Erdoğan - Doğan kavgası tam gaz devam ediyor

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • serbest
    Member
    • 16-01-2006
    • 1105

    #46
    Konu: Erdoğan - Doğan kavgası tam gaz devam ediyor

    Evet aynen budur.Dün kolkola bu gün düşmanlar.Çıkarları için herşeyi satabilecek adamlar bunlar.Siz hala memleket sevdalısı deyin.

    Yorum

    • serbest
      Member
      • 16-01-2006
      • 1105

      #47
      Konu: Erdoğan - Doğan kavgası tam gaz devam ediyor

      Deniz Feneri'nin topladığı trilyonlar ve perde gerisindekiler!
      İddia ve isnat sahibi ben değilim.
      Muhalefet partileri ya da diğer muhalif unsurlar da değil.
      Peki kim mi?
      Frankfurt Eyalet Yüksek Bölgesel Mahkemesi...
      Ne mi diyor Alman yargıçlar?
      Deniz Feneri’nin Allah rızası için fakir-fukaraya dağıtılmak üzere topladığı kurban ve zekât gibi türlü yardımlar hak sahiplerine değil de başka yerlere kanalize edilmişmiş.
      Mesela nerelere mi?
      Hürriyet gazatesinin mahkeme izlenimlerine göre bu adreslerden biri Beyaz Holding imiş.
      Peki bu holdingin yönetim kurulu başkanın adı ne midir?
      Zekeriya Kahraman!
      O kim midir?
      AKP’ye gözü kapalı destek veren yarı resmi yayın organı imajlı Kanal 7’nin sahibidir.
      Almanya’da açılan Deniz Feneri davasında adı sıkça gündeme gelen bir isim de Zahit Akman’dır.
      Akman’ı hatırlamadınız mı?
      RTÜK Başkanı olma sürecinde sünnet gereği bıraktığı sakalını imaj için tereddütsüz tıraş eden arkadaş.
      Bu sütunu izleyenler bu iki ismin buraya konuk olduğunu hatırlayacaklardır.
      Hatırlamayanlara ya da o yazıyı okumayanlara tekrardan sunalım:
      Yıl 1993.
      O yıllarda RP mebusu olan Melih Gökçek arar ve aramızda şu diyalog geçer:
      - “Sebo Tayyip Erdoğan’ı tanıyor musun? Partimizin İstanbul İl Başkanı.”
      - Tanırım hemşerimdir. Niçin sordun?
      - “Ya kendisi yarın Ankara’ya geliyor. Bir özel TV kurma konusu var. Sen TGRT’nin kuruluşundan tecrübelisin, sana bazı teknik sorular soracaklar. Öğlen yemekte beraber olabilir miyiz?”
      - Elbete oluruz, ama Tayyip bey Ankara’ıa misafir geliyor, ayıp olur, davet sahibi ben olayım. Yarın öğle için Büyük Ankara Oteli’nde yer ayırtıyorum.
      - “Tamam Sebo, yarın öğlen buluşuyoruz.”
      Yemekte buluştuk...
      Erbakan’a uğrayan Tayyip bey biraz geç katılıyor.
      Yemekte o güne kadar görmediğim ve tanımadığım Tayyip beyin asistanları tavırlı iki isim de var.
      Peki kim midir bunlar?
      Zekeriya Kahraman ile Zahit Akman.
      Bugün bunlardan biri Türkiye’nin en önemli TV kanallarından birinin (Kanal 7) sahibi, diğeri de Türkiye adına TV’lerin devlet komiseri.
      Tam burada duralım ve soralım:
      Zekeriya bey, bugün değeri yüzlerce milyon dolar olan ve o günün şartlarında kuruluşu da abartısız 200 milyon civarı kaynak gerektiren bu TV’ye söyler misiniz hangi kaynakla sahip oldunuz?
      Evet kamu adına, inanç adına, ahlak adına, vicdan adına soruyorum bu parayı nereden buldunuz?
      Siz ki Kanal 7 öncesinde maaşla çalışan sıradan bir insandınız.
      Piyango mu çıktı, define mi buldunuz, nereden geldi bu
      paralar?
      İspatlanıncaya kadar siz ve Zahit Akman bize göre asla suçlu değilsiniz, dolayısıyla size suç isnadı ve hatta imasında bile bulunmuyorum, ama Kanal 7’yi kurma parasının kaynağını açıklamazsanız Alman mahkemesi haklı mı çıkacak?
      Sevgili okurlar bu tabloyu dikkatinize sunduktan sonra bilmem daha fazla bir şey yazmaya gerek var mıdır?
      Bakın kör göze parmak misali olan bu olaya göreceksiniz dinci AKP medyası hiç mi hiç ilgi göstermeyecek. Tersine gündemi değiştirmeye uğraşacaklar.
      İyi de benim inandığım ve onun gereği olarak bugünlerde şevkle orucunu tuttuğum Şanlı Muhammed (sav)’ın İslam’ı böyle bir şeyle nasıl örtüştürülür?
      Hayır bu Deniz Feneri olayı İslam ve ona hizmet değil, eğer ispatlanırsa İslam ve Allah (cc) adına aldatmaktan başka bir şey değildir...




      Sabahattin ÖNKİBAR/Yeniçağ

      Yorum

      • yamtarahmet
        Junior Member
        • 26-06-2005
        • 495

        #48
        Konu: Erdoğan - Doğan kavgası tam gaz devam ediyor

        cmylmz nin dediği gibi:Reklam kokan hareketler bunlar.

        Yorum

        • kanarya1958
          Member
          • 01-06-2008
          • 1306

          #49
          Konu: Erdoğan - Doğan kavgası tam gaz devam ediyor

          herkez herşeyin farkında........... SENİ SEVİYORUM GÜNEŞ

          Yorum

          • anterior
            Senior Member
            • 06-11-2006
            • 6453

            #50
            Konu: Erdoğan - Doğan kavgası tam gaz devam ediyor

            Eski dost düşman olmaz yahu...

            Aydın abim benim, ne oldu da yollarınız ayrıldı? Daha düne kadar kolkolaydınız, ne değişti? Nasıl oldu da "Al misketlerini, ver gazoz kapaklarımı" durumu hasıl oldu? Milenyumun başında gayet iyi değil miydiniz? POAŞ ihalesi, vergi afları, rakamlarda kalem oynatmalar, sert muhalefet yapan program ve sunucusunun işine son vermeler, iktidarın istediği gibi yazmayan köşe yazarlarını kapı önlerine koymalar, bazı bakanlar hakkında eleştiri yapılmasını dahi yasaklamalar. Ne iş Aydın abi?

            Başbakanımıza da bir kaç sorum olacak. Yolsuzluklar, hırsızlıklar, talanlar, yağmalar bir bir ortaya çıkmaya başlayınca problem mi oldu?

            Hem sizi eleştirmek suç mudur? Sizin adınızın geçtiği hiçbir olumsuz haber yazılamaz mı? “Benim kalemşörlerim yok” diyorsunuz. Sabah-ATV.yi satın alan grubun yönetimindeki sizin damadınız değil mi? Bunların satışı için yeni bir projeymiş gibi, kamu bankalarından "proje kredisi" verilmesini sağlamadınız mı? Miktar az gelince, taa Katar’a defalarca gidilip (hem de en üst düzey temaslarla..) kredinin kalan kısmı bulunmadı mı? Bunlardan haberiniz yok mu?

            Hem çok merak ettim, nasıl oldu birden bire yargı kararını beklemeyi uygun buldunuz? Türkiye’deki davalarda bir anda her şeyi bitirip, hüküm fermanı hazırlayan yandaş medyaya lutfen ikazda bulunmak için neden Gen.Kur. ikazına kadar beklediniz? RTÜK başkanının masumiyet karinesi vardı da, işkenceci ilan edilen Fatih Ürek’in masum olabileceği aklınıza gelmedi mi?

            Hatırlarsınız, zamanında bizim için can verenler hakkında yakışıksız sözler sarfetmiştiniz. Yaptığınız bu konuşma yıllar sonra açığa çıkınca da sizinle dirsek temasında gazetelerde "Madem biliyordunuz, neden bunca zaman beklediniz" diye konuyu aydınlatanları suçlayan yazılar çıkmıştı.

            Ya şimdi? Sormazlar mı şunları: Madem size ahlaksız tekliflerde bunuldu, bunları neden daha önce açıklamadınız? Doğan grubunun daha kaç yolsuzluğunu biliyorsunuz? Haklarında ne işlem yaptınız veya neden hiçbir şey yapmadınız? Neden bugüne kadar Aydın Doğan’ı koruma/kollama ihtiyacı hissettiniz de, şimdi birden vazgeçtiniz? Bu konumda olan daha kaç iş adamı var? Hafta sonunu beklemeyin, lütfen hemen açıklayın.

            Öf yaa.. Yazacak bir çuval konu var ama, yaz, yaz bişey değişmiyor. Oyun belli. Bunlarınki ölümü gösterip sıtmaya razı etmek. Ama ben oyuna gelmem. Ne yandaş medyanın tek alternatifi Doğan grubudur, ne de iktidarın tek alternetifi mevcut muhalefettir. Kimse bulunmaz hint kumaşı değildir…

            Yorum

            • Kadim
              Senior Member
              • 30-01-2004
              • 4782

              #51
              Konu: Erdoğan - Doğan kavgası tam gaz devam ediyor

              Originally posted by cengo han View Post
              KADİM ustam cem uzan konusunda sana yüzde yüz katılıyorum.adamın elinden tüm malını aldılar batan enver öreni 1 numara yaptılar. ve oz amn aydın doğanla kavgalı olan cem uzana karşı başbakan aydın doğana destek verdi.hatta ilk iktidara geldiğinde aydın doğanın çiftliğne gitti tıraktöre bindi ona sonuna kadar destek olduğunu söyledi.sonra cem uzandan intikam alırcasına star tv yi aydın doğana sattırdı.şimdi ne oldu ? ALLAH bu dünyada kimsenin kimseya haksızlığına göz yummaz hele mübarek RAMAZAN ayıında
              Ben olaylara kim ne yapmış gözüyle bakmaktan çok mana gözüyle bakarım.

              Bu mizansal dengenin mana sütunlarında görünenden çok farklı bir boşluk haksız yere doldurulmuş ki kutuplar arası denge bir yöne doğru eğik. Yani karanlık*aydınlık dengesi yarı yarıya olması gerekirken, karanlık öne geçmiş. Ben bu eğikliğe neden olan şeylerden birincisinin, tabiki, halktaki sosyo-ekonomi-politik dengesizlik olduğunu biliyorum. Fakat bunca sosyo-ekonomik darbelere uğramasına rağmen, halk ayakta kalabilmişti. Bunun nedeni ise tüzel-özel dağlara yaslanabilmeleriydi. Ancak şu anda reel fakirleşme inanılmaz arttı. Zengin çok zengin fakir çok fakir. Piramitsel bir gelir dağılımı hiyerarşisi var. Tabandaki fakir kesim tüm yükü çekmekte tepedeki zengin kesim yağan rahmeti önce kendi almakta, artınıklarını alt tabakalara göndermekte. Yaslanacak özel/tüzel halkçı dağlar yıkılmış.

              Bu hiyerarşinin küp olmasa da yamuk prizma olsun olmasını sağlayan, halkın eline mülkün(tüm rızklar, para, mal, ilim v.b) geçmesini sağlayan bir çok kritik (ekonomik/sosyal/siyasal) unsur son 70 yılda yıkıldı. Resmi olan kurumlarla beraber bir çok özel kurum. Bu özel kurumların son yıllardaki en önemlilerinden birinin Uzan olduğunu düşünüyorum. Ancak halkımız olayların medyatik (Lat putu) yansımasıyla hak arayışında olduğu için basiretsiz kalabiliyor. Devlete, devletin şu andaki dürüst ve halkçı olmayan halini bile bile secde, bana göre kör kalmışlık olacaktır. Elbette şu anda uygulanan, özünden farklılaştırılmış, yontulmuş sisteme (bozulmuş,zalime teslim edilmiş uz,öz / Uzza putu) göre Uz-an (özü hatırlatan, hem de milletin o dalga geçtiği olamaz diye baktığı vaadlerle hatırlatan ve deli ünvanını alan) haksız gösterilecektir. Ancak halka ait olanın halka iadesi (devlete rağmen ki içi put dolu) mecburdur. İşte din budur. Devletin putlardan temizlenmesi gerekmekte ve halkın adil ve mutlak eşitlikçi bir sistem için bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Asr-ı saadet sözde cemaatçilerin yönetiminde değil, kamilleşmiş/musibetlerle dövüle dövüle kılıç olmuş/bilinçlenmiş/öğütlenmiş halkın liderliğinde gelecektir. Üç kuruşa onurunu satanların getireceği asr saadet değil hüsrandır(Vel asr innel insane lefi husr).

              Elbetteki bu devletin temiz kalmasını sağlayacak olan yine halktır, halkın rabbidir, halkın vicdanıdır. Devleti temiz tutmak ne bana ne de sana düşmez. Devletin rabbinin işi de beni ilgilendirmez. Ben kendi benliğimin temizliğinden sorumluyum. Halkın benliğini temizleyip bilinçlendirecek olan halkın rabbidir/vicdanıdır. Gerekirse ebabil kuşlarını yola çıkartır. Ezip geçen korkutan filler o vakit bir işe yaramaz. Öyle ki bu vatanın özünü oluşturan yedi ilke(beytin/binanın duvarları ve temeli) karşı devrimlerle(filler) yıkılmaya çalışılıyor.

              Ben halkın devlet ve organlarıyla ilişkisinin en alt seviyeye indirilmesi taraftarıyım(ki bu minimum yaşam standartlarıyla da olsa olmalı yani insanlar kendi ufak işyerlerini kapatıp devlete ya da özele maişetle de olsa çalışmalı ancak tüketimini minimuma indirerek bozuk düzeni boykot etmelidir. Böylece sistemleri tüketim sayesinde ayakta kalan tağut/sömürücü-yayılımcı düzen ancak böyle zincirlenebilir. İşte bu, gerçek oruçtur, dolunayın(ramadan) temsil ettiği hakkın ışığının/güneşin batmadığını arkamızda olduğunu, ışığı göremeyişimizin kendi zaafımızdan kaynaklandığını anlatan uyarı ışıkları ortaya çıkmıştır.
              Ay güneşin ışıklarını yansıtır. Oruç süreci halkın kudretlenme sürecidir. Boykotçu bir halk için Kadir gecesi yakındır. Ve ancak insan bu süreci kavradığında asıl ışığın kendi içinde(mağma) olduğunu anlayacaktır.), çünkü son 70 senenin getirdikleriyle halkın gözeticisi olan devlet bilinci, halkın güdücüsü olan devlet firavnlığı rolüne büründü. Halk malesef gönlü kendi vicdanının ortaya çıkarttığı, sırtını yasladığında, içine girdiğinde güvende olması gereken mescid-i haramda/devlette (Allah'ın rahmeti oradan dağılır, tüm sadakalar*vergiler, kurbanlar oraya gönderilir) olsa bile özel sektöre (dağlara-varlık dağlarına) sığınmak durumunda şu anda. Çünkü halka hesap vermede sıra, özü nankörler eliyle bozulmuş olan devlete gelecek. Eğer devlet ve organları böbürlenir (fillerine/mamutlarına güvenir), halkı hiçe sayarsa halkın B planı uygulanmaya başlanacak. A(ismi) Allah diye tam bağımsız düşünen halkın/milyonların kendi vicdanı ve kendi çabalarıyla temelleri atılan, onbinlerce şehidin kanı temelin betonuna su olmuş ancak nankörlüklerle bozulan bu ev/düzen Bismi Allah diye halkın adına düzeltilecek inşallah. O halk ki sadece beşerden oluşmaz, cümle hayvanlar, bitkiler ve bu toprak hakkıyla dahildir ona. (Bi= arapça namına/adına, ile)

              Halkın vicdanından fışkıracak ebabil kuşları, akın akın. Allah'ın ışığı getirişinin yöntemi hiç değişmez sadece giysiler değişir. Açıkçası artık göklere çıkıp çıkıp ufuktaki ebabil bulutlarını gözlemliyorum. Neredeler? Geldiler de ben mi göremiyorum yoksa gelecekler mi gözlerim arıyor. Biliyorum ki sürü sürü kuşlar ancak halk bilinçlenirse gelecek. Göklerden gelecek. İnşallah.

              İşte bu yüzden sürekli kıyam halindeyim. Düzene sisteme secdem yok... Zanlarınınn gösterdiğine secde etmişler ama hep secdedeler, secdedeyken hırsızlar ayakkabıları yürütüyo millet nere gitti bu ayakkabılar diyo. Kimse sağa sola selam verip namazına yeniden başlamıyo. Ayağa kalkıp sağa sola bakmıyo/Kıyam etmiyo. Ayakkabılar hangi düzenbaz sözde namazcının(bkz. Maun suresi) yanında duruyo farkına varılmıyo. Saflar bozulmuş kimse düzeltmiyo (eşitlik ve adalet ip gibi saf tutmayı gerektirir) Secde etmiyorum batıla, bekçiyim (kıyam) camide bu gece
              . Hak için/halk adına gerçek aşkına önümüzdeki sabah namazında imamlık/önderlik yapacak ışığı bekliyorum.

              Gecenin neredeyse tamamını ayakta geçireceğim belkide. Okuyorum, çünkü güneş doğduğunda uğraşacak çok şeyim olacak secde ettiğim ışıkla birlikte. Allah halka zorla kıyam-et tirir. Nerede hak ışık bakıyorum, geldiğinde secdem ona olacak, Allah'a... Gönül gözü görenler bu anlattıklarımdan çok şeyler çıkarmıştır biliyorum

              Alak Suresi İndiriliş Sırası 1:1 Oku! Yaratan rabbinin adıyla oku.
              Fil Suresi 105:1-5 Görmedin mi ne yaptı Rabbin fil yâranına!Tuzaklarını boşa çıkarmadı mı onların?Gönderdi üzerlerine sürüler halinde kuş,Atıyorlardı onlara kurumuş çamurdan damgalı taş.Nihayet, onları yenik ekin yaprağına çevirdi.
              Müzzemmil 73:1-5 Ey giysisine bürünüp yatan! Geceleyin kalk! Kısa bir süre hariç,Gecenin yarısını ayakta ol yahut bundan biraz eksilt!Yahut buna biraz ekle! Ve Kur'an'ı ağır ağır, düşüne düşüne oku! Şu bir gerçek ki, yeni bir oluşa koyulmak üzere geceleyin kalkan, yer tutma bakımından daha güçlü, söz bakımından daha etkilidir.
              Maun Suresi 107:1-7 Gördün mü o, dini yalan sayanı? İşte odur yetimi itip kakan;Yoksulu doyurmayı özendirmez o. Vay haline o namaz kılanların ki, Namazlarından gaflet içindedir onlar! Riyaya sapandır onlar/gösteriş yaparlar. Ve onlar, kamu hakkına/yardıma/zekâta/iyiliğe engel olurlar.

              Asr Suresi 103:1-3 Yemin olsun zamana/çağa/gündüzün iki ucuna/sabah namazına/ikindi vaktine/Asrısaadet'e ki, İnsan, gerçekten tam bir hüsran içindedir! İnanıp hayra ve barışa yönelik işler yapanlar, birbirlerine hakkı önerenler, birbirlerine sabrı önerenler müstesnadır.


              Ey derviş talibi hak isen kitaba bakma, okumak bilirsen Kuran sendedir... Ey rıza takat yok hakkı inkare, sen mahrem imişsin didarı yare... Şimdi agah oldum sırrı esrare, alemi yaratan vicdan sendedir.


              Oku! Şu kitabı vicdanınla oku...

              Kadim
              Son düzenleme Kadim; 09-09-2008, 02:06.

              Yorum

              • ali_ekber
                Member
                • 15-11-2004
                • 2525

                #52
                Konu: Erdoğan - Doğan kavgası tam gaz devam ediyor

                sayın başbakanın internetleri niye o kadar hedef aldığını şimdi daha iyi anlayabiliyorum
                gazeteleri sustururumda interneti nasıl sustururum diye düşünmüş olmalı
                ama internetcafelerle interneti karıştırdı o zamanlar galiba

                Yorum

                • necatikaya
                  Member
                  • 20-12-2005
                  • 1066

                  #53
                  Konu: Erdoğan - Doğan kavgası tam gaz devam ediyor

                  Şu anda başbakan çaresiz ve acınacak durumda.Yavaş yavaş yaptığı yolsuzluklar meydana çıkıyor.Çıktıkça hırçınlaşıyor çıldırıyor.Benim tahminim oyunun sonunda bu hükümet gider.A.Doğana hiç bir şey olmaz(doğanı hiç sevmem)Bu aşamada hükümet oldukça yıprandı.Olayları peş peşe gazete manşetlerinde.Yolsuzluk almış başını gidiyor.Zamlar alabidiğine devam ediyor.Bu hükümetin beş para etmeyen dış siyaseti.Oda ayrı bi olay.Bu kadar sene içinde bir tek yatırımı olmayan halkı fakilleştirip sadakaya muhtaç edip,erzak ve kömür dağıtan bir hükümet.Ne kadar acı bir olay.''Eğer akp ye oy vermezseniz bu yardımlar kesilir''diyen halkın kanını emen bir hükümet.Yolsuzlukla mücadele sözü veren,fakat en büyük yolsuzluğu yapan hükümet.Say say bitmiyor.A.Doğan başbakana diyor ki.Elimde şu anda ikibiçuk milyar dolar var.Yatırım yapmak istiyorum.Nedir diyor başbakan.ceyhanda rafineri kurup en az onbeşbin kişiye iş vermek istiyorum diyor.Başbakan olmaz orasını çalık gurubu ile sarkoziye söz verdim diyor.Ülke malesef bu durumda.Bir an evvel bu akp takımının uzaklaştırılması ve hesap vermesi gerekir.Bu saf halkında uyanması gerekir.Tabi uyanırsa..

                  Yorum

                  • tusem
                    Banned
                    • 08-07-2005
                    • 492

                    #54
                    Konu: Erdoğan - Doğan kavgası tam gaz devam ediyor

                    aslında ilk önce şunu sormak gerekir.
                    a.doğan başbakana hilton için kanunlara uymayan bir işi yapması için nasıl gidebiliyor.aralarında daha önce nasıl bağlantılar olduki bu kadar rahatlıkla bunu istiyebiliyor.
                    başbakan (a.doğanın söyledi doğru ise) ihalesi bile olmamış ceyhan rafineri işini çalık gurubuna söz verebiliyor.
                    sorulcak cok şey var.ama milletimiz anlamıyor.

                    Yorum

                    • ali_ekber
                      Member
                      • 15-11-2004
                      • 2525

                      #55
                      Konu: Erdoğan - Doğan kavgası tam gaz devam ediyor

                      malesef çoğunluk takmış at gözlüklerini futbol takımı tutarcasına parti tutuyorlar,

                      Yorum

                      • kanarya1958
                        Member
                        • 01-06-2008
                        • 1306

                        #56
                        Konu: Erdoğan - Doğan kavgası tam gaz devam ediyor

                        Originally posted by ali_ekber View Post
                        malesef çoğunluk takmış at gözlüklerini futbol takımı tutarcasına parti tutuyorlar,
                        katılıyorum malesef..

                        Yorum

                        • cengo han
                          Junior Member
                          • 17-11-2004
                          • 338

                          #57
                          Konu: Erdoğan - Doğan kavgası tam gaz devam ediyor

                          ''Katar şeyhinin oyuncak ülkesi' mi sandınız burasını?

                          Hürriyet yazarı Ahmet Hakan Başbakan Erdoğan'ın son çıkışlarını yorumladı...

                          Durun bir dakika


                          EVVEL yok idi, iş bu ádet yeni çıktı...

                          "Yeni ádet" şudur:

                          Ne zaman biraz ağır kaçacak bir "Tayyip Erdoğan kritiği" kaleme alsak...

                          Bazıları önceden tembihlenmiş gibi harekete geçiyorlar...

                          Diyorlar ki:

                          "Türkiye Cumhuriyeti’nin koskoca Başbakanı’na böyle şeyler söyleyemezsin."

                          Peki nereden çıkıyor bu "Türkiye Cumhuriyeti’nin koskoca Başbakanı" vurgusu?

                          Nereden çıkacak?

                          Tayyip Erdoğan’dan...

                          Çünkü Erdoğan, "Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı" sıfatının, kendisine bir tür ayrıcalık sağladığına ve eleştiriden muaf tutması gerektiğine iman ediyor.

                          Bu nedenle...

                          Laf düşsün ya da düşmesin, sırası gelsin ya da gelmesin, gırtlağını patlatarak, "Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı’na bunu yapamazsınız" diye haykırıyor...

                          * * *

                          Ama durun bir dakika...

                          "Baas rejimi"nde mi yaşıyoruz yahu?

                          "Emirlik" vatandaşı mıyız Allah aşkına?

                          Burası...

                          Her türlü eksiğine gediğine karşın...

                          Demokratik bir ülkedir...

                          Ve her demokratik ülkede olduğu gibi...

                          Burada da benim ile Başbakan arasında hiçbir fark yoktur...

                          Bu ülkede, "Tayyip Erdoğan Türkiye Cumhuriyeti’nin koskoca Başbakanı ise, ben de Türkiye Cumhuriyeti’nin koskoca vatandaşıyım" diye haykırmak, bana anamın ak sütü kadar helaldir...

                          Başbakanlık bir ayrıcalık makamı değildir...

                          Bir hizmet makamıdır...

                          * * *

                          Söyler misiniz?

                          Ne fark varmış aramızda Tayyip Erdoğan ile?

                          O Başbakan imiş, ben değilmişim...

                          Peki bu bir fark mı?

                          "Başbakan olmak", hizmete talip olmak demektir...

                          Bu hizmet yapılırken de her türlü demokratik denetim mekanizmalarına açık olunacak... Bu kadar...

                          Bunun ötesi var mı?

                          Kul muyuz biz? Köle miyiz?

                          Benim kişilik haklarım ne kadar kutsalsa...

                          Başbakan’ın kişilik hakları da, ancak o kadar kutsaldır...

                          Ne oluyor yahu?

                          "Katar şeyhinin oyuncak ülkesi" mi sandınız burasını?

                          * * *

                          Hem bu ülke, ilk defa mı bir başbakan görüyor?

                          Tansu Çiller, "Türkiye Cumhuriyeti’nin koskoca başbakanı" değil miydi?

                          Buna rağmen Tansu Çiller’e ağız dolusu küfürler edilmedi mi?

                          Peki ya Mesut Yılmaz?

                          Başta Tayyip Erdoğan olmak üzere hepimiz Mesut Yılmaz’ı, "Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı" sıfatına bakmaksızın yerin dibine batırmadık mı?

                          Daha dün "Türkiye Cumhuriyeti’nin koskoca başbakanı" Bülent Ecevit hakkında neler yazılıp çizildi, anımsamıyor musunuz?

                          Demirel’e söylenenler yenilir yutulur şeyler miydi?

                          Turgut Özal hırpalanmadı mı?

                          Bu zamana kadar neden hiçbirinin aklına, "Türkiye Cumhuriyeti’nin koskoca başbakanına bunu yapamazsınız" diye haykırmak gelmedi acaba?

                          * * *

                          Sanırım, Başbakan Erdoğan...

                          Partiyi kapattırmaktan kurtardık...

                          Askerin darbe yapma ihtimali sıfır...

                          Rektörler artık selam duruyor...

                          Yargıda değişim başladı...

                          Eh, oylarımız da maşallah iyi durumda...

                          Alternatifimiz de yok...

                          Falan diye düşünerek...

                          Zihninin arkasındaki toplumsal modele bir an önce geçilsin istiyor...

                          Ve hepimizden "Saddam rejiminde yaşayan zavallı Iraklı" tavrı bekliyor...

                          Hemen söyleyeyim:

                          Bu bir beklenti olarak kalacaktır...

                          Yorum

                          • suleymansarac
                            Junior Member
                            • 26-06-2008
                            • 192

                            #58
                            Konu: Erdoğan - Doğan kavgası tam gaz devam ediyor

                            düşünün birisi türkiyenin başbakanı öbürü iş adamı ve gazete patronu herkes kendi işini yapsa herşey hallolur bence

                            Yorum

                            • kanarya1958
                              Member
                              • 01-06-2008
                              • 1306

                              #59
                              Konu: Erdoğan - Doğan kavgası tam gaz devam ediyor

                              Ahmet Kekeç'in köşe yazısı
                              Önce, ‘Yazar efendi, şu konuyu ne zaman yazacaksın? Dişli olayına ne zaman gireceksin’ diyen ağzı bozuk serseri takımına bir çift söz söylemek istiyorum:

                              Hırsızın dinlisi dinsizi olmaz tosunum.

                              Hırsız hırsızdır.

                              Bizim hırsız, sizin hırsız da olmaz.

                              Hırsız Deniz Feneri Derneği’ne de sızabilir, Atatürkçü Düşünce Derneği’ne de...

                              Din ve merhamet duygularını da sömürebilir, vatan duygularına da...

                              Sonuç değişmez.

                              Hırsızdır.

                              Suistimal yapan da ‘Dişli’ de olsa, ‘Dişsiz’ de olsa suçludur.

                              Doğan görünümlü de olsa suçludur, Şahin görünümlü olsa da suçludur.

                              Dolayısıyla, Deniz Feneri Derneği’ndeki hırsızlar da tez elden ayıklanıp en ağır cezaya çarptırılmalıdır. İster Başbakan’ın tanıdığı olsunlar, ister Ahmet Hakan’ın eski arkadaşları...

                              Bu kadar basit...

                              Bu kadar basit bir şeyi neden mi yazmıyorum?

                              Bu kadar basit bir şeyi neden yazayım?

                              Bugüne kadar bu köşede mahkemece onanmamış hangi ‘yolsuzluk’ haberini okudunuz? Kime sataşıldığını, kimin parasıyla puluyla uğraşıldığını, kimin düşünce ve yaşam tercihinin sorgulandığını gördünüz?

                              İşte Aydın Doğan’ın müesseseleri yazıp duruyor.

                              Deniz Feneri Derneği’nde yolsuzluk yapılmış.

                              E, yapıldıysa, konu Alman adli makamlarına intikal etmiş, ince bir biçimde soruşturuluyor... Daha ne?

                              Üstelik, yeni bir olay da değil.

                              El değiştirmeden önceki Kanal Türk’ün izleyicileri, Deniz Feneri Derneği olayının yeni olmadığını, bir yıldır Almanya’da bu meselenin konuşulduğunu bileceklerdir.

                              Kanal Türk’ün bir sene önceden duyduğu ve duyurduğu bir olayı, Türkiye’nin en büyük ‘medya grubu’ yeni mi haber aldı?

                              Bu ne aymazlık!

                              Bu ne genişlik!

                              Hatta, bu ne sünepelik!

                              Davut Dişli, siyasi nüfuzunu kullanarak ve tabii imar planını değiştirterek, ortakları için satın aldığı arsaya değer kazandırmıştı. Bir tür nüfuz suistimali yapmıştı. Bundan da arsanın ilk sahibi zarar görmüştü. Daha doğrusu, yeterince kár elde edememişti.

                              Deniz Feneri’ni yeni duymuş gibi yapan medya patronu da, Şişli Belediyesi’ne imar planını değiştirtmek suretiyle, Hilton arazisine birtakım çirkin apartmanlar kondurmak istiyor.

                              Buna izin vermeyen siyasilere de, Davut Dişli ve Deniz Feneri olayıyla şantaj yapıyor.

                              Bunu ben söylemiyorum.

                              Başbakan söylüyor.

                              Hilton arazisi 255 milyon dolara satılmıştı. İmara kapalı cari değeri üzerinden...

                              İmara açıldığında, bu değer 10’a katlanacak ve medya patronu 2.5 milyar dolar tatlı kar elde edecek. Dolayısıyla, halkın vergileriyle kurulmuş Emekli Sandığı 2.5 milyar dolar zarara uğramış olacak.

                              Bütün karın ağrıları bu işte...

                              Bir de, ‘Başbakan bizden biat etmemizi istiyor. Biz Bağımsız bir medya grubuyuz’ türünden laflar ediyorlar.

                              Darbecilere biat ediyorsunuz ama...

                              Elinize tutuşturulan her metni sormadan, soruşturmadan, doğruluğunu test etmeden yayınlayabiliyorsunuz...

                              Karargahta pişen ‘andıç’ları perva göstermeden manşete çekebiliyorsunuz...

                              Başkasının ‘testis’inden medet umabiliyorsunuz...

                              Grup çıkarları için her türlü ‘asparagasa’ tevessül edebiliyorsunuz...

                              Sonra da utanmadan ‘Biz Bağımsız bir medya grubuyuz’ diyorsunuz ve bizden buna inanmamızı bekliyorsunuz.
                              akekec@stargazete.com

                              Yorum

                              • Kadim
                                Senior Member
                                • 30-01-2004
                                • 4782

                                #60
                                Konu: Erdoğan - Doğan kavgası tam gaz devam ediyor

                                Kavgaya bahçeli de katıldı

                                MHP Lideri Bahçeli'den çok sert açıklama

                                9 Eylül 2008



                                Deniz Feneri'yle ilgili yolsuzluk iddialarının AKP Hükümeti'ne uzanmasının ardından MHP Lideri Devlet Bahçeli de bir açıklama yaparak sert tepki gösterdi. İşte Bahçeli'nin açıklaması:

                                Tartışma, gerilim ve kutuplaşma altında girilen 22 Temmuz 2007 Milletvekili Genel Seçimlerinden sonra, huzur, refah ve esenlik arayan milletimiz; 376 gündür görev başında olan 60. Hükümet’in icraatları ve ülkemizde yaşanan diğer gelişmeler karşısında büyük bir hayal kırıklığı yaşamaktadır.
                                Beş yıl on ay yedi gündür ülke yönetiminde söz sahibi olan AKP; iç siyasette aldatma, kandırma, istismar, çatışma ve partizanlığı; dış siyasette ise teslimiyetçiliği ve ilkesizliği siyaset anlayışının temel ekseni haline getirmiştir.
                                Tek başına iktidar olmayı başarmış olmasına rağmen, Türkiye’nin hükümeti olmayı bir türlü başaramayan AKP, tüm uyarı ve uzlaşma çağrılarına uzak durarak birikmiş siyasi hesaplarına yenik düşmüş, bunları aşabilme basiret ve erdemini gösterememiştir.
                                Ülkenin acil çözüm bekleyen sorunlarına çare üretmek yerine, kısır çekişmeler ve inatlaşmaya dayanan siyaset anlayışı; devletimizin saygınlığına, milletimizin vakarına, demokrasimizin hayrına olmamıştır.
                                Gerilimler, kavgalar, tartışmalar ve dayatmalarla beslenen bu siyasi zihniyet, ilçe kongrelerinden siyasi tabanı vasıtasıyla, ürettiği gerginliği milletimizin geneline yaymak istemektedir.
                                AKP iktidarı döneminde siyasi ve ahlaki çürüme, devlet ve toplum hayatımızı bir kanser gibi sarmış, yozlaşma kültürü her alanda kök salarak; yolsuzluk, vurgun ve talan hâkim anlayış haline gelmiştir.
                                Bunun sonucu olarak devlet ve adalet mekanizmasına olan güven ne üzücüdür ki derinden sarsılmıştır. Nitekim siyaset kurumu yıpranmış, toplum nezdinde çok ağır bir itibar kaybına uğramıştır.
                                Bugün Türkiye, dozu ve etkisi sürekli artan bir çekişme ve tartışma girdabının tam ortasında adeta çırpınmaktadır. Ülkemizin sürüklendiği bu durumdan çıkma ve silkinip ayağa kalkma hamleleri her defasında beliren bir AKP skandalıyla akamete uğramaktadır.
                                Bu itibarla bugün Türkiye AKP’nin yozlaşan ve kokuşan siyasetiyle, sürekli güç ve enerji kaybetmektedir.
                                Milletimizin vermiş olduğu yönetme yetkisini çıkar ve menfaat sağlamak üzerine odaklandırdığı anlaşılan AKP’nin, iktidar olmanın getirdiği imkânları utanmadan yandaşlarına peşkeş çektiği gelişmelerden anlaşılmaktadır.
                                Bu kapsamda peşi sıra kamuoyuna yansıyan Adalet ve Kalkınma Partisi merkezli yolsuzluk ve rüşvet haberleri, millet ve devlet hayatı için endişe verici bir aşamaya gelmiştir.
                                AKP’li bazı belediyelerin oluşturduğu ihale ve imar çetelerinin organize yolsuzlukları, AKP üst düzey yöneticilerinin bulaştığı utanç verici rüşvet olayları, yandaş medyayı beslemek için kamu kaynaklarının ulufe olarak dağıtılması tek tek ortaya çıkmaktadır.
                                Türk milleti bir taraftan manevi değerleri hayâsızca istismar ederek inanç hortumculuğu yapan, öte yandan kul ve yetim hakkına el uzatan ve bundan da hiç rahatsızlık duymayan AKP’nin yolsuzluk kervanının son yolculuğunu izlemektedir.
                                Siyaset hiçbir dönemde bu kadar kirlenmemiş, Türkiye hiçbir dönemde yolsuzluğu ve kanunsuzluğu kendisi için bir hak ve imtiyaz olarak gören böylesine lekeli bir iktidar tarafından yönetilmemiş ve diktatörlük hevesleri hiç bu kadar gemi azıya almamıştır.
                                En son Almanya’da, uzantısı Türkiye’de bulunan bir yardımlaşma derneğiyle ilgili ortaya çıkan usulsüzlük iddialarının, yargıya intikali ve konunun Başbakan Erdoğan’a kadar uzanması vahim bir durumu daha ortaya çıkarmıştır.
                                Bu iddiaların ciddiye alınması, sonu nereye kadar uzanırsa uzansın tetkik ve tahkik edilmesi elzem bir hale gelmiştir. Konunun Türkiye ayağıyla ilgili olarak Cumhuriyet savcıları acilen gereğini yapmalıdırlar. Ayrıca Devlet Denetleme Kurulu’nun görevlendirilerek, meselenin objektif esaslar içerisinde ele alınıp araştırılması mutlaka sağlanmalıdır.
                                Başbakan Erdoğan’ın önünü alamadığı panik ve asabi tavrı, hırçın ve şantaja uzanan konuşmaları bir anlamda da suçluluk psikolojisinin tezahürleri olarak değerlendirilmelidir.
                                Bütün kontrolünü kaybeden Başbakan, yolsuzluklara yataklık yapmakta ve çatırdayan hanedanlığını kurtarmak telaşıyla siyasi ve ahlaki ölçülere sığmayan yöntemlere sarılmayı beyhude bir kurtuluş yolu olarak görmektedir.
                                Devlet kurumlarını var olan sorunların halli hususunda sevk ve idare etmesi gereken Sayın Başbakan, bunun yerine, bir suçüstü psikolojisi altında, telaş ve aceleyle bir medya grubuyla seviyesi düşük bir polemiğin içine girerek gerilimi yükseltmektedir.
                                Diğer taraftan, bundan sonra hiçbir şeye göz yumulmayacağını dile getiren Başbakan Erdoğan; bu zamana kadar nelere göz yumduğunu, hangi çıkar ilişkilerinden beslendiğini kuşkuya yer bırakmayacak bir biçimde açıklamalıdır.
                                Bilinmelidir ki, korku ve baskı yöntemleriyle basın ve haber alma özgürlüğünü kısıtlama girişimleri geçmişte hiçbir iktidara bir şey kazandırmamıştır. Buna yeltenenlerin akıbetleri ve bu yolla demokratik kültüre verdikleri zararın olumsuz bilânçosu hafızalardaki tazeliğini korumaktadır.
                                AKP zihniyetinin sahip olmuş olduğu eksik ve mahsurlu demokrasi anlayışı sonucunda; artık hükümet olmak, milletimizin yüksek menfaatinin sağlanmasının aracı olarak değil, adeta yağmacılığın, zenginleşmenin vasıtası olarak görülür bir konuma gelmiştir.
                                Milliyetçi Hareket Partisi tarafından 26 Ağustos 2008 tarihinde önerilen; yolsuzlukları önlemek, bunlarla etkin bir mücadele için gerekli politikaları belirlemek ve ilgili kuruluşlar arasında koordinasyon sağlamak üzere özerk yapıda bir “Yolsuzlukla Mücadele Kurulu” oluşturulması hususunun, kamuoyunda tekrar tartışılması bu vesileyle daha anlamlı ve önemli bir hale gelmiştir.
                                Siyasi ve ahlaki kirlilikle topyekûn mücadele, yolsuzluk ve kanunsuzlukların kökünün kazınması ve bütün sorumlularından adalet önünde hesap sorulması, parlamenter rejimin geleceği bakımından hayati önem taşımaktadır.
                                Bu kapsamda, milletvekili dokunulmazlığının adaletten kaçmak için sığınma limanı olmaktan çıkarılması, siyasi partilerin faaliyetlerini ahlaki esaslara bağlayacak ve Türk siyasetine etik meşruiyet kazandıracak kapsamlı düzenlemeler yapılmasının hayata geçirilmesi artık kaçınılmaz bir durum haline gelmiştir.
                                Elbette aziz milletimizin, olan biten bütün bu ahlaki yozlaşma ve vurguna vereceği bir cevabı vardır. Nitekim yakın tarihimiz bunun ibret verici örnekleriyle doludur.

                                Yorum

                                İşlem Yapılıyor
                                X