Biyografiler(Yaşam Öyküleri)...Sürekli Güncel

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • fuga
    Senior Member
    • 27-08-2004
    • 6397

    Konu: Biyografiler(Yaşam Öyküleri)...Sürekli Güncel

    Bill Gates ( 1955) </B>



    1955 yılında doğdu. Amerikalı girişimci Gates iki kişilik şirketini (Microsoft) başta gelen bir Bilgisayar Software (Yazılım) şirketine dönüştürdü. Gates 20. yüzyılın son döneminde en başarılı şirket patronlarından biri oldu. Seattle/Washington'da avukat bir babayla öğretmen bir annenin oğlu olarak dünyaya gelen Gates, henüz oniki yaşındayken özel bir okulda ilk informatik (bilişim) kurslarına gitti. Okul arkadaşı Paul Allen ile birlikte boş zamanlarını çoğunlukla bilgisayar programları üzerinde çalışarak geçiriyordu.

    Yakınlarındaki bir şirketin büyük bilgisayarını para ödemeden kullanabilmek için, iki arkadaş kullanıcılar için yazılım hatalarını arayıp buluyorlardı. Bu şekilde bilgisayar konusunda uzmanlaşan öğrenciler, 1972'de ilk şirketlerini (Traf-O-Data) kurdular. Bu şirket bir trafik sayım ve kontrol sistemi için programlar üreterek hemen 20.000 dolarlık satış yaptı. Gates bundan bir yıl sonra TRW adlı silah işletmesinde staj gördü, ardından da babasının önerisi üzerine Harvard Üniversitesi'nde hukuk eğitimi almaya başladı.
    Kişisel bilgisayarlar 70'li yılların ortasında henüz gelişimlerinin ilk aşamasında bulunuyorlardı. MITS şirketinin Altair adını verdikleri en önemli modeli henüz standart bir kullanma programına sahip olmayıp ancak tamamlanmamış bir işletme sistemine sahipti. Gates ve Allen'ın, Altair için 1964'te geliştirdikleri program dili BASIC sayesinde bilgisayar kullanıcıları aletlerini kendileri programlayabiliyorlardı. MITS firması genç araştırmacılardan pazarlama lisansını satın alarak kendilerine sistemi daha da geliştirmeleri için sipariş verdi. Gates bunun üzerine tahsilini bırakarak Allen ile birlikte Albuquerque/New Mexico'da Microsoft adlı şirketi kurdu.

    Microsoft, kendini sebatla mikro bilgisayarlar için yazılımı geliştirmeye adayan ilk işletmelerden biridir. Aradan kısa bir süre geçtikten sonra General Electric gibi şirketler, devamlı müşterileri arasında bulunmaktaydı. Gates 1977'de, aletlerini BASIC ile donatabilmek amacıyla, Apple, Tandy ve Commodore gibi PC (Personal Computer - Kişisel Bilgisayar) üreticileriyle lisans sözleşmeleri imzaladı. Ayrıca FORTRAN, COBOL ve Pascal gibi program dillerini geliştirmekle, Microsoft'a bir üstünlük ve uluslararası pazar yolunun kendilerine açılmasını (1978'den sonra ilkin Japonya olmak üzere) sağladı. Gates 1979'da yalnızca 13 çalışanıyla yaklaşık 3 milyon dolarlık bir satış gerçekleştirebildi.

    1980'den sonra PC pazarına girip Gates'i bir PC işletme sistemi geliştirmekle görevlendirince, hızlı yükselişleri sürüp gidegeldi. Microsoft'un kısa zamanda tasarladığı MS-DOS (Microsoft Disc Operating System - Diskli İşletme Sistemi) 80'li yıllarda dünya çapında satış rekorları kırdı (120 milyon nüsha). Gates akıllıca bir öngörüyle haklarını mahfuz tutarak diğer donanım üreticilerine de satış yapabildi. Bunu izleyen zamanda giderek daha çok firma IBM ile bağdaşan aygıtları piyasaya sürünce, geliştirdikleri işletme sistemi bütün bilgisayarlar için standart hale geldi. Bu arada 1.000 çalışanı olan şirket, 80'li yılların ortasından sonra Avrupa'da şubeler kurdu. Şirketin başkanlığını yürüten Gates, tutarlı ekip çalışmasına ve katı bir performans ilkesine önem veriyordu. Bütün çalışanların performansları altı ayda bir değerlendirilmekteydi.

    Gates işletme sistemine paralel olarak uygulama programları alanında da son derece başarılı çalışmalar ortaya koyuyordu. Multiplan Çizelge Hesap Programından (1982) sonra, 1983'te ilk kez fareyi (mouse) kullanan MS-WORD adlı metin işleme sistemini başlattı. Özellikle WORD Avrupa'da çok satılırken, ABD'de Lotus 1-2-3 ve WordPerfect adlı rakipleri karşısında, ancak yavaş yavaş başarıya ulaşabildi.

    Microsoft'un yazılım alanındaki kesin başarısı, Apple şirketinin kendilerine verdikleri siparişle gerçekleşti. Macintosh adını verdikleri örnek oluşturacak nitelikteki bilgisayar için çeşitli uygulama sistemleri (örneğin WORD ve Excel) geliştirildi. Gates şirketini 1986'da anonim şirkete çevirdi. Aradan çok geçmeden yalnız kendi payının (&#37; 45) borsa değeri 1 milyar doların üzerindeydi.
    MS-DOS işletme sisteminin grafik bir iyileştirmesi olan WINDOWS'un geliştirilmesi çalışmalarına Gates 1985 yılında başlamıştı. WINDOWS'u piyasaya sürdükten (1987) üç yıl sonra bir pazarlama kampanyasıyla başarılı oldular. Microsoft bu sistemi sürekli olarak daha ileri program elemanlarıyla genişletiyordu. Gates özellikle WINDOWSu daha basit ve daha kullanışlı bir biçime sokmaya önem veriyordu. Microsoft 1993'te tartışmasız piyasanın lideriydi (yıllık ciro: 3.75 milyar dolar; borsa değeri: 20 milyar doların üstünde). Gates'in kişisel serveti yaklaşık olarak 7 milyar dolar olarak tahmin edilmektedir.

    Yorum

    • fuga
      Senior Member
      • 27-08-2004
      • 6397

      Konu: Biyografiler(Yaşam Öyküleri)...Sürekli Güncel

      Bülent Eczacıbaşı ( 1949) </B>


      Eczacıbaşı Holding yönetim kurulu ve Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TUSİAD) yüksek istişare kurulu başkanı. İlaç ve Kimya Endüstrisi İşverenleri Sendikası`nın (İEİS) yönetim kurulu başkanı.
      1949'da İstanbul'da doğdu. İstanbul Alman Lisesi'ni bitirdi. Londra Üniversitesi'nde kimya mühendisliği, Massachusetts Institute of Technology'de yüksek lisans eğitimi yaptı.
      Lafarge ve Capital International Inc. Uluslararası Danışma kurulları üyeliği, Türk Pirelli ve Türk Siemens A.Ş. Yönetim Kurulu başkanlığı görevlerini de üstlendi.
      1991-93 döneminde yönetim kurulu başkanlığı görevinde bulunduğu TÜSİAD'ın daha sonra yüksek istişare kurulu başkanı oldu.
      İngilizce ve Almanca biliyor.

      Yorum

      • fuga
        Senior Member
        • 27-08-2004
        • 6397

        Konu: Biyografiler(Yaşam Öyküleri)...Sürekli Güncel

        Cavit Çağlar ( 1945) </B>
        1945 yılında Batı Trakya Gümülcine'de doğdu.Ailesi, Gümülcine'den Bursa'ya göç etti.Lise mezunu, evli ve 3 çocuk babası.Ticari faaliyetlerini özellikle tekstil sahasında yürüttü.Nergis Holding’i kurdu.Bursa’dan DYP milletvekili seçildi. Devlet Bakanlığı yaptı. Banka ve televizyon sahalarına girdi.Bu faaliyetlerinde başarısız oldu.Halen gözaltında bulunuyor.

        GÜNDEM GÜNDEM GÜNDEM

        Çağlar, Türk polisine teslim
        Doğan Uluç
        Hürriyet 28 Nisan 2001

        Interpol tarafından kırmızı bültenle aranırken ABD'nin New York Kenti'nde tutuklanarak hakim önüne çıkarılan Cavit Çağlar, Türkiye'ye döndü. Türkiye'den giden üç Interpol görevlisinin eşlik ettiği Çağlar uçağa kelepçeli olarak bindirildi.
        New York Bölge Mahkemesi'nde kendi arzusuyla ‘‘Türkiye'ye dönmek istediğini’’ belirten Çağlar'ı taşıyan THY uçağı sabah saat 10.30'da Atatürk Havalimanı'na inecek. Etibank ve Egebank davalarında hakkında gıyabi tutuklama kararı bulunan eski bakan ve işadamı Çağlar, DGM savcısına ifade verdikten ve hakkındaki tutuklama kararı vicahiye çevrildikten sonra cezaevine konulacak.

        17 Nisan Salı gününden beri 10 gece, 11 gün tutuklu kaldığı hapishaneden çıkarılan Çağlar, dün gece Türkiye saatiyle 00:20'de Ankara'dan gelen Türk Interpol görevlileri ve dört FBI ajanı eşliğinde JFK Havaalanı'na götürüldü. Çağlar'ın, ellerinin kelepçeli olduğu ve tutuklandığından beri tıraş olmadığı gözlendi. Çağlar, ellerindeki kelepçeyi, tutuklandığı gün de üzerinde bulunan beyaz pardösünün altına gizlemeye çalıştı.

        Yolcu kalabalığının içine sokmamak amacıyla, Çağlar, ‘‘businnes class’’ salonundan doğrudan ‘‘Aydın’’ adlı THY uçağının en arka kısmına alındı. Çağlar alındıktan sonra yolcular uçağa bindirildi. Çağlar uçağın arka koltuklarına oturtuldu ve önünde iki sıra boş bırakıldı. Uçak saat 01.00'de havalandı. Çağlar'ı taşıyan uçağın sabah saat 10.30'da Atatürk Havalimanı'na inmesi bekleniyor.

        Çağlar, 5 milyon dolar kefaletle serbest bırakılması talebinin reddedilmesi üzerine Türkiye'ye gitmek istediğini bildirmişti.
        Amerikalı Yargıç, bu isteği yerinde bularak, Çağlar'ın sınır dışı edilerek Türkiye'ye gönderilmesine karar vermişti.

        Yorum

        • fuga
          Senior Member
          • 27-08-2004
          • 6397

          Konu: Biyografiler(Yaşam Öyküleri)...Sürekli Güncel

          Cem Boyner ( 23.09.2001)
          23 Eylül 1955 tarihinde İstanbul’da doğdu.Orta öğrenimini Robert Kolej’de, yüksek öğrenimini Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü’nde tamamladı.Altınyıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı olan Boyner, TÜSİAD başkan yardımcılığı ve başkanlığı yaptı. İngilizce ve almanca biliyor.İlk evliliğinden 3, ikinci evliliğinden bir çocuğu var.1995 yılında Genel Seçimlere katılan liberal eğilimli Yeni Demokrasi Hareketi Genel Başkanlığı yaptı.Bilahare aktif politikadan ayrıldı.

          ESERİ
          1975 yılında Demokrasinin İçyüzü adlı kitabını yayınladı.

          GÜNDEM GÜNDEM GÜNDEM 7 HAZİRAN 2001

          Dünya bastırıyor Türkiye değişiyor
          Hürriyet 7 Haziran 2001
          Sadi ÖZDEMİR

          Boyner Holding Murahhas Üyesi Cem Boyner, ‘‘Büyük değişimler ya halk hareketiyle, ya askeri darbe ile olur. Ya da yurt dışındaki ortaklarınızdan gelen çok ağır baskılarla. Türkiye'de değişimi dünya zorluyor. Bizim iyi olmamız halinde iyi olacak ülkeler bastırıyor, Türkiye değişiyor’’ dedi.

          Boyner Holding Murahhas Üyesi Cem Boyner, Türkiye’de müthiş bir değişim yaşandığını ve birileri istese de istemese de Türkiye'nin adeta yeniden kurulduğunu düşünüyor. Boyner'e göre yeni IMF programı, Türkiye'yi hem Maastriht hem de Kopenhag kriterlerine uyduracak. Böylece Türkiye 1. lige çıkacak ve küreselleşme sisteminde yerini alacak. New York Times'ın ünlü dış politika yazarı Thomas Friedman'ın Lexus ve Zeytin Ağacı adlı eserini ‘‘Küreselleşmenin Geleceği’’ adıyla Türkçeye de kazandıran Cem Boyner’le Türkiye ve küreselleşmeyi konuştuk.

          Sizin gözünüzden nasıl bir Türkiye görünüyor?

          - Bugün aslında h&#225;l&#225; krizin ertesi günü. Bu yüzden arada gelen şokları daha hafif atlatmamız lazım. Türkiye bu ekonomik krizi atlatacak. Herkes yaralarını saracak. Program senenin ikinci yarısından sonra beklediğimiz gibi iyi sonuçlar verirse 2002'den itibaren yepyeni ve geri dönüşü olmayan bir sürece girmiş oluruz. Maastriht, Kopenhag ve IMF programını yanyana koyduğunuz zaman ortaya çıkıyor ki yeni bir Türkiye kuruluyor. O kadar müthiş birşey oluyor ki bunu iyimserlik ve heyecanla karşılamalıyız. O kadar müthiş bir Türkiye kuruluyor ki 2 sene sonra inanamayacağız. Çünkü Türkiye hep gelip sıkışmıştı. Çıkamıyordu o delikten. Çıkarken kafası gözü yarıldı. Bu krizin tekrarı olmayacak.

          Türkiye'nin bu değişimi küreselleşmeye çok bağlanıyor. Küreselleşmenin etkisini siz nasıl tarif edersiniz?

          - Thomas Friedman (ekonomiler büyürken siyaset küçülüyor) diyor. Çok önemli tesbit. Paranın, malın teknolojinin serbest hareketi bütün duvarları yıktı. Duvarlar varmış gibi mücadele ettiğimiz zaman, Türkiye'ye para girecekse girmez. Teknoloji girecekse girmez. Şimdi dünyanın birinci liginin standartları kendi ülkenizde gerçekleştirmek zorundasınız. Dünyada hangi ülke var ki demokrasi iyi ekonomik durumu kötü olsun.

          HALK DESTEKLİYOR

          Türkiye'deki değişimi hangi güç gerçekleştiriyor?

          - Büyük değişimler ya halk hareketiyle, ya askeri darbe ile olur. Ya da yurt dışındaki ortaklarınızdan gelen çok ağır baskılarla.. Bu yüzden Friedman da ‘‘Globalisation ile Revolution’’u birleştirdi ve ‘‘Globalotion’’ dedi. Dış dünyadan size yatırım yapmış şirketler, sizinle ilgili yatırımlar yapmış, sizinle barışık olan, sizin iyi olmanız halinde iyi olacak, hasta olmanız halinde kendisine zarar gelecek ülkeler var. Çüzüm listesinden problem listesine geçtiğiniz zaman başlarına dert olacağınız ülkeler sizi değişime zorluyor. Türkiye'de yaşanan da bu.. İşin ilginç tarafı bu değişim, buna karşı direnen siyasetçinin eliyle yapılıyor. Kısacası Türkiye'de dış dünya kaynaklı bir değişim hareketi var ve halkın da buna çok hızla sahip çıktığını düşünüyorum.

          Direnişler oluyor, bunlar desteğin zayıf olduğunu göstermiyor mu?

          - Toplumun tüm kesimleri bedel ödeme sırası kendilerine geldiği zaman reaksiyon gösterecek. Bu Ankara'yı da siyaseti de etkileyecek. Bankacılık reformu, kamu bankalarının kapatılması-özelleştirilmesi.. Bunun Türkiye üzerindeki olumlu etkisi bir devrim kadar etkili olacak. Halk bunu isteseydi, bunu yapacak siyasetçiyi iş başına getirseydi.. Çok tatlı, keyifli yapılırdı. Bunu yapamadık.. O yüzden dünyanın başına dert olmamız ölçüsünde dünyanın ciddi bir zorlaması ile biz bu değişimi şu anda gerçekleştirmek durumundayız.

          ÖLMEDEN CENNET İSTİYORLAR

          Suçlu ve sorumlu sadece siyasetçiler mi?


          - Kamu bankalarında bir tarafta vatandaş var, bir tarafta da siyasetçi. Ve tabii ki herkes ölmeden cennete gitmek istiyor. Türkiye'de bir sosyal kontrat vardı. 35 milyon seçmen 6 milyon vergi mükellefi olan bir kontrat. Ben siyasetçiyi seçerim, ama hesap sormam. Kamu bankalarından beslenirim onlar beni idare eder. Bu arada kamu bankaları biraz soyulur ben de onu idare ederim. Şimdi bu sosyal kontrat dünyada karşımıza çıkan çok daha kabadayı global bir sosyal kontrat ile kafa kafaya tokuştu. Herkes tek kulağı tek gözü kapalı dolaşıyor. Niye? İyi gidiyor çünkü.. Ee gitmedi. Bir yere kadar geldi taşımıyor artık. Fakir kaldık. Dünya bizi başına bela görmekten sıkıldı. Türkiye'yi çözüm listesinin bir parçası olarak görmek istiyor. Dünyayı etkilemeye başladık. Bir bakanın ağzından çıkan sözlerin piyasaları allak bullak etmesi çok normal mi? Demek ki fitil çok kısaldı.


          Bundan sonra Türkiye'de iktidar nasıl oluşacak?


          - Artık hükümet etmenin şekli de değişti. Şimdi para basmak, vergi salmak IMF ile programa, Maastriht kriterlerine kilitlenmiş durumda. Hak hukuk ve yasalar için Kopenhag Kriterleri çerçeveyi çizmiş. O zaman Türkiye'de hükümet olmak; programı ve acil durumları kazasız belasız yönetmekten başka birşey değil. 3-4 ay bu değişimin kavgaları sürecek. Sinirlerimize hakim olmalıyız. Artık bulunduğumuz yerden ya dünyanın birinci ligine gideriz ya da gerçek bir üçüncü dünya ülkesi oluruz.. Yenisini istemiyorum derse Ankara, eskisi gibi olayım diye bir şansı yok artık. Eskisinden bin beter olmayı kabul etmek zorunda. Bu yüzden bu geri dönüşü zorlayacak bir siyasi cesaret olacağını da düşünmüyorum. Diyelim ki siyaset konuştu, konuştu olmadı. Bu defa MGK, Kopenhag kriterlerini baştan yaptıracak.

          Derviş neden solcu bilmem

          Kemal Derviş'in IMF ve Dünya Bankası referansı merkez sol fikirleriyle ya da siyaset planları ile çelişmiyor mu?


          - Aslında Kemal Derviş sol müktesabatıyla ilgili hatırlatmaları neden yapıyor onu açıkçası ben anlayamadım. Çünkü ne sol, ne de sağ satar artık. Vatandaş, (ben Almanya, İngiltere kadar müreffeh olmak istiyorum. Çocuklarımın oralardaki okullar kalitesinde okullarda okumasını istiyorum) diye düşünüyor. Referans budur. Yoksa sol ya da sağ değil. Türkiye sadece iyi yönetici arıyor. Önemli olan bugünkü önümüze konan, bizim istediğimiz, bizim alıp benimsediğimiz ekler yaptığımız, bizim yol haritamız dediğimiz haritanın gösterdiği şekilde arabayı sürecek idareciler.


          Yabancılar asrın soygununu yapacak

          Türk şirketleri değişimin, küreselleşmenin neresinde, ne yapabilir?

          - Herkes sadece kendi iyi bildiği işi yapacak. Her alanda herkesle işbirliğine girecek. Duvarlar arkasında yönetilen, korunan bir bahçenin küçük küçük parseller halinde kullanılması dönemi artık bitti. Türkiye pazarı bizden sorulurmuş gibi yaşamımızı sürdürmek mümkün değil. Bu kriz olmasaydı, bu çok güzel gidiyordu. Bu krizle birlikte toparlanamazsak asrın soygununa tanık olacağız. Türkiye'nin birikimlerinin 3 kuruşa yabancılar tarafından satın alındığı bir dönem yaşarız. Krizin Türkiye önüne koyduğu en ciddi tehdit budur. Çok önemli tercihler konuluyor iş aleminin önüne, hangi noktada olmak gerektiğine dair.

          Ciddi kan kaybettik

          Kriz sonrası özel söktörün durumunu nasıl analiz ediyorsunuz?

          - Hiç hesap etmediği yaralar aldı. Çok ciddi kan kaybına uğradı. Ve herkes şu anda yarasını sarıyor. Aslında bu değişim programının toplumun değişik kesimlerinden bu kadar destek görmesinin altında yatan da Ankara'yı önemsiz hale getirme çabası. Ekonomik kayıplar ekonomik nedenlerden olmalı, siyasi nedenlerden değil. Bu kriz atlatılacak ama bu kriz atlatıldığında bir daha olmaması için de herşey yapılmış olacak.

          Siyasette benim misyonum kalmadı

          Siyasete dönecek misiniz?

          - Siyaset yapmamak için her türlü gerekçem var. Yaptığım işi seviyorum. Ufku çok geniş. Siyasete girdiğimde Türkiye'nin nereye gitmesi gerektiğiyle ilgili bir misyonum vardı. Artık öyle bir misyona ihtiyaç yok. Çünkü Türkiye'nin nereye gideceği belirlendi. Türkiye şimdi o değişim sürecinin içinde. Geriye kala kala uygulama kaldı. Uygulama için de bana ihtiyaç olmadığını düşünüyorum. O açıdan siyasetle ilgili hiçbir talebim, planım yok.

          Yorum

          • fuga
            Senior Member
            • 27-08-2004
            • 6397

            Konu: Biyografiler(Yaşam Öyküleri)...Sürekli Güncel

            Cem Uzan


            23.11.1992 Tarihinde Hasan Celal Güzel başkanlığında kurulan YDP 23 Ağustos 2002 tarihli kongresinde ; partinin adının "Genç Parti" olarak değiştirilmesi ve genel başkanlığına Cem UZAN'ın getirilmesi kararlaştırılmıştır. 3 Kasım 2002 seçimlerinde sürpriz bir çıkış yapan GP &#37; 7,25 oy oranına sahip olmuştur

            Yorum

            • fuga
              Senior Member
              • 27-08-2004
              • 6397

              Konu: Biyografiler(Yaşam Öyküleri)...Sürekli Güncel

              Çolpan İlhan </B>
              Çolpan İlhan... Oyuncu - Yönetmen - Kostüm Tasarımcısı

              Küçük Sahne'de "Bir Sadri Alışık Tiyatrosu"

              İstiklal Caddesi'nin ünlü pasajları vardır. Her yerde tanınırlar. Örneğin, kime sorarsanız Atlas Pasajı'nı bilir. Bilmeyen de ayıp eder doğrusu. Bu ünlü pasajın, demir çerçeveli kapılarından girince bir tarafta Atlas sinemasını görürsünüz diğer tarafta ise Küçük Sahneyi. Sinema da sezonun filmleri gösterilir. Kimileri sıradandır, kimileri unutulmaz. Küçük Sahne' de ise tüm oyunlar, düş dünyasının birer kahramanlarıdır ve hepsi unutulmazdır.
              Küçük Sahne son iki yıldır, Sadri Alışık Tiyatrosu' nun oyun kahramanlarını, tiyatro izleyicisi buluşturuyor.

              Çolpan İlhan, Sadri Alışık Tiyatrosu' nun kurucusu. Ünlü oyuncunun , sanata katkısı ve emeği , eşinin desteğiyle böylece karşılığını buluyor. Tiyatro' nun bu anlamlı başlangıcının izleyiciye bir başka katkısı daha var: Çolpan İlhan' ı yeniden tiyatro sahnesinde görmek. İlhan, oyunculuğunun yanında Tiyatro' ya, özel kostümleri ile de katılım sağlıyor.

              Şimdi adı Mimar Sinan Üniversitesi olan "Güzel Sanatlar Akademisi" mezunu Çolpan İlhan. Akademi yıllarında İstanbul' da ki konservatuarın tiyatro bölümüne de devam etmiş. Akademide kurdukları bir de "Akademi Tiyatrosu" var: "Amatör bir tiyatro kurmuştuk. İlk oyunumuz da Modern Antigon'du. Ses getiren bir oyun olmuştu. Özellikle benim için. Her yerde yazıldı, çizildi ki o dönemde birer öğrenciydik yalnızca. Bu oyunun ardından Küçük Sahne' den oyunculuk için teklif aldım. Fakat talebeydim. Ailemde, oyunculuk için akdeminin bitmesini şart koşmuştu. " O yıl Çolpan' a tiyatro için "evden" izin çıkmaz. Bir sene sonra Akademi Tiyatrosu ile yeni bir oyunun hazırlıklarına başlarlar. Bu arada grup, Antigon' la Balıkesir' de düzenlenen Gençlik Festivali' ne katılır. Küçük Sahne, teklifini yineler. Aynı dönemde yönetmen Şakir Sırmalı " Kamelyalı Kadın" filminin çekim hazırlıklarını yapmakta ve genç bir kadın oyuncu aramaktadır. Yazar Orhan Hançerlioğlu' nun "Balıkesir' de böyle bir kız var" önerisi, Çolpan' ın, o yazı "Kamelyalı Kadın" olarak geçirmesini sağlayacaktır.

              'Ancak bu sefer de karşıma yine aynı sorun çıkmıştı" diyerek sürdürüyor sözlerini. "Ailem, Ağabeyim Atilla İlhan, öbür ağabeyim ve babam bir aile toplantısı yaptılar. Ve sonuçta beni mutlu etmek adına, babam izin verdi. Ama yine de önümde okulu bitirme şartı vardı." "Peki, izin vermeselerdi sinema oyunculuğu başalmayacak mıydı?" diyorum, gülümsüyor "Belki olmayabilirdi" diyor. "Böyle bir direniş gösterip, ailemi hiçe sayamayabilirdim. Çünkü biz birbirine bağlı bir aileyiz."

              Çolpan İlhan, ilk profosyenel oyununu 1957-58 sezonunda Küçük Sahne' de oynar: "Sevgili Gölge". Oyunda İlhan' a, Münir Özkul ve Uğur Başaran eşlik eder. Aynı yıl Büyükada' da "Kamelyalı Kadın' ı" çeker. Bu filmin ardından, Çolpan' ın hayatına 300' e yakın film girecektir.

              Küçük Sahne' de üç yıl boyunca tiyatro yapar sanatçı. Sonra, dağılır Küçük Sahne. Müfit Ofluoğlu ile Sabahattin Kudret Aksal' ın "Tersine Dönen Şemsiye" sini, Oda Tiyatrosu' nda sahneler. Kent Oyuncuları ile Güner Sümer' in "Yarın Cumartesi"yi yapar. "Baharın Sesi", "Nalınlar" ve "Aptal Kız"ı da Kenterler' le beraber sahneler. "Üç, dört yıl onlarla birlikte çalıştım. Sonra Kerem doğdu. Ben de bir süre tiyatroya ara verdim. Arada bir de Arena Tiyatrosu ile yaptığım bir oyun var. Bir süre sonra sinema ağırlık kazandı ve tiyatrodan koptum." Yıl, 1965' tir.

              1977-78' e kadar sinema oyunculuğu yapar Çolpan İlhan. Bu yıllarda başlayan "Türkücü" ve "****" filmleri furyası, nitelikli pek çok oyuncuyu olduğu gibi onu da sinemadan uzaklaştırır. Böylece hayatında yeni bir pencere açılacaktır: Moda "Çizimler yapıyorum. Ben, insanları çok severim. Bu işte, çok güzel iletişimler kurdum. Yaptığım işler beğenildi ve bir müşteri potansiyelim oluştu. İşimi ilerletip, butikler açtım." Bugün, tam 25 yıldır "modacı" Çolpan İlhan.

              Küçük Sahne' de Bir Sadri Alışık Tiyatrosu
              Sadri Alışık' ın hastalık dönemi bir "mücadele" olur İlhan için. Eşini kaybettikten sonra da muhakkak o' nun için birşeyler yapmak ister. Küçük Sahne, belki de bu düşünceye en uygun yerdir: "Küçük Sahne, benim için çok nostaljikti. Orada Sadri ile birlikte oynamıştık. Boştu da yani iyi değerlendirilmiyordu. Kültür Bakanlığı' na müraacat ettim. Yaklaşık iki yıldır, Sadri Alışık Tiyatrosu' nu belli bir çizgide götürüyoruz. Sadri' nin, isminin bize hem çok faydası var hem de beni mutlu ediyor. Tiyatro, Anadolu' da Sadri Alışık isminden dolayı büyük ilgi görüyor. Seyirciler, Sadri' nin kapıdaki fotoğrafını seviyorlar. Yani onlarda çok benimsediler bizi." Tiyatro' nun bir başka özelliği de Selim İleri gibi yazarların romanlarını "tiyatro teksti" haline getirip, sahnelenmesi. "Selim İleri, bir romancıdır. Bizimle birlikte tiyatro yazarıda oldu. İlk defa biz oynadık, oyunlarını. Yavuz Özkan da öyle. Yani bir yerde tiyatro yazarı da çıkarmış oluyoruz. Ben, tüm bunlardan mutluluk duyuyorum."
              Sadri Alışık Tiyatrosu, kurulduğundan bu yana dört tane oyun sergiler: "Allahaısmarladık Cumhuriyet", "Herkesin Bildiği Sırlar", "Mihri Müşvik" ve "Karşı penceredeki kadın".

              Sadri Alışık Misyonu
              Sadri Alışık Tiyatrosu' nun oyunları, henüz sanatçının misyonunu taşımıyor. "Böyle bir oyun bulup, sahneleyemedim" diyerek açıklıyor Çolpan İlhan bunun nedenini. "Sadri' nin geçmişinde çok uzun bir tiyatro mazisi var. Aşağı yukarı 300 oyunda, sahne almış. Sinema da 600' ü aşkın filmi var. Sadri, her rolü bünyesinde halledebilen nitelikli bir oyuncuydu. İnsanlar onu, halka dönük tiplemeleri ile sevdi. Henüz böyle bir oyun bulup, sahneleyemedim. Böyle bir oyunu sahneleyecek insan da çok önemli çünkü... Ama, O' nun misyonuna uygun, nitelikli bir oyun bulup, önümüzdeki sezon sergilemek istiyorum." "Sadri Alışık' ın hayatını anlatan bir proje var mı?" diye soruyorum: "Yok.. Ama belki bir yazarla böyle bir çalışma yapabiliriz" diyor sanatçı. "Aslında düşünmedim değil. Kerem' le böyle bir şey yapalım diye.. Ama henüz proje haline gelmedi. film olabilir. Sadri' nin çok inişli, çıkışlı, renkli bir oyunculuk serüveni var çünkü."
              Heyecan Verici Bir İş: Kostüm
              Çİolpan İlhan, yalnızca Sadri Alışık Tiyatrosu' nun kostümlerini yapmıyor. Bu sezon Kenter Tiyatrosu' nun sergilediği "Maria Calas"ın kostümlerinde de O' nun imzası var. ": "Allahaısmarladık Cumhuriyet"in kostümleri ise Afife Jale Ödülü' ne aday gösterilmiş. Kostüm yapmak İlhan için, tiyatro bütünlüğü içinde heyecan verici bir iş. En son kostüm çalışmasını şu sıralar sergilenen "Karşı penceredeki Kadın" için yapmış. "Karşı penceredeki Kadın, çok güzel bir oyun. Yaşamdan bir kesit. Bu nedenle hepimizin yaşamında giydiğimiz, çok doğal, normal kıyafetler giydirdim oyunculara. "Mihri Müşvik" ve "Allahaısmarladık Cumhuriyet"çok daha karmaşık tabii.. Ama hiç zor değil. Hele çalıştığınız insanlarla karşılıklı anlaşma mümkünse çok daha rahat ve iyi çalışmalar ortaya koyabiliyorsunuz."
              Söz "Mihri Müşvik" ve "Halide Edip"e gelince ikimizde heyecanlanıyoruz. "Mihri Müşvik"i de, Halide Edip' i de ben oynamıştım" diyor sanatçı. "Halide Edip' in kişiliğini araştırdığım zaman hayran kaldım. Lisede okurken, romancı olarak tanıdığım bir Halide Edip vardı yalnızca. Ama oyununu, kişiliğini canlandırmaya gelince ciddi bir araştırmaya girdim ve hayran oldum. Mihri Müşvik, çok ilginç bir kişiliktir" diyor Çalışma, kusursuz , ilkelerinden ödün vermeyen, hırçın, zaman zaman kavgacı, müthiş bir düş dünyası olan, kendisiyle dalga geçebilen, enteresan bir kadın çıktı. O kadını, oyunun kuralları içinde yansıtmaya çalıştım." Oyunda Halide Edip anılarına döner ve herşeyi yeniden yaşar. "Ya, Mihri Müşvik?" diyorum benim de hayran olduğum ve oyununu kendime kızarak kaçırdığım sanatçı için: "Mihri Müşvik, çok ilginç bir kişiliktir diyor Çolpan İlhan. "Mihri 10-12 yaşlarında babasının arkadaşı olan Besim Paşa' ya aşık olur. Oysa Besim Paşa kadınlardan hoşlanmıyordur. Mihri Müşvik, Besim Paşa' nın resimlerini yapmaya başlar. Ama erkek vücudu konusunda hiçbir fikri yoktur. Bu nedenle resimlerinin üstünü erkek yapar, altını ise kadın. Daha sonra o dönemin Osmanlı İstanbul' una Viyana' dan bir sirk gelir. Sirkteki Aslan terbiyecisine aşık olur, peşine takılır, sahte pasaportla İtalya' ya gider. Bu yeni tanıdığı ülkede resimler yapmaya başlar. Tek arzusu vardır; Papa' nın resmini yapmak. Yapar da. Aynı zamanda Osmanlı' da Sultan Hamid, tahttan indirilir. Bunun üzerine İstanbul' a döner ressam. Döndüğünde, İstanbul' da ilk Güzel Sanatlar Akademisi' ni kurar. Akademide kız talebelere resim sanatını öğretir ve çıplak modelle çalışma imkanı sağlar. Tüm bunlar o dönem için çok ilerici çalışmalar. Bu arada Tevfik Fikret' e aşık olur, portresini yapar. Mihri Müşvik, kafasına koyduğunu yapan, değişik, takıntılarından çok çabuk bıkan, takıldığı zamanda sonuna kadar giden, enteresan bir kadın. Sonra İtalya' ya döner. Orada, meşhur bir halk kahramanına aşık olur. Parasız kalır. Resim yaparak geçinir. Halk kahramanı sayesinde Papa' nın resmini yapmayı başarır. Bu arada Müşvik Selami adında siyasi politika okuyan ve kendi ponsiyoneri olan bir gençle evlenir. Karı koca biraz fazla alkole vururlar. Müşvik Selami' den sıkılır. Paris' e gider. Uzun yıllar Paris' te yaşar. 1939' da Amerika' dadır. Hayatının sonu Amerika' da gelir. Türkiye' de bir paşa kızıdır halbuki. Gözleri görmediği halde resim yapmayı sürdürür. Mihri, hep kalbinden gördüğü resimleri yapmıştır çünkü. Sonu, çok dramatik; Amerika' da ölür ve yoksullar mezarlığına gömülür."
              Mihri Müşvik bu yaz, Adana, Mersin ve Bolu' ya konuk olacak. Önümüzdeki sezonsa Küçük Sahne' de Sadri Alışık Tiyatrosu' nun perdeleri, bu inanılmaz kadın ressam ve yeni oyunlar için açılmaya devam edecek...

              Yorum

              • fuga
                Senior Member
                • 27-08-2004
                • 6397

                Konu: Biyografiler(Yaşam Öyküleri)...Sürekli Güncel

                Dinç Bilgin ( 1940)
                1940 yılında İzmir’de doğdu.Yeni Asır gazetesi sahibi Şevket Bilgin’in oğlu.İİTİA’de okudu.Mesleğe Yeni Asır gazetesinde başladı.1985 yılında İstanbul’da Sabah gazetesini yayınlamaya başladı.Foto Maç,Yeni Yüzyıl,Yeni Binyıl, Ateş, Takvim, Bugün gazeteleri ve Aktüel başta olmak üzere bir çok dergi yayınladı.ATV’yi kurdu.Özelleştirme çerçevesinde Etibank'ı aldı.İngilizce biliyor.Evli ve iki çocuk babası.İzmir Gazeteciler Cemiyeti ve Gazete Sahipleri Birliği üyesi.2000 yılı içinde ekonomik krize giren Sabah Grubu, bir ara Mehmet Emin Karamehmet tarafından satın alındı.Ancak satışın onaylanmaması üzerine Dinç Bilgin tekrar Sabah Grubu’nun başına geçti.

                HAKKINDA YAZILANLAR

                Dinç Bilgin tutuklandı
                Ayşegül Usta- Asım Göne- Taner Yener
                Hürriyet 2 Nisan 2001

                Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilen Etibank ile ilgili yürütülen soruşturma kapsamında gözaltına alınan, bankanın eski sahibi Dinç Bilgin çıkarıldığı DGM tarafından tutuklandı. Bilgin'in oğlu Önay Bilgin ve eski genel müdür ve yönetim kurulu üyesi İsmail Hakkı Karakaya savcılık sorgularının ardından serbest bırakılırken soruşturmayı yürüten Savcı Ercan Cengiz'in talebi doğrultusunda yedek hakimlik, Cavit Çağlar ve bankanın eski yöneticisi Zeki Önal hakkında da gıyabi tutuklama kararı çıkarttı.
                Soruşturmayı yürüten DGM Savcısı Ercan Cengizin talimatıyla geçen cuma gecesi gözaltına alınan Dinç Bilgin, oğlu Önay Bilgin ve cumartesi akşamı gözaltına alınan İsmail Hakkı Karakaya, Mali ube Müdürlüğü'ndeki işlemleri tamamlandıktan sonra dün sabah DGM'ye götürüldü. Önceki gün gözaltına alınan işadamı Cavit Çağlar'ın oğlu, bankanın eski yönetim kurulu üyesi Mustafa Çağlar'ın ise sorgusunun sürdüğü bildirildi.

                KAÇIRILIRCASINA DGM'YE SOKULDU.

                Camları koyu renk olan minibüsle sabah erken saatlerde Emniyet Müdürlüğünün garajından kaçırılırcasına çıkarılan Bilgin ve diğerlerini taşıyan minibüs basın mensuplarının görüntü almasına fırsat vermeden savcılık kapısına yaklaştırıldı. Basın mensupları bu bölgeye yaklaştırılmazken Dinç Bilgin, Önay Bilgin ve İsmail Hakkı Karakaya, minibüsten indirilerek binaya sokuldu.

                Etibank'ın eski Yönetim Kurulu Başkanı Dinç Bilgin ile Yönetim Kurulu eski üyesi olan oğlu Önay Bilgin, eski genel müdür ve yönetim kurulu üyesi İsmail Hakkı Karakaya hemen savcılık katına çıkarıldı. Bu arada, İstanbul DGM'nin mahkemelerin bulunduğu bölümde yer alan ve giriş çıkışları bahçeden gerçekleştirilen Adli Tıp Kurumu İstanbul DGM Şube Müdürlüğü ise, `Havanın soğuk olduğu' gerekçesiyle geçici olarak savcılık bölümündeki müfettiş odasına taşındı. Dinç Bilgin, Önay Bilgin ve İsmail Hakkı Karakaya da, bu odaya getirilerek sağlık kontrolünden geçirildikten sonra savcılık tarafından sorguya alındı.

                ÇAĞLAR KAZIK ATTI...

                Dinç Bilginin Mali ubedeki ifadesinde Cavit Çağlar'ın kendisine 40 milyon dolarlık kazık attığını öne sürerek, ``Bankayı göreve getirdiğim müdürler idare eder. Ben banka işinden anlamam. Etibankın batmasında en büyük rolü ükrü Karahasanoğlu oynadı. Bana söyleneni yaparak off-shore hesapları açtım.'' dediği bildirildi.
                Bankadan kredileri kendi şirketlerine aktardığını söylediği bildirilen Bilginin polisteki ifadesinde; ``Kredi limitleri talepleri karşılayamayınca off- shore hesaplarından para çekmek zorunda kaldık. Danışmanlarım ve müdürlerim bana bu yolu önerdi. Cavit Çağlar, İnterbank ve şirketleri için Etibanktan kredi talep etti. Bu isteğini yerine getirip 40 milyon dolar kredi verdik. Ancak geri ödenmedi. Bu batışımızı hızlandırdı.'' dediği iddia edildi.

                ÇETE, ZİMMET, DOLANDIRICILIK.

                Etibank'la ilgili soruşturmayı yürüten İstanbul DGM Savcısı Ercan Cengiz, bankanın eski sahibi Dinç Bilgin ile bankanın yönetim kurulu üyesi olan oğlu Önay Bilgin, eski genel müdür ve yönetim kurulu üyesi İsmail Hakkı Karakaya'nın sorgusunu yaklaşık 6 saatte tamamladı. Savcı Cengiz, Dinç Bilgin'i, Zimmet, Dolandırıcılık ve Cürüm işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak suçlarından tutuklanması istemiyle Nöbetçi 6 No'lu DGM Yedek H'akimliği'ne gönderdi. Savcı Ercan Cengiz, Önay Bilgin ve İsmail Hakkı Karakaya'yı ise, mahkemeye sevklerine gerek görmeden serbest bıraktı. Savcı Ercan Cengiz, nöbetçi mahkemeden, Cavit Çağlar ve bankanın eski yöneticisi Zeki Önal hakkında da gıyabi tutuklama kararı çıkarılmasını istedi.

                ''PARAVAN ŞİRKET KURMADIM''

                Savcılık sorgusu saat 15.30da biten Dinç Bilgin'in ``Ben gazeteciyim. Bankacı değilim. Beni bankanın alınması konusunda Cavit Çağlar yönlendirdi. ükrü Karahasanoğlu, Cavit Çağların getirdiği bir genel müdürdür. Şükrü Karahasanoğlu ekibiyle bu tür şeylerin meydana gelmesine neden oldu. Paravan şirket kurmadım. Sadece kendi şirketlerime kredi kullandırdım. Basın setöründe rekabet etmek için bankadan kredi kullanmak zorundaydım.'' dediği bildirildi.

                BİLGİN TUTUKLANDI, ÇAĞLARA GIYABİ TUTUKLAMA.

                Savcı tarafından sevk edildiği Nöbetçi 6 No'lu DGM Yedek Hakimliği'nde yeniden sorgulanan Bilgin, burada yaklaşık 3 saat süren ifadesinin ardından Zimmet, Dolandırıcılık ve Cürüm işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak suçlarından tutuklandı. DGM Yedek Hakimliği, aynı soruşturma kapsamında İnterbank'ın eski sahibi ve eski milletvekili Cavit Çağlar ile Etibank'ın eski yönetim kurulu üyesi Zeki Önal hakkında da gıyabi tutuklama kararı çıkarttı.
                Bilgin, işlemlerin tamamlanmasından sonra saat 18.50'de binadan çıkartıldı.
                Güvenlik kuvvetlerinin oluşturduğu kordon altında DGM binasına yaklaştırılan gri renkli ve camları siyah olan minibüse bindirilen Bilgin, Kartal Özel Tip Cezaevi'ne götürüldü. Dinç Bilgin, basın mensuplarının yönelttiği soruları yanıtlamadı. Avukatı Önder Öztürel ise, gazetecilerin sorusu üzerine, tutuklamaya henüz itirazda bulunmadığını söyledi. Avukat Öztürel, ``Peki bulunacak mısınız'' şeklindeki soruya ise ``Yasal haklarımız neyse düşüneceğiz'' karşılığını verdi.
                Babasının tutuklanıp cezaevine götürülmesinin ardından Önay Bilgin de DGM'nin arka bahçesine sokulan özel otomobili kapıya yanaştırılarak, DGM'den ayrıldı.

                KARTAL ÖZEL TİP CEZAEVİ'NE KONULDU

                Dinç Bilgin, işlemlerin tamamlanmasından sonra gri renkli ve camları siyah bir minibüs ile gönderildiği Kartal Özel Tip Cezaevi’ne saat 20.05’te ulaştı. Araç ile ana kapıdan giriş yapan Bilgin, cezaevine konuldu.

                OĞUL ÇAĞLAR YARIN DGM'YE ÇIKARILACAK.

                Etibanktan verilen usulsüz kredilerle ilgili olarak DGM Savcısının talimatı üzerine önceki gün gözaltına alınan Cavit Çağların oğlu, bankanın eski yönetim kurulu üyesi Mustafa Çağların Mali polisteki sorgusu ise dün de sürdü. Oğul Çağların sorgusunun bitmesi halinde yarın DGM Savcılığına çıkarılacağı bildirildi.

                GÜNDEM GÜNDEM GÜNDEM

                Amiral Battı Sabah Grubunun Öyküsü Can Ataklı’nın Tanıklığıyla
                Serkan Seymen
                Metis Y. İstanbul 2001

                Amiral Battı, 80'li yıllarda kendisini Türkiye medyasının "amiral gemisi" ilan eden Sabah gazetesi ile onun bağlı bulunduğu grubun geçirdiği dönüşümleri ele alıyor.

                Kitabın ana eksenini, en başından itibaren Sabah'ı Sabah yapan çekirdek ekip içinde yer alan, ancak son dönemde Dinç Bilgin-Zafer Mutlu ikilisi tarafından işten atılan Can Ataklı'nın tanıklığı oluşturuyor. Ataklı, Serkan Seymen'in yaptığı röportajda kimi zaman burukluğunu dile getiriyor, kimi zaman öfkesini boşaltıyor; ama en önemlisi medya-siyaset-sermaye ilişkileri konusunda çok önemli ifşaatta bulunuyor. 1992'de Cilalı İmaj devri adlı kitabında Sabah'ın temsilciliğine soyunduğu "yükselen değerleri" ilk kez kavramsallaştırmış olan Can Kozanoğlu ise, on yıl sonra aynı değerlerin neden ve nasıl yere çakıldığını anlatıyor. Kitabın sonsözünü kaleme alan gazeteci Kemal Can da, amiral gemisinin batmasından çıkartılabilecek dersleri tartışıyor. Kitapta 93 trilyonluk bir meblağın hortumlandığı Etibank soruşturmasına dayanak teşkil eden Bankalar Yeminli Murakıpları raporunun "Sonuç ve Özet" bölümleri ile Can Ataklı'nın 1995'te Doğan grubuna karşı Sabah grubunu cansiperane savunan yazılarından seçmeler de ek olarak yer alıyor

                Yorum

                • fuga
                  Senior Member
                  • 27-08-2004
                  • 6397

                  Konu: Biyografiler(Yaşam Öyküleri)...Sürekli Güncel

                  Dündar Kılıç - (10.08.1999) </B>
                  Dündar Ali Kılıç Sürmene'de doğdu.Gençliğinde çok sayıda yaralama ve cinayet olayına karışan Kılıç, çeşitli tarihlerde işlediği suçlarla ilgili olarak gözaltına alındı. 15 Ağustos 1972'de Diyarbakır ve Siirt İlleri Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından THKO örgütüne yataklık yapmaktan yakalandı.12 Eylül sonrasında 28 Ekim 1980'de silah ve mermi kaçakçılığından dolayı gözaltına alındı. 9 Şubat 1984'de MİT Kaçakçılık Şubesi Başkanı Mehmet Eymür'ün Genel Kurmay Başkanlığından aldığı özel izinle başlatılan Babalar Operasyonu çerçevesinde Behçet Cantürk ve Abuzer Uğurlu ile birlikte gözaltına alındı ve sorgulandı. Birinci MİT Raporunda bu olaydan sonra Eymür ve Atilla Aytek hakkında karalama kampanyası başlattığı kaydedildi [MİT Raporu Olayı, 92].

                  1994 yılında kızı Uğur Çakıcı'nın ve 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın eşi Semra Özal'ın ricasıyla Selim Edes ve Engin Civan arasındaki anlaşmazlığı çözmek için aracı oldu. Bu olay sırasında damadı Alaatin Çakıcı ile karşı karşıya geldi. Kızı, Çakıcı'dan ayrıldıktan sonra Uludağ'da kocasının adamları tarafından vuruldu. 10 Ağustos 1999'da İstanbul'da geçirdiği kalp krizi sonrasında öldü.

                  HAKKINDA YAZILANLAR

                  Dündar Kılıç’ın hayatı kitap oldu
                  Funda KESKİN
                  Milliyet 15 Şubat 2006

                  YERALTI dünyasının 1999 yılında ölen ünlü ismi Dündar Kılıç’ın hayatı yeğeni Mustafa Dündar Kılıç tarafından kitaplaştırıldı. ‘Kitaplık’ yayınlarından çıkan ‘Kurtlar Sofrasında Son Kabadayı’ isimli 120 sayfalık kitapta Çakıcı’nın, eski eşi Uğur Kılıç’ı öldürttüğü Uludağ’a ‘Barışmak ve doğum günü kutlamak’ bahanesiyle çağırdığı öne sürüldü. Kitapta ayrıca Dündar Kılıç’ın Milli İstihbarat Teşkilat’ı (MİT) içerisinde ‘gözü kulağı’ olan ajanları olduğu öne sürülürken, Kılıç’ın Yılmaz Güney’le olan dostluğu da anlatıldı.

                  Kitapta, Kılıç’ın kızı Uğur Kılıç’ın Alaatin Çakıcı’yla olan evliliğinin perde arkası da yer aldı. Kitaba göre, Çakıcı’ın kızıyla olan ilişkisini tasvip etmeyen Dündar Kılıç, Çakıcı’yı evlenmeye zorlayarak, ‘Ya ölecek, ya (kızı) alacak’ tehditinde bulundu. Çakıcı, bunun üzerine Uğur Kılıç’la evlenirken Dündar Kılıç, kızı ve damadını hiçbir zaman huzuruna kabul etmedi. Kitapta, Alaattin Çakıcı, Dündar Kılıç, evliliği ile ilgili şöyle denildi:

                  “Dündar Kılıç’ın kulağına kadar gelen söylentilere göre, kızı Uğur, Alaattin Çakıcı ile evlilik dışı ilişki içine girmişti. Uğur Kılıç’ın ayrı yaşadığı eşi İspanya’da uyuşturucudan hapse düşmüş, cezasını orada çekiyordu. Dündar Kılıç, kızı ile alakalı söylentileri araştırınca söylenenlerin doğru olduğunu öğrendi. Öfkesini açığa vuran Dündar Kılıç yakınlarının teşvikiyle olayı neticelendirmek istiyordu. Alaattin Çakıcı’ya gönderdiği haberde, ‘İki yolu var, ya ölecek ya alacak’ dedi ve bu hususta Çakıcı ile muhatap olmadı. Çakıcı’nın avukatı İspanya’ya gidip Uğur Özbizerdik’ten vekaletname alarak geldi; eşi Uğur Kılıç’tan boşanmasını onaylayarak evliliklerini bitirdiler. Bu arada Alaattin Çakıcı ve kızı Uğur’la hiç görüşmeyen Dündar Kılıç’ın öfkesi hiç dinmedi. Olayın vahametini gören Alaattin ve Uğur her ikisinin de memleketi olan Trabzon’a gittiler. 20 Mayıs 1991’de Trabzon’da kendi aralarında sade bir merasimle evlendiler.''

                  UĞUR KILIÇ’A TUZAK
                  Uğur Kılıç’ın Çakıcı’ın adamları tarafından Uludağ’da öldürülmesinin ayrıntıları da yer aldı. Kitaba göre Çakıcı, boşandığı eşi Uğur Kılıç’ı Uludağ’a yeniden barışmak ve oğlu Onur Özbizerdik’in doğum gününü kutlamak için çağırdı. Ancak, Çakıcı’nın adamları da iki gün öncesinden Uludağ’a giderek Kılıç’ı öldürmek için beklemeye başladı. Bu konuda kitapta şunlar yazıldı:
                  “Çakıcı bu defa da onu Uludağ’a davet ediyordu. 20 Ocak tarihi hem Alaattin’in, hem de Uğur’un oğlu Onur’un doğum günüydü. Çakıcı Uğur’a o gün kendisinin de Uludağ’da olacağını, hem doğum günlerini kutlayıp, hem de barışmayı istediğini söylemiş ve değerli bir bilezik ile bir cep telefonu göndermişti. Uğur eski kocasına barışmak için bazı şartları olduğunu söyledi ve Uludağ’da buluşmayı kabul etti. Çakıcı, işadamı Ali Şen’in oğlu Adnan Şen’in Maş Air şirketinden bir helikopter kiralamıştı. Uğur Kılıç çocuklarıyla birlikte helikoptere binerken, Uğur’un cell&#226;tları iki gün önce Uludağ’a yerleşmişlerdi. Uğur, Onur, Gülistan ve Gülistan’ın bakıcısı Uludağ Kervansaray Oteli’nin resepsiyonuna akşam için iki doğum günü pastası sipariş ettiler. Birinin üzerine 12, diğerine 42 mum konmasını söylediler ve sonra neşe içinde odalarına yerleştiler. Saat 15.30’da Onur’a kayak takımı kiralamak üzere aşağıya indiler. Onur, kayak takımlarına bakmak için giderken Uğur’da bar’a doğru yaklaştı. Orada Alaattin ile evliyken şoförlüklerini yapmış olan Abdurrahman Keskin’le karşılaştılar. Uğur ona, ‘Burada ne işin var?’ diyene kadar eski şoförünün elinin beline gittiğini fark etti. Az önce para çıkarmak için açtığı çantasına elini attı. Ama geç kalmıştı. Abdurrahman Keskin’in tabancasından çıkan 3 kurşundan 2'si göğsüne, 1'i de omuzuna saplanan Uğur Kılıç yere yığıldı. Silah seslerini duyup kayak odasından fırlayan Onur’a ‘Gelme, bir şeyim yok’ diyebildi.''

                  KILIÇ’IN MİT’TEKİ ‘KULAKLARI’

                  Dündar Kılıç’ın birçok MİT ve Emniyet görevlisiyle yakın ilişkileri de kitapta yer aldı. Ali Aslan adlı MİT görevlisinin Kılıç’ın, ‘MİT’teki gözü kulağı‘ olduğunun iddia edildiği kitapta, Kılıç’ın Mit görevlileri Faik Kelican, Şemşi Ülengin ve Ferdi Tamer İLE yakın ilişki içerisinde olduğu, hatta Ülengin ve Kelican’ın emekli olduktan sonra Kılıç’ın şirketlerinde çalışmaya başladıkları anlatıldı. Kitabın bu bölümünde şöyle denildi:

                  “Dündar Kılıç, bu arada kendine sığınan eski MİT’çileri himayesine alıyor, onlardan istifade ediyordu. Eski MİT’çi Şemsi Ülengin’in şirketine müdür olmasından sonra bir eski MİT’çi daha olan Hava Albay Faik Kelican’ı korumaya almıştı. Zira Kelican Nuri Gündeş yanlısı olduğundan Mehmet Eymür ekibi tarafından takip ediliyordu. Bundan ötürü Dündar Kılıç, Faik Kelican’ı 3 yıl Hilton Oteli’nde ağırlamış ve bir suikaste kurban gitmesin diye de silahlı koruma vermişti. Çiçek Sineması'nda çalışıp, sinemalara film getirip götüren Ali Aslan, daha sonra MİT’e alındığı için ‘MİT’çi Ali’ adıyla tanınmaya başlandı. Dündar Kılıç bu yüzden onunla ilişkisini her zaman canlı tuttu. İstanbul’a gittikten sonra, Hacettepe’deki yoksullara dağıtılması için sürekli yardım gönderiyordu ve bu yardım köprüsünü de Ali Aslan üzerinden kurmuştu. MİT İstanbul Bölge Başkanı Nuri Gündeş’in de akrabası olan Ali Aslan’ın, Dündar Kılıç’a zaman içinde çok büyük iyilikleri dokundu. Dündar Kılıç, iş yerlerinde ve şirketlerinde pek çok MİT mensubunu çalıştırmıştı. Bunlardan bir kısmını bilir, onlara yardım eder, gerektiğinde de bilgi alırdı. Bilemedikleri ise, Dündar Kılıç aleyhine MİT’e bilgi toplarlar, onu yakından takip ederlerdi. Zamanı gelince de değerlendirmeye alırlardı. Dündar Kılıç’ın yardım ettiği MİT’çilerden birisi de Ferdi Tamer’di.'' Dündar Kılıç, 1999 yılında kanser tedavisi görürken kaldırıldığı hastanede ölürken, cenazesine de yeraltı, sanat ve iş dünyasından birçok ünlü katılmıştı.

                  Yorum

                  • fuga
                    Senior Member
                    • 27-08-2004
                    • 6397

                    Konu: Biyografiler(Yaşam Öyküleri)...Sürekli Güncel

                    Ender Mermerci </B>
                    Meğer bizim Ender Mermerci de Küçük Hüseyin Efendi’nin müridiymiş
                    Sevgi'nin diviti
                    Hürriyet 1 Eylül 2001

                    Ender, katledilen Üzeyir Garih'in asıl adının ‘‘Hezakiyer’’ olduğunu ‘‘Üzeyir’’ isminin babasına ait bulunduğunu ama ‘‘oğul’’ Üzeyir'in daha sonraları adını değiştirerek babasının adını aldığını anlattı. Halkça affedilmeyen Rahşan Hanım'ın affı bir tarafa, hunharca katledilen Üzeyir Garih ve ailesi ile Ortaköy'deki evlerimizde yirmi sene komşuluk yaptık. Birbirimizi bir gün incitmedik, bir gün kırmadık. Fevkalade ahenkli ilişkiler içinde güzel bir ortamda, komşuculuk oynadık. Ekonomi dünyasının duayenlerinden olan Üzeyir Bey, benim tam tersime içki içmez, cigara içmez buna rağmen her davete katılırdı. Her toplantıyı da hiç kaçırmadan takip ederdi. Ben her türlü değişik ortama giren çıkan biri olarak, nereye gitsem ya Üzeyir Garih'e veyahut İshak Alaton'a rast gelirim. Gayet mesafeli ama aynı zamanda samimi olan Üzeyir Bey yerinde duramayan biriydi. Bütün gün çalışır, geceleri davet sahiplerini memnun ederdi. Bir keresinde haftalık menüyü hazırladığını ve cumartesi günleri Beşiktaş pazarından evinin zerzavat ve meyve alışverişini yaptığını söyledi. O hafta biz komşular, kocalarımıza çok sinirlendik zira hiçbir işe yaramıyorlardı.

                    Üzeyir Garih ve İshak Alaton ikilisinin ortaklığı bana fevkalade enteresan gelirdi. Çok az gördüğüm örneklerden biridir. Birbirlerine fevkalade saygılı, birbirlerine güvenen ve birbirlerinin arkasında duran iki arkadaştılar. Hanımları ise apayrı, değişik tiplerdi. Çocukları ne derece birbirleri ile anlaşıyorlar bilemem ama bu iki ortak hiç kimsenin tesiri altında kalmadan aynı saygılı çizgide yürüyen ilişkilerini sürdürdüler. Unutmayalım ki, ortakların veya kardeşlerin arası daima sidik yarışına giren karılarının yüzünden bozulmuştur. Bu şaşmaz bir kaide gibidir.

                    Üzeyir Bey'in hepimizi acılara boğan hunharca ölümü, ziyaretine gittiği, Küçük Hüseyin Efendi'nin mezarı başında cereyan etmişti. Kimdi bu Küçük Hüseyin Efendi? Mistik dünyaya biraz meraklı idim ama bu zat-ı muhteremden bahsedildiğini hiç duymamıştım. E... ne de olsa bendeniz Hacı Bayram Veli sülalesinden gelmeyim, dolayısı ile bazı diğer muhteremlerden haberimin olmaması normaldir, diye kendi kendime avunmaya çalıştım ama bir taraftan da kimdir diye araştırmaya soruşturmaya başladım. Şeytan bir dostum, ne araştırıp duruyorsun, müridi Ender Hanım burnunuzun dibinde diye benimle bir de dalga geçti.

                    Ailede iki Ender vardı. Biri Prof. Dr. Ender Berker, benden oniki saat küçük teyzezademdi. Diğeri ise gelin Ender Mermerci, o da diğer teyzezademin hanımıdır. Gelin Ender'i yakaladım ve sormaya başladım. Bana babası Prof. Dr. Hasan Reşat Sığındım'ın (cildiyeci) Üzeyir Garih'in babası Dr. Üzeyir Garih'in (diş doktoru) ve Dr. Salih Alazraki'nin (ne doktoru olduğunu hatırlayamadı) Küçük Hüseyin Efendi'nin müridi olduklarını söyledi.

                    Katledilen Üzeyir Garih'in asıl adının ‘‘Hezakiyer’’ olduğunu ‘‘Üzeyir’’ isminin babasına ait bulunduğunu ama ‘‘oğul’’ Üzeyir'in daha sonraları adını değiştirerek babasının adını aldığını anlattı.

                    Doktorlardan müritler olması da başka ilginç bir nokta gibi geliyor bana. Dolayısı ile Üzeyir Garih gibi kendisinin de bu mezarlığı sık sık ziyaret ettiğinden bahsetti. Ender bu arada enteresan bir bilgi daha verdi:

                    Bizler Ankaralıyız. Ankara'dan aile dostumuz Küçük Sabiha Hanım'dan bahsederek, onun bu küçük Hüseyin Efendi'nin torunu olduğunu da belirtti. Öğrendiğime göre, Küçük Hüseyin Efendi 1.20 boyunda imiş ve bizim Küçük Sabiha Hanım Teyzemiz de 1.30 boyunda idi. Ara sıra alafrangalığa özenip ‘‘Petite Sabiha Hanım’’ da derdik. Elmacık kemikleri çıkık, koyu renk saçlı, ufacık tefecik bir hanımdı. Hoşgörülü ve hoşsohbet bu hanım, Ankaralı Ademzadeler'den olup eşi, Kütahyalı Ekmel Kahyaoğlu Bey’di. Ekmel Bey son derece yakışıklıydı. Sabiha Hanım ise Ekmel Bey'i elinde tutabilmek için ona dünyanın en güzel iltifatlarında bulunurdu. Teyzelerime bezik oynamaya gelir, bir gece evvel yakışıklı kocasına ne diller döktüğünü anlatırdı ve bizler de kulak misafiri olurduk. Herhalde kocalarımızı hoş tutmayı ondan öğrendik diyebiliriz. Küçük Sabiha Hanım'ın kızı Nurinisa Rodoslu Hanım ise hakikaten Rodos doğumlu Celalettin Rodoslu ile evli olup Ankara'da Hayyam şaraplarını imal ederdi. Celalettin Rodoslu Bey'in bugün tarihçilerce malum iki kitabı vardır. ‘‘Rodos'ta Türk Mimari Eserleri’’ ve ‘‘Rodos'ta Yaşamış olan Türkler’’ diye.

                    Bakın, Ortaköy'den Eyüp'e, Eyüp'ten Ankara'ya, Ankara'dan Rodos'a sürüklendik. Ufacık bir yazıda bu kadar yer dolaştıktan sonra ne diye sanki Avrupa Birliği'ne katılmayalım ki... Beni bu yazıda yaşatan bütün ölmüş dostlara rağmetler olsun

                    Yorum

                    • fuga
                      Senior Member
                      • 27-08-2004
                      • 6397

                      Konu: Biyografiler(Yaşam Öyküleri)...Sürekli Güncel

                      Enver Altaylı </B>
                      01/11/1944 Ceyhan doğumlu. 1968-1973 yılları arasında Doğu Avrupa Hukuku ve Sovyetoloji konusunda Almanya ve Avusturya'da eğitim aldı. 1977-1980 arasında MHP’nin yayın organı Hergün Gazetesi'nin genel yayın müdürlüğü ve başyazarlığını yaptı. 80'li yılların sonunda Sovyetler Birliği dağılma sürecine girdiğinde Orta Asya'ya gitti. Orta Asya cumhuriyetlerinin yeniden yapılanmasında, bu ülke yöneticilerine yardımcı oldu. 90 'lı yılların başında Türkiye Cumhurbaşkanı ve Başbakanı'na devletin eski Sovyet cumhuriyetlerine yönelik yeni siyasetinin tesbitinde yardımcı oldu

                      Yorum

                      • fuga
                        Senior Member
                        • 27-08-2004
                        • 6397

                        Konu: Biyografiler(Yaşam Öyküleri)...Sürekli Güncel

                        Erol Aksoy
                        Doğum yeri Denizli. Koç'un kurucusu olduğu Türk Eğitim Vakfı bursu ile ABD Harward Üniversitesi'nde Elektrik Mühendisliği okudu; işletme dalında master yaptı; yaz tatillerinde Dünya Bankasında çalışırken Turgut Özal ile tanıştı; Koç Holding'te Finansman Koordinatörlüğü; Garanti Bankası'nda Yönetim Kurulu Üyeliği ve Genel Müdürlük yaptı. 1981'de bu bankadan ayrıldı; Denizli'li Ergür ailesinden para ödemeden Iktisat Bankasını devraldı.
                        * ANAP kuruculuğu Milli Güvenlik Kurulu'nca veto edildi.
                        * Aksoy, Show TV'nin patronu idi bilahare M.Emin Karamehmet'e sattı.

                        * Erol Aksoy, Iktisat Bankası'nın yanı sıra Avrupa ve ABD'de banka sahibi.
                        * Iktisat Bankası'nın 1994 yılı karı, 612 milyar lira.
                        * Mal Varlığı: Iktisad Bankası; ABD'de bir banka; Paris'te ve Cenevre'de birer şubesi bulunan BIC Bankası, Show Radyo; Show TV (&#37; 70 payına sahip); AKS Televizyonculuk şirketi; Alo Show Şirketi; Emek Sigorta.
                        * 22. 6. 93'de Hürriyet Gazetecilik ve Matbaacılık A. Ş. nin % 25 Hissesini 16 Milyon ABD Dolarına satın aldı. Hürriyet Gazetesi'de Show TV'nin % 20 hissesine sahipti.Doğan Holdingle ortaklıktan bilahare vazgeçildi.
                        * Adı, Mersin ve Antakya bölgesinde Türkinvest'in sahibi Nasrullah Ayan ile Altın kaçakçılığına karışmış olay mahkemeye intikal etmiştir.
                        * TKB (Türkiye Kalkınma Bankası'na) vadesinde ödenmeyen borçları yüzünden icra takibine alınmıştır. (Gazeteler 22-6-93)



                        HAKKINDA YAZILANLAR

                        İktisat Bankası'na el konuldu
                        Hürriyet 15 Mart 2001

                        Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu, İktisat Bankası T.A.Ş.’nin yönetim ve denetiminin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilmesini kararlaştırdı.

                        Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’ndan yapılan yazılı açıklamada, "Kaynaklarını bankanın emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye düşürecek şekilde hissedarlarının oluşturduğu sermaye grubuna aktaran, zararı özkaynaklarını aşarak yabancı kaynaklara sirayet eden, mali bünyesindeki zafiyet, taahhütlerini karşılayamayacak boyutlara ulaşan ve faaliyetine bu haliyle devamı mevduat sahiplerinin haklarını ve mali sistemin güven ve istikrarını tehlikeye düşüren İktisat Bankası T.A.Ş.’nin yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilmiştir" denildi.

                        Açıklamada, İktisat Bankası’nın Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu sahipliği altında, bugünden itibaren normal faaliyetlerini sürdüreceği, yasalara uygun her türlü yükümlülüğünü yerine getireceği ifade edildi.

                        İktisat Bankası’nın Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devrine ilişkin kararın; hükümetin bankacılık sektörü için açıkladığı ve Kurum’un da 4389 sayılı yasa hükümleri çerçevesinde uygulama sorumluluğunu üstlendiği garantiye uygun bir karar olduğu vurgulandı.
                        Açıklamada şöyle denildi: "Bu kararın da ortaya koyduğu üzere, gerek bu bankayla, gerekse Türk Bankacılık Sistemi’yle ilişkide bulunan yerli ve yabancı tasarruf sahipleri ile diğer alacaklıların endişe etmelerini gerektirecek bir durum söz konusu olmamaktadır."

                        Türkiye'nin 20. büyük bankasıydı

                        Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilen İktisat Bankası, 1 katrilyon 2 trilyon 741 milyar liralık aktif büyüklükle Türkiye'nin 20. büyük bankası.
                        Türkiye Bankalar Birliği'nin 30 Eylül 2000 tarihli verilerine göre, 369.5 trilyon lira kredi hacmi bulunan İktisat Bankası, 73 trilyon 231 milyar lira öz kaynağa, 63 trilyon 688 milyar liralık ödenmiş sermayeye sahip. Banka, aynı dönemde 738 milyar lira kar açıkladı.
                        Avrupa ve Amerika Holding'in ana ortağı olduğu, Aksoy ailesine ait İktisat Bankası Fon'a devredildiğinde, eski Hazine Müsteşar Vekili Cüneyt Sel'in Yönetim Kurulu Başkanlığı, Tanju Oğuz'un Genel Müdürlüğü yönetiminde görev yapıyordu.
                        1999 yılı sonu itibariyle bankanın biri yurtdışında 62 şubesi, yurtdışı 2 mali iştiraki, bir temsilciliği ve 1.321 çalışanı bulunuyor.
                        1927 yılında Denizli'de genç girişimciler tarafından kurulan banka, 1984 yılında Aksoy ailesi tarafından satın alındı.
                        1984'e kadar çok şubeli mevduat bankası olarak faaliyet gösteren İktisat, bu tarihten sonra alanını ticari bankacılık olarak saptadı.
                        Bankanın internet sitesindeki bilgiye göre, Türkiye'nin dış ticaret işlemlerinde yaklaşık yüzde 10 payı olan banka, 1986 yılında Türkiye'nin ilk leasing şirketi İktisat Leasing'i kurdu. İktisat'ın kuruluşunda pay sahibi olduğu Factofinans da, Türkiye'nin ilk factoring şirketi olarak hizmete girdi.
                        İktisat Bankası ile birlikte Fon'a devredilen banka sayısı da 13'e yükseldi.


                        Çukurova bankaları Aksoy'a yükleniyor
                        Hürriyet 9 Nisan 2001

                        Ali DAĞLAR / İSTANBUL
                        Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilen İktisat Bankası'nın eski sahibi Erol Aksoy'a, eski patronu Mehmet Emin Karamehmet'in başlattığı haciz kıskacı sürüyor. Karamehmet'e ait Pamukbank, Aksoy ile Cine 5 ve Avrupa ve Amerika Holding aleyhine iki ayrı başvuru sonucu 15 trilyon liralık ihtiyati haciz kararı aldırdılar. Yapı Kredi Bankası da bir süre önce 45 trilyon liralık haciz kararı aldırmıştı.

                        İstanbul 4'üncü Asliye Ticaret Mahkemesi'ne başvuran Pamukbank avukatları, borçlu Cine 5 Filmcilik ve Yayıncılık A.Ş. ile yapılan kredi sözleşmelerine diğer borçlular Avrupa ve Amerika Holding A.Ş. ve Erol Aksoy'un kefil olarak imza koyduklarını bildirdi. Pamukbank avukatları, 10 trilyon 319 milyar liralık alacağın tahsili için borçluların malvarlığına ihtiyati haciz konulmasını istediler. Mahkeme Cine 5, Avrupa ve Amerika Holding ve Erol Aksoy'un menkul, gayrimenkul ve üçüncü kişilerdeki alacakları için ihtiyati haciz kararı aldı.

                        Pamukbank, Aksoy'a ait Avrupa ve Amerika Holding A.Ş. aleyhine ikinci başvuruyu İstanbul 6'ıncı Asliye Ticaret Mahkemesi'ne yaptı. Bu başvuruda ise Bahreyn şubesi müşterisi Avrupa ve Amerika Holding'in 26 Mart 2001 itibariye kredi borcunun 5 trilyon 87 milyar lira olduğu belirtildi. Banka avukatları, şirketin malvarlığına ihtiyati haciz konulmasını istedi. Mahkeme Avrupa ve Amerika Holding A.Ş.'nin malvarlığı için ihtiyati haciz kararı aldı.

                        Yorum

                        • fuga
                          Senior Member
                          • 27-08-2004
                          • 6397

                          Konu: Biyografiler(Yaşam Öyküleri)...Sürekli Güncel

                          Erol Evcil </B>
                          Tefeci Nesim Malki cinayetinin azmettiricisi olduğu gerekçesiyle yargılanan Bursalı işadamı. Eşrofolu Turizm şirketiyle 1986 yılında iş hayatına atılan Evcil, 1991 yılında Cavit Çağlar'ın oğlu Mustafa Çağlar'la yakın ilişkisi sayesinde iplik işine girdi. Çağlar ve Ali Osman Sönmez'den iplik alarak piyasaya girdi.

                          Uzun süre sahte pasaport alarak askerlikten kurtulmak için hile yaptığı gerekçesiyle gıyabi tutuklama kararıyla arandı.

                          Bu süre zarfında İş Bankası'ndan kredi aldı. Asker kaçağı olarak yakalandıktan sonra İstanbul Barosu Yönetim Kurulu'nda yer alan Adil Öngen'in Türkbank'ın Evcil'e satışına engel olduğu için Alaattin Çakıcı'nın adamları tarafından taranması olayına adı karıştı.

                          Haziran 1997'de Ortadoğu ve Balkanlar'ın en büyük entegre zeytin fabrikasını kurduğunu kamuoyuna ilan eden Evcil'in, adı kısa sürede "Zeytin Kralı"na çıktı. Alaattin Çakıcı'nın arkadaşı olduğu bilinen Evcil'in bu ilişkileri sayesinde kamu bankalarından rahatlıkla kredi aldığı da ortaya çıktı.

                          İş Bankası'nın, Evcil'in dev yatırımı Eze Zeytincilik'e 150 milyon dolar kredi verdiği, ayrıca Evcil'in 26.7 milyon dolarlık borcunu da karşıladığı ortaya çıktı. Bu süreç, yıllarca İş Bankası Genel Müdürlüğü görevini yürüten Ünal Korukçu'nun bankadan emekli olmasına neden oldu.

                          Türkbank'ın ise işadamı Korkmaz Yiğit tarafından satın alınma girişiminden önce Evcil'e 12.5 milyon dolarlık döviz kredisinin yanı sıra 1.5 trilyon liralık da dövize endeksli kredi verdiği belirlendi.

                          Evcil ayrıca Adil Öngen'in arabasının kurşunlanması olayında Çakıcı'yı azmettirdiği gerekçesiyle suçlandı ve hakkında 8 yıl 9 ay hapis istemiyle dava açıldı.

                          İddianamede, Evcil'in Türkbank'ı almak istediği, banka müdür muavinlerinden Burhan Ünlüata'nın bu girişime engel olması üzerine Ünlüata'nın yakın arkadaşı borsacı Adil Öngen'e baskı yaptığı belirtildi. Evcil'in Öngen'i defalarca telefonla arayarak tehdit ettiği öne sürülen iddianamede, sanığın Çakıcı'yı devreye soktuğu da belirtildi.

                          Operasyonla yakalandı
                          Nesim Malki cinayetini azmettirdiği gerekçesiyle tüm dünyada İnterpol tarafından aranan Erol Evcil, 28 Kasım 1999'da Bursa'da bir villaya düzenlenen operasyon sonucu yakalandı.

                          Uzun süre Bursa'da sorgulanan Evcil'in son bir yıldır Bursa'da saklandığı ortaya çıktı. Evcil, Bursa Emniyeti'nde verdiği ifadede Malki cinayetini azmettirdiğini itiraf etti.

                          İstanbul DGM'de de sorgulanan Evcil, Kartal Özel Tip Kapalı Cezaevi'ne konuldu. Malki cinayeti ve Türkbank'ın resmi ihalesine fesat karıştırmak iddiasıyla yapılan soruşturma sonucunda, İstanbul DGM Cumhuriyet Başsavcılığı'nca Evcil hakkında kamu davası açıldı.

                          İddianamede, Evcil'in 'suç işlemek için çete oluşturmak', 'taammüden adam öldürmeye azmettirmek', 'tehditle menfaat sağlamak' suçlarından bir kez idam ve 27 yıldan 44 yıla kadar da hapis cezasına çarptırılması istendi.

                          Evcil, 27 Mart 2000'de Malki cinayetinin azmettiricisi olarak DGM'de hakim karşısına çıktı. Evcil, iddianamenin üç gün önce kendisine ulaştığını söyledi ve savunmasının hazırlanması için süre talep etti.

                          Topçu ve Çağlar'ı suçladı
                          Ancak mahkemede konuşmayan Evcil'in 28 Mart'ta gazetelerde yer alan poliste verdiği ifadeler herkesi şok etti. Evcil ifadesinde, "DYP - SHP döneminde THY'nin uçak alımını kazanmak için Euro Special firması, dönemin Ulaştırma Bakanı Topçu, Devlet Bakanı Çağlar ve THY Yönetim Kurulu Başkanı Yardelen'e 55 milyon dolar komisyon verdi. Paranın paylaşılmasında Malki'nin İsviçre'deki Swiss Bank - Swiss Lant Bank hesabı kullanıldı. Malki bana banka dekontlarını gösterdi ve 'Bu silah bende oldukça bana kimse bir şey yapamaz' dedi" dedi.

                          Evcil, 3 Nisan 2000'de "densizlik" olarak değerlendirdiği Türkbank ihalesine fesat karıştırmak iddiasıyla yargılandığı davada tahliye edildi. Duruşmada işadamı Korkmaz Yiğit'le ilk kez karşılaştığını söyleyen Evcil, mahkeme sonunda Yiğit'le el sıkıştı. Duruşma hakimi Sedat Karagül'ün, Çakıcı'yla tanışmak için neden Japonya'ya gittiğini sorması üzerine Evcil, "Aslında ortak bir yönümüz yok. Sadece çok iyi bir dostum" dedi. Polise verdiği ifadenin işkence altında alındığını belirten Evcil, "Filistin askısı yapıldığı zaman seviniyordum. Diğerlerinin yanında onun acısı az kalıyordu. Yakınlarıma da aynı işkenceyi yapacaklarını söylediler. Sevdiklerimin acı çekmemesi için her şeyi kabullendim" diye konuştu. Malki cinayetini azmettirmek suçundan hala tutuklu bulunan Evcil, tekrar cezaevine gönderildi. x
                          x

                          Yorum

                          • fuga
                            Senior Member
                            • 27-08-2004
                            • 6397

                            Konu: Biyografiler(Yaşam Öyküleri)...Sürekli Güncel

                            Faruk Süren
                            HAKKINDA YAZILANLAR

                            Saraydan Lojmana
                            Sabah 10 Ocak 2005

                            Gebze'deki fabrikasının misafirhanesinde kalan Faruk Süren "Bir evim bile yok" diyor.

                            Faruk Süren bir zamanlar 13 şirketli bir holdingin patronu, Galatasaray Kulübü'nün UEFA kupalı tarihi başkanıydı. Beylerbeyi'nde Boğaz'a nazır villada yaşıyordu...

                            9 ŞİRKETİNİ KAYBETTİ
                            Her şey üç buçuk yıl önce değişti. Süren'in çöküşü başladı. Şirketler birer birer kapandı, mallar satıldı, villa da elden gitti. "Hayali ihracat" iddiaları büyük sarsıntı yarattı.

                            KURUŞLARIN HESABI
                            Süren şimdi "bir evim bile yok" diyor. Gebze'deki fabrikanın misafirhanesinde yatıyor. Her şeyi kuruşuna kadar hesapladığını söylüyor.

                            En çok kayağı özledim
                            * Artık isviçre'de kayağa gidemiyorum. Ama giyim kuşamımdan taviz vermem.
                            * Yöneticilerime güvenmekle yanlış yaptım. Hatta içlerinden biri benim makinelerimle fabrikatör oldu.



                            'Aslan kral' tahttan indi

                            Galatasaray'ın UEFA Kupası'nı kazandığı dönemdeki başkanı olarak tarihe geçen Faruk Süren'in başı borçlarıyla dertte Borçlarını ödemek için Beylerbeyi'ndeki trilyonluk yalısını da satan Faruk Süren, fabrika misafirhanesinde kalmaya başladı.

                            Bir zamanlar Faruk Süren Galatasaray tarihinin en önemli başkanlarından, sahibi olduğu on üç şirketle iş dünyasının en güçlülerindendi. Başkanlığı döneminde Galatasaray'ın UEFA Kupası'nı kaldırması, Faruk Süren'i Türk futbol tarihinin unutulmazları arasına sokmuştu. Ancak son üç buçuk yılda işler Faruk Süren için hiç de istediği gibi gitmedi. Bir dönemin en önemli ve en zengin isimlerinden Süren'in adı önce 'hayali ihracatçı'ya çıktı. Süren şimdilerde 13 şirketinden geriye kalan 4 şirketiyle bankalara olan borçlarını ödemeye çalışıyor. Bunun için İstanbul Beylerbeyi'ndeki lüks villasını satmak zorunda kalan Faruk Süren'in şu an bir evi bile yok. Halen Gebze'de bulunan fabrikasındaki misafirhanede yatan Süren'in eşi Hatice Süren ise ablasının kiraladığı evde kalıyor. Eski başkan, herşeye rağmen moralini kaybetmediğini söyleyerek, "Borçları kapatıp ticaret hayatıma devam edeceğim" diyor.

                            GEMİMİ TERK ETMEDİM
                            Faruk Süren yurtdışı tatillerinin, yat gezilerinin, boğaz manzaralı ev keyfinin yaşandığı varlık günlerinden, yokluk günlerine geçişteki 3.5 yıl için sadece kendine kızdığını söylüyor. Şirketlerinin başındaki yöneticilere güvenmekle hata ettiğinin altını çizen Süren, "Galatasaray'a konsantre olup işleri ikinci plana atmanın cezasını çekiyorum" diyor ve ekliyor: "Galatasaray'da ilkleri yapalım diye uğraştığımız dönemde kendi işlerimle hiç ilgilenmedim. Biz Galatasaray için ilkleri yaparken öbür tarafta olan oldu. İşyerinde geminin kaptanı bendim ama ikinci, üçüncü kaptanlar, çarkçıbaşılar hata yaptı. İyi niyetli ya da değil, profesyonelce yaklaşmamaktan hatalar yapıldı. Bu kabahatler silsilesinin içinde bir darboğaza girdik. Tabii ki bu benim sorumluluğumu hafifletmez, sorumluluk yine benimdir. Gemiyi de en son terk eden kaptan olmalıdır. Ben gemimi terk etmedim."

                            NAYLON SÜREN DEDİLER
                            Faruk Süren, Orhan Aslıtürk ve Muhammed Ciğer'le adının karıştığı hayali ihracat iddialarının da tüm bu çöküşe ivme kazandırdığını belirtiyor. Ben Orhan Aslıtürk'ü tanımam, o belgelerin hiçbirinde benim imzam da yok. Burada arkadaşlarda yanlış bir şey yapmamışlar. Bir tek biz yapmadık ki bunu, bizim 30 milyon dolar gibi bir ihracat kapatma olayımız oldu. Ama sanki çete reisi benmişim gibi lanse ettiler" diye konuşan Süren sözlerine şöyle devam ediyor: "Naylon Süren falan dediler. Çok haksız bir yargılama ama yapacak bir şey yok. Ben katiyen hayali ihracatçı değilim. Son derece basit bir işlemdir taahhüt kapatma. Bizim yaptığımız da buydu."

                            TÜM EVRAKLAR GERÇEK
                            Sahtekarlıkla suçlanmasının 'haksızlık' olduğunu belirten Faruk Süren, "Biz ihracata dayalı bir kredi almıştık. Kendi döviz girdimiz karşılamayınca bu taahhütü başkasının ihracat fazlasını kendi üzerinize geçirerek kapattık. Bu işlem Orhan Aslıtürk'ün şirketleri aracılığıyla yapıldı. Orhan Aslıtürk, bizden tahsil etmiş olduğu vergileri ödemedi." diye konuşuyor. Süren şöyle devam ediyor: Orhan Aslıtürk ve Muhammed Ciğer bunu yolsuzluk için organize etmiş olabilirler, bunu yargı bilir. Fakat burada aldatılan biri varsa o da biziz. Çünkü bize ihracat fazlası olan firmaların faturaları kesildi, vergi beyannameleri verildi, elektrik sarfiyatları hakiki, gümrük çıkışları gerçek. Döviz alım bordroları da gerçek. Bizim sahtekarlıkla suçlamak hakkaniyete sığmaz."

                            Yorum

                            • fuga
                              Senior Member
                              • 27-08-2004
                              • 6397

                              Konu: Biyografiler(Yaşam Öyküleri)...Sürekli Güncel

                              Ferit Şahenk
                              GÜNDEM GÜNDEM GÜNDEM 5 HAZİRAN 2001

                              Intesa, Garanti’ye ortak oluyor
                              Milliyet 5 Haziran 2001

                              Garanti Bankası’nın yüzde 30 - 35 oranında hissenin, İtalyan bankacılık gurubu Intesa BCI’ye satışı konusunda prensip anlaşmasına varıldı. Sıra detayların konuşulmasında. Kesin açıklama temmuzda yapılacak

                              Garanti Bankası ile İtalya’nın önde gelen bankacılık grubu Intesa BCI arasında, Garanti’nin yüzde 30 - 35 hisseninin satışı konusunda prensip anlaşması yapıldı. Temmuz ayı sonuna kadar detaylar konuşulup, hisse oranı kesinleştirilecek.
                              Garanti Bankası’ndan dün Borsa’ya gönderilen açıklamada, taraflar arasında varılan mutabakat uyarınca görüşmelere hemen başlanacağı ve temmuz ayı sonuna kadar da sonuçlandırılmasının planlandığı bildirildi.
                              Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen de "Güçlü bir yabancı stratejik ortağın sağlayacağı avantajlar ile hem yurtiçi hem de yurtdışı finans piyasalarında lider konumumuz pekişecek, pazar payımız artacak" dedi.

                              Karar temmuzda
                              Konuyla ilgili olarak Intesa BCI de bir açıklama yaptı. Intesa BCI’nin açıklamasında, "Görüşmelerin tamamlandığına dair bir açıklamanın temmuz sonuna doğru yapılacağından iki grup da emindir" denildi.
                              Açıklamada, hisse oranı belirtilmeden, Doğuş Holding ile grubun bankacılık iştirakleri olan Garanti, Körfez ve Osmanlı Bankası’ndan hisse alımı için görüşmeler yapıldığı ifade edildi.

                              Yüzde 35’i satılacak
                              Financial Times Gazetesi’nde dün yeralan bir diğer habere göre ise, Garanti Bankası’nın 30 - 35’inin Intesa BCI’ya geçmesi konusunda prensip anlaşmasına varıldığı belirtildi.
                              Financial Times’in haberine göre, iki tarafın da satış konusunda bir niyet mektubu imzalayacakları ve ardından satış ve diğer detaylar konusunda görüşmelere geçecekleri belirtildi.
                              Ortaklık gerçekleştiği takdirde Intesa’nın, tamamıyla Garanti Bankası’na ait olan Osmanlı Bankası’nın da hisselerine otomatik olarak sahip olacağı belirtildi.
                              The Financial Times haberinde, iki grubun yarın fiyat ve muamelelerin işleyişi hakkında müzakerelere başlayacağı bildirildi. The Financial Times, anlaşma sağlandığı takdirde, Türk bankalarının geciken konsolidasyonunu (birleşme) başlatan süreç olacağını savundu.
                              Haberde uzmanların, "Intesa ve Garanti arasındaki anlaşma, diğer Türk bankalarının üzerinde yabancı ortaklar bulması ya da kendi aralarında birleşmeleri için baskıyı artıracaktır. Intesa, Garanti’nin yüzde 30-35 hissesini almayı düşünüyor. Garanti yönetimi pazar değerinden daha fazla bir prim yapması için uğraşacak" değerlendirmesine yer verildi.

                              İtalya’nın en büyüğü
                              Intesa BCI, Milan merkezli Intesa ile Banca Commerciale Italiana’nın birleşmesinden doğdu. 300 milyar dolarlık aktif büyüklüğü ile Türkiye bankacılık sektörünün üç katı büyüklüğünde bir aktif büyüklüğe sahip olan Intesa BCI, İtalya’nın en büyük bankası sayılıyor. Banca Intesa Grubu’nun 6 trilyon 629 milyar 613 milyon 716 bin İtalyan lireti sermayesi bulunuyor.
                              Banca Intesa Banca Commerciale İtaliana SPA olan grubun İtalya’da 900, Güney Amerika’da 200’den fazla şubesi bulunuyor ve 46 ülkede faaliyet gösteriyor.

                              Garanti ilk beş banka arasında
                              Kuruluşu: 1946
                              Ana ortaklar: Doğuş Holding, Ana Yatırım, Garanti Holding, Doğuş Yatırım
                              Şube sayısı: 266
                              Personel sayısı: 4.728
                              Ödenmiş sermaye: 260 trilyon
                              Piyasa değeri: 1.8 katrilyon
                              Net kar: 2001/3 36.8 trilyon
                              Toplam aktif: 7.6 katrilyon
                              Halka açıklık: Yüzde 31

                              Yorum

                              • fuga
                                Senior Member
                                • 27-08-2004
                                • 6397

                                Konu: Biyografiler(Yaşam Öyküleri)...Sürekli Güncel

                                Gazi Erçel ( 1945) </B>



                                1945 yılında doğdu.1967 yılında AÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye ve İktisat bölümünü bitirdikten sonra 1976 yılında Vanderbilt Üniversitesi’nde master yaptı.Erçel 1967’de Maliye Bakanlığında başladığı çalışma hayatında, Bankalar Yeminli Murakıbı, Hazine Genel Müdür Yardımcılığı görevlerinin yanı sıra yine Hazine’de Ekonomik Araştırmalar, Banka Kambiyo, IMF ve Dünya Bankası bölümlerinde çeşitli görevlerde bulundu.

                                1982-1986 yılları arasında IMF İcra Direktör Yardımcısı, 1987-1989 yılları arasında HDTM Hazine Genel Müdürlüğü görevlerini yürüten Erçel, 1989 yılından itibaren Yaşar Holding’te Yönetim Kurulu Üyeliği, Tütünbank Murahhas Üyeliği ve Yaşar Grubunun çeşitli kuruluşlarında Yönetim Kurulu Üyesi olarak çalıştı.1994 yılında Tütünbank Genel Müdürü oldu.1996 yılında Merkez Bankası Başkanlığı’na getirildi.

                                HAKKINDA YAZILANLAR

                                1.Gazi Erçel İstifa Etti
                                Zaman 25 Şubat 2001

                                Ekonomi kurmayları 24 Şubat 2001 cumartesi günü bankacılarla bir toplantı yaptı. Bakan Recep Önal başkanlığındaki toplantıda piyasaların sağlıklı işlemesi için alınacak önlemler konusunda tam bir anlayış birliği oluştuğu belirtildi. Toplantıya katılmayan Merkez Bankası Başkanı Erçel, aynı gün istifa ettiğini açıkladı.

                                2.Erçel'e ‘neden dolar aldın’ soruşturması
                                Hürriyet 13 Nisan 2001
                                Oya ARMUTÇU/ANKARA

                                Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Başbakanlığa 52 milyar lirasını dalgalı kurdan üç gün önce dolara çeviren eski Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel için, ‘‘Ne yapacaksınız?’’ diye sordu. Kanadoğlu'nun ‘‘suç duyurusu’’na benzeyen yazısı üzerine düğmeye basıldı. Başbakan Bülent Ecevit, Başbakanlık Teftiş Kurulu'na soruşturma talimatı verdi.

                                Devalüasyondan bir gün önce Merkez Bankası'ndan yüksek miktarda döviz çekilmesi ve eski Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel'in bankadaki 52 milyar lirasını dolara çevirmesi konusunda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun devreye girmesi üzerine jet soruşturma açıldı. Ecevit, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine Erçel hakkında ön inceleme yapılması için onay verdi. Erçel hakkındaki ön incelemeyi Başbakanlık Teftiş Kurulu müfettişleri yapacak.

                                Başbakanlık'tan dün akşam saatlerinde şu açıklama yapıldı: ‘‘Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 11 Nisan 2001 tarihli talebi üzerine dalgalı kura geçişten önceki günlerde önceden talepte bulunan bankalara yaklaşık 4 milyar doları eski kur üzerinden sattığı ve şahsi birikimini dolara çevirttiği iddiları hakkında 4483 sayılı yasa uyarınca 12 Nisan 2001 günü ön inceleme izni verilerek, konunun ön incelemesini yapmak üzere Başbakanlık müfettişlerinin görevlendirilmesi Sayın Başbakan tarafından onaylanmıştır.’’

                                Başsavcı Kanadoğlu, önceki akşam Başbakanlığa gönderdiği yazıda, bilgi ve ihbarlardan, dönemin Merkez Bankası Başkanı olan Gazi Erçel'in, dalgalı kura geçilmeden iki gün önce bankalara dört milyar dolar satarken, 52 milyar TL'lik şahsi hesabını dolara çevirdiği, yakınlarını da bu konuda bilgilendirdiği ve ‘‘Görevini suistimal ettiği’’ savundu.

                                SUÇ DUYURUSU GİBİ:
                                Yeni Memur Yargılama Yasası'na göre Merkez Bankası Başkanı hakkındaki soruşturmaları yürütmekle görevli olan Başsavcı Kanadoğlu, ‘‘suç duyurusu’’ niteliği taşıyan bir sayfalık yazısında, 24 Şubat 2001'de görevinden ayrılan Merkez Bankası Başkanı Erçel'in, 22 Şubat 2001'de dövizde dalgalı kura geçiş uygulamasına başlanmasından önce, 20-21 Şubat 2001 tarihlerinde daha önceden talepte bulunan bankalara yaklaşık 4 milyar doları eski kur üzerinden sattığının belirlendiğini bildirdi. Erçel'in, 19 Şubat 2001'de Halk Bankası'ndaki şahsi birikimi olan 52 milyar TL'yi dolara çevirttiği, ‘‘Yakınlarını da bilgilendirmiş olduğu, gizli devlet bilgilerini açıklayarak kendi menfaaatine kullandığı, böylece görevini suistimal ettiğinin’’ öğrenildiği belirtildi.

                                BİLMİYORUZ:
                                Erçel hakkında, 4483 sayılı ‘‘Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Yasa’’ çerçevesinde, yasal gereği yapılıp-yapılmadığının bilinmediğini kaydeden Kanadoğlu, Erçel hakkında sözkonusu yasanın 4/1 ve 6. maddeleri uyarınca ön inceleme yapılarak, ‘‘Son soruşturma izni verilmesine ya da verilmemesine’’ dair kararın Başsavcılığı'na gönderilmesini istedi.

                                SÜREÇ NASIL İŞLEYECEK
                                Başbakanlık Teftiş Kurulu hazırlayacağı ön inceleme raporunu Başbakan Bülent Ecevit'e sunacak. 45 gün sonunda Ecevit, raporda sonuç ne olursa olsun (suçlu-suçsuz) soruşturma izni vermezse dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilecek. Yargıtay, Başbakan'ın soruşturma izni vermemesini yanlış bulursa Danıştay 2. Dairesi'ne itiraz edecek. Son kararı Danıştay verecek.

                                Başbakan soruşturma izni verirse dosya önce Gazi Erçel'e tebliğ edilecek. Erçel'in tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde Danıştay 2. Dairesi'ne itiraz etme hakkı bulunuyor. Danıştay en fazla üç ay içinde dosya hakkında kararını verecek. Erçel itiraz etmezse dosya doğrudan Yargıtay'a gönderilecek. Merkez Bankası Başkanı, Bakanlar Kurulu'nca atandığı için yargılamayı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı yapacak.

                                Devalüasyon k&#225;rı bağış olur mu, olmaz mı
                                Erçel: 31 milyarı ÇYDD’ye bağışladım
                                Merkez Bankası eski Başkanı Gazi Erçel, devalüasyondan kazandığı 31 milyar lirayı Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'ne (ÇYDD) bağışladı. Erçel, ‘‘Türkiye Halk Bankası'nda bulunan hesabımın dövize çevrilmesi sonucunda ortaya çıkan ve bankaca hesaplanan 31 milyar Türk Lirası, tarafımdan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'ne bağışlanmıştır’’ dedi. Olayın kendisi için ‘‘talihsizlik’’ olduğu görüşünü tekrarlayan Erçel, ‘‘Hayatım boyunca böyle hesaplarla uğraşmadım. Ancak, görev yaptığım sırada çıkarı zedelenen bazı kimselerin bana yönelik bir tutum içerisinde olduğu da bilinmektedir’’ ifadesini kullandı.

                                ÇYDD: Bu para kara kabul edemeyiz
                                ÇYDD Genel Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan, eski Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel'i 31 milyar liralık devalüasyon farkından doğan kazancıyla yaptığı bağışı kabul etmeyeceklerini söyledi. Saylan, şöyle konuştu: ‘‘Para henüz hesabımıza girmiş değil. Bu para aslında bizim için önemli bir burs kaynağı. Ancak, yönetim kurulumuz oybirliği ile söz konusu 31 milyar lirayı kabul etmeme kararı aldı. ÇYDD adının bu para ile anılmasını istemiyor. Yönetim kurulumuz ve şubelerimiz bu parayı kara para olarak nitelediler.’’

                                Yorum

                                İşlem Yapılıyor
                                X