hayvanlarımız

Kapat
X
 
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • eerol
    Banned
    • 06-11-2004
    • 8682

    Konu: hayvanlarımız



    Addaks (Addax nasomaculatus), boynuzlugiller (Bovidae) familyasından Büyük Sahra'da yaşayan bir antilop türü.

    Özellikleri

    Tombul, kısa bacaklı bir antilop olan addaksın, boyu 1,80 m'den biraz uzun, omuzdan yere yüksekliği yaklaşık 1 m, ağırlığı 120 kg kadardır. Hem dişisinde, hem de erkeğinde sarmal halkalı vida biçiminde uzun boynuzlar vardır. Kürkü gri ya da beyazdır; başında ve yüzünde siyah benekler yer alır. Geniş toynakları, çöl kumlarında kolayca hareket etmesini sağlar.

    Yaşam şekli

    Addakslar genellikle suyu, yedikleri bitkilerden alırlar; ama bulduklarında bol miktarda su içerler. Öbür antiloplar kadar hızlı koşamadıklarından, aşırı avlanma sonucunda soyları tükenmeye yüz tutmuştur.

    Yorum

    • eerol
      Banned
      • 06-11-2004
      • 8682

      Konu: hayvanlarımız



      Akbaba, Ciconiiformes takımının Cathartidae familyasını ve Falconiformes takımın Accipitridae familyasının Aegypiinae alt familyasını oluşturan iri, leş yiyen kuşların ortak adıdır. Akbaba terimi belirli bir taksonomik grubu karşılamaz.

      Özellikleri ]
      Akbabaların başları çıplak kursakları büyüktür. Yürümeye ve leşleri tutup kaldırmaya uyum sağlamış olan ayakları iri ama güçsüz, tırnaklarıysa yassıdır. Gagaları genellikle eti ve deriyi koparabilecek kadar güçlü ve kalındır. Görme duyusu bütün türlerde, duyma duyusu ise hindi akbabasında gelişmiştir.

      Dağılımı

      Akbabalar Avustralya ve Okyanus Adaları dışında bütün ılıman ve tropik bölgelere dağılmıştır.

      Beslenme

      Çoğunun besin seçme alışkanlığı olmadığından genellikle leş, çöp, dışkı, ara sırada canlı hayvan gibi ne bulurlarsa yerler. Yalnızca bazı türleri kaplumbağa kuzu gibi savunmasız hayvanlara saldırır.

      Yaşam şekli

      Akbabalar uzun ve geniş kanatları üstünde zarif bir biçimde dönerek saatlerce havada kalabilirler. İçlerinde biri ölü yada can çekişen bir hayvan bulduğunda öbürleri de kilometrelerce uzaktan uçarak gelir.
      Besini paylaşırken gövdesi daha büyük ve gagası daha güçlü olana öncelik tanıyan topluluk düzenine sıkı sıkıya bağlı kalırlar. Akbabalar genellikle kümeler halinde tünedikleri ve yuva yaptıkları sarp kayaların ve yüksek ağaçların tepesinde yada yerde yaşayabilirler. Dişisi bir yada iki yumurta yumurtlar ve 7-8 hafta boyun kuluçkaya yatar.
      Eskidünya akbabalarının avlarını kolayca yakalamaya elverişli kartalınkine benzer kıvrık pençeleri vardır. Yeni dünya akbabaları ise ses organları olmadığından bağıramazlar.

      Yenidünya akbabaları


      Amerika kara akbabası

      Kuzey ve Güney Amerika’nın tropik ve astropik bölgelerinde yaşadığı halde sık sık ılıman bölgelerin içlerine kadar girer. Çok kısa bir kuyruğu kısa kanatları çıplak kara bir başı ve tüylü bir boynu olan yaklaşık 60 cm uzunluğunda bodur kara bir kuştur.

      Kral Akbaba

      Parlak renkli, başı ve boynu kırmızı ve mavimsi, gözleri kırmızı halkalı, sırtının üstü sarı altı beyaz yakası gridir. Kanat açıklığı yaklaşık 1,7 m gövde uzunluğu da yaklaşık 70 cm’dir. Güney Meksika’dan Arjantin’e kadar olan bölgelerde bulunan kral akbabalar yağmur ormanları üzerinde kümeler halinde dönerler.

      Eski Dünya Akbabaları


      Kızıl Akbaba

      Güney Avrupa ve Kuzey Afrika’dan Hindistan’a uzanan geniş bir alanda yaşar.Örtü tüyleri kızıl kahverengi, telekleri karadır. Çıplak gibi görünen beyaz renkli başıyla, boynu küçük tüylerle kaplı olan kızıl akbabanın kabarık tüylerden oluşan beyaz bir yakası vardır. Çoğunlukla kayalık bölgelerde yaşar ve yuvasını kayalıklara yapar. Türkiye’nin her bölgesinde dağlık yörelerde görülse de batı bölgelerinde daha az sayıda bulunur.

      Kara Akbaba

      Güney Avrupa’dan Çin’e kadar uzanan bölgede yaşar. Eski dünya akbabalarının en irisi ve uçan kuşların en ağırlarından biri olan kara akbabanın uzunluğu 100-110 cm, kanat açıklığı 250-295 cm ve ağırlığı 7,5-12,5 kg arasıdır. Dağlık yörelerde yaşar ve tüyleri karaya daha yakın koyu kahverengidir. Boynu tamamen tüysüzdür.

      Mısır Akbabası

      Güney Avrupa Orta Doğu Hindistan Kuzey ve Doğu Afrika’da yaşar. Tüyleri ve kuyruk lekeleri kara, tüysüz başının derisi ise sarıdır. Yalnız dağlık bölgelerde değil yakınlarda yuva yapmasına elverişli kayalıklar olduğu sürece açık arazide de görülür. Türkiye’deki en yaygın tür olan Mısır Akbabası her bölgede görülür.

      Yorum

      • eerol
        Banned
        • 06-11-2004
        • 8682

        Konu: hayvanlarımız



        Ceylan, boynuzlugiller (Bovidae) familyasından Gazella cinsini oluşturan çift toynaklılara verilen ad.
        Uzunluğu 110, yüksekliği 60, kuyruğu 20 cm'dir. Boynuzları yay biçiminde, gözleri iridir. Rengi toprak rengine benzer. İnce ve güzel görünüşlü , çevik bir hayvandır. 10 yıl kadar yaşar, kolay evcilleşir (Gazella dorcas). Bunun bir başka türü olan Gazello granti nin yüksekliği 100, boynuzları 75 cm'dir. Eti ve derisi için avlanır. Afrika ve batı Asya'da çöl ve bozkırlarda yaşar.

        Türler

        Yorum

        • eerol
          Banned
          • 06-11-2004
          • 8682

          Konu: hayvanlarımız



          Amerika bizonu (Bison bison), boynuzlugiller (Bovidae) familyasının sığırlar (Bovinae) alt familyasında yer alan bir türdür. Kuzey Amerika'nın en büyük kara memelisi olan Amerikan bizonu, dünyanın da en büyük vahşi büyükbaş hayvanlarından biridir.
          Bu canlının iki alt türünden orman bizonu (Bison bison bison), daha büyük cüssesi ve hörgücünün hem daha uzun, hem de görece köşeli olmasıyla ayrılır. Diğer alt tür olan çayır bizonu (Bison bison athabasacae) ise daha küçük cüsseli ve yuvarlak hörgüçlüdür. Orman bizonunu, cüsse büyüklüğü itibarıyla, yalnızca her ikisi de esasen Hindistan'da bulunan dev Bos gaurus ve vahşi su bufalosu geçer.
          Amerikan bizonu, her iki alt türü de dikkate alındığında, ABD ve Kanada'nın Büyük Çayırlar (Great Plains) bölgesinde, Kanada'nın iyice kuzeyindeki Büyük Slave Gölü'nden (Great Slave Lake) güneyde Meksika'ya ve doğu Oregon'dan neredeyse Atlas Okyanusu'na kadar olan bir alanda izlenebilmiş devasa sürüler halinde yaşamıştır.
          Amerikan bizonu sıklıkla "Amerikan bufalosu" ya da yalnızca "bufalo" olarak da bilinir ama su bufalosu ya da Afrika bufalosu ile ancak uzak akrabadır.

          Yorum

          • eerol
            Banned
            • 06-11-2004
            • 8682

            Konu: hayvanlarımız



            Tibet sığırı (Bos grunniens), Yak olarak da bilinir, boynuzlugiller (Bovidae) familyasından Tibet ve Himalaya bölgeleri ve de Moğolistan'da bulunan uzun tüylü kamburlu bir sığır türü.

            Etimoloji
            Tibetçede yak kelimesi sadece türün erkeğini tanımlamakta kullanılır, dişiler nak veya dri olarak adlandırılır. Buna rağmen birçok dilde yak iki cinsiyet içinde kullanılmaktadır.

            Özellikleri





            Yabani tibet sığırları (B. g. mutus alt türü) yerden omuza kadar 2 metre boyundayken evcil olanlar bunun yarısı kadardır. İki türde kendilerini soğuktan koruyan uzun tüylere sahiptirler, vücutlarının yanlarında ve altlarında son derece uzun ve yumuşak tüyler vardır. Yabanileri siyah veya kahverengi olurlar. Evciller ise beyaz da olabilir. Hem dişilerin hem de erkeklerin ay biçiminde ayrık boynuzları vardır. Tibet sığırı kısa bacaklı ve iri ayaklıdır. Geviş getiren hayvanlardır. Burunları ise kılsızdır.

            Üreme

            On aylık bir gebelik süresinden sonra sonbaharda yavrularlar. Yabaniler sadece dişilerden oluşan sürülerde yaşar. Erkeklerse yalnız yaşarlar.

            Kültür

            insan yaşamında özelliklede Tibetlilerin yaşamında önemli bir yer tutmuştur. Bunun nedeni Tibet’in yüksek karlı yaylalarına çok iyi uyum sağlayabilmesidir. Toprağa çok sağlam basar. Bu nedenle ulaşım araçlarının giremediği bölgelerde büyük rağbet görürler, binek, çeki ve yük hayvanı olarak kullanılırlar. Ayrıca sütünden, kılından, etinden yararlanılır. Uzun kuyruk tüyü nişan, süs ve sinek kovucu olarak kullanılırken yağından kandil yapımında, tezeğinden gübre olarak faydalanılır.

            Yorum

            • eerol
              Banned
              • 06-11-2004
              • 8682

              Konu: hayvanlarımız



              Amerika siyah ayısı (Ursus americanus), Ursidae (ayılar) familyasının Ursus cinsine ait bir türdür ve ana vatanı Kuzey Amerika'daki en yaygın ayı türüdür.

              Yorum

              • eerol
                Banned
                • 06-11-2004
                • 8682

                Konu: hayvanlarımız



                Asya siyah ayısı, Ursidae familyasının Ursus cinsine ait bir türdür ve "Tibet siyah ayısı" ya da "Himalaya siyah ayısı" olarak da bilinir.

                Yorum

                • eerol
                  Banned
                  • 06-11-2004
                  • 8682

                  Konu: hayvanlarımız



                  Pika, Ochotonidae familyasını oluşturan tavşanlarla yakın akraba olan memelilerin ortak adı. Bütün türler Ochotona cinsinde toplanmıştır.
                  Kuyrukları kısa ve yuvarlaktır. Ön ve arka üyeleri eşit uzunluktadır. Geceleri aktiftirler ve ıslık şeklinde sesler çıkarırlar.

                  Yorum

                  • eerol
                    Banned
                    • 06-11-2004
                    • 8682

                    Konu: hayvanlarımız



                    Tazmanya şeytanı (Sarcophilus harrisii), Tazmanya canavarı veya kısaca şeytan olarak da bilinir, Dasyuridae (yırtıcı keseliler) familyasından bir hayvan türü. Bu familyanın şu an yaşayan en büyük temsilcisidir ve Sarcophilus cinsinin tek üyesidir. Ufak bir köpek ebatlarında ama yapılı ve kaslıdır. Şu anda Dünya üzerinde bulunan en büyük karnivor keselidir.
                    Bugün sadece Tazmanya Adasında yaşamaktadır. Anakara Avustralya'da tahminen 14. yüzyıl içerisinde nesli tükenmiştir. Evcil kümes hayvanlarının korunması için 1930'lu yıllarda yoğun olarak Tazmanya'da da avlanmışlardır. 1941 yılında Keseli şeytanın koruma altına alınmasıyla adadaki varlıkları kendine gelmiştir. Ancak 1990'lı yıllarda baş gösteren bir hastalık, bu hayvanın geleceğini yeniden tehtit etmektedir. Çok yakında tehlike altında sınıflandırmasına girebilir. Tazmanya Hükümeti hastalığın etkilerini azaltmak için önlemler almaktadır.

                    İsminin kökeni
                    Bu ismini, siyah kürkü, irkildiğinde yaydığı nahoş kokusu, yüksek sesle çıkardığı ürkütücü çığlığı[1] ve beslenirken ki çok hırçın hareketlerden dolayı almıştır.
                    Bilimsel ismi son 200 yıl içerisnde defalarca değişmiştir. Doğa bilimci George Harris ilk 1807 yılında hayvanı incelemiş ve Didelphis ursina ismini vermiştir[1].Daha sonra 1838 yılında Richard Owen tarafından adı Dasyurus laniarius olarak değiştirilmiştir. Bu isim de ancak uzun süre kalmadı. 1841'de Pierre Boitard türü tekrar kategorize etti ve Sarcophilus harrisii adını verdi. Türün en taksonomi incelemeleri 1987 yılında yapıldı ve Sarcophilus laniarius[2] adı verildi. S. harrisii ismi kaldı ve S. laniarius ismi de fosil türleri ile ilişkilendirildi.[3]. Tazmanya şeytanı Sarcophilus cinsinin yaşayan tek üyesidir.
                    En yeni araştırmalar sonunda, Quoll ile yakın Tazmanya kaplanı (Thylacine) ile ise uzaktan akraba olduğu yönünde bilgiler elde etmiştir.

                    Fiziksel Özellikleri

                    Tazmanya şeytanı, 1936'da son Thylacine'in ölümünden bu yana yaşayan en büyük yırtıcı keselidir. Erkek, baş dahil 65 cm büyüklüğünde, kuyruğu yaklaşık 26 cm uzunluğunda, ağırlığı 8 kg'dır. Dişi ise yaklaşık 57 cm, kuyruk 24 cm, 6 kg ağırlığındadır[4]. Tasmanya şeyatnın doğadaki ömrü ortalama 6 yıldır, esarette bu süre uzayabilir.
                    Vücut yapısı güçlüdür. Baş, kısa ve geniş, dişler sivri ve kemik parçalamaya uygundur. Kürkü genelde siyah ya da koyu kahvedir.Bir keseli memeli için alışılmadık bir biçimde ön ayakları arkalara oranla biraz daha uzundur.
                    Şeytanın yüzünde ve kafasının tepesinde bıyukları vardır. Bunlar karanlıkta yemek ararken avlarının ve diğer şeytanlarının yerlerini tespit etmede işe yararlar. Kışkırdıldığı zamanlar keskinliği kokarcanına rakip koku salabilir. Duyma egemen duyusudur, aynı zamanda mükemmel bir koku alma duyusuna da sahiptir. Şeytan geceleri avlandığı için görme duyusu en kuvvetli siyah beyazdadır. Bu durumlar altından hareket eden nesneleri hemen görebilmekte fakat durağan nesneleri seçmekte zorlanmaktadırlar[5]. Memeliler arasında vücut oranı ayarlanarak yapılmış bir analiz, Tazmanya şeytanının yaşayan memeliler arasında en kuvvetli ısırığa sahip olduğunu göstermiştir.[6]. Çenesinin gücü büyük oranda görece büyük kafasından kaynaklanmaktadır. Aynı zamanda bir Tazmanya şeytanı hayatı boyunca yavaşça büyüyen tek bir takım dişe sahiptir.[5]

                    Üreme


                    Yavru bir Tazmanya Şeytanı'nın gelişim evreleri. Yatay çizgiler değişiklik için geçmesi gereken süreyi belirtirler. Örnek olrak; bir yavrunun tüm vücudun kaplayacak tüyler geliştirmesi 41 gün sürer.


                    Dişiler genelde cinsel erişkinliğe ulaştıkları ikinci yıldan sonra üremeye başlarlar. Bu noktada senede bir kere doğurkan hale gelirler ve kızgınlık döneminde çoğul ovumlar üretirler.[7] Çiftleşme Mart ayında, gün ve gece boyunca korunaklı yerlerde olur. Erkekler, dişiler için dövüşürler ve dişi şeytanlar baskın erkekle çiftleşirler. Şeytanlar tekeşli değillerdir ve dişiler çiftleşmeden sonra erkek tarafından korunmazlarsa birçok başka erkekle çiftleşebilirler. Gebelik 31 gün sürer ve her biri yaklaşık 0,18 - 0,24 gram olan 20-30 arası yavru dünyaya gelir[8]. Yavrular doğdukları zaman vajinadan keseye giderler. Kesenin içine girdikten sonra her biri ilerleyen 100 gün boyunca bir meme ucuna bağlı kalır. Dişi Tazmanya Şeytanı'nın kesesi aynı wombatta olduğu gibi arkaya doğru açılır dolayısı ile yavrular kesenin içindeyken dişinin yavrularla etkileşimde bulunması zordur. Doğum sırasındaki yavru sayısının çokluğuna rağmen dişinin sadece dört meme ucu vardır dolayısı ile dört yavrudan fazlası yaşamaz. Bir meme edinemeyen yavrular genelde anne tarafından yenirler. İstatiksel olarak erkeklere oranla daha fazla dişi hayatta kalır[7].
                    Kesenin içinde, beslenebilen yavru hızla gelişir. 15. günde kulakların dış kısımları görünür hale gelir. 16 gün sonra göz kapakları 17. gün bıyıklar ve 20. günden sonra da dudaklar belirir. Yavrunun tüyleri 49. günde çıkmaya başlar ve 90 gün sonunda tüm bir kürke kavuşur. Gözleri 87-93 gün sonra kürkün oluşması ile beraber açılır ve 100 gün sonunda meme ucundaki tutunuşları gevşer[7]. doğumdan 105 gün sonra ebeveylerinin 200 gr. ağırlığında küçük bir kopyası olarak keseyi terk ederler. Kanguru yavrularının aksine şeytan yavruları keseye daha geri dönmezler. Onun yerine ekim kasım ayları arasında ilk kez dışarı çıkmadan önce üç ay daha inlerinde kalırlar. Ocak ayında bağımsız hale gelirler. Dişi şeytanlar yılın altı haftası hariç yavrularına bakmakla meşguldürler.

                    Ekoloji ve Davranış


                    Tazmanya şeytanları gececi olmalarına rağmen güneşte yatmaktan hoşlanırlar. Dövüşlerden kalan yara izleri şeytanın sol gözü üzerinde rahatlıkla görülebilir.


                    Tazmanya Şeytanları, tüm Tazmanya'ya dağılmış ve oldukça yaygındırlar. Şehirlerin civarları dahil olmak üzere tüm ortamlarda bulunurlar. Özellikle sahil ormanlarının ve kuru sclerophyll ormanları tercih ederler. Tazmanya Şeytanı gece ve alacakaranlık zamanlarının avcısıdır ve gündüzlerini yoğun çalılıklar veya bir delikte geçirirler. Genç şeytanlar ağaçlara tırmanabilirler ama bu irileştikçe daha zor hale gelir. Genelde yalnız hayvanlardır ve sürüler oluşturmazlar[8]. 8-20 km² arasında değişen bir bölgeleri vardır.

                    Şeytan o gün daha önceden bir araba tarafında öldürülmiş bir wallaby yiyor.


                    Tazmanya şeytanları küçük bir wallaby büyüklüğündeki avlarla başa çıkabilirler ama pratikte fırsatçılardır ve av avlanmaktan daha sık buldukları leşleri yerler.
                    Tasmanian Devils can take prey up to the size of a small wallaby, but in practice they are opportunistic and eat carrion more often than they hunt live prey. Aslında wombatları tercih etse de, her türlü küçük yerli memelileri, evcil memelileri (koyun dahil), kuşları balıkları, böcekleri, kurbağaları ve sürüngenleri de yer. Diyetleri öok çeşitlidir ve mevcut yemeğe göre değişir.[5] Ortalama olarak her gün kendi vücut ağırlıklarının %15'i kadarını yerler ama durum müsade ederse 30 dakika içinde kendi ağırlıklarının %40'ını bile yiyebilirler[9]. Tazmanya şeytanları leşten geriye hiçbir iz bırakmazlar et ve iç organlara ek olarak kemik ve kürk de dahil her şeyi yerler. Bu bağlamda bir leşi hızla silip süpürmeleri sayesinde leşte oluşup çiftlik hayvanlarına zarar verebilecek böceklerin yetişmesini önledikleri için Tazmanyalı çiftçilerin saygısını kazanmışlardır.
                    Yemek yeme, Tazmanya şeytanları için sosyal bir olaydır. Hayvana adledilen gürültünün büyük bir kısmı 12'ye kadar hayvanın bri araya gelip yerlerken çıkardıkları bu toplumsal hırıltılardır. Bu sesler sık sık kilometrelerce öteden duyulabilir. Beslenmekte olan şeytanlar üzerinde yapılan bir çalışma karakteristik saldırgan esnemeleri de dahil 20 farklı fiziksel duruş biçimi ve şeytanların yerken haberleşmek üzere kullandıları 11 farklı ses olduğunu ortaya çıkarmıştır. Genelde baskınlık kurmak için sesler ve duruşlar kullanılır ama dövüşler de olur[9]. En agresifler erişkin erkeklerdir ve yemek ya da eş için kavgalardan dolayı yara izleri oldukça yaygındır.

                    Korunma durumu

                    Tazmanya bir süredir büyük keseli etoburların son sığınağıydı. İnsanların gelmesinden çok kısa bir süre sonra anakaradaki bütün büyük etoburların soyu tükendi. Sadece en küçük ve en iyi uyum sağlayanlar hayatta kaldı. Fosil kanıtları Tazmanya şeytanının anakara yaklalık 600 yıl öncesine (ilk Avrupa kolonisinde 400 yıl önce) kadar varolduğunu göstermektedir[4]. Soylarının tükenmesi dingolar ve Avustralya yerlileri tarafından avlanılmasına bağlanmaktadır[10]. Dingosuz Tazmanya'da etobur keseliler, Avrupalılar gelene kadar hala aktiftiler. Avrupalıların gelişinden sonra Thylacine'in imha edilmesi oldukça iyi bilinir ama Tazmanya Şeytanı'da tehdit altındaydı.
                    İlk Tazmanyalı yerleşimciler dana etine benzediğini[1] söyledikleri Tazmnaya şeytanı yiyorlardı. Şeytanların çiftlik hayvanları avlayıp öldürecekleri inancı üzerine, şeytanın tüm şehirsel alanlardan kökünün kazıtılması için bir ödül yasası 1830'da yürürlüğe girdi. Bunu izleyen yüzyıl boyunca tuzaklar ve zehirleme onları soy tükenmesinin eşiğine getirdi. 1936'da son Tazmanya Kurdu'nun ölümünden sonra şeytanlar için olan tehdit anlaşıldı. Tazmanya Şeytanı 1941'de koruma altına alında ve nüfus yavaşça kendini toparladı.
                    Kayıtlı tarihte, muhtemelen salgın hastalıklara bağlu iki büyük nüfus azalması oldu: 1909'da ve 1950'de[4]. Tazmanya Şeytanı'nın şu anki nüfusunun 100.000 ile 150.000 arasında olduğu düşünülmektedir. 10-20 km² başına 20 şeytan[5]. Tazmanya ve Avustralya, Tazmanya Şeytanların ihracını yasaklamıştır.

                    Şeytan yüz tümörü hastalığı

                    İlk kez 1996'da otaya çıkan şeytan yüz tümörü hastalığı (devil facial tumour disease - DFTD) Tazmanya'nın vahşi şeytanlarını kırıp geçti. Tahminler hastalığının şeytan nüfusunun %20 ile %50'si arasını vurduğu ve ülkenin %65'inde etkili olduğu yönünde[11][12]. Etkilenen yoğun nüfuslu bölgelerde ölüm oranı 12-18 arasında %100[13]. Tür, Tazmanya'nın Tehdit Altındaki Türlerin Korunması Yasası (Threatened Species Protection Act 1995) ve Avustralya'nın Çevre Koruma ve Biyoçeşitliğin Korunması Yasası 1999 yasalarının 2006 yılı sürümlerinde Hassas olarak listelendi. Bu türüm orta gelecekte soyunun tükenme tehlikesinde olduğıu anlamına geliyor. IUCN şu an için bu türü tehdit altında olarak görmüyor. En son değerlendirildiğinde asgari endişe (IUCN Kırmızı Liste|LC) olarak listede yer aldı.[14]

                    Hastalığın yayılması , ve hastalıktaki değişimleri takip edebilmek amacı ile vahşi Tazmanya Şeytanı nüfusları izlenmektedir. Saha izlemeleri, belirlenmiş bir alan içerisindeki şeytanların yakalanması ve hastalık için kontrol edilmeleri ve etkilenmiş hayvanların sayısının belirlenmesinden oluşuyor. Aynı alan hastalığım zamanla yayılmasını nitelendirmek amacı ile tekrar tekrar ziyaret edilmektedir. Şimdiye kadar olan sonuçlar gösteriyor ki; hastalığın bir alandaki kısa vadeli etkileri çok ciddidir. Türetilmiş diğer bölgelerdeki uzun vadeli izlemeler bu sonuçların kalıcı olup olmayacağını ve nüfusların toparlanıp toparlanamayacağını gösterecek[12]. Saha elemanları ayrıca hastalanmış şeytanların yakalanıp vahşi nüfustan arındırılmalarının etkinliğini araştırıyor. Hastalıklı şeytanların vahşi nufüslardan ayıklanmasının, hastalağın yaygınlığını azaltması ve daha çok şeytanın gençlik yıllarını geçerek üremesini sağlaması umut ediliyor.[12]
                    Taroona'nın banliyösü Hobart ve Batı Tazmanya açıklarında ki Maria Adası'ndaki tesislerde hastalıksız şeytanlardan oluşan iki "sigorta" nüfus yerleştirildi. Anakaradaki hayvanat bahçelerinde ıslah edilmeleri de başka bir seçenek. Tazmanya ekosistemindeki varlığı 2001 yılında yasadışı olarak doğaya salınmış kızıl tilkinin yayılmasını engellediği için Şeytan sayısında ki düşüş aynı zaman bir ekolojik problem olarak ta görülmekte. [13][15] Tilkiler Avustralya'nın tüm devletlerinde problem yaratan istilacı türlerdir ve tilkilerin Tazmanya'da yayılması Tazmanya Şeytanı'nın kendini toparlamasına köstek olacaktır.

                    Kültürel referanslar

                    Tazmanya Şeytanı Avustralya'da ikon haline gelmiş bir hayvandır; Tazmanya Ulusal Parklar ve Vahşi Yaşam Servislerinin ve Şeytanlar diye biline Avustralya futbolu takımının sembolüdür.
                    İhracındaki sınırlamalar yüzünden Tazmanya Şeytanı esarette sadece Avustralya'da görülebilir. Bilinen son denizaşırı şeytan 2004 yılında California'da öldü. Buna rağmen Danimarka Prensi Frederick'in ve Tazmanya'lı eşi Prenses Mary'nin ilk oğullarının doğumundan sonra Tazmanya Hükümeti Kopenhag Hayvanat Bahçesine bir çift Tazmanya şeytanı hediye etti[16]. Bunlar Avustralya dışında bilinen tek Tazmanya Şeytanlarıdır.
                    Belkide Tazmanya şeytanı uluslararası olarak en çok Looney Tunes çizgi karakteri "Tasmanian Devil" ya da "Taz"'a ilham olması ile bilinir. Tazmanya Şeytanı ile vücut bulduğu çizgi karakter arasındaki tek benzerlik doymak bilmez iştahları ve utangaçlıklarıdır.

                    Yorum

                    • eerol
                      Banned
                      • 06-11-2004
                      • 8682

                      Konu: hayvanlarımız



                      Monodontidae, balinalar (Cetacea) takımı içindeki dişli balinalar (Odontoceti) alt takımının familyalarındandır ve herbiri kendi cinsi içinde tek başına sınıflanan iki sıradışı balina türünü içerir. Bu türler şunlardır:
                      Sınıflama

                      Monodontidae familyasının Cetacea (balinalar) takımı içindeki yeri ve içindeki taksonlar aşağıda sunulmuştur.Üstte: beyaz balina (Delphinapterus leucas). Altta: narval (Monodon monoceros).

                      Yorum

                      • eerol
                        Banned
                        • 06-11-2004
                        • 8682

                        Konu: hayvanlarımız



                        Narval, nar balinası, boynuzlu balina ya da deniz gergedanı (Monodon monoceros), balinalar (Cetacea) takımının Monodontidae familyası içindeki Monodon cinsinin tek türüdür. Yaşam alanı arktik denizler olan bu deniz memelisi, 70° K enleminin güneyinde nadiren görülür.
                        "Narval" adı, Eski Kuzey Cermen dilinin "ceset balinası" anlamı taşıyan náhvalr sözcüğünden gelir. "Boynuzlu balina" adı ise bu canlının en belirleyici özelliği olan ve esasen erişkin erkek bireylerin üst sol çenesinden çıkarak ileri doğru 3 metreye kadar uzayabilen, boynuz benzeri uzun bir dişe vurgu yapar.

                        Sınıflama [değiştir]
                        Narval, ilk olarak 1758'de Carl Linnaeus tarafından tanımlanmıştır. Monodontidae familyasını, kendisinin Monodon cinsinin tek türü olması gibi, Delphinapterus cinsinin tek türü olan beyaz balina (Delphinapterus leucas) ile paylaşır. Bir dönem, kısa burunlu yunus (Orcaella brevirostris) için de aynı familya uygun görülmüşse de yakın tarihli genetik kanıtlar ile bu canlının yunusgiller (Delphinidae) familyasına dahil olduğunu belirlenmiştir.

                        Adlandırma

                        "Narval" adı, Eski Kuzey Cermen dilinin "ceset balinası" anlamı taşıyan náhvalr sözcüğünden gelir. Bu, büyük olasılıkla, erişkin bireylerin derisinin alacalı beyaz ve gri renkli olmasına ve/veya bu canlıların bazen su yüzeyinde karın yukarı bir kaç dakikalığına yatabiliyor olmasına yapılmış bir göndermedir.
                        Türkçe'deki "boynuzlu balina" ve örneğin İngilizce'deki unicorn whale (unicorn = tek boynuzlu at) adları ise narvalin en belirleyici özelliği olan ve başının ön tarafından çıkan boynuz benzeri uzantıya vurgu yapar. Ancak, bu uzantı bir boynuz değil, diştir (ayrıntılar için bakınız).

                        Hamburg Zooloji Müzesi'nde, boynuzsu iki dişi ile bir dişi narval kafatası. Buna narvallerde çok nadir rastlanır.



                        Fiziksel özellikler


                        Genel

                        Narvalin üst kısmının derisi çoğunlukla alacalı gridir ve bu görünüm yanlara doğru açılarak, karın bölgesinde oldukça beyaz bir hale gelir. Boyun, baş, göğüs yüzgeçleri ve kuyruk kanatları ise neredeyse siyahtır. Erişkin bireylerin rengi, genellikle, genç bireylerden daha canlıdır.
                        Erişkin erkek narvaller 4,6 m, dişiler ise 4 metreye uzayabilir ve erkekler 1600, dişiler de 1000 kg ağırlığa ulaşabilir.

                        Boynuzsu diş

                        Narvallerin en dikkat çeken özelliği, erişkin erkek bireylerin üst sol çenesinden çıkan ve ileriye 3 metre kadar uzayabilen, sola dönüşlü helis sarmalı yapan, boynuz benzeri uzun bir diştir. Ağırlığı 10 kg'a erişebilen bu dişten dişi narvallerde nadiren çıkarken, 500 erkekten birinde normalde küçük olan sağ diş de uzar. Çok daha nadir olan bir durum, dişi bir narvalde iki dişin birden uzamasıdır (soldaki resim).
                        Bu kadar uzayan bir dişin ne işlevinin olduğu yoğun tartışmaların konusu olmuştur. İlk bilimsel teorilerde bu dişin narvalin Arktik Okyanus'taki yaşam alanını örten buzu delmek gibi bir işlevi olabileceği üzerinde durulmuşken, başka teorilerde de olasılıkla yankıyla yön bulmada kullanıldığına değinilmiştir. Daha yakın tarihlerdeyse, daha büyük dişe sahip erkeklerin daha yüksek olasılıkla bir eş bulabileceği görüşünden hareketle, bu dişin birincil işlevinin gösteriş ve baskınlık olduğu görüşü benimsenmiştir. Bu hipotezin öne sürülmesinin nedeni, "diş tokuşturma" (İngilizce'de tusking) olarak adlandırılan ve erkek narvallerin dişlerini birbirlerine sürttüğü etkinliğin gözlenmesi olmuştur.
                        Ancak güncel bir araştırma, doğada karşılaştırılabilecek başka bir örneğin olmadığı bu uzantının aslında bir duyu organı olabileceğini göstermiştir. Elektron mikroskopu ile yapılan incelemeler sonuncunda, yaklaşık 2,5 m uzunluğundaki bir narval dişinde, dişin merkezinde seyreden sinirden diş yüzeyine ince kanallar içinde uzanan 10 milyon kadar sinir bağlantısı olduğu belirlenmiştir. Böylece, bu uzantının çok duyarlı bir yüzeye sahip olduğu ve sudaki sıcaklık, basınç ve madde konsantrasyonundaki değişimleri algılayabileceği ileri sürülmüştür. Konsantrasyon değişimlerini algılayabilme yetenekleri, avlarını ya da suyun tuzluluk oranını hissetmelerini sağlıyor olabilir. Ayrıca, bu hassas uzantının dokunma duyusu da algılayabildiği ve diş tokuşturma davranışının bununla ilgili olabileceği de ileri sürülmüştür.
                        Fillerin dişleri gibi narvallerin dişleri de kırıldığında tekrar büyümez. Ancak, bu dişlerin kırılması görece zordur çünkü sert ve bükülmez gözükseler de oldukça esneklerdir: yaklaşık 2,5 m uzunluğundaki bir narval dişi, kırılmadan her yöne yaklaşık 30 cm kadar esneyebilir. Eğer kırılma dışı bir hasar görürse de belli ölçüde kendini onarabilir.


                        Beslenme ve davranış

                        Hızlı ve hareketli canlılar olan narvallerin temel gıdası, buz kaplı denizlerin altında yaşayan morina balığı türleridir. Bazı bölgelerde yaşayanlar ise beslenmelerine mürekkep balığı, karides, halibut, derin deniz kızıl balığı (Sebastes mentella) ve açık denizde sürüler halinde bulunan çeşitli balıkları da dahil edecek şekilde uyum sağlamıştır.
                        Narvaller genellikle 5 ila 10 üyelik gruplar halinde bulunur. Bazen, özellikle yazın aynı kıyılarda toplanıldığında, çeşitli gruplar bir araya gelebilir. Topluluk içindeki erkek narvaller, "diş tokuşturma" (tusking) olarak adlandırılan bir davranış dahilinde, zaman zaman dişlerini birbirlerine sürterler. Yukarıda da açıklandığı gibi, son araştırmalar ile bu dişlerin büyük olasılıkla bir çeşit duyu organı olduğu anlaşılmıştır. Diş tokuşturma davranışının ise bir anlamda diş fırçalamaya benzeyip, diş yüzeyine açılan sinir bağlantısı kanalcıklarının ağızlarından zamanla dişler üzerinde biriken kabuklu deniz canlılarını uzaklaştırmaya yaradığı düşünülmüştür.
                        Narvaller derin dalıcılardır. Tipik bir dalışta, 2 m/s hızla 5 ila 10 dakika kadar dalan hayvan yaklaşık 1000 m'ye ulaşır ve burada muhtemelen birkaç dakika geçirdikten sonra yüzeye çıkar. Bugüne dek kaydedilebilmiş en derin dalış 1164 m'dir. Tipik dalış süresi yaklaşık 20 dakikadır ama nadir de olsa 25 dakikalık dalışlar kaydedilmiştir.

                        Narvallerin Arktik Okyanus'ta sık (düz mavi) ve nadir (çizgili mavi) bulundukları bölgeler.



                        Dağılım ve nüfus

                        Narvaller baskın olarak Arktik Okyanus'un Atlantik ve Rusya bölgelerinde bulunur. Hudson Körfezi'nin kuzeyi, Hudson Boğazı, Baffin Körfezi, Grönland'ın doğu kıyılarının açıkları ve Grönland'ın kuzey ucundan doğu yönünde Rusya'nın doğusuna (170° D) kadar uzanan bir şeritte narval bireyleri sıklıkla kaydedilir. Son sayılan şerit boyunca Svalbard, Franz Joseph Arazisi ve Severnaya Zemlya adlı bölgeler bulunur. Narvallerin bugüne dek görüldüğü en kuzey nokta ise Franz Joseph Arazisi'nin kuzeyinde, yaklaşık 85° K enlemindedir.
                        Nüfus hakkındaki tahminler Kanada'nın kuzeyi ile Grönland'ın batısındaki fiyort ve girintilerde yapılan gözlemlere dayanır. Havadan yapılan gözlemler yaklaşık 20.000, dalmış durumdaki hayvanların da göz önünde bulundurulması ise 25.000'i geçebilecek birey sayısı tahminini sağlamıştır.
                        Narvaller göçer hayvanlardır ve yaz aylarında kıyılara yakın hareket ederken, kış donlarının başlamasıyla birlikte kıyılardan uzaklaşır ve yoğun yüzer buzun arasında, buzdaki doğal açıklık ve yarıkları kullanarak yaşarlar. İlkbaharın gelişiyle birlikte buz yarıkları kanallara açılır ve bu canlılar da körfezlere geri döner.

                        Düşmanlar ve korunma durumu

                        Kutup ayıları ve katil balinalar, narvallerin ana doğal düşmanıdır.
                        Narvaller, avlamaları yasal olarak serbest olan İnuitler için Arktik iklimde bulabilecekleri önemli bir besin kaynağıdır. Bu türden başka, diğer bazı balina türlerini ya da mors, deniz aslanı ve fok gibi yüzgeç ayaklıları da avlayan İnuitler'de, genellikle, bir av gerçekleştiren ekip avladığı hayvanın karaciğerini hemen avın arkasından ve hayvana saygıyı ifade eden eski bir tören ile yer. Grönland'da, zıpkınlama gibi geleneksel balina avcılığı yöntemleri kullanılırken, Kuzey Kanada'da sıklıkla hızlı tekneler ve av tüfekleri kullanılır.
                        Narvallerin öldürülmesi, PETA ve benzeri hayvan hakları grupları tarafından uzun süredir protesto edilmektedir. Tehdit Altındaki Türlerin Kırmızı Listesi'ndeyse, narvallerin korunmasına ilişkin en güncel değerlendime 1996 yılına aittir ve şu an için bu türün korunma durumu kategorisi "DD" (Data Deficient; Veri Yetersiz) olarak geçmektedir.

                        Çeşitli kültürlerde narval


                        Kanada'nın Nunavut bölgesine ait resmî armada bir ren geyiği ve bir narval.

                        • Kanada'nın Nunavut bölgesinin resmî armasında yer alan ve üzerinde bir iglu ve taç bulunan kalkan simgesini taşıyan iki hayvandan biri ren geyiği, diğeri ise narvaldir (sağdaki resim).
                        • İnuitler'in narval yaradılışı ile ilgili efsanesine göre, elinde zıpkın tutan bir kadın okyanusa düşmüş ve zıpkının çevresine dolanmıştır. Sonra, suya batan kadın zıpkının arka ucunda bir beyaz balinaya sarılmış ve böylece narval oluşmuştur.
                        • Orta Çağ Avrupası'nda, narval ile ilgili çeşitli inanışlar gelişmiştir: kimisi, dişlerinin efsanevi tek boynuzlu attan gelen boynuzlar olduğuna; kimisi ise Nuh'un tek boynuzlu atı gemisinden attığına ve onun da narvale dönüştüğüne inanmıştır. Ayrıca, bu dişlerin sihirli güçleri olduğu da kabul edilmiş ve Vikingler gibi kuzeyli tüccarlar da bu dişleri ağırlıklarının çok katı kadar altına satabilmiştir. Elde edilen bu dişlerden, içine konan içkiye karıştırılmış zehiri etkisiz hale getireceğine inanılan kadehler yapılmıştır. 16. yüzyılda da Kraliçe 1. Elizabeth, o dönemde bir kale inşasının masrafını karşılayabilecek olan 10.000 sterline, asa olarak kullandığı bir narval dişi edinmiştir.
                        • Tek boynuzlu atların boynuzları, sıklıkla, narval dişindekine çok benzer sarmal biçime sahip olarak resmedilir.

                        Yorum

                        • eerol
                          Banned
                          • 06-11-2004
                          • 8682

                          Konu: hayvanlarımız



                          Mutur (Phocoena phocoena), Phocoenidae familyasına ait bir balina türü. Avrupa kıtasının bütün Atlantik kıyılarında ve Büyük Okyanusta, ve diğerlerinden kopuk bir şekilde Karadenizde bulunurlar. Nadir olarak da Akdeniz'de rastlanır. Halk arasında bazan yunuslarla karıştırılır. Yunuslar gaga burunludur ve gemilere eşlik ederken havaya sıçrarlar. Muturlar yuvarlak burunludur, havaya sıçramazlar. Ayrıca Muturlar Yunuslardan daha küçüktür.




                          Burunları gagasız, sırtları tek yüzgeçli memelilerdir. Ömürleri ortalama 25-30 yıl sürer. 4 Alt-türü bilinmektedir.
                          Soğuk ve ılıman denizlerde yaşayan bir memeli olan Mutur Boz, mavimtrak renklidir. Siyah olanları da vardır. Balıklarla beslenir. Yuvarlak kafalı, kısa burunludur. Sırtlarında üçgen biçimli küçük bir yüzgeç bulunur. Sürü halinde gezer. Akrabası yunuslar gibi gemilere eşlik etmeyi sever. Nehir ağızlarından içeri girerek balık avladığı olur.
                          Yazın eşleşir. Bir yıllık gebelikten sonra Mayıs ayında 1-2 yavru doğurur. Yavrular 70 cm uzunluk ve 3 kg ağırlıkta olurlar.

                          Yorum

                          • eerol
                            Banned
                            • 06-11-2004
                            • 8682

                            Konu: hayvanlarımız



                            Kaşalot (Physeter macrocephalus), İspermeçet balinası olarak da bilinir, Physeteridae familyasından tüm okyanuslarda yaygın olan balina türü. Yetişkin erkekler yazın kutup sularına göç eder. Akdeniz'de en yaygın balina türüdür.

                            Özellikleri
                            Erkekleri 15-25 m. ve 45-70 ton, dişiler 9-13 m. ve 15-20 ton ağırlığında olur. Sırtı koyu gri, mavimsi siyaha kadar değişir, karın kısmı beyazımsıdır. Başı alışılmışın dışında iridir ve vücut büyüklüğünün üçte biri kadardır. Baş küt ve altçene dardır. Sırt yüzgeci yerini belirsiz bir tümseğe bırakmıştır. Kuyruk yüzgeci geniştir (4.6 m.'ye kadar) ve dalarken suya vurulur.

                            Yaşam alanı

                            Dişiler her zaman tropik ve subtropik denizlerde kalır, erkekler ise yazın soğuk denizlere göç eder.

                            Yaşam şekli

                            Genellikle 10-30 bireylik gruplar halinde bulunur. Bir erkeğin çevresinde birçok dişi ve gençler, oldukça uzakta da erişkin erkekler bulunur. 1200 metre derinliğe dalıp, bir saat su altında kalabilirler. Nefes almak için 10 dakika kadar su yüzeyinde kalır. Kaşalotların nefes alma işlemi sırasında püskürttüğü hava, ileriye doğru 45&#186lik bir eğimle karakteristik bir görünüm kazanır. Ortlalama ömrü 60 yıldır.

                            Beslenme

                            Genellikle sadece büyük mürekkep balıklarını (boyu 2 metreyi bulanları tercih eder) yerler. Başka balıkları ve fok gibi diğer deniz memelilerini de yerler. Denizin altında hareketsiz yatarken geçen mürekkep balığı sürüsünü ağzını aniden açıp emerek avlar.

                            Üreme

                            Kuzey Yarıkürede Haziran ayında çiftleşirler. Gebelikleri 14-15 ay sürer. Dişiler 3-6 yılda bir ürerler. Nadiren ikiz, çoğunlukla tek yavru dünyaya getirirler. Doğumda 4 m. boyunda ve yaklaşık 1 ton olan yavru, iki yıl kadar süt emer. Eşeysel olgunluğa 10 yaşlarında ulaşırlar.

                            Korunma durumu

                            Uzun yıllar eti ve yağı nedeniyle geniş çapta avlandıktan sonra 1979 sonrasında yasaklamaya dahil alınan önlemlerle tükenmenin eşiğinden dönmüştür. Bir çok ülkede ticari amaçla avlanması yasaklanmıştır. Ancak Norveç gibi bazı ülkerde hala belirli şartlar altında balina avcılığı yapılmaktadır. Kaşalotun eti hayvan yemi olarak, yağı da sanayi ürünlerinde, hatta el ve vücut kremlerinde kullanılıyor.

                            Yorum

                            • eerol
                              Banned
                              • 06-11-2004
                              • 8682

                              Konu: hayvanlarımız


                              Afalina (Tursiops truncatus), Şişe burunlu yunus olarak da bilinir, yunusgiller (Delphinidae) familyasından dünyanın bütün okyanuslarında yaygın olan ve Türkiye denizlerinde de bulunan bir yunus türü.
                              "Flipper" adlı dizi ile meşur olan bu yunus türü, zekası yüzünden Delfinaryumlarda en çok tutulan ve eğitilen yunus türüdür. Bu yüzden bütün dünyada "Yunus" denilince ilk başta bu türün görüntüsü gelir insanların aklına. Oysa Yunus familyasının asıl örnek türü Tırtak'dır (Delphinus delphis).
                              Özellikleri

                              Afalinanın rengi gri renktir, ve karın kısmı daha açık renktir. Boyu 190 cm 400 cm ve ağırlığı 650 kiloya kadar varabilir. Yeni doğan bir yavru afalina 65-105 cm boy ve 15-30 kg ağırlık ile dünyaya gelir. Koyu renkli ve orak şeklinde olan sırt yüzgeci sayesinde kolayca tanılır. Afalina, bütün diğer yunuslar gibi her iki saatde bir bütün en üst seviyede olan cilt hücrelerini kaybeder ve böylece vücudunun suda direncini daima düşük tutar.

                              Yaşam şekili

                              Afalinalar küçük gruplar oluşturarak yaşarlar. Bu grubun içindeki yunuslar birbirlerine çok bağlılardır. Bir gün içinde 60-100 km yüzerler, ve 500 metre derinliğe kadar dalarlar. Bir grup 2 ila 15 yunusdan oluşur, ortalama grup büyüklüğü Atlantik Okyanusu'nda 5 yunusdan, Pasifik ve Hint Okyanuslarında daha fazla yunuslardan oluşur. Denizin açıklarındaki gruplar kıyılara yakın gruplardan daha büyüklerdir.
                              Her grubun başında olgun bir erkek yunus bulunur. Grubun gerisi dişilerden ve yavrulardan oluşur. Genç erkek yunuslar ayrı gruplar oluştururlar. Bu grublara "Bekar-grupları" denilir.

                              Afalinaların dili

                              Afalinalar birbirleri ile yüksek frekanslı sesler ile anlaşırlar; her yunusun kendine özel kimliğini belirten bir sesi (isimi) vardır. Afalinaların dili yıllardır bilimciler tarafından araştırılmaktadır. Bazı idealist bilimciler, afalinaların dili çözüldükten sonra, insanların afalinalar ile konuşabileceklerine inanırlar. Ama diğer bilimcilerin genel görüşüne göre, afalinaların bu dili sadece birbirlerine kimliklerini ve keyiflerini belirtmek için yetmektedir ve bundan daha fazla bir şey konuşamazlar.
                              Afalinalarda diğer balinalar ve yunuslar gibi yüksek frekanslı sesleri avlanırken kullanırlar. Bu seslerin yankılarını belli bir organları ile yakalıyarak sesin yankısını görüntü olarak algılarlar.

                              Doğum

                              Yavru yunuslar bir yıl süren bir gebelik sonunda 120 cm uzunluk ile dünyaya gelirler. Doğarken ilk önce kuyrukları ile doğarlar çünkü böylece 2 saate kadar sürebilen doğumda boğulma tehlikesi yaşamazlar. Hemen doğumdan sonra anne yavrusunu su yüzüne doğru iter ve ilk kez nefes almasını sağlar. Bütün doğum boyunca doğuran anne grubun diğer yunusları tarafından çembere alınır ve olası köpek balığı saldırılarına karşı korunur. Anne yunus yeni doğan yavrusu için ilk 2 hafta hiç uyumaz ve hatta bundan sonrasındada normal uyku süresine dönmesi haftalarca sürer.
                              Afalinalar ortalama 25 yaşına varırlar ama tutsak tutulan afalinalarda 35 yaşına ulaşmış olanlarıda vardır.


                              Antalya/Side kıyısında bir Yatı takip ederken sudan sıçrıyan Afalina


                              Afalinalarda "maddi kültür"
                              Sydney kentindeki New South Wales Üniversitesinin batı Avustralya açıklarında yaptıkları bir araştırmada afalinaların aletler kullandıkları tespit edilmiştir. "Shark Bay"'deki Afalinalar deniz tabanından süngerler koparıp bunları gagalarına takarlar ve böylece kumun içinde saklanmış kabuklu hayvanlar ararken gagalarının yaralanmasını önlerler; Yani süngerleri eldiven olarak kullanırlar. Toplam 3.000 Afalinadan sadece 30'unun böyle yaptığını gözetleyen bilimciler, bu yunuslardan DNA örnekleri alıp bu davranışa sahip olan afalinaların birbirleri ile akrabalığı olduğunu tespit etmişlerdir. Araştırmanın sonucu olarak dişi bir afalinanın kısa süre önce bu davranışı keşif edip daima dişi yavrularına öğrettiğini ve bu yavrular anne olduklarında kendi yavrularına öğrettikleri açıklamışlardır. Böylece deniz memelilerinde ilk kez "maddi kültür" kanıtlanmıştır.

                              Sınıflandırma


                              Indopasifik Afalinası


                              Afalinanın tek bir tür mü, yoksa birkaç türe ayrılması mı gerektiği konusunda bilimciler arasında farklı görüşler vardır. Bazı zoologlar 3 türden bahsederler ve onları şöyle adlandırırlar:
                              • Atlantik afalinası (Tursiops truncatus)
                              • Indipasifik afalinası (Tursiops aduncus)
                              • Pasifik afalinası (Tursiops gillii)
                              Son zamanlarda bu ayrım genel olarak kabul edilmemiş olsada, Dale W. Rice adlı zoolog yazdığı yeni bir kitabında Tursiops aduncus 'u ayrı bir tür oldugunu, ama Tursiops gillii 'nin sadece Tursiops truncatus 'un bir alt türü olduğunu savunmuştur.
                              Ayrıca Karadenizin afalinaları Atlantik afalinasının bir alt türü olarak görülür ve Tursiops truncatus ponticus diye adlandırılır.

                              Yorum

                              • eerol
                                Banned
                                • 06-11-2004
                                • 8682

                                Konu: hayvanlarımız



                                Yunus, balinalar (Cetacea) takımının dişli balinalar (Odontoceti) alt takımı içindeki yunusgiller (Delphinidae) familyasında sınıflanan türlerin büyük çoğunluğu ile nehir yunusları (Platanistoidea) üst familyasında sınıflananların tümü için kullanılan ortak addır.
                                Başta kıta sahanlıklarının görece sığ denizleri olmak üzere, tüm Dünya denizlerinde ve bazı nehirlerde bulunan yunuslar etçil canlılardır ve genellikle balık ve mürekkep balığı ile beslenirler. Yunusgiller (Delphinidae) familyası, balinalar (Cetacea) takımı içindeki en kalabalık familyadır ve evrim süreci açısından da görece yenidir: üyeleri yaklaşık 10 milyon yıl önce, Miyosen devrinde ortaya çıkmıştır. Yunusların hayvanlar âleminin en zeki canlılarından olduğu kabul edilir ve arkadaş canlısı genel görünümleri ile oyuncu görünen tavırları, onları insanların gözünde popüler bir yere koyar.

                                Adlandırma

                                "Yunus" denildiğinde ilk akla gelen canlı, 1970'li yıllarda Türkiye'de de yayınlanan ABD televizyon dizisi Flipper'in özellikle popülerleştirdiği ve Türkçe'de "şişe burunlu yunus" (ya da "afalina") olarak anılan Tursiops truncatus türüdür. Aynı zamanda en sık rastlanan yunus türü de olmasına rağmen, yunusgiller (Delphinidae) familyasının tipik türü Tursiops truncatus değil, Türkçe'de "tırtak" adı ile anılan ve bayağı yunus (Delphinus) cinsi içinde sınıflanan Delphinus delphis'tir.
                                Yunusgiller (Delphinidae) familyası içindeki görece büyük altı tür, bu familya içinde sınıflandıkları için aslında yunus olsalar da "yunus"tan çok "balina" adı ile anılır. Bu canlılar şunlardır:Dişli balinalar (Odontoceti) alt takımı içinde bulunan ve net olarak "yunus" adı ile anılan diğer türler, nehir yunusları (Platanistoidea) üst familyası içindeki dört familyada birer tür olarak sınıflanan Amazon Nehri yunusu, Ganj ve İndus nehir yunusu, La Plata yunusu ve Yangtze Nehri yunusudur.
                                Yine dişli balinalar (Odontoceti) alt takımı içinde bulunan Phocoenidae familyası ve bazı türleri, yunuslardan farklı olsalar da bazen "yunus" adı ile ilişkilendirilmektedir. Örneğin İngilizce'de, bu familyanın türleri için "domuz balığı" anlamına gelen bir kökten genel porpoise kelimesi kullanılır[1] ve bu kelime, özellikle gemiciler ve balıkçılar tarafından herhangi bir küçük yunusu adlandırmak için kullanılmıştır[2]. Türkçe'de Phocoenidae familyası için "nehir yunusları"[3], "domuz balinaları"[3], "liman yunusları"[4] ve "liman yunusugiller"[5] gibi adlara rastlanabilir. Bu familyanın tipik türü olan Phocoena phocaena için ise "mutur"[3], "azak yunusu"[6], "gerçek yunus" ve yalnızca "yunus" adlarının kullanıldığı görülebilir.



                                Pasifik Beyaz Yanlı Yunusu
                                Son düzenleme eerol; 22-12-2006, 13:14.

                                Yorum

                                İşlem Yapılıyor