Siz Hiç Böyle Büyük Bir Adam Tanıdınız mı???

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • RARELY
    Senior Member
    • 04-11-2004
    • 6810

    #46
    Konu: Siz Hiç Böyle Büyük Bir Adam Tanıdınız mı???

    ATATÜRK Ve Trikopis

    Büyük Taarruz esnasında Gazi’nin yanında bulunan arkadaşları, Yunan Kuvvetleri Komutanı General Trikopis’in Başkomutan Çadırı’na nasıl getirildiğini şöyle anlattılar:
    Trikopis, diğer esir kolordu ve tümen komutanları ile birlikte Gazi’nin huzuruna çıkarıldıkları zaman, hepsi çok heyecanlı ve bitkin halde imişler. Gazi, bunları oturtmuş, kendilerini teselli için bu gibi yenilgilerin tarihte örnekleri olduğunu, sevk ve idareyi eksiksiz yapmış iseler vicdanen rahat olabileceklerini söylediği zaman, Trikopis:
    -Askeri görevimi tamamen yaptığıma eminim. Fakat asıl görevimi maalesef yapamadım, diye intihar edemediğini anlatmak isterken, Gazi:
    -O size ait bir düşüncedir, diye sözünü kesmiş ve harita üzerinde:
    -Şurada bir tümeniniz vardı. Niçin onu şuraya almadınız. Filan yerdeki kuvvetlerinizi falan yere sürseydiniz daha iyi olmaz mıydı? Gibi bazı eleştiriler yapmış, Trikopis:
    -Ben öyle hareket etmek için emir verdim. Fakat (yanındaki Kolordu Komutanı’nı göstererek) bu yapamadı, demiş.
    Bu görüşmeler olurken esir komutan yavaşça yanında bulunan subaylarımızdan birine:
    -Bizim ile konuşan bu general kimdir? diye sormuş, subay:
    -Başkomutan Mustafa Kemal, deyince adam hayrete düşmüş:
    -Şimdi anladım biz niçin mağlup olduk! Bizim Başkomutan İzmir’de vapurda oturuyordu, diyerek derdini dökmüş.

    KAYNAK; Em.Tümg. Muzaffer ERENDİL, İlginç Olaylar ve Anekdotlarla Atatürk, s.43

    Yorum

    • RARELY
      Senior Member
      • 04-11-2004
      • 6810

      #47
      Konu: Siz Hiç Böyle Büyük Bir Adam Tanıdınız mı???

      ATA VE KÖYLÜ

      Bir gün bir köylü Atatürk’ün Orman Çiftliği sınırları içindeki bir tarlayı, kendi tarlasıymış gibi sürüyordu. Onu gördüler. Uyardılar, dinletemediler. Bunun üzerine Atatürk’e söylediler.
      Atatürk denetlemeye çıktığı zaman o tarafa gitti. Yanındakiler toprağı sürmekte olan köylüyü göstererek:
      -İşte budur, dediler.
      Atatürk yavaş yavaş ona doğru yürüdü; yaklaşınca sordu:
      -Burada ne yapıyorsun?
      Köylü gülümsüyordu. Son derece sevip saydığımız, fakat asla korkmadığımız bir insan karşısında nasıl durursak köylü de öyle duruyordu. Sakin bir sesle cevap verdi:
      -Tarlayı sürüyorum.
      -İyi ama, bu tarla senin midir?
      -Değildir.
      -Kimindir?
      -Atatürk’ündür!..
      Köylü bu cevapları vermekle suçu kabul etmiş oluyordu. Bu itibarla dava kaybolmuş demekti. Atatürk, kendi toprağına tecavüz edildiği için değil, haksızlık yapıldığı için sertlendi ve sordu:
      -İyi ama, sen başkasına ait bir toprağın ona sorulmadan ve izin alınmadan sürülüp ekilemeyeceğini bilmiyor musun?
      Köylü hiç telaş etmiyordu. Aynı sükunetle dedi ki:
      -Biliyorum, fakat benim bu tarlayı sürüp ekmeye hakkım vardır!
      Atatürk’ün kaşları çatıldı, büyük bir merak ve hayretle ona sordu:
      -Bu hakkı nereden alıyorsun?
      -Çok basit... Atatürk bizim babamız değil midir? İnsan babasının tarlasını sürüp ekerse kabahat mi işlemiş olur?
      Atatürk’ün yüzünde takdir ve sevgi duygularının en coşkununu anlatan engin bir gülümseme oldu; köylünün sırtını okşadı ve:
      -Haklısın!.. diyerek uzaklaştı.
      KAYNAK ; N.A. BANOĞLU, Nükte ve Fıkralarla Atatürk, s.99-100

      Yorum

      • RARELY
        Senior Member
        • 04-11-2004
        • 6810

        #48
        Konu: Siz Hiç Böyle Büyük Bir Adam Tanıdınız mı???

        YUNAN BAYRAĞI

        Atatürk İzmir’in kurtuluşunda halkın coşkun gösterileri arasında kalacağı evin önüne gelince, kapının önüne serilmiş bayrağı görünce durdu: Bu, ipekten kocaman bir Yunan bayrağı idi. Üzerine basılarak geçilecek bir yol halısı gibi serilmişti:
        Kapıdaki kalabalık halk yalvarıyordu:
        -Buyurunuz, geçiniz. Bizim öcümüzü alınız! Yunan Kralı, bu evden içeri, bizim bayrağımıza basarak girmişti. Siz lütfedin. Bu karşılıkla o lekeyi silin! Burası sizin şehrinizdir. Bu ev sizin evinizdir. Bu hak sizindir.
        Atatürk, o yerde serili bayrağın önünde, bulunduğu noktada kaldı. Çevresindekilere tatlılıkla baktı.
        -O, geçmişse hata etmiş. Bir ulusun bağımsızlık simgesi olan bayrak çiğnenmez. Ben onun yanlışını tekrar edemem.
        Bayrağı yerden kaldırttı, bembeyaz mermerlere basarak içeri girdi.

        A.H. PAR, M.A. ÖNEN, Atatürk’ü Anlamak

        Yorum

        • RARELY
          Senior Member
          • 04-11-2004
          • 6810

          #49
          Konu: Siz Hiç Böyle Büyük Bir Adam Tanıdınız mı???

          TÜRK OLARAK DOĞMAK...

          Atatürk, kendisinin insanüstü bir varlık olduğunu söylemelerini hiç hoş karşılamazdı. Çocukluk arkadaşı Nuri Conker’in sert şakalarını büyük bir neşe ile dinler ve hepimizin önünde tekrarlatırdı.
          Bir gün sofradakilerden biri:
          -Paşam, demişti, kim bilir çocukluğunuzda ne müstesna bir insandınız. Kim bilir ne eşsiz anılarınız vardır
          Atatürk güldü ve Conker’e döndü:
          -Nuri anlatsın, dedi.
          Nuri Bey her zamanki şakacı diliyle:
          -Bakla tarlasında karga çobanlığı ederdi, yanıtını verdi. Deminki soruyu soran kişi, sözün bu yola dökülmesinden fena halde ürktü. Soruyu ortaya attığına bin kez pişman oldu.
          -Aman efendimiz, diyecek oldu, Atatürk hemen sözünü kesti:
          -Bana, insanlar üstünde bir doğuş atfetmeye kalkışmayınız. Doğuşumdaki tek olağanüstülük Türk olarak dünyaya gelmemdedir.

          KAYNAK ; Hadi BESLEYİCİ, “Atatürk’ü Anlamak”, s.117-118

          Yorum

          • RARELY
            Senior Member
            • 04-11-2004
            • 6810

            #50
            Konu: Siz Hiç Böyle Büyük Bir Adam Tanıdınız mı???

            İĞNECİYAN VE ATATÜRK

            Mustafa Kemal’in dostları arasında İğneciyan adında bir de Ermeni vatandaş vardı. Zengin bir kişidir. Sık sık Mustafa Kemal’i Şişli’deki evinde ziyaret etmekte ve kendisine birçok yardımlarda bulunmaktadır.
            Mustafa Kemal Anadolu’ya geçtikten sonra bir Ermeni örgütü ile ilgisi olduğu iddiasıyla İğneciyan’ı tutuklayıp Malta’ya sürüyorlar. Tüm servetine el konuluyor.
            İğneciyan Malta’dan döndükten sonra üzerinde bir elbisesinden başka hiçbir şeyi olmayan fakir bir kişi durumundadır. Bir de kızı vardır. Yedikule’de bir gecekonduya sığınmışlardır.
            Atatürk zaferi kazanmış, devlet başkanı olmuştur. Devrimler için geceli gündüzlü çalışmaktadır.
            Atatürk 1927’de ilk kez İstanbul’a gelmiştir. Bu İğneciyan için iyi bir fırsattır. Hem dostunu görmek, hem de uğradığı haksızlığı anlatmak için doğruca Dolmabahçe Sarayı’na gider. İlgili memura başvurur:
            - Ben, Gazi hazretlerini görmek istiyorum.
            - Sen kimsin?
            - Ben İğneciyan... Gazi’nin eski bir dostuyum, arkadaşıyım.
            Memur, İğneciyan’ı baştan aşağı süzer. Kılık kıyafeti pek güven verici değildir. Bir bahane uydurarak atlatır. Birkaç kez daha başvurur, fakat sonuç alamaz.
            Bir gün de kızını alıp birlikte saraya giderler. O gün sarayın önünde olağanüstü bir hal vardır. Motor sesleri, sağa sola koşturan insanlar. Bu, Gazi’nin bir geziye çıkacağına işarettir.
            Polisler ve muhafızlar oradan uzaklaşması için İğneciyan’a işaret ederler. O sırada Gazi de Saray’dan çıkmıştır. Etrafındaki insan çemberi arasında otomobiline doğru ilerlemektedir.
            O anda İğneciyan’ın kızı fırlayarak insan çemberini yarıp Gazi’nin karşısına sokulur. Gazi sorar:
            - Kim bu kız?
            Kız cevap verir:
            - Ben İğneciyan’ın kızıyım.
            - Nerede baban?
            - Dışarıda bekliyor, sokmuyorlar...
            Gazi hemen emir verir. İğneciyan’ı huzuruna alırlar. İki dost özlem içinde kucaklaşırlar. İğneciyan başından geçenleri anlatır. Gazi’nin gözleri dolu dolu olur. Emir verir. Gerekli soruşturma yapılır. İğneciyan’ın haklı olduğu anlaşılır ve alınan malları geri verilir.
            Yıl 1938... Kasım’ın 12’si... Atatürk’ün acı kaybına dayanamayan İğneciyan üzüntüsünden ölür.

            KAYNAK ; Falih Rıfkı'nın Çankaya adlı eseri

            Yorum

            • RARELY
              Senior Member
              • 04-11-2004
              • 6810

              #51
              Konu: Siz Hiç Böyle Büyük Bir Adam Tanıdınız mı???

              Yorum

              • rainman71
                Senior Member
                • 22-07-2004
                • 3502

                #52
                Konu: Siz Hiç Böyle Büyük Bir Adam Tanıdınız mı???

                Siz Hiç Böyle Büyük Bir Adam Tanıdınız mı???


                Keşke tanıyabilseydik...:(

                Yorum

                • RARELY
                  Senior Member
                  • 04-11-2004
                  • 6810

                  #53
                  Konu: Siz Hiç Böyle Büyük Bir Adam Tanıdınız mı???

                  “Ben İnsan Değil miyim?”


                  Yıl 1922. 14 Ocak gece yarısı. Mustafa Kemal’in özel treni Eskişehir’e doğru gidiyor. Bu yolculuk bir kamuoyu yolculuğu olacak ve Gazi, savaş sonrası Anadolu’sunda bazı şehirlerin nabzını yoklaya yoklaya İzmir’e gidip annesini görecek. Ve Latife’yi.

                  Ama o gece çok sıkıntısı var Mustafa Kemal’in ve bir türlü uyku tutturamıyor.
                  Ali Çavuş kompartımanın kapısı önünde sigara üstüne sigara içiyor. Kapıya dayanmış karanlığı seyreder ken bir yandan da kendi kendine mırıldanıp duruyor.
                  “Bu işin bu kadar çabuk oluvereceğini hiç düşünmedim.
                  İşte, sonunda şifreli telgraf geldi. Zübeyde anamızı yitirdik. Peki, ne duruyorum. İçeri girip onu uyandırmalıyım. Ama işe bak, giremiyorum. Kıyamıyorum paşama. Nasıl derim ki: ‘Anamız öldü paşam!’ diyemem. Onun yüreği anası için atar. Hep söyler. Vatanı kurtarmakla anasını kurtarmak aynı anlama gelir onun için. Kapıyı açsam, telgrafı uzatsam, ‘Paşam sen sağ ol’ desem ‘Eyvah demez mi?’ ‘Koca vatanı kurtardım ama anamı kurtaramadım demez mi?"
                  Ali Çavuş, anlattığına göre birden yerinden sıçramış. İçeriden bir ses geliyor. Mustafa Kemal sesleniyor.
                  Çavuş kompartıman kapısını açıp selam duruyor:
                  “Emret Paşam”.
                  Mustafa Kemal yatağa oturmuş soruyor telaş ile:
                  “Ne demeye kapıda bekliyorsun sen?”
                  “Uyku tutturamadım da Paşam”
                  “Annemden bir haber var mı?”
                  “Az önce bir telgraf geldi dediler, şifreyi çözünce size sunacaklar.”
                  “Boşuna kıvranma Ali, benden de saklamaya çalışma. Ben haberi aldım.”
                  Ali Çavuş bir şey yokmuş gibi durmaya çalışıyor ve merakla soruyor:
                  “Ne olan, ne haber aldın ki paşam? Hayır haber inşallah.”
                  Mustafa Kemal usul usul anlatıyor.
                  “Az önce dalmışım, rüyamda yeşil bir ovada anamla el ele geziniyorduk. Hep olduğu gibi bana birşeyler anlatıyordu. Birden bir fırtına çıktı. Bir sel bastırdı, anamızı aldı götürdü. Hiçbir şey yapamadım. Hiç, hiç!..”
                  Çavuşu bir titremedir almıştı. Derken.. Mustafa Kemal emri verdi:
                  “Çocuk! Al getir şu telgrafı, hemen!”
                  Ali Çavuş kompartımandan çıkar çıkmaz, çözümü getiren görevliyle karşılaştı.
                  “Ver onu” dedi. “Paşamız bekliyor.”
                  Kağıdı aldı, içeri girdi, selam durdu ve: “Sen sağol paşam” dedi.
                  “Millet sağ olsun.”
                  Gözünden iri bir damla göz yaşı akıvermişti. Çavuş “Ağlama paşam” diye yalvardı.
                  “Neden? Ben insan değil miyim? Anam öldü. Ben buna ağlarım. Ama, Anavatan kurtuldu. Bununla da te selli bulurum. Benim için ikisi bir.”
                  İşte ben bunun için:
                  ‘Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini’ diye cevap vermedim mi Namık Kemal’e? Birden Mustafa Kemal ile Ali Çavuş birbirlerine sarıldılar ve açık açık, hıçkırıklarla, içli içli ağlıyorlardı.

                  Yorum

                  • RARELY
                    Senior Member
                    • 04-11-2004
                    • 6810

                    #54
                    Konu: Siz Hiç Böyle Büyük Bir Adam Tanıdınız mı???

                    "Efendiler !

                    Avrupa'nın bütün ilerlemesine yükselmesine karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisinde yuvarlanadurmuştur. Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi bir takım zihniyetler belirdi.

                    Halbuki, hangi istiklal vardır ki ecnebilerin nasihatlariyle planlarıyla yükselebilsin?.... Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir.

                    06 Mart 1922 Türkiye Büyük Millet Meclisi


                    K.Atatürk

                    Yorum

                    • RARELY
                      Senior Member
                      • 04-11-2004
                      • 6810

                      #55
                      Konu: Siz Hiç Böyle Büyük Bir Adam Tanıdınız mı???

                      İzmir kurtuldu...

                      İzmir kurtuldu, çok tatlı bir yorgunluk, Ankara'ya hareket edecekler. Trene binerler kompartımana çekilirler. Ertesi gün kompartımanı çalar, yaveri açar.
                      Yorgun, bitkin kravatını yıkamaktadır Atatürk.
                      Yaveri:
                      -"ya paşam bu ne hal hiç uyumadınız herhalde niye böylesiniz" der.
                      -" Ya çocuk kompartımanıma yastıkla battaniye koymayı unutmuşunuz. Kolumu yastık yaptım ağrıdı, setremi yastık yaptım üşüdüm, bende uyumadım kalktım der.
                      Yaveri;
                      -"Aman paşam ! Birimize haber vereydiniz hemen size bir yastıkla battaniye getirirdik" der.
                      Ve bir ülke kurtarmaktan dönen komutan söylüyor bunları. Tarihi bir cevap derki:
                      -"Geç farkettim hepiniz en az benim kadar yorgundunuz. Hiçbirinize kıyamadım. Önemli olan benim uyumam değil milletimin rahat uyuması".

                      Yorum

                      • Kadim
                        Senior Member
                        • 30-01-2004
                        • 4782

                        #56
                        Konu: Siz Hiç Böyle Büyük Bir Adam Tanıdınız mı???

                        O Allah' ın milletimize verdiği paha biçilmez bir nimettir.

                        Yorum

                        • RARELY
                          Senior Member
                          • 04-11-2004
                          • 6810

                          #57
                          Konu: Siz Hiç Böyle Büyük Bir Adam Tanıdınız mı???

                          Yıl 1934, o dönemde Milli Eğitim Bakanlığı Ulus'ta dır. Bakan ise Niğdeli Abidin ÖZMEN'dir.
                          Bakan, makamında calışmaktadır. Kapı çalınır. Bakanın gür sesi:
                          "Giriniz!"
                          ATATÜRK'ün Yaverlerinden biri, yanında iki çocukla makama girerler.
                          Hoşbeşten sonra Yaver, Bakan Abidin ÖZMEN'e bir zarf uzatır.
                          Konuklara yer gosterir ve zarfı açar. ATATÜRK'ten gelen bir mektuptur bu:
                          "Bay Abidin ÖZMEN, Milli Eğitim Bakani...."
                          Abidin ÖZMEN zarfı özenle açar ve mektubu dikkatle okur:
                          "Yaver bey'le, size iki fakir ve kimsesiz çocuk gönderiyorum.
                          Bu çocuklari, uygun goreceğiniz, bir liseye (parasız yatılı olarak) kaydını yaptırıp..."

                          bu ATATÜRK'ün bir emridir. Kesinlikle yerine getirilecektir.
                          Bakan Abidin ÖZMEN, orta öğretim genel müdürü'nü çağirtır ve şu direktifi verir:
                          "Yaver Bey'in yanındaki bu iki çocuğun evrakını alınız ve bu çocukları
                          Haydarpaşa Lisesi'ne paralı yatılı olarak kaydını yaptırıp, her ikisi için de
                          üçer yıllık paralı yatılı makbuzlarının 'veli ve ödeyen hanesine ATATÜRK'ün ismini yazdırarak' bana getiriniz".
                          der.
                          Bakanin emri yerine getirilmiştir. Abidin ÖZMEN de kısa bir mektup yazarak, Yaver bey'le ATATÜRK'e yollar.
                          Mektubun içeriği şöyle:
                          "Muhterem ATATÜRK, Yaver bey'le göndermiş olduğunuz iki çocuk hakkında emirlerinizi aldim.
                          Ancak, arkasında Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve Cumhurbaşkanı ATATÜRK gibi birisi bulunduğu için; bu iki çocuğu fakir ve kimsesiz olarak kabul etmeme, hem yasalarımız, hem de mantığımız izin vermedi. Bu nedenle her iki çocuğun da emirleriniz gereği Haydarpaşa Lisesi'ne paralı yatılı olarak kayıtlarını yaptırdım. Çocukların üçer yıllık okul taksitlerine ait makbuzları ekte takdim....."

                          ATATÜRK bu mektup üzerine, devrin Basbakanı İsmet İnönü'ye telefon ederek:
                          "Bak"demiş,"Senin Milli Egitim Bakanın bana ne yaptı"diyerek olayı anlatmış. İnonu, Bakan'ı adına özür dilemiş.
                          ATATÜRK: "yok" demiş"özür dileme. Çok memnun oldum. Keşke her devlet adamı bu medenı cesarete sahip olabilse ve gösterebilse..."

                          Bu anı Yüksek Mimar H.Rahmi ÖZMEN'in amcasi, M.E.B. Bakanı Abidin ÖZMEN ve ATATÜRK arasında
                          geçer. Tarihi değeri olan ve hiçbir yerde yayımlanmayan bu anının unutulup gitmesine gönlü razı
                          olmayan Bakanın yeğeni H.Rahmi OZMEN 15.08.1985 günlü bir mektupla gazeteci yazar Vahap Okay'a
                          iletir. O da 15.09.1985 tarihli KOLAY İLAN adli gazetesinde yayımlar. Bu kaynaktan alınmadır. (cumhuriyet---09.01.2002)

                          Yorum

                          • RARELY
                            Senior Member
                            • 04-11-2004
                            • 6810

                            #58
                            Konu: Siz Hiç Böyle Büyük Bir Adam Tanıdınız mı???

                            Atatürk'ün Bazı Kelimeler İçin Sarf Ettiği Sözlerden Sadece Bir Kaçı...

                            Not:Burada hergün Birkaçtanesini Vermeye çalışacağım...

                            CAMİ

                            «… Efendiler, camiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır. Camiler itaat ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yapılmak lazım geldiğini düşünmek yani meşveret için yapılmıştır…»

                            07. 02. 1923, Balıkesir’de Halkla Konuşma.

                            Yorum

                            • RARELY
                              Senior Member
                              • 04-11-2004
                              • 6810

                              #59
                              Konu: Siz Hiç Böyle Büyük Bir Adam Tanıdınız mı???

                              CEHALET

                              «… Milleti kendi benliğine sahip yapmayan, milleti asırlarca kendi hakkında gafil bulunduran hep bu cehalettir. Hükümdarların, şunun, bunun, milleti esir gibi, köle gibi kullanmaları, bütün vatanı kendi özel mülkleri gibi düşünmeleri, hep milletin bu bilgisizliğinden istifade edilmek sayesinde idi. Gerçek kurtuluşu istiyorsak, herşeyden evvel, bütün kuvvetimiz, bütün süratimizle bu cehaleti ortadan kaldırmaya mecburuz…»

                              21. 03. 1923, Konya, Lise Öğr. ve Öğrencileri ile Konuşma.


                              «Biz cahil dediğimiz vakit, mutlaka mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğim ilim, hakikatı bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okuma bilmeyenlerden de hakikatı gören hakiki âlimler çıkar.»

                              18. 03. 1923, Tarsus’ta Çiftçilerle Konuşması.

                              Yorum

                              • RARELY
                                Senior Member
                                • 04-11-2004
                                • 6810

                                #60
                                Konu: Siz Hiç Böyle Büyük Bir Adam Tanıdınız mı???

                                ÇALIŞMAK


                                « İlk işimiz milleti çalışkan yapmaktır. »


                                Ocak 1923, Gazetecilere Yaptığı Konuşma.

                                « Hiçbir şeye ihtiyacımız yok, yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır ; çalışkan olmak. Sosyal hastalıklarımızı araştırırsak asıl olarak bundan başka, bundan mühim bir hastalık keşfedemeyiz. O halde ilk işimiz bu hastalığı esaslı surette tedavi etmektir. Milleti çalışkan yapmaktır. Servet ve onun doğal sonucu olan refah ve saadet yalnız ve ancak çalışkan insanların hakkıdır. »

                                16. 01. 1923 , İstanbul Gazete Temsilcilerine.


                                « Çalışmak vakti gelmiş, artık çalışmak lazım…
                                Bilhassa gençler çalışmalıdır. »

                                11. 04. 1923, Vatan Muhabirine Verilen Demeç.

                                « Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir. Zamanın gereklerine göre bilim ve teknik ve her türlü uygar buluşlardan azamî derecede istifade etmek zorunludur. »

                                (1923)

                                « ... Gece gündüz zaten çalışıyorsunuz ; çalışınız, hakikati bütün cihana tanıtalım… »

                                30. 08. 1925, Daday’da Bir Konuşma.

                                « Kendiniz için değil millet için elbirliğiyle çalışınız . Çalışmaların en yükseği budur.

                                (1935)

                                Yorum

                                İşlem Yapılıyor
                                X