Frankeştayn

Kapat
X
 
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • sak55
    Banned
    • 30-05-2008
    • 2059

    Frankeştayn

    Kürt açılımı yapılmasını anlarım... Çünkü, karşı çıkanlar olduğu gibi, destekleyenler de var. Ermeni açılımı da böyle...

    Sen itiraz edersin belki ama, şahane diyen de var.


    *
    Peki, “Milletim öyle istiyor, açılım yapıyorum” diyen arkadaşlardan biri, bana izah edebilir mi lütfen, “genetiği değiştirilmiş organizma açılımı”nı niye yapıyoruz?
    *
    Ortalık toz dumanken... Ahali, PKK’lıların memlekete gelişiyle meşgulken, dikkatler darbe marbe iddialarına yoğunlaşmışken, ana-babalar domuz gribi endişesine kafa yorarken... Kaşla göz arasında, TBMM’yi bypass ederek, şak diye yönetmelik çıkardılar... Ve, “genetiği değiştirilmiş organizma”ların ithalatını
    serbest bıraktılar.

    *
    Hangi millet istiyor bunu?
    *
    Her numaraya “Milletim öyle istiyor” diyorsunuz da... Mesela, genetiği değiştirilmiş domates istiyorum diyen Kürt var mı Türkiye’de? Genetiği değiştirilmiş çikolata istiyorum diyen Laz? Çocuğuma genetiği değiştirilmiş patates cipsi yedirmek istiyorum diyen Türk var mı aramızda? Kim istiyor bu işi kardeşim? Kim?
    *
    Genetiği değiştirilmiş organizma, eğer angutsan, entel bi sıfat gibi geliyor kulağa, bilimsel gibi duruyor... Aslında “frankeştayn gıda” onların adı!
    *
    Çünkü, normal yollardan insan evladı doğurmak varken; birinin kulağını birinin kafasına, birinin burnunu öbürünün suratına
    takmak gibi bi şey...

    *
    Kabaca anlatırsak, dayanıklı olsun diye balık genini domatese, bakteriyi patatese monte ediyorlar... Sonradan tonla para verip ilaçlama yapılacağına, haşere ilacını daha tohumundan mısır genine kakalıyorlar. Sinek yuttuğu için böcek ilacı içen süper zekâ vatandaşımız gibi yani... Sevgili halkımız, adında domuz var diye, domuz gribi aşısı caiz mi diye soruyor ama, belki domuz genini soya fasulyesinde yiyor, haberi yok...
    *
    Peki, niye yapıyorlar bunu? “Açlığı önlemek için” diyorlar... İnsanoğluna gıda yetişmiyormuş, böylece verimi arttırıyorlarmış...
    Raf ömrünü uzatıyorlarmış.

    *
    İyi de birader...
    Buğday mı yetişmiyor bu ülkede? Pancar mı eksik? Pirinç mi yok? Yanlışlıkla elinden düşürsen, fışkırmıyor mu topraktan? Şapşal politikalar yüzünden, fazla geldiği için, para etmediği için, mahsulümüzü yakarken, derelere dökerken, hangi açlık?
    *
    Allah’ın bu millete lüftu Anadolu’da, şu ürün yetişmiyor, o yüzden genetiği değiştirilmiş organizmaya ihtiyaç var, denebilir mi, utanmadan?
    *
    Üstelik, sadece sebze-meyve değil hadise... O sebze-meyvelerle yapılan, bin küsur üründe var bu genetiği değiştirilmiş organizma... Çikolatadan cipse, meşrubattan ketçapa... Şeker ayaklarıyla, baklavada bile kullanıyorlar... Bebek mamasında var!
    *
    Yersen ne oluyor? Avrupa’da resmen kanıtladılar; bağışıklık sistemini çökertiyor, kansere yol açıyor, kan yapısını bozuyor, sindirim sistemini harap ediyor, karaciğeri haşat ediyor, erken doğuma-kısırlığa sebep oluyor... Antibiyotik şırınga ettikleri için, farkında olmadan bağışıklık kazanıyorsun, hastalandığında antibiyotik alıyorsun, havagazı.
    *
    İsviçre sokmuyor, Yunanistan sokmuyor, o beğenmediğin Sarkozy “Bunları Fransa’ya sokanı oyarım” diye yasa çıkardı...
    Burası dingonun ahırı mı?

    *
    Aman yemeyelim dersen, nasıl yemeyeceksin? Nasıl ayırt edeceksin? Koklasan aynı, ellesen aynı, tatsan aynı, laboratuvara götürüp analiz ettirecek değilsin... Nereden anlayabilirsin? Etiketinden... Etiketin üzerinde “Bu üründe genetiği değiştirilmiş organizma var” yazmalı ki, bakıp anlayabilesin, di mi? Şimdi sıkı durun...
    *
    Bunların memlekete girişine izin veren yönetmelik diyor ki, “Etiketlere genetiği değiştirilmiş organizma içermez yazılamaz!”
    *
    Efendim?
    Yazılamaz!
    *
    “İsteyen yemesin, baksın etikete görsün” diyeceklerine... “Etikete baksın, görmesin” diyorlar! İlla yedirecek.
    *
    Tekrar soruyorum:
    Her numaraya “Milletim öyle istiyor” diyorsunuz da, bu açılımı hangi millet istiyor? Türk mü, Kürt mü, Rum mu, Ermeni mi, Laz mı? Bunu bu millete niye yapıyorsunuz?

    Kürt açılımı yapılmasını anlarım... Çünkü, karşı çıkanlar olduğu gibi, destekleyenler de var. Ermeni açılımı da böyle... Sen itiraz edersin belki...
  • sak55
    Banned
    • 30-05-2008
    • 2059

    #2
    Konu: Frankeştayn

    GDO’lu ürün in mi, cin mi yasak mı, değil mi


    BAKIYORUM geçtiğimiz pazartesi günü Resmi Gazete’de yayınlanlanmış olan Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) Yönetmeliği ortalığı karıştırdı.


    Zaten GDO meselesi bizde kalın bir sis perdesinin ardındaydı.
    Tarım Bakanlığı’nın ısrarla “Türkiye’de GDO’lu ürün yok” diyordu.
    Oysa tarım sektörüyle, yem sanayiyle ilgili olanlar 1998’den beri Türkiye’ye giren mısır ve soyanın genetiği değiştirilmiş ürünler olduğunu biliyordu.
    Fransızların “herkesin bildiği sır” dedikleri şey özetle.
    İlgili tarafların Herkesin GDO’lu ürünleri de kapsayan “Ulusal Biyogüvenlik” yasa tasarısındaydı nicedir.
    Gerçi söz konusu tasarıya bazı uzmanlar “AB muktesebatına uymuyor” diye tepkiliydiler.
    Ama neticede yasayla GDO gibi karmaşık bir konunun açığa kavuşacağı beklentisi vardı.
    Peki ne oldu?
    Geçtiğimiz haziran ayında Tarım Bakanlığı tarafından başbakanlığa gönderiler “Ulusal Biyogüvenlik” yasa tasarısı kanunlaşmadan GDO Yönetmeliği yürürlüğe girdi.
    Bu işte bir tuhaflık yok mu?
    Önce kanun sonra yönetmelik olması gerekmez mi?
    GDO’LU SEBZE MEYVE YOK
    Günlerdir televizyondaki tartışmaları izliyorum.
    Kimi akademisyenler “GDO’ların masumiyeti ispat edilmedi” derken kimileri “zararlı olduğu gösteren bulgular var ama bunlar da çelişkili” diyor.
    Tartışmalar sürerken ekrana GDO’lu diye sebze, meyvelerin görüntüleri geliyor.
    Oysa Sabancı Üniversitesi’nden Profesör Selim Çetiner’e göre, dünyada GDO’lu sebze ve meyve yok.
    Tartışmaya konu olan ürünler mısır, soya, pamuk ve kanola.
    Zararlı mı değil mi tartışmalarını bir yana bırakın, yeni GDO yönetmeliğinin GDO’lu ürünlerin ül***e girmesine kapıyı açtığını söyleyenler de var, tümden yasakladığını iddia edenler de.
    26 Ekim’den yani pazartesi gününden bu yana yazılıp çizilenleri şöyle bir “google” da tarayın.
    Tam bir kafa karışıklığı.
    Kişisel merakımdan ötürü birkaç yıldan beri ilgi alanımda olan GDO’daki son gelişmeleri Sabancı Üniversitesi’nden Profesör Dr. Selim Çetiner’e sordum.
    Avrupa’daki tarımsal biyoteknolojik araştırmaları yapan “Kamu Araştırma ve Düzenleme Kurumu”nun yönetim kuruluna yeni seçilen Profesör Çetiner 20 yıldır bu meseleyle uğraşıyor.
    YÖNETMELİÐİN İÇİ BOŞ
    Hem ABD’de, hem AB’de durumu iyi bildiğinden GDO konusunda bir derya.
    Üstelik benim GDO’ları tasvip etmediğimi de biliyor.
    Her neyse yönetmelikle ilgili bakın ne diyor?
    Organik tarım kanunu 2002 yılında çıktı. Tam 5 sayfaydı. 2005 yılında ise 33 sayfa olarak yönetmeliği çıktı. Şimdi kanun olmadan apar topar 7 sayfa bir yönetmelik çıktı”.
    Çetiner, Resmi Gazete’de yayınlanmış olan yönetmeliği “içi boş” diye tarif ediyor.
    Ancak çoğunluğunun iddiasının aksine söz konusu yönetmeliğin “GDO’lu ürünlere kapıyı açmadığını” tam tersine “defacto” yani fiilen yasakladığını söylüyor.
    “Çünkü yönetmelikteki maddeler uygulanamaz.
    Bu da GDO’lu ürünlerin
    fiilen yasak olduğu anlamına gelir”
    diyor.
    Nitekim dediğine göre, yönetmelik Resmi Gazete’de yayınlandığından beri gıda ve yem sanayicileri kaygıya kapılmış.
    Nedeni Fransızların “herkesin bildiği sır” meselesi.
    Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın’ın dediği gibi, 1998 beri her yıl Türkiye’ye milyonlarca ton GDO’lu mısır ve soya giriyor.
    Bir bölümü de yem sanayinde kullanılıyor.
    BAKAN YANLIŞ MI YÖNLENDİRİLDİ
    Bununla ilgili Profesör Çetiner “ Yaptığım araştırma sonucu Türkiye’nin her yerinden toplanan 51 hayvan yeminden 50’sinde genetiği değiştirilmiş soya çıktı” diyor.
    Türkiye’de tüketicinin sofrasına ulaşan 800 üründe, laboratuar incelemelerinde GDO tespit edildiğini Günaydın da söylüyor.
    Avrupa Birliği’nde durum ne peki?
    AB Tarım Komisyonu’nun onayıyla hayvan yeminde kullanılmak üzere yılda 40 milyon ton genetiği değiştirilmiş soya ithal ediliyormuş.
    Çevreciler karşı çıkmış ama Tarım Komisyonu hayvancılık sektörünün darbe yiyeceği gerekçesiyle ağırlığını koymuş.
    Bizim yönetmelikte Çetiner’in iddia ettiği gibi “defacto” bir yasaklama varsa elbet bu yem ve gıda sanayinin, tavukçuluk sektörünün de darbe yiyeceği anlamına geliyor.
    Bu yüzden Profesör Çetiner yönetmelikle ilgili Tarım Bakanı’nın “kurmayları” tarafından yanlış yönlendirildiği görüşünde.
    Önümüzdeki günlerde GDO gündemimizden düşmeyecek.
    Nihayet... Zamanı gelmişti çünkü.

    http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/...asp?yazarid=20

    Yorum

    • malcolm
      Member
      • 17-02-2008
      • 1019

      #3
      Konu: Frankeştayn

      Desenize yakında pazarlarda yüzlerce GDO arasında beğenmediğimiz hormonlu ürünleri arar olacağız aşama aşama bozulur oldu herşey,

      yüzlerde ameliyat maskeleri tam da hangi meyve sebze bu gribe şifalı gelebilir diye düşünülen şu günlerde bir de GDO'lar çıkacak

      Yorum

      İşlem Yapılıyor