çocuklarda alerji

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • SADECE
    Junior Member
    • 12-05-2004
    • 121

    çocuklarda alerji

    Çocuk ve Alerji


    Allerji nedir?

    Alerji vucudumuzun bağışıklık sisteminin çevremizde bulunan ve zararlı olmayan bazı maddelere karşı, (ki bunlara alerjen denir) aşırı şeklide ve anormal bir reaksiyon vermesidir.


    Bağışıklık sistemimiz çevremizde bulunan ve vücudumuza burun, nefes yolları, barsaklar ve deriden giren yabancı ve zararlı maddelere karşı yaşamı devam ettirmek için engelleyici reaksiyonlar verir. Bu reaksiyonla bağışıklık sistemi hücreleri zararlı maddeleri ortadan kaldırır yada girmelerini engeller. Alerjide ise bağışıklık sistemi bundan bir miktar farklı bir yolla ve vücut için zararlı olmayan maddelere karşı ancak vücut için zararlı olan aşırı bir reaksiyon verir. Bu reaksiyon alerjinin görüldüğü organda kronik bir yangı şeklinde devam eder ve bazen geriye dönüşümsüz değişikliklere yol açabilir.



    Her ne kadar alerji denilince akla deride kaşıntı, burun akıntısı ve hapşırma gelse de alerjenin etkilediği organa göre bir çok farklı alerjik hastalık vardır. Bunların başında alerjik bronş astımı, alerjik burun ve göz nezlesi (saman nezlesi, bahar nezlesi ve tıbbi adıyla alerjik rinokonjoktivit), besin alerjisi, ilaç alerjisi, deri alerjisi (bebeklik egzeması, egzema ve tıbbi adıyla atopik dermatit), hayvan alerjisi,böcek alerjisi ve çalışılan ortamdaki maddelere karşı olan mesleki alerjiler gelmektedir. Buna neden olan çevrede bulunan alerjen genelde ev içi alerjenler ve ev dışı alerjen olarak ikiye ayrılır. Bu ayırımın nedeni alerjen tipine göre alerjik hastalığın tipinin ve bulgularının değişmesidir. Örneğin en sık ev içi alerjen olan ev tozunda bulunan ve akar denilen böcekçiklerdir. Akarlar tüm yıl, dört mevsim boyunca alerjiye neden olurlar. Buna karşın ev dışı alerjenlere en iyi örnek ot, ağaç ve çiçeklerin polenleri olup daha çok bahar mevsimlerinde alerjiye neden olur. Tabi ki besin, ilaç ve böcek gibi bu sınıflamaya tam girmeyen alerjenlerle de karşılaşma değişik zamanlarda ve ortamlarda olabilir.

    Çocuklar Neden Alerjik Hastalığa Sahip olur ?

    Alerjik hastalığın çıkmasının temel nedeni alerjene karşı verilen reaksiyonda anne babadan gelen kalıtsal bir alerjik yatkınlığın olmasıdır. Bu yatkınlığın olması nedeniyle bebeklik döneminde itibaren çevredeki alerjenlere karşı vücut duyarlı ve reaktif hale gelmekte ve daha sonra yineleyen karşılaşmalar nedeniyle alerjik hastalık gelişimini tamamlamaktadır. Ayrıca tabiki hastalığın gelişmesi ve doğasını tamamlaması için çevrede yeterli alerjen konsantrasyonu bulunmalıdır. Bu nedenle alerjik hastalıklara genetik yatkınlık ve çevresel etkenlerin bir arada bulunması ile gelişen kronik hastalıklardır. Bu nedenle insandan insana bulaşmazlar ve taşınmazlar. Ailesel yatkınlık için en önemli gösterge alerjik hastalığa sahip olan anne babanın çocuklarında alerjik hastalığın normal toplumdaki çocuklara göre daha yüksek sıklıkta görülmesidir. Örneğin genel olarak bir toplumdaki alerjik hastalık sıklığı ve riski toplam olarak (alerjik astım, saman nezlesi….) ortalama % 20 olarak gözlenirken, alerjik hastalığa sahip olan çocuğun riski % 45’ e, eğer hem anne hem de baba alerjik hastalığa sahip iken bu risk % 70’ e çıkmaktadır. Ayrıca bilinmesi gerekir ki bir kişi ev tozu akarına karşı alerjik iken diğer bir kişinin niçin sadece polene karşı alerjik olduğunun nedeni de genetik yatkınlıktır.

    Alerjik Hastalık Çocukda Ne zaman Başlar ?

    Genetik yatkınlık ve çevredeki alerjenin bir araya gelmesi ile önce vücutta bebeklik döneminden itibaren bir duyarlılaşma oluşur. Bu duyarlılık sonucu bağışıklık sistemi normalde bu maddeye karşı salgılamaması gereken IgE adında bir antikor salgılar. Bu antikor kan dolaşımı ile vücudun her tarafına dağılarak bağışıklık sistemi hücrelerine yapışır. Eğer alerjen vücuda bir daha ulaşırsa hemen onu tanır ve çok şiddetli bir reaksiyon verir. Bu reaksiyon esnasında bağışıklık sisteminden salgılanan binlerce madde alerjenin etki yarattığı organda anormal şiddette bir alerjik yangı oluşturur ve hastalığın bulgularının çıkmasına neden olur. Bu eğer alerjik yangı burunda ise hapşırma, burun akıntısı, burun kaşıntısı, gözlerde yanma sulanma ile karakterli olan saman nezlesine, akciğerde bronşlarda ise hırıltılı nefes alıp verme, nefes darlığı ve koyu balgam çıkarma ile ortaya çıkan alerjik bronş astımına, deride ise kaşıntı, kızarıklık ve kuruluğa neden olan alerjik egzemaya, barsakda ise karın ağrısı, ishal, kusma ve barsaklar dışında bir çok bulguya neden olan besin alerjisine vs neden olur . Alerjiye neden olan bağışıklık sistemimizin çevremizdeki alerjenlere olan anormal ve şiddetli reaksiyonu olduğu ve bağışıklık sistemi hücreleri vücudumuzda kan dolaşımı olan her yerde olduğu için alerji bulguları yalnızca o organda değil bir çok ayrı organda görülebilir. Örneğin sadece migren tipi baş ağrıları, göğüs ağrıları, hareketesiz yaşama isteği, inatçı öksürük, sık sık ve uzun süreli nezle olma, çocuklarda büyüme de gerilik gibi bulgular da alerji nedenli olabilir
  • SADECE
    Junior Member
    • 12-05-2004
    • 121

    #2
    Konu: çocuklarda alerji

    Çocuk ve Alerjik Rinit


    (= Bahar Nezlesi, Saman Nezlesi, Alerjik Nezle……)
    Bahar aylarının başlaması ile nezlesi veya grip hali geçmeyen çocuklar anne ve babalarını oldukça endişenlendirir. Hatta bazısı bu üst solunum yolu enfeksiyonu bulguları yanında baş ağrısı, iltihaplı burun akıntıları ve geceleri olan öksürükleri ile sinüzit teşhisi alır ve antibiyotik vs tedaviler alırlar. Bunları tekrarlayan nezle yakınmaları ve teşhisleri izler. Verilen ilaçlarda antialerjikler olduğu için fayda görürler. Ancak bu yakınmaları tekrarlar durur. Ancak anne baba çocuklarının öksürükleri başta olmak üzere yakınmalarından oldukça üzgün ve bir şey yapamamaktan dolayı da suçluluk duygusu içindedir.

    Hatta bu arada çocuğun alerjik şikayetleri nedeniyle derslerinde yaşadığı verimsizlik ve başarısızlık gözden bile kaçabilir. Aslında tüm bu yakınların nedeni tıbbi tanımda “alerjik rinit” dediğimiz ve halk arasında saman nezlesi, bahar nezlesi, alerjik nezle vs olan üst solunum yolu alerjisidir. Ancak bu yakınmalara neden olan başka etkenler de tabi ki vardır. Ancak ekseriyet ve ön planda alerjidir. Yalnız unutmamak gerekir ki anne babaların gördükleri ve yaşadıkları yakınmalar yanında gerçekte alerjik rinit hastalığı sadece hapşırma, burun akınıtsı ve gözlerde yanma gibi şikayet ve bulgularla sınırlı değildir. Bu çocukların % 70-80 oranında beraberinde göz alerjisi de vardır. Bu nedenle bu çocuklarda “alerjik göz nezlesi” de vardır ve bazen çok ciddi sorunlara neden olabilir. Biz çocuk alerji uzmanı olan doktorlar bu hastalığa alerjik burun ve göz nezlesi anlamına gelen “alerjik rino-konjoktivit” deriz. Ancak bunda da daha önemlisi alerjik riniti olan bu çocuklarda alerjik astım gelişme riskinin normale 4-8 kat artmış olmasıdır. Yani alerjik riniti olan çocuklara aynı zamanda da alerjik astım adaydırlar ve bu açıdan incelenmeli ve izlenmelidirler. Bu konuya biraz ileride daha detaylı olarak değinilecektir.


    Alerjik rinit nedir ?

    Alerjik rinit, ortamda (çevrede) bulunan bir alerjenin nefes alma sırasında buruna alınıp, burnun iç yüzüne yapışması sonucunda bu alerjene karşı hassasiyeti (duyarlılığı) olan çocuğun burnunda mikrobik olmayan bir iltihap sonucu ortaya çıkan şikayetler ve bulgulardır. Yani bir tür mikrobik olmayan kronik (= müzmin) nezle halidir. Bu nedenle ana bulgular burunda kaşıntı, sulanma, hapşırma, aksırma, damakta kaşınma, öksürük ve boğaz ağrısı, boğazı temizleme isteğidir. En sık buruna yapışabilen alerjenler bahar aylarında ortaya çıkan polenlerdir. Bu nedenle alerjik rinit en sık bahar aylarında görülür.

    Alerjik Rinit Niçin Bahar Aylarında Görülür ?

    Aslında alerjik hastalıklar her mevsimde görülebilir. Örneğin alerjik astımın en sık nedeni evde halı, klim ve benzeri tüylü eşyalarda üreyen akarların (mite) çıkartılarıdır ve bunlar ev tozuna karışarak solunan havaya katılıp nefes alınca bronşlara gider. Akar alerjisi en sık kış ayında görülür ve alerjik astım nedenidir. Bu konuda bu web sitesinin “Alerjen nedir ?” bölümünde gerekli bilgiler verilmiştir. Ancak alerjik rinit nedeni olan alerjenler en sık oranda polenlerdir. Bunun iki nedeni vardır. Birincisi polenler bahar aylarında ot, çicek ve ağaçların çiçeklerinin açması ile atmosfere yayılırlar. Yani hastalar bu mevsimde alerjik oldukları madde ile karşılaşırlar. İkincisi ise neden polenlerin sıklıkla burun ve göz bulgularına neden olduğudur. Bunun da nedeni polenler büyük çapa sahip yapıda olmalarıdır. Burnumuzun en önemli görevi havayı süzmek, ısıtmak ve nemlendirmektir. Bu nedenle polenler burundan geçerken süzülürler ve böylelikle burun duvarlarına yapışırlar. Bu yapışma sonucu orada bir alerjik iltihap gelişir ve bu mikrobik olmayan iltihap hastalık bulgularına neden olur.

    Polen nedir ?

    Polenler ot, ağaç ve çiçeklerin üremelerinde görevli olan çapları ortalama 5-40 mikron arasında değişen erkek gametlerdir. Bilindiği gibi bu erkek gametlerin bitkilerin dişi organına ulaşması gerekir. Bu ya rüzgarla hava yoluyla olur yada böcek ve sinekler aracılığı ile olur. Bu nedenle polenlere ait klinik bulgular bu bitkilerin çiçeklerini açtığı üreme mevsimi olan bahar aylarında olur. Rüzgarla etrafa yayılan polenler alerjiden sorumludur ve daha hafif olanlardır. Bunlar sadece bitkinin bulunduğu yerde değil kilometrelerce uzağa bile rüzgarla polen gönderebilir. Böceklerler aktarılan polenler ise daha ağırdır ve havada asılı bulunmadıkları için pek alerjiye neden olmazlar. Örneğin çayır, çimen ve ağaç polenleri rüzgarla taşınan ve havada dolanan polenler olduğu için alerjik nezleye (saman nezlesi) neden oldukları halde, ev içi ve dışında bulunan süs bitki ve çiçeklerinin poleni daha ağır bir yapıya sahip olu böceklerle taşınırlar ve alerjiye pek neden olmazlar. Ot, ağaç ve diğer polene sahip olan bitkilerin dağılımı ve çiçek açma zamanları yetiştikleri toprak ve mevsimsel özelliklere göre değişir. Her yerde aynı bitki yetişmez. Bu nedenle alerjik olan polen tipi o yöredeki bitki örtüsü (flora) ile ilgilidir. Örneğin sıklıkla Amerika’da olan amerikan nezle otu bizim ülkemizde alerjik etken olarak rastlanmaz. Ancak özellikle Akdeniz bölgesinde sık bulunan zeytin sık bir saman nezlesi etkeni iken bu Afrika ve benzeri ülkelerde bir alerji etkeni olarak saptanamaz. Ayrıca bahar mevsiminin başlangıç zamanı, havanın yağmurlu olması vb nedenler de havada bulunacak olan polenin çıkma zamanı ve yoğunluğunu etkileyecektir. Bu da klinik bulguların çıkma zamanı ve şiddetinin değişmesine neden olacaktır. Polenler büyük partikül yapısına sahip oldukları için sıklıkla nefes alırken burunda tutuldujları için alerjik saman nezlesine neden olurlar. Partikül çapı daha küçük olanlar yada ağızdan soluma ile bronşlara ulaşanlar ise daha az oranda alerjik astıma yol açarlar.

    Polene benzer alerjik rinit yapan başka alerjen var mıdır ?

    Küf mantarları da polene benzer bahar aylarında alerjik rinit hatta astıma neden olurlar. Bunlar ev içi ve ev dışı allerjen olma özelliğine sahiptirler. Bunlar sıklıkla ev içinde organik eşyaların, yemeklerin, ev dışında ise bitki ve hayvanların üzerinde yaşayan mikroplardır. Yenilen mantarlarla herhangi bir ilgileri yoktur. Küf mantarları nemli, organik besin artığı bulunan ortamlarda ürerler. Buradan da havaya bol m,ktarda üremelerini devam ettiren mantar sporlarını bırakırlar. Bunlar polenlerden çok daha küçük 3-5 mikron çapındaki hücrelerdir. Havaya kolayca karışır ve taşınırlar. Üredikleri yerde sarı, yeşil vs renk oluştururlar. Üremeleri ve etrafa spor bırakmaları yıl boyu olabilse de en sık havaların ısındığı ve orta şiddette rüzgarın olduğu bahar ve yaz aylarında üremeleri en üst düzeyde olur. Kışın düşük dereceli ısıda ve hele karlı ortamda üreyemez ve alerjiye neden olan sporlarını bırakamazlar. Yani üremelri ve etrafa spor yayabilmeleri hava sıcaklığı, nemi ve diğer iklim koşulları ile ilgilidir. Bu nedenle polen alerjisi ile karışabilen alerjik bulgulara neden olabilirler. Çok küçük yapıya sahip oldukları için hem alerjik nezle hem de alerjik astıma neden olurlar.

    Çocuklarda allerjik rinit şikayet ve bulguları nelerdir?
    Alerjik rinit hapşırma/aksırma, burun tıkanıklığı, burunda su gibi akıntı, burunda ve yumuşak damakta kaşıntı şikayetlerine yola açar. Bu bulgular sıklıkla yukarıda bahsedilen nedenlerle bahar aylarında olur. Bu nedenle “bahar alerjisi, bahar nezlesi, saman nezlesi ..” gibi isimler de halk arasında verilmiştir. Ayrıca yine yukarıda bahsedildiği gibi gözlerde yanma, sulanma, kızarma ve kaşıntı belirgindir. Hem göz hem de burun yakınmasının olması tam bir “nezle” tablosuna yol açar Bazen bu bulgular sıradan nezle, grip gibi algılanabilir. Hatta çoğu nezle ilacının içerisinde antialerjik madde olduğu için, bu ilaçların kullanımı ile yakınmalar geçer ve yanlış algılamanın devam etmesine yol açar. Bu ise doktora başvuru ve alerji tedavisinin gecikmesine neden olur. Ancak bu sıradan nezle gibi ortalam bir haftada geçen bir tablo değildir. Hastalar ellerinde sürekli yanlarında burnu silmek için mendil taşımak zorunda kalır. Burun tıkanıklıklarının devam etmesi nedeniyle gece uyku düzeni bozulur. Gündüz olan sık hapşırma, burun kaşıntısı ve gözlerde yanma, sulanma ciddi konsantrasyon bozukluklarına yol açar. Çocuk ise okul başarısı, erişkinise iş başarısı düşer. Sürekli burun kaşıma nedeniyle “alerji selamı” denen burnu önden arkaya ovalam hareketi çok tipik olarak görülür. Bu hareket uzun süre yapılması sonucu burun kemerinde yatay bir çizgi olur. Ayrıca burun tıkanıklığı nedeniyle göz alt kapaklarında sürekli bir morluk vardır. Burunda olan sürekli alerjik reaksiyon ve burun akıntısı özellikle geceleri olan geniz akıntısı ve gece öksürüklerine neden olur. Gündüz ise sürekli genizi temizleme sesi çıkarılır. Alerjik rinit ortalama % 20 oranında yıl boyu görülür. Bunun en sık etkeni ev tozu akarlarıdır. Ayrıca yıl boyu alerjik rinite havyan, mantar ve bizim ülkemizde çok sık görülmeyen hamam böceği allerjenleri de yol açabilir. Ancak ev tozu akarlarının neden olduğu yıl boyu süren alerjik rinitte burun tıkanıklığı daha ön planda olan yakınmadır. Ancak kronik burun iltihabı ve sinüzitte sıklıkla görülür. Sürekli hapşırma, aksırma, burun kaşıntısı ve göz yakınmaları da vardır. Ancak bu yakınmaların şiddeti polenlere bağlı bahar alerjisine göre daha azdır. Burun tıkanıklığının şiddeti ise daha fazladır.
    Her halükarda özellikle bahar aylarında sık nezle-grip hali olan, yineleyen sinüziti olan, gözlerinde yanma-sulanma-kızarma olan çocuklarda mutlaka alerjik rinit düşünülmeli ve gerekli araştırmalar yapılmalıdır.

    Alerjik rinit sadece burun yakınmalarına mı neden olur ?

    Alerjik rinit sadece burunda kaşınma, aksırma vb yakınmalarla giden basit bir hastalık değildir. Çünki burnumuz hava yollarımız ve bronşlarımızın başlangıcıdır ve tek bir hava yolumuz vardır. Tabiki burnumuzun mukozası dediğimiz iç yüzeyinin tüm özellikleri aynı yol üzerinde olan ve burundaki hava yolumuzun devamını oluşturan bronşlarımızda da aynıdır. Yani nefes aldığımız hava yolumuz burun ucundan bronşlarımızın sonuna kadar “tek bir hat” tır. Tek bir hatta bir bölge de olan olayın bu hattın devamlılığındakidiğer bir bölgeyi ilgilendirmemesi düşünülemez. Bu nedenle burunda olan alerjinin bronşları ilgilendirmemesi beklenemez. Bu nedenle alerjik rinitli hastalarda bronş alerjisi yani alerjik astım sıklığı ve riski çok daha yüksektir. Buna tıb dilinde komorbidite (birlikte olma özelliği) denmektedir. Bunu rakamlarla açıklamak gerekirse şöyle ifade edilebilir: Normal toplumda alerjik astım sıklığı ortalama % 5 kabul edilirse, alerjik rinitlilierdeki alerjik astım sıklığı (2-8 kat yüksek) ortalama % 25 dir. Ayrıca alerjik astımlı hastaların daha önceki yaşlarında % 70 oranında alerjik rinit geçirme yada halen yaşama öyküsü vardır. Bu nedenle özellikle çocuklar ve genç erişkinler başat olmak üzere alerjik rinitli hastalar alerjik astım açısından da değerlendirilmelidir. Ayrıca alerjik rinit kronik (müzmin, süregen) sinüzitin en sık saptanan nedenidir. Özellikle kronik mikrobik olmayan orta kulak iltihabının da en sık nedenlerinden birisi alerjik rinittir. Alerjik neden olduğu başka rahatsızlıklar da vardır. Bunların başlıcaları başağrısı, burun kanaması, uyku bozuklukları, konsantrasyon bozuklukları, performans düşüklüğü, yaşam kalitesinde bozulma vb dir. Bu ise çocuğun ders başarısında düşme, huysuzluk, ruhsal bozuklukların çıkmasına neden olacaktır.

    Alerjik rinit teşhisi ve sorumlu alerjen teşhisi nasıl konur ?
    Allerjk rinit teşhisi koymak oldukça kolaydır. Yukarıda bahsedilen oldukça tipik bulgulardan sonra alerjik bir zemin var mı araştırmak için kan testleri yapılabilir. Burundan alınan bir sürüntü ile allerji hücrelerinin varlığı araştırılır. Ancak asıl allerji tanısını ve allerjenin tipini belirlemek için allerji deri testi yapılır. Bu kesin sonucu verir. Tabiki bu arada alerjik rinitteki gibi burun tıkanıklığı, akıntı ve hapşırma gibi bulgulara yol açan diğer hastalıklar ekarte edilmelidir. Bu işlemler bir çocuk alerji uzmanı tarafından kısa sürede ve kolayca yapılabilir.


    Allerjik rinit tedavisi nasil yapılır?

    Alerjik rinit tedavisinde temel yöntem tüm alerjik hastalıklarda olduğu gibi alerjenden korunmaktır. Polen alerjisinde bu pek olay değildir ve tam olarak gerçekleştirilemez. Polenden korunmak için alınacak önlemler; ot ve ağacınyoğun olduğu piknik ve açıka alanlarda mümkün olduğu kadar az bulunmak, mümkünse yüksek yerlerde yaşamak, saat 8 ila 14 arasında dış ortamda bulunmamaya çalışmak, polen mevsiminde mümkünse kapı ve pencereleri kapalı tutmak, klima ile bulunan mekan ve ulaşım araçlarını havalandırmaktır. Ancak bu önlemler tam uygulansa bile etkinliği oldukça düşüktür. Ev tozu akarından korunmak için nemli ortamdan uzak durmak, en azından yatak odasında halı, klim ve benzeri toz tutucu eşyaları kaldırmak, ıslak zemin temizliği yapmak, temizlik yapılırken o ortamda bulunmamak, akar allerjeni geçirmeyen yatak, yorgan ve yastık kılıfı kullanmak başlıca önlemlerdir.
    Çevresel allerjenden korunma önlemleri tek başına yeterli değildir. Bu nedenle ilaç tedavisi mutlaka yapılmalıdır. Her hasta için ilaç tedavisi farklıdır ve alerjisinin ağırlığına göre bu değişmektedir. Bu tedavi programı profosyonellik gerektiren bir yönetimdir ve alerji uzmanları tarafından planlanmalıdır. Bu tedavide burundaki ve gözdeki kaşıntı, hapşırma ve akıntıyı giderecek anti-histaminik denilen antialerjik ilaçlar en sık kullanılan ilaçlardır. Bu ilaçlar ağızdan kullanılabileceği gibi, direk buruna ve göze sıkılan damlalar halinde de kullanılabilir. Ancak burun tıkanıklığını gidermek ve daha ciddi alerjik rinit bulgularına hakim olmak için buruna sıkılan kortizonlu spreyler doktor kontrolünde kullanılmalıdır. Bu ilaçlar hasta için uygun doz ve formulasyonda kullanıldığında yan etkileri olmayan oldukça güvenilir ilaçlardır. Ayrıca hastanın ön plandaki yakınmasına göre burundaki tıkanıklığı gideren, akıntıyı azaltan, gözdeki kızarıklığı azaltan vs ilaçlar da kulanılabilir. Ancak yakınmaların uzun sürdüğü, sık ve uzun süreli ilaç kullanmak gerektiği durumlarda hele alerjik rinitle birlikte alerjik astım bulguları da varsa allerji uzmanı kontrolünde alerji aşısı yapılması oldukça etkili bir tedavi yöntemidir.

    Alerji aşısı etkili midir, yan tekileri var mıdır ve kim uygulamalıdır ?
    Alerji aşının içeriği alerji uzmanı tarafından hastanın allerji test ve klinik bulgu sonuçlarına göre seçilmeli ve programlanmalıdır. Bu takdirde bu tedavi yöntemi oldukça etkilidir. Ancak her alerjen tipi için faydalı değildir. Özellikle alerjik rinite neden olan polen ise oldukça etkildir. Ama ev tozu akarı ve mantar alerjeninde ise daha az etkilidir. Ayrıca diğer önemli bir konu uygun alerjen seçimi ve ideal bir şema ile alerji aşısı uygulanması bu çocukları alerjik astım gelişiminden de koruyabilmektedir. Ancak uygun alerjen seçilmediği ve uygun dozlarda yapılmadığı durumlarda ise alerji aşısı çok ciddi yan etkilere neden olabilir. Bu aşının yapılması sırasında çocuğa uygun olmayan yüksek doz yada konsantrasyonda yapılırsa ölümcül anafaksi denilen acil reaksiyona neden olabilir. Ayrıca düşük dozda yapılırsa bu durumda alerjik duyarlılığı arttırabilir. Ancak bir çocuk alerji uzmanı kolayca doz ve konsantrasyonu ayarlayabilir. Bu nedenle çocuklarda alerji aşısI sadece ve sadece çocuk alerji uzmanı tarafından uygulanmalıdır.

    Yorum

    • SADECE
      Junior Member
      • 12-05-2004
      • 121

      #3
      Konu: çocuklarda alerji

      Alerjik Hastalık Gelişiminde Genetik Nedenler


      Tüm hastalıklarda olduğu gibi alerjik hastalıklar da uygun genetik yapıda yeterli çevresel faktörler oluşmuşsa ortaya çıkmaktadır. Eğer anne babadan alınan kromozomlarla elde edilen genetik yapımızda alerjik bir yatkınlık varsa ve çocuğun yaşadığı çevrede de yatkınlık olan allerjenden yeterli miktarda varsa alerjik hastalık ortaya çıkar. Örneğin doğan çocuğun vücudunda zeytin poleni alerjisi yatkınlık geni vardır. Ama yaşadığı çevrede zeytin ağacı yoksa alerjik hastalık oluşmaz.



      Ama bu aileden olan bir başka çocuk zeytin ağacı olan bir yerde doğar da büyürse o çocukta zeytin alerjisi gelişir. Çocuğun ve erişkinin genetik yatkınlık oluşturan genlerinin ürününü içeren vücudumuzla çevrenin etkileşimi hastalığın şiddetini ortaya koymaktadır. Buna şöyle bir örnek verilebilir. Bir çocukta ev tozu akarı alerjisine bağlı astım vardır. Çocuk eğer Orta veya Doğu Anadolu bölgelerinde yaşarsa çevrede akar az olacağı için alerjik astım bulguları y açok az görülür yada görülmez. Ama çocuk Ege yada Marmara bölgesine gelirse astım bulguları çıkabilir. Bir yönüyle alerjik hastalıkta bu şeklide “gen-çevre etkileşimi” olmaktadır. Ki bu yönüyle alerjik hastalıklar çevre ve genetik yapının ortaklaşa oluşturduğu “eko-genetik” bir fenomen olarak tanımlanabilir.
      Alerjik hastalıklarda genetik yatkınlık vardır. Bu genetik yatkınlık öncelikle aile ve ikiz çalışmaları ile ortaya konulmuştur. Daha sonra ileri genetik teknikler bu yatkınlığın nedenini çözmeye çalışmıştır. Bunun en basit örneği toplum taramalarında görülebilir. Genel olarak toplumda alerjik hastalık sıklığı ortalama % 20 kabul edilir. Annenin alerjik hastalığa sahip olduğu bireylerde çocuğun alerjik olma rsiki % 50 ye, babanın alerjik hastalığa sahip olduğu bireylerde % 40 a, ancak her iki ebeveynin alerjik hastalığa sahip olduğu durumda bu % 70 e çıkmaktadır. Genetik yapımızı oluşturan kromozomlarımızda yalnızca bir görev gören maddeyi yapan bölümüne “ gen” denir. Allerjik hastalıklar çok fazla genin bir arada bulunması nedeniyle oluştuğu için tek veya sadece birkaç gen etken olarak gösterilememiştir.

      Alerjik hastalıklardaki aile çalışmaları ve ailesel genetik yatkınlık ilk kez 1916 da Cook ve Vander isinli bilim adamları tarafından yapılmıştır. Bu araştırıcılar 500 ün üstünde ailede, alerjik aile içindeki olguların fazlalığı ve özelliklerini göz önüne alarak, alerjik duyarlılıkta alerjik yatkınlığın Mendelian kurallar dediğimiz klasik genetik geçişe göre geçtiğini savunmuştur. Ancak bu şekilde bir geçişin ancak % 30 allerjik hastada gösterilmesi, aile öyküsü net olmayan hastaların da olması ve belirgin bir genetik özelliğin çözülmemesi çoklu genetik geçiş özellikli (multigenetik) yatkınlığın ortaya atılmasına neden olmuştur. Bu teori alerjik hastalığın ortaya çıkmasındaki temel antikor olan IgE sentezinin alerjik bireylerde yüksek olduğunun gösterilmesinden sonra yeniden yapılandırılmıştır. Ancak IgE seviyesinin hastalığın şiddeti ile paralel olmadığı saptanmıştır. Çünkü alerjik hastalık tam ve tek olarak vücutta IgE yapılmasına bağlı değildir. Bütün bu aile çalışmaları alerjik yatkınlığın ve hastalığın klinik şiddetinin bir çok gen ile ilişkili olduğunu göstermektedir.

      Alerjik hastalıkla ilgili olarak ikizlerin incelenmesi genel alerjik hastalıklarda genetik yatkınlık olduğu tezini daha da güçlendirmektedir. Bunun en iyi örneği ikizlerden birisinde alerjik hastalık varsa diğerinde de sıklıkla olmasıdır, hatta bu sıklık tek yumurta ikizlerinde allerjik hastalık çift yumurta ikizlerine göre daha yüksek olmaktadır. Ancak yine de genetik yalnız başına alerjik hastalık etkili değildir. Çünkü ikizlerin ikisi de her zaman aynı alerjene allerjik olmamaktadır. Bu da çevresel etkenlerin (beslenme, hava kirliliği, atmosfer özellikleri…..) önemini göstermektedir.

      Ancak her halukarda alerjik hastalığın her tipinde aileden gelen genetik yatkınlık en önemli nedendir. Alerjik astım, alerjik saman nezlesi, alerjik egzemada da böyledir. Ancak astım da çevresel faktörler (hava kirliliği, sigara…) öne geçebilir. Ancak hepsinde neden olan ortak bir gen bulunamamıştır. Fakat bağışıklık hücreleri, bronş yapısı, sinir sistemi, hücre zarı vs gibi bir çok vucud yapısına giren bir çok maddeyi üreten bir çok gen suçlanmaktadır. Alerjik hastalıkların genetik temelleri çözüldükçe teşhisi ve tedavisi konusunda çok daha ileri uygulama ve kesin çözümler mümkün olacaktır.

      Yorum

      • SADECE
        Junior Member
        • 12-05-2004
        • 121

        #4
        Konu: çocuklarda alerji

        Çocuk Alerjik Hastalıklarının Tedavisinde Hekim-Aile İşbirliği
        ve Çocuğun Yaşamı


        Çocukluk çağında tüm alerjik hastalıkların başarı ile tedavi edilebilmesi için hekim çocuk ve aileyi bir bütün olarak görmelidir. Her ne kadar geleneksel sağlık problemlerin yönetiminde hekim hastayı bir kitle gibi görüp “sadece hasta olan organına bakıp oradaki sorunla ilgilense” ve hatta anne-babalar “çocuğunun sorunun her ne olursa olsun bir an önce gidermek” fikrine sahip olsa da bu yanlış bir yaklaşımdır.


        Çünki sorunu ile uğraşılan varlık “biyopsikososyal (=çocuk =biyolojik+ruhsal+sosyal bütün)” yapıda gelişen ve değişen bir bütündür. Sağlığı hem sorunu olan organı, hem o organın etkilediği tüm vücudu, hem hastalıktan etkilenen henüz olgunlaşmamış ruhu hem de organik hastalık ve ruhunun yaşadığı dengesizlik nedeniyle arkadaş, okul çevresi vs de oluşan sorunların tümüyle ilgilidir. Sağlığına tekrar kavuşması ve toplumun dinamiğine hazırlanması için tümünün global olarak düzeltilmesi gerekir.


        Bu global değerlendirmede hekim aile ile birlikte çocuğun tüm biyolojik, ruhsal ve sosyal yönlerini kapsayacak şeklide işbirliği oluşturmalı ve gerekli kararlar onun yerine verilmeldir. Maalesef böyle bir yaklaşımın olmayışı yüksek sıklıktaki çocukluk çağı alerjik hastalıklarının tedavisinde akla hayale gelmedik yanlışlıklar, eksiklikler ve bunlardan doğan çok yönlü zararlara yol açmaktadır.
        Çocukluk çağında sık görülen bir hastalık grubu olarak alerjik hastalıklar bir çok hekimin ilgisini çekmektedir. Hatta hayati tehlike oluşturmaması nedeniyle konu hakkında gerekli deneyime sahip olmayan meslektaşlarımızın da kazanç açısından iştahını kabartmaktadır. Bu alerjik hastalığın bulgusunun görüldüğü organa göre tıp disiplinlerinin ilgilenmesiyle olmaktadır. Örneğin bahar alerjisi olan bir çocuk burun şikayetleri nedeni ile KBB uzmanlarına, bebeklik egzeması olan çocuk cilt doktorlarına (dermatolog) ve hatta astımı olan çocuklar ise erişkin göğüs hekimlerine başvurmakta ve daha da vahimi bu meslektaşlarımız da bu çocukları izlemektedir. Ancak alerjik hastalık çocuğunun bağışıklık sistemi tarafından oluşturulan ve tüm vücüdu ilgilendiren bir hastalık olduğu için ve değişik zamanlarda değişik bulgualr çıkabileceği için bir süre sonra bu çocuk astım, kronik dermatit olarak gelmektedir. Bir başka konu ise bu tıp disiplinlerinin çocuk deneyimi olmadığı için alerjik bulguları taklid eden bir başka hastalık alerjik hastalık olarak yıllarca takip edilmektedir. VE çocuk yıllar sonra görünen yada görünmeyen ağır komplikasyonlarla gelmektedir. Aile ise sosyo-entellektüel düzeyine göre bu tabloyu şöyle tanımlamaktadır: “Ben çocuğumu her şikayetinde doktora götürdüm. Doktorların söylediği her şeyi yaptım. Suçlu kim ? Neden böyle oldu….”. Ancak bir başka yönden bakılacak olursa çocuk sağlığı deneyimi olmayan disiplinlerin izleminde erişkin hastalarla aynı ortamda bulunan bir çocuk “hastalıktan etkilenen bir ruhu unutulduğu” için bir çok psikolojik reflekse sahip olmaktadır.

        Bu nedenle çocukluk çağı alerjik hastalıklarının tedavisi çocuğun biyopsikososyal yapısı doğrultusunda, aile ile birlikte ve çocuk alerji uzmanı denetiminde olacak şeklide yeniden şekillendirilmedilidir.

        Konulan teşhis doğrultusunda hastalık ailenin anlayabileceği bir dille anlatılmalıdır. Bu anlatımda hastalığın kronik olduğu vurgulanmalı, ağırlığı, olası komplikasyonları ve izleminin ne şeklide yapılacağı hakkında bilgi verilmelidir. Tedavi içeriği hakkında bilgi ve en önemlisi ilacı kullanma yöntemi, cihazların (aero-spacer, nebulizer, ölçülü doz inhalerler…) kullanımı, bakımı vs konusunda eğitim verilmelidir.

        Çocuğun hastalığı ve onun tedavisi yanında yukarıda anlatıldığı gibi çocuk bir biyopsikososyal varlık olarak, aile ise bu biyopsikososyal varlığın kökeni olarak ele alınmalıdır. Bu nedenle ilaçlarını kullanımı, semptomlarının olmaması, bizden memnun olması yanında onların yaşam kalitelerinin ne düzeyde olduğu saptanmalı ve gerekirse iyileştirilmelidir. Çünki yaşam kalitesinde artış sağlamayan bir alerjik hastalık yönetimi çocuk için yalnızca organizmasına biyolojik olarak müdahele etmek ama ruhunu öldürmek olur. Aile için ise organı sağlam ama davranışsal açıdan hala hastalığı devam eden bir çocuğa sahip olma demektir.

        Çocuğun hastalığı, ilaçları, izlemi ve ilerisi konusunda zaman zaman aile eğitim toplantıları yapılmalıdır. Bu toplantılarda en az çocuk alerji uzmanı, hemşiresi, psikologu olmalıdır. Çocuk için de bu hastalık konusunda yalnız olmadığını göstermek, aynı hastalığı yaşayan arkadaşlarını bulabilmek vs için buluşma günleri, oyun ve oyuncak paylaşım günleri, tatil kampları düzenlenmelidir.

        Sonuç olarak alerjik hastalıklar çocukluk çağında sıktır. Yaşamlarını tehdit etmese de iyi tedavi edilmedikleri takdirde organik ve ruhsal komplikasyonlara yol açmaktadır. Bu nedenle hasta çocuklar ve aileler bir para kaynağı olarak görülmemelidir. Bu çocukların yönetimi hekim-aile çemberinde çocuğun en yüksek sağlık ve yaşam kalitesi şartlarına kavuşmasıne yönelik planlanmalıdır.

        Çünki onlar her şeyimiz ve geleceğimiz.

        Yorum

        İşlem Yapılıyor
        X