizli bir yere götürerek bununla günlerce idare eder[9]. Kaplanlar menzillerinde ki en üst yırtıcıdırlar ve besin için, güçsüzlüğünü sayılarla kapatan dhole (vahşi hint köpeği) dışında başka bir hayvanla mücadele etmezler. Mecbur kalmadıkça gergedan gibi büyük hayvanlara saldırmazlar. Bununla beraber aç bir kaplan, insan da dahil olmak üzere potansiyel yemek olarak gördüğü herşeye saldırır.

        Biyoloji ve Ekoloji


        Kaplanların dağılımı: Açık kırmızı: 1900 - Koyu kırmızı: 1990


        Yetişkin kaplan yalnız hayvanlardır çok şiddetli derecede bölgesellerdir. Dişi bir kaplanın 20 km² civarında bir bölgesi varken erkek kaplanları bölgesi 60-100 km² arasıdadır. Erkeklerin bölgesi bir sürü dişininkini kaplayabilir ama kendi bölgelerinde yabancı bir erkeğe müsamaha göstermezler. Agresif doğaları gereği bölgesel uyuşmazlıklar çok şiddetlidir ve genelde erkeklerden birinin ölümü ile sonuçlanır. Erkek kaplan bölgesini idrar ve anal salgı bezlerindeki salgılarla ağaçları ve dışkısı ile patikaları işaretleyerek belirler. Aynı zamanda ağaçlarda bıraktıkları tırnak izleri de bölgelerini işaretlemede kullanılır. Erkekler dişilerin kızgınlık dönemini anlamak için idrarlarını koklarken "flehmen" (en:Flehmen response) denilen bir davranışla yüzlerini ekşitirler.
        Dişi sadece birkaç gün boyunca kızgın haldedir ve bu süre içinde birçok kez çiftleşme gerçekleşir. Çift diğer kedilerde olduğu gibi sık sık ve gürültü bir şekilde çiftleşir. 103 gün olan gebelik süresi sonunda ağırlığı bir kg. civarında olan 3 veya 4 yavru doğar. Etrafta gezinen diğer erkekler dişiyi tekrar çiftleşebilir hale getirmek için yavruları öldürebilirler. Yavrular 8 hafta sonunda anneyi yuvanın dışına takip edebilecek hale gelirler, 18 ay sonunda ise bağımsız hale gelirler. Fakat 2-2,5 seneye kadar annelerinden ayrılmazlar. Yavrular cinsel erişkinliğe 3-4 yaşında erişirler. Dişiler annelerinin yakınında bir bölge edinirlerken erkekler, bölgesel bir erkekle dövüşüp onu yenerek ele geçirebilecekleri bir bölge aramaya koyulurlar. Hayatı boyunca dişi bir kaplan eşit sayısa erkek ve dişi yavru dünyaya getirir. Kaplanlar esaret altında iyi ürerler. ABD'deki esaret altındaki nüfus dünyadaki vahşi kaplan nüfusu ile rekabet edebilir.
        Vahşi doğada kaplanlar yaban domuzu, gaur ve manda gibi vahşi sığırlar, yavru gergedanlar, yavru filler ve hatta bazen leopar ve ayılarla beslenir. Sibirya kaplanı ve boz ayı ciddi iki rakiptir ve birbirlerin mümkün olduğunca uzak dururlar. İstatiksel olarak Sibirya kaplanı daha küçük ayıları öldürdüğünden daha başarılıdır. Ama kaplanlar daha büyükçe ayıları öldürebilirler ve öldürürler[2]. Erkeklere nazaran önemli ölçüde küçük olan dişi kaplanlar bile yetiştin gaurları kendi başlarına öldürme kabiliyetine sahiptirler. Gaur, yaban domuzu ve sambar kaplanın Hindistandaki gözde besinleridir. Gergedan ve fil yavruları da sürülerinden ayrı kaldıkları zaman kaplanlara yem olabilirler. Bir kaplanın yetişkin bir dişi gergedanı öldürdüğü gözlemlenmiştir.[3]
        Vahşi kaplanlar birçok yöntem kullanılarak incelenmişlerdir. Eskiden kaplan nüfusu izlerinin kalıpları çıkarılarak tahmin edilmeye çalışılıyordu. Şimdi ise tuzak kameralar kullanılmakta. Dışkılarından alınan DNA'nın incelenmesi gibi yeni yöntemlerde değerlendirilmekte. Telsiz tasmalarda vahşi kaplanları takip etmekte oldukça popüler bir yöntem olarak kullanıldı.

        Alttürler

        Üçü soyu tükenmiş olmak üzere toplam sekiz kaplan alttürü bulunmaktadır ve yakın gelecekte bir alttürün daha soyunun tükenmesi neredeyse kesindir. Güney Çin kaplanının ilk kaplan olduğu sanılmaktadır. Aşağıda vahşi nüfüslarına göre azalan şekilde alttürler sıralanmaktadır.
        Ana karada yaşayan kaplan türleri birbirine hem görünüm hem genetik olarak çok benzedikleri için bazı bilim adamları kaplanların sadece Anakara ve ada kaplanları olrak sınıflandırılmasını önermektedirler. Günümüzde adada yaşayan tek kaplan türü Sumatra kaplanıdır[10].

        Yaşayan alttürler


        Bengal Kaplanı

        • Bengal kaplanı (Panthera tigris tigris) Hindistan, Bangladeş, Nepal, Butan ve Myanmar'ın bazı bölgelerinde bulunur. Otlaklar, süb-tropik ve tropik yağmur ormanları, fundalıklar yaprak döken ormanlar ve mangrovlar gibi çok faklılıklar gösteren ortamlarda yaşar. Hindistan hükümeti bu hayvanların sadece Hindistan'da yaşayanlarının sayılarının 3,100 4,500, ve 3,000 arasında bir yerde olduğu tahmin etmektedir. Ama birçok korumacıya göre bu sayı fazlasıyla iyimser bir rakamdır. Bu sayılar izlerin kalıplarına dayandırıldığı için çoğunlukla hatalı sonuçlar verebilmektedir, dolayısı ile Hindistandaki kaplan sayısı 2000'den az olabilir[11] En yaygın kaplan türü olmasına rağmen bu hayvan hem kaçak avlanma hemde doğal ortam kaybı nedeniyle büyük baskı altındadır. Hindistan 1972 yılında Kaplan Projesi adı altında devasa bir korunma progamı geliştirdi. Bu program sayesinde kaplan sayısı 1970'lerdeki 1200'lerden 1990'lardaki 3000'lere kadar arttı. Bu program gelmiş geçmiş en başarılı korunma programlarından biridir. Geçenlerde bu sayıların tezgahlama olduğuna dair söylentiler ortaya çıktı. En az bir Kaplan Rezervinin (Sariska) tüm kaplan nüfusunu kaçak avcılığa kaybettiği ortaya çıktı.[4]. Erkekler genelde 200-295 kg. arasında, dişiler ise 120-180 kg. arasındadırlar. Vurulan en büyük Bengal kaplanı 3,3 m. uzunluğunda ve 390 kg. ağırlığındaydı, bu dev 1967 yılında öldürüldü.

        Çinhindi kaplanları

        • Çinhindi kaplanı(Panthera tigris corbetti) aynı zamanda Corbetti kaplanı olarakta bilinir. Kamboçya, Çin, Laos, Myanmar, Taylan ve Vietnam'da bulunur. Nüfus tahminleri 1200 ile 1800 olmakla beraber muhtemelen aşağı rakama daha yakındır. Şu andaki en büyük nüfus kaçak avcılığın çok katı bir şekilde yasak olduğu Malezya'dadır. Buna rağmen tüm nüfuslar ortam parçalanması ve aynı soyla çiftleşme (en:inbreeding) gibi nedenler yüzünden aşırı risk altındadırlar. Vietnam'da öldürülen kaplanların neredeyse %75'i geneleneksel çin tıbbına malzeme olmaktadırlar. Kaplanlar fakir yerliler tarafından yoksulluklarını rahatlatabilecek bir yol olarak görülmektedirler. Çinhindi kaplanları Bengal kaplanlarına göre daha küçük (Afrika aslanı boyutlarında)ve koyu renklidirler. Erkekler ortalama 150-190 kg iken dişiler daha küçük olup 110-140 kg. civarındadırlar.
        • Malaya kaplanı (Panthera tigris malayensis) ya da Malezya kaplanı. Sadece güney Malezya'da Malaya yarımadasının bir kısmında bulunur. 2004 yılına kadar Çinhindi kaplanı(Panthera tigris corbetti) ile aynı tür olduğuna inanılmaktaydı. Yeni sınıflandırma Birleşik Devletler Ulusal Kanser Enstütüsünün, Genomsal farklılık araştırması (Genomic Diversity Survey) laboratuvarının bir çalışması sonunda ortaya çıktı. Yakın geçmişteki çalışmalar vahşi hayatta 600-800 arasında birey olduğunu gösterdi. Bu, türü üçünçü Bengal ve Çinhindi kaplanından sonra 3. en yaygın kaplan türü yapmaktadır. Bu kaplan Malezya devletinin ulusal simgesidir ve Malezyanın resmi arması ile birçok firmasının logosunda yer alır.

        Sumatra Kaplanı

        • Sumatra kaplanı (Panthera tigris sumatrae) Sumatra Kaplanı sadece Endonezya'nın Sumatra adasında bulunur. Büyük çoğunluğu adadaki beş ulusal parkta olmak üzere sayıları 400 ile 500 arasındadır. Yakın geçmişte yapılan genetik farklı eşşiz genetik işaretler (genetic marker) ortaya çıkarmıştır.[12] Bu, eğer soyu tükenmez ise başka bir türe evrimleşmesinin işareti olarak görülmektedir. Bu gelişme Sumatra kaplanın diğer alttürlere nazaran korunmasında öncelik olması gerektiği kanısını ortaya çıkarmıştır. Doğal ortam kaybı en büyük tehditdir. Ağaç kesme görünüşte ulusal park olan alanlarda dahi halen devam etmektedir. 1998 ile 2000 arasında 66 kaplanın (nüfusun yaklaşık %20'si) vurularak öldürüldüğü kaydedildi. Sumatra kaplanı yaşayan kaplan türlerinin en küçüğüdür. Erkekler ortalama 100-130, dişiler ise 70-90 kg. ağırlığındadır. Küçük boyutları Sumatra'nın yoğun ve katı ormanlarına uyum sağlamasından ve daha küçük avlarla çevrili olmasından kaynaklanır.

        Sibirya kaplanı

        • Sibirya kaplanı (Panthera tigris altaica) aynı zamanda Amur kaplanı, Mançurya kaplanı ve Kuzey Çin kaplanı olarakta bilinir. Neredeyse tamamen, şu anda korunmakta olduğu Sibirya ile sınırlanmıştır. Son iki nüfus sayımı (1996-2005) onları bölünmemiş en büyük vahşi kaplan nüfusu yapan, tek ve devamlı mezillerinde 450-500 olarak bulunmuştur. En büyük kaplan alttürü sayılmaktadırlar. Kayıtlardaki vahşi en büyük Sibirya kaplanı 384 kg. ağırlığındaydı. Esaret altında bir tanesi ise 423 kg.. Bazı Bengal kaplanları bu ağırlıklara erişebilseler de Sibirya kaplanlarına nazaran daha küçük yapılıdırlar. Ağırlıklar kaplanın yeni beslenmiş ya da boş mide ile olmasına göre önemli ölçüde değişebilir. Erkek bir Sibirya kaplanın ortalama ağırlığı 227 kg.dir ve 205-364 kg. arasında değişirler. Sibirya kaplanları aynı zamanda daha kalın, hafif altın sarısına çalan postları ve daha az olan çizgileri ile dikkat çekerler. Sibirya kaplanları yaşamakta olan en büyük kedigildir. Altı aylık bir Sibirya kaplanı yavrusu tam erişkin bir panter kadardır.

        Güney Çin Kaplanı

        • Güney Çin kaplanı (Panthera tigris amoyensis) veya Çin kaplanı, Amoy veya Xiamen kaplanı olarakta bilinir. En kritik tehlike altındaki alttürdür ve soyunun tükenmesi neredeyse kesindir. Bu alttür en küçük alttürlerden biridir. Güney Çin kaplanının boyu hem erkek hem dişi için 2.2-2.6 m. arasında değişir. Erkekler 127-177 kg. arasında dişilerse 100-118 kg. ağırlığındadırlar. Büyük olasılıkla en son vahşi Doğu Çin kaplanı 1994'te vurulmuş ve son 20 senedir doğal ortamlarında canlı kaplan görülmemiştir. 1977 yılında Çin hükümeti vahşi kaplanların vurulmasını yasaklayan bir yasa çıkarmış fakat bu alttürü kurtarmakta çok geç kalmıştır. Şu ada hepsi Çin'de olmak üzere, esaret altında yaşadığı bilinen 59 Güney Çin kaplanı vardır. Fakat bütün bu hayvanlar sadece altı hayvandan üremişlerdir. Dolayısı ile alttürün devam etmesini sağlayacak genetik farklılık artık bulunmamaktadır. Şu anda, bu kaplanları 2008 yılında vahşi doğaya salma amaçlı yetiştirme çabaları vardır.

        Soyu tükenmiş alttürler

        Kaplanlar fosil kayıtlarında pek yaygın değillerdir. Farklı kaplan fosillerine çoğunlukla Asya'da Pleistosin tabakalarında rastlanmıştır. Buna rağmen Alaska'da 100000 yıllık kaplan fosilleri bulunmuştur. Buz çağındaki kara köprüleri yüzünden bunların Sibirya kaplanın Amerikalı nüfusu olmaları muhtemeldir. Ayrıca bazı araştırmacılar, 10000 yıl öncesine kadar kuzey Amerika'ya hükmeden soyu tükenmiş büyük kedilerden Amerika aslanı kemikleri ile kaplan kemikleri arasında benzerlikler bulmuşlardır. Bazıları bu araştırmalar sonucunda Amerika kaplanın aslında bir yeni dünya kaplanı olduğu sonucuna vardılar.
        Japonya'da da kaplan fosilleri ortaya çıktı. Bu japonya kaplanları şu an adalarda yaşamakta olan kaplanlar gibi daha ufak tefektiler. Bunun, vücudun yaşanan çevrenin boyutlarına uyum sağlaması ya da kaplan gibi büyük avcılarda avın küçüklüğü ile ilgili bir olay olduğu sanılmaktadır.
        • Bali kaplanı (Panthera tigris balica) Bali kaplanları daima Bali adasına özgü oldular. Bu kaplanlar soyları tükenene kadar avlandılar. Yetişkin bir dişi olan son Bali kaplanının Batı Bali'deki Sumbar Kima'da 27 Eylül 1937'de vurularak öldürüldüğü sanılmaktadır. Hiç bir zaman için esaret altında bir Bali kaplanı olmadı. Bali kültürü ve Hindu dini için hala önemli bir rol oynar.
        • Java kaplanı (Panthera tigris sondaica) Endonezya'nın Java adası ile sınırlıydı. Bu hayvanlarının soyunun tükenmesi avlanma ve doğal ortamlarının yok edilmesi nedeni ile 1980 yılında oldu. Buna rağmen bu alttürün doğada sadece 25 tane kaldığı 1950'lerden itibaren soyunun tükendiği çok muhtemeldir. En son birey 1979 yılında görüldü. En sık çizgilere sahip kaplan türüydü
        • Hazar kaplanı (Panthera tigris virgata) veya İran kaplanı ya da Pers kaplanının güvenilebilir en son görüntülenmesi 1968 yılında olmak üzere 1960'ların sonunda soyunun tükenildiğine inanılmaktadır. Buna rağmen böyle bir kaplanın en son olarak 1970 yılının şubatında Şehit Şen adında bir adam tarafından vurularak öldürüldüğü sanılmaktadır.[13] Tarihsel alanı olarak İran, Irak, Pakistan, eski SSCB ve Türkiye'de yaşamıştır. Bu kaplanın sarı renkli ve siyah çizgili olduğu söylenmektedir. Hazar kaplanı Bengal kaplanı ile birlikte Romalılar'ın arenalarda gladyatörlerle dövüştürmekte kullandıkları iki kaplan türünden biridir.
        • Trinil kaplanı (Panthera tigris trinilensis) 1.2 milyon yıllık en eski kaplan fosilidir. Endonezya'nın Java adasını Trinil bölgesinde bulunmuştur. [14]

        Yorum

        • eerol
          Banned
          • 06-11-2004
          • 8682

          Konu: hayvanlarımız




          Kaplumbağa Testudines takımını oluşturan çok sert ve kemiksi bir kabuk içinde yaşayan, ağır yürüyüşlü, dört ayaklı, sürüngen hayvanlar.
          Hareketleri yönünden ne kadar telaşsız ve ağır hayvanlarsa onların tarih boyunca gelişimi de o kadar yavaş olmuştur. Kaplumbağalar, öteki sürüngenlerle birlikte Mezozoik'in ilk dönemi olan Trias Çağı'nda ortaya çıktılar. 200 milyon yıldan beri kaplumbağaların vücut yapıları önemli hiçbir değişikliğe uğramamıştır. Halbuki kaplumbağalar, dünyanın soyu henüz tükenmemiş en eski hayvanlarındandır.
          Açlığa pek dayanıklıdırlar. Çok uzun ömürlüdürler. Yüz, yüzelli yıl kadar yaşar.
          Kaplumbağa sık sık ölümsü bir uykuya dalar. Yaşadığı çevrede sıcaklık düşmeye başlayınca hayvan iyice uyuşup kalır. Bol Güneş ışığı alan kuru topraklarda kendine bir delik kazıp bütün kışı orada geçirmek üzere içine girer. Deniz kaplumbağaları ise çukur kazacak yerde kendilerini denizin derinliklerine bırakıp sıcak günlerin gelmesini beklerler.
          Günümüzde, soyunu sürdürmekte olan 250'ye yakın kaplumbağa türü bulunmaktadır.

          Baş ve Ayaklar
          Kaplumbağaların başı vücutlarına oranla çok küçüktür. Ağızları bir kuşun gagasına benzer. Dişlerin yerini sert ve kesici yapıda boynuzsu bir tabaka almıştır. Kaplumbağalar, bununla besinlerini yakalar ve parçalarlar. Dil kısa ve yumuşaktır.
          Ayaklarına gelince, bunların uçlarında beşer parmak vardır, karada ve bataklıklarda yaşayan kaplumbağalarda bunlar hareketlidir. Uçlarındaki tırnaklar kıvrık ve serttir. Bataklıklarda yaşayan kaplumbağalarda birbirleriyle bir zar aracılığıyla birleşmiş küreğe benzer bir durum almıştır. Bunların arka ayak parmaklarının sayısı dörttür. Deniz kaplumbağalarında ise parmaklar bitişiktir. Bu yüzden parmaklar tek başlarına hareketsizdirler.

          Üreme

          Kaplumbağalar yumurtlama yolu ile ürerler. Yumurtalar genellikle yuvarlaktır. Dişi kaplumbağa yazın yumurtlar. Bunları nemli toprakta arka ayaklarıyla oyduğu bir çukurun içine bırakır. Sonra yabancı hayvanlar ve insanlar almasın diye yumurtaların üzerini toprak ile örter. İki ay dolmadan yavrular yumurtadan çıkar, kendi kendilerine beslenirler.

          Türkiyede Bulunan Bazı Kaplumbağa Türleri

          Alt takım ve familyalar

          Testudines (kaplumbağalar) takımının, soyu tükenmiş (kısa: st ) olanlar da dahil olmak üzere, alt takım ve familyalarına ait sınıflandırma aşağıda verilmiştir:
          • Alt takım : Cryptodira (gizli boyunlu kaplumbağalar)

          Yorum

          • eerol
            Banned
            • 06-11-2004
            • 8682

            Konu: hayvanlarımız



            Kar kazı (Anser caerulescens), Anatidae familyasında Kuzey Kutup Bölgesi ve yakınlarında üreyen bir kaz türü.
            Erişkinlerin genellikle bacakları ve gagası pembe, tüyleri yalnız kanat uçlarında siyah, öbür bölümlerinde beyazdır. Ama Anser caerulescens caerulescens alt türünde başı ve boynunun üst bölümleri beyaz, öbür bölümleri boz ve siyahımsı tüylerle kaplı olan bireylere rastlanır.
            Kar kazları kışın Japonya ve ABD'nin doğu kıyılarına göç eder.

            Yorum

            • eerol
              Banned
              • 06-11-2004
              • 8682

              Konu: hayvanlarımız



              Kar leoparı (Uncia uncia), kedigiller (Felidae) familyasından Orta Asya’nın yüksek dağlarında yaşayan bir leopar türü.

              Dağılımı

              Afganistan, Butan, Çin, Hindistan, Kazakistan, Kırgızistan, Moğolistan, Nepal, Pakistan, Rusya, Tacikistan ve Özbekistan gibi toplam 12 ülkenin sınırları içerisinde, 4.000 ile 7.000 civarında “kar leoparı” yaşamaktadır.

              Korunma durumu

              Sayısı hızla azaldığı için koruma altına alınmıştır. Bilinen başlıca düşmanı insandır. Sanılanın aksine kürkü veya evcil hayvanlara zarar verdiği için değil, kemiklerinden ilaç yapılmak için avlanmaktadır. Bu yüzden “kar leoparı”nın sayısı tıpkı “Sibirya kaplanı” gibi yakın gelecekte yok olma tehlikesi altındadır.
              Kar leoparının bir özelliği de, Kazan Tatarları'nın milli sembolü olmasıdır.

              Yorum

              • eerol
                Banned
                • 06-11-2004
                • 8682

                Konu: hayvanlarımız



                Karakulak (Caracal caracal), Step vaşağı olarak da bilnir, kedigiller (Felidae) familyasından bir yaban kedisi türü. Türkiye'nin yabani kedilerinden biridir.
                Özellikleri
                Ortalama ağırlığı 7-9 kg, rekor ağırlığı 17.700 kg dir. Gövdenin tam boyu 75-90 cm dir. Bunun 15 cm kadarını kuyruk oluşturur. Karakulağın kuyruğunun üst kısmında etrafında beyaz tüylerden oluşmuş püskül bulunan siyah bir çizgi vardır. Rengi genelde kahverengi tondadır ve üzerinde gri ya da beyaz benekler bulunur. Karakulağın kulaklarının ucunda vaşağın ki kadar belirli olmayan sivri tüy kümecikleri vardır. Kulaklarının üst kısmının kenarları siyah tüylüdür. Kuyruğu ise kısadır.

                Beslenme

                Yalnız başına yaşayan bir hayvandır. Daha çok geceleri avlandığı için pek sık görünmez. En çok tavşan, tarla faresi ve sincap gibi kemirgenleri avlar. Ender olarak da meyve yediği görülür.

                Etimoloji

                İngilizce ve latince ismi Türkçe'den gelmektedir. Orta Asya'daki Türkler tarafından kulak çevresindeki siyahlıktan ötürü bu şekilde adlnadırılmıştır.

                Alt türler

                Yorum

                • eerol
                  Banned
                  • 06-11-2004
                  • 8682

                  Konu: hayvanlarımız



                  Katır bir atın (dişi) ve eşeğin (erkek) çiftleşmesiyle meydana gelen kısır melezi'dir.

                  Yorum

                  • eerol
                    Banned
                    • 06-11-2004
                    • 8682

                    Konu: hayvanlarımız



                    Keçi, boynuzlugiller (Bovidae) familyasının sığırlar (Bovinae) alt familyasından Capra cinsini oluşturan memelilere verilen ad.
                    Sarp yamaçlara rahat tırmanır, patika ve uçurumlar kenarında dolaşmaktan çekinmezler. Bundan dolayı zor geçitlere “keçiyolu” denir. Evcil olanları sütü, derisi ve tiftiği için beslenir. Taze filiz ve yaprakları severler. Otları kökleriyle sökerek yediklerinden toprağın verimini azaltırlar. Yaşlı bir erkeğin önderliğinde sürü halinde gezerler. Yabanileri ormanlarda çalı ve genç ağaçların filiz ve kabuklarını yediğinden büyük zararlara sebep olurlar.
                    Yavrusuna “oğlak”, erkeğine “teke” denir. Malta keçisinin boynuzları yoktur. Gerdanında memeye benzer iki uzantı mevcuttur. Beyaz ve uzun tüylü Keşmir ve Ankara keçilerinin tiftiği gayet makbuldür. En bol süt vereni Malta keçisidir. Derilerinden eldiven, çanta ve ayakkabı yapılır. Tüyleri dokumacılıkta kullanılır. Sütü az yağlı ve besleyicidir. Eski çağlardan beri evcil olarak insanoğlunun hizmetindedir. Türkiye’de Ankara keçisi, tiftik keçisi ile kıl keçisi yetiştirilir.
                    Gebelik süreleri 23 hafta kadardır. Genellikle 1-2 yavru doğururlar. Yavruları kıllı ve gözleri açık doğar. Birkaç saat içinde annelerini takip etmeye başlarlar. 6 ay içinde erginleşip üreyebilirler. 12-15 yıl kadar yaşarlar.

                    Türler

                    Yorum

                    • eerol
                      Banned
                      • 06-11-2004
                      • 8682

                      Konu: hayvanlarımız



                      Kedi (Felis silvestris catus), kedigiller (Felidae) familyasından evlerde beslenebilen, küçük, memeli, avcı ve etçil hayvanlar. Zaman zaman bitkisel gıda tüketebilirler.
                      Evcil kedi, yabanıl kedigil türlerine özgü fizyolojik özelliklerin pek çoğuna sahiptir. Ortalama ağırlığı 2.7 - 4.5 kg arasında değişmekle birlikte, soyu karışık olanlar arasında 12.5 kg'a ulaşanlar ender değildir. Ortalama vücut uzunluğu erkeklerde 70, dişilerde 50 cm'dir. Evcil kedi soylarının büyük bölümü kısa tüylü, Ankara ve İran kedileri ise uzun tüylüdür; ayrıca, bir İngiliz soyu olan rex kedisi'nin tüyleri ise kıvırcıktır. Kediler genellikle siyah, sarı, boz ve beyaz renkli ya da bu renklerden birkaçıyla alacalıdır. Tekir denilen siyah çizgi ve benekler ile bezenmiş kedilere oldukça sık rastlanır. Üç renk ile alacalanmış kedilerin pek azı erkek olup, bu erkeklerin ise hemen hemen tümü kısırdır, Ankara kedisi gibi mavi gözlü, uzun beyaz tüylü kedilerin çoğu ise sağırdır.
                      Kedinin üst çenesinde 16, alt çenesinde 14 diş bulunur. Toplam sayısı 24 olan sütdişleri, yaklaşık beşinci ayda yerini kalıcı dişlere bırakır. Öbür kediler gibi ağızları yalnız dikey yönde hareket ederek besinleri tutmaya, kesmeye ve parçalamaya, fırçaya benzeyen dilleri sıvıları içebilmeye ve fırçalanarak temizlenmeye yarar.
                      Kedilerin özelleşmiş yapılarından biri de, keskin ve sivri tırnaklar ile donanmış güçlü pençeleridir. Pençelerinde, tırnakları içeriye çeken bir mekanizma bulunur. Parmak ucunda tırnağı taşıyan kemik, eklemlendiği kemiğin ucunda dönerek tırnağın içeri çekilmesini ya da dışarı çıkarılmasını sağlar. Tırnakları kılıfından çıkarma hareketi, aynı zamanda iki misli genişlettiği pençeyi etkin bir silaha dönüştürür.
                      Öbür familya üyelerinde olduğu gibi, gözlerinin ağtabakasında ışığa karşı büyük bir duyarlılık sağlayan guanin katmanı vardır. Kedi gözünün geceleri güçlü ışık karşısında parlamasına bu madde yol açar. İrice olan gözlerindeki iris, ışığın yoğunluğuna göre genişler ya da ince bir dikine çizgi halini alıncaya kadar daralır. Kediler renkleri belirgin olarak ayırt edemezler.
                      Özellikle erişkinlerde gelişkin olan koku alma duyusu, besinlerin değerlendirilmesinde yaşamsal önem taşır. Öyle ki, hastalık sonucu burun delikleri tıkanan bir kedinin iştahı tümüyle kapanabilir.



                      Kedilerin dokunma duyusu keskindir. Kaş, bıyık, yanak tüyleri ve kulaklardaki tüy tutamlarının tümü de titreşim biçimindeki uyarılara karşı son derece duyarlıdır. Bıyıkların işlevi tam olarak anlaşılamamıştır. Gene de bıyıkları kesildiğinde kedinin geçici olarak çevreye uyum zorluğu çektiği bilinir. Ayrıca ayak parmakları, pençe yüzeyi ve burun, dokunmaya karşı çok duyarlıdır.
                      Kedilerin işitme duyusu da çok keskindir. İnsan kulağında yalnız 6 kas bulunmasına karşın, kedi kulağında 30'a yakın kas bulunur. Bu yüzden kulaklarını çok hızlı bir biçimde sesin geldiği yöne döndürebilirler. Kedinin kulakları, saniyede 25.000'e kadar ulaşan sesüstü frekanslara duyarlıdır.
                      Kural olarak evcil kediler 7 - 12 ayda cinsel olgunlua erişir. Gebelik süresi kediden kediye değişirse de, ortalama 63 - 65 gündür ve doğum genellikle 2 saat kadar sürer. Dişi kedi bir batında ortalama 4 yavru doğurur. Buna karşılık Habeş Kedisi genellikle daha az, Siyam Kedisi daha çok yavrular. Yeni doğmuş kedi yavrularının gözleri kapalı, kulakları gelişmemiş ve koku alma duyuları eksiktir. Dişi kedi normal koşullar altında yılda üç kez gebe kaldığından, bu hayvanların oldukça basit ve güvenli bir ameliyatla kısırlaştırılması çağdaş toplumlarda yaygınlık kazanmıştır.







                      Yavru kedi bakımı
                      • Gözleri kapalıysa, ılık çaylı pamukla gözlerini hafifçe silebilirsiniz.
                      • Eğer gözleri iltihaplı ise teramicyn göz merhemi sürebilirsiniz.
                      • Çok küçük yavru kediler tuvaletlerini kendileri yapamazlar, sizin yaptırmanız gerekir. Bunun için; tuvaletini yapana kadar arkasına zeytin yağlı pamukla, hafifçe masaj yapın. Eğer birkaç gün boyunca dışkı yapmazsa iğnesi çıkartılmış bir şırınga içine çok az zeytin yağı koyun ve kedinizin arkasına enjekte edin.
                      • Beslenme: Kendi başına yemek yiyemeyen bebek kedilere bir şırınga, kedi biberonu veya herhangi bir şişeye taktığınız eczaneden alınan bir emzik ile mama verebilirsiniz.

                      Kedi hastalıkları

                      Yorum

                      • eerol
                        Banned
                        • 06-11-2004
                        • 8682

                        Konu: hayvanlarımız



                        Şili orman kedisi (Oncifelis guigna), Kodkod olarak da bilinir, kedigiller (Felidae) familyasından Güney Amerika'ya özgü bir tür.

                        Özellikleri
                        Şili orman kedisi, Kuzey ve Güney Amerika'daki yaban kedisi türlerinin en küçüğüdür. Gövde uzunluğu 40-50 cm, ağırlığı ise iki ile üç kg arasında gelir. Kürkü grili bej rengi olup küçük siyah beneklerle kaplıdır. Yakın akrabası Geoffroy kedisi ile karşılaştırıldığında bu tür belirgin bir şekilde ince bir yüze sahiptir. Geniş pençeleri ve gür 20-25 cm uzunluğunda kuyruğu vardır. Kulaklarının arkası dikkat çekici beyaz bir lekesi olan siyah renktedir. Komple siyah renklilik bu türde , en başta dağlık kesimlerindekilerde sık görülür. Chiloé ve Guaitecas Adaları'nda siyah form ana formdur.
                        Şili orman kedisi ortalama onbir yıl yaşar.

                        Dağılım

                        Şili orman kedisi, Merkezi ve Güney Şili'nin ormanlarında ve Arjantin sınırındaki bölümlerde yaşar. Örneğin Chiloé gibi Şili sahilindeki adalarda da bulunur. Chilo&#233de düşmanlarının azlığı sebebiyle özellikle sık rastlanır.
                        Kedi, 1900 ile 2500 m yükseklikte orman sınırına kadar görülür. Güney Andlar'ın ve sahil kesimin çok sık ve nemli karışık ormanlarına bağlı yaşar. Bunlar en başta daima yeşil bol otlu yağmur ormanlarıdır. Arjantin'deki yaşam alanları da çok güçlü sarmaşıklı karışık orman özelliğini gösterir. Bu bölgelrin yanında kodkod daha seyrek olarak, yaprak döken yağmur ormanlarında, ayrıca nemli çalılıklar ve iğne yapraklı ormanlarda görülürler.
                        Çalılık olarak adlandırılan alanda, şimdiye kadar tek bir örnek Valparaíso bölgesinden tanımlanmıştır. Bu örnek yağmur ormanlarındaki akrabalarından dikkat çekici şekilde daha açık renkli olup, bu yüzden kendi alt türü O.g. molinae adıyla tarif edilmiş ancak resmen tanınmamıştır.
                        Değişimlere ve yerleşimlere karşı hassas olmayan Şili orman kedisi yerleşim yerlerinin ve ekili alanların çevresinde de yaşar. Kedinin hala yöre hayvanı olduğu Valparaiso çevresinde, 1000 yıldan uzun süreden beri yerleşim vardır ve yaklaşık 150 yıl önce, istisnai ormanlık adacıkların dışında ormanları açılarak tarla haline dönüştürülmüştür.

                        Yaşam tarzı

                        Şili orman kedisinin yaşam tarzı hala daha çok iyi bilinmemektedir. Çok iyi tırmanır ve kuşları,küçük sürüngenleri, küçük memelileri avlar. Son örnekte en başta, fare büyüklüğünde sadece yerde avlanan hayvanlar söz konudur. Sincap ve diğer ağaçta yaşayan hayvanları avlamaz. Erkeklerin aras sıra kümeslere saldırıken dişiler bunun için çok küçüktür. Gece faal bir hayvan olduğu varsayılsa da buna karşın hayvanat bahçesindeki gözlemlerde ana faalyetinin gündüzleri olduğu tespit edilmiştir.
                        Sosyal davranışları konusunda kesin veriler yoktur. Güçlü bir sosyal davranış ve grup oluşturma söylentileri varsa da şimdiye kadar onaylanmamıştır. Bu türde hamilelik 10 hafta sürer ve bir batında iki ile üç yavru dünyaya gelir.

                        Koruma

                        Şili orman kedisi, Dünya Doğayı Koruma Birliği'nin (IUCN) raporunda tehlike altında olarak sınıflanmış ve CITES sözleşmesinde EK II listesine alınmıştır. Sayıları 10.000 hayvandan daha az tahmin edilir ve hem Şili'de hem de Arjantin'de koruma altında olup ticareti yasaktır. Ayrıca dağıldıkları bölgelerde bir sıra koruma alanı mevcutdur.
                        Başlangıçta kendi dağılım bölgesinde çok sık bulunan bir hayvandı. Ağırlıklı olarak yaşam alanının gerilemesiyle tür tehtit altındadır. Alan küçülmesi herşeyden önce ülkenin kuzeyini etkilemiş, burada yaşam alanları küçük adacıklara çekilmiştir. Buna karşı Merkezi Şili'de kedilerin yaşayabileceği büyük bölgeler mevcuttur. Kemirgen nüfusunun yüksek olmasından buralarda sayıları artar da.
                        Yırtıcı hayvanlar, kümes hayvanları için potansiyel tehlike kabul edilip vurulurken avlanma kodkod için küçük bir tehtit oluşturur. Ara sıra kanun dışı tilki avcıları bu kedileri de öldürürler. Ancak kürkü pazara çok ender düşer. İstisnai olarak Santiago de Chile Hayvanat Bahçesi'nde tek bir erkek örneği olan kodkod, hayvanat bahçelerinde bulunmaz.

                        Etimoloji

                        Hem bilimsel ismi O. guigna hem de bölgesel ismi Kodkod adının kökeni, Güney Amerika'daki vatanı Şili'ye dayanır. Mapuche dilinde aslında (L. colocolo) pampa kedisi anlamına gelen colocolo adının, ispanyolcaya Kodkod olarak geçtiği varsayılır. La güiña ise yöresel ispanyolcada kedi anlamındadır.

                        Yorum

                        • eerol
                          Banned
                          • 06-11-2004
                          • 8682

                          Konu: hayvanlarımız

                          Kedigiller




                          Kedigiller (Felidae), etçiller (Carnivora) takımına ait bir familya.
                          Ortak özellikleri, görünüşleri ve davranışları ile familyanın en yaygın ve tanınmış mensubu olan ev kedisine benzemeleridir. Zarif vücutları, yumuşak tüyleri, kısa suratları ve çoğunlukla vücutlarına nazaran küçük bir kafatasları vardır. Kulakları dik ve sivri ya da yuvarlağımsıdır ve her yöne doğru çevrilebilir. En küçükleri 30 cm, en büyükleri ise 200 cm olur



                          Vücut yapısı

                          Gözler

                          Kedigillerin gözleri kafataslarına nazaran büyük olur. Gözlerini sağa ya da sola neredeyse hiç çeviremedikleri için, bakmak istedikleri yöne kafalarını çevirirler. Göz mercekleri, ışık miktarına göre değişir. Fazla ışıklı ortamlarda göz mercekleri çoğu kedigilde yandan incelir ve dik bir çizgi haline gelir, bazı türlerde ise küçük bir nokta hâlini alır. Karanlıkta göz mercekleri çok büyür. Kedigillerin gözlerinde Tapetum lucidum denilen bir tabaka vardır. Bu tabaka göz merceğinden geçen ışığı bir kere daha merceğe yansıtır ve böylece var olan ışık miktarını ikiye katlayarak geceleri çok rahat görmelerini sağlar. Ayrıca kedigillerin gözlerindeki görme reseptörlerinin sayısı insandakinin üç mislidir.
                          Kedigillerin gözlerine bakılarak keyif durumları anlaşılabilir. Eğer mercekler büyük ise kedi savunma pozisyonuna geçmiştir. Eğer mercekler çok küçükse, kedi saldırmaya hazırlanmakta demektir.

                          Vibrisler (bıyıkları)

                          Hissetme kılları da denilen vibrisler kedigillerin gece aktif olan hayvanlar olduğunu gösterir. Vibrisler sadece bıyık olarak hayvanın ağız bölgesinde değil, kaşlarında ve bacaklarında da bulunur. Havanın haraketiyle titreşime geçerler ve bu titreşimleri algılayan hayvan tamamen karanlık bir ortamda bulunsa bile çevresinin görüntüsünü kabaca canlandırabilir ve emin adımlarla hareket eder. Yeni doğmuş yavrularda bile tamamen gelişmiş olması, bu duyu organlarının kedigiller için ne kadar mühim olduğunu gösterir.

                          Kulakları

                          Kedigiller müthiş bir duyma kabiliyetine sahiptir. Duyabildikleri frekans 65.000 Hz'e kadar varabilir, bu da insandakinin yaklaşık üç mislidir. Kedigiller iki kulağını birbirinden bağımsız şekilde farklı yönlere doğru hareket ettirebilir. Böylece tamamen karanlık bir ortamda bile, avladığı hayvanın bulunduğu noktayı ayrıntılı bir şekilde belirleyip, isabetli bir sıçrama ile yakalayabilir. Kulaklarında büyüyen kıllar yabancı maddelerin kulaklarına kaçmasını önler.
                          Bir kedinin kulaklarını yatırmasından, kendini savunmaya hazırlandığı anlaşılır.

                          Dil ve tat alma duygusu

                          Çiğnemeden yuttukları için ağızlarına aldıkları şeylerin tadını ve yenilir ya da yenilemez olduğunu çok çabuk ayırt edebilmeleri gerekir. Zımpara gibi olan dillerindeki küçük dikenlerin uçları hayvanın kendisine doğru dönüktür. Bu dikenlerle tüylerini tararlar ve yedikleri hayvanın etini kemiğinden ayırırlar. Dilin ön kısmındaki dikenlerde bulunan tat alma dokusu ile ekşi, tuzlu ve acı tatları ayrıt edebilirler ama tatlı (yani şekerli) tadı hissetmezler. Su içerken dillerini kıvırarak kepçe olarak kullanırlar.



                          Çene yapıları ve dişleri


                          Kedigillerin ağızlarında otuz tane diş ve bir diastema vardır. Bu diastema, hayvan ağzını kapatırken altta ve üstte bulunan yan dişlerin birbirine değmeden yanyana durmalarını sağlar. Yan ve tutma dişleri avladıkları hayvanı tutabilmelerini sağlar. Koparma dişleri ile büyük et parçalarını koparıp çiğnemeden yutarlar.

                          Tırnaklar

                          Kedigiller ayak parmaklarının uçları ile yürür. Ön patilerinde beş ve arka patilerinde dört parmakları bulunur.
                          Çita, balıkçı kedi ve yassıbaş kedi haricinde bütün kedigiller tırnaklarını parmaklarından dışarı uzatıp tekrar geriye çekebilirler. Yürürken kendiliğinden çıkmamaları ve böylece boş yere, yıpranmamaları için tırnaklarını çıkarmak için özel kasları vardır. Tırnaklar kullanılmadıkları zaman, derinin içinde saklı şekilde durur. Böylece kedigiller hiç ses çıkarmadan kurbanlarına usulca yanaşabilirler.

                          Kuyruk

                          Kedigillerin hepsinin kuyrukları vardır. Dengelerini sağlamak ve kendi aralarında işaretlerle anlaşmak için kuyruk önemlidir. Bazı türlerde, örneğin vaşaklarda kuyruk çok kısadır.

                          Çoğu kedigil yalnız yaşar ve sadece çiftleşmek için partner arar, çiftleştikten sonra ayrılır. Sadece aslanlar büyük gruplar oluşturur ve erkek çitalar küçük bir grup içinde yaşar.

                          Sosyal davranışları

                          Çoğu kedigil yalnız yaşar ve sadece çiftleşmek için partner arar, çiftleştikten sonra ayrılır. Sadece aslanlar büyük gruplar oluşturur ve erkek çitalar küçük bir grup içinde yaşar.

                          Beslenmeleri

                          Çoğu yırtıcı hayvan omnivor (herşey yiyici) iken, kedigiller neredeyse sırf et ile beslenir yani tipik etoburdurlar. Kedigiller uzman avcıdır ve avlarına usulca yanaşıp aniden saldırırlar. Sadece çitalar çok hızlı koşabildikleri için (120 km/sa.) saklanmaya gerek duymazlar ve ulu orta avlarının peşinden koşmaya başlarlar. Serbest olarak doğada yaşayan kedigiller daima canlı olarak yakaladıkları taze et ile beslenirler. Kedigillerin leş yedikleri çok nadir görülmüştür.



                          Evrim tarihleri

                          Kılıçdişli kaplan. En son buz çağının sonlarına kadar insanların korkulu rüyası olmuştur.


                          Günümüz bilim adamlarının görüşlerine göre kedigillerin ilk ataları 50-60 milyon yıl evvel Eozön çağında, Viverridae familyasından koparak türemiştir. Bu kedigillerin ilk atalarının örneğin Aelurogale ve Eofelis cinslerine ait oldukları düşünülür. İlk kedigillerin ortaya çıkmasından sonra Nimravidae ortaya çıkmıştır ve böylece bu familya eski fikirlere göre kedigillerin ataları değil sadece kedigillerle akraba olan bir kardeş familyadır.
                          Kedigillere ait en eski kalıntılar Oligozän çağından kalmış 34 milyon yıllık fosillerdir. Bu fosillerde kedigillerin en eski atası olarak proailurus türü görünmektedir. Bu ev kedisi büyüklüğündeki kedi, tropik ormanlarda avlanmıştır.
                          Proailurus cinsinden iki büyük kol oluşmuştur; Kılıçdişli kediler (Machairodontinae) ve kediler (Felinae). 10.000 yıl evvel Homotherium ve Smilodon cinslerinin en son temsilcileri de ortadan kaybolmuştur.
                          Kedinin (Felis silvestris) 9 milyon yıl evvel ortaya çıktığı düşünülür. En eski kalıntıları Felis lunensis türü olarak Asya'da bulunmuştur.

                          Coğrafi yayılımları

                          Kedigiller, Güney kutbunun haricinde dünyanın her kıtasında bulunur. Avustralya'da ve Ozeanya'da bulunan kedigiller insanlar tarafından götürülmüştür. Ayrıca 70. enlemin (paralelin) kuzeyinde de kedigiller bulunmaz.

                          Türkiye'nin kedigilleri


                          Anadolu parsı (Panthera pardus tulliana). Resimde görülen (1979) ve "Benekli" adı verilen Anadolu parsının hiçbir zaman insan parçalamadığını artık biliyoruz.


                          Anadolu'nun tarihinde birçok farklı kedigil türüne rastlamak mümkündür. Bunlardan bazıları son buz devrinin bitmesi ile, bazıları da Roma İmparatorluğu döneminde avlanarak tükenmiştir. Ama bu tarihi son 200 yıla kısıtladığımızda bile aslan, kaplan, leopar ve çita türleri ile karşılaşırız.
                          Anadolu'nun Batı, Orta, Güney ve Güneydoğu bölgelerinde yaşamış olduğu bilinen Asya aslanı en son 19. yüzyılın ikinci yarısında görülmüştür. Güneydoğu Anadolu'da yaşayan çita ise 19. yüzyıldan sonra bir daha görülmemiştir. Türkiye'nin en son Hazar kaplanı, 1970'te Hakkâri Uludere'de, en son Anadolu parsı da yine 1970'li yıllarda vurulmuştur.
                          Günümüzde Türkiye'de bildiğimiz ev kedisinin dışında, ev kedisi ile ayni türe ait olan yaban kedisi, Avrasya vaşağı, karakulak (ya da step vaşağı), sazlık kedisi (ya da bataklık vaşağı) kedigiller familyasını temsil eder. Ara sıra bir leopar gözlendiği rivayet edilse de, 1979 yılından itibaren hiçbiri güvenilir bir şekilde kanıtlanamamıştır. Anadolu parsı soyunun tamamen tükenmiş olduğu kabul edilse bile, İran'dan gelen bir Kuzey İran leoparı (Panthera pardus saxicolor) ya da Orta İran leoparına (Panthera pardus dathei) rastlamanın imkânsız olmadığını da unutmamak gerekir.

                          Sınıflandırma

                          Wilson & Reeder, 2005 yılında çıkan kitabına göre:Geleneksel olarak kedigiller familyası daima üç alt familyaya bölünmüştür, ama bu eskimiş sınıflandırmanın mantıklı olmadığı görüşü gitgide yayılmaktadır. Moleküler genetik araştırmaların sonunda, modern bilimde böyle bir ayrım artık yapılmamaktadır.

                          Eski sınıflandırma

                          Kedigiller geleneksel sınıflandırmada üç alt familyaya bölünmüştür:
                          • Acinonychinae (Çitalar): Sadece çita türünü içeren bir alt familya.
                          • Pantherinae (Büyük kediler): Panthera cinsine ait olan aslan, kaplan, jaguar ve leopar. Ayrıca kar leoparı, bulutlu pars ve mermer kedisini içeren alt familya.
                          • Felinae (Kediler): Kedigiller familyasının diğer bütün türlerini içeren alt familya.
                          Uzun zaman kabul gören bu sınıflandırmada örneğin Puma, kedilere ait (Felinae) sayılırken, mermer kedisi büyük kedilerden sayılmakta ve bu ayrım modern bilimde saçma olarak değerlendirilmektedir. Daha eski sınıflandırmalarda sadece Panthera cinsine ait türler büyük kediler olarak adlandırılırken, bütün diğer türler Felis cinsine ait sayılmıştır ve böylece familyanın içindeki ayrıntılı akrabalıklar hiçbir şekilde belirtilememiştir.
                          Genel olarak, kükreyebilen kedilerin büyük kediler olarak adlandırılması kabul edilir. Küçük kediler kükreyemez ama keyiften hırlar. Büyük kediler sadece nefes verirken hırlayabilir. Küçük kediler hem nefes verirken, hem de nefes alırken hırlayabilir.

                          Yorum

                          • eerol
                            Banned
                            • 06-11-2004
                            • 8682

                            Konu: hayvanlarımız


                            Kırlangıç, Hirundinidae familyasını oluşturan kuş türlerinin ortak adı. Kırlangıçlar, kutuplar hariç dünyanın her tarafında yaşayabilen sinek avlayarak geçinen küçük ötücü kuşlardır. Ömürleri 4-6 aydır. Boyları 10-23 cm arasında değişir. Çoğunun karnı beyaz, baş, kuyruk ve kanatları siyah, alın ve gerdanı kahverengi parlak tüylüdür. Kısa ayaklarının tırnakları sivri olduğundan düz, yassı zeminlere rahatça tutunurlar. Üçgen şeklindeki gagaları geniş yırtmaçlı olup ağızları açık uçarken sinek, sivrisinek gibi küçük böcekleri avlarlar. Kuyrukları çatallı, kanatları uzun ve sivridir. Hızlı uçarlar. Kuyruklarını dümen olarak kullanır, ani dalışlar yaparlar. Çoğu sürü halinde yaşar.
                            Yaz sonunda, günler kısalıp, böcekler azalınca yavru ve erginler göç ederek kışı Afrika'da geçirirler. İlkbaharda geri dönerler. Diğer göçmen kuşların aksine gündüz göç yollarına devam ederler. Göç sırasında bazen şiddetli yağmur ve fırtınalar binlercesinin ölümüne sebep olur.
                            Binaların çatı altlarına, saçaklarına ve pencere oyuklarına çamur ve kilden çanak şeklinde sağlam yuvalar yaparlar. Dişi kırlangıç, erkeğinin tükürüğüyle harç ederek gagasıyla getirdiği çamuru toplar, saman ve otlarla sekiz gün içinde sağlam bir yuva yaparlar. Geniş ve yassı gagalarını, yuvalarını yaparken, çamurları sıvamak için mala gibi kullanırlar. Yuvalarının çoğu ancak bir kırlangıcın girebileceği kadardır. Eni yaklaşık 20 cm, derinliği 10 cm kadar olup içi tüy ve kıllarla döşenir. Yuvalarını gruplar halinde mağara, kayalık ve ağaçlara yapan türler de vardır.
                            Dişi, yazın tarçın renginde benekli 4-5 yumurta yumurtlar. Eşler sırayla kuluçkaya yatarlar. Yavrular anne babaların ağızlarında getirdikleri böceklerle beslenirler. İki hafta içinde gelişip yuvayı terk ederler. Kırlangıçlar, yılda 2-3 defa kuluçkaya yatarlar.

                            Cinsler

                            Yorum

                            • eerol
                              Banned
                              • 06-11-2004
                              • 8682

                              Konu: hayvanlarımız



                              Kızılgerdan (Erithacus rubecula), Turdidae familyasından güzel ötüşlü bir kuş türü.
                              Uzunluğu 14 cm, sırtı sütlü kahverengi, yüzünün alt bölümü ve göğsü turuncuya çalan parlak kızıl, karnı beyaz olan bu tür ormanlarda, ağaçlıklarda ve bahçelerde yaşar. Tatlı bir ötüşü vardır. Böcekler, kurtlar ve öbür omurgasızlarla beslenir. Kuru yaprak ve otlardan bir ağaç kovuğuna ya da çalıların arasına yapılan yuvaya dişi beş-altı yumurta bırakır.
                              Avrupa'nın kuzeyinde üreyen kızılgerdan kışı Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da geçirirler. Kızılgerdan başta Karadeniz ve Marmara bölgeleri olmak üzere Türkiye'nin orta ve kuzey kesimlerinde uygun yaşama ortamı olan yerlerde ürer. Kışın Türkiye'nin güneyinde de görülür.

                              Yorum

                              • eerol
                                Banned
                                • 06-11-2004
                                • 8682

                                Konu: hayvanlarımız



                                Koyun, (Ovis), Caprinae alt familyası içinde bir grup oluştururlar, ve keçilerle yakınlıklarından dolayı bazı sınıflandırmalarda hatta aynı familyada olarak tarif edilirler. Ev hayvanı olarak tanıdığımız koyunun yanında birçok yabani türleri vardır.
                                Ev hayvanı olan koyunlar, tahminen ev köpeğinin yanında en eski ev hayvanlarıdırlar, ve 6000 ila 8000 yıl evvel evcilleştirilmişlerdir. Gevişgetirenler ailesinin tür olarak en zengin familyasıdır. Kuzey Amerika, Avrupa, Asya ve özellikle Afrika'da yayılmışlardır. Güney Amerika'ya ve Avustralya'ya insan eliyle ulaşmışlardır. Farklı biyotoplarda, özellikle steplerde, dağlık kesimlerde, az da olsa ormanlarda bulunurlar. Bitkisel besinlerle beslenirler, sürü oluşturma eğilimleri çok yüksektir.
                                Sütünden, yününden yararlanılan uysal hayvanlardır. Burun kısımları çıplak ve nemli, vücutları kalın tüylerle kaplıdır. Erkeklerde herzaman bir çift boynuz bulunurken, dişilerde bazen bulunur. Boynuzlar üzerindeki boğumlar yaş hesaplamasında kullanılır. Vücutlarında ekstra kıl oluşumları (sakal,yele vs.) bulunur. Yılda 2 kez ve her defasında 1-3 yavru doğururlar. Gebelik süreleri 5-11 aydır. Koyunların ömürleri 10 ila 12 yıl arasıdır.
                                Koyun türleri:

                                Kuzu

                                Yorum

                                İşlem Yapılıyor