Siz Hiç Böyle Büyük Bir Adam Tanıdınız mı???

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • RARELY
    Senior Member
    • 04-11-2004
    • 6810

    #31
    Konu: Siz Hiç Böyle Büyük Bir Adam Tanıdınız mı???

    Originally posted by hüseyin22
    ATATÜRK'ün bu güzel sözlerini foruma veren RARELY arkadaşıma teşekkür ederim.unutkanlığımı bağışla kardeşim
    Estağfurullah... Asıl güzel sözlerin için ben teşekkür ederim kardeşim...

    Saygılarımla...

    Yorum

    • RARELY
      Senior Member
      • 04-11-2004
      • 6810

      #32
      Konu: Siz Hiç Böyle Büyük Bir Adam Tanıdınız mı???

      Originally posted by vetakay
      RARELY, paylaşımların için çok çok teşekkürler, süperrrrrr.
      İçlerinde daha önce rastlamadıklarım varmış, onları da böylece dağarcığıma katmış bulundum bu paylaşımlarınla.Bu topiğin daha da gelişmesi dileklerine yürekten katılıyorum.Umarım elimizden gelen katkıyı sağlamaya çalışırız. Sabırsızlıkla paylaşımlarının devamını bekliyorum.Ellerine sağlık.




      Sn.Özkan Hocam, forum admini olarak bu satırların sizlere ait olmasından dolayı Ozmenada olmakla isabetli karar vermiş olduğuma sevindim.

      Saygılar.
      Çok teşekkürler... Eminim ki Ulu Önder Atatürk'ümüzün yaşadığı ancak benim de duymadığım, görmediğim, okumadığım bir çok yaşanmış olay vardır ki, eğer bunlardan bir tanesini bile bizimle paylaşırsan ve sayende yeni bir Atatürk Anı'sı daha belleğime kazırsam, çok mutlu olacağım... Senin ve tüm arkadaşlarımın paylaşımlarını bekliyorum...

      Saygılarımla...

      Yorum

      • RARELY
        Senior Member
        • 04-11-2004
        • 6810

        #33
        Konu: Siz Hiç Böyle Büyük Bir Adam Tanıdınız mı???


        ATATÜRK'ÜN YAŞAMINDAKİ KRONOLOJİK OLARAK OLAYLAR

        1881
        Mustafa'nın Selanik'te dünyaya gelmesi.

        1893
        Mustafa Selanik'teki Askeri Hazırlık Okuluna başlar ve burada öğretmeni
        tarafından kendisine ikinci ismi "Kemal" verilir.

        1895
        Mustafa Kemal Manastırdaki Askeri Liseye başlar.

        1899
        Mustafa Kemal İstanbul'da Harbiye'nin hazırlık sınıfına başlar.

        1902
        Mustafa Kemal Harbiye'den mezun olur ve buradan sonra Harp Akademisine
        devam eder.

        11 Ocak 1905
        Mustafa Kemal Harp Akademisinden Kurmay Yüzbaşı olarak mezun
        olur ve Şam'da bulunan Beşinci Orduda görev almak üzere Şam'a gönderilir.

        Ekim 1906
        Mustafa Kemal ve arkadaşları Şam'da "Vatan ve Hürriyet" adıyla gizli bir
        dernek kurarlar.


        Eylül 1907
        Mustafa Kemal Üçüncü Orduya tayin edilir ve Selanik'e gönderilir.

        13 Eylül 1911
        Mustafa Kemal İstanbul'daki Genel Kurmaya tayin edilir.


        9 Ocak 1912
        Mustafa Kemal Libya'daki Tobruk taarruzunu başarılı bir şekilde yönetir.

        25 Kasım 1912
        Mustafa Kemal Hareket Başkanı olarak Akdeniz Boğazları özel Kuvvetlerine
        atanır.

        27 Ekim 1913
        Mustafa Kemal Sofya'ya Askeri Ataşe olarak atanır.

        25 Nisan 1915
        İttifak Devletleri Arıburnuna çıkarma yaparlar ve Mustafa Kemal Tümeni
        ile ilerlemelerini durdurur.

        9 Ağustos 1915
        Mustafa Kemal Anafartalar Grup Kumandanlığına getirilir.

        1 Nisan 1916
        Mustafa Kemal Tuğgeneralliğe terfi eder.

        6-7 Ağustos 1916
        Mustafa Kemal Bitlis ve Muş'u düşmandan geri alır.

        31 Ekim 1918
        Mustafa Kemal Yıldırım Orduları Grup Kumandanı olur.

        30 Nisan 1919
        Mustafa Kemal Erzurum'da bulunan Dokuzuncu Orduya geniş yetkilerle
        Müfettiş olarak atanır.

        16 Mayıs 1919
        Mustafa Kemal İstanbul'u terkeder.

        19 Mayıs 1919
        Mustafa Kemal Samsun'a ayak basar.

        8 Temmuz 1919
        Mustafa Kemal gerek Üçüncü Ordu Müfettişliği görevinden gerekse
        ordudan istifa eder.

        23 Temmuz 1919
        Mustafa Kemal Erzurum Kongresi Başkanlığına getirilir.

        4 Eylül 1919
        Mustafa Kemal Sivas Kongresi Başkanlığına getirilir.

        27 Aralık 1919
        Mustafa Kemal İcra Heyeti ile Ankara'ya gelir.

        23 Nisan 1920
        Mustafa Kemal Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisini açar.

        11 Mayıs 1920
        Mustafa Kemal İstanbul hükümeti tarafından ölüme mahkum edilir.

        5 Ağustos 1921
        Mustafa Kemal Büyük Millet Meclisi tarafından Başkumandan olarak atanır.

        23 Ağustos 1921
        Türk birliklerinin Mustafa Kemal tarafından yönetildiği Sakarya savaşı başlar.

        19 Eylül 1921
        Büyük Millet Meclisi, Mustafa Kemal'e Mareşal rütbesi ile Gazi
        unvanını verir.

        26 Ağustos 1922
        Gazi Mustafa Kemal Büyük Taarruzu Kocatepe'den yönetmeye başlar.

        30 Ağustos 1922
        Gazi Mustafa Kemal Paşa Dumlupınar savaşını kazanır.

        10 Eylül 1922
        Gazi Mustafa Kemal İzmir'e girer.

        1 Kasım 1922
        Büyük Millet Meclisi, Gazi Mustafa Kemal'in Hilafetin kaldırılması
        Yönündeki önerisini kabul eder.

        14 Ocak 1923
        Mustafa Kemal'in annesi Zübeyde Hanım İzmir'de vefat eder.

        29 Ekim 1923
        Türkiye Cumhuriyetinin ilan edilmesi ve Gazi Mustafa Kemal'in
        ilk Cumhurbaşkanı seçilmesi.

        24 Ağustos 1924
        Gazi Mustafa Kemal İstanbul Sarayburnu'nda ilk kez şapka giyer.

        9 Ağustos 1928
        Gazi Mustafa Kemal Sarayburnu'nda yeni Türk Alfabesi ile ilgili konuşma yapar.

        12 Nisan 1931
        Gazi Mustafa Kemal Türk Tarih Kurumunu kurar.

        12 Temmuz 1932
        Gazi Mustafa Kemal Türk Dil Kurumunu kurar.

        16 Haziran 1934
        Büyük Millet Meclisi bir yasa geçirerek Gazi Mustafa Kemal'e "Atatürk"
        soyadını verme kararı alır.

        10 Kasım 1938
        Atatürk vefat eder.

        Yorum

        • RARELY
          Senior Member
          • 04-11-2004
          • 6810

          #34
          Konu: Siz Hiç Böyle Büyük Bir Adam Tanıdınız mı???

          ATATÜRK İçin Ne Dediler.


          AMERİKA

          Atatürk bu yüzyılın büyük insanlarından birinin tarihi
          başarılarını, Türk halkına ilham veren liderliğini, modern
          dünyanın ileri görüşlü anlayışını ve bir askeri lider olarak
          kudret ve yüksek cesaretini hatırlatmaktadır.
          Çöküntü halinde bulunan bir imparatorluktan özgür Türkiye' nin
          doğması, yeni Türkiye' nin özgürlük ve bağımsızlığını şerefli
          bir şekilde ilan etmesi ve o zamandan beri koruması, Atatürk' ün Türk
          halkının işidir. Şüphesiz ki, Türkiye' de giriştiği derin ve
          geniş inkilaplar kadar bir kitlenin kendisine olan güvenini
          daha başarı ile gösteren bir örnek yoktur.

          John F. KENNEDY (A.B.D. Başkanı)


          Benim üzüntüm, bu adamla tanışmak hususundaki şiddetli arzumun
          gerçekleşmesine artık imkan kalmamış olmasıdır.

          Franklin D. ROOSEVELT (A.B.D. Başkanı)


          Asker-devlet adamı, çağımızın en büyük liderlerinden biri idi.
          Kendisi, Türkiye' nin, dünyanın en ileri memleketleri arasında
          hak ettiği yeri almasını sağlamıştır. Keza O, Türklere, bir
          milletin büyüklüğünün temel taşını teşkil eden, kendine
          güvenme ve dayanma duygusunu vermiştir.

          General Mc ARTHUR


          Sovyet Rusya Hariciye Nazırı Litvinof ile görüşürken kendisine
          onun fikrince bütün Avrupa' nın en kıymetli ve en ziyade
          dikkate değer devlet adamının kim olduğunu sordum. Bana
          Avrupa' nın en kıymetli devlet adamının Türkiye Cumhurbaşkanı
          Mustafa Kemal olduğunu söyledi.

          Franklin D. ROOSEVELT A.B.D. Başkanı


          Dünya sahnesinden tarihin en dikkatli, çekici adamlarından biri
          geçti.

          Chicago Tribune


          Savaş sonrası döneminin en yetenekli liderlerinden biri.

          New York Times


          İnsanı teslim alıcı fevkalade önderlik kuvveti vardır. O,
          tetiktir, hazır cevaptır, dikkati çekecek kadar zekidir.

          Gladys Baker (Gazeteci)

          Yorum

          • RARELY
            Senior Member
            • 04-11-2004
            • 6810

            #35
            Konu: Siz Hiç Böyle Büyük Bir Adam Tanıdınız mı???

            ATATÜRK İçin Ne Dediler.

            ALMANYA

            O kişisel kazanç ve ün peşinde koşan basit bir diktatör değil,
            gelecek kuşaklar için sağlam temeller atmaya uğraşan bir
            kahramandı.

            Prof. Walter L. WRIHT Jr.


            Atatürk Türkiye' yi tek düşman kalmaksızın bırakmıştır. Bu
            zamanımızın hiçbir devlet şefinin başaramadığıdır.

            Alman Volkischer Beobachter Gazetesi


            Almanya, ATATÜRK' ün eserine ve mücadelesine hayrandır. Onda,
            tarihi eseri, özgürlüğü seven bütün milletler için bir sembol
            olarak kalacak kudretli bir kişilik görmektedir.

            Berlin, Alman Ajansı


            Istırap çeken dünyada barış ve esenliği yeniden kurmak ve
            insanlığın yalnız maddi değil, manevi gelişmesini sağlamak
            isteyenler Atatürk' ün iman verici ve yön göstericiliğinden
            örnek ve kuvvet alsınlar.

            Profesör Herbert MELZIG(Tarihçi)


            Kendisinin tarihi büyüklüğü, eseri olan yeni Türkiye' ye
            bakılarak bu günden ölçülebilir.
            Çelik gibi azim ve gayreti, uzağı gören akıl ve hikmetle
            birleşmiş olan bu gerçek halk önderi ve devlet adamı; Anadolu
            dağlarının en uzak ve ıssız köşesindeki köylere bile başka bir
            ruh aşılamıştır.

            Illustrierte Dergisi


            O, kendi milleti ve beşeriyet alemi için beslediği muhabbetle,
            bir dahinin neler yarattığına dair, cihana fevkalade heyecanlı
            bir sahne seyrettirmektedir.

            Herbert MELZIG

            Yorum

            • RARELY
              Senior Member
              • 04-11-2004
              • 6810

              #36
              Konu: Siz Hiç Böyle Büyük Bir Adam Tanıdınız mı???

              Atatürk'e 12 yıl yaverlik yapmış olan Sn. Naşit Mengü'nün anılarından...

              Sn. Naşit Mengü Anlatmaya başlar:

              - Yıl 1927... Atatürk Anadoluya geçtikten sonra ilk defa İstanbul'a dönüyor. Bütün kent halkı sokakları ve denizleri kaplamış. Bayramların en büyüğünü yaşıyorlar. Kıyılardan, denizdeki sandallardan, Atatürk'ün motoruna doğru eller uzanıyor, "Yaşa, Varol" sesleri kubbelerde yankılar yapıyordu. Atatürk'te ayakta mendil sallayarak bu sevgi gösterisine karşılık veriyor. Ben, rahmetli Salih Bozok'la Ata'nın bir adım gerisindeyiz. Rahmetli Salih, halkın bu coşkun gösterilerinden çok heyecanlandı. Gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Gaziye eğilerek:
              -Paşam, dedi, Halkın şu coşkulu tezahürlerine bakınız. Bu millet ebediyete kadar uğrunuzda ateşe atılmakta tereddüt etmez.
              Atatürk şu cevabı verdi:
              - Kendilerine faydalı olduğunuz, onları müspet yolda ilerlettiğiniz müddetçe milletin sevgisini kazanabilirsiniz. Vaatlerinizi yerine getirmez, milletin refahına hizmet etmezseniz, bugün bizi alkışlayan bu topluluk, yarın yuhalar.

              Sadi BORAK Bilinmeyen Yönleriyle Atatürk Sy:85

              Yorum

              • RARELY
                Senior Member
                • 04-11-2004
                • 6810

                #37
                Konu: Siz Hiç Böyle Büyük Bir Adam Tanıdınız mı???

                Ölümünden iki yıl önce Atatürk'ün canına kıymak için düzenlenen bir suikast girişimi meydana çıkarılmışı. Bu girişimde bulunmakla suçlanan kimse Milli Mücadele'den beri Ana'nın yolunda çalışmış, sevgi ve güvenini kazanmış, bir çok iyiliklerini de görmüş biriydi.

                Haber yurtta şaşkınlık ve tiksinme yaratmıştı. Herkes bunu konuşuyor "Nasıl Olur, Nasıl Olur!" diyordu. Kimse bir türlü herhangi bir nedene bağlayamıyordu.

                Sanık tutuldu, adalete teslim edildi. Fakat Atatürk olaydan haberi yokmuş gibi, bu konuda ne düşündüğünü açıklamak için ağzını açmadı, adalet son sözünü söyleyinceye dek sustu. Atatürk'ün bu suskunluğu çeşitli yorumlara uğramıştı, kimi "bu üzüntülü olayı anmak istemiyor" dedi, kimi de"bunun doğru olduğuna inanmıyor" diye düşündü.

                Sanığa yüklenilen suç, yargı yerinde ispat edilemedeği için adam aklandı. İşte, yargıç kararını bu yolda verdikte sonradır ki Atatürk bu konuda ağzını ilk ve son kez olarak açtı ve yalnız şunu dedi:

                - Suça yeltenilmiştir, ancak yargıç buna kanacak ölçüde kanıt bulmuş değildir.

                Mehmet Ali AĞAKAY, Atatürk'ten 20 Anı

                Yorum

                • RARELY
                  Senior Member
                  • 04-11-2004
                  • 6810

                  #38
                  Konu: Siz Hiç Böyle Büyük Bir Adam Tanıdınız mı???

                  Yorum

                  • RARELY
                    Senior Member
                    • 04-11-2004
                    • 6810

                    #39
                    Konu: Siz Hiç Böyle Büyük Bir Adam Tanıdınız mı???

                    Yorum

                    • RARELY
                      Senior Member
                      • 04-11-2004
                      • 6810

                      #40
                      Konu: Siz Hiç Böyle Büyük Bir Adam Tanıdınız mı???

                      Atatürk'ün bahçe mimarı Mevlüt Baysal anlatıyor:

                      Çankaya Köşkü'nün bahçesini yapıyordum. Bir gün Atatürk, yaveri ve ben bahçede dolaşıyorduk. Çok ihtiyar ve geniş bir ağaç Ata'nın geçeceği yolu kapatıyordu. Ağacın bir yanı dik bir sırt, diğer yanı suyu çekilmiş bir havuzdu. Ata, havuz tarafındaki kısma yaslanarak karşıya geçti. Derhal atıldım:

                      - Emrederseniz derhal keselim Paşam!

                      Bir an yüzüme baktı, sonra:

                      - Yahu, dedi, sen hayatında böyle bir ağaç yetiştirdin mi ki keseceksin!

                      Yorum

                      • RARELY
                        Senior Member
                        • 04-11-2004
                        • 6810

                        #41
                        Konu: Siz Hiç Böyle Büyük Bir Adam Tanıdınız mı???

                        Düşman 18 Mart 1915' te donanma saldırısında başarısızlığa uğraması üzerine karadan zorlama yapmak üzerine boğaz dışındaki adalara yığınak yapmaya koyuldu. Bu haber alındıktan sonra 22 Mart 1915' te Çanakkale bölgesinde beşinci ordu kuruldu. Bütün kuvvetler ordu emrindeydi. Ordu onbeşinci kolorduyu Maydos çevresinde bırakarak 19. tümeni 19 Nisan' da yedek alarak Biga' ya geldi. 25 Nisan 1915' te tanyeri ağarırken Arıburnu ve Seddülbahir bölgesine ilk düşman birlikleri çıktı. Arıburnu' na cıkan kuvvet gözetleme taburunu püskürterek, sonradan Kemalyeri adı verilen yere kadar ilerledi burada arkasından koşup gelen 27. Türk alayı ile karşılaştı. Düşman çıkarmasını haber alan Mustafa Kemal, Conkbayırı yönünde yürüyen düşmana karşı ordudan emir almayı beklemeden kuvvetlerini harekete geçirdi. Birliklerine kendisi yol bularak Kocaçimen tepesine vardı. Askerlerine orada kısa bir dinlenme vererek, Alata gidilmediği için yanındakilerle yaya olarak Conkbayırına geldi. Orada cephaneleri bittiği için ve düşmanca kovalanan bir gözetleme bölüğüne rastladı: - Niçin kaçıyorsunuz? Dedi. - Efendim düşman... - Nerede düşman? - İşte... diye 261 rakımlı tepeyi gösterdi. Gerçekten de düşman birinci avcı hattı 261 rakımlı tepeye yaklaşmış, serbestçe ilerliyordu. Askerleri dinlenmeleri için bırakmış ve düşman da bu tepeye gelmişti. Düşman ona kendi askerlerinden daha yakındı. Bulunduğu yere gelseler kuvvetleri pek kötü duruma düşeceklerdi. O zaman bir mantıkla mı yoksa içgüdüsel olarak mı bilinmez kaçan erlere: - Düşmandan kaçılmaz, dedi. - Cephanemiz kalmadı, dediler. - Cephanemiz yoksa süngümüz var, dedi. Ve bağırarak: - Süngü tak! Dedi. Yere yatırdı. Aynı zamanda Conkbayırı' na doğru ilerleyen piyade alayı ile Cebel bataryasının erlerini marş marşla bulunduğu yere gelmeleri için emir subayını yoladı. Erler yere yatınca, düşmanda yere yatmıştı. İşte savaşın kazanıldığı an bu andı...

                        Yorum

                        • RARELY
                          Senior Member
                          • 04-11-2004
                          • 6810

                          #42
                          Konu: Siz Hiç Böyle Büyük Bir Adam Tanıdınız mı???

                          YENİ TÜRK ALFABESİNİN KABULU Atatürk 1928 yılı Haziran' ında, yeni Türk Alfabesi' nin tespiti ile ilgili bir komisyon kurulmasını istedi. Çalışmaların sonucu olan alfabeyi Ata'ya Falih Rıfkı Atay getirdi. Atatürk bunları uzun uzun inceledi ve sordu:

                          - Yeni yazıyı uygulamak için ne düşündünüz?

                          Falih Rıfkı: - Bir onbeş yıllık uzun, bir de beş yıllık kısa süreli iki öneri var dedi.

                          Öneri sahiplerine göre ilk zamanlar iki yazı bir arada öğrenilecekti. Gazeteler yarım sütundan başlayarak yavaş yavaş yeni yazılı kısmı artıracaklardı. Daireler ve yüksek okullar içinde bazı yöntemler düşünülmüştü. Atatürk Falih Rıfkı'ya baktı: -

                          Bu, ya üç ayda olur ya da hiç olmaz, dedi.

                          Hayli radikal bir devrimci iken Falih Rıfkı dahi şaşırmış ve bakakalmıştı. Atatürk devam etti ve:

                          - Çocuğum, dedi, gazetelerde yarım sütun eski yazı kaldığı zaman dahi herkes bu eski yazılı parçayı okuyacaktır. İşte bu yüzden olmaz, dedi.

                          Yorum

                          • RARELY
                            Senior Member
                            • 04-11-2004
                            • 6810

                            #43
                            Konu: Siz Hiç Böyle Büyük Bir Adam Tanıdınız mı???

                            ÇANAKKALE GEÇİLMEZ

                            10 Ağustos 1915. Conkbayırı' nı almak ve bütün boğaza hakim olmak için İngilizler 20.000 kişilik bir kuvvetle günlerce kazdıkları siperlere yerleşmişler, hücum anını bekliyorlardı. Gecenin karanlığı tamamen kalkmış, tan ağarmak üzereydi. 8. tümen komutanı ve diğer subaylarını çağırdım:

                            - Mutlaka düşmanı yeneceğinize inanıyorum ancak siz acele etmeyin, evvela ben ileri gideyim, size ben kırbacımla işaret vediğim zaman hep birlikte atılırsınız. Bu durumdan askerlerini de haberdar etmelerini istedim. Hücüm baskın şeklinde olacaktı. Sakin adımlarla ve süzülerek düşmana 20-30 metre yaklaştım. Binlerce askerin bulunduğu Conkbayırı' ndan ses çıkmıyordu. Dudaklar sessizce bu sıcak gecede dua ediyordu. Kontrol ettim. Kırbacımı başımın üstüne kaldırıp çevirdim ve birden aşağı indirdim. Saat 4.30 da kıyametler kopmuştu. İngilizler neye uğradıklarını şaşırmıştı. ^^Allah Allah^^ sesleri bütün cephelerde, karanlıkta gökleri yıkıyordu.

                            Her taraf duman içinde ve heyecan her yere hakim olmuştu. Düşmanın topçu ateşi büyük çukurlar açıyor, her tarafa şarapnel ve kurşun yağıyordu. Büyük bir şarapnel parçası tam kalbimin üzerine çarptı, sarsıldım, elimi göğsüme götürdüm, kan akmıyordu. Olayı Yarbay Servet Bey'den başka kimse görmemişti. Ona parmağımla susmasını emrettim. Çünkü vurulduğumun duyulması bütün cephelerde panik yaratabilirdi. Kalbimin üzerinde bulunan saat param parça olmuştu. O gün akşama kadar birliklerin başında daha hırslı olarak çarpmıştım. Yalnız bu şarapnel vücudumla kalbimin üzerinde aylarca gitmeyen derin bir kan lekesi bırakmıştı.

                            Aynı günün gecesi, yani 10 Ağustos günü, beni mutlak ölümden kurtaran ve parçalanan saatimi Ordu Komutanı Liman von Sanders Paşa' ya hatıra olarak verdim. Çok şaşırmış, heyecanlanmıştı. Kendisi de alıp cep saatini bana hediye etti. Bu hücumlarda İngilizler binlerce ölü bırakarak tamamen geri çekildi ve Çanakkale' nin geçilmeyeceğini iyice anlamış oldular.

                            Yorum

                            • RARELY
                              Senior Member
                              • 04-11-2004
                              • 6810

                              #44
                              Konu: Siz Hiç Böyle Büyük Bir Adam Tanıdınız mı???

                              Atatürk' ün İstanbul' daki mutluluklarından biri Florya' yı keşfetmesi oldu. Birkaç gidip gelmeden sonra buradaki plajı canlandırmaya karar verdi. Deniz köşkü, alaturka deniz hamamı gibi birşeydi. Atatürk denize o kadar ihtiraslı bağlanmıştı ki yıllarca yaz aylarını adeta su içinde geçirdi. Yüzme ve kürek idmanları yapar ve burada da halktan ayrılmazdı. İlk projeye göre Atatürk Köşkü kumsalın sonundaki bir tepecik üstüne yapılacaktı, aşağıda da bir banyo yeri hazırlanacaktı. Kalabalıktan uzaklaşmayı istemedi. Yine ilk projeye göre demir yolu geriye alınacaktı:

                              Canım, dedi. Ankara' da dağ başında yaşıyorum, İstanbul' da Saraya hapsoluyorum; bırakın burada gelenleri gidenleri, hiç olmassa tren gürültüsü duyayım.

                              Son zamanlarda Şile' yi görmüş, pek sevmişti yaşasaydı orasını da canlandıracaktı.

                              Büyükçe tekne olarak emrinde Ertuğrul Yatı vardı. Marmara için yapılmış bu yatla bir defa Karadeniz' e çıkmıştı. Sert bir havada yat az daha batıyordu. Memleket kıyılarını dolaşmak üzere İstanbul' dan uzaklaşınca Denizyolları' nın bir yolcu gemisini seferden alıkoymak gerekiyordu. İşte Atatürk' e yeni bir yat alınması bu gereksinimden doğmuştu.

                              Amerikalı bir milyoner kadının yaptırmış olduğu Savarona, ileri sürülen bir düşünceye göre Amerika' ya sokulmadığı için, ucuza almıştı. Planlarını görmüş ve yatı çok beğenmişti. Ne yazık ki yat geldği zaman Atatürk'ün ölümcül bir hastalığı vardı. Pek sevdiği bu yatta çok zamanı yatakta geçirdi. Bir gün şöyle dedi:

                              -Bir çocuk oyuncağını bekler gibi bu yatı beklemiştim. Mezarım mı olacak bu tekne benim? Atatürk' ü ölüm yatağına Savarona' daki kamarasından bir koltuğun içinde ancak götürebildiler. Yat Dolmabahçe Sarayı önünde boynunu bükerek Atatürk'ü boşuna bekledi.

                              Yorum

                              • RARELY
                                Senior Member
                                • 04-11-2004
                                • 6810

                                #45
                                Konu: Siz Hiç Böyle Büyük Bir Adam Tanıdınız mı???

                                HATAY

                                1923 yılı Mart’ının On Beşi Pazar günüydü. Atatürk, Adana İstasyonu’nda trenden inmiş; sağı solu dolduran halkın coşkun alkışları, “Yaşa varol!” sesleri arasında yaya olarak kente giriyordu.
                                Yarı yolda karalar giymiş bir kadın kalabalığı göze çarptı; sonra onların arasından ikişer levha taşıyan dört genç kız çıktı; Atatürk’ün önünde durdular. Arkalarından bir kız daha göründü ve önüne geçti. Hıçkırıklar, iniltiler ve yalvarışlarla dolu bir nutuk söylemeye başladı. Bu genç kızın kişiliğinde henüz tutsak bulunan İskenderun’la Antakya’nın Türk olan bütün halkı:
                                “Bizi de kurtar” diye yalvarıyordu.
                                Herkesin gözleri yaşarmıştı, hıçkırıklarını tutamayanlar vardı.
                                Atatürk’ün de gözleri nemliydi ve başı eğilmiş gibiydi. Genç kızın nutku bitince Atatürk’ün alnı yükseldi; mavi gözlerinde ve pembe yüzünde bir çelik parıltısı görüldü. Her kelimesi üzerinde kuvvetle durarak:
                                -Kırk asırlık Türk yurdu yabancı elinde kalamaz! dedi.
                                On altı yıl sonra Hatay sorunun en heyecanlı günlerinde, hasta ve bitkin olmasına rağmen, Hatay’a yakın olmak için tekrar Adana’ya gitti. Dört saat ayakta durmak, birliklerin geçidini izlemek gibi olağanüstü bir dayanıklılık gösterdi. Hatay kurtuldu, fakat Atatürk’ü yitirdik.
                                İsmail Habib, bu konuyu şöyle bitirir:
                                “Hatay, Hatay! Seni kurtaran, aynı zamanda senin şehidin oldu!”

                                A.H.PAR / M.A.ÖNEN, Atatürk’ü Anlamak, s.83-84

                                Yorum

                                İşlem Yapılıyor
                                X