ŞENER: KÖRLER SAÐIRLAR BİRBİRİNİ AÐIRLIYOR

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • desinatör
    Junior Member
    • 09-11-2004
    • 227

    ŞENER: KÖRLER SAÐIRLAR BİRBİRİNİ AÐIRLIYOR





    Başbakan Yardımcısı Şener yine sözünü esirgemedi: Ekonomi ve yargının arasında körler-sağırlar diyaloğu benzeri durum var Yargı ile ekonomi yönetimi uzlaşmalı!


    Başbakan Yardımcısı Şener yine sözünü esirgemedi: Ekonomi ve yargının arasında körler-sağırlar diyaloğu benzeri durum var Yargı ile ekonomi yönetimi uzlaşmalı

    Hâkim işi bilirkişiye havale ediyor
    Abdüllatif Şener, özelleştirme kararlarının yargıdan dönmesinin yarattığı sürtüşme görüntüsünün giderilmesinin önemine işaret etti Yargıyla ekonomi yönetiminin uzlaşması gerektiğinin altını çizdi. “BDDK’da bankacılık uzmanları bir karar alıyor Karar yargıya gidiyor Hâkim bankacılıktan anlamıyor Bilirkişiye havale ediyor Onlarca uzmanın kararını bir iki bilirkişi değerlendiriyor...

    Kur ve faize müdahale etme

    Şener, döviz kuru tartışması konusunda da açık konuştu: İktidara geldiğimizde dolar 1 milyon 680 bin liraydı. Şimdi 1 milyon 300’lerde. Tekstilci malı dolarla sattığı için zararda. Buna rağmen ihracat artıyor. Demek ki tekstilciler zamanında iyi kazanmış. Ancak biz ne kura, ne de faize müdahale edemeyiz.


    Havadan sudan başlayan sohbette Şener'den birbirinden ilginç mesajlar geliyor. Her biri yoruma açık bu mesajlardan ilki Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen ile ilgili... Bakan Tüzmen ile ilgili iddialara Şener'in verdiği cevap ilginçti...

    - Kürşad Bey konusunda yorum yapmak istemiyorum. Bu konu çok hassas. BDDK bağımsız bur kurul... Gelişmelerle ilgili haberim olmadı. Bağımsız kurulların hiçbir onayı bakanlıklara gelmez. Bu konjonktürde susmayı düşünüyorum. Ben ne söylersem vukuat olur.

    Sonra son günlerde iş dünyasında yükselen sesleri gündeme getiriyoruz. Şener'in bu konudaki yorumu da en az Tüzmen konusundaki cevabı kadar ilginç...

    BAZI SEKTÖRLER ZORLANIYOR

    - Bazı sektörlerin zorlandığı doğru. Biz iktidara geldiğimizde dolar kuru 1 milyon 680 bin liraydı. Şimdi 1 milyon 300'lerde seyrediyor. İhracat yapan tekstilci malını dolar ile sattığı için zararda. Buna rağmen ihracat artıyor. Demek ki zamanında tekstilciler iyi kazanmış. Sıkıntının kaynağında kur var. Ancak biz ne kura ne de faize müdahale edemeyiz. Dalgalı kur var ve bu konuda yetki Merkez Bankası'nda... Bu arada hatırlatmakta fayda var. Tekstil ve konfeksiyon dahil bütün sektörlerde üretim de ihracat da artmaya devam ediyor. Demek ki verimlilik artışı var.

    Şener ekonomiye ilişkin konuşmasına yabancı sermaye ile devam ediyor...

    - 2005'te 22.8 milyar dolar cari açık var. Ama içeriye de 44 milyar dolar para girmiş... Üstelik bunun yüzde 57'si doğrudan ve uzun vadeli yabancı sermaye.

    Yargı ile ekonomi yönetimi uzlaşmalı

    Özelleştirmelerde sergilediği tavırla farklı bir duruş ortaya koyan ve bazılarına göre vatandaşın vicdanı noktasına gelen Şener, bu konuda da yorum yapmamaya özen gösteriyor. Galataport konusunda bile "artık çok geride kaldı" demekle yetiniyor. Ancak özelleştirmeler dolayısıyla ekonomi yönetimi ile yargı arasındaki sürtüşmeye tarihe not düşülecek cümlelerle yaklaşıyor...

    - Ekonomi yönetimi ile yargının kültürü çok ayrı. Bir tarafta yargının hassasiyetleri var. Ekonomi yönetiminin hassasiyetleri de yabana atılmayacak kadar önemli. Ekonomi yönetiminin ve yargının yani tarafların birbirini anladığından emin değilim... Körler-sağırlar diyaloguna benzer bir ortam var.

    Peki bu konu çözümsüz mü? Şener'in önerisi Türkiye'nin yeni ufuklara yönelmesi açısından önemli...

    - Ekonomi yönetimi ile yargı bir araya gelmeli... Nitekim biz daha önce TMSF'de böyle bir panel düzenlemiştik. Yargının hassasiyetini ekonomi anlamalı, ekonomi de keza yargının... Bir örnek vermek istiyorum. BDDK diye bir kurum var. Bu kurumda bankacılıktan anlayan çok sayıda uzman çalışıyor. Bir karar alıyorlar. Daha sonra bu karar yargıya gidiyor. Hakim bankacılıktan anlamıyor. Bu doğal. Olayı bilirkişiye havale ediyor. Onlarca uzmanın oluşturduğu kararı birkaç bilirkişi değerlendiriyor.

    Solda birlik arayanların şansı yok

    Abdüllatif Şener İzmir'e ilçe kongrelerini izlemeye gelmiş. Biz de solda birlik arayışlarının Bolu, İstanbul, Eskişehir'den sonraki durağı olan İzmir toplantısını izliyoruz. Bu yüzden Şener ile siyaset de konuşuyoruz... Hemen solda birlik arayışına nasıl baktığını soruyoruz... Cevap ilginç...

    - Bu arayışın koordinesini DİSK yapıyor. Yollarını kesmek istemem ama pek fazla şansları yok. Çünkü eskiden işçinin karşısında sermaye vardı, şimdi işçinin karşısında işsiz var. Yeni parti arayışı çok zor. Şimdi yapılacak tek şey aksayan yanları düzeltmek için CHP'de mücadeledir.

    Vatandaş bize 'bunlar bizim çocuklar' diyor

    Solu bırakıp AK Parti'yi soruyoruz Şener'e....

    - Biz tabandan kurulan bir partiyiz. En büyük farkımız bu. Vatandaş bize baktığı zaman, bunlar bizim çocuklar diyor. Diğerlerini fazla elit görüyor... Bu arada sağ sol ayrımında çok önemli gördüğüm bir bilgiyi paylaşmak istiyorum. Türkiye'nin önde gelen araştırmacılarından İdris Küçükömer'in 'Düzenin Yabancılaşması' kitabını okumuştum...Orada bir tablo var... Sol parti olarak Demokrat Parti, Adalet Partisi gösteriliyor. Sağ olarak da İttihat ve Terakki ve CHP konmuş. Türkiye'de hiçbir zaman sağ ve sol ekonomik temelde oluşmadı. Daha çok ideolojik temele dayandı ve yanlış oldu. Sol ve sağ tanımla partileşmeye gitmek bana doğru gelmiyor. Mesela biz AK Parti'yi kurarken kendimizi sağ veya sol olarak tanılamadık. Hatta liberal kelimesi bile bizim parti programında yoktur.

    Güçlü liderler zayıf toplumların eseri

    Siyaseten demokrasiye geçiyoruz. Partilerde iç demokrasi ile ilgili değerlendirmeler yapılıyor. Şener sessizce dinliyor. Ardından da çok anlamlı bir anekdot anlatıyor...

    - Gençliğimde gittiğim bir film var Viva Zapata... Zapata bir lider, köylüleri bilinçlendiriyor. Filmin sonunda Zapata ölüyor. Çiftçiler talepleri yine devam ettiriyor. Ve filmin sonunda şu altyazı geçiyor: "Güçlü lider zayıf toplumun eseridir." Güçlü toplum, güçlü lideri ne yapsın. Dünyanın her yerinde bir dönem diktatörlük vardı. O dönemlerde okuma yazma oranı yüzde 5'i geçmezdi...
İşlem Yapılıyor
X