hayvanlarımız

Kapat
X
 
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • eerol
    Banned
    • 06-11-2004
    • 8682

    Konu: hayvanlarımız



    Uzun kulaklı çöl tilkisi (Vulpes zerda), Fenek olarak da bilinir, köpekgiller (Canidae) familyasının en küçük mensubudur. Çöl yaşamına çok iyi uyum sağlamış ve Türkiye'de de rastlanılabilen bir tilki türüdür.
    Özellikleri
    Ancak 40 cm'ye varan vücut uzunluğuna orantılı olarak 15 cm'ye varan kulakları çok uzundur. Kuyruğu 25 cm uzunluğunda ve kendisi 1,5 kg ağırlığa kadar varır. Kürkü krem rengidir; ancak karın kısmı ve yüzü beyazdır.

    Yaşam alanı

    Uzun kulaklı çöl tilkisi, Sahel çölünde, Sinai Yarımadası'nda, Arap Yarımadası'nda ve Türkiye'nin güneyinde bulunur.

    Yaşam şekli

    Çölün öldürücü sıcaklığından dolayı, sadece gece aktif olan bir hayvandır. 5-10 hayvandan meydana gelen gruplar oluşturup, inşa ettikleri bir mağara sisteminde yaşarlar. Tehlikeyi sezdikleri durumlarda, kendilerini derhal kumun içine saklayabilirler.
    Fare, kertenkele ve çekirgeler ile beslenırler. Nadir olarak kuş da avlayabilirler. Uzun kulaklı çöl tilkisi yaşam alanında pek bitkisel gıda bulamaz, ama hayvanat bahçelerinde tutulan hayvanlar severek meyve de yerler. Su ihtiyacının çoğunluğunu yediği hayvanlardan giderdiği tahmin edilir. Ama bir su kaynağı bulursa direk su içebilir.
    Gebelikleri yaklaşık 50 gün sürer, ve sonunda 2-4 yavru doğururlar. Yavrular doğduktan sonra erkek hayvan çok agresif olur ve ailesini her türlü tehlikeye karşı cesurca savunur. Yavrular bir sene ailenin koruması altında kalıp, sonra ayrılır.

    Ayrıca

    Çoğu diğer dillerde kullanılan ve Arapçadan kaynaklanan "Fenek" isimi, Araplarda aynı şekilde "Tavşan" anlamınada gelir. Bu isimin Araplardaki ortak kullanımı iki türünde uzun kulaklara sahip olmasından kaynaklanır.

    Yorum

    • eerol
      Banned
      • 06-11-2004
      • 8682

      Konu: hayvanlarımız



      Çizgili sırtlan (Hyaena hyaena), Bayağı sırtlan olarak da bilinir, sırtlangiller (Hyaenidae) familyasına ait, familyanın diğer üyelerinden daha küçük olan bir sırtlan türü. Yalnızca Afrika'da bulunan diğer sırtlan türlerinden farklı olarak bu tür Asya'da, hatta Türkiye'de de bulunur.

      Özellikleri
      Çizgili sırtlan diğer sırtlanlardan (örneğin: benekli sırtlan) daha zarif bir vücut yapısına sahiptir. 110 cm uzunluğa (+30 cm kuyruk) ve 40-50 kg ağırlığa varır. Sırtından bir sırada büyüyen kıllarını korkutmak için havaya dikebilir; böylece asıl olduğundan daha büyük gözükür. Rengi gridir ve tüm vücudunda belirgin siyah çizgileri vardır.

      Dağılımı

      Çizgili sırtlan Afrika kıtasının kuzey yarısında, Asya'nın batısında (Anadolu dahil), Arap Yarımadasında ve Hindistan'da bulunur. Yaşam alanı yarı çöl ve kurak bölgelerdir.

      Yaşam şekli

      Çizgili sırtlanin yaşam şekli benekli sırtlanınkinden çok farklıdır. Yanlız yaşamayı tercih eder. Çok nadiren, aile fertlerinden oluşan ufak grublar kurabilir. Diğer sırtlan türleri gülermiş gibi sesler çıkarırken, çizgili sırtlan sessiz bir hırlamadan başka ses çıkaramaz. Kendine ait bölgesine çok önem verir ve bu bölgeyi savunur. Kendi gücü ile büyük hayvanları avlayamaz. Genelde leş ile beslenir. Bunu yanısıra küçük kemiricileri, kuşları, kerkenkeleleri, bazen keçi, koyun ya da köpek avlayabilir.

      Yorum

      • eerol
        Banned
        • 06-11-2004
        • 8682

        Konu: hayvanlarımız



        Bayağı vaşak (Lynx lynx), Avrasya vaşağı olarak da bilinir, kedigiller (Felidae) familyasından Avrasya'da yaygın olan bir vaşak türü. Türkçede "vaşak" denildiği zaman neredeyse hep bu tür kast edilir.

        Özellikleri [değiştir]
        Vaşak 1,30 m uzunluğa (+ kuyruğu 11 ila 25 cm) ve omuzlarına kadar 65 cm boyuna, ve 20-30 kg ağırlığa varabilir. Böylece kedigiller familyasının Avrupa'da bulunan en büyük temsilcisidir. Diğer vaşak türleri ile ortak yanları, uzun ve püsküllü kulakları, yuvarlakımsı kafası ve kısa kuyruğudur. Tüylerinin rengi sarı ile gri-kahverengi arasında değişebilir, ve çoğu kez koyu renkte lekeler veya çizgileri olabilir. Bu lekeler yaşadığı çevreye göre değişmektedir. Avrasya vaşağının birde yanaklarından sarkan sakalı vardır. Uzun bacakları ve kısa kuyruğu soğuğa karşı dayanıklı olmasını ve kalın kar tabakalarının içinde rahat haraket etmesini mümkün kılar.

        Yaşadığı coğrafya

        Vaşak yaklaşık 200 yıl öncesine kadar batıdan doğuya İspanya'dan pasifik okyanusuna kadar ve kuzeyden güneye Sibirya'dan kuzey İran'a ve Filistin'e kadar uzanan büyük bir bölgede yaygındır. 19'ncu yüzyılda Avrupa'nın vaşakları yok olmaya başlamışlardır. Örneğin Almanya'nın en son vaşakları 1846'da vurulmuştur. 1960 yılına kadar batı Avrupa'da vaşak türü tamamen yok edilmiştir. Kuzey ve doğu Avrupa'da, ve Asya'da soyunu koruyabilmiştir.
        Günümüzde batı Avrupa'da birçok "yabanileştirme projeleri" uygulanmış ve böylece batı Avrupa'da tekrar bazı ufak bölgelerde yayılmaya başlamışlardır.
        Vaşak bir orman hayvanıdır, ağaçsız açık alanlardan ve insanların yerleşim yerlerinden mümkün oldukça uzak durur. Ayrıca kayalık ve dağlık bölgeleri sever.
        Türkiye'nin Avrasya vaşakları karadeniz bölgelerinin, Marmara bölgesinin ve Akdeniz bölgesinin dağlık ve ormanlık bölgelerinde bulunur.

        Alt türler

        Avrasya vaşağının alt türlerinin sayısı ve bunların yayılımları hakkında çok farklı fikirler vardır.
        • Lynx lynx lynx: Örnek türü. İsveç'in güneyinden Balkan yarımadasına kadar yaygındır.
        • L. l. spelea: Soyu tükenmiş bir alt tür. Batı Avrupa'da yaygındır.
        • L. l. melina: Finlandiya ve İsveç'in kuzeyinden batı Sibirya'ya kadar yaygın olan bir alt tür.
        • L. l. wrangeli ("Sibirya vaşağı"): Doğu Sibirya'dan kuzey Çin'e kadar yaygındır.
        • L. l. stroganovi ("Amur vaşağı"): Rusya'nın doğusunda bulunan Amur bölgesinin alt kısmında Kuzey Çin'de, Mancurya ve Kore.
        Modern bilimde Avrasya vaşağı ayrı bir tür olarak kabul edilir, ama bu hep böyle değildi. Eskiden Avrasya vaşağı, Kanada vaşağı ve Pardel vaşağı ile birlikte aynı tür olarak "Kuzey vaşağı" diye adlandırılırdı.

        Yaşama şekli


        Yaşama şekli

        Dinlenen bir vaşak



        Vaşak



        Almanya'nın Bavera ormanı milli parkında bir vaşak


        Vaşaklar yalnız yaşarlar, ve genelikle hava kararırken ve geceleri ava çıkarlar. Av hayvanı olarak küçük ve orta boylu toynaklıları tercih ederler, bunların dışında yaşam çevrelerinde buldukları tüm küçük memelileri ve kuşlarıda avlarlar. Avlama metodu çoğu kedigiller için tipik olan bir metotdur; usulca yaklaşıp aniden kurbanlarının üzerine atlar ya da 20 metrelik kısa bir mesafeden koşarak saldırır. Kurbanlarının gırtlağını ısırarak solunumunu durdurur ve tutarak ölmesini bekler. Vaşaklar tutdukları hayvanların leşlerini yaprakların ve dalların altına saklarlar, ve yaklaşık 5 gün boyunca sakladıkları yere dönüp onun etinden beslenirler (insanlara saldırdıkları görülmemiştir).
        Çiftleşme zamanları Şubat ile Nisan ayları arasındadır. On hafta süren bir gebelikten sonra 2-3 yavru doğurur ve bunları bir mağaranın içinde beslerler. Yavrular bir daha ki ilkbaharda annelerinden ayrılırlar. Vaşaklarda yavru ölümü çok yaygındır. Yavruların neredeyse yarısı ilk seneyi atlatamazlar.
        Vaşakların ömürleri ortalama 10-12 yıldır, ama 24 yaşına varmış olan vaşaklarda görülmüştür.

        Koruması

        Avrasya vaşağının türü dünyaca genelinde tehlike altında değildir, ama yöresel olarak birçok tükenmek üzere olduğu ülkeler vardır. Avrupa'da vaşak avı tamamen yasaklanmıştır ve Avrasya vaşağı türü birçok organizasyonlar tarafından korunmaktadır. Türün en büyük sorunu yasadışı ve bilinçsiz avcılıktır. Yasadışı avcılık yüzünden özellikle Balkan'da ve Türkiye'de sayıları dramatik şekilde azalmıştır. Örneğin sadece Arnavutluk'ta ve Makedonya'da bulunan Lynx lynx martinoi adlı alt türünden toplam sırf 100 adet kaldığı bilnmektedir.

        Yorum

        • eerol
          Banned
          • 06-11-2004
          • 8682

          Konu: hayvanlarımız



          Van kedisi, Van yöresi kökenli, iyi bir yüzücü olan, gözleri mavi veya kehribar rengi veya biri mavi diğeri kehribar olabilen, tüyleri baştanaşağı beyaz, nadide ve asil bir kedi ırkır. Asaletini ve beyaz rengini paylaşmakla birlikte, önemli farklılıkları da bulunan Ankara kedisi ile karıştırılmamalıdır.
          Terminoloji açısından, Türkiye dışındaki kediseverler boyutunda bir diğer olası kavram kargaşası mevcuttur. Literatürde, Türkiye'de bir yabancıya "Van kedisi" olarak satılan ve sonrasında yurtdışına giden ilk kedi olarak 1955'de İngiliz bayanlar Laura Lushington ve Sonia Halliday'e 500 Sterlin'e satılan, biri "Van güzeli İskenderun" isimli iki kedi kaydedilmektedir. "Van güzeli İskenderun"un ve hemcinsinin safkan Van kedileri olmamaları, baş ve kuyruk kısımlarının renkli ve benekli olması nedeniyle bayan Lushington'ın bu kedilerden türettiği kedi türü, günümüzde "Van" ismi taşımakla birlikte, Van kedisinden farklı bir ırk oluşturmuştur. Bayan Lushington bu kedilere Turkish Van ismini vermiştir, bu isim Fransızca'ya "Turc de Van", Almanca'ya "Türkisch Van" şeklinde geçmiştir [1].
          Başka bir deyişle, Van kedisi ve Batı dünyasındaki Turkish Van farklı kedilerdir. Ancak, Turkish Van isimli kedi cinsi de iyi yüzücüdür ve göz renkleri değişebilmektedir. Aradaki farkın az çok anlaşılmaya başladığı günümüzde, safkan Van kedisi, Turkish Van'den ayırmak için, Batı literatüründe de Türkçe olarak "Van kedisi" şeklinde anılmaktadır.

          Safkan Van kedisi

          Dünyada sadece Ankara Hayvanat Bahçesi'nde türetilmektedir.

          Yorum

          • eerol
            Banned
            • 06-11-2004
            • 8682

            Konu: hayvanlarımız



            Sazlık kedisi veya Saz kedisi (Felis chaus), bazen Bataklık vaşağı ya da Cangıl kedisi olarak da tanımlanır. Görece uzun bacaklı ve kısa kuyruklu bir yaban kedisidir. Asya'nın nemli bölgeleri bu kedinin mekanıdır. Türkiyenin yabani kedilerinden biridir.

            Özellikleri
            Sazlık kedisinin belirgin bir iz ve işareti olmayan bej rengi kürkü vardır. Sadece kuyruğunda siyah halkalar bulunur. Kulaklarının ucunda vaşağı çağrıştıran siyah kıllı perçemler bulunur. Bu onun bataklık vaşağı olarak da tanımlanmasına yol açar. Vücut boyu 70 cm olup buna ilaveten 30 cm kuyruk gelir.

            Yaşam alanı

            Sazlık kedinin habitatı, bataklıklar, nemli çayırlar, sazlık ormanlar ve kıyı çalılık ve fundalıklardır. İstisnai olarak görece daha kuru çevrelerde de sazlık kedisi görülür. Ancak buralarda da su kaynağı yakınını arar. Sazlık kedisi Indochina Yarımadası ve Sri Lanka'dan, Hindistan ve Mezopotamya üzerinden Volga Deltası ve Sincan Uygur Bölgesi'ne kadar bir alana dağılmıştır. Afrika Kıtası'ndaki tek popülasyonu, Mısır'da, aşağı Nil Vadisi'nde görülür.

            Yaşam tarzı

            Sazlık kedisi genelde sazlıkları mekan tutan, tek başına hareket eden bir kedidir. Özellikle gündüz faal olarak görünür. Suya bağımlı olmasına rağmen ağırlıklı olarak tavşan, fare, kuş gibi kara hayvanlarını avlar.
            86 günlük bir gebeliğin ardından sazlık kedisi 3-4 yavru dünyaya getirir. Azami ömrü 14 yıldır.

            Yorum

            • eerol
              Banned
              • 06-11-2004
              • 8682

              Konu: hayvanlarımız



              Yaban domuzu (Sus scrofa) evcil domuzunun vahşi atasıdır.
              Ama onun tersine zamanını, çamur birikintilerinde yuvarlanmakla geçirmez. Arada bir çamur banyosu yapar, ama bu yalnızca serinlemek veya derisindeki parazitlerden kurtulmak içindir. Domuz gibi Yaban Domuzunun da burnu aynı şekildedir. Yemek ararken toprakta kökler, yumrular, leşler veya küçük hayvanlar bulmak açısından kullanışlıdırlar. Anne yaban domuzu, bir kerede 2-6 yavru yapabilir. Altı aylık olana dek derisi çizgili olur. Annesinden süt emen her yavru her zaman aynı memeyi kullanır. Her yeni doğan dişi yaban domuzu 6 ila 8 ay içerisinde üreme yaşına gelir. Çoğu ülkelerde etinin lezzetli olması sebebiyle fazlaca avlanmış, sayıları gittikçe azalmıştır.

              Yorum

              • eerol
                Banned
                • 06-11-2004
                • 8682

                Konu: hayvanlarımız



                Su aygırı (Hippopotamus amphibius), Nil aygırı olarak da bilinir, Hippopotamidae familyasından çok büyük memeli bir otobur hayvandır. Bu familyanın diğer tek türü ormanda yaşayan küçük su aygırıdır. (Choeropsis liberiensis)
                Bilimsel ismi olan Hippopotamus, yunanca ἱπποπόταμος -Nehiratı (ἵππος = hippos - At ve ποταμός = potamos - nehir) kelimesinin latince şeklidir. İsmine rağmen su aygırı, atlardan çok balinalara ve yunuslara daha yakın akrabadır [1]. Nil aygırı adı, ilk su aygırlarının bugün alt kısımlarında artık türü kurutulmuş olan Nil kıyılarında keşfedilmiş olmasına dayanmaktadır.

                Özellikler
                Yetişkin bir su aygırının omuz yüksekliği 1.50 m, vücudu 4.50 m uzunluğundadır ki bundan, gövdeye basık kuyruk 50 cm pay alır. Su aygırı 2700 ile 4500 kg ağırlığındadır. Böylelikle gergedanlarla birlikte fillerden sonraki en büyük ikinci kara hayvanı konusunda rekabet halindedir. Bir su aygırı belli durumlarda saatte azami 48 km/sa. hıza ulaşabilir.
                Su aygırı'nın kafası çok büyük, geniş, basık, ve 450 kg'a kadar ulaşan ağırlıktadır. Kulaklar, gözler ve burun delikleri kafa profilinde oldukça yükselmiştir. Böylelikle hayvan su yüzeyinin alltında yüzer ya da dinlenirken, sadece bu organlar sudan yükselirler.
                Su aygırlarının 44 dişi vardır. Her iki yanda da 3 kesici diş, bir köpek dişi, dört öğütücü azı ve üç azı dişi bulunur. Alt çenedeki kesici dişler hemen hemen domuzlardaki gibi yatay dururlar ve devasa bir tehtit oluştururlar. Yukarıdaki köpek dişlerine karşı işleyip, karşılıklı birbirlerini keskinleştirerek tehlikeli bir silah olurlar.
                Kısa bacakları üzerindeki fıçı şeklindeki gövdesi hemen hemen çıplaktır. Gri-siyah deri rengi, deri çizgilerinde ve göz, kulak bölgesi çevresinde pembeleşir.

                Dağılım

                Tarihi zamanlara kadar su aygırı, Afrika'da Sahara'nın güney kesimlerinin yanında, Nil bölgesinde ve 3500 yıl önce ortadan kalktığı Mezopotamya ve Kuzeybatı Afraika'da da yaşamıştır. Ürdün Vadisi'nde daha 2000 yıl öncesine kadar bulunurdu. Bugün sadece, Afrika'da Sahara'nın güneyinde Aşağı Nil ve Kap bölgesi gibi geniş alanlarda yaşar ve Batı Afrika'nın geniş alanlarında kökü kurumuştur. Yavaş akan, kıyı şeridi ve kumsalı olan her büyüklükte akarsularda, ısısı 18 ve 35 °C aralığında sularda bulunur. Otlamak için, akarsuyun yakın çevresinde otluk bölgelere ihtiyaç duyar.
                Aşağıdaki koruma alanlarında su aygırları gözlemlenebilirler: Ndumo, Krügerpark, Moremi Game Reserve, Chobe, Mana Pools, Kafue, Südluangwa, Upemba, Tsavo, Arusha, Manyarasee, Ngorongoro, Salonga, Ruwenzori, Virunga, Murchinson Şelaleleri, Kraliçe Elizabeth, Meru ve Massai Mara, Malavi Gölü, Malombe Gölü, Shire Nehri, Zambezi.

                Yaşam tarzı


                Suyun içinde bir Hipopotam


                Su aygırları Okullar olarak tabir edilen (ing. "Hippo Schools") 20 ye kadar hayvandan oluşan gruplar halinde yaşarlar. Grupların su ve karada sabit olarak sınırlandırılmış egemenlik alanları vardır. Alanın işaretlenmesi, erkek tarafından dışkısını dairesel kuyruk hareketi ile fırlatamasıyla olur. Yaşlı erkekler bazen tek başlarına olsalar da alışılmış olan, gruba liderlik yapmasıdır. Gruplar, dişiler ve yavrular bazen de genç erkeklerden oluşur.
                Erkekler birbirlerine karşı kontrol alanlarını sert şekilde savunurlar. Birbirleriyle rekabet eden erkekler, hatta ölümle de bitebilen ağır kavgalar yaparlar.
                Su aygırları, suda bir hayata çok iyi uyum sağlamışlardır. Karada terleme suretiyle çok su kaybederken çok hızlı güneş yanığı olurlar. Suyun ve güneşin etkilerinden hayvanlar, uyarıldıklarında kuvvetli bir şekilde salgılanan pembe rengi sümüksü bir salgı ile korunurlar. Suyun altına sıkça burun deliklerinin üstüne kadar dalarlar. Bu delikler kapandığından, su aygırı rahatça 10 dakika su altında kalabilir. Su aygırları hayatlarını su içinde geçirselerde esasında kötü yüzücüdürler. Çoğunlukla akarsuyun zemininde yürür ya da kendilerini suya taşıtırlar.
                Genelde geceleri karaya çıkarlar ve düzlüklerdeki otları yerler. Günlük bitki ihtiyacı 50 Kg tutar. Yavaş akan nehirlerin yakınında bulunan, yeşil düz çimleri hatırlatan alanlar, su aygırlarının otlak alanlarıdır. Bu otlaklara ulaşmak için yine de günlük beş ile on kilometrelik mesafeyi geride bırakırlar. Bu esnada gruplar düzgün patikalar oluşturur (İng:"Hippo Trails").
                Aslan ve timsahlar genç su aygırlarına saldırsalar da, gençler yetişkinler tarafından korunduklarından ender olarak başarıya ulaşırlar.

                Üreme

                Su aygırları kuraklık zamanının başlagıcında çiftleşir ve sekiz aylık bir gebeliğin ardından yağmur zamanı tek bir yavru doğururlar. Doğum da döllenme gibi su içinde gerçekleşir. Döllenme sırasında dişi nerdeyse tamamen suya bastırılır ve sadece hava almak için yüzeye çıkar. Yeni doğan aygır 30 ile 50 kg arasında olup, doğumdan hemen sonra yürüyebilir ve kendini zeminden su yüzeyine itebilir. Anneler su içinde yavrularını emzirdikleri ve yavrunun gece otlamaya giden annesini takip edebilmesi için bunu yapabilmeleri gerekliliktir. Yavrusuna şekil vermek, kendisine bağlamak için anne yavrusunu, ilk günlerde özellikle güçlü bir şekilde savunur ve hiçbir su aygırını yaklaştırmaz. Sonradan ikisi de gruba katılır. İlk haftalarda yavru sadece anne sütü ile beslenir, yavaş yavaş buna bitkisel besinler eklenir. Yaklaşık bir yılın sonunda genç, sırf bitkisel gıda ile beslenir. Genç bir hayvan yedi yıla kadar bir süre annesinin çevresinde kalır. Yaklaşık 6 yıl sonra genç dişi su aygırı cinsel erginliğe ulaşır. Dişiler her iki yılda bir ürerler. Erkekler 6 ile 8 yıl arasında ergenliğe ulaşsalar da kendilerine ait bir alanları olmaz. Bu yüzden 20 yaşında veya daha geç çiftleşirler.
                Vahşi hayattaki su aygırları 30 ile 40 yıl yaşarlar. Alışılmışın dışında uzun yaşayarak 53 yaşına ulaşmış su aygırı Bulette (1952–2005) yılları arasında, Berlin Hayvanat Bahçesi'nde yaşamıştır.

                İnsanlar ve su aygırları


                Su aygırı avı


                Su aygırları, lezzetli etleri, fildişine benzer dişleri ya da sadece zevkine insanlar yarafından her zaman avlanışlardır.
                Su aygırı yaygın görüşün aksine barışçıl bir hayvan değildir. Afrika'da timsah ya da aslan gibi pek çok büyük hayvandan daha fazla ölüm vakasına sebeb olur. Saldırı sırasında başını kafasını bir şahmerdan gibi kullanırken, 50 cm bulan köpek dişleri aynı şekilde tehlikeli silahlarıdır. Bunlar yetişkin bir timsahı bir ısırıkta ikiye ayırabilirler. Su aygırı kayıklara saldırmaktan da çekinmezken, küçük olanlarını ters-yüz edebilecek durumdadır.

                Yorum

                • eerol
                  Banned
                  • 06-11-2004
                  • 8682

                  Konu: hayvanlarımız



                  Gergedan, gergedangiller (Rhinocerotidae) familyasından bugüne kadar soyunu sürdürebilmiş kara hayvanları içinde filden sonra en iri olan hayvan türleri. At ve eşek gibi tek toynaklılardan olan bu memeli hayvan günümüzde yalnızca Afrika, Hindistan, Malezya ve Endonezya'da yaşar. Ama fosillerden anlaşıldığı kadarıyla tarihöncesi çağlarda Avrupa'da da gergedanlar varmış. Bu soyu tükenmiş türlerin, daha soğuk olan Avrupa iklimine uyum sağlayabilmek üzere yumuşak tüylü bir postla örtünmüş olduğu da gene fosillerden anlaşılmaktadır.
                  Bugün doğada yabanıl yaşamlarını sürdüren gergedanların sayısı iyice azalmıştır. Bunun nedeni bir yandan insanların yerleşmesi sonucunda doğal yaşam alanlarının daralması, bir yandan da özellikle boynuzları için gergedanların kaçak olarak avlanmasıdır. Gergedanların boynuzu öbür hayvanlarınki gibi kemikten değil, saç, kıl ve tırnakların yapısındaki (keratin) denen lifsi bir proteinden oluşmuştur. Bazı Asya ülkelerinde bu boynuzların doğaüstü güçler taşıdığına inanılır.
                  Bugünkü gergedanların, üçü Asya'da, ikisi Afrika'da yaşaya beş türü vardır. Bunların hepsi iri yapılı, kısa ve kalın bacaklı hayvanlardır. Ayaklarında tek bir toynakla (geniş ve kalın tırnakla) çevrili üçer parmak bulunur. Kafaları iri ve ağır, kulakları geniş, ucu püsküllü olan kuyrukları ince ve oldukça kısadır. Son derece kalın olan derileri, kulaklarının tepesindeki tüy tutamları ile kuyruk püskülleri dışında tümüyle çıplaktır. Türleri ayıran en önemli fark burunlarının üstündeki boynuzların bir ya da iki tane olmasıdır. Asya'da yaşayan üç türden ikisi tek boynuzlu, öbür Asya türü ile iki Afrika gergedanı çift boynuzludur. İçlerinde en irisi olan beyaz Afrika gergedanının ağırlığı beş tonu bulur.
                  Otçul hayvanlar olan gergedanlar genellikle tek başlarına ya da aile grupları halinde geniş otlaklarda, çalılık ve bataklık bölgelerde yaşarlar. Yalnız Sumatra gergedanı sık ormanlarda yaşar. Görme duyularının zayıf olmasına karşılık koku alma ve işitme duyguları çok gelişmiştir. Hayvanlar arasında kendilerinden daha güçlü düşmanları olmayan gergedanlar insanla karşılaştıklarında da genellikle kaçarlar.
                  Ama bazen kızgın bir erkeğin ya da yeni doğurmuş bir dişinin alışık olmadığı bir koku ya da sesle uyarıldığında körlemesine saldırdığı olur. Gergedan bütün iriliğine karşın hiç de hantal bir hayvan değildir. Saatte 45 km hızla koşabilir ve bu körlemesine koşu sırasında koca gövdesinden hiç beklenmeyen bir çeviklikle bir anda yönünü değiştirebilir.

                  Yorum

                  • eerol
                    Banned
                    • 06-11-2004
                    • 8682

                    Konu: hayvanlarımız



                    Ankara kedisi, Angora kedisi olarak da bilinir, dünyaca tanılan bir kedi ırkıdır.
                    Memleketi Türkiye olan Ankara kedisi, en eski uzun tüylü kedi soylarından birisidir. İlk kez 17'nci yüzyılın denizcileri tarafından Avrupa'ya da götürülmüştür.
                    18'nci yüzyılda Avrupa asillerinin sevgilisi haline gelmiş olan Ankara kedisi, bu zamanlarda örneğin Fransız krallarının saraylarında her yerde mevcutdu.
                    Diğer uzun tüylü bir kedi soyu olan Fars kedisinin ortaya çıkması ile Ankara kedisi yıldızı solmaya başlamıştır. Ancak 1950'li yıllarda Amerikalı kedi yetiştiricileri tarafından tekrar bir Ankara kedisi çifti Türkiye'den götürülerek yetiştirildiğinde, tekrar sevilen bir ev kedisi olarak eski meşuriyetine kavuşmuştur.
                    Bugünkü Ankara kedileri güçlü, enerji dolu ama nazik, orta uzun ipekimsi tüylü bir kedi olarak tanılır. Çok hareketli, atlamayı sever, yeterince ilgi ve şevkat görmezse bunu zorla elde etmeyi iyi bilir. Belli bir rengi yoktur. Günümüzde kediler için tipik olan her rengte yetiştirilir.

                    Hastalıklar

                    Ankara kedisinde ırsi bir hastalık olan, ve bazen yüzeye çıkan Ataxi'ye karşı henüz bir ilaç geliştirilememiştir[1].

                    Yorum

                    • eerol
                      Banned
                      • 06-11-2004
                      • 8682

                      Konu: hayvanlarımız



                      Asya altın kedisi (Catopuma temmincki), Temminck kedisi olarak da bilinir, kedigiller (Felidae) familyasından Hindistan'da ve Güneydoğu Asya'da yaşayan bir kedi türü.
                      Asya altın kedisi ormanlarda yaşar. Hiç lekesiz ve kalın olan kürkünün üst bölümleri koyu kızıl-kahverengi, alt bölümleri daha soluktur; yüzünde beyaz ve siyah benekler bulunur. Yetişkinlerin uzunluğu, 40-48 cm'lik kuyruğu dışında 75-85 cm'dir.
                      Kuşları ve küçük memelileri avlayarak beslenir; doğumdan önce ağaç kovuklarına ya da korunaklı yerlere sığınarak iki ya da üç yavru doğurur.

                      Yorum

                      • eerol
                        Banned
                        • 06-11-2004
                        • 8682

                        Konu: hayvanlarımız



                        Felis, kedigiller (Felidae) familyasından kedi cinsi.

                        Türler

                        Yorum

                        • eerol
                          Banned
                          • 06-11-2004
                          • 8682

                          Konu: hayvanlarımız



                          Benekli kedi (Felis margarita), kedigiller (Felidae) familyasından Güneydoğu Asya'da yaşayan az rastlanan yaban kedisi.
                          Benekli kedi hemen hemen evcil kediyle aynı büyüklüktedir; uzunluğu 45-60 cm, kuyruk uzunluğu da buna yakındır. Uzun ve yumuşak tüylü kürkü soluk kahverengi ile kahverengimsi boz arası bie renktedir; gövdesinde, kenarları koyu renkli iri lekeler, bacakları ile kuyruğunda daha küçük, koyu renkli benekler bulunur. Bir gece hayvanı olan benekli kedi cangıllarda yaşar ve çoğunlukla hayvanlarla, kuşları avlayarak beslenir.

                          Alt türler

                          Yorum

                          • eerol
                            Banned
                            • 06-11-2004
                            • 8682

                            Konu: hayvanlarımız



                            And Kedisi (Leopardus jacobitus ya da Oreailurus jacobita), kedigiller familyasından Güney Amerika'ya özgü bir tür. And kedisi, Güney Amerika'nın görece zor geçiş imkanı veren And bölgelerinde yaşar. Bu yüzden hakkındaki bilimsel veriler halen daha tam belli değildir. Örneğin türün ilk film kayıtları, henüz 2000'den sonraki yıllarda Christian Baumeister tarafından oluşturulmuştur.

                            Özellikleri
                            And kedisi, aynı bölgede yaşayan pampa kedisine oldukça benzer. Tam olarak farklılıkları henüz kesinleşmemiştir. Müzelerde inceleme objesi olarak çok az sayıda örnek mevcut olduğundan, bilimsel çalışmalar halen yürütülmektedir.
                            Gövde boyu yaklaşık 70-75 cm, kuyruk uzunluğu 45 cm'dir. Ağırlığı 4-7 kg gelir. Kürkü uzun kıllı (soğuktan korumalı), ana renk tonu boz-kahve olup siyah lekeler bulunur. Kuyruğunda halka şeritler vardır.

                            Dağılım

                            And kedisi, Güney Amerika'nın en ender bulunan kedi türüdür. Anavatanı And bölgeleri olup dağılımı, Güney Peru'dan başlayıp Güneybatı Bolivya üzerinden Kuzeybatı Arjantin'e kadar uzanır. Yaşamak için 3000 ile 5000 metre arasındaki yüksek bölgeleri tercih eder.

                            Beslenme

                            And kedisi küçük memeli hayvanlarla beslenir. Diğer kedilere benzer şekilde çok çevik ve hareketlidir.

                            Koruma

                            Kesin olmayan bilgilerle, sayılarının çok az olduğu tahmin edilir. Bu yüzden CITES sözleşmesinin Ek.I listesine alınmıştır. Bununla, bu türden imal edilmiş her türlü ürünün ticareti yasaklanmıştır. Bu yasak, hertürlü özel satışı ve bu hayvanın kullanılmasıyla elde edilen eşyaların özel satışını da kapsar.

                            Yorum

                            • eerol
                              Banned
                              • 06-11-2004
                              • 8682

                              Konu: hayvanlarımız



                              Bengal kedisi veya Leopar kedi (Prionailurus bengalensis) Güney ve Doğu Asya'nın bir yaban kedisi. Yaklaşık olarak bir ev kedisi büyüklüğünde olan bengal kedisi, devasa dağılım alanında, çok sayıda renk varyasyonları ve alt türleri ile ortaya çıkar.

                              Özellikleri
                              Bu türün değişkenliği çok büyüktür. Doğu Sibirya'daki bengal kedileri Endonezya Adaları'ndankilerden olduça farklı görünürler. Güneyde ana renk leoparlarınki gibi sarımsıyken buna karşın kuzeyde boz kahverengidir. Vücut siyah lekelerle kaplı olup, kafasında siyah şeritler bulunur. Bu lekeler kuzey popülasyonunda iri rozetler halindeyken güney bengal kedilerinde küçük benekler şeklindedir. Büyüklüğü, 45 cm vücut boyu ve 20 cm kuyruk uzunluğu (Java) ile 60 cm vücut boyu ve 40 cm kuyruk uzunluğu (Sibirya) arasında değişir.

                              Yaşam alanı

                              Bengal kedisi daima suya yakın yaşar. Bunun dışında habitattan başka özel bir talebi yoktur. Tropik yağmur ormanları gibi iğne yapraklı ormanlar, bozkırlar ve dağlar da mekanlanıdır. Yerleşim yerlerinin yakınına gelmekten çekinmeyip, kimi zaman tarlalarda dolaşır.
                              Dağılımı, Güney Sibirya Amur Nehri bölgesinden, Kore ve Çin üzerinden Hindistan, Pakistan ve Endonezya'ya kadar uzanır. Bengal kedisi, Quelpart, Tsushima, Tayvan, Hainan, Sumatra, Java, Borneo, Bali, Lombok adalarında ve merkezi Filipinler'in birkaç adasında yaşar. Bu bölgede, kimi zaman kendi başına bağımsız tür olarak tanımlanan çok sayıda alt türe ayrışır.

                              Yaşam tarzı

                              Bengal kedisi, gecelari faal tek başına dolaşan bir hayvan olup, gündüzleri agaç kovuklarında ya da kaya yarıklarında uyur. Genelde yerde hareket etse de çok iyi de tırmanabilir . Bengal kedisi sudan korkmayıp, engellerden geçmek veya balık avlamak için yüzer. Bu anlamda bengal kedisi, kıyıya yakın küçük adacıklarda yerleşim kurabilir. Avları arasında fareler, tavşanlar, kuşlar, böcekler, sürüngenler ve balıklar ile yengeçler bulunur.

                              Diğer

                              Bengal kedisi, en başta Çin'de olmak üzere kürkü yüzünden avlanır. Avrupa'da kürkü artık ithal edilmezken, hala büyük bir sayıda kürk Japonya'ya sevk edilir. Bengal kedisinin tamamı tehtit altında değilken yine de bölgesel olarak çok seyrekleşmiştir.
                              Çok sayıda alt türü bilinir ki bunlardan biri Tsushima kedisidir. Bu tür 1988 yılında tanımlanmış olup Kore Boğazı arşipelindeki Tsushima Adası 'nda yaşar. Aynı şekilde sıklıkla alt tür olarak görülen iriomote kedisi, bugün daha çok özgün tür olarak kabul edilir.

                              Alt türler
                              • Prionailurus bengalensis bengalensis
                              • Prionailurus bengalensis borneoensis
                              • Prionailurus bengalensis chinensis
                              • Prionailurus bengalensis euptailura
                              • Prionailurus bengalensis horsfieldi
                              • Prionailurus bengalensis manchurica
                              • Prionailurus bengalensis trevelyani
                              • Prionailurus bengalensis javaensis
                              • Prionailurus bengalensis minutus
                              • Prionailurus bengalensis sumatranus

                              Iriomote kedisi

                              Japon adalarında yaşayan alttür ilgi çekicidir. İriomote kedisi (P. b. iriomotensis veya bazen Felis bengalensis iriomotensis) sadece ufacık bir ada olan İriomote adasında yaşamaktadır. 1967 yılında keşfedildiğinde soyu tükenmiş bir kedi cinsinin hayatta kalmış son bireyleri olarak tanımlanıp Mayailurus cinsine yerleştirildi. Bu görüş hala tartışılmaktadır. Bazı uzmanlar bu kedinin diğer Bengal kedilerinden oldukça farklı görünmesinden dolayı tamamen başka bir cins olarak sınıflandırılması gerektiğini iddia etmektedirler. Koyu kahverengi bir postu, bodur bir kuyruğu vardır ve tırnaklarını içeri çekemez. Japonca İriomote-yama-neko olarak adlandırılır anlamı İrimote dağ kedisidir; neko=kedi yama=dağların (dağlardan gelen, dağlara ait) ayrıca Yamamayaa ("dağ kedisi") veya Yamapikaryaa ("dağ parlak gözlüsü") veya İriomote adası yerlileri tarafından da Pingiimayaa ("kaçmış kedi")olarak bilinir. İriomote kedisi 100 birey civarında bir nüfus ile kritik soy tükenme tehlikesi ile karşı karşıyadır.

                              Yorum

                              • eerol
                                Banned
                                • 06-11-2004
                                • 8682

                                Konu: hayvanlarımız



                                Bulutlu pars (Neofelis nebulosa), kedigiller (Felidae) familyasından Güneydoğu Asya'da yaşayan büyük bir kedi türü. Uzaktan leopara benzer ve hakiki büyük kedilerin, tarihsel kökeni eski bir temsilcisi olarak kabul edilir.

                                Özellikleri
                                Bulutlu parsının gövde boyu 90 cm, kuyruk uzunluğu ise 80 cm gelir. Böylelikle büyüklüğü yaklaşık kurt köpeği kadardır. Kürkünün deseni mermer kedisine (ebrulu kedi) benzer. Bulutlu pars, sarı zemin üzerinde büyük, koyu ve düzensiz şekillerde lekeler taşır. Bu lekelerin her biri içe doğru soluklaşır. Vücut büyüklüğüne oranla bütün kediler içinde en büyük köpek dişlerine sahip olanıdır.

                                Yaşam alanı

                                Bulutlu pars, Güneydoğu Asya'da Çin Halk Cumhuriyeti'nin güneyinden Malakka'ya kadar,Doğu Himalayalar'dan Vietnam'a kadar dağılmışlardır. Ayrıca Java, Sumatra, Borneo ve Tayvan Adaları da anavatanıdır. Tropik yağmur ormanları, bulutlu parsa habitat oluşturur.

                                Yaşam tarzı

                                Bu kediler tek başlarına yaşar ve genelde ağaç dallarında hareket ederler. Uzun kuyrukları denge kurmalarında yardımcı olur. Kediler içinde en iyi tırmanıcı olanlardandır. Avları arasında geyikler, yaban domuzları, maymunlar ve kuşlar bulunur. Sıkça bir dal üstünde pusu kurarak aniden sürpriz şekilde yukarıdan atlar.
                                Gebelik yaklaşık doksan gün sürer. Bir batında iki ile dört arasında yavru dünyaya getirir. Başlangıçta tek renk sarı olan yavru, karekteristik olan desenlerini ilk yaşam yılı boyunca alır.

                                Diğer

                                Kürkü yüzünden bulutlu pars geçmişte önemli ölçüde avlanmıştır. Bugün de hala avcılar tarafından takip altında olsa da asıl daha büyük tehtit yağmur ormanlarının tahrip edilmesidir. Alt türlerinden olan tayvan bulutlu parsının (N. n. brachyurus) nesli tükenmiştir. Tür IUCN Kırmızı Liste'de, tehlike altında olarak sınıflandırılmıştır.

                                Yorum

                                İşlem Yapılıyor