Atatürk Düşüncesinde Ulusçuluk ve Çağdaşlaşma

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • Kadim
    Senior Member
    • 30-01-2004
    • 4782

    Atatürk Düşüncesinde Ulusçuluk ve Çağdaşlaşma

    Sayın Rektörüm, Sayın Öğretim Üyeleri, Çok Kıymetli Üniversite Gençlerim ve Beni Dinlemek Lütfunu Esirgemeyen Aziz Vatandaşlarım!. 95 yaşındaki bu adam hocalık hayatının 74’üncü senesini aşarken hayatın en güzel günlerinden birini aranızda yaşamaktadır. Çok gururluyum ve 75 senelik hocalık hayatımın en güzel, en şerefli günlerinden birini yaşıyorum. Bunu esirgemeyen İstanbul Üniversitesine duygulu saygılarım büyüktür. Tekrar bana sundukları bu alakadan dolayı, saygılarımı tekrarlıyorum.

    Konuşmanın konusu Atatürk düşüncesinde ulusçuluk ve çağdaşlaşma. Evvela şunu söyleyeyim ki; Atatürk’ün hâlâ güncel olması, hâlâ ihtiram, sevgi, muhabbet görmesinin sebebi nedir? 20. yüzyılda büyük liderler gördük, devlet başkanları gördük ama bugün bunlar unutuldu. Bunların içinde bazıları halkı tarafından ayaklarından astırıldı. Bazıları gerek milletine, halkına, gerek insanlığa yaptıkları kötülüklerin bedelini intihar ederek ödedi. Bir kısmının heykelleri yerlerde sürüklendi. Bir bölümünün isimleri caddelerden silindi. Ama Atatürk, bugün yapılan halk oylamalarıyla şunu göstermektedir ki, Türk Halkının %85’inin sevgisini, muhabbetini, minnet duygularını hâlâ taşımaktadır. Neden? Atatürk bu derece günceldir ve Atatürk’ün bu güncelliği ve bu sevgisi nereden doğmaktadır? Çünkü Atatürk, yapmış olduğu hareketlerde, yapmış olduğu çalışmalarda isabetsizliğe uğramadı. Sovyetler yıkılırken Türkiye dimdik ayakta kaldı. Yugoslavya yıkılırken, kan gövdeyi götürürken Türkiye dimdik ayakta kaldı. Çünkü Atatürk, her yapmış olduğu teşebbüste demokrasiyi asla elden bırakmadı. Lenin’in yapmış olduğu hareketlerde sanayileşmeyi öne sürmek suretiyle demokrasiyi ikinci plâna attı. Tito, Yugoslavya’da doğrudan doğruya etnik kökenlileri ayrı ayrı bir kurum halinde yaşattı ve öldükten sonra Yugoslavya kan içinde kaldı. Atatürk milliyetçiliğe dayandı ve bugün Türkiye ayaktadır.

    Türkiye hâlâ cesaretini, şehadetini ve büyük varlığını muhafaza ediyor. Bunun en büyük sebeplerinden bir tanesi, Atatürk ve arkadaşlarının göstermiş oldukları zeka, dirayet, bilgi ve akla dayanan hareketleridir. Şimdi öncelikle sizlere, Atatürk’ün milliyetçiliğinden sözetmek isterim. İki vesika söyleyeceğim sizlere. Bir tanesi 1920 senesine aittir, diğeri 1929 senesine. 1920’deki belge doğrudan doğruya O’nun ifadesidir. 1929 senesindeki belge O’nun el yazılandır. Evvela size 1929’da Atatürk’ün el yazılarıyla yazdığı ifadeyi okuyacağım. Bugünkü Türk Milleti siyasî ve içtimaî hayatı içinde kendilerine Kürtlük kültürü, Çerkezlik kültürü ve hatta Lazlık kültürü veya Boşnaklık kültürü propaganda edilmek istenmiş vatandaş ve milletdaşlarımız vardı. Fakat monarşinin istibdad delilleri vasılı olan bu yanlış adlandırmalar, dikkatinizi rica ediyorum bir kaç düşman kölesi, mülteci beyinsizden başka, hiçbir millet ferdi üzerine kederlenmekten başka bir tevsir hasıl etmemiştir. Çünkü bu millet evladı da umum Türk Camiası gibi aynı müşterek maziye, tarihe, ahlaka, hukuka sahip bulunuyordu. 1929 senesinde Ahmet İnan’ın yazdığı “Medeni Bilgiler” kitabının ek kısmında Atatürk’ün el yazılarıyla bu belirtilmiştir. Çok güzel işarettir bu. Türk Milleti için, Türk Yöneticileri için çok büyük bir uyarmadır. Atatürk Milliyetçiliği doğrudan doğruya ırka veya dine dayandırmıyor. Atatürk milliyetçiliği ortak bir ilkedir. İşte bu yazıda da bize gösteriyor ki doğrudan doğruya Türk vatandaşının birlik ve beraberliğini etnik kökenlerin ayrı ayrı doğmasını değil, birlik ulus birliğini yaratmanın Türkiye’yi ebediyete kadar yaşatacak bir varlık olduğunu söylüyor. Peki 1929’da bunu söylüyor, daha henüz Büyük Millet Meclisinin kurulduğu gün, o zaman Atatürk ne düşünüyor?
    Aynı şeyi. Hani 10. Yıl Nutkunda “Birlik ve Beraberlikte bütün güçlükleri yenmesini bilmiştir Türk Milleti” diyerek haykırdığı nutkunda aynı şeyleri sıralamaktadır. Yani Anadolu insanının yeri doğrudan doğruya etnik grubun içindedir. Ama bu etnik grupları birbirleriyle birleştirmek ve çağdaş bir ulus meydana getirmek için Atatürk herşeyi yapmıştır.

    Şimdi daha henüz Büyük Millet Meclisi kurulmadan önce ne düşünüyor? Düşündüğü şey şudur. Diyor ki Atatürk; “Sen yeni hükümetin iktisat bakanı ol” O vesile ile Yusuf Kemal Bey Büyük Millet Meclisinde konuşmalar yapıyor ve konuşmalarında “Türk Milleti çok sıkıntı çekmiştir. Refaha kavuşması şarttır” derken mütemadiyen Türk kelimelerini tekrarlıyor. O sırada Çerkez Ali Emiri Paşa söz alıyor. Diyor ki; “Mütemadiyen Türk diyorsunuz. Buralarda Çerkez de var ve burada Boşnak da var. Böyle bir Millet Meclisinde bu şekilde konuşmak doğru mudur?” Yusuf Kemal Bey bağırmaktadır. “Kalkıp cevap vereceğim. Bizim Türk derken neyi kastettiğimi söyleyeceğim” Sırada birisi omzuma vurdu. Döndüm baktım Mustafa Kemal: “Otur işte, Türk Milletinin bütünlüğünü etnik grupların birleşerek çağdaş bir Türk Devleti yaratmak hususunda Millî Mücadeleye başlarken düşüncesini şöyle ifade ediyor. Biraz uzunca ama istiyorum ki yeni kuşaklar bu belgeleri gayet iyi okusunlar da hazmetsinler. Çünkü Atatürk’ün entellektüel tarafını mutlaka yeni kuşaklara öğretmek mecburiyetindeyiz. Sadece törenlerle yetinmemeliyiz. Atatürk’ün entellektüel bir keşia tarafı vardır ve devamlı olaraktan şunu söyler: “Benim yüzümü görmek demek, ve yahut da her an benim yüzümü görmek istiyorsanız bu şöyle olacaktır. Benim fikirlerimi anlıyorsanız, benim düşüncelerimi hissediyorsanız, benim duygularımın üzerinde duruyorsanız, bu yeter”. Şunu söylemek isterim ki yeni kuşaklara mutlaka Atatürk’ün düşüncelerini belgelere dayanmak suretiyle öğretmek zorundayız. Bu yeni neslin daha muzaffer, daha muvaffak ve daha rahat yaşaması için bu Atatürk’ün düşüncelerini bilmeleri ama belgelere dayanarak bilmeleri, bu belgeler üzerinde düşünmeleri ve bunları bir bilinç haline getirmeleri gerekir. İşte huzurunuzda konuşurken, belgeleri esas yapan bunun sahiciliğidir. Tekrar etmek isterim ki yeni kuşaklar belge isterler, yeni kuşaklar ilim isterler, yeni kuşaklar bilim isterler ve bu ilmin aklın ışığı altında Atatürk’ü öğrenmek isterler. Bunu yapmak zorundayız. Atatürk’ün hocalarımızdan bu en büyük istemidir. Bunu söyledikten sonra izninizle Atatürk’ün henüz Büyük Millet Meclisi yeni kurulmuş, yeni hükümet daha meydana gelmemişken söylediklerine dönmek istiyorum: Bakın ne diyor;

    “Efendiler meselenin bir daha tekerrür etmemesi ricasıyla bir iki noktayı arz etmek isterim. Burada kastedilen yüksek meclisimizi teşkil eden zat, kişiler yalnız Türk değildir, yalnız çerkez, yalnız laz değildir. Fakat hepsinden oluşmuş anasırrı islaâmiyedir, samimî bir mecmuadır” Binaenaleyh bu Heyeti Aliyye’nin temsil ettiği hayatı, şeref ve şanına yakışan şey bizim azmettiğimiz emeller yalnız İslâm unsuruna münhasır değildir. Aynısını İslâmiyete öğreten bir kitleye aittir. O dönemde İstiklâl Savaşı’na başlarken millet fikriyle doğrudan doğruya hemfikir birbirleriyle kaynaşmış haldedir. Kurtuluş Savaşı’nda dövüşenler doğrudan doğruya Atatürk’ün getirmiş olduğu o gerçek olan üslubun üzerinde duruyorlar. Atatürk milliyetçiliğin, yani ulusçuluğun yaşaması için sürekli faaliyet göstermiştir. Ve muhtelif faaliyeti etnik mizacıdır. O ilmî sahada açık olan o faaliyetin önemini gösteren belgelerdir. Velhasıl yabancılar Türkler üzerinde, ağır hükümler koyuyorlardı. Bu Türkler medeni değildir, bu Türkler medeniyet düşmanıdır.


    ................
    ........... 3 Temmuz 1932’de başlıyor. Kim riyaset ediyor? Prof. Yusuf Oksal. Bu kongre çok ilginç bir kongredir. Atatürk her gün bu kongreye devam etti. Ama bu kongrenin sonunda Atatürk bize bir çaylı toplantı yaptı. O çaylı toplantıda biz Atatürk ile bir buçuk saat görüştük. Bize göstermiş olduğu nezaket, bağlılık yani unutulmayacak bir gündü. Dedi ki; Muhterem hocalarım istediğini sorabilirsiniz, sorular sorduk. Bu soruların içinde enteresan sorular var. Ama bunlardan bir tanesini size söyleyeceğim. “Efendim” dedi hocalardan bir tanesi, “Din toplumlar için gerekli midir” hayretle bekliyoruz. Atatürk buna ne cevap verecek o zaman lâiklik oldukça yerleşmiş ve gelişiyor. Bunun üzerinde de çalışılıyor. Söylediği şey şu oldu. Aradan altmış sene geçmesine rağmen onun seslerini duyar gibiyim. “Muhterem hocam, din toplumlar için gereklidir. Dinsiz toplum yaşayamaz ve devam edemez. Her toplumun tabii olarak bir inancı vardır. Ama şunu söyleyeceğim, din; Allah ile kul arasındadır. Biz dine saygılıyız, dine hürmetkarız ama bu arada Allah ile kul arasına giren ve bundan siyasi menfaat, ticari menfaaat elde etmek isteyenler vardır. Dini bunlar kirletmek istiyorlar. Biz buna müsaade etmeyiz. Bu itibarla dine saygılıyız ve dine hürmetkarız. Fakat dinin suistimal edilmesine katiyen taraftar değiliz ve buna da müsade etmeyiz.”
  • Kadim
    Senior Member
    • 30-01-2004
    • 4782

    #2
    Konu: Atatürk Düşüncesinde Ulusçuluk ve Çağdaşlaşma

    Atatürk’e doğrudan doğruya dinsiz demenin ne kadar yanlış olduğunu bu kongrede Atatürk’ten duyduğum şeyler gösteriyor. Dine saygılı Atam, hiçbir zaman dini devlet yönetimine alet etmemiştir. Atatürk bu fikrin özetini hiçbir zaman taviz vermeden de devam ettirdi. Çünkü biliyordu ki din istismar edilirse mutlaka memleket büyük felaketlere maruz kalacaktır. Din yaşayacak aynı yerde muhafaza edilecek fakat siyasete asla karışmayacak, siyasete alet olmayacak. Millî Mücadele’nin Kurtuluş Savaşı bittikten sonra yapılanma devri başlamıştır. Atatürk bütün hayatı boyunca daima hadiselerin içinde yaşadı. 31 Mart’ta Atatürk Kurmay’dı. Derviş Vahdedi’nin doğrudan doğruya yapmış olduğu, dinin politikaya alet edilmesini gördü ve o dönemde Derviş Vahdedi’nin yayınlamış olduğu Volkan’ın nasıl ağır tesirler yaptığını ve nasıl isyanlar yarattığını ve anarşiyi meydana getirdiğini gördü. İttihat Terakki’nin, ordunun politikaya karıştırılmasına da “hayır” dedi. “Ordu Politikaya karışmaz. Ordu top tüfeğe alet edilmez” dedi. Millî Mücadele’nin zaferle bitmesinden sonra yapılanma dönemi, medeniyet dönemi başladı. Türkiye Cumhuriyetinin yapılanmasında iki fikir hakimdi. Bu iki fikir o kadar kıymetlidir ki, bu fikir zedelendiği takdirde Türkiye halkı ızdırap içinde sıkıntı içinde kalmaktadır. Birincisi dinin politikaya alet edilmemesi, ikincisi ordunun politikaya alet edilmemesidir. Atatürk, yapılanmaya yani çağdaşlaşma hareketine girdiği zaman hep bunların üstündedir. Ordunun politikaya alet edilmemesi ve dinin politikaya alet edilmemesi nasıl olacak? Tarih şunu gösteriyor ki Atatürk 3 Mart 1924’te bunu düzenleyecek olan yasaları çıkarttı. Bu yasaları çıkaran kimlerdi ve nasıl oluyor da doğrudan doğruya bir tepki olmuyor veya bir lâik tepkiler oluyor. Çünkü 3 Mart 1924’te Atatürk çevresinde İslâm dininde terakkiye mani hiçbir şey olmadığını kabul eden ve aynı zamanda din ile devletin ayrılmasını kesinlikle İslam’a aykırı olmadığını benimseyen ilim adamları vardı. Sonuçlar müzakere edildi. Kimdi o? Seyit Bey. Üniversitede fıkıh hocası idi ve İslâm dininin felsefesini görmüştü. Kim? Şeyh Saffet efendi? Kim? Halil Hulki efendi. O dönemin ilim adamlarıydı. Onlar din ile devletin ayrılmasının, din işleriyle devlet işlerinin birbirine karıştırılmamasının İslâm dinine aykırı olmadığını ifade ediyorlardı.
    İşte 3 Mart 1924 yasaları bu adamların devamlı çalışmalarıyla düzenlendi, ortaya çıktı. Bu üç kanundan birincisi, Seriye Bakanlığı’nın kaldırılması ve aynı zamanda Genelkurmay’ın istikran sağlamasıdır. İkincisi Tevhidi Tedrisat denilen öğretim birliğiydi. Üçüncüsü de Hilâfet Kanunu idi. Bu üç yasa, mutlaka yeni kuşaklar tarafından öğrenilmelidir. Bu üç yasanın önemi nedir? Evvela Ziya Gökalp’in söylediği esas. Ziya Gökalp “Türkiye’nin esasları” adlı kitabında şunu söylüyor. “Bir millet doğrudan doğruya asrî çağdaş bir millet olmak istiyorsa ilk şart din işleriyle devlet işlerinin ayrılmasıdır.” Atatürk büyük düşünen bir insan. Ama etrafında bulunan bu liberal alimler ona en büyük hizmeti yaptılar. Bu iş kanunu sadece İstanbul Üniversitesi yıldönümlerinde önemli bir şekilde duruyor ve unutuluyor. Unutulmaması gerek. Nedir? Sabır edin. Batı’da yüz yetmiş sene kan dökülerek meydana gelen lâiklik bu kanunlarla bu yasalarla Türkiye’ye getirilmiştir. Gelin bakın, o dönemde bulunan ve dinin felsefesini İslâm’ın felsefesini gayet iyi bilen bu insanlar nasıl bir düzen getirmişlerdir. İlk yasa 429, İkinci yasa Tevhidi Tedrisat 430, üçüncüsü 431 Şeriatın kaldırılması. Çok mühimdir bu. Size lâikliği getiren 429 sayılı kanunun 1. maddesini ezbere söyleyeceğim. Bakın nasıl lâiklik? Yani din ve devletin ayrılması sadece bazılarının söylediği gibi Atatürk’ün kafasına esmiş ve bunu lâik olsun diyerek bir karar vermiştir, hayır. Atatürk aynı zamanda uzun uzun müzakerelerden sonra bu kanunları meydana getirmiştir. Nedir bu kanun? Türkiye Cumhuriyetinin muamülatıdır, teşri ve fecrisi Büyük Millet Meclisi’ne aittir. Hakikî din helali bulmak. Din gücüdür İslâm, yaradılıştır. Dine saygılı din, İslâm. Yapılanların birincisi milletin rahat etmesidir. Devletin iç içe muassır ve devlet seviyesine yükseltmek için şart, din işleri ile devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır. Bir tarafta Büyük Millet Meclisi, yasalarını ilmin ve aklın ışığı altında yapacak, bir tarafta insanların ruhunda yaşayan inanç ve ibadeti de yine doğrudan doğruya serbest olarak yer alacaktır. Bu o kadar mühimdir ki, yani bu kanunun 9. maddesi Recadi Umumiye kaldırılmıştır. Yerine diyanet emri gelmiştir. Genelkurmay’ın kurulma tarihi de 3 Mart 1924’tür. 9. Madde müstakil olacaktır, bağımsız olacaktır ve bu bağımsızlığı devam edecek ama Genelkurmay kendisine ait olan meselelerde çeşitli bakanlıklarla muhabere edecektir. Nedir bu? Atatürk’ün üzerinde durduğu, yani din politikaya alet edilmeyecektir. Yanlıştır, 31. maddede bu işi yaşamıştık ve ordu politikaya alet edilmeyecek. Biliyor musunuz? İttihat Terakki orduyu topluca arz etmiştir ve imparatorluk batmıştır. Eğer yöneticiler bu günün yöneticileri, yarının Türk İstikbalinin evladı, bu iki esasın samimiyetle üzerinde durmazlarsa Türkiye’de sıkıntı vardır. Halbuki Atatürk buna çok dikkat etmiştir.

    Size şunu da söylemek istiyorum. Atatürk’ün bir de edebi tarafı vardır. Atatürk edebiyata ve bilhassa şiirlere çok meraklıydı. İki şaire. Bunlardan birisi Namık Kemal’dir. İkincisi Tevfik Fikret. İşte İş Bankasının kuruluş yıldönümü dolayısıyla yapılan toplantıda biz Atatürk’ü görmek istiyorduk. O zaman daha gençtik. Bizim yanımıza geldi. “Tevfik Fikret’in dedi “şiirlerini bana kim okuyacak?” Biz susuyoruz sesimizi çıkaramıyoruz. İçlerinden bir tanesi “Efendim ben” dedi, “Tevfik Fikret’in Millet şarkısını biliyorum”. Öteki “Ben de biliyorum efendim Millet şarkısını ve ben size okurum”, “Tevfik Fikret’in Millet şarkısını ben size okutacağım”. Edebiyat bakımından o kadar büyük bir alakası var ki, izin verirseniz eğer o günkü hafızayı bir canlandırmak istiyorum. Millet şarkısı, bugün de hala yeni kuşaklar için Millet şiiridir, bunu okuyacağım.

    Atatürk aramızdan ayrılalı 64 sene olmuştur. O günlerin ruhaniyetini benimseyerek, bugünkü onun heyecanını daima düşünerek huzurunuzda onu tekrarlayacağım. “En güzel günleri Türkiye görecektir. İlle karamsar değilim.” Atatürk hiçbir zaman karamsar olmadı. Pekiyi bu çağdaşlaşmada esas nedir? Reşit Galip Bey Milletvekili, Atatürk’ü çok seviyor, Atatürk de onu seviyor. Konuşma sırasında dedi ki Reşit Galip Bey “Hocam sizden sonra ne olacak”. Atatürk’ün de verdiği cevap çok ilginçti. Diyor ki “Benim yaptıklarım meydandadır. Orada durun. Eğer senden sonra bana muassır olmak isteyenler kimlerse bu kuralları esas yaparak doğrudan doğruya aklın ve ilmin ve de gerçekliğin esasları içinde yeni çözümler getirecektir.”

    Bu ne demektir? Bu şu demektir ki, Atatürk düşüncesi doğrudan doğruya özlü devrimdir.

    Yeni kuşak, kendi devrinin ilmî esaslarına ve kendi aklının hakimiyetini kullanmak suretiyle yeni çözümler bulacak. Atatürk’ün çağdaşlaşma esasının temeli budur.


    Değerli Dostlarım, Çok Kıymetli Öğretim Üyelerimiz, Değerli Gençlerimiz. Muhterem vatandaşlarım! Atatürk’ün söylediği gibi “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.”

    Ord. Prof. Reşat Kaynar
    ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ,
    Kasım 2002

    Yorum

    • gönülver
      Member
      • 21-02-2004
      • 2747

      #3
      Konu: Atatürk Düşüncesinde Ulusçuluk ve Çağdaşlaşma

      Originally posted by Kadim View Post
      Ama şunu söyleyeceğim, din; Allah ile kul arasındadır. Biz dine saygılıyız, dine hürmetkarız ama bu arada Allah ile kul arasına giren ve bundan siyasi menfaat, ticari menfaaat elde etmek isteyenler vardır. Dini bunlar kirletmek istiyorlar.

      hala öyle değilmi ?????????

      Yorum

      • anterior
        Senior Member
        • 06-11-2006
        • 6453

        #4
        Konu: Atatürk Düşüncesinde Ulusçuluk ve Çağdaşlaşma

        “Muhterem hocam, din toplumlar için gereklidir. Dinsiz toplum yaşayamaz ve devam edemez. Her toplumun tabii olarak bir inancı vardır. Ama şunu söyleyeceğim, din; Allah ile kul arasındadır. Biz dine saygılıyız, dine hürmetkarız ama bu arada Allah ile kul arasına giren ve bundan siyasi menfaat, ticari menfaaat elde etmek isteyenler vardır. Dini bunlar kirletmek istiyorlar. Biz buna müsaade etmeyiz. Bu itibarla dine saygılıyız ve dine hürmetkarız. Fakat dinin suistimal edilmesine katiyen taraftar değiliz ve buna da müsade etmeyiz.”
        Evet sevgili Gönülver, benim için hala böyle...

        Yorum

        • gönülver
          Member
          • 21-02-2004
          • 2747

          #5
          Konu: Atatürk Düşüncesinde Ulusçuluk ve Çağdaşlaşma

          Originally posted by anterior View Post
          Evet sevgili Gönülver, benim için hala böyle...

          ne mutlu sana ve bu ülküde yürüyenlere

          biz bunları söyledikçe neredeyse dinsizlikle suçlandık
          saygılar arkadaşım

          Yorum

          • avþa bayraktar
            Junior Member
            • 26-12-2007
            • 363

            #6
            Konu: Atatürk Düşüncesinde Ulusçuluk ve Çağdaşlaşma

            Beni bende demen, bende değilem
            Bir ben vardır bende, benden içeri

            Yorum

            • anterior
              Senior Member
              • 06-11-2006
              • 6453

              #7
              Konu: Atatürk Düşüncesinde Ulusçuluk ve Çağdaşlaşma

              Originally posted by gönülver View Post
              ne mutlu sana ve bu ülküde yürüyenlere

              biz bunları söyledikçe neredeyse dinsizlikle suçlandık
              saygılar arkadaşım
              Ben alışkınım.

              Ama inanmayacaksın, en büyük tepkiyi çağdaş görünümlü fosillerden aldım...

              Yorum

              • necatikaya
                Member
                • 20-12-2005
                • 1066

                #8
                Konu: Atatürk Düşüncesinde Ulusçuluk ve Çağdaşlaşma

                Şu anda dini kullanan partiler var.Yargıtayın ve danıştayın uyarılarını kulak arkası eden siyasiler hala vurdumduymazlıkla kafalarını kuma sokmuşlar bekliyorlar.Acaba daha kimler tepki gösterecekler diye.Menderes bu kadar rejimle oynamadı,satmadı ama yaptığı hataları hayatı ile ödedi.Bu tepkiler giderek artacak ve birilerinin muhakkak canı yanacaktır.Şimdi soruyorum bu siyasetçi geçinen ve cebini, dini sömürerek dolduranlara elinize ne geçecek.Ülkeyi kaostan kaosa sokarak efelenmek.Yazık değilmi cennet ülkemize.Bu türban denen zırvayı gündem değiştirmek için ıstıp ısıtıp neden ortaya sürersiniz bu kadar dert varken..
                Son düzenleme necatikaya; 18-01-2008, 22:00.

                Yorum

                • ayhanerguder
                  Junior Member
                  • 06-10-2004
                  • 269

                  #9
                  Konu: Atatürk Düşüncesinde Ulusçuluk ve Çağdaşlaşma

                  Originally posted by necatikaya View Post
                  Şu anda dini kullanan partiler var.Yargıtayın ve danıştayın uyarılarını kulak arkası eden siyasiler hala vurdumduymazlıkla kafalarını kuma sokmuşlar bekliyorlar.Acaba daha kimler tepki gösterecekler diye.Menderes bu kadar rejimle oynamadı,satmadı ama yaptığı hataları hayatı ile ödedi.Bu tepkiler giderek artacak ve birilerinin muhakkak canı yanacaktır.Şimdi soruyorum bu siyasetçi geçinen ve cebini, dini sömürerek dolduranlara elinize ne geçecek.Ülkeyi kaostan kaosa sokarak efelenmek.Yazık değilmi cennet ülkemize.Bu türban denen zırvayı gündem değiştirmek için ıstıp ısıtıp neden ortaya sürersiniz bu kadar dert varken..
                  Değerli kardeşim içimden gelerek umarım bu yasa MHP'nin söylediği şekilde 10. maddeye eklenerek biter bakalım sonra ne çıkacak.

                  Yorum

                  • mesdo
                    Banned
                    • 28-03-2006
                    • 681

                    #10
                    Konu: Atatürk Düşüncesinde Ulusçuluk ve Çağdaşlaşma

                    YAZILANLARI OKUDUMDA

                    sadece yazık diyorum

                    Bu türban denen zırvayı gündem değiştirmek için ıstıp ısıtıp neden ortaya sürersiniz bu kadar dert varken..

                    bu zihniyetteki birine baş örtüsünü anlatamazsınız anlamazlar
                    ancak 28 şubatı 27 mayısı 12 eylülü sorsanız ballandıra ballandıra anlatırlar

                    Yorum

                    • YuSuF ErGiN
                      Senior Member
                      • 23-01-2006
                      • 10188

                      #11
                      Konu: Atatürk Düşüncesinde Ulusçuluk ve Çağdaşlaşma

                      Menderes bu kadar rejimle oynamadı,satmadı ama yaptığı hataları hayatı ile ödedi
                      demekki hatalar bir şekilde değerlendiriliyor , er yada geç ...

                      Yorum

                      • mesdo
                        Banned
                        • 28-03-2006
                        • 681

                        #12
                        Konu: Atatürk Düşüncesinde Ulusçuluk ve Çağdaşlaşma

                        yusuf kardeşim

                        lütfen sizden ricam en azından yakın tarihi ciddi olarak ele alalım

                        rahmetli menderesin ve ekibinin tamamen dikta sistemi ile katledildiği

                        tüm ülkemizce hatta dünyaca kabul görmüştür

                        artık yakın tarihimizle yüzleşmenin ve yapılan hatalara ideolojiyi bir yana bırakarak HATA demenin vakti geldi geçiyor

                        bu ülkeyi askerler kurtarmadı askerler kurmadı

                        bu ülkeyi karafatmalar şerife bacılar kınalı kuzular yani sadece silahlı kuvvetler değil top yekün halkımız ecdaddımız kurtardı ve cumhuriyeti halkımız kurdu

                        bunu sadece bir kişiye indirgemek veya bir kurumuma indirgemek tarihe ihanet olur
                        bu sebeble ordu ne yaparsa haklıdır demek özgürlüğümüzü hayatımızı belli bir ideolojinin ellerine teslim etmek belli bir kuruma kul olmak demektir

                        oysa menderesi asan dönemin diktacı askerleri vatan hainidirler
                        tarih bunun hesabını er veya geç soracaktır

                        Yorum

                        • YuSuF ErGiN
                          Senior Member
                          • 23-01-2006
                          • 10188

                          #13
                          Konu: Atatürk Düşüncesinde Ulusçuluk ve Çağdaşlaşma

                          Menderesin hatası az yada çok ben bunu tartışmıyorum ve kast etmiyorum. benim düşüncemde asılması hatadır, ayrı konu ...

                          Hata yapanı değerlendiren birileri var ve er yada geç hata yapan cezasını çekiyor.

                          Ama tabii ki bu değerlendirmeyi yapanlarda HATA yapabilir.

                          Yorum

                          • zagoben
                            Junior Member
                            • 04-07-2006
                            • 33

                            #14
                            Konu: Atatürk Düşüncesinde Ulusçuluk ve Çağdaşlaşma

                            hepimiz yaşamışızdır veya bir şekilde anlatılıyordur bize yaklaşık 4 yaşında iken ( insan 1 saat önce ne yediğini hatırlamazken bazen2 yaşının bazı karelerini okadar iyi hatılayabiliyorki ) Ankarada bir semtde oynamak için o zamanlarda kolay kolay bulunmayan çocuk parklarından birine giriyorum. Ama girerken ablam diyorki " bak şimdi yoklar ama böyle başı kapalı kızlar var onlar gelince burda oynayan çocukları kovalarlar onları görünce hemen kaç " Ben salıncağa bindim ama arkasından bir curcuna koptu. salıncakta kalmıştım ve benim salıncağımı ikitane başörtülü kocaman kız durdurdu. hiç soru sormadan beni tokatladılar. ablam parkın dışında beni gördü korkusunu yendi sonra onlarla gelip tartışmaya başladı ben okadar korkmuştumki yediğim dayağa rağmen hiç bir soru sormadım. ( ablamda benden 2 yaş büyük ama onlardan yaşça ve çoğunluk olarak aciz olduğundan şüphem yok ) onlar giderek kalabalık olmaya başladılar . Ben ablamın elinden çıkışa doğru çekiştirdim. aniden dönüp kaçtık.Ben soru sormadan ablam o park onlara ait başörtüsüz çocuklar girmesi yasak dedi. Ben hala hiçbirşey anlayamıyordum Demek ki Yüce Allah a çok yakınlardı o yüzden herşey onlar haklılardı " onları görünce kaç " Şimdi aynı şeylerimi yaşayacağız simge olduğunu açıkça ilan eden bir siyasi parti ben o simgeyide açıkça kullanırım diyor. O simge ilede açıkça oy karşılığı cennetden arsa dağıtıyor. Ve giderek örgütleniyor. Yine bildik sahne ; ya takarsın o simgeyi ve daha iyi müslüman olursun , yada sen bir çok imkandan mahrum bırakılırsın. Hayır yok canım yanlış düşünüyorsun diyenler Peki birde henüz çağı (otomasyon ve herhangi bir topile izin vermeyen sistemler bütünü ) yakalayamamış kurumlarımızı hastanelerimizi düşünün acil servisde bekleyen başı açık bir kadın mı başörtülü bir doktor tarafından kabul edilir yoksa başı örtülü bir kadınmı ( Bi dakika çok yanlış bir yorum diyerek kızmadan önce biraz daha okuyun lütfen ) yada tam tersi başı açık bir doktor başı örtülü bir kadınımı başıaçık bir hastayımı tercih eder. Bunu okuyan, akademik olarak düşünen ve gerçekten doktor olan bir insan kesinlikle " tercih yapmam!...? " veya " , "sıradaki gelsin (sıra yoksa ! )" der. Birde şunu sorayım ne hastalar , doktorlar art niyetli değil kimse aceleci değil , herkes simge düşüncesinden uzaklaşmış tamamen saygılılar hatta art niyetli olmamak için diyeyimki iki bayan hasta aynı zamanda çok yakın arkadaşlar tesadüfki aynı anda aynı hasta olup aynı hasteneye gelmişler . ama hastanenin içinde birde medyanın gizli kamerası var. " Flaş..... flaş hastanede skandal ; X hastanesinde başörtülü hastalar - başörtüsüz hastalar ilk önce tercih ediliyor dense ne düşünürsünüz ? Tabiki Haksızlık ikinci sıraya alınan hastaya haksızlık yapıldığını düşünürsünüz .Yani toplum psikolojimiz sağlıksız ( aynı zamanda toplum psikoljimizin bu konuda sağlıksız olduğuna seviniyorum ) Sağlıklı düşünemiyorki bu düşüncelerindede insanlarımız haklı. Öyle değilmi yoksa dayısı amcası olanlar ( benim gibi 2 kere kpss seçme sınavından yüksek not alıp sadece sınava girmiş ama hiçbir sonuç alamamış ama benimle aynı eğitim derecesinde ama düşük not alan insanların memur olması gibi ) hemen belli mevkilere getirilmiyorlarmı. tamamen haktan hukuktan uzak olan bir ülkenin ( istatiksel ) teknolojiden uzak eğitimsiz kurumları vatandaşın işini bilgisayar sırasında hakkıyla hukukuyla değilde rüşvete ve simgesine ( başı açık yada değil ) bakarak yapılıyor veya yapılacak ise o zaman bu ülkenin insanları , kurumlara veya okula veya herhangi bir hak hukuk gerektiren bir alanda kimseye güven duymaması veya art niyet duyması gayet doğaldır. Ben Şahsen şu anda herhangi bir kurumda rüşvetin , simgelerin , grupların , dayı veya amcaların tamamı ile geçersiz olduğunu sanmıyorum. ( tabiki nüfuziyet sahibi demek istiyorum ve en dürüst en ahlaklı kurumda bile dünyanın neresinde olursa olsun mutlaka kişisel çıkarlarını ön planda tutabilecek insanlar olabileceğini de inkar etmiyorum ama bu ülkemizde malesef günlük olağan gibi bir şey - ) Kendi haklarını ve inanışlarını diğer insanların inanış ve haklarının üstünde hisseden ve bu dorultuda Gruplaşmanın olmadığı , yada hukuku kendi tamamen kendi çıkarlarına göre değiştirmeyen , isan haklarına saygılı bir toplum ve " bu bizim simgemiz o halde ben islamın savunucusum bana oy size cennetden arsa - yada bana ne kadar oy siz ozaman cuhuriyetçisiniz " demeyen partiler varsa ve toplum psikoljimizinde iyileştiğine gerçekten inanılıyorsa işte ozaman derimki isterseniz üniversiteye şalvarla girin isterseniz tamamı ile karton kutu içinde hiçbiryeriniz görünmeden yada aklınıza geln diğer şekillerde o zaman hiç umurumda olmaz. En başta anlattığım şeyi ne kendi çocuğumun nede kimin çocuğu olursa olsun yaşamamalı , bir daha bunlar olmamalı ne olur yapmayın Türkiye Cumhuriyetini ; Türkiyebistan veya Türkiye birleşik devletleri yapmayın Yapılacak okadar çok acil işimiz varki daha teknolojiyi yakalayamadıkki hakkı hukuk sağlayamıyoruzki . Birde şu yazımı okumanızı tavsiye ediyorum.
                            Biz aslında Birçok şeyimizi son zamanlarda hiç uğraşmadan tatlı bir rüyada gibi kaybettik diye düşünüyorum. Aslında son zamanlarda " kaybettiğimiz - kaybetmek üzere olan değerlerimiz " adı altında bir forum açılsa iyi olur diye düşünüyorum.Allah sonumuzu hayır etsin kimsenin çocuğuna eziklik yaşatmasın.
                            http://www.ozmena.com/yazacak-bir-ye...ml#post1081271

                            Yorum

                            • avþa bayraktar
                              Junior Member
                              • 26-12-2007
                              • 363

                              #15
                              Konu: Atatürk Düşüncesinde Ulusçuluk ve Çağdaşlaşma

                              İnsanları dinsiz, vatan haini, ahlaksız vb. gibi geri dönülmesi imkansız fetvalarla karalamanın; din, vicdan ve hatta ahlak kavramlarıyla bağdaşır tarafını görmüyorum. Herkesin kendi doğruları vardır. Bu kin, bu öfke nedendir. Kim, hangi kitap, hangi öğreti veriyor bu hakkı. Benden olmayana ölüm! Bu mu.

                              Yorum

                              İşlem Yapılıyor
                              X