Biyografiler(Yaşam Öyküleri)...Sürekli Güncel

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • fuga
    Senior Member
    • 27-08-2004
    • 6397

    #61
    Konu: Biyografiler(Yaşam Öyküleri)...Sürekli Güncel

    futbolcuları tanıyalım bakalım

    başlıyoz

    Ali Sami Yen ( 20.06.1886)- (29.07.1951) </B>

    Futbolcu, spor adamı, Galatasaray Spor Kulubü kurucularından.

    Ünlü yazar ve dilci Şemsettin Sami’nin oğlu olan Ali SamiYen 20 Haziran 1886’da İstanbul’da doğdu. Mekteb-i Sultani!de (Galatasaray Lisesi) öğreninm gördüğü yıllarada spora başladı. 1905’te yedi okul arakadaşı (Emin Bülent Serdaroğlu, Tahsin Nahit, Şehit Celal, Bekir Bircan, Cevdet Kalpakçı, Abidin Daver, Asım Tevfik Sonumut) ile birlikte Galatasaray Spor Kulubü’nün kuruluşuna öncülük eden Yen, kulübğn 1 sicil numaralı üyesi ve ilk başkanı oldu. Galatasaray’ın 1906’da oynadığı ilk maçta kaptanlık yaotı. Futbolu bıraktıkatan sonra uzun yıllar spor yöneticiliği, hakemlik yapan, Türkiye’de futbolun gelişmesi için uğraş veren ve ilk Türk resmi spor örgütü Türkiye İdman İttifakları Cemiyeti’nin kurucuları arasında yer alan Ali Sami Yen’in adı Galatasaray’ın Mecidiyeköy’deki stadyumuna verildi (1964).

    Ali Sami Yen, 29 Temmuz 1951’de İstanbul’da öldü.

    Yorum

    • fuga
      Senior Member
      • 27-08-2004
      • 6397

      #62
      Konu: Biyografiler(Yaşam Öyküleri)...Sürekli Güncel

      Fatih Terim ( 14.09.1953) </B>




      14 Eylül 1953 Adana’da doğdu.Futbola Adana Demirspor’da başladı.14 yıl Galatasaray forması giydi.52 kez A Milli Takım formasını giydi.A.Gücü ve Göztepe takımlarını çalıştırdı.1990-1993 yıllarında Sepp Piontek’in yardımcı antrenörlüğünü ve Ümit Milli Takım Teknik Direktörlüğünü yaptı.Akdeniz Oyunları Şampiyonluğu’nu kazandı.Türkiye’yi ilk defa Avrupa Şampiyonası finallerine taşıdı.Galatasaray ile 4 lig, 2 federasyon, 2 cumhurbaşkanlığı, 3 TSYD ve 1 UEFA Kupası kazandı. İtalyan takımı Fiorentina’yı çalıştırdı, kulüp başkanı ile anlaşamayarak görevinden istifa etti.


      Yorum

      • fuga
        Senior Member
        • 27-08-2004
        • 6397

        #63
        Konu: Biyografiler(Yaşam Öyküleri)...Sürekli Güncel

        Aziz Yıldırım ( 1952)


        1952 yılında Diyarbakır Ergani'de doğdu.Babası ilkokul öğretmeni.Orta öğrenimini Düzce'de tamamladı.Ankara Devlet Mühendislik Mimarlık Akademisi mezunu.İnşaat mühendisi.Nato mühendisliği yaptı.Maktaş mühendislik firmasının sahibi.1990-1992 yıllarında Metin Aşık başkanlığındaki yönetimde görev aldı.1991-1992 sezonunda Futbol Şubesi sorumluluğunu üstlendi.O dönemde Tanju'nun Galatasaray'dan Fenerbahçe'ye transferini gerçekleştirdi.Evli ve iki çocuk babası.


        GÜNDEM GÜNDEM GÜNDEM 1 HAZİRAN 2001

        Gitme kal baskısı

        Hürriyet 1 Haziran 2001
        Sadi Kemal Yaşar


        Ali Şen: Gerekirse evine, işine, kulübe gider, göreve devamını rica ederiz...

        Vefa Küçük: Artık kendimi emekli yaptım. Fenerbahçe'nin F'sinde bile yokum.

        Şadan Kalkavan: Kararını tekrar gözden geçirmesinin doğru olacağına inanıyorum.

        Sağlığına ve ailesine yeterli zaman ayıramadığını ileri sürerek başkanlığı bırakacağını açıklayan Aziz Yıldırım'ın kararından dönmesi için sarı lacivertli camia ayaklandı. Eski yöneticiler, futbolcular ve dernekler Yıldırım'ın kararını bir kez daha gözden geçirmesini istedi.


        Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın ‘‘Görevi bırakıyorum’’ açıklaması camiayı ayağa kaldırdı. Sarı lacivertli kulübün önde gelen isimleri, şampiyonluk kutlamaları devam ederken şok kararını veren Yıldırım'ın devam etmesi gerektiğini savundu. Gündeme bomba gibi düşen bu karar üzerine çeşitli görüşler ortaya çıktı.


        ALİ ŞEN: OLMADI BAŞKAN


        Olmadı başkan. Camiamız, Yıldırım'a her zaman büyük destek vermiştir. Ben ve bütün taraftarlar, gerekirse evine, kulübe veya işine gidip, göreve devam etmesini rica ederiz. Kimse yeni başkan aramasın. Görevine devam etmelidir. Ancak F.Bahçe Kulübü Başkanı televizyonlarda asla ağlamamalıdır. Olağanüstü kongre kararı alınırsa 1 Temmuz'da yeni başkan seçilecek. Yeni yönetim iç transferin şeklini beğenmeyebilir.


        ŞADAN KALKAVAN: İYİ DÜŞÜNSÜN


        İstifasını üzüntüyle izledim. 3.5 yıllık hizmetinde ve son yılında şampiyonluğa giden yolda büyük başarı kazandırmıştır. Bundan sonraki hedef Şampiyonlar Ligi şampiyonluğdur. Bu ilk senede illaki olacak diye düşünmüyoruz. Kendisinin başkanlığında daha ileri gideceğiz. Zaman zaman fikir ayrılığımız olmuştur. Amaç hep F.Bahçe'nin başarısıydı. Kararını tekrar gözden geçirmesinin doğru olacağına inanıyorum. Gitmesi camiaya zarar verecektir.


        VEFA KÜÇÜK: BEN YOKUM


        F.Bahçe için hayırlı uğurlu olsun. Şu an seyahatteyim. Ben tarihi görevimi kongrede yaptım. Üyelere ve F.Bahçe'ye sahip çıktım. Karşılığını göremedim ve kendimi emekli ettim. Artık F.Bahçe'nin F'sinde bile yokum. Kulüp sahipsizdi, çıktım ortaya, ama kongre üyeleri bana sahip çıkmadı. Üyeler yine en doğrusunu yapar en doğru kişiyi seçerler.


        MURAT ÖZAYDINLI: ZOR BULUNUR


        F.Bahçe taraftarı olarak kalmasını istiyorum. Yakın dostu olarak, bırakması gerekir. Yaşadıkları ve çektiği sağlık sorunlarıyla stresini yakından gördüm. F.Bahçe, bir Aziz Yıldırım’ bence bulamaz. Uzun bir süre de bulamayacak. 3.5 yıldır hep yanında oldum.


        MAHMUT USLU: BIRAKTIRMAZLAR

        Onunla başladım, onunla bitireceğim. Büyük fedakarlıklar yaptı. Sağlığına, ailesine yeterli zamanı ayıramadı. Bundan böyle onun yükünü hafifletebiliriz. Camianın onu bırakacağını sanmıyorum. Bıraktırmazlar. Onun gibi başkan zor çıkar. Kişisel tercihim, o giderse ben de yokum.

        Yorum

        • fuga
          Senior Member
          • 27-08-2004
          • 6397

          #64
          Konu: Biyografiler(Yaşam Öyküleri)...Sürekli Güncel

          Hagi ( 1964) </B>


          Gheorghe Hagi 1964 yılında Romanya'da doğdu.

          Galatasaray'la ilk tanışması Avrupa Sampiyon Kulupler kupası yarı finalindeydi. Genç Hagi Galatasaray'ın elenmesinde en önemli faktörlerden biri oldu. O yıllarda Galatasaray Hagi'yi transfer etmek istemişti ama Romanya'daki komünist rejimin de etkileriyle başarılı olamamıştı.Şimdi bundan yıllar geçti. Romanya'nın gelmis gecmis en iyi futbolcusu unvanını elinde tutan ve Romanya milli takımından 115. maçında ayrılan, Hagi Galatasarayda 3. sampiyonluğu yaşamak istiyor. Turkiye'de ikinci kez baba olan Hagi Galatasaray'a gelmeden önce FC Barcelona'da başka bir Galatasaray'lı olan Popescuyla birlikte oynuyordu.

          HAKKINDA YAZILANLAR

          Hakeme Tükürdü Yargılandı !

          EKONOMİSİ YÜZDE 50 KOMÜNİST, FİKRİYATI YÜZDE 100 KOMÜNİST... MAÇLARI YÖNETEN HAKEMLERİMİZ BİLE ''DEVLET MEMURU'' ÇIKTI !!! GALATASARAY'IN ROMEN YILDIZI HAGİ'NİN, ORTA HAKEM EROL ERSOY'A TÜKÜRDÜĞÜ İÇİN ''DEVLET MEMURUNA HAKARETTEN'' YARGILANMASINA BAŞLANDI !!!

          Haberturk.com 25 Mayıs 2001

          Mini not: Hakemler yaptıkları asıl mesleklerinden dolayı değil, Federasyon yasasının 18.maddesi gereği ''devlet memuru' sayılıyor.

          Galatasaray'ın Rumen yıldızı Hagi ifade verdi Türkiye 1. Futbol Ligi'nde Galatasaray ile Gençlerbirliği arasında yapılan maçta kırmızı kart görmesinin ardından orta hakem Erol Ersoy'a hakaret ettiği gerekçesiyle hakkında soruşturma başlatılan Rumen futbolcu Gheorghe Hagi savcılığa ifade verdi. Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı'na avukat Fatih Volkan ile gelen Galatasaray'ın Rumen futbolcusu Hagi'nin, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Turgay Evsen tarafından yaklaşık 45 dakika süreyle ifadesi alındı. Hagi'nin kulüp tercümanı aracılığıyla verdiği ifadesinde, ''maçta haksız yere çift sarı karttan kırmızı kart gördüğünü ileri sürerek, orta hakem Erol Ersoy'a tükürmediğini, ayağına basmadığını ve saha içerisinde de hakaret etmediğini söylediği'' öğrenildi. Hagi, ifadesinin alınmasının ardından avukatı Fatih Volkan ile adliyeden ayrıldı. Soruşturma sonucunda Rumen futbolcu Hagi hakkında 3213 sayılı Futbol Federasyonu Kanunu'nun 18. maddesi gereğince hakemler devlet memuru sayıldığı için TCK'nın 266/1. maddesi uyarınca, ''Devlet memuruna hakaret etmek'' suçundan 2 aydan 8 aya kadar hapis cezası istemiyle dava açılabilecek. Galatasaray ile Gençlerbirliği arasında 10 Mart 2001 Cumartesi akşamı Ali Sami Yen Stadı'nda yapılan ve Galatasaray'ın 2-1 kazandığı maçta Rumen futbolcu Hagi, kırmız kart görmüştü. Kırmızı kart görmesinin ardından yaptığı hareketlerden ötürü basında yer alan görüntüler ve suç duyuruları üzerine Hagi hakkında Üsküdar ve Kızılcahamam Cumhuriyet başsavcılıklarınca soruşturma başlatılmış, her iki soruşturma da ''Yetkisizlik'' kararı ile maçın yapıldığı ilçenin bulunduğu Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmişti.

          Yorum

          • fuga
            Senior Member
            • 27-08-2004
            • 6397

            #65
            Konu: Biyografiler(Yaşam Öyküleri)...Sürekli Güncel

            Şenol Güneş
            Şenol Güneş, Trabzon'lu, 1952 doğumlu. Yıllıklarda, gençliğinde edindiği bir unvan dikkat çekiyor; "bir sezonda kalesinde en az gol gören kaleci" oluyor, 1971-72 sezonunda, Sebat Gençlikspor'da, 30 maçta 11 golle. Ayrıntılar Şenol'un kökenlerini işaretliyor. 15 yaşında, 1967'de Trabzon Erdoğdu Gençlikspor'da başlayan lisanslı futbolculuk hayatında dördüncü yılıdır. Sebat Gençlikspor, ikinci takımıdır, buradan Trabzonspor'a transfer olacak, o Trabzonspor da, Türk futbolunda "Üç Büyükler"in "kısır h&#226;kimiyetine" son veren takım olarak tarihe geçecektir. Böylece 35 yaşında, 1987 yılında, Beşiktaş-Trabzonspor maçıyla jübilesini yaparken, şampiyonluğu ilk kez Anadolu'ya taşıyan takımın kalecisi -ve kaptanı- olarak, künyesinde 6 lig şampiyonluğu, 5 Türkiye Kupası, 4 Başbakanlık, 7 Cumhurbaşkanlığı Kupası yer almaktadır.

            HAKKINDA YAZILANLAR

            Boy Aynası / Sinan Hıncal
            Türk futbolundaki yükseliş Şenol Güneş'e bir şans verilmesini gerektiriyor
            Kader ağlarını beklerken
            Aktüel 22.11.2001

            Şenol Güneş'in, henüz cevherini sergilemesine sıra gelmemiş bir Fatih Terim olmadığını düşünmek için sebebimiz var mı. Fatih kendi hayatından bir "Imparatore" efsanesi çıkarabilmişse, Şenol'un da kendi kaderini ören iplerden bir başka efsane dokuması muhtemeldir...
            Futbol damarları kurumuş küçük bir Avrupa ülkesine karşı da olsa, şenlikli bir futbolla 5-0 galip gelmek; kendini ucundan da olsa Alman ekolüne bağlayan bir ülke futbolunun temsilcilerini sahada "sürklase" etmek, gülünç duruma düşürmek, bunlar, bir gelişim sürecini sergilemek bakımından azımsanacak göstergeler değildir.
            Plansız, programsız, çok az manipule edilebilmiş bir "doğal evrim" sürecinin mucizevi sonucuyla karşı karşıyayız: "Türk futbol patlaması..." Herkesin farkında olduğu ama bir türlü ifade edilmeyen olgu. Türk futbol kamuoyu, futbol düşünürleri, büyük bir ihtimalle kendi kavramsal teçhizatlanmalarında bulunmadığı, kendi plan, program, şiar-motto çerçevelerinde yer almadığı için gözlerinin önündekini ifade etmekten geri duruyor. Oysa sözkonusu olan gerçek bir "patlama;" bu toplumun futbola yaptığı tüm sosyo-ekonomik, maddi-manevi "yatırımların" bir neticesi olarak Türk futbol kültür ve pratiğinde yaşanan muazzam bir gelişme. Öyle ki, Avrupa futbol "establishment"inin, futbol aleminin efendilerinin, bu gelişmeyi egemenliklerine yönelik güçlü bir tehdit olarak algıladıklarını düşünmek için sebepler var. (Kodamanların "önlem" mahiyetinde girişimlerde bulunmaları da sürpriz olmaz. Patlamanın sivri ucu, "gurbetçi" futbolcularımızın -ve hatta Terim'in- uğradığı neredeyse sistematik dışlanma ve istiskalin kaynaklarını da muhtemelen burada aramak gerekiyor.)
            5-0'lık galibiyetin körüklediği, "Şenol Güneş'le tamam mı, devam mı?" tartışması da bu olguyu dikkate almamaktan doğuyor. Türk futbolundaki başarıları, bir kerelik, tekrarı, eşi benzeri olmayan zuhur edişler olarak değerlendiren zihniyet, yetersiz bulduğu Şenol Güneş'in yerinde Fatih Terim'i görmek istiyor. Bu kadar basit. O kadar laf döndürülmesine rağmen, esasında bir "Şenol Güneş mi - Fatih Terim mi" tartışması bu. Öyle ya, başka kim sözkonusu olabilir? Mustafa Denizli'nin kondüsyon-performansı Şenol Güneş'i bertaraf etmeyi gerektirecek düzeyde değil ve namlı bir yabancı antrenör seçeneğinin de, sadece futbolcuların tepkisi gözönüne alınsa bile, pratikte gerçekleşme şansı bulunmuyor.

            * * *
            Karizma'yı bir tür "Beyaztürk cakası" sananların beklentilerinin aksine, bu geçmişin Şenol'a yüklediği bir "karizma" var. Şenol'un futbolculuk hayatında katkıda bulunduğu "Üç Büyükler"in h&#226;kimiyetine son verilmesi hamlesi, kuşkusuz bir "kalkınma dinamiği" içeriyordu. Bu kalkınma dinamiğinin Türk futbolunu bugünlere taşıyan süreçte rolü olduğu da kesindir. Her halikarda Üç Büyükler'in o yıllardaki kısır egemenliğinin yıkılması, Türk futbolunu ataletten sıyırmıştır. Türk futbolundaki yerli damarı vurgulayan bir kariyerin kahramanı olarak Şenol Güneş'in, Türk futbolundaki bugünlerin yükselişini taçlandıracak bir Dünya Kupası başarısına imza atması, sanki bir kader döngüsünün tamamlanması olacaktır. Bir ulusun futboldaki yükselişine endeksli bir futbolculuk ve teknik adamlık öyküsü... "Karizma" yaklaşık böyle bir şeydir...
            * * *
            Türk futbolundaki yükselişe dönersek... Eğer patlama denilebilecek türden bir ilerleme gösterildiğinden yola çıkarsak, o zaman her an yeni bir çıkış, başarı, isim vb.'ine hazır olmamız gerekir. O zaman Şenol Güneş, henüz cevherini sergilemesine sıra gelmemiş bir Fatih Terim'dir. Taçlanan baş akıllanacak, Şenol, kaderin kendisini karşı karşıya bıraktığı vazifeyi, ötesine geçerek çözmeyi başaracaktır.
            Fatih Terim'in öyküsünde, "Bitirim bozuntusu, yarı mafyozi bir futbolcu emeklisi"nden öteye geçeceğini işaret eden pek ipucu yoktu. Terim, oradan bir "Imparatore" efsanesi çıkarabilmişse, Şenol'un da kendi kaderinin ağlarını ören iplerden bir başka "efsane" dokumaması için sebep yoktur.
            * * *
            Son olarak; kaleciden iyi teknik direktör olur mu? Bu geçerli bir sorudur ve kendine cevap arar. Uğur Vardan'ın temsil ettiği bir görüşe göre, kalecinin futbol vizyonu, bütün sporculuk ömrü boyunca "kendisine saldırılıyor" olmasıyla biçimlenmiş, dolayısıyla sakattır. Oysa, diyor bu düşüncedekiler, "bugün futbol tam da bu görüşün tersi bir yaklaşım, bakış açısı gerektirmektedir."
            Bu görüşte esaslı bir taraf olduğunu kabul etsek bile, kalecinin futbolda oynadığı rolün teknik adamlığını nasıl belirleyeceği üzerine söylenecek daha pekçok şey olduğu da inkar edilemez. Öyle ya, bütün futbol ömrü boyunca yapayalnız, tek başına savunduğu bir "kale"den, kendi müdahale ve katkısının son derece kısıtlandığı bir oyunun gelişmesini izlemek, kalecinin görüşünü mutlaka farklılaştıracaktır. Kalecilik bu takım oyunundaki en bireysel roldür, kaleci bir takım oyununda en tek başına kişidir. Öte yandan "kaleci" futbolun sorumluluğu ve sonucuyla en dolaysız bağlantısı olan futbolcu kimliğidir. Futbolun amacı olan ve sonucunu belirleyen gol, ancak onun sahibi olduğu alanda -kale- ve onun -kalecinin- aşılmasıyla gerçekleşebilir.
            Bütün bunların kalecinin görüşüne farklı bir derinlik ve daha ileri vadelerde sağlıklı bir tevekkül ile uygun dozda hikmet katması beklenir...
            Daha ne?

            Yorum

            • fuga
              Senior Member
              • 27-08-2004
              • 6397

              #66
              Konu: Biyografiler(Yaşam Öyküleri)...Sürekli Güncel

              Hakan Şükür ( 01.09.1971)



              1 Eylül 1971’de Adapazarı’nda doğdu.1987-1990 arasınad Sakaryaspor’da oynadı.1990-1992 yıllarında Bursaspor’da, 1992’de transfer olduğu Galatasaray’da 2000 yılına kadar oynadı.
              342 lig maçında oynadı, 194 gol attı.60 kez giydiği A Milli Takım formasıyla 29 gole imza attı.52 kez Avrupa Kupaları’nda forma giydi ve 27 gol attı.3 defa gol kralı oldu.Galatasaray’da 6 lig, 3 Cumhurbaşkanlığı, 4 Türkiye, 4 TSYD, 1 UEFA Kupası sevinci yaşadı.Avrupalılar ona Boğaz’ın Boğası diyor.İtalya’nın Inter Kulübü’ne transfer oldu.

              Yorum

              • fuga
                Senior Member
                • 27-08-2004
                • 6397

                #67
                Konu: Biyografiler(Yaşam Öyküleri)...Sürekli Güncel

                Halit Kıvanç
                Radyo ve televizyon sunucusu.

                Halit Kıvanç, 1926 yılında İstanbul’da doğdu. Yüksek öğrenimini İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde tamamladı. Milliyet ve Tercüman başta olmak üzere çeşitli gazete ve dergilerde yazar ve yönetici olarak üst düzey görevler aldı. Türkiye'de radyo ve TV spor yayıncılığının gelişmesinde önemli katkıları olan Kıvanç, olimpiyatlar ve büyük uluslararası karşılaşmalarda sunucu olarak görev aldı. Dünya kupasını televizyondan sunan ilk Türk spikerdir. Sunuculukta 50 yılını tamamlayan Kıvanç, TSYD ve diğer basın kuruluşlarının düzenlediği yarışmalarda 100'ün üzerinde ödül aldı. 1983 yılında Cumhurbaşkanlığı Kupası maçıyla maç spikerliğine veda etti. Aydın Engin'le yaptığı söyleşi Bir Koltukta Kaç Karpuz: Halit Kıvanç Kitabı adlı kitapta toplanarak İletişim Yayınları tarafından piyasaya sunulmuştur. Yazar/Spiker/Sanat Adamı olarak kabul edilen Halit Kıvanç, Türk halkına tertemiz bir Türkçe ile saygın ve eğitici çalışmaları ile hizmet vermesinden dolayı Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi tarafından Kariyer Dalında büyük ödüle layık görüldü.

                ESERLERİ

                Halit Kıvanç, ayrıca 2006 yılında Türkiye İş Bankası tarafından yayımlanan Ağlama Palyaço Makyajın Bozulur adlı kitabın da yazarıdır.

                Kıvanç, sanatçı Müjdat Gezen ile yaptığı söyleşiyi kaleme aldığı kitapta, sanatçının yaşamını acı ve tatlı yanlarıyla anlatmaktadır.

                X

                Hadi Anlat Bakalım Anılar 1
                Halit Kıvanç
                Yorum Yayınları

                ... Meksika'da Pele'yi, İspanya'da ole'yi, Arjantin'de voleyi, lüks otelde baloyu, şahane konserde soloyu, tiyatroda galayı, folklorda halayı, kaç törende kaç olayı sunmuşum da sunmuşum... Ve sonra bir gün, TV'deki "Hadi Anlat Bakalım"dan esinlenmişim, kendi kendime "Hadi Anlat Bakalım" deyivermişim... Yeni, eski, kimi çoook eski anılar, anlatacaklarım... Eski ama taze hepsi... "Derin dondurucu"dan çıkardım. Bugünün niyetine okuyabilirsiniz. Bu, anılarımı size ileten ilk kitabım... Anılar devam edecek... Yeni moda TV'ci deyimiyle, Az Sonra!..

                Yorum

                • fuga
                  Senior Member
                  • 27-08-2004
                  • 6397

                  #68
                  Konu: Biyografiler(Yaşam Öyküleri)...Sürekli Güncel

                  Yıldırım Demirören ( 1964) </B>


                  Beşiktaş Jimnastik Kulübü Başkanı
                  Sanayici 1964 yılında İstanbul'da doğdu. Eğitimini Leysen American School'da tamamlayan Demirören TÜSİAD, TUGİAD ve TABA üyesidir. Hobileri arasında golf oynamak ve seyahat etmek olan Demirören İngilizce biliyor. Demirören evli olup 2 çocuk babasıdır.

                  Yorum

                  • fuga
                    Senior Member
                    • 27-08-2004
                    • 6397

                    #69
                    Konu: Biyografiler(Yaşam Öyküleri)...Sürekli Güncel

                    Mustafa Denizli ( 1949)



                    1949 yılında İzmir’in Çeşme ilçesinde doğdu.Futbola lisanslı olarak 1965 yılında Altay’da başladı.18 yıl aralıksız top koşturdu.Altay’da frikikten ve özellikle kornerden attığı gollerle büyük ün yaptı.İstanbul kulüplerinin transfer tekliflerini İzmir’den ayrılmamak için daima geri çeviren Denizli, 1983’te, futbol hayatının son yıllarında fikir değiştirerek Galatasaraylı oldu.Bir yıl futbol oynadıktan sonra 1984’te Galatasaray’ın teknik direktörlüğüne getirilen Jubb Derwall’in yarıdmcısı olarak göreve getirildi. Derwall’le birlikte üç yıl çalışan ve tecrübe kazanan Denizli 1987-88 arasında teknik direktör olarak Galatasaray’da başarılı bir dönemin mimarı oldu.Avrupa Kupalarında yarı final oynayan Galatasaray’dan ayrıldıktan sonra Almanya’nın ikinci lig takımlarından Alle Mania Aachen’de bir yıl görev yaptı.1990-92 yılları arasında iki sezon daha Galatasaray’da teknik direktörlük yapan Denizli, kısa bir ayrılıktan sonra1994’te Kocaelispor’u çalıştırmaya başladı.1996-97 sezonu sonuna kadar Kocaelispor’la sözleşmesi olan Denizli, A ve Ümit Milli Takımları teknik direktörlüğüne getirildi.Bilahare Fenerbahçe teknik direktörü oldu.

                    GÜNDEM GÜNDEM GÜNDEM

                    Fenerbahçe:2 - Galatasaray:1 (Maç sonucu)
                    Fenerbahçe, Galatasaray'ı 2 - 1 mağlup etti. Maçın golleri Ali Güneş (dk. 12), Yusuf (dk. 52) ve Suat'tan (dk. 75) geldi.

                    GÜNDEM GÜNDEM GÜNDEM 18 MAYIS 2001

                    SON DAKİKA.. YETİM HAKKI KORUYUCUSU UĞUR DÜNDAR, DİNÇ BİLGİN'İ KARTAL'DA ZİYARET ETTİ...

                    Başında tüyü bitmemiş yetimin hakkı söylemiyle tanınan Uğur Dündar, az önce Etibank'ın eski sahibi Dinç Bilgin'i Kartal Cezaevinde ziyaret etti. Dündar ile birlikte Mustafa Denizli de Bilgin'i ziyarete gitti. Mustafa Denizli'nin arabasıyla giden Dündar, yaklaşık bir saat içerde kaldı ve bu ziyaret CHA kamerası tarafından görüntülendi. Dündar, çıkışta ''Dinç Bilgin ile insani bir görüşme yaptık. Özel konuları görüştük Fazla ayrıntıya girmeyeceğim. '' dedi. Mustafa Denizli ise Dinç Bilgin ile 30 yıla yakın dostluğu olduğunu, hal ve hatırını sormak için geldiğini ifade etti.
                    Haber giriş tarihi - saati : 17.05.2001

                    GÜNDEM GÜNDEM GÜNDEM 28 MAYIS 2001

                    Şampiyon Fenerbahçe
                    Milliyet 28 Mayıs 2001

                    Ligin müthiş finali Sarı-Lacivertli zaferle tamamlandı. Samsun’da ilk golü kalesinde gören Fenerbahçe, ikinci yarıda şahlandı
                    5 yıllık hasrete noktayı koyan Sarı-Lacivertli takım, Türkiye’yi ayağa kaldırdı. Karadeniz’de yakılan şampiyonluk ateşi, alev alev bütün ülkeyi sardı ve yaktı

                    "İlk kez yanıldım"
                    FENERBAHÇE Teknik Direktörü Mustafa Denizli çok mutlu olduğunu belirtip, "Hayatımda ilk kez yanıldım. Bu iş nisanda biter demiştim, ama Mayıs’ta bitti" dedi. Denizli, "12’de bir yanılma payım oldu. Şimdilik konuşmayı düşünmüyorum. Artık beni bir yıl eleştirenler çıkıp basın toplantısı yapsın. Önümüzdeki sezonu düşünüyorum. Daha zor mücadeleler bizi bekliyor" diye konuştu. Mustafa Denizli bu konuşmayı yaptıktan sonra futbolcular tarafından omuzlara alındı.


                    Başkan’a hediye
                    FENERBAHÇE’NİN İsrailli yıldızı Revivo, gergin anların yaşandığı ilk yarıda beraberlik golünü frikikten attıktan sonra önce taklasını attı, sonra Şeref Tribünü’nün önüne gitti. Sarı- Lacivertli futbolcu, Başkan Aziz Yıldırım’a elini kaldırarak, "Bu golü senin için attım" dedi.


                    Kadıköy çıldırdı!
                    FENERBAHÇE’NİN şampiyonluğunu ilan etmesinden sonra Türkiye’nin birçok kentinde adeta hayat dururken, Kadıköy bayram yerine döndü. 90 dakikanın bitiş düdüğüyle birlikte sokağa fırlayan Sarı - Lacivertli taraftarlar özellikle Bağdat Caddesi’ni kilitlediler, bayraklarla çılgınca gösteriler yaptılar. Havai fişekleri de ardı ardına ateşleyen Fenerbahçeliler, gecenin geç saatlerine kadar evlerine dönmediler.


                    Saracoğlu’nda karnaval günü
                    FENERBAHÇE, bugün şampiyonluğu taraftarı ile birlikte kutlayacak. Şükrü Saracoğlu Stadı’ndaki kutlama töreni saat 19.00’da başlayacak.


                    "Denizli ile beş yıl daha"
                    Başkan Aziz Yıldırım, görevde kaldığı takdirde, hocaları ile uzun yıllar çalışmak istediklerini söyledi, "Önümüzdeki sene daha kolay olacak" dedi

                    FENERBAHÇE Başkanı Aziz Yıldırım, görevde kaldığı takdirde beş yıl daha Mustafa Denizli ile çalışmak istediğini söyledi. Yıldırım, yeni kurdukları kadroyla ve tarihinde ilk kez bir Türk teknik adamla, daha deneyimli Galatasaray’a karşı güç de olsa mücadeleyi kazandıklarını da ifade etti. Başkan, "Önümüzdeki yıl mücadelemiz daha kolay geçecek. Fenerbahçelileri mutlu ettiğimize inanıyorum" dedi.

                    SARI - Lacivertli yöneticiler, Samsun’da şov yaptılar. Aziz Yıldırım ve yöneticiler, sahaya inerek seyirciyi selamlarlarken, futbolcu ve taraftarlarla şarkılar söylediler. Tribünlerden yükselen "Bu taraftar sizinle gurur duyuyor" tezahüratına "Bu yönetim sizinle gurur duyuyor" yanıtını verdiler. Yönetim, soyunma odasına da inerek coşkulu kutlamaya katıldı. Bu arada futbolcular "Efsane geri döndü" tişörtleriyle tur attılar.


                    Dev poster
                    Fenerbahçe’yi taşıyan uçak Atatürk Havalimanı’na indiğinde yer yerinden oynadı... Binlerce taraftar, kafileyi bağrına bastı, şampiyonlar omuzlardan inmedi. Denizli’nin havalimanına asılan dev posteri büyük ilgi çekti

                    Yorum

                    • fuga
                      Senior Member
                      • 27-08-2004
                      • 6397

                      #70
                      Konu: Biyografiler(Yaşam Öyküleri)...Sürekli Güncel

                      Alpay Özalan ( 29.05.1973)
                      29 Mayıs 1973 tarihinde İzmir’de doğdu.Futbola Altay altyapısında başladı.Soma Linyitspor, Altay, Beşiktaş ve Fenerbahçe formalarını giydi.Birinci ligde forma giydiği 1992 yılından bu yana 262 maçın 200’ünde oynadı.23 defa Ümit Milli, 51 defa A Milli oldu ve 1 gol attı.Kariyerinde 1 lig, 1 Türkiye, 1 Cumhurbaşkanlığı, 1 Başbakanlık ve 2 TSYD Kupası kazandı.Halen İngiliz takımı Aston Villa’da oynuyor.

                      Yorum

                      • fuga
                        Senior Member
                        • 27-08-2004
                        • 6397

                        #71
                        Konu: Biyografiler(Yaşam Öyküleri)...Sürekli Güncel

                        Ogün Altıparmak

                        Futbola 1950'li yılların sonunda başlayan Ogün Altıparmak, Karşıyaka'da yıldızını parlattıktan sonra 1963'te bacağının kırık olmasına rağmen, Fenerbahçe'ye transfer oldu. Sarı-lacivertli forma ile uzun yıllar geçiren golcü futbolcu, sağaçık ve santrfor mevkilerinde görev yaptı. Fenerbahçe'nin 4 lig şampiyonluğu ve Türkiye Kupası kazanan kadrolarında yer aldı.Gol atmadaki ustalığı ile dikkat çeken Altıparmak, 1907-71 sezonunda 16 golle gol kralı oldu. Milli Takım'da da toplam 32 defa forma giydi, iki maçta da kaptanlık yaptı.Aktif sporculuğu bıraktıktan sonra siyasete atılan Altıparmak, Fenerbahçe'de yönetici olarak da görev yaptı. Bu arada çeşitli gazetelere spor yazıları yazdı. Kadıköy Belediye Başkanlığı için aday oldu, fakat kazanamadı. Bir şirket sahibi olan Ogün Altıparmak, ithalat-ihracat işiyle uğraşıyor.

                        Yorum

                        • fuga
                          Senior Member
                          • 27-08-2004
                          • 6397

                          #72
                          Konu: Biyografiler(Yaşam Öyküleri)...Sürekli Güncel

                          Mehmet Cansun
                          HAKKINDA YAZILANLAR

                          G. Saray’da Cansun devri
                          Türkiye 15 Temmuz 2001

                          Cansun: 972, Erzen: 435
                          Olağanüstü kongrede rakibi Ateş Ünal Ezen’e 537 oy fark atan Mehmet Cansun, G.Saray’ın 31. başkanı oldu. Galatasaray Lisesi’ndeki kongrede oy kullanan 1440 üyenin 972’si Cansun’u, 535’i de Erzen’i tercih etti. 17 oy geçersiz sayılırken, Faruk Süren’e 11, Fatih Terim’e 3, Cüneyt Tanmna ve Cevap Prekazi’ye de 1 oy çıktı. Cansun, seçildikten sonra yaptığı açıklamada, “Böyle sıcak bir havada tatillerini kesip kulüplerine sahip çıkan üyelerimize şükran borcumuzu ödemek istiyoruz. Ellerini taşın altına soktular. Eylül ayında herkes İstanbul’a döndüğünde büyük bir davetle teşekkürlerimizi sunacağız. İnsanların birbirini kırmadığı,ı hakiki G.Saraylı gibi davrandığı muhteşem bir kongre oldu. Bu teveccühe l&#226;yık olmaya çalışacağız ve söz verdiğimiz taahhütlerimizi yerine getireceğiz” dedi.

                          Borçsuz Cimbom vaadi
                          Mehmet Cansun, 22 milyon dolar olarak açıkladığı banka borçlarını olağan kongre tarihi olan 2002’nin Mart ayına kadar ödeme taahhüdünde bulunarak “Bu sözümü yerine getiremezsem aday olmayacağım” dedi. G.Saray’da “sevgi ve kardeşliği” sağlamaya çalışacağını söyleyen Cansun “Stadın inşaatı için elimizde büyük proje var, bu projemizi hayata geçireceğiz. Geçen sene kıl payı kaçırdığımız şampiyonluğu da bu sezon geri alacağız. G.Saray’ı tüm branşlarda bulunduğu konumun altına düşürmeyeceğiz” şeklinde konuştu

                          Yorum

                          • fuga
                            Senior Member
                            • 27-08-2004
                            • 6397

                            #73
                            Konu: Biyografiler(Yaşam Öyküleri)...Sürekli Güncel

                            Gaffar Okkan ( 1952)- (24.01.2001)


                            Silahlı ve bombalı saldırı sonucu öldürülen Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan 1952 yılında Sakarya’nın Hendek ilçesinde dünyaya geldi.İlk ve ortaokulu memleketinde tamamladıktan sonra Ankara Polis Enstitüsü'ne girdi ve 1970 yılında görevine başladı. Ege Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu olan Okkan, İzmir, Eskişehir, Urfa ve 1993'de Mehmet Ağar'ın Emniyet Genel Müdürlüğü döneminde Kars'ta görev yaptıktan sonra Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü'ne atandı.

                            Kars Emniyet Müdürü iken, Diyarbakır gibi yıllarca PKK ve Hizbullah terörünün ve aşırı göçün ağır sonuçlarını yaşayan bir ile emniyet müdürü olarak atandı. Hüseyin Velioğlu'nun İstanbul Beykoz'daki villasına yapılan baskında büyük rolü vardı. Gaffar Okkan, Hizbullah'ın çökertilmesinde çok önemli bir rol oynadı. Kadın polisler Diyarbakır'da ilk kez onun emriyle sokağa çıktılar, trafiği yönettiler. İki küçük otomobil aldı Gaffar Okkan. Mavi-beyaza boyattı. İkişer kadın polis görevlendirdi. Bir otomobil kaybolan çocukları toplayıp ailelerine teslim etti, diğeri de yürümekte zorlanan yaşlılara yardım etti. Havaalanındaki kadın polisler yaşlı yolcuların bilet işlemlerini yaptı, uçağa kadar götürdü. Havaalanına tekerlekli sandalye aldırdı. Okkan'ın ilklerinden biri de şehrin kritik noktalarına kurdurduğu kameralardı. Gece yarılarına kadar makam odasındaki dev ekranda sokakları gözlerdi.

                            Evli ve iki çocuk babası Okkan'ın son Emniyet Müdürleri Kararnamesi'nde ismi İstanbul için geçmişti. Hükümet içinden Diyarbakır'da büyük başarı gösteren Okkan'ın İstanbul'a atanması için yoğun baskı gelmişti. Ancak İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, ‘‘Diyarbakır'da başarılı işler yapıyor, onlara devam etsin’’ demişti.Okkan'ın adı daha önce Ankara Emniyet Müdürlüğü için de geçmişti. Diyarbakırspor Kulübü Başkanı olarak sporla yakından ilgilenen ve halkla içiçe yaşayan ve Gaffar Okkan 24 Ocak 2001 tarihinde Diyarbakır’da pusu kurularak öldürüldü.Okkan’la birlikte 5 polis memuru da öldürüldü.Suikastı Hizbullah örgütünün yaptığı sanılıyor.

                            Ölmeden önce Diyarbakırspor Eğitim Vakfı’nın kuruluş çalışmalarını yürüten Gaffar Okkan, 30 Eylül 2000 tarihinde, Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti tarafından Diyarbakır’da huzur ve güveni sağladığı için &#180;Yılın Bürokratı&#180; seçilmişti.

                            Yorum

                            • fuga
                              Senior Member
                              • 27-08-2004
                              • 6397

                              #74
                              Konu: Biyografiler(Yaşam Öyküleri)...Sürekli Güncel

                              türkiyede 2 tane maraşal var bunların birini biliyorsunuz ulu önder Atatürk bir diyeri Fevzi Çakmak

                              Fevzi Çakmak ( 1876)- (12.04.1950)


                              GÖREV SÜRESİ:
                              12 Temmuz 1922 - 3 Mart 1924 (Orgeneral)
                              3 Mart 1924 - 12 Ocak 1944 (Mareşal)

                              Mareşal ÇAKMAK;1876 yılında İstanbul'da doğdu. 1895 yılında Teğmen rütbesi ile Harp Okulu'nu bitirdikten sonra, aynı yıl girdiği Harp Akademisi'ni 1898 yılında bitirerek Kurmay oldu. Bu tarihten itibaren ordunun çeşitli kademelerinde karargah ve birlik komutanlığı görevlerinde bulundu. 1914 yılında Tümgeneralliğe yükseldi. Çeşitli birliklerde Kolordu Komutanlığı, Anafartalar Grup Komutanlığı ve Ordu Komutanlığı görevlerinde bulundu. 6 Ocak 1918 tarihinde Genelkurmay Başkanlığına atandı. 28 Temmuz 1918 tarihinde Korgeneralliğe yükseldi. 27 Mayıs 1919 tarihine kadar bu görevi yürüttü. 1 nci Ordu Müfettişliği'nden sonraki Harbiye Nazırlığı görevinden 21 Nisan 1920 tarihinde istifa ederek Anadolu'ya geçti. Milli Müdafaa Vekili ve Heyeti Vekile Reisliği görevine atandı. 3 Nisan 1921 tarihinde Orgeneral, 31 Ağustos 1922 tarihinde de Büyük Zafer'in kazanılmasındaki yüksek hizmetlerini takdiren Mareşalliğe terfi ettirildi. 12 Temmuz 1922 - 3 Mart 1924 tarihleri arasında Genelkurmay Başkanlığı Vekilliği, 3 Mart 1924 tarihinden 12 Ocak 1944 tarihine kadar Genelkurmay Başkanlığı yaptı. 12 Ocak 1944 tarihinde yaş haddinden emekli oldu.

                              Fransızca, İngilizce, Almanca bilir. Evli 2 çocukludur.

                              Arnavutluk Harekatı ve İsyanı'na, İtalya, Balkan, 1 nci Dünya ve Kurtuluş Savaşları'na katıldı.

                              12 Nisan 1950 tarihinde vefat etti. Eyüp Sultan'da toprağa verildi.

                              Yorum

                              • fuga
                                Senior Member
                                • 27-08-2004
                                • 6397

                                #75
                                Konu: Biyografiler(Yaşam Öyküleri)...Sürekli Güncel

                                spordan devam edelim

                                Kurtdereli Mehmet </B>
                                HAKKINDA YAZILANLAR

                                Kurtdereli Mehmet Pehlivan
                                Atatürk ve Sultan Abdülhamit
                                Hanifi ALTAŞ

                                Bu ülkede Osmanlıcılar, Osmanlıcılığı milliyetçilik diye yutturmaya çalışanlar, saraydan beslenmenin özlemiyle yanıp tutuşan hilafet ordusu artıkları, Türkiye Cumhuriyetine ve Atatürk'e düşmanlığı yegane varlık sebebi haline getirmiş olan ümmetçiler, nurcular ve benzerleri, yıllardır körü körüne bir Abdülhamit hayranlığı pompalayıp durmaktadırlar. Bunlar için, Sultan Abdülhamit, bir türlü içlerine sindiremedikleri Türk Cumhuriyetine ve onun kurucusu Atatürk'e olan karşıtlık ve düşmanlıklarının adeta bir simgesi haline dönüşmüştür. Öyleleri Sultan Abdülhamit'i ve Vahidettin'i yücelttikleri her seferinde, aynı zamanda da Türkiye Cumhuriyetini ve Atatürk'ü karalamak gizli veya açık kastı içinde bulunmuşlardır.

                                Türk güreşinin en büyük adlarından biri olan Kurtdereli Mehmet Pehlivan, Balkanlardaki (bugünkü Bulgaristan'da) Deliorman'da dünyaya gelmiş, sonra Balıkesir'in Kurtdereli köyüne yerleşmişti. İlk kez Koca Yusuf'la güreşerek ün yapmıştı. Koca Yusuf onda yetenek gördüğünden güreşi yarım bırakmış, ödülü de ona vermişti. Padişah II. Abdülhamit döneminde Batıya giden pehlivanlar arasında yer alan Kurtdereli, Fransa, İngiltere ve ABD'de büyük başarılar kazanmış, dünya şampiyonu olmuştu. Son kez 1911'de İstanbul'da şampiyon olan Kurtdereli, 11 Nisan 1939 günü 75 yaşında ebediyete göçmüştü.
                                Cumhuriyetimizin 77. kuruluş yıldönümünde, Türk güreşinin en büyük devlerinden olan Kurtdereli Mehmet Pehlivanın, Atatürk'le ve Sultan Abdülhamit'le şahsen olan münasebetlerine ilişkin göz yaşartıcı sahnelerle dolu anekdotları, gerek onun, gerek Atatürk'ün, gerekse de Sultan Abdülhamit'in kişilikleri ve karakterleri hakkında son derece aydınlatıcı ve fikir verici olması, bir çok bakımdan da derslerle dolu bulunması yönüyle değerlendirmelerinize ve dikkatlerinize sunuyorum.

                                ATATÜRK VE KURTDERELİ MEHMET PEHLİVAN

                                Himaye-i Etfal Cemiyeti (Çocuk Esirgeme Kurumu), Ankara'da at yarışı alanında 1931 yılının 11,12, 13 Kasım günlerinde, Türk pehlivanları arasında büyük bir yağlı güreş karşılaşması düzenlenmişti. Atatürk ve TBMM Başkanı Kazım Paşa da güreşleri sonuna kadar izlemişti. Türkiye başpehlivanının seçileceği bu karşılaşmaya, Türkiye'nin her tarafından bir çok tanınmış pehlivanlar gelmişti. Eski ve namdar pehlivanlar da bu karşılaşmanın hakemliğine seçilmişlerdi. Başhakem olarak Kurtdereli Mehmet Pehlivan ve Suyolcu Mehmet Pehlivan en büyük yeri almışlardı.

                                Kurtdereli bu güreşlerde başhakem olarak bulunurken, Anadolu Ajansı, Havacılık ve Spor, Hakimiyet-i Milliye muhabirleriyle konuşmalar yaptı.

                                Avrupa'da, gençliğinde yaptığı güreşleri anlattı. İşte, bu görüşmeler sırasında Kurtdereli Mehmet Pehlivan bu başarılarının sırrını öğrenmek için kendisiyle konuşanlara, baştanbaşa mücadele ve başarılarla dolu geçmişini anlatırken, birbirini kovalayan büyük zaferlerinin sırrını şöyle açıklamıştı:
                                " ....Güreşirken bütün Türk milletini arkamda hisseder ve onun şerefini korumak için herşeyi yapardım. Ve sanki bütün Türk milletinin kuvvetinin arkamdan dayandığını hissederdim."
                                Prof. Dr. Afet İnan, Atatürk'le ilgili anılarında, bu güreşleri bizzat güreş yapılan yere Atatürk'le birlikte gelerek izlediğini şöyle anlatmaktadır:
                                "Anadolu Ajansının sorduğu soruyla, Kurtdereli'nin o sözü söylemesinden sonra, Atatürk'e hakem yerinde oturan yaşlı Kurtdereli'yi gösterdiler ve onun hakkında bazı şeyler söylediler. Bu sözler Atatürk'ün hislerinin en derin noktasına tesir etmiş ve bu hal gözlerinden akan birkaç damla yaşla belirmişti." Türklük ve Türklüğün şerefi, Atatürk'ün üzerine titrediği en mukaddes varlıktır. Atatürk güreşleri seyrederken bilhassa Kurtdereli Mehmet Pehlivandan gözlerini ayırmamıştır. O gün (12 Kasım) Çankaya'ya döner dönmez eski başpehlivana bir mektup yazar ve bu mektubu bir armağanla birlikte Kılıç Ali ve Salih Bozok ile gece yarısı Kurtdereli'ye vermek üzere gönderir. Kurtdereli, Suyolcu Mehmet Pehlivan ile kaldığı "Zafer Oteli"nde uykudan kaldırılır. Atatürk'ün gönderdiği para armağanı (1000 TL) ile kendisine övgüleriyle dolu mektubunu yaşlı Pehlivana verirler. Kurtdereli ummadığı ve beklemediği bu iltifattan dolayı ağlar ve dualar eder.

                                Atatürk'ün yazdığı ve Türk sporu için bir direktif niteliğinde olan, onun üstün kişiliğini ve üstün görüşünü yansıtan bu mektup şöyledir:
                                Kurtdereli Mehmet Pehlivana
                                Ankara
                                12.11.1931

                                Seni cihanda ün almış bir Türk pehlivanı olarak tanıdım. Parlak muvaffakiyetlerinin (başarılarının) sırrını şu sözlerle izah ettiğini de öğrendim: "Ben her güreşte arkamda Türk milletinin bulunduğunu ve millet şerefini düşünürdüm."Bu dediğini en az yaptıkların kadar beğendim. Onun için senin bu değerli sözünü Türk sporcularına bir meslek düsturu olarak kaydediyorum. Bununla, senden ve sözlerinden ne kadar memnun olduğumu anlarsın.
                                Çoluk çocuğun için sana ufak bir armağan gönderiyorum. O, bu mektubumla beraberdir.
                                Pehlivan ömrünün tam sağlıkla uzun sürmesini dilerim.
                                GAZİ MUSTAFA KEMAL

                                Atatürk'ün mektubuna eklediği armağan ise şuydu:
                                İş Bankası Umum Müdürlüğüne
                                Kurtdereli Mehmet Pehlivan'a 1000 T. lira veriniz. Bu para, birinci kanun (Aralık ayı) aylığımdan faiziyle kesilecektir.

                                KURTDERELİ MEHMET PEHLİVAN VE SULTAN II. ABDÜLHAMİT
                                Kurtdereli ertesi günü (13 Kasım) kendisiyle konuşan bir gazete muhabirine şunları söylemiştir:
                                "-İstibdat devrinde (Sultan II. Abdülhamit'in saltanat dönemi) Avrupa'ya gitmek için vapura bindiğim zaman Saray'dan bir mabeyinci gelip dedi ki:
                                "Zat-i Şahane'nin selamları var, Avrupa'da güreşirken tac ve tahtımın şerefini koruyarak güreş yapsın, buyurdular. " Ben de kendisine dedim ki: "Zat-ı Şahane'nin tac ve tahtının olduğu kadar benim sırtımın da şerefi vardır!" Mabeyinci bir şey demeden gitti. Kendisine söylediğimi aynen Padişah'a söylemiş olacak ki, Avrupa'dan dönen pehlivanlara hediyeler ihsan verilmek adet olduğu halde, avdetimde ( dönüşümde) bana hiçbir şey verilmedi, fakat şu feleğin işine akıl sır erer mi? Bana dünyanın en büyük adamı, işte ömrümün son mükafatını verdi. Allah O'nu Türk milletine bağışlasın..."(*)

                                TACININ TAHTININ ŞEREFİNİ DÜŞÜNENLER İLE MİLLİ ŞEREFİ DÜŞÜNENLER!

                                İşte size iki farklı dönem, iki farklı anlayış, iki farklı davranış, iki farklı yönetim şekli! Ve tabii o her iki dönemde de, cüssesi gibi kişilik olarak da gerçek bir dev olduğunu gösteren Kurtdereli Mehmet Pehlivan!
                                Hem yüksek bir şahsi şeref ve yüksek bir izzeti nefis duygusuna sahip olan, hem de milli şerefi en yüksekte tutan Kurtdereli Mehmet Pehlivan!
                                Bir yanda yalnızca tacının tahtının şerefini düşünenler, öte yanda Türk milletinin şerefini herşeyin üzerinde tutanlar!

                                Onun için birinciler yıkılmaya mahkumdular!
                                İkincilerin kurduğu Cumhuriyet ise Türklük şerefini koruduğu, arkasındaki tek dayanağının Türk milleti olduğunu unutmadığı sürece yıkılmayacak, sonsuza kadar ayakta kalacaktır!

                                (*) Özbay Güven'in "Atatürk ve Güreş" adlı makalesinden alınmıştır. Erdem Dergisi, Atatürk Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Kültür Merkezi dergisi, Cilt:6, Sayı: 18, Eylül 1990 s. 632-635

                                Yorum

                                İşlem Yapılıyor
                                X