Ölümle randevu demek böyle oluyor

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • zigana
    Senior Member
    • 26-01-2004
    • 3796

    Ölümle randevu demek böyle oluyor

    Ölümle randevu demek böyle oluyor
    29 09 2008 10:10
    Haber 7



    Haber 7 yazarı Osman Özsoy, bayram öncesi "bayram" yerine ölüme gidişine tanık olduğu bir kazayı anlattı. Bile bile ölüme yolculuğun öyküsü:



    Bayram münasebetiyle sıla-i rahim amacıyla gittiğimiz Bartın’daki evimize iftara beklediğimiz misafirimiz İstanbul – Ankara güzergâhındaki yoğunluk nedeniyle ancak saat 23.00 sularında gelebilince, “madem iftar olmadı, bari sahuru birlikte yapalım” dedik.
    Geldiklerinde öğrendik ki, gecikmelerinin tek nedeni otobandaki aşırı yoğunluk değilmiş. Otoyolun İzmit’in Körfez ilçesi istikametinde dur - kalk yol alırken, araçları durur vaziyette iken nasıl olduysa birden öndeki araca şiddetle arkadan çarpmanın şaşkınlığını yaşamışlar. Bu nasıl olur diye düşünürken, meğer kendilerine arkadan çarpan Renault Kangoomarkabir aracınsavurmasıyla öndeki araca çarptıklarını anlamışlar.
    Araçtan indiklerinde, kendilerine arkadan çarpan aracın şoförü daha ilk cümlede, “yeni kasko yaptırdım, hemen tutanaklarımızı tutalım, yolumuza devam edelim” teklifinde bulunmuş.
    Şans bu ya, hemen yakınlarında bulunan trafik polisi olay mahalline gelmiş ve 3 araçlık zincirleme kazanın ortasında kalan misafirimize “demek sen öndekine çarptın, arkadan gelen de sana çarptı” şeklinde yorum yapmış. Kazaya neden olan Renault Kangoomarkaaraç sürücüsü dürüst davranmış ve “ben önümde duran araca çarptım, o da savrulmanın etkisiyle öndekine çarptı” diye durumu izah etmiş. Trafik polisi “yolu kapatmayalım, 200–300 m. ileride dinlenme tesisi var, orada kaza tutanaklarınızı tanzim edin” demiş.
    Kazaya karışan erkekler tutanak işiyle uğraşırken, tarafların eşleri de hem birbirine geçmiş olsun dileklerini iletmişler, hem de kısa da olsa sohbet etme imkânı bulmuşlar. Kazaya neden olan araçta çoğu çocuk 6–7 kişi varmış. Sürücünün eşi, hiç istemeyerek yola çıktıklarını, zoraki bir seyahat yaptıklarını anlatmış. Tutanak tutulurken kazaya neden olan araç sürücüsünün aceleci hali ve işimizi bitirelim, biran evvel yola koyulalım tavrı diğer iki araç sürücüsünün dikkatinden kaçmamış. Kazaya neden olan kendisi olduğu halde, oradan hemen hareket etmek isteyen de o olmuş.
    Misafirimiz sahur vakti tam da bunları bize anlatırken telefonu çaldı. Yozgat Emniyeti Polis memurlarından olduğunu ifade eden bir görevli, “Sizde bugün tuttuğunuz tutanakta yer alan telefonun dışında Ömer Tüfekçioğlu’na ait başka bir irtibat numarası var mı?” diye sorduğunu telefon görüşmesinin ardından biz de öğrendik. “Yok, cevabının ardından acaba mesele nedir” diye sorunca, “önemli değil, kendisi ufak çaplı bir kazaya karıştı” deyip iyi sabahlar dileyerek telefonu kapatmış. Bizler hayırdır inşallah desek de, neticede o saatte fazla yapılabilecek bir şey de yoktu.
    Netice mi?
    Öğle sularında haber7.com’u açtığımda manşetteki ilk haber, “Yozgat’ta bir aile yok oldu” başlığını taşıyordu. Araçta hayatlarını kaybedenlerin yaş profili sahur vakti misafirimizin eşinden dinlediğim aileyi çok andırıyordu. Hemen sahuru bizde yapan ve daha sonra kendi evine geçen misafirimizi aradım ve “size arkadan çarpan araçtakiler büyük ihtimalle ölümlü bir kazaya karışmışlar” dedim. Haberi okuduklarında o aile olduklarını anladılar. Gece vakti telefon eden polis memurunun söylemek istemediği acı gerçek de o sırada anlaşıldı. Müessif bir kazada bir aile yok olmuştu. Şarampole yuvarlanmışlar. Haberde kaza nedeni yağışlı zeminde aşırı hız olarak gösteriliyordu.
    Şimdi olan biteni daha iyi anlamak üzere filmi geri sardığımızda, ilk kazanın ardından 3–4 saat sonra ölümlü kaza yapan araç sürücüsünün acelesinin nedeni daha iyi anlaşılıyor. Ecel, yani mukadder akıbet insanı bir yere doğru sürüklüyor. Ailenin isteksiz ve huzursuz bir şekilde yaptığı yolculuk aslında olacakları bir bakıma hissetmelerinin bir yansıması gibi de algılanabilir.
    Kader bazında bakıldığında sebep oldukları ufak çaplı da olsa karıştıkları ilk kaza bir bakıma adeta sinyal veriyor ve daha ileri gitmelerini belki de istemiyor. Buna karşılık araç sürücüsü olması gereken saatte olması gereken yerde olabilmek için adeta acele ediyor. Bir bakıma takdir edilen saatte ölümle olan randevuya yetişme telaşı bu.
    Tüm bu olan biteni nasıl analiz etmek lazım bilmiyorum.
    Kiminiz kaderden kaçış yok diyebilirsiniz, kiminiz de insan kendi kaderini kendi eliyle hazırlıyor, aslında hepimiz kendi hazırladığımız hayatın sonuçlarını yaşıyoruz diye izah edebilirsiniz.
    Konu ne şekilde izah edilirse edilsin, hayatın kendi içinde bir gizemi barındırdığı da ortada…
    Son beş Ramazan Bayramı’nda tatil olan toplamdaki 26 günde 6 bin 439 trafik kazası olmuş ve 484 kişi hayatını kaybetmiş. 13 bin 470 kişi yaralanmış.
    Emniyet Genel Müdürlüğü kayıtlarına göre Türkiye’de trafik kazalarında her yıl 10 bin insan hayatını kaybediyormuş. Bu gidişe dur demek için Cumhurbaşkanlığı himayesinde "Trafikte Dikkat, 10 Bin Hayat" adlı sosyal sorumluluk girişimi başlatılmış. Aman biraz daha dikkat edelim… Çok ucuza gidiyor bu ülkede insan hayatı. Faturası ise çok ağır oluyor.
    Ben bugün güzel bir Ramazana veda yazısı yazma niyetindeydim. Görüyorsunuz acı bir haber hayatın akışını da, kalemin yazışını da etkiliyor.
    Ramazan çıkarken ülkemizde etkisini gösteren rahmet yağmurlarını milletçe güzel bir Ramazan ayı geçirmiş olmanın bereketi de sayabilirsiniz.
    Tüm okuyucularımıza ağız tadınca iyi bir Ramazan Bayramı diliyorum.
    Unutmayın, her bakış son bakış, çekilen her resim belki de son resimdir.
    Sevdikleriniz ve dostlarınızla hayatı bu düşünce içinde geçiriniz.
    Yaşadığınız anın tadını çıkarınız.
    Yarının garantisi yok…

    Osman ÖZSOY / Haber 7
İşlem Yapılıyor
X