hayvanlarımız

Kapat
X
 
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • eerol
    Banned
    • 06-11-2004
    • 8682

    Konu: hayvanlarımız



    Kambur Balina

    Çubuklu balinalar (Mysticeti), memeli canlıların Cetacea (balinalar, yunuslar ve domuz balıkları) takımına dahil bir alt takımdır ve 4 familya içine dağılmış 14 türü içerir.
    "Mysticeti" bilimsel adının Yunanca'da "bıyık" anlamına gelen "mystax" sözcüğünden türediği bu alt takımda yer alan türlerin ağzında, Cetacea takımının içindeki diğer bir alt takım olan Odontoceti (dişli balinalar) içinde yer alan canlıların aksine, diş bulunmaz. Bu canlıların, yalnızca üst çenelerinde, "balina çubuğu" adı verilen yapılar bulunur ve özellikle kril gibi zooplanktonları deniz suyundan süzerek beslenmelerini sağlar.

    Yorum

    • eerol
      Banned
      • 06-11-2004
      • 8682

      Konu: hayvanlarımız



      Mavi balina (Balaenoptera musculus), 30 metreye varabilen boyu ve 140 tonu geçebilen ağırlığıyla, gelmiş geçmiş en büyük hayvan olduğuna inanılan bir deniz memelisidir. Cetacea (balinalar) takımının Mysticeti (çubuklu balinalar) alt takımına dahil türlerden olan mavi balina, Arktik Okyanus dışındaki tüm dünya denizlerinde yayılım gösterir.
      Daha çok bireysel ya da anne ve yavrusunu içeren çiftler halinde yaşayan, 2-3 yılda bir ve yaklaşık bir yıllık gebelik süresi sonunda tek yavru doğurarak üreyen mavi balina, dünyanın ispermeçet balinasından sonraki en yüksek sesli ikinci hayvan türüdür. 80 yıla kadar yaşayabilecekleri öngörülen mavi balinaların tek doğal düşmanı ise katil balinalardır. Diğer çubuklu balinalar gibi, mavi balinalar da temelde zooplankton (özellikle kril) avlayarak beslenirler.
      Balina avcılığının ilk dönemlerinde görece küçük ve yakalanması kolay olan ispermeçet ve benzeri balinaların nüfuslarının çok azalması sonucunda, balina avcılarının gözü daha büyük balinalara çevrilmiştir. 1864'de buharlı gemiler ile büyük balinaları avlamak için özel olarak tasarlanmış zıpkınların balinacılıkta devreye girmesiyle birlikte, mavi balinalar da hedef haline gelmiş ve Uluslararası Balinacılık Kurulu'nun bu canlıların avlanmasını 1966'daki yasaklayışına kadar geçen 100 yıllık dönemde de küresel nüfusları 100 yıl önceki nüfuslarının %1'inin altına inmiştir.
      Uluslararası Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği'nin oluşturduğu Tehdit Altındaki Türlerin Kırmızı Listesi'nde ilk yer aldığı günden bu yana tehdit altındaki türlerden olduğu kabul edilen mavi balinalar, 2002 yılının bir araştırmasına göre (Committee on the Status of Endangered Wildlife in Canada, 2002)[1], 5000 ila 12000 gibi geniş bir tahmin aralığında değişen nüfusları ile en az beş topluluğa dağılmış olarak dünya denizlerine yayılmış durumdadırlar. Koruma altında olsalar da denizlerdeki kirlenme ve giderek artan okyanus trafiğinin seslenişlerini boğarak eş bulmalarını güçleştirmesi gibi etkenler, mavi balina nüfuslarının geri kazanılmasının önündeki tehditlerdir.

      Evrim, sınıflandırma ve adlandırma

      Evrim

      Mavi balina Balaenoptera cinsi balinalara dahil olan yedi türden biridir ama kalıtsal çözümlemelerle yürütülen evrimsel akrabalık çalışmalarının gösterdiği üzere, dahil olduğu cins içindeki diğer türlerden çok kambur ve gri balinalara yakın durmaktadır. Buna mukabil, bir mavi balina ile aynı cinsin başka bir türü olan sırt yüzgeçli balina arasındaki kalıtsal farkın da bir insan ile bir goril arasındaki fark kadar olduğunu belirtilmiştir (Aranson ve Gullberg, 1983). Ayrıca, bugüne kadar, mavi balina ile sırt yüzgeçli balina melezi olan en az onbir erişkin balina doğada saptanmış ve kaydedilmiştir.
      Balaenopteridae ailesinin orta Oligosen devrinde ve Mysticeti (çubuklu balinalar) alt takımındaki diğer ailelerden farklılaştığına inanılmaktadır. Ancak, bu ailelerin üyelerinin ne zaman farklılaştığı henüz bilinmemektedir.


      Sınıflandırma

      Bazı uzmanlar mavi balinayı üç alt türe ayırmaktadırlar ki, bu alt türlere ait mavi balina nüfuslarının okyanuslardaki dağılımı da farklıdır:
      B. musculus musculus :Kuzey Atlantik ve Kuzey Pasifik'teki nüfus▪ B. musculus intermedia :Antarktika çevresindeki Güney Okyanusu nüfusu▪ B. musculus brevicauda :Hint Okyanusu ve Güney Pasifik nüfusu ("cüce mavi balina" olarak da bilinirler)
      Bazı uzmanlar ise B. musculus indica adlı ve Hint Okyanusu'na özgü bir başka alt türü de ayırırlar. Ancak, diğer üç alt türün aksine, Uluslararası Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği'nin oluşturduğu Tehdit Altındaki Türlerin Kırmızı Listesi'nde (UDKB'nin Kırmızı Listesi) B. musculus indica yer almaz.
      Kimi bilimciler her iki alt tür sınıflamasına da şüpheyle yaklaşmaktadır. Kalıtımsal çözümlemeler ise muhtemelen yalnızca iki gerçek alt türün olduğuna işaret etmektedir.

      Adlandırma

      Türe özgü ad olan "musculus" Latince'dir ve temelde "kas, kaslı" anlamlarını taşırsa da "küçük fare" olarak da yorumlanabilir. Bu türü 1758'deki önemli çalışmasında adlandıran Linnaeus büyük olasılıkla bunun farkındaydı ve esprili bir insan oluşu da göz önünde bulundurulursa, ironik ikili anlamı nedeniyle bilerek "musculus" adını seçmişti.

      Fiziksel özellikler






      Baş ve boyun

      Baş kısmı mavi balinanın tüm uzunluğunun yaklaşık dörtte birini kapsar. Yandan bakıldığında yassı, üstten bakıldığında ise U şekilli ve geniş olan başın yassı ve üst kısmında, soluk deliği bölgesinden üst dudağın tepesine uzanmak üzere, çok belirgin bir kabarık çizgi vardır.
      Soluk delikleri ikizdir ve önde ve yanlarda, oldukça büyük, kabarık çıkıntılarla su girişi ya da sıçramasına karşı korunurlar. Bu deliklerden soluk verme sırasında oluşan püskürtü tek ve dikey bir sütun halindedir; genellikle 6-9 m'ye kadar yükselse de 12 m'ye kadar çıkabilir ve durgun bir günde kilometrelerce uzaktan görülebilir.
      Ağzın alt çenesinin ön kısmı, üst çeneden aşağıya sarkan balina çubukları nedeniyle, görece kalındır. Siyah renkli olan balina çubuklarının uzunlukları üst çenedeki yerleşim yerlerine göre değişir: ön kısımlarda bulunanlar yaklaşık 50 cm, arkalarda bulunanlar ise yaklaşık 1 m kadardır. Üst çenenin her iki yanında 260-400 kadar (tüm üst çenede toplam 520-800) bulunan ve hayvanın beslenmesinde çok önemli işlevi olan bu yapılar ağız içinde, geriye doğru, yaklaşık yarım metre kadar uzanır (bakınız, Beslenme).
      Boyun kısmındaki 60 ila 90 kadar oluk gövdeye paralel olarak uzanır. Boyunca katlantılı olan ve alt çene bölgesinden neredeyse karına kadar uzanan bu oluklar, beslenme sırasında mavi balinanın boğazının olağanüstü genişlemesini ve hayvanın besin dolu deniz suyunu büyük miktarlarda ağzına alabilmesini sağlar (bakınız, Beslenme). Bu olukların bir diğer işlevi de mavi balinanın yüzerken karşılaştığı su direncini azaltmaktır. Hayvanın boyun bölgesi soluk, beyazımsı bir renge sahiptir.

      Gövde

      Biçim: Mavi balinanın başından kuyruğuna doğru incelen, uzun bir gövdesi vardır ve diğer balinaların çok daha tıknaz görünümü ile karşılaştırıldığında, daha ince görünmektedir.
      Renk:
      • Özellikle suyun üstünden bakıldıklarında düz mavi ya da düz gri renkliymiş gibi izlenebilen mavi balinalarda hakim olan renk alacalı bir mavi-gridir. Genellikle açık renkli zemin üzerindeki koyu renkli beneklerden oluşan alacalı görünümün yoğunluğu bireyden bireye değişebilir; boyun bölgesi dışında ve özellikle sırt, yanlar ve karında belirgindir; bazen de koyu zemin üzerinde açık renkli benekler şeklinde izlenebilir.
      • Kuzey Pasifik, Kuzey Atlantik ve Antarktika'nın soğuk sularında diatom adlı mikroorganizmalar ile beslenen mavi balinaların gövdesi de ince bir diatom tabakası ile kaplanır. Bu tabaka nedeniyle, hayvanların alt yüzeylerinin sarımsı yeşil ya da turuncumsu kahverengi bir renk tonu aldığı görülür. Eski balina avcılarının mavi balinalara "kükürt dipli" anlamına gelen "sulphur bottom" adını yakıştırmış olmalarının sebebi de bu özelliktir.

      Yüzgeçler

      Sırt yüzgeci genel olarak küçüktür ve daha çok hayvanın dalışa geçtiği sırada ve kısa bir süre için izlenebilir. Bu yüzgecin şekil ve büyüklüğü bireyden bireye değişkenlik gösterebilir; kimisinde ancak farkedilebilecek bir çıkıntı şeklindeyken, kimisinde oldukça belirgin ve orak şekilli olabilir. En belirgini bile en fazla 30 cm yüksekliğe sahip olan sırt yüzgeci oldukça arkaya doğru yerleşimlidir: kuyruktan itibaren, hayvanın boyunun dörtte biri kadar mesafede bulunur.
      Göğüs yüzgeçleri 3-4 m kadar uzundur ve uçlara doğru incelir. Bu yüzgeçlerin alt tarafı beyazdır ve bu beyazlık genellikle gri olan üst tarafın kenarlarını ince bir sınırla çevreleyecek kadar üst tarafa uzanır.
      Kuyruk yüzgeci de göğüs yüzgeçleri gibi, genellikle düz gridir. Geniş ve üçgen biçimli olan kuyruk yüzgecinin arka kenarı düzgündür ve bu kenarın kuyruk kanatlarından gelen iki yarısı ortadaki bir belirgin girintide birleşir. Kuyruk kanatlarının uçları arasındaki mesafe 7.5 m kadar olabilir. Genel olarak alacalı renkli olan gövdenin aksine, göğüs ve kuyruk yüzgeçlerinin rengi nadiren alacalıdır.

      Büyüklük

      140 tonu geçebilen ağırlığı ile mavi balinanın gelmiş geçmiş en büyük hayvan olduğuna inanılmaktadır. Dinozorlar çağında yaşadığı bilinen en büyük canlı Argentinosaurus'dur ve Mesozoik devirde yaşamış olan bu canlının ağırlığının bile ancak 90 tona ulaşabildiği tahmin edilmektedir.
      Bugüne kadar en büyük mavi balinanın bulunup bulunmadığına ilişkin bir belirsizlik vardır. Bu konudaki çoğu veri 20. yüzyılın ilk yarısında Atlantik Okyanusu'nda öldürülmüş olan mavi balinalara aittir ve standart zoolojik ölçüm yöntemleri hakkında bilgi sahibi olmayan balina avcılarınca kaydedilmiştir.
      Ağırlık ve boy :
      Mavi balinaların ağırlığının ölçülmesi, dev boyutları göz önünde bulundurulduğunda, oldukça güç bir iştir. Balina avcılarının öldürdüğü çoğu mavi balina bir bütün olarak değil, tartılabilir parçalara ayrıldıktan sonra ölçülmüştür ki, parçalama işlemi sırasında kaybolan kan ve diğer sıvıların ağırlığı dikkate alındığında, elde edilen sonuçların toplam ağırlık hakkında olması gerekenden düşük tahminlere yol açmış olması kaçınılmazdır. Buna karşın, 27 m'ye kadar uzunluğu olan mavi balinalar hakkında 150-170 tonluk ölçümlere ait kayıtlar vardır. Yine bu dönemlerden gelen veriler söz konusu olduğunda, kayıtlara geçmiş en uzun bireyler 33.6 ve 33.3 m boyundaki iki dişidir ama bu verilere şüpheyle yaklaşılmaktadır.
      Amerikan Ulusal Deniz Memelileri Laboratuvarı (UDML) bilimcileri 30 m'lik bir bireyin 180 tondan fazla olacağına inanmaktadır. UDML'nin bugüne kadar yapabildiği en kesin ağırlık ölçümü 177 tondur ve bir dişi mavi balinaya aittir. Aynı laboratuvarın bugüne dek ölçebildiği en uzun mavi balina ise 29.9 m'dir. Bu uzunluk, yakşalık olarak, bir Boeing 737 yolcu uçağının ya da arka arkaya duran üç belediye otobüsünün uzunluğuna eşittir.
      Tüm alt türler dahil edilerek konuşulacak olursa, mavi balinaların uzunluk ortalamasının yaklaşık 25 m ve ağırlık ortalamasının da yaklaşık 115 ton olduğu söylenebilir. 29 m'ye ulaşabilen boyuyla Antarktik B. musculus intermedia en büyük, en fazla 24 m'ye ulaşabilen B. musculus brevicauda ise en küçük alt türdür. Kuzey yarı kürenin hakim alt türü olan B. musculus musculus ise ortalama 25 m'ye ulaşır. Diğer balina çubuğu balinalarında olduğu gibi, mavi balinalarda da aynı yaştaki bireylerden dişi olanlar daha büyüktür.
      Diğer ölçüm ve karşılaştırmalar :
      • Bir mavi balinanın kafası o kadar geniştir ki, dili üzerinde 50 insan ayakta durabilir.
      • 150 tonluk bir mavi balinanın 450 kg'lık kalbinin büyüklüğü küçük bir araba, örneğin bir Volkswagen Beetle kadardır ve toplamda yaklaşık 6500 litre olan kan hacmini dolaştırır. Hayvanın aort gibi büyük bir atardamarının içinde bir insan bebeği emekleyebilir.
      • Akciğer kapasitesi 5,000 litredir.

      Yaşam döngüsü ve davranış


      Üreme

      Mavi balinalar 6-10 yaşlarında, erkeklerin ortalama boyu 23 m ve dişilerinki ise ortalama 24 m iken cinsel olgunluğa erişirler: erkekler belirtilen yaş aralığının sonunda, dişiler başında olgunlaşır. Çiftleşmeler sonbaharın ikinci yarısında başlar ve kış sonuna kadar devam eder. Çiftleşme davranışları ve doğurma yerleri hakkında çok az bilgi olan mavi balinalarda dişiler, tipik olarak, her 2-3 yılda bir ve kış başında doğururlar; gebelik süresi 10-12 aydır.
      Yeni doğan mavi balina yaklaşık 2-3 ton ağırlığında ve 7-8 m boyundadır. Anne yavrusunu 7-8 ay boyunca, yavru ortalama 16 m boya ve 20-21 ton ağırlığa ulaşıp da sütten kesilme dönemine girene kadar emzirir. Emzirme dönemindeki yavru mavi balina annesinin yağdan %40-50 oranında zengin sütünden her gün 380-400 litre emer; ağırlığı günde 90 kg (yaklaşık 4 kg/saat) kadar artarken, boyu da günde yaklaşık 4 cm uzar.

      Toplumsal yapı

      Mavi balinaların toplumsal bir yaşamı pek yoktur; tek başlarına ya da çiftler (daha çok anne ve yavrusu) halinde yaşarlar. Buna mukabil, başlıca beslenme bölgelerinde bir ya da birkaç düzinelik, kendi içlerinde dağınık topluluklar halinde bir araya gelebilirler.
      Çeşitli sesler çıkararak haberleşmek bireyler arasındaki çok önemli bir iletişim yoludur. Bunun dışında, görece seyrek de olsa su yüzüne sıçramak ya da kuyruk çıkarmak gibi davranışlar da sergileyebilirler.

      Sesleniş

      Bakınız: Balina şarkısı
      Mavi balina dünyadaki ikinci en yüksek sesli hayvan türüdür; birincilik ispermeçet balinasına aittir. Bir metrelik ölçüm uzaklığında ve bir mikropaskallık başvuru basıncı üzerinden yapılan ölçümlerle, mavi balinaların kaynak seviyesinde 155-180 desibellik (dB) ses çıkarabildikleri gösterilmiştir (Cummings ve Thompson, 1971; Richardson ve arkadaşları, 1995)[2]. Bunun, farklı standart başvuru basınçlarına göre ölçümler ve hava ve suyun farklı ses öz dirençlerini dikkate alan hesaplar sonucunda, havadaki 89-122 dB'lik bir ses aralığına denk olduğu bulunmuştur. Karşılaştırmak gerekirse, bir havalı matkap yaklaşık 100 dB'lik ses çıkarır.
      Bu kadar yüksek düzeyli sesler çıkarabilmelerine karşın, insanların mavi balinaları ikinci en yüksek sesli hayvan olarak algılamaları pek olası değildir:
      • Tüm mavi balina toplulukları 10-40 hertz (Hz) aralığındaki temel frekans ile seslenirler.
      • Bir insanın algılayabileceği en düşük frekans ise tipik olarak 20 Hz'dir.
      Mavi balina seslenişleri genel olarak 10-30 saniye kadar sürer. Sri Lanka kıyılarının açıklarında izlenen mavi balinaların ise her biri iki dakika kadar sürebilen dört notadan oluşan "şarkılar" tekrarladıkları kaydedilmiştir. Kambur balinaların iyi bilinen şarkılarını hatırlatan bu davranış diğer mavi balina topluluklarında gözlenememiştir ve yalnızca B. musculus brevicauda (cüce mavi balina) alt türüne özgü olabileceği düşünülmektedir.
      Bilimciler mavi balinaların niye seslendiklerini henüz çözememişlerdir. Richardson ve arkadaşları (1995) altı olası neden üzerinde durmaktadır:
      1. Bireyler arası mesafenin korunması 2. Tür ve bireylerin tanınması 3. Durumsal bilgi aktarımı (örnek: beslenme, kur yapma, uyarı) 4. Toplumsal düzenin korunması (örnek: dişi ve erkekler arasındaki temas seslenişleri) 5. Konum özelliklerinin aktarılması 6. Av kaynaklarının konumlandırılması
      Beslenme

      Mavi balinalar hemen tamamen kril ile beslenir ve bu zooplanktonların hangi türlerini avladıkları okyanustan okyanusa değişir.:
      ▪ Kuzey Atlantik'te :Meganyctiphanes norvegica, Thysanoessa raschii, Thysanoessa inermis ve Thysanoessa longicaudata▪ Kuzey Pasifik'te :Euphausia pacficia, Thysanoessa inermis, Thysanoessa longipes, Thysanoessa spinifera ve Nyctiphanes symplex▪ Güney Okyanusu'nda :Euphausia superba, Euphausia crystallorophias ve Euphausia vallentni
      Beslenme mevsimindeki mavi balinaların denizlerdeki dağılımını belirleyen temel unsur besinin bulunabilirliğidir. Bireyler bir bölgede çok uzun kalmazlar ve tekil ya da çiftler halinde dolaşırlar. Bu arada hem kıyıya yakın sularda, hem de açık denizde izlenebilirler.
      Daima bulabildikleri en yüksek yoğunluktaki kril sürüleri ile beslenmeyi tercih ettikleri için, mavi balinaların gündüzleri tipik olarak beslendikleri derinlikler 100 m'den fazla olabilir ve ancak geceleri yüzeye yakın beslendikleri izlenir. Beslenme için ortalama dalış süresi 10 dakikadır ama 30 dakikaya varabilen, daha kısa süreli (15-20 saniyelik) yüzeye çıkmalar ile bölünen, uzun seriler halinde süren dalışlar da kaydedilmiştir. Bugüne dek kaydedilmiş en uzun dalış süresi ise 36 dakikadır (Sears, 1998). Nefes almak için yüzeye çıkan mavi balina soluk deliği ve omuz bölgelerini suyun üstüne diğer büyük balinalara (örneğin, sırt yüzgeçli balina) göre daha çok çıkarır. Bu da denizdeyken tür belirlemede kullanışlı bir ipucu olabilir.
      Diğer çubuklu balinalar gibi mavi balinalar da genişçe açtıkları ağızları ile ileri hamle yaparak beslenirler:
      • Böyle bir hamleyle, boyun bölgesinde yer alan boyunca katlantılı oluklar sayesinde boğazının olağanüstü genişlemesinin de yardımıyla[3], mavi balina besin dolu büyük miktarlarda deniz suyunu ağzına alır.
      • Genişleyen boğazın geri kasılması ve dilin de yukarı doğru ittirmesiyle birlikte, ağızdaki su öne doğru sıkıştırılır ve balina çubuklarının arasından süzülmeye zorlanır.
      • Ağızdaki su boşalınca, balina çubuklarına takılmış olan kril süzüntüsü yutulur.
      Ted Dewan'ın "Balina ve Diğer Hayvanların İçinde" (Inside the Whale and Other Animals) adlı kitabına göre, kril yanında küçük balıklar ve mürekkep balıkları da mavi balina tarafından süzülebilir; hatta, kril ile beslenen başka kimi canlılar bile yutulabilir.
      Bahsi geçen bu tarzı beslenme sezonu boyunca sürdüren mavi balina, deyim yerindeyse, kendini besin ile tıka basa doldurur ve günde 2-4 ton kadar kril tüketir. Bu kadar ağırlık günde ortalama 40 milyon krile denktir.

      Göç

      Mavi balinalar mevsimsel olarak göç ederler:
      • Bahar aylarında kutuplara doğru yapılan göçün amacı, bu bölgelerin besin açısından çok zengin soğuk sularında avlanmaktır.
      • Sonbahar aylarında tropik altı bölgelere yapılan göç ise enerji tüketimini azaltmak, buzlar arasında sıkışmaktan kaçınmak ve sıcak sularda üremek içindir.
      Genel olarak izlenen seyir hızları yaklaşık 20 km/saat'tir. Ancak, güçlü ve hızlı yüzücülerdir ve gerekirse 50 km/saat'e yaklaşan hızlara çıkabilirler.

      Ömür

      Bilimciler mavi balinaların en az 80 yıl yaşayabileceklerini öngörmektedirler ancak bireylerin izlenmesine ilişkin kayıtlar balina avcılığı dönemine kadar ulaşmamaktadır. Dolayısıyla da bu öngörünün doğrulanması için henüz çok erkendir. Bugün için, bir mavi balina hakkındaki en uzun kayıtlı çalışma kuzeydoğu Pasifik'te izlenen bir bireye aittir ve 43 yılı kapsamaktadır (Sears, 1998).
      Balinaların tek doğal düşmanı katil balinalardır. Katil balina sürülerinin özellikle genç bireylere saldırdığı bilinmektedir. Erişkin mavi balinalar üzerinde yapılan gözlemlerde, katil balina saldırılarını gösteren yara izleri taşıyan bireylerin oranının %25'lere vardığı saptanmıştır (Calambokidis ve arkadaşları, 1990). Böyle saldırılara bağlı ölüm hızının ne olduğu bilinmemektedir.
      Mavi balinaların karaya vurması çok nadir bir olaydır ve toplumsal yaşam tarzları nedeniyle de örneğin yunuslarda gözlenen toplu karaya vurmalar hiç görülmemiştir.
      Balinacılık dönemi ve güncel nüfus

      Kaliforniya Üniversitesi, Santa Cruz Kampüsü'ndeki Long Marine Laboratuvarı'nın dışında yer alan mavi balina iskeleti



      Balinacılık dönemi

      Güçleri ve hızları nedeniyle, mavi balinaları yakalamak, alıkoymak ya da öldürmek kolay bir iş değildir. Bundan dolayı da mavi balinalar balina avcılığının erken dönemlerindeki avcıların hedefi olmaktan uzak kalmıştır. Ancak, daha küçük ve yakalaması kolay olan ispermeçet balinaları gibi türlerin bu erken dönemlerde yaygın olarak avlanması ve nüfuslarının ciddi bir şekilde azalması sonucunda, balina avcılarının gözleri de giderek daha büyük türlere dikilmeye başlamış ve sonunda mavi balinalar da hedef haline gelmiştir. 1864'de, Norveçli Sven Foyn bir buharlı gemiyi büyük balinaları avlamak için özel olarak tasarlanmış zıpkınlarla donatınca, etkin bir balina avcılığı dönemi başlamış ve 19. yüzyılın sonuna gelindiğinde de Kuzey Atlantik'teki mavi balina nüfusu tükenmiştir.
      Mavi balinaların avlanması dünya çapında hızla artmış ve 1925'e gelindiğinde, ABD, İngiltere ve Japonya da Norveç'e katılmışlardır. Yakalama botları ile avlanan balinaların işlenmek üzere dev fabrika gemilerine devredildiği bir sistem kurulmuş ve 1930-1931'de, bu gemilerce ve yalnızca Antarktika'da öldürülen mavi balina sayısı 29,400'ü bulmuştur. 2. Dünya Savaşı'nın sonuna gelindiğinde, mavi balina nüfusları anlamlı ölçüde azalmıştır. Bunun sonucundaysa, 1946'da, balinaların uluslararası ticaretini sınırlayacak ilk kısıtlamalar devreye girmiştir. Ancak, bu kısıtlamalar yetersiz kalmıştır çünkü türler arası ayırıcı tanımlamanın yetersiz olması nedeniyle, nadir görülen türlerin de görece bol bulunan türlerle birlikte avlanılmasına devam edilmiştir. Uluslararası Balinacılık Kurulu mavi balinaların avlanmasını 1960'larda yasaklayana kadar, toplam olarak 350,000 kadar mavi balina avlanmış ve küresel nüfusları da 100 yıl önceki nüfuslarının %1'inin altına inmiştir.

      Güncel nüfus ve dağılım

      Uluslararası Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği'nin oluşturduğu Tehdit Altındaki Türlerin Kırmızı Listesi'nde (UDKB'nin Kırmızı Listesi) yer aldığı günden bu yana, mavi balinaların tehdit altındaki türlerden olduğu kabul edilmektedir.
      Küresel mavi balina nüfusunun balinacılık yasağından bu yana arttığına ya da sabit kaldığına ilişkin kesin bir bilgi yoktur. Küresel nüfusun 10,000 kadar olması olasıdır ama bu konuda yıllardır yapılan öngörüler hakkında ciddi şüpheler bulunmaktadır:
      • Sovyetler Birliği'nin yasa dışı gerçekleştirdiği avlanmaların son bulmasından bu yana, Antarktik nüfusun anlamlı artışlar gösterdiği öngörüleri bulunsa da bu sayılar o bölgenin orijinal nüfusunun %1'inden azdır.
      • İzlanda ve Kaliforniya açıklarındaki nüfusların da artış gösterdiği öne sürülmüştür. Ancak, bu artışlar istatistiksel olarak anlamlı geğildir.
      Alaska'dan Kosta Rika'ya uzanan bir bölgede bulunan ve yaklaşık 2,000 bireyden oluşa Kuzeydoğu Pasifik nüfusu en büyük mavi balina topluluğudur. Yazın en iyi Kaliforniya'da gözlenebilen bu topluluğa uzun dönemdeki mavi balina nüfusu artışınının en umut vadeden kaynağı olarak bakılmaktadır. Bu topluluk bazen Kuzeybatı Pasifik'e doğru kayar ve nadir de olsa Japonya'nın kuzey ucu ile Kamçatka Yarımadası'ndan izlenebilir.
      Kuzey Atlantik'te iki ayrı nüfus bulunur. Grönland, Newfoundland, Nova Scotia ve Saint Lawrence Körfezi'nin açıklarında bulunanda yaklaşık 500 birey bulunur. Daha doğuda bulunan ise ilkbaharda Azor Adaları'ndan yazın İzlanda'ya kadar olan bir bölgede gezinir. İzlanda'nın daha kuzeyindeki Spitsbergen ve Jan Mayen'e kadar olan bölgelerde de mavi balinalara, nadiren de olsa, rastlanmıştır ve bilimciler bu balinaların kışı nerede geçirdiklerini bilmemektedirler.
      Güney Yarıküre'de iki ayrı alt tür bulunur: biri, 1996 yılı sayımına göre yaklaşık 1,700 bireylik nüfusuyla, 'Antarktik mavi balinası' (Güney Okyanusu'ndaki B. musculus intermedia); diğeriyse, güvenilir veri olmasa da 5,000 kadar olduğu tahmin edilen nüfusuyla, Hint Okyanusu'ndaki cüce mavi balina (B. musculus brevicauda). Bu alt türlerin göç yolları iyi bilinmemektedir. Örneğin, cüce mavi balinaların Hint Okyanusu'nun kuzeyinde (Umman, Maldivler, Sri Lanka) yerleşik, kendi başlarına bir nüfus olduğu tahmin edilmektedir. Güney Okyanusu nüfusundan bazı toplulukların Hint Okyanusu'nun kuzeyine ve Avustralya'nın batısına, bazı toplulukların ise Peru ve Şili açıklarına kadar çıkabildikleri gözlenmiştir. Bu son bahsedilen topluluğun da kendi başlarına bir nüfus olabileceği üzerinde durulmaktadır. Şili'deki Balina ve Yunus Koruma Merkezi, Şili Donanması'nın da yardımıyla, Şiloe Adası açıklarında beslenmek için biriktiği keşfedilmiş türün araştırılması ve korunması için yoğun emek harcamaktadır.

      İnsan tehtidi

      Mavi balinaların avlanması küresel olarak yasaklanmıştır ama mavi balina nüfuslarının geri kazanılmasının önünde yine de olası tehditler bulunmaktadır:
      • Denizlerdeki kirlenmeye bağlı olarak deniz suyundaki yoğunluğu artan çoklu klorlu bifenil kimyasalları balinaların kanında birikmekte ve zehirlenme nedeniyle erken ölümlere sebep olmaktadır.
      • Giderek artan okyanus trafiği gürültüsü balinaların seslenişlerini boğmakta ve eş bulmalarını güçleştirmektedir.

      Yorum

      • eerol
        Banned
        • 06-11-2004
        • 8682

        Konu: hayvanlarımız



        Kirpigiller (Erinaceidae), böcekçiller (Insectivora) takımına bağlı familya. Tehlike sırasında çoğu, tostoparlak olur ve dikenlerini dışta bırakarak kendini korur. Kış uykusuna yattıkları bilinmektedir.

        Sınıflandırma

        Yorum

        • eerol
          Banned
          • 06-11-2004
          • 8682

          Konu: hayvanlarımız



          Soricidae, memeli hayvanlar aleminde, böcekçiller (Insectivora) takımına bağlı, fare benzeri hayvanları kapsayan bir familyadır.
          Genellikle en küçük boyutlu memeli türleini kapsar. İyi gelişmiş koku bezleri, üreme döneminde karşı cinsi çekmek için veya yaşama alanını işaretlemek için kullanılır. Çok yüksek frekanslı sesler çıkararak, birbirleriyle anlaşırlar.

          Yorum

          • eerol
            Banned
            • 06-11-2004
            • 8682

            Konu: hayvanlarımız



            Yaygın kirpi (Erinaceus concolor), kirpigiller (Erinaceidae) familyasından bir böcekçil memeli türü.

            Özellikleri
            Yaklaşık 30 cm. boyunda, ağırlığı cinsiyete, yaşa ve yaşadığı koşullara bağlı olarak 500-1200 gr. arasında değişir. Gövdesinin üzeri 2-2.5 cm. uzunluğundaki kırçıl dikenlerle örtülüdür. Kızdırıldığı zaman vücudu tostoparlak hale gelir ve böylece bir diken topuna dönüşür.

            Yaşam alanları

            Çalılıklı ormanlardan, büyük park ve bahçelere kadar pek çok yerde yaşayabilir. Nemli yerleri sever. Toprak içine açtığı tünellerde barınır.

            Dağılımı

            Doğu Avrupa’dan başlayarak, İsrail’e kadar görülür. Türkiye’nin hemen her yerinde rastlanır. Türkiye’de yaşayan kirpi, Avrupa kirpisinden boyun altında, göğüse doğru beyaz leke ile ayırdedilebilir. Yalnız geceleri etkindir. Çevre sıcaklığının 4°C’nin altına düştüğü zaman kış uykusuna yatar. Hamilelikleri 5-6 hafta sürer. Her doğumda 3-8 yavru doğurur. Ortalama ömrü 18 yıldır.

            Beslenme

            Çoğunlukla böcek, sümüklüböcek, solucan, nadiren küçük fare ve yılan yavruları yer.
            İnsanların dayanabildiği tetanus zehiri miktarının 7 bin katına dayanıklı oldukları saptanmıştır. Çok zehirli bazı böcek ve yılanları kolaylıkla avlayıp yer. Ancak engerek zehiri gibi bazı zehirlere karşı da dayanıksızdır.

            Diğer

            Türkiye’de avlanması yasaktır. Kırmızı listede "NT" kategorisindedir.
            İnanışa göre, Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde cinsel gücü artırdığı için ve çocukların gece işemesini kesmek için eti yenilmektedir.

            Yorum

            • eerol
              Banned
              • 06-11-2004
              • 8682

              Konu: hayvanlarımız



              Avrasya sivri faresi (Sorex minutus), Soricidae familyasından burnu kirpi gibi uzun bir böcekçil memeli türü.
              Türkçe'de "fare" olarak adlandırılmalarına ve genel görünüm olarak benzemelerine karşın, farelerden ayrı bir takımda yer alırlar.

              Özellikleri
              Boyları 4-7 cm, vücut ağırlığı 3- 7 gr. kadardır. Üst tarafı açık gri-kahverengiden (yazın), siyah kahverengine kadar değişir, karın kısımları açık renktedir. Tüm sivriburunlu fareler gibi dişlerinin ucu koyu kırmızıdır.

              Yaşam alanı

              Çoğunlukla ot ve çalılıklar arasında yaşar. Tüm Avrupa’dan, Sibirya ve Orta Asya’ya kadar yayılırlar. Türkiye’nin kuzey kesimlerinde; Marmara ve Karadeniz bölgelerinde bulunur.

              Beslenme

              Gece ve gündüz aktiftirler. Sürekli yemek aramak zorunda olduklarından kısa uyku araları dışında dolaşırlar. İki saatte bir avlanmaya ya da yemek arayışına çıkarlar. Yalnız yaşar. Böcekler, örümcekler ve salyangozlarla beslenirler. Kış uykusuna yatmadıkları için, kışın da kar altında bile yemek aramaya devam ederler.

              Üreme

              Yılda 1-2 defa yavrular ve 4-7 yavru doğururlar. Ortalama ömürleri 1-2 yıldır.

              Yorum

              • eerol
                Banned
                • 06-11-2004
                • 8682

                Konu: hayvanlarımız



                Sivriburunlu bataklıkfaresi (Neomys anomalus), burnu kirpi gibi uzun bir böcekçil memeli türüdür.
                Boyları yaklaşık 7 cm, ağırlıkları 8-15 cm'dir. Vücudun alt kısmı açık gümüş gri, ya da bazen siyahtır. Suya bağımlı olmamakla birlikte, bataklık, rutubetli çayır vs. gibi ortamlarda bulunurlar. Kışın evlere de girebilirler. Avrupa ve Asya'da birbirlerinden ayrı bölgelerde, Türkiye'de Trakya, Batı Karadeniz ve Ege bölgelerinde bulunurlar.

                Yorum

                • eerol
                  Banned
                  • 06-11-2004
                  • 8682

                  Konu: hayvanlarımız



                  Şempanze (Pan), Primates (primatlar) takımının Hominidae (büyük insansı maymunlar) familyasına dahil bir cinstir ve şu iki türü içerir:Kongo Nehri, iki tür arasındaki doğal sınırı oluşturur.

                  Yorum

                  • eerol
                    Banned
                    • 06-11-2004
                    • 8682

                    Konu: hayvanlarımız



                    Bayağı tavşan (Lepus europaeus), tavşangiller (Leporidae) familyasından boyu 70 cm'ye varabilen ve kısa mesafede çok hızlı koşabilen bir tavşan türü.

                    Özellikleri
                    Ağırlığı 2-7 kg. arasında değişir. 10 cm. kadar bir kuyruğu olur. Türkiye’de ki bayağı tavşanlar, Avrupa’dakilerden biraz daha küçüktür. Kulakları çoğu kez arka ayakları kadar, bazen daha uzundur. Kulaklarını etrafa çevirebilirler. Yılda iki kez kıl değiştirirler. Yazın kahverengi ya da kahverengimsi gri, kışın daha açık ya da beyaz olurlar. Ortalama ömürleri 10 yıl kadardır.

                    Yaşam alanı

                    Otluk, ormanlık ve açık arazilik yerlerde, bataklık çevrelerinde ve 1500 m.’ye kadar dağlarda yaşarlar. Küçük toprak oyukları ve çalıların altına yerleşirler.

                    Dağılımı

                    Orta ve (İber Yarımadası hariç) Güney Avrupa’dan, Çin’e kadar görülebilen bayağı tavşan, Türkiye’nin her bölgesinde boldur.

                    Yaşam şekli

                    Ancak kısa aralıklarla (ve gözleri açık olarak) uyurlar. Genelde yalnız yaşamakla birlikte hem cinslerine karşı hoşgörülü davranırlar. Sürekli kullandıkları patikaları yanak ve anal bölgelerindeki salgı bezlerini kullanarak işaretlerler.

                    Beslenme

                    Yazın yeşil bitkiler, mantarlar, meyveler, kışın ağaç kabukları ve kuru bitkileri yerler.

                    Üreme

                    Yılda birkaç kere (genelde 2), 2-6 yavru doğururlar. Yavrular gözleri açık doğar ve birkaç saat içinde koşmaya başlar. Doğumdan önce birkez daha çiftleşen dişilerde, üst üste gebelik görülür. Erkekler, dişiler için kavga ederler. Bu kavga yumruklaşmayı andırır.

                    Korunma durumu

                    Yaban tavşanları, postları ve etleri için avlanırlar. Türkiye’de avı sezonluk olarak serbesttir. Kırmızı listede soyları tehlikede olmayan hayvanlar statüsündedir. Ancak sayıları azalmaktadır.

                    Yorum

                    • eerol
                      Banned
                      • 06-11-2004
                      • 8682

                      Konu: hayvanlarımız



                      Bayağı tarla sıçanı (Microtus arvalis), tarla sıçanları cinsleri ile birlikte kazıyan fareler (Arvicolinae) alt familyasından bir kemirici türü. En yaygın memeli hayvan türlerinden biridir.

                      Özellikleri
                      Tarla sıçanları 9-12 cm uzunluğunda olur, bunun haricinde birde fareler için kısa sayılan, yaklaşık 4 cm uzunluğunda bir kuyruğu vardır. 20-50 gram ağırlığında olurlar. Vücutları yuvarlağımsıdır ve burunları diğer ffarelerdeki gibi sivri değildir. Renk varyasyonları koyu kahverengi, kızıl kahverengi, açık kahverengi ve gri kahverengi arası değişir. Yanları göbeğinden daha açık bir renkte olur. Gözleri küçük ve siyahtır, kulakları ve arka bacaklarıda vücuduna nazaran küçüktür.

                      Davranışları

                      Tarla sıçanları ot, tohum, kök ve ağaç kabuklarıyla beslenir. Büyük bir sülale içerisinde sürü halinde, yerin altına kazdıkları karışık tünel sistemlerinde yaşarlar. Yer yüzündeki çıkışları yaptıkları yollarla birbirleri ile bağlarlar, ve bu yolları kışın bile kullanılır halde tutarlar. Dişileri üç hafta süren bir gebelikten sonra 3 ila 15 yavru dünyaya getirir. Bu yavrular 11 veya 13 gün sonra erginlik çağına gelerek, kendileri yavru yapabilirler.

                      Yaşadığı bölgeler

                      Tarlalarda, kırlarda, orman kenarlarında görünürler ve dünyanın tüm kuzey kısmında bulunur. Orta Avrupa'da ki bütün memeli hayvanlarla karşılaştırıldığında en yüksek nüfusa sahip olduğu görülür. Ama bu sayı her birkaç yılda aniden yükselir ve yine aniden azalır. Bu normal bir olaydır. Türkiye'de Ege Denizi ve Akdeniz kıyıları dışında her yerde görülür.

                      Yorum

                      • eerol
                        Banned
                        • 06-11-2004
                        • 8682

                        Konu: hayvanlarımız



                        Fındık faresi (Muscardinus avellanarius), Gliridae familyasından en küçük memelilerden biridir.

                        Özellikleri
                        Boy 6.5-9 cm, kuyruk 5.5-8 cm. Ağırlık 15-40 gr. Tüyler parlak sarı-kırmızımsıdır. Gövde altı daha açık renk. Gözler siyah, iri ve yuvarlak, kulaklar kısa ve dairemsi. Kuyruk tüyle kaplıdır. Gençler daha koyu-gri renktedir.

                        Yaşam alanı

                        Nemli, odun döküntüsü bol, geniş yapraklı ormanlarda, sık çalılıklarda, genellikle fındık bitkisinin ve böğürtlen gibi küçük çalı meyvelerinin yaygın olduğu bölgelerde yaşar.

                        Dağılımı

                        Avrupa’nın daha çok güney ve orta kısımlarında, Türkiye’de Trakya, Bolu, Bursa ve Karadeniz kıyısında rastlanır.

                        Yaşam şekli

                        Yaz yuvasını yerden yaklaşık 1.5 m. yukarıda, ağaç ve çalılıklara yapar. En sevdiği materyal hanımelidir. Diğer ot, çalı ve yaprakları da kullanır. İçini kemirilmiş materyalle döşediği bu yuva, girişi belirsiz bir küre şeklini alır. Çapı 6-8 cm. yavrulu ise 12cm'ye kadar çıkar. Bazen kuş yuvalarını da kullanırlar. Kış yuvasını ise toprakta, kök aralarına, ağaç kavuklarının dibine ya da yeraltına yapar. Rahatsız edildiği zaman yuvayı terkedebilir.

                        Davranış

                        Gececidir. Genellikle yalnız yaşar, ender olarak küçük gruplar halinde görülürler. Çok iyi tırmanır ve sıçrar. Ağaçlar arasında bitkisel koridorları kullanarak yol alır. Ekimden nisan ayına kadar kış uykusuna yatar ve vücut sıcaklığını çevre sıcaklığına kadar düşürüp, yaşam fonksiyonlarını en aza indirger.

                        Beslenme

                        Tohum, tomurcuk, sürgün ve kabuklar, meyve, fındık ve böcekler.

                        Üreme

                        Nisan-Ekim arasıdır. Yılda 1-2 kez, her doğumda genellikle 3-5 yavru doğurur. Gözler 18. günde açılır ve 5-6. haftada erginleşirler. Ortalama ömrü, 4-6 yıldır.

                        Korunma durumu

                        Fındık faresinin yaşam alanı olan, geniş yapraklı ormanların giderek azalması, türün karşısındaki en önemli tehlikedir. Soyu azalmasına karşın Türkiye’de yasal koruma statüsü verilmemiştir.

                        Yorum

                        • eerol
                          Banned
                          • 06-11-2004
                          • 8682

                          Konu: hayvanlarımız



                          Hint oklu kirpisi (Hystrix indica), oklu kirpigiller (Hystricidae) familyasından bir kemirici türü. "Kirpi" olarak adlandırılsa da kirpiler ile akrabalığı yoktur.

                          Özellikleri
                          Boyları 55-60 cm civarında olup kuyruk uzunluğu 10-12 cm.dir. 18-22 kg. kadar olurlar. Başları açık, diğer tarafları oldukça koyu boz veya kahverengidir. Boyunları kalın, kulaklar ve gözler küçüktür. Sırt, omuz ve ense kalın ve sivri ok gibi dikenlerle (3-8 mm.kalınlık ve 15-35 cm. boyunda) kaplıdır. Vücutlarının diğer kısımları ise sert kıllarla kaplıdır. Kuyrukları, 15-16 adet, 8-12 mm. kalınlıkta, uçları koyu renkli, içi boş dikenler taşır.Ön bacakları arka bacaklarına nazaran daha kısadır. Ayakizi küçük bir cocuk ayakizini anımsatır.

                          Yaşam alanı

                          Yağışı az, insan ayağından uzak, Akdeniz ikliminin hakim olduğu ıssız yamaçlarda yaşar. Meşelik, fundalık gibi bitki örtülerinin bulunduğu, bazı kaynaklara göre de su kanallarının civarındaki otluk ve sulak yerleri tercih ederler.

                          Dağılımı

                          Arap Yarımadası’ndan Orta Asya, Hindistan ve Sri Lanka’ya kadar; Türkiye’de daha çok İskenderun çevresinde, Kahramanmaraş, Adana, Adıyaman, Mersin, Antalya, Muğla, Aydın, İzmir’de görülür. Bursa, Balıkesir, Kütahya ve Kocaeli’nden de kayıtlar vardır.

                          Yaşam şekli ve beslenme

                          Genellikle yalnız yaşar. Gececildirler. İyi yüzerler. Gündüzleri ininde ya da fundalıklar arasında gizlenerek dinlenirler. Çok su içerler. Tehlike anında oklarını kabartır, kuyruk dikenlerini birbirine çarparak hışırtılı bir ses çıkarırlar. Söylenenin aksine dikenlerini fırlatmazlar. Ortalama ömrü, 15-20 yıldır. Bitki kökleri, patates, soğan, kavun, yumru ve meyve yerler.

                          Üreme

                          Nisan ayında çiftleşirler. Erkek ve dişi uzun süre birlikte kalır ve yuvalarında çiftleşirler. 60-70 gün (dokuz hafta) süren gebelikten sonra, dişi kendi yuvasında gözleri açık ve yumuşak dikenli 2-4 yavru doğurur. Erginleşmeleri 1 yılı bulur.

                          Tükenme tehlikesi





                          Oklukirpiler, populasyon yoğunluklarının çok düşük olması nedeniyle yok olma sürecine girmişlerdir. Üzüm, bağ-bahce gibi tarım alanlarına zararlıdır. Ekonomik değeri yoktur. Bazı kesimler tarafından çok sevilerek yenilirler. Türkiye’de avlanmaları yasaktır. Çevrenin bozulması ve tarımsal ilaçlar, türü tehlikeye sürükleyen diğer nedenlerdir.

                          Yorum

                          • eerol
                            Banned
                            • 06-11-2004
                            • 8682

                            Konu: hayvanlarımız



                            Keme (Rattus), Uzunkuyruklu fareler (Muridae) familyasının Rattus cinsini oluşturan fare türleri.
                            Kemelerin sivri ağızları ve kesik üst dudakları vardır. Sadece bir adet keskin dişi ve bir kemirme dişi vardır. Çiğneme dişleri olan diğer dişleri ile birlikte toplam 16 dişi vardır. Kesme dişlerinin kökü yoktur ve ömürleri boyunca büyümeye devam eder. Bu yüzden fazla uzamaması için kemirmekten törpilenmesi gerekir. Kesme ve çiğneme dişleri arasında bir boşluk vardır, buna tıpta Diastema denir.
                            Kemelerin midesi iki parçaya bölünüktür. Bu bölünmüş mide sistemi ile istifra etmek imkansızdır.
                            Ayakları ve kuyrukları ya tamamen kılsızdır ya da çok az kıllıdır. Arka ayaklarında beş ama ön ayaklarında sadece dört parmakları vardır. Çünkü bir baş parmak kemenin kemik yapısında bulunur ama okadar kısadır ki, çıkıntı oluşturmaz.
                            Kemelerde ter üreten organlar eksiktir, bu yüzden fazla sıcaklıklarını kılsız yerlerinden (ayakları, kulakları vs.) dışarıya verirler. Dişilerin boyunundan kıç kısmına kadar varan çok sayıda memeleri vardır.
                            Siyah ev kemesi kuyruğu hariç 16 ila 23 santim uzunluğu ile 18 ila 26 santim uzunluğuna varan Göçebe kemeden daha küçüktür.
                            Bu iki keme türünü birbirinden ayırt eden en önde gelen farkları, vücut ve kuyruk uzunluklarıdır; ev kemesinin kuyruğu daima vücudundan daha uzundur. Göçebe kemenin kuyruğu asla vücudundan daha uzun olmaz. Diğer önemli bir fark kulaklarının büyüklükleridir. Ev kemesinin kulakları göçebe kemenin kulaklarından büyüktür.



                            ?Keme















                            Kemelerin fiziksel kabiliyetleri Kemelerin gözleri kafalarının yan taraflarında durdukları için büyük bir alanı aynı anda görebilirler, ama üç boyutlu görme kabiliyetleri yoktur.
                            Koku alma kabiliyetleri çok iyidir. Bu kabiliyeti sadece gıda aramakta değil aynı sürüye ait olan diğer kemeleri tanımak, bir dişinin çiftleşmeye hazır olduğunu anlamak ve hangi hayvanın sakin ve hangi hayvanın stresli olduğunu anlamak içinde kullanırlar.
                            Duyma kabiliyetleri çok iyidir. Çoğu diğer küçük kemirgenler gibi, kemelerde yüksek dalga (ultraschall) seviyesine kadar duyabilirler. Kulaklarının içinde bulunan denge organlarınında çok gelişmiş bir yapısı vardır ve bir kemenin aşılması imkansız görünen engelleri aşabilmesini sağlar. Tat alma kabiliyetide çok büyüktür, tat alma sensörları sadece ağzında değil bıyıklarında da bulunur.

                            Yasadığı yerler

                            Hep insan kültürlerini takip etmiş olan kemelerin bu şekilde tanılmış olduklarından dolayı, çoğu keme türlerinin hala büyük ormanlarda saklı olarak yaşadıkları sıkca unutulur. En çok türleri Güneydoğu Asya'da bulunur. Kemelerin asıl köklerinin Hindistan, Güneydoğu Asya, Yeni guineya ve Avustralya'da aranması gerektiği düşünülür. Ama insanları takip etmelerinden dolayı bazı türleri bütün dünyaya yayılmıştır.

                            Yaşam tarzı

                            Kemeler sürü halinde, erkekler ve dişiler karışık bir şekilde yaşarlar. Sürü içinde arkadaş olanlar, sosyal bağlantılarını güçlendirmek için birbirlerini idrar ile işaretlendirirler. Kemeler cok sosyal hayvanlardır ve bir hirarşi içerisinde işbirliği yaparlar. Bazı kaynaklarda anlatılan çok ilginç bir siyasi sistemleri, birçok kemelerin bir araya gelmesi ile meydana gelen "keme kralı"'dır.

                            Beslenme


                            Kahverengi keme ya da Göçebe keme (Rattus norvegicus)


                            Kemeler yeni çevrelere ayak uydurmakta ve hayatta kalma savaşı vermekte çok büyük ustalardır; mesela pirinç kemesi ve bambus kemesi sadece pirinç ya da bambus yedikleri için böyle adlandırılmışlardır. Bazen aç kaldıklarında, sabun, deri, kağıt, tekstil ve tahta, ya da solucan, böcekler ve küçük kuşlar gibi inanılmaz şeyler yeselerde, kemelerin gerçekten her şeyi yedikleri söylenelemez. Eğer et ile bitkisel gıda arasında seçenekleri olursa, bitkisel gıdayı tercih ederler. Eğer kemeler aradıkları her şeyi bulabildikleri bir çevrede yaşarlarsa, yedikleri et miktarı bütün yediklerinin %10'unu oluşturur. Şehirlerde yaşayan kemeler insanların çöplerinden ve depolarından beslenirler. Protein ihtiyaçlarını özellikle fındık türleri ve tohumlar ile giderirler. Kemelerin bir istifra etme refleksine sahib olmadıklarından dolayı, hazm edemedikleri ve yuttukları tehlikeli maddeleri bir kere yuttuktan sonra bir daha çıkaramazlar.

                            Türemek

                            Kemeler çok doğurganlardır. Daha henüz altı haftalıkken erginleşirler. Alfa dişiler hatta beş haftada bile erginleşebilirler. Böylece bir dişi keme bir yılda altı ya da sekiz defa gebe kalıp yavruluyabilir, ama istatistiklere göre yılda ortalama dört defa yavrularlar. Her gebelikte beş ila onsekiz yavru dünyaya gelir. Gebelik zamanı çoğunlukla Mart, Nisan ve Eylül'dür. Ama bu dünyaya gelen yavruların sadece %5'i hayatta kalmayı başarırlar. Eğer çiftleşme, yeterince gıda olmayan bir zamana rastladıysa, dişi dölü rahiminde geri tutarak gebeliğini daha bereketli bir zamana kadar erteleyebilir. Alfa dişiler diğerleri tarafından beslendirildiği için, gebeliğini hiçbir zaman ertelemeye gerek duymaz, ve diğerlerinden daha çok, yani yirmi civarında yavru dünyaya getirir.

                            Döllenme

                            İlk çiftleşme girişimi dişi tarafından başlatılır, çiftleşme hormonları üretir, erkek hayvanlar bunun kokusunu alır. Çiftleşme merasimi altı saate kadar sürebilir, ve sürünün içerisinde gerçekleşirse dişi keme 200 ila 500 kere çiftleşe bilir. Her birisi sadece birkaç saniye sürer, dişi kuyruğunu yana çeker ve böylece erkeğin işini kolaylaştırır. Dişi mümkün olduğu kadar çok erkekle birden çiftleşmeye önem verir, çünkü dölü depolayabilir ve sonunda en güçlü ve sağlıklı erkeğin genleri hedefe ulaşır.

                            Gebelik

                            Ortalama 20 ila 24 gün arası sürer. Bu zamanda dişinin çok su içmeye ihtiyacı olur ve proteini zengin olan gıda ile beslenmesi gerekir.

                            Doğum

                            Çoğunlukla sabahın erkeninde gerçekleşir. Ev hayvanı olarak yetiştirilmiş kemeler (Rattus domesticus), bazen iç güdüleri doğadaki akrabalarınkinden daha zayıf olduğu için, bir yuva yapmayı unuturlar.

                            Kemeler ve insanlar


                            Kemeler: Kültür'ün takipçileri

                            Dünyaca tanılan 56 türlerinden insanları takip edip insanların yakınlarında sömürücü olarak yaşamaya alışmış olanları şunlardır:
                            • Göçebe keme (Rattus rattus norvegicus)
                            • Ev kemesi (Rattus rattus rattus)
                            • İskender kemesi (Rattus rattus alexandrinus)
                            • Meyve kemesi (Rattus rattus frugivorus)
                            • Türkistan kemesi (Rattus rattus rattoides)
                            • Küçük pasifik kemesi (Rattus rattus exulans)
                            • Polinez kemesi (Rattus rattus concolor)
                            • Pirinç kemesi (Rattus rattus argentiventer) , (tırmanamaz!)
                            • Himalaya kemesi (Rattus rattus nitidus)
                            • Malayziya ev kemesi (Rattus rattus diardii)
                            • Savah kemesi (Rattus rattus brevicaudatus)
                            Ev farelerinin renkli türlerinde olduğu gibi, kemelerinde ev hayvanı olarak yetiştirilmelerinden dolayı (Rattus rattus domesticus) farklı renkler oluşmuştur. Bu ev hayvanı olarak tutulan keme, göçebe keme'den üretilmiştir. Çok sosyal hayvanlar oldukları için, onları evcilleştirmek hiçte zor değildir. İyimser ve oynamayı seven ev hayvanlarıdırlar. Laboratuvarlarda deneyler için kullanılanlar da Rattus domesticus türündendir.
                            Bu altda açıklanacak olan zarar veren Kemeler, sadece üstde sayılmış olan, insanları takip eden Kemeleri kast etmektedir. Büyük ormanlarda ve doğada yaşayan türleri değil.

                            Yaptıkları zarar

                            Insanların yakınında yaşayan Keme türleri, insanların mallarına zarar veren haşaratlar olarak görülür. Tarıma verdikleri zarar büyüktür ve bu yüzden sayılarını az tutmak için çeşitli zehirler kullanılır. Çiçek bahçelerinde özellikle kökleri kemirerek zarar verirler.
                            Ama verdikleri zarar tabiiki sadece bitkilere değildir, binalarda da büyük hasara yol açabilirler. Tahtaları kemirip, duvarlara delikler açabilirler ve su borularının içine yuva yaparak tıkayabilirler. Birde birçok hastalıkların taşıyıcıları olduklarından dolayı, girdikleri yerler dezenfekte edilmesi gerekir.

                            Kemelerin insanlara geçirdikleri hastalıklar

                            Dışarıda yaşayan kemeler, birçok başka hayvanlar gibi farklı hastalıkları geçirebilirler.
                            "Keme biti" (Xenopsylla cheopis), bir ısırması ile insanlarada Yersinia pestis bakterisini geçirebildiği için, kemeler veba hastalığının taşıyıcısı olabilirler.
                            Ama orta çağda ki büyük veba salgınlarının gerçekten kemeler tarafından yayıldığı tezi artık en modern bilimde destek bulmuyor. Büyük bir ihtimalle durdurması imkansız olan bir salgındı.

                            Keme: Virus taşıyıcısı

                            Kemeler ve diğer küçük kemirgenler, çeşitli Borelia türlerinin, bakterilerin, asalakların ve hastalıkların taşıyıcılarıdır.

                            Kemelere karşı uygulanan yöntemler

                            Evlere giden içme sularının depolandığı yerlerde, kemeleri buradan uzak tutmak için bir sürü yöntem ve kurallar vardır.
                            Diğer yerlerde en tesirli yöntem zehir kullanmaktır. Ama bu zehir kemeyi hemen yediği gibi değil, çok daha geç öldürmemesi gerekir. Bu yüzden Rodentizid adlı zehir kullanılır. Çünkü eğer bir keme bu yemi yediği gibi derhal ölürse, diğer kemeler bu zehirli yeme dokunmayacak kadar zekidir.

                            Sınıflandırma

                            Kemeler yani "Rattus" cinsi, eskiden bu familyada sayılan birçok türü modern bilimde artık diğer familyalara sayılıyor olsalar bile, yinede memeli hayvanların arasındaki en büyük familyalardan biridirler. Eskiden kemelere sayılıpta şimdi diğer familyalara ait oldukları ortaya çıkanlar şunlardır:
                            Lenothrix, Anonymomys, Sundamys, Kadarsanomys, Diplothrix, Margaretamys, Lenomys, Komodomys, Palawanomys, Bunomys, Nesoromys, Stenomys, Taeromys, Paruromys, Abditomys, Tryphomys, Limnomys, Tarsomys, Bullimus, Apomys, Millardia, Srilankamys, Niviventer, Maxomys, Leopoldamys, Berylmys, Mastomys, Myomys, Praomys, Hylomyscus, Heimyscus, Stochomys, Dephomys und Aethomys.
                            Bunlar çıkarılmasına rağmen yinede kemeler ailesinde 56 "Rattus"-türü kalır. Wilson & Reeder 1993 yılında bu türleri beş sistematik gruba ayırmaya çalışmışlardır. Bu sisteme göre şu şekilde sınıflandırılırlar:
                            • rattus-Grubu
                              • Ev kemesi (Rattus rattus), Kosmopolit, (Linnaeus, 1758)
                                • İskender ev kemesi (Rattus rattus alexandrinus)
                                • Meyve kemesi (Ratus rattus frugivorus)
                                • Malayziya kemesi (Rattus rattus diardii)
                                • Savah kemesi (Rattus rattus brevicaudatus)
                                • Rattus rattus domesticus
                                • Rattus rattus albus
                                • Rattus rattus ater
                                • Rattus rattus brookei
                                • Rattus rattus caeruleus
                                • Rattus rattus chionagaster
                                • Rattus rattus flaviventris
                                • Rattus rattus fuliginosus
                                • Rattus rattus fulvaster
                                • Rattus rattus intermedius
                                • Rattus rattus jurassicus
                                • Rattus rattus latipes
                                • Rattus rattus leucogaster
                                • Rattus rattus nemoralis
                                • Rattus rattus nericola
                                • Rattus rattus picteti
                                • Rattus rattus ruthenus
                                • Rattus rattus sueirensis
                                • Rattus rattus sylvestris
                                • Rattus rattus tectorum
                                • Rattus rattus varius
                                • Rattus rattus nezumi
                                • Rattus rattus flavipectus
                              • Asya ev kemesi (Rattus tanezumi), Dogu- ve güneydogu asya, Temminck, 1844
                              • Himalaya kemesi (Rattus nitidus), Himalaya, Güneydogu asya, (Hodgson, 1845)
                              • Türkistan kemesi (Rattus turkestanicus), Orta asya. (Satunin, 1903)
                              • Rattus tiomanicus, Malayziya, Endonezya, (Miller, 1900)
                              • Rattus baluensis, kuzey Borneo, (Thomas, 1894)
                              • Rattus mindorensis, Mindoro (Filipinler), (Thomas, 1898)
                              • Rattus palmarum, Nikobaren, (Zelebor, 1869)
                              • Rattus lugens, Mentawai-Adalari, (Miller, 1903)
                              • Rattus adustus, Enggano (Endonezya), Sody, 1940
                              • Rattus tawitawiensis, Tawitawi (Filipinler), Musser & Heaney, 1985
                              • Rattus hoffmanni, Sulawesi, (Matschie, 1901)
                              • Rattus mollicomulus, Sulawesi, Tate & Archbold, 1935
                              • Rattus koopmani, Peleng (Endonezya), Musser & Holden, 1991
                              • Pirinc kemesi (Rattus argentiventer), Güneydogu asya, (Robinson & Kloss, 1916)
                              • Rattus hoxaensis, Vietnam
                              • Rattus losea, Güneydogu asya, (Swinhoe, 1871)
                              • Rattus osgoodi, Vietnam, Musser & Newcomb, 1985
                              • Rattus remotus, Güneydogu asya
                              • Rattus everetti, Filipinler, (Günther, 1879)
                              • Rattus tyrannus, Ticao (Filipinler)
                            • norvegicus-Grubu
                              • Göcebe keme (Rattus norvegicus), Kosmopolit, (Berkenhout, 1769)
                                • Renkli keme (Rattus norvegicus domestica)
                            • xanthurus-Grubu
                              • Rattus xanthurus, Sulawesi, (Gray, 1867)
                              • Rattus pelurus, Peleng (Indonesien), Sody, 1941
                              • Rattus foramineus, Sulawesi, Sody, 1941
                              • Rattus bontanus, Sulawesi, Thomas, 1921
                              • Rattus marmosurus, Sulawesi, Thomas, 1921
                            • Neuguinea-Grubu
                              • Rattus novaeguineae, Neuguinea, Taylor & Calaby, 1982
                              • Rattus praetor, Neuguinea, Bismarck-Archipel, Salomonen, (Thomas, 1888)
                              • Rattus elaphinus, Taliabu (Indonesien), Sody, 1941
                              • Rattus feliceus, Seram (Indonesien), Thomas, 1920
                              • Rattus morotaiensis, Molukken, Kellogg, 1945
                              • Rattus steini, Neuguinea, Rümmler, 1935
                              • Rattus mordax, Neuguinea, (Thomas, 1904)
                              • Rattus sanila, Neuirland (Papua-Neuguinea), ausgestorben?, Flannery & White, 1991
                              • Rattus giluwensis, Neuguinea, Hill, 1960
                              • Rattus jobiensis, Inseln vor NW-Küste Neuguineas, Rümmler, 1935
                              • Rattus leucopus, Neuguinea, Queensland, (Gray, 1867)
                            • Australische Gruppe
                              • Rattus lutreolus, östl. Australien, Tasmanien, (Gray, 1841)
                              • Rattus fuscipes, östl. und südl. Australien, (Waterhouse, 1839)
                              • Rattus tunneyi, nördl. und westl. Australien, (Thomas, 1904)
                              • Rattus sordidus, Neuguinea, Queensland, (Gould, 1858)
                              • Rattus villosissimus, nördl. Australien, (Waite, 1898)
                              • Rattus colletti, Northern Territory, (Thomas, 1904)
                              • Rattus hainaldi, Flores, Kitchener, How & Maharadatunkamsi, 1991
                              • Rattus timorensis, Timor, Kitchener, Aplin & Boeadi, 1991
                            • Zugehörigkeit ungeklärt (incertae sedis)
                              • Pazifische Ratte (Rattus exulans), Südostasien, pazifische Inseln, (Peale, 1848)
                              • Rattus annandalei, Malaiische Halbinsel, Sumatra, (Bonhote, 1903)
                              • Rattus korinchi, Sumatra, (Robinson & Kloss, 1916)
                              • Rattus montanus, Sri Lanka, Phillips, 1932
                              • Rattus hoogerwerfi, Sumatra, Chasen, 1939
                              • Rattus stoicus, Andamanen, (Miller, 1902)
                              • Rattus nativitatis, Weihnachtsinsel, (Thomas, 1889)
                              • Rattus enganus, Enggano (Indonesien), (Miller, 1906)
                              • Rattus macleari, Weihnachtsinsel, (Thomas, 1887)
                              • Rattus ranjiniae, südl. Indien, Agrawal & Ghosal, 1969

                            Yorum

                            • eerol
                              Banned
                              • 06-11-2004
                              • 8682

                              Konu: hayvanlarımız



                              Kızıl tilki (Vulpes vulpes), köpekgiller (Canidae) familyasının en yaygın tilkisidir. Avrupa'nın büyük bir farkla en sık rastlanılan köpekgilidir. Bu yüzden Avrupa'da "tilki" (Fox, Fuchs vs.) denildiğinde nerdeyse hep bu tür kast edilir.
                              Özellikler
                              Kızıl tilki 75 cm uzunluğuna (+40 cm kuyruk), 40 cm boyuna ve 7-9 kg ağırlığa varır. Üst kısmı kızıl, alt kısmı beyaz, bacaklarının alt kısımları siyah renk olur. Renklerinde yöresel olarak farklar olabilir; bazen üst kısmı kavuniçi ya da kahverengimsi kırmızı ve alt kısmı kar beyazı ya da gri renk olabilir. Sırtında siyah bir çizgisi olan kızıl tilkiler, ya da tamamen gri ve ya siyah renk olanlarına da rastlanılabilir.

                              Dağılımı

                              Kızıl tilki çok geniş bir coğrafyada yaygındır; Avrupa, Asya, Kuzey Afrika ve Kuzey Amerika. 19'ncu yüzyılda ingilizlerin av hayvanı olarak Avustralya'ya götürmüş oldukları kızıl tilkiler orada çok hızlı yayılıp günümüze kadar hala önemli ekolojik bir sorun olmuş, Avustralya'nın bir çok yerli küçük hayvanlarının neslini tüketmişdir.

                              Yaşam alanı

                              Kızıl tilki çok farklı yaşam alanlarına ayak uydurabildiği için kendisine farklı alanlarda rastlanılabilir. Özellikle ormanlarda, kırlarda, tarlalarda yaşamayı tercih eder, ama şehirlerin kenarlarında ve hatta şehirlerin içlerinde günden güne daha sık kızıl tilkiye rastlanılmaktadır. Kızıl tilki şehirlerdeki güvercin, keme, fare ve tavşan populasyonlarını kontrol altında tutar ve böylece insanlar için faydalı olur.

                              Yaşam şekli

                              Kızıl tilkiler geceleri ava çıkan omnivor hayvanlardır. Yavrusuna avlamayı öğreten dişi tilkilerin haricinde genelde yanlız ava çıkarlar.

                              Beslenme

                              Hızlı bir ısırık ile çoğunlukla kemiricilerden oluşan kurbanlarını öldürürler. Bir çok farklı küçük hayvanlar, bitkisel gıda ve leş ile beslenirler. Yuvalarını yerde kuran kuşlar, tavuksular, tavşanlar, böcekler, balıklar ile de beslenebilirler. Çok nadir olarak geyik ya da domuz yavrularını avlarlar ve çok zor zamanlarda amfibyum ve sürüngen türleride yiyebilirler. Tilkilerin kümeslere girip tavuk çalmalarıda meşhurdur. Bazı tilkiler karayollarını takip eder ve otomobillerin ezdiği hayvanların leşleri ile beslenirler.




                              Üreme

                              Kızıl tilki yavruları


                              Kızıl tilki senenin büyük bir bölümünü yanlız geçirir. Orta Avrupa'da Ocak-Şubat aylarında, Güney Avrupa'da Aralık-Ocak aylarında üreme zamanlarıdır. Bu zaman sürecinde erkek tilki bir dişiye kur yapar ve onunla çiftleşir. Erkek hayvan dişinin yanında kalır ve yavruların bakımında yardım eder.
                              50 gün süren bir gebelikten sonra 3-5 yavru dünyaya gelir (nadiren sadece 1, ya da 13 yavru olabilir). Yavrular ömürlerinin ilk iki haftası boyunca kördürler ve 4-6 hafta boyunca emzirilirler. Bir ay sonra ilk kez mağaradan dışarı çıkarlar.
                              Eğer dişi tilki herhangi bir nedenden dolayı ölücek olursa, yavruların bakımını erkek tilki yanlız başınada yürütebilir.
                              Yavrular dört hafta sonra annelerinden bağımsızlığa, ve 10 ay sonra üreyebilecek olgunluğa ulaşırlar. Bir yaşına varınca annelerini terk ederler. 12 yaşına kadar varabilirler.

                              Doğal düşmanları

                              Doğal düşmanları vaşak, kurt, puhu ve kartal'in yanında kızıl tilkiyi avlayan en büyük düşmanları insanlardır.

                              Yorum

                              • eerol
                                Banned
                                • 06-11-2004
                                • 8682

                                Konu: hayvanlarımız



                                Kangal Köpeği

                                Kökeni
                                Kangal Köpeği'nin kökeni hakkında “rivayet” sayılabilecek bazı görüşler vardır. Ancak, 11 Temmuz 2003'te düzenlenen I. Uluslararası Kangal Köpeği Sempozyumu'nun sonuç bildirisinde, “büyük Türk göçleri sırasında Türkistan'dan Anadolu'ya getirilen bir köpek ırkı olduğu” kabul edilmiştir.
                                Kangal ilçesine de adını verdiği düşünülen, Orta Asya'dan göç eden “Kanglı (Kangar)” Türk boyunun, göç ederken bu köpek ırkını da getirdiği düşünülmektedir. Orhan Yılmaz, "Kangal Köpeği / Tarihi-Tanıtımı-Yetiştirilmesi-Islahı" adlı kitabında “Kanglı” Türk boyunun Orta Asya'dan göç ederken yanlarında üç şeyi getirdiklerinden bahseder; bunların at, it ve koyun olduğunu söyler. Kangalların, bu boyun göç sırasında getirdiği bir ırk olduğunu kaydeder.
                                İlk rivayete göre, Hint Mihracesi tarafından Osmanlı padişahına bir köpek hediye edilir. Bu padişah muhtemelen Yavuz Sultan Selim'dir. Hediye edilen köpek Kangal'ın Deliktaş köyü yakınlarında kaybolur. Köpek, tüm aramalara rağmen bulunamaz. Kangal köpeğinin, bu kaybolan köpekten türediği şeklindeki rivayete göre, Kangal köpeği'nin kökeni Hindistan'dır.
                                Diğer bir rivayet ise, Kangal Köpeği'nin kökeninin Anadolu olduğunu söyler. Eski Anadolu uygarlıklarının vahşi hayvanlardan korunmak için, “aslan gibi güçlü” ve iri yarı olan bu köpekleri kullandıkları söylenmektedir.
                                Evliya Çelebi de, Seyahatnâme'sinde Kangal Köpekleri'nden bahseder. O da, bu köpeklerin “aslan kadar güçlü” ve cüsseli olduğunu yazmaktadır. Doğan Kartay, hem "Türk Çoban Köpeği Kangal" kitabında hem de I. Uluslararası Kangal Köpeği Sempozyumu'nda sunduğu bildiride, Kangalların, Osmanlı döneminde Yeniçeriler tarafından hem askeri işlerde hem de savaşlarda kullanıldığından bahsetmektedir. Kartay'ın bildirisinde, Romalılarda “aslan” sözcüğünün karşılığı olan “Samson” kelimesinin, Türkçe'ye “Samsun” olarak yerleştiği ve Kangalların aslana benzetildiği için Kangalları kullanan birliğe “Samsoncular” denildiğini söylemektedir.

                                Özellikleri ve kullanım alanları


                                Kangal köpekleri genellikle çoban köpeği olarak nitelendirilirler ancak bekçi köpeği tanımına daha çok uyarlar. Zira diğer çoban köpeği türleri sürüyü korumaktan ziyade yönlendirme ve yönetmekte ustadırlar. Kangal köpeğinin en belirgin özelliği ise sahibine duyduğu aşırı sadakat ve buna bağlı olarak sahibine ait olduğunu düşündüğü şeyleri korumaya yönelik kuvvetli içgüdüsüdür. Bu nedenle çok iyi bir döğüşçüdür. Kurt, çakal gibi yabani hayvanlara karşı çok etkin bir muhafız olmakla beraber aile fertlerine ve özellikle de çocuklara karşı hiçbir tehdit oluşturmazlar. Dünyada kurt boğabilen tek köpek ırkıdır.
                                Kangal köpekleri, örnek olarak Namibya`da ,Alman çoban köpeklerinden daha üstün koruyucu yeteneklere sahip oldukları için, yaygın bir şekilde yerli çiftçiler tarafından kulanılırlar.
                                Hiç çekinmeden bir ayıya saldıracak kadar cesur, bir pumayı, domuzu öldürecak kadar güçlüdür. Afrikada manda sürülerini çitalardan, sırtlanlardan ve hatta aslanlardan korumak için kullanılmaktadır. İri ve güçlü bir köpek ırkı olmakla birlikte, Kangal'dan hem çok daha iri, hem de gerek vücutça gerek çene gücü açısından çok daha güçlü başka köpek ırkları da mevcuttur.

                                Yorum

                                İşlem Yapılıyor