NÜKLEER FELAKETİN GİRMEDİÐİ BİR TÜRKİYE KALMIŞTI

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • pehh
    Member
    • 12-12-2004
    • 711

    #16
    Konu: NÜKLEER FELAKETİN GİRMEDİÐİ BİR TÜRKİYE KALMIŞTI

    Herhalde bu elektrik mühendisleri odasının yayınladığı yazı, yeteri kadar durumu gözler önüne sermektedir.

    Yorum

    • ecelik
      Senior Member
      • 29-06-2004
      • 3902

      #17
      Konu: NÜKLEER FELAKETİN GİRMEDİÐİ BİR TÜRKİYE KALMIŞTI

      Doğada insanların enerji gereksinimini karşılayacak bir takım maddeler var, bunlar içinde en basitinden bakarsak odun, kömür.. fakat bir de uranyum var. Şimdi eğer kıyaslayacak olursak, uranyumdan elde edilebilecek enerji, kömürden ve yahutta her hangi bir kimyasal yanma olayından elde edilebileceğin 1 milyon katı falan, aynı gram için. Bu nedenle nükleer enerji çok önemli, yani çok bol kaynağı var demektir diğerlerine kıyasla. Aslında bütün olan olay, bütün atomların çekirdeği vardır, bu çekirdeğin etrafında elektronlar dolaşır, bizim kimyasal reaksiyonlar yanma dediğimiz bu elektronların yer değiştirmesidir. Oysa ki çekirdeğin içinde çekirdeği parçalayarak elde edilebilecek enerji çok daha yüksektir. İşte doğada da bir tek uranyumda olabiliyor. Uranyum çekirdeği bir şekilde parçalanırsa çok miktarda enerji açığa çıkartır ve bundan biz elektrik enerjisi, başka tür enerjiler üretebiliriz. Kabaca nükleer enerji budur.

      Son geçtiğimiz 2002 yılında 31 Aralığına kadar 6 tane nükleer santral devreye alındı, bunlardan 4 tanesi Çin ve Tayvan'da, Hindistan'da şu anda halen yapılan var. Şu anda yapılan nükleer santral sayısı yanılmıyorsam 10-15 civarı. Devreden çıkan nükleer santrallerde var. Nükleer santrallerin devreden çıkmasının nedeni, her makina gibi bunların da bir ömrü var, ömrü gelen mesala İngiltere'de ki 1950'lerde kurulan santrallar devreden çıkıyor. Mesala bizim yakınımızda Bulgaristan'da Kozlu'da ki eski 2 santral devreden çıktı, kapatıldı, ama Çekoslovakya'da 1 tane daha yeni yapıldı. Onun için baktığınızda geliyor.
      Bu aslında çok yanlış bir bakış açısı. O da şundan; bir insanın 5 tane 10 tane elbisesi olur 100 tane olmaz. Bu da onun gibi, her ülkenin bir enerjiye doyma kapasitesi var, belli bir yere geldikten doyduktan sonra daha fazla enerjiye ihtiyaç duymaz, onun için daha fazlasını yapmaz. Bu gün Fransa'nın elektrik üretiminin %80'e yakını nükleerden elde ediliyor ve elektrik enerjisi ihtiyacı artmadığı sürece yapmayacak demektir. Ama bütün gelişmiş ülkeler bundan bir sonraki gelişecek olan reaktörlerin nasıl olacağına, ne tür reaktörler olacağına dair çalışmalar yapıyor.


      50 civarında ülkenin nükleer santralı var. Elektrik üretiminin %80'den fazlasını üreten diye görünen de var Litvanya, o da Sovyetler'den ayrıldıktan sonra 2 tane santral kaldığı için orda, ülke de ufak yüzde ****en gibi oluyor ama genellikle Fransa'dadır en yükseği. Mesala Amerika'da 100'den fazla nükleer santral vardır. Amerikanın 90 bin megawatt kurulu nükleer gücü vardır. Bizim şu anda kurulu gücümüz 20 küsür, 25 bin megawatt diyelim, nerdeyse bizim 4 katımız nükleer gücü var. Ama Amerika'nın elektrik üretiminin %20'si. Daha ilginç şeyler de var, son zamanlarda Amerika'da hali hazırda çalışan reaktörlerin güçleri arttırıldığı için yenilikler yapıldığı için o reaktörlerde sanki 2 tane yeni kurulmuş gibi güç arttı. Yani nükleerin elektrik üretimindeki payı biraz daha arttı. Onun için bu teknoloji vazgeçilmiş bir şey değil tersine başka alternatifimiz yok, hele Türkiye için.





      Prof. Dr. Osman K. Kadiroğlu (Nükleer Mühendisleri Derneği Başkanı ve Hacettepe Üni. Öğr. Üy.)

      Yorum

      • ecelik
        Senior Member
        • 29-06-2004
        • 3902

        #18
        Konu: NÜKLEER FELAKETİN GİRMEDİÐİ BİR TÜRKİYE KALMIŞTI

        Hayır arkadaşım al sen bunu oku ben anlamam üyle oda falan onların neler yaptığı belli.Lafa bak sık sık arıza yapıyormuş Ne yani benim arba her ay mutlaka bir kere beni sanayi'ye götür cebinden 100 YTL öde der e ben şimdi bu arba arıza yapıyor diye atayımmı.Tabi yapacak arıza sonuçta insan yapısı

        Yorum

        • ybæl©ik
          ADMINISTRATOR
          • 25-01-2003
          • 30775

          #19
          Konu: NÜKLEER FELAKETİN GİRMEDİÐİ BİR TÜRKİYE KALMIŞTI

          bir de şu açıdan bakınız

          aracınızın arızası sizin sorunuzdur ve sizi ilgilendirir

          bir Nükleer Santralin arızasının boyutu nedir ???

          Yorum

          • ecelik
            Senior Member
            • 29-06-2004
            • 3902

            #20
            Konu: NÜKLEER FELAKETİN GİRMEDİÐİ BİR TÜRKİYE KALMIŞTI

            Hocam yukarda yazdığım Profesörün açıklamalarını tam olarak okudunuz mu bütün dünya ucuz elektirik için yıllardır nükleer santral kullanıyor.hala tehlikeden bahsediyorsuz.Hayatımızın her evresi tehlike Hem bu santralleri yapan adam onun kat ve kat emniyetini de düşünür heralde.

            Yorum

            • ybæl©ik
              ADMINISTRATOR
              • 25-01-2003
              • 30775

              #21
              Konu: NÜKLEER FELAKETİN GİRMEDİÐİ BİR TÜRKİYE KALMIŞTI

              ben yazılanların, çizilenlerin farkındayım ( bilim adamı vasfı taşıyanların ne amaç taşıdıklarının da )

              lütfen siz de benim dikkat çekmeye çalıştığım Türkiye gerçeğini anlamaya çalışınız. ( buradan bu enerji türüne karşı olunduğu anlamı çıkmasın )

              Yorum

              • pehh
                Member
                • 12-12-2004
                • 711

                #22
                Konu: NÜKLEER FELAKETİN GİRMEDİÐİ BİR TÜRKİYE KALMIŞTI

                Bir dostumun derlemesini buldum, ellerine sağlık çok güzel bir özet çıkarmış

                OKUYUN ARKADAŞLAR, OKUYUN DA NEYMİŞ BU RADYASYON TEHLİKESİ ANLAYIN.

                B İ L G İ L E R İ N İ Z E
                ----------------------------------------------------------------------

                * Avusturya'nın tek reaktörü Zwentendorf (Siemens) 1978'de (Amerika'daki TMI ve eski Sovyetler Birliği'ndeki Çernobil kazalarından da önce) hiç işletilmeden kapatıldı.
                * İtalya, Çernobil faciasından sonra tüm reaktörlerini 1987'deki ulusal bir referandumla kapattı.
                * İspanya'da da şu ana kadar 3 reaktör kapatıldı.
                * İsveç ve Almanya nükleer enerjiden vazgeçme kararı aldılar ve her iki ülke de birer nükleer santralini kapatarak (İsveç Barsabeck, 1999; Almanya Stade, 2003) bu kararı hayata geçirmeye başladı.
                * Avustralya, Küba, Meksika, Portekiz, Yunanistan, İskoçya, Hollanda, İsviçre, Norveç, Endenozya, Vietnam, Tayland ve daha pekçok ülke nükleer planlarını terk etti.

                --------------------------------------------------------------------------
                Japonya sonunda itiraf etti: Nükleer enerji tehlikeli 27.03.2001 ntvmsnbc

                Japon hükümeti ilk kez nükleer enerji kullanımının tehlikeli olduğunu kabul etti.

                51 nükleer reaktöre sahip olan ve toplam enerjisinin üçte birini nükleer reaktörlerden sağlayan Japonya’da, bir gazetede şöyle bir yazı yayınlandı: “Nükleer enerji kullanımının bir çok faydası var... ancak, aynı zamanda potansiyel tehlikeler de taşıyor ve nükleer enerjiyi güvende tutmak büyük çaba gerektiriyor.” Nükleer Güvenlik Komisyonu’nun hazırladığı yıllık raporda da 1999 yılında uranyum dönüşüm santralında meydana gelen kazayla ilgili olarak ciddi eleştiriler var.

                Başkent Tokyo’nun 140 kilometre kuzeydoğusunda yer alan Tokaimura’daki santralda meydana gelen kazanın nükleer güce fazla güvenilmemezi gerektiğini gözler önüne serdiği belirtildi.

                Çernobil’den bu yana dünyanın ikinci büyük kazasının yaşandığı Tokaimura olayı 1999 Eylül’ünde meydana geldi. Üç işçi tamirat sırasında kontrol edilemeyen bir reaksiyona yol açmış, reaksiyonu kontrol altına almak 20 saat sürmüştü. Olay sonunda iki işçi ölmüş, yakın çevrede yaşayanlar bölgeyi boşaltmıştı.



                ------------------------------------------------------------------------
                İngiltere nükleer enerjiyi tartışıyor 14.04.2006 Ntvmsnbc

                Nükleer enerjiyle ilgili tartışmalar, İngiltere’nin de gündeminde. İngiliz The Guardian gazetesinin yayınladığı raporu hazırlayan milletvekilleri, nükleer enerjinin çözüm olmayacağı görüşünde.

                LONDRA - İngiltere de Türkiye gibi, enerji açığını karşılamak için daha önce rafa kaldırdığı nükleer santral seçeneğini yeniden değerlendiriyor. The Guardian gazetesi İngiliz parlamento komisyonunun hazırladığı rapora yer verdi. Rapor ülkedeki nükleer enerji tartışmalarının daha uzunca bir süre devam edeceğini gösteriyor. Çünkü raporu hazırlayan milletvekilleri, nükleer enerjinin çözüm olmayacağını düşünüyor.

                Komisyonun, nükleer santrallere yönelik çekincelerinin başında TERÖR tehdidi geliyor. Birçok uzman, mevcut tesislerin çok sıkı korunduğunu söylese de, komisyona göre, yeni santraller yüzünden risk artacak. Komisyon ayrıca nükleer maddelerin transferi sırasında çalınma riskinin de artacağını savunuyor.

                Komisyonun bir diğer çekincesi ise zararlı atıklar konusunda. Üyeler bu atıkları yok etmenin maliyetinin çok yüksek olacağını bunun da santralleri ucuz enerji alternatifi olmaktan çıkaracağı görüşünü paylaşıyor.

                Ayrıca özel şirketlerin, fiyat ve talep konusunda uzun dönem garantiler almadan nükleer enerjiye yatırım yapmayacağı görüşü de hakim.

                Raporda, nükleer santrallerin zaten kısa dönem enerji ihtiyacına karşılayamacağı da vurgulanıyor. Komisyona göre, onay alınma süreci ve yeni tesislerin inşası tahminen 10 yıldan fazla sürecek.

                İngiltere’de toplam 23 nükleer santralde üretim yapılıyor. Bu tesisler, ülkenin enerji ihtiyacının yaklaşık beşte birini karşılıyor.
                --------------------------------------------------------------------

                Japonya'da nükleer tesiste radyoaktif sızıntı... 12.04.2006 Milliyet

                Japonya'nın kuzeyinde bir nükleer yakıt yeniden üretim tesisinde radyoaktif su sızıntısı meydana geldiği, ancak atmosfere radyasyon yayılmadığı açıklandı.

                Japon Nükleer Yakıt Şirketi sözcüsü, Rokkaşo'daki nükleer tesiste plutonyum ve diğer radyoaktif maddeler içeren yaklaşık 40 litre su sızıntısı meydana geldiğini bildirdi.
                Sözcü, radyoaktif maddenin atmosfere yayılmadığını ve kimsenin radyasyona maruz kalmadığını söyledi.
                Kazanın, bir robot kolun, su dolu kabın kapağını kazara gevşetmesi sonucu meydana geldiği kaydedildi.
                -----------------------------------------------------------------------
                Japonya'da nükleer reaktör kapatıldı 24.03.2006 Bbc / Türkçe

                Japonya'da bir mahkeme, ülkenin ikinci büyük nükleer reaktörünün kapatılmasına karar verdi.

                Karar, reaktörün şiddetli bir depremde yıkılmasından endişe eden yerel halkın açtığı bir davada alındı.

                Davanın yargıcı, ülkenin kuzeybatısındaki Kanazawa'da bulunan reaktörün depremlere dayanıklı olmasını gerektirecek standardda inşa edilmediğine ve bir depremin meydana gelmesi halinde yerel halkı radyoaktiviteye maruz bırakacağına hükmetti.

                Bu, Japonya'nın en yeni inşa edilen nükleer reaktörlerinden biriydi.

                Dolayısıyla ülkede halen faaliyet gösteren yaklaşık 54 reaktörün akıbeti de kuşkulu.

                Zira bu reaktörlerin de depreme dayanıklı olmadıkları gerekçesiyle çeşitli kampanyalar yürütülüyor.

                Ancak Japonya'nın bir bölgesinde alınan hukuki kararların diğer bölgelerdeki yargıçlar üzerinde fazla bir etkisi yok, dolayısyla diğer bölgelerdeki nükleer reaktörler hemen kapatılma tehdidiyle karşı karşıya değil.

                BBC'nin Tokyo'da bulunan muhabiri Jonathan Head, Japonya'nın dünyanın jeolojik olarak en hareketli ülkelerinden biri olduğunu ve ülkede deprem bölgesi olmayan bir noktada nükleer reaktör inşa edilmesinin çok zor olduğunu söylüyor.

                Muhabirimiz, Japon enerji şirketlerinin şimdiye dek bu reaktörleri depreme dayanıklı inşa ettiklerinde ısrarcı olduklarını, ancak davada alınan kararın buna darbe indirdiğini ifade ediyor.

                Japonya, elektrik ihtiyacının üçte birini nükleer santrallerden karşılıyor.

                Kanazawa'daki nükleer reaktörün yöneticileri, reaktörün güvenliği için tüm önlemleri aldıklarını ve elektrik ihtiyacının karşılanması için faaliyetlerine devam etmesi gerektiğini söylüyorlar.

                Yöneticilerin davada alınan kapatma kararına itiraz etme hakları var.
                -----------------------------------------------------------------------

                Japonya'da nükleer santralde yangın... 22.03.2006 Cnn Türk

                Japonya'nın batısındaki bir nükleer santralde yangın çıktı. Yangın dört buçuk saatte söndürülürken, santralde yangın sonrası radyoaktif sızıntı meydana gelmediği belirtildi.

                Fukui bölgesindeki Oi nükleer santralinde çıkan yangını söndürmek için itfaiye görevlililerinin yangın alanına ulaşması, yoğun duman yüzünden yaklaşık iki saat sürdü.

                Yangının söndürülmesi ise iki buçuk saat daha aldı.

                Yetkililer, dumanı soluduğu için hastaneye kaldırılan iki işçinin durumunun ağır olmadığını, işçilerin radyasyona maruz kalmadığını söyledi.

                Yangının çıkış nedeni soruşturuluyor. Fukui bölgesindeki Oi nükleer santralinde 3 ve 4 numaralı reaktörler arasındaki atık tesisinde yerel saatle 16.40'ta (TSİ 11.40) çıkan yangının ardından radyoaktif sızıntı olmadığı açıklanmıştı.

                ------------------------------------------------------------------------
                Yeraltı sularında yüksek düzeyde radyasyon sızıntısı 22.03.2006 Milliyet

                ABD’de Hudson nehri yakınlarındaki yeraltı sularında yüksek düzeyde radyasyon sızıntısı belirlendi.

                New York’un 48 kilometre kuzeyindeki Indian Point nükleer santrali civarındaki strontium-90 sızıntıyla ilgili olarak santralin sahibi firma tarafından yapılan açıklamada, belirlenen radyasyonun, kabul edilebilir düzeyin 3 katı olduğu bildirildi.

                Sudan alınan örneklerde, kanser yapıcı trityum maddesine de rastlandı.

                Radyasyon belirlenen yeraltı sularının içme suyu kaynaklarıyla bağlantılı olmadığı kaydedildi, ancak radyoaktif maddenin Hudson nehrine ulaşmış olabileceğine işaret edilerek, böylesi bir durumda nehir sularında seyrelerek zararsız hale dönüşeceği kaydedildi.

                ------------------------------------------------------------------------

                Dünyada nükleer enerji 28.02.2006 Ntvmsnbc

                Batı, atık sorunu ve işletme güvenliği gibi konularda yeni teknolojiler geliştirilene dek santral siparişi vermiyor. Asya’da ise artan nüfus ve enerji ihtiyacına paralel olarak nükleer enerji tercih ediliyor.


                İSTANBUL - Nükleer enerji küresel düzeyde enerji üretiminde yüzde 16’lık paya sahip. Dünyada işletimde bulunan 443 reaktörün 151’i AB’de, 125’i Kuzey Amerika’da, 92’si Asya’da ve 67’si Doğu Avrupa ülkelerinde bulunuyor.

                Dünya Nükleer Birligi’ne (World Nuclear Association) göre, yükselen petrol fiyatları ve sera etkisinin kömür üzerinde yarattığı kısıtlayıcı etki Avrupa ve Kuzey Amerika’da nükleer enerjiyi yeniden gündeme taşıyacak. Merkezi Viyana’da bulunan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ise Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinde yeni santrallerin yapımının durdurulduğuna dikkat çekiyor, dünya üzerinde inşa halindeki 27 santralden 18’inin Asya’da bulunduğunu vurguluyor.

                Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) tarafından sunular verilerde ise 2030 yılına kadar nükleer enerjinin dünya enerji dengesindeki rolünün azalacağı ifade ediliyor. Nükleer güç üretiminin içinde bulunduğumuz on yılın sonuna doğru en yüksek değerlerine ulaşacağı ve ardından kademeli olarak azalacağı öngörülüyor. Nükleer enerjinin yüzde 16 olan toplan elektrik üretimindeki payının 2030’da yüzde 9’a düşeceği öngörülüyor.

                EN FAZLA SANTRAL ABD’DE
                Nükleer enerjiden elektrik üreten ülkelere yakından baktığımızda ABD’nin başı çektiğini görüyoruz. ABD 103 ticari reaktörle dünyada en fazla işleyen nükleer enerji santraline sahip ülke. Ancak ABD’de işleyen reaktör sayısı kadar iptal edilen proje sayısı da dikkat çekiyor. 138 projenin iptal edilmiş olması ve 1978’den beri de sipariş verilmemesi de altı çizilmesi gereken unsurlar arasında.

                2000’de George W. Bush’un seçilmesi bazı kesimler tarafından nükleer enerjinin yeniden gündeme geleceği yorumlarını da beraberinde getirmişti. Bush yönetiminin politikaları arasında 2010’a kadar iki nükleer santral inşa etmek de var ancak, sipariş olmadığından projenin hayata geçmesi için adım atılmadı.

                ABD, atık sorunu ve işletme güvenliğine yönelik teknolojilerin geliştirildiği sistemler üzerinde çalışıyor. ABD, yeni geliştirilmiş güç santrallerini 2010’dan sonra piyasaya sürebilmek için 38.5 milyon dolar fon ayırdı. Atık sorununa yönelik sıkıntılar sürüyor. ABD Nevada’daki Yucca Dağı’nda bir depolama tesisi inşa etmek istiyor ancak buna başta Yucca halkı karşı çıkıyor.

                Avrupa ise dünyadaki kurulu gücün üçte birine sahip. Santrallerin büyük bölümü Batı Avrupa ülkelerinde. AB’de nükleer enerjinin elektrik üretimindeki payı Fransa’da yüzde 78.2, Belçika’da yüzde 60.1, Almanya’da yüzde 35, İspanya ve Finlandiya’da yüzde 30, İngiltere’de yüzde 28.6 ve Hollanda’da yüzde 3.1 düzeyinde.

                AB ‘BEKLE VE GÖR’ POLİTİKASI İZLİYOR
                ABD ve Kanada’da yeni nükleer santral siparişi yok. AB’de sadece Finlandiya’da yeni bir reaktör inşa edilecek. Finlandiya Batı Avrupa’da 15 yıl sonra yeni bir nükleer santral siparişi veren ilk ülke oldu. Kamuya ait TVO kuruluşu tarafından Fransız-Alman Konsorsiyumu Framatome-ANP ile 1600 MW’lık bir reaktör için anlaşma yapıldı.

                AB’de nükleer santrallerin yoğun olarak bulunduğu ülke Fransa’da nükleere yönelim 1973’teki petrol kriziyle aynı döneme denk düşüyor. Fransa enerji bağımsızlığı sağlayabilmek ve kendi özkaynaklarının kıtlığı nedeniyle çare olarak nükleer enerjiyi görür. Bugün elektriğinin yüzde 78’ini nükleerden sağlayan Fransa komşu ülkelere elektrik satmaya başladı. Fransa’da 59 reaktörden 12’si ihracat için çalışıyor ve kimi zaman üretilen elektriğe müşteri bulunamayınca reaktörler bazı haftasonları kapatılıyor.

                5 ÜLKE VAZGEÇME KARARI ALDI
                AB’de 5 ülke nükleerden tümüyle vazgeçme kararı aldı. Bunlar: Almanya, İsveç, İspanya, Belçika, İtalya. AB nükleere karşı ‘bekle ve gör’ politikası izliyor. AB yeni teknolojilerin geliştirilmesine fon ayırıyor ve atık sorunu, işletme güvenliği gibi konuların çözüme kavuştuğu sistemler geliştirilene dek yeni sipariş vermiyor.


                Ayrıca birliğe dahil olan eski Doğu Bloku ülkelerinde geri teknolojili nükleer santrallerin varlığı da AB’yi rahatsız ediyor. Katılım Anlaşması’nda Litvanya ve Slovakya’daki bazı nükleer santrallerle ilgili özel protokoller yapıldı. AB nükleer santrallerin maliyetinin çok zor olduğunu kabul etti ve söz konusu ülkelere mali ve teknik destek sağlamayı kabul etti.

                AB ülkeleri yenilenebilir enerjiyi önemli bir kaynak olarak değerlendirmeye başladı. Bu konuda öncü olan ülkelerden biri Almanya. Almanya’nın kurulu gücü 18 bin MW. İrlanda’dan sonra Avrupa’da en yüksek potansiyele sahip Türkiye’de ise bu rakam sadece 20 MW.

                SANTRAL İNŞAATLARI ASYA’DA
                Nükleer santrallere yönelik en yüksek dinamizm Asya ülkelerinde. Nükleer enerjiden elektrik üreten ülkelerin başında Japonya geliyor. Japonya, ülke elektriğinin yüzde 25’ini nükleer enerjiden sağlıyor. Japonya’da yaşanan nükleer kazalar, bu enerjiye yönelik bakış açısını da olumsuz etkiledi.

                1995’te Monju hızlı üreticisinde sodyum sızıntısı, Mart 1997’de Tokai yeniden işleyicisinde atık patlaması, Eylül 1999’da Tokai yakıt işletme tesisindeki kaza Ağustos 2002’de ortaya çıkan ve Tokyo Elektrik Enerji Şirketinin 14 nükleer santralinin tümünün kapanmasına neden olaylar ülkede nükleer elektrik üretiminin 2002 ve 2003 arasında dörtte birden fazla azalmasına yol açtı.

                9 Ağustos 2004’te Mihama-3 istasyonundaki buhar sızıntısı sonrası beş işçi öldü, Boru yırtılması, Japon nükleer santrallerinde sistematik denetlemede ciddi bir eksiklik olduğunu açığa çıkardı.

                Asya’da yüksek dinamizmin yaşandığı ülkelerin başında Çin ve Hindistan geliyor. Uzmanlar hızlı nüfus artışına paralel olarak gelişen enerji ihtiyacının nükleerin gereklilik olarak ortaya konduğunu belirtiyor.

                -------------------------------------------------------------------------

                Grozni'de ölümcül radyasyon 16.12.2005 Bbc / Türkçe

                Rusya'nın başkenti Grozni'de bir fabrikada 'ölümcül' düzeyde radyasyon tespit edildi.

                Radyasyonun Çernobil kazasında yayılanın yarısı düzeyinde olduğu, çevre halkına tehdit oluşturabileceği belirtiliyor.

                Rus savcılar nasıl böyle bir durum yaşandığını belirlemek üzere soruşturma açtı.

                Rus savcılara göre, Çeçenistan'ın başkenti Grozni'de devlete ait bir kimyasal madde fabrikasındaki ölçümler, radyasyon miktarının normalin 58 bin katı olduğunu gösteriyor.

                Bu düzeyde radyasyona maruz kalan insanlar için ölümcül risk var. Bunun yaklaşık 200 bin kişilik Grozni halkı için de tehlike yaratabileceği belirtiliyor.

                Rus savcılar konuyla ilgili bir soruşturma açtılar. Radyasyonun yayılmasına fabrikanın depolarındaki 30 kadar madde kaynak gösteriliyor.

                Kobalt 60 izotopu gibi tehlikeli maddelerin gerekli koşullarda depolanmadığı belirtiliyor.

                Bu gibi maddeler Sovyet dönemi sanayi üretiminde yaygın şekilde kullanılıyordu.

                Fabrika 1999 yılında ise Rus kuvvetlerinin bombardımanı sırasında hasar gördü.

                Savcılar; özellikle fabrika yöneticilerini suçlayarak, "yönetim ne bu maddeleri başka bir yere nakletmek ne de bunlara erişimi önlemek için adım atıyor" dedi.

                Bu maddelerin Çeçen isyancıların eline geçmiş olması da bir diğer endişe kaynağı. Bu yönde herhangi bir kanıt yok.

                Fakat Sovyet döneminden kalma tesislerdeki nükleer maddeleri yeterince korunmadığı kaygısı, terör örgütlerinin radyoaktif madde içeren kirli bombalarla saldırı düzenlemesi senaryolarında sık sık dile getiriliyor.


                ------------------------------------------------------------------------

                Çeçenistan'ı nükleer çöplük yaptılar/ Yeniçağ 17-12-2005

                Çeçenistan Savcılık Bürosu'nun, Rus devlet şirketine ait bir şirketin nükleer atıkları uygun şekilde depolamadığı için soruşturma başlattığı bildirildi. Rus haber ajansları, Savcılık Bürosu tarafından yapılan açıklamada, Çeçen Petrol ve Kimyasal Sanayi adlı devlet şirketine ait Grozni kimyasal fabrikasında radyoaktif atıkların depolanması konusunda alarm verici durum ortaya çıktığını açıkladığını duyurdular.

                Açıklamada, tesisteki bir depolama ünitesindeki radyasyon seviyesinin normal seviyeyi 58 bin defa aştığı belirtirken, Rusya Devlet Televizyonu, bu oranın 1986 yılında Çernobil'deki patlamadan sonra meydana gelen durumun yarı seviyesine eşdeğer olduğuna dikkat çekti. Çeçen Savcı Valiri Kuznetsov da yaptığı açıklamada, ''Bu halka karşı ciddi bir tehdit. Tesisin yönetimi radyoaktif malzemeleri kaldırma veya tesise girişi kısıtlama konusunda hiçbir adım atmıyor'' dedi. Kuznetsov, tesiste 27-29 kontrolsüz radyoaktif elementin bulunduğunu belirterek, özellikle cobalt-60'ın varlığının ciddi bir tehdit oluşturduğuna dikkat çekti.
                -------------------------------------------------------------------------
                Ukrayna'da 2 nükleer reaktör arıza nedeniyle kapatıldı 20.07.2005 Milliyet

                Ukrayna'da iki nükleer reaktörün arıza nedeniyle kapatıldığı bildirildi.

                Olağanüstü Haller Bakanlığı, arıza nedeniyle kapatılan ülkenin batısındaki Rivne nükleer santralı ile Mykolaiv bölgesindeki Güney Ukrayna nükleer santralında radyasyon seviyesinin normal olduğunu açıkladı.

                Yetkililer, Rivne'nin 4 no'lu reaktörünün düşük su seviyesi nedeniyle ulusal enerji hattı ile bağlantısının kesildiğini, Güney Ukrayna nükleer santralında ise 2 no'lu reaktörün akım borusunda çatlak belirmesi üzerine otomatik olarak kapandığını belirttiler.

                Ukrayna'nın küçük arızalara sık sık rastlanan 15 nükleer reaktöründen bugün itibariyle sadece 9'u çalışıyor. Reaktörlerin ikisi kapalı, 4'ünde onarım devam ediyor.

                ----------------------------------------------------------------------

                İsveç bir nükleer reaktörü daha kapatıyor 31.05.2005 Bbc / Türkçe

                İsveç nükleer güç tesislerini kapatmaya 1999 yılında, ülkenin güneyindeki Barseback tesisi ile başladı.

                Karar yirmi beş yıl önceki halkoylamasının ürünü.

                1980'de yapılan halkoylamasında nükleer tesisleri devreden çıkarmaya yönelik üç alternatif yöntem arasında seçim yapılmıştı. Nükleer enerjiyle yola devam etmek ise seçenekler arasında bile yoktu.

                Bugün ise İsveçlilerin yüzde ****eni, ülkenin elektrik ihtiyacının yarısını karşılayan, nükleer reaktörlerin kalmasını istiyor.

                Halkoylaması zamanında bir çok kişi güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının bir kaç on yıl içinde nükleer enerjiyi ikame edebileceği düşünülüyordu.

                Şimdi ise İsveçlilerin çoğunluğu, Avrupa'daki karbondioksit salan kömür ve doğalgaz tesislerinden enerji ithal etmek zorunda kalacaklarını düşünüyor. Bu yüzden de nükleer enerjinin hem daha ucuz hem de daha çevre dostu olacağını söylüyorlar.

                Çevrecilere göre ise nükleer tesisler hem eski hem de işletilmeleri pahalı. Tabi, son derece zararlı nükleer atıkların giderek artan hacmi de kaygı konularından biri.

                Diğer taraftan hükümet kullanım sürelerini dolduran nükleer reaktörlerin kapatılacağını söylüyor.
                -------------------------------------------------------------------------

                İngiltere'nin nükleer santrallerinde, çekirdekleri saran tuğlalar çatladı 23.03.2005 Net Haber

                İngiltere'de yayınlanan New Scientist Dergisi, ülkedeki nükleer reaktörlerde bulunan çekirdekleri saran karbon tuğlalarda çatlaklar oluştuğunu ve bu yüzden zamanından önce kapatılabileceklerini yazdı.

                Haberde, sorunun gazla soğutulan ve ülkenin elektrik ihtiyacının beşte birini sağlayan ileri teknoloji ürünü 14 reaktörde yaygın olduğu vurgulandı.

                Yetkililer, uzun süredir nükleer reaksiyonun işlevini sağlayan, hayati öneme sahip, çekirdeği koruyan karbon tuğlaların enerji ve ısı yorgunu olduğunu bildiklerini belirttiler.

                İngiliz Serbest Bilgilendirme Kurumu'ndan alıntı yapan dergi, tuğlalardaki çatlakların beklenenden 2 yıl önce ortaya çıkabileceğini yazdı.

                İlk olarak İngiltere'nin kuzeydoğusundaki reaktörde görülen hasarın ülkenin diğer bölgelerindeki 6 ayrı santralde daha gözleneceği belirtiliyor.

                Reaktörler 1970 ve 80'li yıllarda inşa edilmiş, 2010 senesine kadar kullanıma açık olması planlanmıştı. İngiliz Enerji Bakanlığı ise, santrallerin ortaklarını muhtemel bir kapatılmaya karşı uyardı.


                -------------------------------------------------------------------------

                'Nükleer'e itiraz var 29.01.2005 Radikal

                Bilim adamları ve çevreciler nükleer santral girişimine tepkili Türkiye'nin nükleer santrala ihtiyacı yok. Yenilenebilir enerji cennetiyiz. Santrallar doğayı yok edecek...

                Hükümetin, nükleer santral kurulması için ilk adımı atarak 2005 yatırım programında 7 milyon YTL ayırması üzerine, çevreciler ve bazı bilim adamları, "Türkiye'nin nükleer santrala ihtiyacı yok" dedi. Konya'da nehir kıyısında kurulacak bir nükleer santralın çevredeki canlı hayatını tehdit edeceğine dikkat çeken uzmanlar, doğal kaynakların kullanılması gerektiğini savundu. Görüşler şöyle:
                Işık Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tolga Yarman: Türkiye'nin hiçbir akarsuyunun debisi bir nükleer santralın soğutma suyu gereksinmesini yaz-kış sağlayabilecek bir hacimde değildir. Sözü edilen nükleer santralın saniyede 10 ton suya ihtiyacı vardır.
                Santralı isterseniz Ağrı Dağı'na da kurulabilirsiniz. Orada su yoktur ama soğutmayı havayla sağlayabilirsiniz. Bu da astarı yüzünden pahalıya gelir. Akdeniz'de santral yapılmaktan vazgeçilmesini memnuniyetle karşılıyorum. Ancak alternatifi bir nehir kenarı değil Trakya'nın Karadeniz sahilidir.
                Burası hem Marmara Bölgemize yakındır, hem de Karadeniz soğutma suyu sıcaklığı itibarıyla Akdeniz suyuna oranla yaz-kış ortalama 10 derece daha soğuktur. Bir nükleer santral ortalama 5 milyar dolardır. Oysa Akdeniz'in yıllık turizm geliri bu civarda. Trakya'nın Karadeniz sahili de 30 yıl sonra turizm cenneti olacaktır. Yan sıkıntalara sebebiyet vermeden nükleer santral kurabileceğimiz yer göremiyorum.
                İstanbul Üniversitesi Çevre Bilimleri Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Semiha Arayacı: Nükleer santral için denizden ya da depremsel olasıklardan uzak bir seçim yapılmaya çalışılması risk payını gidermiyor. Denizden uzak olmasının amacı eğer denizi korumak ise, yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının ve havanın da korunması gerekiyor. Ciddi bir enerji politikasızlığı olduğunu düşünüyorum.
                Greenpeace Akdeniz Ofisi Enerji Kampanyası Sorumlusu Özgür Gürbüz: Akkuyu'da lisansı alınmış bir yerden vazgeçip sıfırdan başlamayı göze aldılar. Biz yıllardır bu bölgenin bir deprem bölgesi olduğunu söylüyorduk. AKP halktan gelecek tepkilerden çok korktuğu için kendi yandaşlarının yoğun olduğu Konya'ya gitmeyi düşünüyor. Nükleer santral kurmak isteyen hükümet bilerek ya da bilmeyerek Türkiye'nin sonunu hazırlamakta. Türkiye'nin tahıl ambarını radyasyon yuvası seçmek de bu son için en iyi yerdir. Türkiye gibi yenilenebilir enerji cenneti olan bir ülkede nükleer santralın hiçbir tutarlılığı yok.
                Türk Fizik Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Baki Akkuş: Türkiye'nin nükleer santrala ihtiyacı yok. Bizim yenilenebilir enerjimiz var.
                Enerji kaynaklarımızla biz çok rahat ihtiyacımızı karşılayabiliriz. Türkiye'nin turizm geliri 16 milyar dolar. Santralın Akkuyu'da kurulması durumunda turizm zor duruma girerdi. Nükleer santral ülkemiz için bilimsel bir gereksinim değil siyasi bir tercihtir. Bu karar Türkiye'nin geleceğini yok edecek demektir. Nehrin suyu nükleer santralın soğutmasında kullanılacak.
                Su nehre geri bırakıldığında suyu birkaç derece ısıtacağı için canlıların yaşam alanı değişecek ve bu da kitlesel ölümlere neden olacaktır. Ayrıca suya karışacak radyosyan sağlık ve çevre açısından büyük sorun olacaktır. Bizim öncelikle şebekelerdeki yüzde 20'lik kaybı yüzde 4'lere düşürmemiz, hidroelektirik santralları ve rüzgâr tribünlerinden faydalanmamız lazım.
                Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Erol Celepsoy:
                İhtiyaç yok. Nükleer lobiler hâlâ kuracağız diye çalışıyor. Türkiye'de şebeke kayıpları önlense beş nükleer santrala bedel olur. Enerji Bakanlığı'nın kendi söylemine göre enerji dağıtımında yıllık 4.5 milyar dolarlık kayıp var. Çocuklarımızı, torunlarımızı bu tehlikeye sokmanın gereği yok. 2010 yılında enerjimiz bitecek diye halk kandırılıyor.

                ----------------------------------------------------------------------
                Bu haberle ilişkili haberler:
                Rusya’da nükleer arıza 12.01.2005 Hürriyet

                Leningrad nükleer santralinde, dün arıza meydana geldi

                Rusya’nın kuzeyindeki St. Petersburg kenti yakınlarındaki Leningrad nükleer santralinde, dün arıza meydana geldi. Aşırı ısınan reaktörlerden biri kapatıldı.

                Olay sırasında etrafa her hangi bir radyasyon sızıntısının olmadığı bildirildi. Rus yetkilileri, aşırı ısınmanın üç numaralı reaktörde meydana geldiğini ve büyük bir ihtimalle gazlı soğutucudan kaynaklandığını belirttiler.


                --------------------------------------------------------------------------

                İki nükleer reaktörde sızma 09.12.2004 sabah

                Japonya'nın kuzeyindeki Fukuşima nükleer santralindeki 2 reaktörün, santralin kanalizasyon sistemine az miktarda radyoaktif su sızması nedeniyle kapatıldığı bildirildi..

                Dünyanın ilk özel elektrik şirketi olan Tokyo Electric Power'dan (TEPCO) yapılan açıklamada, radyoaktif su sızıntısının çevreye zarar vermediği belirtildi.

                Yerel basın ise, santraldeki 3 işçinin az miktarda radyasyona maruz kaldığını, ancak sağlıkları için endişe edilmesine gerek olmadığını duyurdu. ( TABİİ ONLAR AZ DİYOR...... DEÐERLİ ARKADAŞLAR OKUYUN VE GÖRÜN NASIL BİR BELAYMIŞ BU)

                -------------------------------------------------------------------------
                Metsamor santralı AB'nin de kâbusu 17.11.2004 Sabah

                Başta AB olmak üzere bütün dünyanın tehlikeli saydığı, Ermenistan'daki Metsamor Nükleer Santralı konusundaki endişeler artıyor.

                İngiliz Times gazetesinde yer alan habere göre uzmanlar, Türkiye'nin Iğdır sınırına sadece 16 kilometre uzaklıkta olan santralın deprem bölgesinde olduğunu belirterek, büyük bir faciaya yol açma ihtimalinin her geçen gün arttığı konusunda uyarıyor.

                Ancak Ermeni yetkililer, 1970'de inşa edilen "nükleer saatli bomba"yı 2016 hatta, 2031'e kadar açık tutmakta kararlı. Santral, 1988'de 25 bin kişinin öldüğü deprem sonrasında kapatılmış, ancak 1997'de tekrar kullanıma sokulmuştu.

                AB'nin Ermenistan ve Gürcistan'daki büyükelçisi Jacques Vantomme "Santralın mümkün olduğunca erken kapatılmasını istiyoruz" derken AB Ermenistan'a 200 milyon Euro mali yardım önerdi. Fakat santralın yöneticisi Gagik Markosyan enerji krizi nedeniyle santralın kapatılmasının söz konusu olmadığını söylüyor.

                --------------------------------------------------------------------------
                Japonya'ya yine nükleer şok 10.08.2004 Radikal

                Japonya’da bir nükleer tesiste meydana gelen buhar sızıntısı sonucu en az 4 kişi hayatını kaybetti.

                TOKYO - Japonya, 1999'da halkın nükleer santrallara ilişkin güveninin sarsılmasına neden olan ölümlü kazanın ardından dün ikinci bir nükleer şok yaşadı. Başkent Tokyo'nun 320 kilometre batısındaki Mihama Nükleer Santralı'nda meydana gelen buhar sızıntısı sonucu dört kişi ölürken yedi kişi de yaralandı.

                Japonya Nükleer ve Endüstriyel Güvenlik Ajansı'ndan bir yetkili işçilerden bazılarının yanıklarının ciddi olduğunu ve bilinçlerinin yerinde olmadığını belirtti. Japon yetkililer radyasyon sızıntısı ve çevreyi tehdit eden bir tehlikenin söz konusu olmadığını açıkladı. Santralı işleten Kansai Elektrik Enerjisi Şirketi'nin sözcüsü Takahiro Seno da, nükleer santraldaki güç ünitesinin kapatıldığını ve kazanın nedeninin araştırıldığını söyledi.

                1999'da Tokaimura nükleer santralında gerçekleşen radyasyon sızıntısında da iki kişi yaşamını yitirmişti. Dünkü kazayla birlikte Japonya'nın elektrik ihtiyacının yüzde 25'ini sağlayan nükleer santralların güvenliğine ilişkin endişelerin arttığı belirtiliyor. Son kamuoyu yoklamaları nüfusun yarısının şu anda 52 olan nükleer santralların azaltılmasını istiyordu. (bbc, ap)

                Japonya’da nükleer tesiste sızıntı: 4 ölü

                Kazada yaralanan 18 kişi de tedavi altına alındı. Buharın radyoaktif olmadığı belirtildi.

                Japonya’nın başkenti Tokyo’nun kuzey batısındaki Fukui’de bulunan Mihama Nükleer Santralı’nda meydana gelen sızıntı nedeniyle en az 4 kişi hayatını kaybetti. Yetkililer santral dışında radyoaktif sızıntı olmadığını söyledi. Kansai elektrik şirketinden yapılan açıklamada, buharın radyoaktif olmadığını bildirdi. Sızıntıya soğutma suyu olmamasının yol açtığı belirtildi. Fukui yerel yönetimi kazanın nedeninin araştırıldığını bildirdi.

                Japonya’da bundan önce bir nükleer santraldeki en ciddi kaza 99 yılında uranyum geliştirilen Tokaimura tesisinde gerçekleşmişti. Radyoaktif sızıntı nedeniyle 2 kişi ölmüş, tesis yakınlarında yaşayan binlerce kişi evlerinden tahliye edilmişti.

                Hürriyet 09-08-2004

                -------------------------------------------------------------------------

                Nükleer dehşet 01.10.1999 Hürriyet

                Japonya dün ülke tarihinin en büyük nükleer faciasının kurbanı oldu.

                Ülkenin kuzeyindeki bir nükleer yakıt üreten fabrikada, atom bombasının hammaddesi uranyum madeni reaksiyona girdi ve müthiş bir patlama meydana geldi. Havaya büyük miktarda radyasyon yayıldı. Bölgede yaşayan 330 bin kişiden evlerine kapanması istendi. Kazada, 3'ü ağır 21 kişi yaralandı.

                İkinci Dünya Savaşı sırasında Hiroşima ve Nagasaki'de iki atom bombasının kurbanı olan Japonya'daki kaza dün öğlen saatlerinde meydana geldi. Başkent Tokyo'nun 110 kilometre kuzeyindeki Tokaimura Kasabası’nda bulunan Sumitomo Madencilik şirketine ait nükleer yakıt fabrikasında her zamanki gibi sıvı uranyumdan, nükleer santraller için katı uranyum elde edilmesi çalışması yapılıyordu.

                İşçiler toplam 16 kilogram kapasitesi bulunan tanklara sıvı uranyum dolduruyordu. Sıvı uranyuma nitrik asit ekleyen işçiler bu yolla madeni katılaştırıyordu. Ancak, işçiler bir tanka normal olarak 2.4 kilo uranyum koyması gerekirken ölçüyü kaçırdılar ve yaklaşık 10 kilo fazla uranyum boşalttılar. Bu sırada uranyum nükleer füzyona uğrayarak reaksiyona girdi.

                ATOM BOMBASI SİSTEMİ

                Nükleer füzyonda, uranyum atomu içinde bulunan nötronlar, atom çekirdeğine çarpıyor ve uranyum parçalanıyor. Çok büyük miktarda enerji de açığa çıkıyor. Bu zincirleme reaksiyon atom bombasının çalışma sistemini de oluşturuyor. Tokaimura’da da aynı olay meydana geldi. Reaksiyona giren uranyum büyük bir patlamaya yol açtı. Tanktan dev bir mavi alev yükseldi. Havaya da radyasyon sızdı.

                RADYASYON 15 BİN KAT

                Olay anında havaya uçan tankın yakınında bulunan 3 işçi yoğun bir radyasyona maruz kalarak ağır yaralandı. 14'ü işçi 21 kişi de radyasyon zehirlenmesi teşhisiyle tedavi altına alındı.

                Fabrikanın içerisinde radyasyon miktarının normalin 15 bin kat daha fazla bir orana çıktığı tespit edildi. Yakın bölgelerde ise bu oran 10 bin kata ulaştı.

                Kurtarma ekipleri ilk önce fabrikadaki soğutma sistemi içindeki suyu boşalttı. Çünkü su reaksiyonu hızlandırıyordu.

                BÖLGE KARANTİNADA

                Yakındaki fabrikalarda çalışan 150 işçi taliye edildi. Okullar tatil edildi ve halktan evlerinden dışarı çıkmaması istendi. Bölgede yaşayan 330 bin kişiden evlerinden çıkmamaları istendi.

                Tren seferleri iptal edildi ve bölgeye giden otoyollar sivil ulaşıma kapatıldı. Kısaca bölge karantina altına alınmış oldu.

                Japonlar hazırlıksız yakalandı

                İKİ defa atom bombası faciasına maruz kalan ve Kuzey Kore'nin nükleer tehdidi altında bulunan Japonya'nın, nükleer bir savaş ya da nükleer bir kazaya karşı hazırlıksız olduğu ortaya çıktı.

                Japon hükümeti ilk önce, Japon ordusu içinde yer alan kimyasal savaş bölümünü bölgeye gönderdi. Ancak bu bölümün yoğun radyasyona dayanıklı elbisesi yoktu. Ardından Japon hükümeti, ülkede üslenmiş Amerikan birliklerinden yardım istedi. ABD ordusu da ellerinde bu denli yoğun bir radyasyon ortamına dayanacak kadar kuvvetli elbise ve gerekli techizat bulunmadığını bildirdi.

                Clinton: Çok üzgünüm

                JAPONYA'daki nükleer kazanın hemen ardından ABD'den yardım istedi. ABD Başkanı Bill Clinton, kazadan çok üzgün olduğunu belirtti.

                ABD Enerji Bakanı Bill Richardson, Amerikalı ve Rus ortak uzman ekibinin, Japonya'daki durumu yerinde saptamak üzere derhal yardıma hazır olduklarını açıkladı.

                Tehdidin boyutu belirsiz

                İTÜ Nükleer Enerji Enstitüsü Öğretim görevlisi Prof. Dr. Şarman Gençay, Japonya'da meydana gelen nükleer facianın, Çernobil ile karşılaştırılamayacak kadar küçük olduğunu tahmin ettiğini söyledi.

                Prof. Dr. Gençay, önemli olan konunun atmosfere karışan radyasyon miktarı olduğunu belirterek şöyle konuştu:

                ‘Meydana gelen kazada önemli olan (ki onu henüz bilmiyoruz. Dünya da bilmiyor daha, belki Japonlar da bilmiyorlar) açığa çıkan, atmosfere yayılan radyoaktivite miktarı. Bu bilinmiyor. Dışarıya yayılan radyoaktivite miktarının çok daha az olacağını zannediyorum. Çok olursa dünyayı etkiler.’

                15 nükleer fabrika daha var

                Japonlar, kazanın meydana geldiği fabrikayı hemen abluka altına aldı ve yakın bölgelerde bulunan halk üzerinde radyasyon ölçümlerine başladı. Japonlar, yaralılara şiddetli radyasyona karşı dayanıksız elbiselerle yardım ulaştırmaya çalıştı(yanda). Bölgede 15 nükleer malzemeyle çalışan fabrika daha bulunuyor.

                --------------------------------------------------------------------------
                DÜNYA, NÜKLEER ENERJİDEN VAZGEÇİYOR! 14.02.2000



                1950'lerde ' Köleniz Atom ', 'Ölçülemeyecek Kadar Ucuz' olarak lanse edilen ve bütün dünyayı kaplayacağı varsayılan nükleer santrallerden, bugün hızlı bir kaçış vardır .1974 yılında Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın (IAEA) hazırladığı bir rapora göre; 2000 yılında dünyada 4500 adet nükleer santral olacaktı. Oysa 1998 yılı sonu itibariyle, 434'ü işletmede olan ve birçoğu neredeyse 15-25 yıldır yapımı devam eden 31 adet nükleer santralı toplarsak, en fazla 465 adet nükleer santral olacaktır. Bu sonuçtan da görülüyor ki, nükleer santrallerin yaygınlaştırılmasına ilişkin öngörülerde, on misli bir yanılgı ve büyük bir hayal kırıklığı olmuştur.

                TAEK eski Başkanı ve aynı zamanda Akkuyu ihale şartnamesini hazırlayanlardan Prof. Dr. Nejat Aybers'in, 34 yıl önce yazdığı öngörüsüne göre; ' 2000 senesinde, dünyanın elektrik üretme kapasitesi 4 milyon Mwe olacak ve bunun da % 60 ını nükleer santraller teşkil edecektir '. Oysa bugün, dünya toplam elektrik üretiminin yalnızca %17'si nükleer santrallerden elde ediliyor. Dünya enerjisinin nükleer enerjiden karşılanacağı öngörüleriyle, nükleer santralleri ' zorunlu ve tek çözüm ' olarak sunan akademisyenlerin, teknokratların ne kadar yanıldıkları ortadadır.

                Nükleer sektörde yaşanan bu büyük yanılgının nedenlerine gelince, ekonomik olarak tam bir başarısızlık yaşanması; atıkların nasıl bertaraf edileceğinin hala çözümsüz olması ve birçok ülkenin başına çok büyük belalar açması; normal işletme anında bile çevreye sızan ve işletmede çalışanlara da zarar veren radyasyon yayılımı; sıkça yaşanan ve milyonlarca kişiyi etkileyen nükleer kazalar; nükleer silahlanmayı ve uluslararası tehditleri artırması; uranyum yakıtı işletmeciliğinin sorunları; nükleer enerjiye karşı gelişen yurttaşlık bilinci ve kararlılığı, yenilenebilir; alternatif, temiz enerji kaynaklarının gelişmesi, enerji verimliliği, enerjinin etkin kullanımı ve tasarrufu yaklaşımlarının yaygınlaşması gibi birçok konuyu sayabiliriz.

                Nükleer santrallere sahip olan ve halen kullanan ülkeler, yukarıdaki nedenlerden dolayı artık nükleer enerjiden vazgeçmiş; bazıları da henüz ekonomik ömrü tamamlanmayan santrallerini kapatma yoluna gitmişlerdir. Ve hızla yenilenebilir, alternatif enerji kaynaklarına, enerji verimliliğine, enerjinin etkin ve doğru kullanımına, tasarrufuna, az enerji kullanan yeni üretim teknolojilerine yönelmişlerdir.

                Nükleer santralleri ülkemizde gündeme getiren nükleerci politikacılara, bürokratlara, teknokratlara, firmalara ve onları destekleyen akademisyenlere, şu soruların sorulması gerekmektedir: Nükleer santraller iddia edildiği kadar çevreci, temiz, risksiz, ucuz, sorunsuz, tehlikesiz ise; bize bunları satmaya çalışan ABD'de 1978 yılından , Almanya'da 1982 yılından, Kanada'da 1978 yılından itibaren yeni bir nükleer santral siparişi niye yok Ülkemizdeki nükleercilerin göz bebeği olan Fransa ise, 1997 yılından itibaren 2010 yılına kadar nükleer programını askıya aldı. Geçtiğimiz Eylül ayında, Yeşillerin Çevre Bakanı Dominique Voynet tarafından, Fransa tarihinde ilk kez bir nükleer santralin, Carnet Nükleer Santrali'nin yapımı durduruldu.

                Mart 1997 Monju'dan sonra, Eylül 1999'da Tokaimura'da yaşanan Japonya'nın en büyük nükleer kazası nedeniyle, Japonya halkı da nükleer santrallere karşı çıkmaya başladı. Japonya'da daha önceleri de,1996 yılında Maki kasabasına yapılmak istenen nükleer santral için, halk; referandumda ' hayır ' demişti. Kanada'da, 13 Ağustos 1997 tarihinde 21 adet CANDU nükleer santralinden 7'si, ABD'li ve Kanada'lı uzmanlarca yapılan denetimlerde (bu raporun çevirisi TEAŞ Nükleer Santraller Dairesi'nde mevcuttur) yetersiz, tehlikeli ve yönetim hatası bulunduğu için kapatıldı . Eğer kendi nükleer teknolojisini geliştiren bir ülke bile, ülkesinde artık nükleer santral yapamıyor ve var olanları sağlıklı olarak işletemiyorsa, nasıl olur da bizim gibi bir ülkeye nükleer santral satıp, garanti verebiliyor?

                Avusturya'da yapımı 1978 yılında biten Zwentendorf Nükleer Santralı, referandum sonucu hiç çalıştırılmadan kapatıldı.

                Filipinler'de Marcos zamanında bitirilen Bataan Nükleer Santral'i, yapılan binlerce mühendislik hatası ve güvenlik nedeniyle işletmeye alınmadı.

                Brezilya ise, yapımı bitmekte olan ikinci santralinden ve 1.1 milyar dolar harcadığı üçüncü nükleer santralinden vazgeçti.

                İsveç, 1980 yılında yapılan referandum sonucunda 2010 yılında, elektriğinin %46'sını elde ettiği tüm nükleer santrallerini kapatma kararı aldı ve geçen yıl kasım ayında Barseback-1 santralini sökmeye başladı.

                İtalya, 1987'de yapılan referandum sonucu, nükleer enerjiden vazgeçti ve nükleer santrallerini kapattı.

                Belçika, AB'nin yoğun baskısı sonucu santrallerden birisini kapatacağını açıkladı. Rusya, etkileri hala devam eden Çernobil faciasından sonra, daha önce planladığı onlarca santral projesini iptal etti.

                Çin, daha önce sipariş verdiği tüm nükleer santrallerini, askıya aldı. Endonezya, Tayland ve Vietnam gibi Asya Kaplanları!, nükleer planlarını terk ettiler.

                Vazgeçen diğer ülkeler ise şunlar; Avusturalya, Küba, Portekiz, İrlanda, Lüksemburg, Danimarka, Yunanistan, İspanya, Finlandiya, İsviçre, Hollanda, İngiltere, Danimarka, İskoçya, Yeni Zelanda

                ' Nükleer Enerji Verileri ' kaynağına göre, mevcut ve bir türlü bitirilemeyen nükleer santraller dışında, planlanan 31 adet nükleer santralden 20'si Japonya, 8'i G.Kore, 1'i, Macaristan ve 2'si Türkiye olarak gözüküyor . Japonya, meydana gelen kazalardan sonra, yapımı süren 2 adet dışında, 20 adet nükleer santral planından vazgeçmek zorunda kaldı. Aynı şekilde, Ekim 1999'da G.Kore' nin Wolsung Nükleer Santrali'nde de, Japonya'dakine benzer bir kaza yaşanınca, G.Kore de bekleme sürecine girdi.

                Şimdi nükleer lobilerin gözü, kulağı ve eli yalnızca Türkiye'ye odaklanmış durumda. Hemen hemen her konuda; demokrasi, insan hakları, eskimiş, zararlı, kirli teknolojiler, atıklar vb. konularında çifte standart uygulayan batılı ülkeler, artık kendi halkına reva gör/e/medikleri nükleer santralleri de, batmakta olan nükleer sektörlerini kurtarmak için, bizim gibi ülkeleri pazarlıyorlar. Türkiye'ye CANDU reaktörlerini satmaya çalışan AECL'in Başkanı Reid Morden şöyle söylüyor; ' Bizim endüstrinin yaşamsal desteği, ülke dışındaki pazarda başarılı olmamıza bağlıdır ' .

                Nükleer lobilerin iddia ettiği gibi, bu ülkeler artık enerjiye ihtiyaçları olmadığı, enerji taleplerinin artmadığı için değil, aksine yenilenebilir kaynaklara ve enerji verimliliğine, tasarrufuna yöneldikleri için, nükleer enerjiden vazgeçiyorlar. Örneğin son 10 yılda, nükleer santral yerine, ABD'de 2650 Mw, Almanya'da da 4000 Mw rüzgar enerjisi kuruldu

                kaynak

                Arif Künar Elektrik Mühendisleri Odası Nükleer Enerji Komisyonu Üyesi
                Son düzenleme pehh; 13-05-2006, 00:47.

                Yorum

                • ecelik
                  Senior Member
                  • 29-06-2004
                  • 3902

                  #23
                  Konu: NÜKLEER FELAKETİN GİRMEDİÐİ BİR TÜRKİYE KALMIŞTI

                  tehlikesini bende kabul ediyorum.ama sizde yararlarını lütfen kabul edin ve buna karşı oalanların amaçlarının ne olduğunu anlamaya çalışın.yıllardır bu ülkeye yapılmak istenen her hizmet iyi ya da kötü olsun engellenmesini hazmedemiyorum.

                  Yorum

                  • pehh
                    Member
                    • 12-12-2004
                    • 711

                    #24
                    Konu: NÜKLEER FELAKETİN GİRMEDİÐİ BİR TÜRKİYE KALMIŞTI

                    Ecelik73 dostum neden istemeyeyim, ama korkuyorum, bu iş çok ama çok ama çok riskli.

                    Herşey güzel ama en ufak bir kaza ile neler olabileceği yukarıda yazılı, yoksa ki kim bu ülkeye bir çivi çakarsa bende arkasındayım.

                    Vallahi sırf bu sinop'a santral kurulacak diye tam 10 gece internette nedir bu nükleer gerçeği diye araştırdım, üniversiteden tanıdığım hocalardan uzun uzun bilgi aldım.

                    Ve vardığım nokta, beni dehşete düşürdü, tam bir iç dondurucu bir pislikmiş nükleer enerji.

                    Yorum

                    • pehh
                      Member
                      • 12-12-2004
                      • 711

                      #25
                      Konu: NÜKLEER FELAKETİN GİRMEDİÐİ BİR TÜRKİYE KALMIŞTI

                      Ben Ermenistan'daki o dandik ötesi reaktörlerlerden tırsarken, bir de bu sinop işi çıktı.


                      İşte, Iğdır'a 20 km uzaklıktaki Ermenistan, Metsamor nükleer santrali, ahı gitmiş vahı kalmış... hemde deprem bölgesi üzerinde....



                      Son düzenleme pehh; 13-05-2006, 00:45.

                      Yorum

                      • ecelik
                        Senior Member
                        • 29-06-2004
                        • 3902

                        #26
                        Konu: NÜKLEER FELAKETİN GİRMEDİÐİ BİR TÜRKİYE KALMIŞTI

                        Eh bak görüyormusunuz enkaz olmuş bir santral 20 km gibi çok yakınımızda bunun Allah korusun bir patlamaya maruz kaldığını düşünün o zaman tüm Türkiye'yi etkilemeyecekmi bu

                        Yorum

                        • ecelik
                          Senior Member
                          • 29-06-2004
                          • 3902

                          #27
                          Konu: NÜKLEER FELAKETİN GİRMEDİÐİ BİR TÜRKİYE KALMIŞTI

                          Buyrun focus dergisinden çernobil gerçeği bakın kazaya ne sebep olmuş:

                          Bundan 15 yıl önce, 25 Nisan 1986'da öğle yemeğinden çıkan bir mühendis, belki yemeğin de verdiği rehavetle, bir elektrik denemesi için, RBMK tipi reaktörün "acil soğutucu sistemlerini" kesiyordu. Teknisyenler, akşam üstüne doğru, reaktörün gücünü minimuma indirmişlerdi.

                          Amaçları, kendi gücüyle dönen tribünlerin elektrik debisini kontrol etmekti. Ancak, bu durumda, RBMK tipi grafitgaz reaktörlerinin müthiş bir istikrarsızlık kazanacağından haberleri yoktu.

                          Gece yarısı saat 1'i, 23 dakika 58 saniye geçe,
                          ardı ardına gelen iki müthiş patlama yaşandı. Santralın 1,016 bin ton ağırlığındaki damı, bir fişek gibi gökyüzüne fırlamış; ardından da, tüm gücüyle santralın üstüne düşmüştü.

                          İlk patlama sırasında 31 kişi hayatını kaybetmiş ve radyoaktif bulut, ağır ağır bölgenin üzerine yayılmıştı. Açığa çıkan radyasyon korkunçtu: Dünya Sağlık Örgütü'nün açıklamalarına göre Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan atom bombalarının toplamından 200 kat fazlaydı.

                          Sovyet yetkilileri, ilk başlarda felaket haberini gizlemeye çalıştılar. Kahraman itfaiye erleri, yapı içinde başlayan 30 ayrı yangınla mücadele ederken, rüzgâr radyoaktif bulutları İsveç'e kadar taşıdı. Yapılan açıklamalara göre, Stockholm'deki radyoaktif kirlilik düzeyi 15 kat artmıştı.

                          Ukrayna'da da resmi yetkililer suskundu. Kiev sakinleri, Pripyat'a otobüs seferlerinin kaldırılmasının şaşkınlığı içindeydiler; çünkü yetkililer bu bölgeyi boşaltmışlardı. 3 Mayıs sabahı Kiev'deki bir yerel gazetede, nükleer santralde yangın çıktığı haberi yer aldı. Şüpheli insanların zihinlerindeki soru işaretleri de ay-dınlanmaya başlamıştı, mutlaka bir felaket yaşanmış olmalıydı...

                          Kaza sırasında 13 yaşında olan Kiev'li gazeteci Anastasia Zanuda, "Sovyet yetkililer paniği önlemeye kararlıydı. Kent çıkışında ve her köşe başında, insanların kenti terk etmesini engellemek için polisler duruyordu. Uçakta yer bulmaksa imkânsızdı. Çünkü, hepsi parti yetkililerinin çocukları için ayrılmıştı" diyor.

                          Kazadan 36 saat sonra, insanlar Çernobil'den uzaklaştırılmaya başladı. Bir ay içinde 30 km'lik çember içinde yaşayan 116.000 kişi boşaltıldı ve bunlara yeni evler verildi. Ancak, birçoğu radyasyona maruz kalmıştı bile... Çoğu gönüllü 600.000 işçi, onarım ve temizleme çalışmalarına katıldı. Yapılan ölçümlerde maruz kaldıkları radyasyon, her biri için 165 "millisievert"ti... 10 millisievert insan için ölümcül dozu ifade ediyor.
                          Son düzenleme ecelik; 13-05-2006, 01:22.

                          Yorum

                          • MentaL
                            *Security
                            • 01-03-2004
                            • 8134

                            #28
                            Konu: NÜKLEER FELAKETİN GİRMEDİÐİ BİR TÜRKİYE KALMIŞTI

                            Yahu eçelik hocam bakınız arkadaşlar genelde diyor ki bizim nice doğal kaynaklarımız var iken neden nükleer güç ne zaman ki kaynaklar tükenecek o zaman geçelim sorun yok..
                            yukarıda ybalcik hocam gayet güzel anlatmış ülkenin durumunu..

                            Ayrıca focus dergisinin yazısı doğrudur olaya sebeb olan 3 mühendis arkadaş kafalarına göre füzyon sağlayan havuzların soğutma sistemlerini kapatıyorlar hangi akla hizmet ya... deney yapmak senin neyine...
                            3 salak = 300 bin ölü/yaralı/sakat buyrun size hak,adalet////
                            Son düzenleme MentaL; 13-05-2006, 09:13.

                            Yorum

                            • ybæl©ik
                              ADMINISTRATOR
                              • 25-01-2003
                              • 30775

                              #29
                              Konu: NÜKLEER FELAKETİN GİRMEDİÐİ BİR TÜRKİYE KALMIŞTI

                              herşey iddia edilebilir ancak karşı düşünce ve tezler de her zaman değerlendirilmelidir. sadece sizin birşeyler ifade etmeniz anlam taşımayacaktır.

                              herşey ortadadır ... buyurun isteyen istediğin yapsın, her zamanki gibi bireysel ve belirli çıkarlar için ...

                              sonra görebilirsek görürüz sonuçlarını ...

                              Yorum

                              • pehh
                                Member
                                • 12-12-2004
                                • 711

                                #30
                                Konu: NÜKLEER FELAKETİN GİRMEDİÐİ BİR TÜRKİYE KALMIŞTI

                                Maalesef gerçek olanda bu değil mi ?

                                Yorum

                                İşlem Yapılıyor
                                X