Buda bir Başka Mektup Deccalin mektubu

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • aaron_1212
    Senior Member
    • 03-11-2006
    • 4376

    Buda bir Başka Mektup Deccalin mektubu


    “Sayın Başbakan!

    Mektubuma öncelikle bir teşekkürle başlamak istiyorum. 1996 yılından bu yana yasalaşması için her türlü alavere ve dalavereyi çevirmemize rağmen bir türlü başaramadığımız –sözde– `Ulusal Bio Güvenlik Yasa Tasarısı`nın Bakanlar Kurulu`nda görüşerek imzaya açmanızdan nasıl mutlu olduk anlatamam. Çok ama çok teşekkür ederim.


    Bizim çocuklar tasarının çalışmalarında Tarım Bakanlığınız görevlilerine büyük katkılar sundular.

    Bize kimileri `şeytan` diyor kimileri `deccal`. Bunların hiç önemi yok. Herkes istediğini söyler, biz işimize bakarız.

    Dedeleriniz 1071`de Malazgirt`i ele geçirmesinden beri huzursuzuz. O gün bugündür, geri alma hayallerini yaşıyorduk. Siz de takdir edersiniz ki 150 yıldır ve özellikle 31 Mart 1909`dan bu yana doğru buna gerek de kalmadı.

    Ülkenizden bizden çok kimse var. Bizim elimizde olsa bu kadar rahat edemeyebilirdik. Ancak bu yeni yöntem daha iyi ve daha maliyetsiz.

    Sayın Başbakan!
    Dünyada olduğu gibi ülkenizdeki bizim gerçek niyetimizi çözen bazı haşarılar var. Lütfen onların kulağını çekin ya da bize teslim edin biz icabına bakarız. Onlar o kadar ileri gittiler ki bizim dünyanın en zengin ve insanlığın ortak mirası olan tohumları ele geçirip, adımıza tescil ettireceğimizi biliyorlar.

    Açlığa çözüm olduğu palavrasıyla sunduğumuzu ancak gerçek niyetimizin bu olmadığını bu transgenik tohumları çiftçilere fahiş fiyata satacağımız, bununla da kalmayıp bu ebter tohumlarla floranızın tümünü ele geçirip sizi sömüreceğimizi, kısır tohumlarla çocuklarınızı kısırlaştırıp kökünüze hibrit dökeceğimizi de biliyorlar.

    Onlar, bizim Siyonizm ve Evangalizm`in taşeronu olduğumuzu ne yapıyorsak onların menfaatleri ve benliğimiz haline gelen sömürgeliğimizden olduğunu da biliyorlar.

    İsimlerimizi Rockefeller, Monsanto, Cargill, Bill Gates, Hazera, Pioneer, SQM, KWS, AMC/AGRIMATCO, Fritolay, Limagrain, Golden Westseeds, Syngenta olarak adlandırılsak da aynı amacın parçaları olduğumuzu da biliyorlar. Elbette tek şirket olacak halimiz yok. Yoksa bu feryat hiç dinmez ve açık veririz.

    Bu kölelik yasasını çıkarıncaya kadar ve ipleri tümüyle elimize alıncaya kadar şirin gözüktüğümüzü sonrasında sahibinin kölesine nasıl davranıyorsa tıpkı öyle, hatta daha fazlasını yapacağımızın da farkındalar.

    Amacımızın insanlığı köleleştirme olduğunu bildikleri gibi ilaç endüstrisine, tatlandırıcı endüstrisine, petrol endüstrisine, sağlık endüstrisine, veterinerlik endüstrisine, gübre ve tarım ilaçları endüstrisine sahip olduğumuzu, hatta sözde bilim adamlarını satın alarak sahibi olduğumuz sözde bilim yayınlarında her türlü sözde araştırmayı yayınladığımızın da öğrenmişler.

    Kendimizin organik tohumlardan gübre ve ilaç kullanılmadan üretile gıdaları yediğimizi de çözmüşler.

    Laboratuarlarımızda ürettiğimiz virüsle tüm doğal tavuklarınızı nasıl itlaf ettirdiğimizi, tarım ilaçları ile keneleri öldürüyoruz diye güçlendirici ilaçlarla keneleri bile zıvananda çıkararak birer cinayet aracına dönüştürdüğümüzü, ot obur havyaları et obur yaparak deli dana diye bir hastalık ürettiğimizi, domuz gribi adlı virüsün de benzer amaçlarla piyasaya sürdüğümüzü de biliyorlar.

    Önce şeker hastası yaptığımızı sonra da şekerden kurtulmak için tatlandırıcı telkin ettiğimizi bu sayede kanser yapıp öldürdüğümüzü de öğrenmişler.

    Ebter (soyu kesik) tohum ek, ebter bitki ye, ebter ol. Sonra çocuğum olmuyor diye bizim ilaçları kullan. Kanser ol, bizim tezgâha buyur. Kemoterapi ol. MR çektir. İlaç kullan. Beynini ölmüş gibi gösterip organlarını alalım. Organlarını alırken ilaç satalım. Organını verdiğini yaşatmak için ilaca mahkûm edelim gibi akla hayale gelmedik planlarımızın da farkındalar.

    Hatta her türlü riske karşı -ne olur ne olmaz kendimizi yiyecek gıda bulamayız da halimiz sizinkine benzer diye- önlem olsun diye milyonlarca tohumu Norveç`teki `Svalbard Küresel Tohum Deposu`nun gayesini bile biliyorlar.

    Sayın Başbakan!

    Ne olur başına bir kaza bela gelmeden şu yasayı çıkaralım. Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik. Geçen gönderdiğimiz Milletvekillerinizi ağırladık. Yedirdik içirdik. Memnun kalmış olmalılar. Gazetelere verdikleri demeklerden anladık gerçi ama ne olur ne olmaz sizin bu haşarılar etkiler falan. Lütfen taviz vermeyin.

    Sözcünüz Cemil beyin konuşmasından nasıl memnun olduk anlatamam. O cümleleri biz kursak kimse inanmazdı. Tebrikler vallahi! Ne güzel bir sözcü! Lütfen alnından bizim için öpünüz. Cemil beyin sözünü ettiği laboratuarları da biz satarız size.

    Birde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı`nın adını! `Tarım ve Gıda Bakanlığı` olarak değiştiriyormuşsunuz. Ulusal Bio Güvenlik Yasa Tasarısı ile birlikte sunarak tartışmaların önüne geçmeniz çok isabetli olmuş. Yoksa maazallah şu GDO yasasına yüklenirlerse ünlü geri adımlardan birini daha atarsınız diye endişeleniyorduk.

    Bakanlığın adını değiştirmeniz de çok isabetli. Hani sizde bir tabir vardır ya “adı büyük kozanoğlu” öyle olmalı. Adı büyük ama icraatı mümkünse hiç olmamalı.

    Sayın Başbakan!

    Birileri one mininut demeden bu yasa çıkmalı. Yoksa IMF, DB, BM, DTÖ, AB`de önünüze taş koyarız. Bizim emeklerimiz boşa giderse biz yapacağımızı biliriz, biliyoruz. Ama yinede lütfen siz IMF`ye “posta koyma”ya devam edin! Birileri Başbakanlığa yasa tasarısını edinmek için müracaat etmiş ama sizinkiler vermemiş. Tarım Bakanlığı bürokratlarınızı da sıkıştırıyorlar. Onlarda sıkı duruyor. Çok iyi çok… Aman ha vermeyin. Maazallah öğrenirler de one mininut, one mininut demeye kalkarlar. Gerçi biri edindi yasayı gece onu çarpıp gereğini biz yaparız.

    Bu konuda geri adım yok Sayın Başbakan, geri adım yok!”

    -----------------------------------------------------------------------
    YUKARIDAKİ MEKTUBU DAHA İYİ ANLAMAK İÇİN ALTTAKİ AÇIKLAMA YETERLİDİR.
    -----------------------------------------------------------------------
    Türkiye, İsrail tohumları (Terminatör Tohumlar ) olarak bilinen “Ulusal Bio Güvenlik Yasa Tasarısı”nın yasalaştırmak üzere. `Kırmızı Kitap` gibi gizlenen bu tehlikeli tasarıyı Kemal Özer yazdı;

    Eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissenger’in 'Yiyeceği kontrol edersen, insanları kontrol edersin' cümlesi her şeyi özetlemeye yetiyor. ABD ve İsrail tüm adımlarını bu bilinçle atıyor. Ancak Türkiye’nin adımlarını buna göre attığını ve bu düşünceye karşı önlem aldığını söylemek şimdilik mümkün gözükmüyor.

    Deccal` dan Türkiye Başbakanı’na mektup

    “O şeytan ki; Allah ona lanet etti. O (şeytan) da şöyle dedi: “Elbette senin kullarından belirli ve intikam alacağım. Onları elbette saptıracağım, mutlaka boş umut ve arzulara düşüreceğim. Onlara mutlaka emredeceğim onlar da hayvanların kulaklarını yaracaklar. Yine Allah`ın yarattığı tabi`i yapıları bozmalarını emredeceğim ve onlar da Allah`ın mahlûkatını ifsat edecekler” İyi bilin ki kim de Allah`ı bırakıp şeytanı ve benzerlerini dost edinir onun hoşlandığı şeyleri yaparsa, gerçekten o apaçık bir ziyana uğramıştır. Şeytan, o kendisine dost olanlara söz verir ve onları boş umutlara düşürür. Şeytanın onlara söz verdiği hususlar, bir aldatmacadan başka bir şey değildir.” (Nisa Suresi 118-120 “Kim, Allah`ın nimetini, değiştirirse, şüphesiz Allah`ın cezası pek şiddetlidir.” (Bakara 211)
    Fakat herkes bu görüşte değil. Özellikle de ABD ve İsrail. Eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissenger`in `Yiyeceği kontrol edersen, insanları kontrol edersin` cümlesi her şeyi özetlemeye yetiyor. ABD ve İsrail tüm adımlarını bu bilinçle atıyor. Ancak Türkiye`nin adımlarını buna göre attığını ve bu düşünceye karşı önlem aldığını söylemek şimdilik mümkün gözükmüyor.

    Bugünlerde Türkiye`de en çok konuşulan konuların başında GDO`lu ürünler geliyor. Türkiye GDO`lu ürünlere hukuki zemin hazırlayacak “Ulusal Bio Güvenlik Yasa Tasarısı”nın yasalaştırmak üzere. Siyasi irade söz konusu yasa tasarısını tıpkı “kırmızı kitap” gibi saklayarak erişimi engelliyor. Muhtemel nedeni tasarının ayrıntılı bir şekilde tartışılması, yükselecek çığlıktan ve olumsuzlukların bir bir ortaya serilmesi nedeniyle TBMM`nin etki altında da kalması ve IMF`nin dayattığı tasarının yasalaşmasının engellenmesi korkusu.

    Söz konusu yasa tasarısının hazırlıklarına 2004`lerde başlansa da siyasetçilerin ve bürokratların kulaklarına kar suyu kaçırma süreci 1996`lara kadar uzanıyor. Tasarının hazırlık süreci ile ilgili toplantılara GDO`lu ürünleri istemeyen tüketici temsilcileri davet bile edilmezken, genetiği değiştirilmiş ve insanlığın ortak malı tohumları patenti altında geçirmede bir dünya devi olan ABD`li Monsanto`nun yetkilileri, toplantılara resmi davetli olarak katılmışlar. Hatta Tarım Bakanlığı`nın test çalışmalarında Monsanto, Pioneer ve Deltapine isimli yabancı tohum firmaları da yer almış.

    Özetle `GDO yasası` demekten hiçbir beis olmayan “Ulusal Bio Güvenlik Yasa Tasarısı”, çok yakında TBMM`ye gelecek. Ülkesi ve insanlık bir tarafa, nefsini ve çoluk çocuğunu seven bir milletvekilinin bu tasarıya oy vermesi düşünülemez.

    Bu tasarı muhalefet partileri içinde çok önemli bir sınav. Özellikle muhalefetin Meclis kürsüsünden hakkı haykırıp haykıramayacaklarını göreceğiz. Halkçı olduğu iddiasındaki CHP`yi, milliyetçi olduğu iddiasındaki MHP`yi, büyük çoğunluğu tarım ve hayvancılıkla ilgili kitlelerden oy alan DTP`yi büyük bir sorumluluk bekliyor. Özellikle sadece Güneydoğu sorunları konusunda konuşan DTP için ülkeni diğer sorunları ile ilgili olup olmadığını şimdi gösterme vakti.

    Toprağımızı yabancılara `peşkeş` çekiliyor diyenlerin, `ülkemi seviyorum` diyenlerin, `Montasanto`mu halk mı sorusuna ne münasebet elbette halk` diyenlerin samimiyetleri, bu tasarının yasalaşma(ma) sürecinde test edilecek.

    Bekleyip göreceğiz. Ancak bu tasarının yasalaşması durumunda “elveda Türkiye tarımı, merhaba açlık ve hoş geldin Monsanto köleliği” (dünya çapında halen tohumculara kredi borcunu ödeyemediği için köleleştirilen 1 milyon çiftçi var) demekte hiçbir sakınca olmadığını buradan haykırarak bir kıyamet vakıası Deccal, bir ülkenin Başbakanı`na mektup yazar mı bilmiyoruz. Ancak farz edelim ki yazdı. O halde acaba hangi acı gerçekleri itiraf ederdi?

    İşte bu tohumlar toprağa ekilince çekirdeği olmayan bir yapıya dönüşüyor
    Çiftçiler bu tohumu tekrarından alıp israile bağımlı oluyorlar
    Tekrarından bizim çiftçiler aleyhine dönüyor.
    güya neymiş? bu tohumlar daha verimliymiş.
    Maksatları yerli tohumu , yerli üretimi kısmak yada yok etmek
    Plan: İleride Hz Yusuf kıssasını hatırlayanlar bilir, Kuraklık, açlık, insanların açlıktan birbirini yemesi (fazla abarttıkmı)


    Son düzenleme aaron_1212; 29-06-2009, 15:54.
  • ali_ekber
    Member
    • 15-11-2004
    • 2525

    #2
    Konu: Buda bir Başka Mektup Deccalin mektubu

    gerçekten bu kadar vahim bir durumu,devlet adamları düşünemiyorlarmı ?
    yada düşünmekmi istemiyorlar,böyle bir şey istiyorlarsa,ül***i yönetenler,o zaman bu ülke için çalışmıyorlar demektir.

    Yorum

    İşlem Yapılıyor
    X