hayvanlarımız

Kapat
X
 
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • eerol
    Banned
    • 06-11-2004
    • 8682

    Konu: hayvanlarımız



    Hani balığı, Serranidae familyasını oluşturan çoğu ılıman ve tropikal denizlerde, bir kısmı acı ve tatlı sularda bulunan balık türleri.
    Dorsal yüzgeçleri iki tane olup, dikey ışınlıdır. Pulları ktenoid tiptedir. Yan çizgisi vardır. Renkleri parlak kırmızı olup, üzerinde açık lekeler bulunur. İyi saklanır ve kamufle olurlar. Kornivor ve yırtıcıdırlar.
    Türkiye'de Dicentrarchus labrax isimli tek bir tür bulunur.

    Sınıflandırma

    Yorum

    • eerol
      Banned
      • 06-11-2004
      • 8682

      Konu: hayvanlarımız



      Kaya balığı, Gobiidae familyasını oluşturan hem tropikal hem de ılıman bölgelerde bulunan balık türleri.
      Hem denizde, hem acı sularda, hem de tatlı sularda yaşayan türleri vardır. Cins içindeki yakın ilişkileri, küçük boyutları ve ****ler arasındaki önemli farklılıklar nedeniyle teşhisleri zordur. Ana karakteristik özelliği, ventral yüzgeçlerin tek bir yüzgeç teşkil etmek üzere birleşmesidir. Baş büyüktür, dudaklar iyi gelişmiştir. Duyusal deri uzantıları ve yumrular baş üzerinde yaygındır. Yan çizgi ya tamamlanmamıştır ya da yoktur. İki adet iyi gelişmiş dorsal yüzgeçleri vardır. Deri birçok türde ya tamamen pulsuzdur ya da çok ince ktenoid pullarla örtülüdür. Genellikle sığ sahil alanlarında çok bol bulunan karnivor balıklardır. Bir çok tür pelajiktir. Yumurtalanma zamanında erkeklerin rengi koyulaşır, yüzgeçleri uzar ve başının şekli değişir. Kabuklar taşlar veya otlar gibi korunmalı yerlerde basit yuvalar yaparlar ve buralara yapışan yumurtaları, larvalar çıkıp yüzünceye kadar korurlar.
      Eti lezetlidir. Olta balıkçılığında aranan bir türdür. Türkiye'de tatlı sularda yaşayanlar yaşamları sırasında zaman zaman denizlerden tatlı sulara girerler.

      Yorum

      • eerol
        Banned
        • 06-11-2004
        • 8682

        Konu: hayvanlarımız



        Uskumrugiller (Scombridae), Perciformes takımının Scomboidei alt takımına ait balık familyası. 15 cins ve 51 türden oluşmaktadır. Bu familyanın ortak özelliği balıkların gözlerinin etrafında bulunan bir kemik halkacığıdır.
        Bu familya ait balıkların iki adet sırt yüzgeçleri vardır. İkinci sırt yüzgeci ile kuyruk yüzgecinin arasında sıralanmış bir sürü çok daha kücük yüzgeçcikleri vardır. Kuyruk yüzgeçleri ayrık ve incedir. Ya hiç ya da çok küçük pulları vardır.
        Aralarında boyu 20 cm'yi geçmeyenleri ve 4,58 m'ye kadar varanları bulunur. Bu rekor ölçü bir mavi kanatlı orkinoz'da ölçülmüştür.
        Bu familyaya ait balıklar, açık denizin yırtıcı balıklarıdır, ve avlarken büyük bir hız geliştirebilirler.
        Bazı Auxis, Euthynnus, Katsuwonus ve Thunnus cinslerine ait olan orkinoslar ve bonitolar poikloterm olmalarına rağmen çevrili oldukları sudan birkaç derece daha yüksek olan bir vücut ısısına sahiplerdir.

        Cins ve türler

        Yorum

        • eerol
          Banned
          • 06-11-2004
          • 8682

          Konu: hayvanlarımız



          Amfibyumlar (Amphibia), İki yaşayışlılar veya İki yaşamlılar olarak da bilnir, amniyotic yumurtaya sahip olmayan bütün tetrapodları (yani dört bacaklı omurgalıları) içeren bir grup hayvana verilen isimdir. İki yaşayışlılar, ektotermik yani soğuk kanlıdır ve yaşamlarının bir kısmını karada bir kısmını suda geçirdikleri için iki yaşayışlı ismini almışlardır. Amfibia kelimesi Yunanca αμφις "her ikisi" ve βιος "yaşam" kelimelerinden gelmektedir. Günümüzde yaşayan 6,022 adet,iki yaşayışlı türü olduğu bilinmektedir. İki yaşayışlıları ve sürüngenleri inceleyen bilim dalına herpetoloji denir.
          Gerek anatomi gerekse fizyolojik açıdan balıklarla, sürüngen arasında bir özellik gösteren Amphibia sınıfı, omurgalıların su dışında yaşayan ilk grubunu oluşturmaktadır. Devonien'in sonlarına doğru meydana gelen kuraklık nedeniyle, akciğerli balıkların bazı populasyonları yaşadıkları ortamlardan çıkarak karadan diğer sulara geçmişlerdir. Daha sonrada tüm suların kurumasıyla zamanlarının büyük bir bölümünü karalarda geçirmeye başlamışlardır. Böylece Amfibyumların balıkların en evrim geçirmiş olan Teleostei grubu yerine en ilkel olan Dipnoi den meydana gelmesi ilginç bir evrimsel olaydır. Omurgalılar su yaşamından kara yaşamına geçerken, birçok değişiklikler meydana gelmiştir.

          Yorum

          • eerol
            Banned
            • 06-11-2004
            • 8682

            Konu: hayvanlarımız



            Mahmuzlu Akdeniz kaplumbağası (Testudo graeca), Testudinidae familyasından bir kaplumbağa türü. Arka ayak butlarında mahmuzu andıran ufak sert çıkıntıları vardır. Bu yüzden mahmuzlu Akdeniz kaplumbağası olarak bilinir. Bir çok alt türü vardır. Bunlar;
            • Testudo graeca anamurensis - Anamur kaplumbağası
            • Testudo graeca armenica - Ermenistan kaplumbağası
            • Testudo graeca ibera - Avrasya kaplumbağası
            • Testudo graeca terrestris
            • Testudo graeca nikolskii - Kafkas kaplumbağası
            • Testudo graeca buxtoni
            • Testudo graeca pallasi - Dağistan kaplumbağası
            • Testudo graeca marokkensis - Fas kaplumbağası
            • Testudo graeca lamberti
            • Testudo graeca soussensis
            • Testudo graeca nabeulensis - Tunus kaplumbağası
            • Testudo graeca floweri
            • Testudo graeca antakyensis
            • Testudo graeca flavominimaralis - Libya kaplumbağası

            Türkiye'de yaşayan Testudo graeca'nın alt türleri

            TÜBİTAK'ın yayınladığı tür listesine göre bu yukarda sıralanan Testudo graeca alt türlerinden yalnızca dördü ülkemizde yaşamaktadır.
            • Testudo graeca ibera, Türkiye'de en yaygın bulunan kaplumbağa türüdür. Doğu Karadeniz bölgesi dışında tüm Anadolu'ya yayılmıştır. Anadolu'da adi kaplumbağa ya da tosbağa olarak da bilinir. Kabuk uzunluğu 25 cm'ye kadar büyür. Tamamen otçul beslenir, çeşitli otlar boyunun yetiştiği yapraklar, sebzeler bazı çiçekler ve karahindiba başlıca besin kaynaklarıdır. Dişilerin kuyrukları erkeklere göre daha kısa, alt kabukları içe doğru bombeli olur. Yumurtlayarak çoğalırlar. Dişiler toprakta açtıkları çukurlara 6-12 yumurta bırakırlar. Son yıllarda toplandıkları için doğada sayıları hızla azalmaktadır.
            • Testudo graeca anamurensis, sadece Anamur bölgesinde yaşamaktadır. Ayrı bir alt tür kabul edilmesi daha çok yenidir.
            • Testudo graeca armenica - Ermenistan kaplumbağası

            Yorum

            • eerol
              Banned
              • 06-11-2004
              • 8682

              Konu: hayvanlarımız



              Herman kaplumbağası (Testudo hermanni), Testudinidae familyasından karada yaşayan bir kaplumbağa türü. Avrupa kıtasında bulunur. Türkiye'de sadece Trakya bölgesinde bulunduğu için Trakya tosbağası diye bilinir. Arka ayak butlarında Testudo graeca ibera gibi mahmuz çıkıntıları yoktur buna karşın kuyruğunun ucu sertleşerek tırnak benzeri bir uç halini almıştır. Kabuğu Testudo graeca iberalara göre daha incedir. Boy 20 cm kadardır. Çeşitli otlar sebzeler ve ulaşabildiği bitki yaprakları ile beslenir
              Herman kaplumbağası 2 alt türe ayrılır.

              Yorum

              • eerol
                Banned
                • 06-11-2004
                • 8682

                Konu: hayvanlarımız



                Benekli kaplumbağa (Emys Orbicularis), Emydidae familyasından bir kaplumbağa türü. Tatlı sularda yaşamakla birlikte deniz kenarları ve acı sularda da görülür Yunanistan kaplumbağasıyla aynı familyadandır. Üst kabuğu siyahımsı ya da kahverengimsidir, boyun, bacaklar ve kuyrukta küçük sarı benekler vardır. Sırt kabuğu ile karın kabuğu yanlarda tam olarak kaynaşmıştır. Gündüzleri bataklıkların kenarında güneşte dolaşan bu hayvan, akşamları durgun suların üstünde yüzer ya da kıpırdamadan durur. Kışı suyun dibinde kış uykusuna yatarak geçirir.
                Bu tür kaplumbağalara Avrupa'da çok rastlanır. Ülkemizde Trakya, Orta Anadolu, Batı Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde 4 alt türünün yaşadığı tespit edilmiştir. Yaşam alanları sürekli tahrip edildiği için soyu tükenme tehlikesi altındadır. Ortalama yetişkin bir benekli kaplumbağanın boyu 20 cm, kuyruğu 8 cm, ağırlığı da 1 kg civarındadır. Hem karada, hem sularda gelişen larvalar, balıklar, yumuşakçalar ve küçük kabuklularla beslenir.

                Yorum

                • eerol
                  Banned
                  • 06-11-2004
                  • 8682

                  Konu: hayvanlarımız



                  Sini kaplumbağası (Caretta caretta): Denizlerde yaşar.Yumurtlamak haricinde karaya hiç çıkmaz.Sırt tarafı kırmızımsı kahverengi alt tarafı ise beyazımsı açık sarı renklidir. Bacakları yüzmeye yarayacak biçimde kürek biçimi almıştır ve dış kenarlarında en fazla 2 tırnak bulunur.Oksijeni havadan almasına ramen uzun süre su altında kalabilir. Yumurtalarını gece kumsallarda açtıkları çukurlara gömerler.Bir defasında 100 yumurta bırakabilir.(162'ye kadar tespit edilmiştir.) Yavrular 2 aylık kuluçka döneminden sonra gece vakti yumurtadan çıkarak denize giderler.
                  Akdeniz sahillerine yayılmıştır. En önemli yumurtlama bölgeleri Belek, Anamur, Köyceğiz, Dalyan sahilleridir. Belek kıyıları, Caretta caretta'ların Akdeniz'deki ikinci (Yunanistan'ın Zakintos adasının ardından) ve Türkiye'nin en büyük yumurtlama alanıdır. 2006 yılı içinde Belek'te ise 1000 civarında, Anamur'da 500'ün üzerinde yuva tespit edilmiş ve koruma altına alınmıştır. Kabuk boyları 1 metre kadar büyüyebilir. Balıklar, kabuklular ve su canlıları (özellikle deniz anaları) ile beslenir.
                  Yaklaşık 105 milyon yıldır yeryüzünde olduklarını düşünülmektedir. İnsanoğlunun yerleşme ve çoğalma kapasitesi sayesinde bugün sayıları giderek azalmaktadır. Nesli tükenme tehlikesi altında olduğu için koruma altındadır.

                  Yorum

                  • eerol
                    Banned
                    • 06-11-2004
                    • 8682

                    Konu: hayvanlarımız



                    Yeşil kaplumbağa ya da yeşil deniz kaplumbağası (Chelonia mydas), Chelonia cinsi içindeki tek tür olan bir deniz kaplumbağasıdır. 200 kg ağırlığa, 1-1,5 metre uzunluğa erişebilir ve bu ölçülerle, sert kabuklu kaplumbağalar içinde en büyük olandır. Tropik, tropik altı ve bazı daha ılıman denizlerde dağılım gösteren yeşil kaplumbağa, bu adını erişkin bireylerin alglerden zengin beslenmesine bağlı olarak bedenlerindeki yağ dokusunun yeşil renkli olması nedeniyle almıştır (İng., green sea turtle).
                    Dişi bireyler, yumurta bırakmak için, tipik yuvalanma kumsallarına çıkarlar. Ayrıca, bu türün bireylerinin soğuk kanlı (ektotermik) bedenlerini ısıtmak için kumsallara çıktığına da sıkça rastlanır. Bunlar dışında, yeşil kaplumbağa tamamen bir deniz kaplumbağasıdır.
                    Sırtı gri kahverengi üzerine sarımsı kahverengi lekelidir alt kabuğu ise beyazımsı sarı renk olur. Bacak kenarlarında tek tırnakları vardır. Eti lezzetli olduğu ve yendiği için çorba kaplumbağası da denilir. Bu yüzden sayıları çok azalmıştır. Gece kumsallarda açtıkları çukurlara 200 den fazla yumurta bırakabilirler.
                    Çok nadiren Karadeniz'de de görülebilenn bu canlı tüm Akdenize yayılmıştır. Türkiye'de yalnızca Hatay, Mersin ve Adana sahillerinde yumurtlarlar. Kabuk boyu 140 cm ye kadar ulaşabilir. Erginleri deniz bitkileriyle yavrular ise hayvansal besinlerle beslenir.

                    Yorum

                    • eerol
                      Banned
                      • 06-11-2004
                      • 8682

                      Konu: hayvanlarımız



                      Deri sırtlı deniz kaplumbağası (Dermochelys coriacea), 2 metreye ulaşabilen boyu ve 600 kilograma varabilen ağırlığıyla, yaşayan en büyük kaplumbağadır. Tüm tropikal ve tropik altı okyanuslarda bulunan deri sırtlı deniz kaplumbağası( kısa: DSDK ), Dermochelys cinsi ve Dermochelyidae familyası içinde varlığını sürdüren tek türdür.
                      Deri sırtlılar, yalnızca büyüklükleriyle değil, kabuklarının temelde bağ dokudan oluşması ve kendi boyutlarındaki bir sürüngenden beklenebilecek olanın üç katı kadar metabolizma hızına sahip olmaları gibi eşsiz özellikleriyle de diğer deniz kaplumbağalarından ayrılırlar.

                      Fiziksel özellikler

                      Büyüklük

                      DSDK, varlığını sürdüren tüm kaplumbağa türleri içinde en büyük olanıdır:
                      • Boyunun uzunluğu 2 metreye, ağırlığı ise 600 kilograma ulaşabilir.
                      • Ön yüzgeçleri hem gövdeye oranla, hem de boyutları açısından, diğer deniz kaplumbağalarına göre çok daha büyüktür; erişkinlerde, uçtan uca uzunluk 270 santimetreyi bulabilir.
                      Dünyanın en büyüğü olarak kaydedilen DSDK, Galler'in Gwynedd bölgesindeki Harlech kasabası kumsalına Eylül 1988'de vurmuş, balık ağlarına takılarak boğulmuştur. 2,74 metre boyu ve 914 kilogram ağırlığı olan bu deri sırtlının, kaydedilmiş en yaşlı kaplumbağalardan biri olduğu düşünülmektedir. O günlerde hayvanın 100 yaşında olduğundan sözedilse de, deri sırtlılar için henüz kesin yaş belirleme teknikleri geliştirilmemiştir. Erken dönemdeki büyüme hızları da yüksek olduğu için, erişkin bireyler bile diğer kaplumbağa türleri kadar yaşlı olmayabilir.

                      Kabuk


                      Yumurta bırakmak için gece kumsala çıkmış bir deri sırtlı deniz kaplumbağası (Dermochelys coriacea).


                      DSDK'nın kabuğunda, diğer kaplumbağaların kabuğunda bulunan kemiksi levhalara (skutum; Lat., scutum) rastlanmaz; bu türün kabuğu, temel olarak, bağ dokudan oluşur.
                      Hayvanın düz yüzeyli, siyahımsı ve açık renk beneklerle bezeli sırt kabuğunda, baştan kuyruğa doğru uzanan kabarık çizgiler bulunur. Sırt kabuğunun karın kabuğuna ulaşması da diğer kaplumbağalardaki gibi sert bir açıyla olmaz: iki kabuk yumuşak bir şekilde yuvarlanarak birleşir ve hayvana yarı silindir biçimli bir görünüm kazandırır.


                      Baş

                      DSDK'nın, denizanalarını ısırmasına yardımcı olacak şekilde, özellikle kıvrık bir gagası vardır. Boğazında bulunan arkaya dönük ve kancamsı çıkıntılar da avını yutmasını kolaylaştırır. Ancak bu kancalar, deniz kirliliği ile birlikte artan naylon torba ve benzeri nesnelerin takılmasıyla, ölüme varan sıkıntılara da neden olmaktadır:
                      • Deri sırtlılar, sindirilmesi mümkün olmayan naylon torbaları denizanası zannederek yutarlar. Geri çıkaramadıkları torbaların boğazlarını tıkaması sonucu beslenmeleri bozulur ve sonunda ölürler.
                      • Ölü deri sırtlılarda yapılan incelemelerde, midelerinde naylon torbalara, sert plastik parçalara ve misinalara rastlanmıştır.

                      Fizyoloji

                      DSDK'nın metabolizma hızı, kendi boyutlarındaki bir sürüngenden beklenenin yaklaşık üç katıdır. Yüksek metabolizma hızı, derisindeki ters akımlı ısı değiştirici damar sistemi, yağlı gövdesinin sağladığı yalıtım ve büyük kütlesinin de yardımıyla, DSDK beden ısısını çevresindeki sudan 18°C'ye varan farklarla daha yüksek tutabilmektedir. Bazı bilimciler, DSDK'nın bir memeli gibi kendi beden ısısını üretebilme kapasitesine sahip olduğunu öne sürerler. Ama genel olarak sürüngenler soğuk kanlı canlılar olarak tanımlanırlar ve DSDK'nın da farklı olmadığı düşünülür.

                      Dağılım ve yaşam alanı

                      Deri sırtlıları Atlas, Pasifik ve Hint Okyanusları'nda; kuzeyde Labrador, Alaska ve Norveç'ten, güneyde Şili, Arjantin, Güney Afrika Cumhuriyeti ve Yeni Zelanda'nın güney uçlarına kadar geniş bir alanda görmek olasıdır. Yaz aylarında:Genelde derin suları tercih etseler de çoğunlukla karadan görülebilirler. Yaz aylarında, en çok, deniz taşıtlarının pervaneleri ile yaralandıkları Long Island Boğazı'nda olmak üzere, yüzeye yakın güneşlendiklerine rastlanır.

                      Beslenme

                      Deri sırtlıların temel gıdaları denizanalarıdır, ama başka deniz bitki ve hayvanlarını da yerler.
                      Büyük deri sırtlılar her yıl Körfez Akıntısı'nı izleyerek Karayipler'den Birleşik Krallık'a, oradan da Avrupa'ya kadar uzun bir yolu, denizanası ile beslenebilmek için katederler.

                      Üreme

                      Üreme olgunluğuna on yaşından sonra ulaşan deri sırtlılar, -yumurtadan çıktıktan sonra denize ulaşan erkek bireyler bir daha hiç çıkmadıkları için-, her zaman denizde çiftleşirler. Her 3-4 yılda bir çiftleşen dişi bireyler ise yumurtalarını bırakabilmek için, kendilerinin de yumurtadan çıktıkları kumsallara giderler. Bir dişi, üreme mevsiminde yaklaşık dokuzar gün arayla toplam 10 kereye kadar kuluçkaya yatabilir.
                      Üremeye elverişli olduğunu belirtebilmek için muhtemelen feromon salgılayan dişi DSDK ile karşılaşan erkek, dişinin kendisini kabul edip etmediğini anlamak için baş hareketleri, burun sürtme, ısırma, yüzgeç hareketleri gibi davranışlarla dişiye yaklaşır. Dişi erkeği kabul ederse, diğer deniz kaplumbağalarında olduğu gibi erkek arkadan dişinin üzerine çıkar ve iki bireyin cinsel uzuvları kenetlenir; döllenme, dişinin içinde gerçekleşir.
                      Genellikle, bir dişi birden fazla erkek ile çiftleşir. Dişinin çok eşli çiftleşmeye yönelik evrimi;
                      • erkek kısırlığının ve sperm azlığının engellenmesi,
                      • dişinin yüksek kaliteli spermleri seçebilmesi,
                      • yavrular arasındaki genetik çeşitliliğin artması
                      gibi nedenlerle gelişmiş olabilir. Ancak çalışmalar, çok eşliliğin deniz kaplumbağalarında başarılı döllenmeyi azalttığını göstermiştir.
                      Bahsedilen çiftleşme şekli çeşitli güçlükler ve tehlike içerir:
                      • Bazen, kabukların engel olması nedeniyle, cinsel uzuvların kenetlenmesi aşamasına geçiş güçleşir.
                      • Çiftleşmek için çok istekli olan ve eş bulabilmek için uzun süre su altında kalan erkek, eşini bulup çiftleşmeyi tamamlayıncaya kadar, su altında yaklaşık bir saat daha havasız kalmak durumundadır.
                      Zigotun bölünmesi, döllenmeden sonraki birkaç saat içinde başlar ama gastrula evresine ulaşıldığında, dişinin yumurtaları bıraktığı süre boyunca harekete karşı çok duyarlı olan embriyonun gelişimi durur. Yumurtaların bırakılmasından kısa süre sonra embriyonun gelişimi kaldığı yerden devam eder ama kuluçka döneminin, embriyo zarlarının geliştiği ilk 20-25 günü boyunca, yuvadaki embriyoların harekete aşırı duyarlılığı ve buna bağlı yüksek ölüm olasılıkları devam eder. Bu dönemi, organlarda ve bedende yapısal farklılaşma (organogenez) dönemi izler. Diğer bazı sürüngenlerde olduğu gibi, deri sırtlılarda da gelişmekte olan yavruların cinsiyetini yuvanın ortam sıcaklığı belirler.
                      Deri sırtlıların yumuşak kabukları kayalık zeminde zarar görmeye açık olduğu için, yuvalandıkları kumsallardaki kum yumuşak olmalıdır. Ayrıca, kumsalın denize olan eğimi de dar açılı olmalıdır, aksi halde, kumlar erozyona uğrayarak denize akar ve kaplumbağalar da bundan zarar görebilir. Dişiler, gelgit hattının üst sınırından daha yukarıda, yüzgeçleriyle bir yuva kazıp, içine yaklaşık 110 tane yumurta bırakırlar. Yumurtaların yaklaşık 70 tanesi büyük ve doğurgan, geri kalanı ise küçük ve kısırdır. Yuvayı yeniden dikkatle kapatan dişi, üzerindeki kumları da gelişigüzel dağıtarak, yumurtaları saldırganlardan saklamaya çalışır.
                      Yaklaşık 60 günlük sürenin sonunda, kumun altındaki yumurtalar çatlamaya başlar. Gecenin gelmesiyle birlikte, yumurtadan çıkmış olan yavrular üzerlerindeki kumu kazarak yüzeye çıkıp denize yönelirler. Denize ulaşan yavrular, genellikle erişkinliğe ulaşana dek bir daha görülmezler ve hakkında çok az şey bilinen bu süreci de çok azı tamamlayabilir:
                      • Yavruların çoğu, henüz denize bile ulaşamadan, kuş, sürüngen ve benzeri avcılara, önemli bir kısmı da denizdeki çeşitli hayvanlara yem olur.
                      • Eğer yerleşim yerlerinin ışıkları görülüyorsa, yuvadan çıkan yavrular bu ışıklara ve denizden uzağa yönelerek, şu ya da bu şekilde mutlak ölüme giderler.
                      Deri sırtlıların, bulundukları okyanuslara göre yuvalandıkları yerler şöyledir:
                      Tehditler ve koruma

                      Erişkin deri sırtlılar büyük hayvanlar oldukları için, doğal düşmanları pek yoktur. Daha çok yumurtalar ve yumurtadan yeni çıkmış yavrular saldırıya açık olurlar:
                      • Kuşlar, köpekler ve diğer fırsatçılar yuvaları kazarak yumurtalarla beslenirler.
                      • Yumurtadan yeni çıkmış yavrular ise, hem yuvadan denize ulaşmaya çalışırken hem de denizin içinde, çeşitli avcılara av olurlar ve çok azı erişkinliğe ulaşabilir.
                      İnsanların kumsallardaki varlıkları deri sırtlıları çeşitli şekillerde tehlikeye atar:
                      • Porto Riko, çevre adalar ve muhtemelen de başka yerlerde, yasak da olsa DSDK yumurtaları toplanmaktadır.
                      • Kumsalların imarı, deri sırtlıların yuvalanmak için ihtiyaç duyduğu yaşam alanlarını bozar; gelişen yerleşimlerin ışıkları, yumurtadan yeni çıkan yavruların şaşırıp denizden uzaklaşmasına neden olur.
                      • Kumsalların insanlar tarafından kullanılması ile yuvalar bozulabilir, yumurtalar ve yenidoğan yavrular ezilir ya da yumurtalar yenidoğanların yüzeye çıkamayacağı derinliklere gömülebilir.
                      • Meraklı insanlar, yuvalamakta olan dişileri rahatsız edebilir.
                      Denizdeki erişkinlere karşı tehditlerin de tamamı insanlara bağlıdır:
                      • Plastik, lastik, zift, akaryakıt ve diğer sentetik maddeleri yutan erişkin deri sırtlılar ciddi şekilde yaralanmakta ya da ölmektedir.
                      • Özellikle sığ sularda, teknelerle çarpışmaya bağlı olarak çok sayıda DSDK kaybedilmektedir.
                      • Ticari balıkçılıkta kullanılan misina, , ip ve kablo gibi malzemeler, deri sırtlıların boğulmasına yol açmaktadır. Her ne kadar ağlarda kaplumbağa dışlama düzenekleri bulunmak zorundaysa da bu düzenekler erişkin deri sırtlılar gibi büyük hayvanların kaçmasını her zaman sağlayamaz. ABD'nin Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesi (National Oceanic and Atmospheric Administration, NOAA), her yıl yaklaşık 640 DSDK'nın ticari balıkçılığa bağlı olarak öldüğü tahmininde bulunmaktadır.
                      • Porto Riko'nın bazı bölgelerinde, yasa dışı olmasına rağmen, diğer kaplumbağa türleri için denize ağ atılmaktadır. DSDK avı için olmasalar da zaman zaman deri sırtlılar da bu ağlara yakalanırlar.

                      Yorum

                      • eerol
                        Banned
                        • 06-11-2004
                        • 8682

                        Konu: hayvanlarımız



                        Tuatara, kertenkeleye benzeyen ve diğer sürüngenlerle kıyaslandığında oldukça uzun ömürlü olan bir canlıdır.
                        Tuatara'yı diğer sürüngenlerden ayıran özelliği başının üzerinde ince bir deriyle kaplı üçüncü bir göz bulunmasıdır. Tuatara üzerinde araştırma yapan bilim adamları bu üçüncü gözün görme işlevinin olmadığını bulmuşlardır. Tuataralar'ın bu gözleri, güneşin pozisyonundan yola çıkarak yön bulmak için kullandıkları bir pusula gibi çalışmaktadır. Bundan başka sürüngenler çoğunlukla hareket edebilmek için en az 20 °C'lik bir ısıya ihtiyaç duyarlar. Tuataralar ise soğuk havaya pek aldırış etmez, diğer birçok sürüngenin dayanabildiği bir sıcaklık olan 110 °C'den çok daha düşük sıcaklıklarda bile rahatlıkla avlanabilirler.

                        Yorum

                        • eerol
                          Banned
                          • 06-11-2004
                          • 8682

                          Konu: hayvanlarımız



                          Kertenkele, (Lacertilia) alt takımının, özellikle özkertenkelegiller (Lacertidae) familyası türlerinin genel adı.
                          Kertenkeleler alt takımının; özkertenkelegiller, gekogiller, varangiller, agamagiller, iguanagiller, boncuklukertenkelegiller, köryılansıgiller gibi familyaları vardır. Kertenkelelerin bugün dünya üzerinde 3000'den fazla türü mevcuttur. Soğuk iklime fazla dayanıklı olmadıklarından genel olarak çöllük bölgelerde ve tropikal kuşakların kurak kısımlarında çok boldur. Yer altında, ağaçlar üzerinde yaşayanları olduğu gibi, havada uçanları, suda yüzenleri, renk değiştirebilenleri de boldur.
                          Uzunca ve yuvarlakça olan vücutlarının üzerleri pullu veya pürtüklüdür. Çoğunlukla dört ayaklı ve pekazı iki ayaklı veya tamamen ayaksız olurlar. Her ayakta beşer adet parmak ve uçlarında gelişmiş tırnakları bulunur. Karın pulları sırt ve yanlarda olanlardan daha iridir.
                          Kertenkelelerin büyük çoğunlunda göz kapakları vardır ve çoğunda hareketlidir. Gekogillerde ve Amerika'da yaşayan Xantusiidae familyasının bireylerinin ise göz kapakları, kenarlarından birleşmiş olup, saat camı gibi saydam ve hareketsizdir. Yine Scincidae familyasından Ablepharus cinsi ve Lacertidae familyasından Ophisops cinslerinde gözkapağı birleşmiş olup sabittir. Yer altında yaşayan türlerin haricindekilerin dışkulak delikleri mevcuttur. Bazılarının ağaçlara asılmaya yarayan ince uzun ve kuvvetli kuyrukları vardır.
                          Kertenkelelerin kuyrukları koptuğu zaman bir ayı geçmeyen bir zaman içinde yeni bir kuyruk meydana gelir. Yalnız bu yeni yetişen eskisi gibi olmayıp pul, renk ve yapı bakımından farklıdır. İlk kuyruktaki gibi omurgalar yoktur. Yeni kuyruğa kıkırdak dokusundan bir yapı destek olur. Bunda pullar gayri muntazam olup derideki desen meydana getiren boyalar da yoktur. Kuyruk kopmadan kırılırsa o yerden yeni bir kuyruk uzar. Böylece çatal kuyruk meydana gelir.
                          Böcek, akrep, çokbacaklılar ile beslenen kertenkelelerin kasla hareket eden ileriye uzanan dilleri, avları yakalamada en büyük silahlarıdır. Dil üzerindeki yapışkan tükrük, avı yakalayıp bırakmamada yardımcı olur. Çene içerisine oturtulmuş dişleri vardır.
                          Dişiler, yazın toprağın içine veya bir taşın altında çengel tırnaklı ayaklarıyla açtıkları çukurlara yumurtlar. Kış mevsiminde deliklerinin içinde ilkbahara kadar kış uykusuna yatarlar. Soğukkanlı olduklarından taşlar üzerinde güneşlenmeyi severler. Yakınlarından geçen böceklere saldırarak beslenirler. Renkleri yaşadıkları ortamlara uyduğundan kolay fark edilmeyip, yırtıcı kuş ve yılanlardan kolayca kurtulurlar. Tehlike anında kuyruklarının son kısmını kopararak hızla bir yarığın içine dalıp gözden kaybolurlar. Böcek ve kurtlarla geçindiklerinden insanlar için faydalı sayılırlar.
                          Amerika'da yaşayan kuyrukları küt Helodermatidae familyasının iki türü mevcuttur. Derileri boncuk biçimli yuvarlak pullarla kaplı olduğundan boncuklu kertenkele olarak da bilinirler. Uzunlukları bir metreyi bulur ve her iki tür de zehirlidir. Ancak zehir iletim mekanizmaları fazla gelilmemiş olduğundan insanlar için fazlaca tehlike arz etmezler.

                          Yorum

                          • eerol
                            Banned
                            • 06-11-2004
                            • 8682

                            Konu: hayvanlarımız



                            Penguen, Spheniscidae familyasını oluşturan, uçamayan, dimdik durabilen, perde ayaklı deniz kuşları.
                            Güney Kutbu, Yeni Zelanda, Avustralya, Güney Amerika, Güney Afrika ve hatta Galapagos kıyılarında yaşarlar. Kuzey Kutbunda bulunmazlar. Büyüklük bakımından 30 - 105 cm. arasında değişik 17 kadar türü bilinmektedir. En irileri olan İmparator penguen 45 kg. ağırlığa ulaşır. Sıcak bölgelere doğru gidildikçe boyları küçülür. Denizlerdeki kabuklular, balık ve mürekkepbalıkları ile beslenirler. Tüyleri kuş tüylerine hiç benzemez. Sırtları siyah veya gri, karın kısımları beyaz ince pulsu tüylerle örtülüdür. Türler birbirinden, başlarındaki renkli tüyleriyle ayrılır. Kuyrukları kısa ve ayakları vücutlarının gerisinde olduğundan rahatlıkla dimdik ayakta durabilirler. Denizde, saatte 10 deniz mili hızla yüzebilirler. Hatta gerektiğinde bu hızlarını iki katına çıkarabilirler.
                            Kanatları uzun telek tüylerinden yoksun olup, kırılmadığı için uçmaya yaramaz. Buna karşılık yüzerken çok kuvvetli yüzgeç vazifesi görür. Penguenler, buz üzerinde sıçrar ve çok iyi kayarlar. Göğüslerinin üzerinde yatarak yüzgeç kanatlarının yardımıyla kızak gibi kayarak, karada birkaç yüz kilometre içeriye kadar girebilirler. Yalnız üreme mevsimlerinde yumurtlamak için karaya çıkarlar. Vücutlarını örten sık tüyler ve deri altlarındaki kalın yağ tabakaları ile Antarktika 'nın sıfırın altındaki dondurucu soğuklarından korunurlar. Vücut ısılarını ayarlayan otomatik bir mekanizmaya sahiptirler. Gerektiğinde kan damarlarıyla deriye giden kanı azaltarak, yükselterek ve tüylerini dikleştirerek vücut sıcaklıklarını kontrol ederler.
                            Güney Kutbu penguenleri 40°C'lik vücut ısılarıyle -40°C'lik Antarktika soğuğuna uyum sağlarlar. Vücutlarındaki tüy, yağ ve besinlerden elde ettikleri enerji ve kontrol mekanizmalarıyla 80°C'lik ısı farkına dayanırlar.
                            Antarktika 'nın kral penguenleri günde ortalama 140 defa suya dalarlar. Bunun ancak yüzde onunda av yakalayabilirler. Tüy dipleri deriye yakın kısımda ısıya karşı yalıtkan bir iç tabaka meydana getirerek vücudu soğuktan emniyetle korur.
                            Bazı türler, kuluçka dönemlerinde dört aya yakın bir zaman açlığa dayanırlar. Bu devrede ağırlıkları yarı yarıya düşer. Antarktika dışında yaşayanların, su akıntıları ve yüzen buzlarla Güney Kutbu 'ndan geldikleri sanılmaktadır.
                            Üreme devrelerinde bir kısmı yanyana yuvalar kurarak yüzbinlerce bireyden hasıl olan kuluçka kolonileri meydana getirir. Yuva yapanlar 2 - 3 yumurta yumurtlar. İmparator (Aptenodytes forstei) ve kral penguen (Aptenodytes patagonica) ise yuva yapmaz, birer yumurta yumurtlar ve tek yumurtalarını ayakları üzerinde ve karınlarının altındaki gerçek kuluçka derisinin altında muhafaza ederek soğuktan korur. Yuva yapanların erkekleri, dişilerine çakıl taşları hediye ederek kur yapar. Dişi, karlar eridikçe bu taşlarla yuvasının seviyesini yükseltir. Erkek ve dişi sırayla kuluçkaya yatar. Kuluçka devresinde bir şey yemezler. Yavrular anne ve babaları tarafından birlikte bakılır ve ısıtılır.
                            Penguenler insandan kaçmadıkları için, yağlarından istifade etmek isteyenler tarafından çok miktarda avlanarak tüketiliyor. Çıkarılan kanunlarla nesilleri korunmaya çalışılıyor. Dünyanın birçok hayvanat bahçesine de uyum sağladıkları görülmüştür.

                            Yorum

                            • eerol
                              Banned
                              • 06-11-2004
                              • 8682

                              Konu: hayvanlarımız



                              Papağan, Psittaciformes (papağansınlar) takımını oluşturan kıvrık gagalı, etli ve kalın dilli, parlak tüylü, sıcak yerlerde yaşayan kuş türlerine verilen ad.
                              Afrika, Amerika, Asya ve Okyanusya'nın tropikal orman bölgelerinde yaşarlar. Hepsi canlı parlak tüylü ve kıvrık gagalıdır. Kafaları büyük, boyunları kısa, taklit kabiliyetli zeki kuşlardır. Ayaklarını bir el gibi rahatça kullanır. Genellikle meyve ve tanelerden meydana gelen besinlerini ayaklarıyla kavrayarak gagalarına götürürler. Gaga o kadar kuvvetlidir ki, en çetin cevizi bile bir darbede kırabilir. Bir metre boyuna ulaşan Amerika ara'sı bir defada insan parmağını koparabilir. Kalın ve kıvrık üst gaga hareketlidir. Alt gaga ise yiyecekleri kırmada tabla vazifesi görür. Dil, kalın ve etlidir. Aynı zamanda dokunma organı görevini de yapar.
                              Papağanlar tırmanıcı kuşlardır. Ayakları kısa ve ikisi önde, ikisi arkada olmak üzere dört parmağa sahiptir. Ön parmakların dipleri kısa bir zarla birbirine bağlıdır. Arkaya yönelik birinci ve dördüncü parmak geriden kavrar ve gaganın yardımı ile çeviklikle tırmanabilir. Tırmanma anında gagalarını üçüncü bir ayak gibi kullanma özelliklerinden dolayı en iyi tırmanıcı kuşlar olarak kabul edilirler.
                              Papağanlar tabii halde ağaçlarda yaşarlar. Ancak insan sesini ve melodileri ezberleyerek tekrarlama kabiliyetlerinden dolayı, birçok evde kafeslerde beslenirler. Yuvalarını ağaç kovuklarına, kaya yarıklarına yaparlar. Eşler birbirlerine bağlıdır. İri yapıda olanların dişileri yılda 2-3, küçükleri ise daha çok yumurta yaparlar. Çeşitlerine göre tomurcuk, çiçek, meyve ve tohumlarla beslenirler. Bu arada hayvansal besin alan birkaç tür de mevcuttur.
                              Papağanların kanatları nispeten kısadır. Bununla beraber, Yeni Zelanda papağanı hariç hepsi iyi uçucudur. Genelde çift veya grup halinde çığlık çığlığa uçarlar. Avustralya'da yaşayan kakadular, binlerce fertten meydana gelen sürüler halinde seyahat ederler. Beslenirken veya dinlenirken çok sakindirler. Yeşil renklileri o kadar iyi kamufle olur ki, çoğu zaman farkedilmezler. Tüyleri yeşil hakim olmak üzere kırmızı, mavi, sarı, beyaz ve siyah olabilir. Ortalama ömürleri 70 yıl kadar olan papağanların 315'ten fazla çeşidi vardır. Tarım ürünlerine olan ziyanlarından dolayı bol avlanmaktadırlar. Esaret hayatına rahat alıştıklarından kafeste kolayca beslenebilirler. Fakat öldürücü papağan hastalığını (psittakoz) insana bulaştırdıklarından zararlı olabilirler. Yeni bir kelimeyi öğrendikleri zaman memeliler gibi mükafat beklemezler. Verilecek cezadan da anlamazlar. Eğitimleri sabır ister. Kafeslerine çiğnemeleri için ağaç parçaları koymak faydalıdır.
                              Gülünç davranışları, sevimliliği, şakacılığı ve konuşma taklit kabiliyeti papağanı yüzyıllarca aranan kafes kuşu yapmıştır. Yalnızlık çeken uzun yol denizcilerine ideal arkadaş olmuştur. Kafestekiler 30-40 yıl yaşayabilir. Elli yıl yaşayanları görülmüştür.
                              En tanınmış konuşan türü jako'dur. Erkeği dişisinden daha iyi konuşur. Çok kuvvetli hafızaları sayesinde öğrendikleri kelimeleri manasını bilmeden tekrar ederler. Tabiatta hürken, insanlarla hayvanları taklit etmedikleri tetkik edilerek anlaşılmıştır.
                              Papağanlar dil yapısına göre iki ana gruba ayrılır:
                              1. Ceviz ve meyveyle beslenen düz ve kaygan dilliler.
                              2. Bitki özüyle beslenen fırça dilliler.

                              Yorum

                              • eerol
                                Banned
                                • 06-11-2004
                                • 8682

                                Konu: hayvanlarımız



                                Kakadu, Cacatuidae familyasını oluşturan doğal olarak Malakka Yarımadasın'dan Solomon adalarına kadar uzanan bölgede ve Avustralya'da bulunan türlere verilen ad.
                                On yedi türden oluşan bu papağanların çoğu vücutlarına serptirilmiş kırmızı ya da sarı renkleri dışında beyaz, bazıları siyah renklidir.
                                Kıvrık ve sağlam gagaları kabuklu yemişleri kırmaya, kökleri bulup çıkarmaya ya da ağaç kabuklarının altındaki böcek larvalarını avlamaya yarar. Solucana benzeyen dilleri beslenmelerine yardımcı olur.
                                Kakadular ağaç tepelerinde yaşar ve ağaç kovuklarında barınır. Gürültülü geniş sürüler halinde tarla ürünlerini yağmalayarak zarar verdikleri de olur.
                                Kakadular çok çeşitli sesler çıkarabilir. Islık çalarlar ve telefon çalması ,insan sesi gibi sesleri taklit edebilirler. İyi konuşabilme yeteneğine sahip olanlarına ender olarak rastlanır. Bazıları 50 yıldan fazla yaşar.

                                Yorum

                                İşlem Yapılıyor