Damar Sertliği Yaşı 4'e İndi!

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • frantic
    Senior Member
    • 26-01-2004
    • 3696

    Damar Sertliği Yaşı 4'e İndi!

    Sağlıksız beslenme, fazla kilolar ve hatta obezite sadece yetişkinlerin başlarındaki dertler değil. 4 yaşındaki çocuklarda bile damar sertliğinin izlerine rastlanabiliyor!
    “Damar sertliğinin temelleri 4 yaşından itibaren atılıyor” diyor Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Neslihan Güngör. Sağlıksız beslenme fazla kilolara, fazla kilolar önlem alınmadığında obeziteye neden oluyor

    Bolluk, her zaman mutluluk getirmiyor. Hele ki modern şehir hayatında... Sağlıksız beslenme, fazla kilolar ve hatta obezite sadece yetişkinlerin başındaki dertler değil. “Günümüzde dört yaşındaki çocuklarda bile damar sertliğine rastlanabiliyor” diyor Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü Başkanı Neslihan Güngör... Aslında sağlıksız beslenme, fazla kilolara, fazla kilolar zamanında önlem alınmadığında obeziteye neden oluyor. Sorunlar katlanarak büyüyor. Fazla kilolarla birlikte seyreden bir hastalık da Tip 2 diyabet... Ve bunların hepsi bir araya geldi mi, daha çocuk yaşta damar hastalıklarına zemin hazırlıyor. Sonuçlar hiç de iç açıcı değil. Söz Neslihan Güngör’de; “Şikago Üniversite’nde 12-15 yaş grubunda yaptığımız araştırmalar, fazla kilolu ve Tip 2 diyabet hastası çocukların damar yapılarının 60 yaşındakilerle benzer olduğu ortaya çıktı” diyor.

    SÜTÜN YAÐLISI BİLE ZARARLI OLABİLİR!

    Yani böyle giderse ileride kalp-damar hastalıklarında büyük bir patlama yaşanması muhtemel. Tek çözüm var, çocukluktan önlem almak. Öyle ilkokul çağını falan beklemeden, üç-dört yaşından itibaren çocuğun kilosuna dikkat etmek, sağlıklı bir beslenme rejimi uygulamak. Peki bu fırsat kaçtıysa? Tabii ki çözüm var. “Bırakın çocuklarınız yaramaz olsun. Koridorda top oynasın, atlasın zıplasın” diyor Dr. Güngör. Sessiz sakin, bilgisayar başında oturan çocuklar, ileride daha büyük sorunlar yaşayabilir. Hayatının en hareketli çağında bilgisayar başında zaman geçirmek ve gereğinden fazla beslenmenin faturası ağır. Üstelik faturalar eskisi gibi yıllarca sonra gelmeyebiliyor. Çocuklukta biriken sorunların bedeli ilk gençlik çağlarında ödenebiliyor. Son yıllarda gazetelere yansıyan genç yaşta kalp krizi vakaları bunun en iyi örneği... Son söz yine Güngör’de “Çocuklarınız için en iyi içecek sudur. Limonatada bile şeker var, meşrubatlarda daha pek çok şey. Yağlı süt bile zararlı olabilir, eğer çocuğunuz fazla kiloluysa...” diyor. Sözün özü, çocuğunuzu şımartın, koşsun, oynasın, gerekirse biraz kırıp döksün. Ona “Hayır” sözünü abur cubura saklayın. Kurtaracağınız, onun hayatı olacak!

    Çocuğunuz kilolu olacağına, yaramaz olsun daha az üzülürsünüz!

    * Dünkü konuşmamızda özellikle obeziteye dikkat çekmiştiniz. Biz de yavaş yavaş Amerikalılar gibi mi oluyoruz nedir?
    Maalesef bizim Anadolu Sağlık Merkezi Endokrinoloji Kliniğimizde gördüğümüz çocukların yaklaşık yüzde 50-60’ı kilolu çocuklar. Her biri obez olmasa da obezite riski dediğimiz gruptaki çocuklar.

    * Tabii o kadar çok bilgisayar karşısındalar ki artık...
    Evet. Bilgisayarlı oyunlar kötü demiyorum. Bunların da çocuklara kattıkları şeyler var ama şöyle olabilir. Yarım saat bilgisayar başında kaldıktan sonra yarım saat aktif oyun oynaması istenebilir çocuktan. Evden çıkamayabilir çocuk, hava yağmurlu olabilir, ne yapabilir? Müzik eşliğinde yerinde sayarak koşabilir, dans edebilir, maksat o enerjiyi sarfetmek. Bir de anne babalara önerim, ‘Artık okul başladı. Bu sene de dersleri çok ağır olacak. Hiç spor yapamaz’ diye düşünmesinler. Çocuğun imkanlar dahilinde, uygun, emniyetli koşullarda, bir folklor, voleybol ya da bale, dans gibi aktivite içinde yer alıp, hareket etmelerini sağlasınlar. Diyelim ki hiçbiri olmuyor... Hiç olmazsa çocuk evde koridorda topu yerden yuvarlayıp peşinden koşsun. Yeter ki çocuklarınıza, ‘Dur, otur, yapma, koşma!’ demeyin. Sonra kilolu çocuklar oluyor bunlar. Kilolu olmakla da kalmıyor, pek çok hastalığa özellikle de Tip 2 Diyabete meyilli oluyorlar. Biliyorsunuz özellikle Amerika ve Japonya gibi ülkelerden gelen raporlarda 1980’lerin sonrasında çocuklarda Tip 2 diyabet rapor edilmeye başlandı.

    * Hocam aslında diyabetin belirtilerini, nedenlerini yarın konuşmak istiyorum. Ama bugün kısaca Tip 1 ve Tip 2 diyabeti anlatabilir misiniz?
    Önce Tip 1’i söyleyelim; vücutta insülin eksikliği ile ortaya çıkan diyabet. Gıdalarla kan şekerimiz yükseliyor. Yani enerji maddelerini alıyoruz ve kan şekerimiz yükseliyor. İnsülin de bu şekerin kullanılmasına, dolayısıyla kan şekerinin hücrenin içine girmesine yardımcı olan hormon. Çocuklarda bizim en sık gördüğümüz şeker hastalığı insülin eksikliğine bağlı ortaya çıkan bu tip şeker hastalığı. Fakat kilonun artmasıyla, çocuklarımızda özellikle ergen, yani 12-15 yaş grubunda Tip 2 diyabet ortaya çıkmaya başladı. Burada vücut hala insülin üretiyor. Ama vücudun ürettiği insüline bu hücrelerin dokularının cevaplılığı azalıyor. Yani bir anlamda bir direnç oluyor. O zaman vücut biraz daha fazla, biraz daha fazla insülin üreterek bu engeli aşmaya çalışıyor. Ama bir yerden sonra vücudun da belli bir kapasitesi var. Belli bir sınırın üzerinde de insülin üretemiyor. Böyle olduğu zaman da kan şekeri yükselmeye başlıyor.

    GÜNDE EN AZ YARIM SAAT HAREKET ETMELERİ ŞART

    * Şeker kanda dolaşırsa hücre içine girmezse nasıl bir etki yapıyor?
    Vücudumuz belli kan şekerleri düzeyinde çalışmaya programlanmış. Damarlarımız, organlarımız hep belli düzeylerde çalışmaya programlanmış. Bu da açlıkta 100 mg/dl’nin altı, toklukta da 140’ın altı diye söyleyebiliriz. Sürekli olarak yüksek seyrederse ne olur? Damarlarda, organlarda hasarlar olur. Daha sonra gözde körlüğe kadar giden ‘diyabetik retinopati’, böbreklerde ‘diyabetik nefropati’ diye tabir ettiğimiz durumlar olabiliyor. Burada hücre düzeyinde çok olumsuz toksik, yani yıpratıcı değişiklikler yapıyor diyebiliriz. Sonra burada çok önemli bir şey daha var. Kalp ve damar hastalıkları... Eski bilgilerimize bakıp çocuklarda böyle bir şey olmaz derdik ama özellikle Tip 2 diyabetli çocuklarda ‘şişmanlıkla’ ilgili çok önemli bilgiler geldi. Chicago Üniversitesi’ndeki öğretim görevliliğim sırasında benim liderlik ettiğim bir grupla 12-14 yaş grubundaki çocuklara baktık. Bir grup normal kilolu sağlıklı çocuklardı, ikinci grupta kilosu yüksek ama şeker hastalığı olmayan çocuklar vardı. Üçüncü grupta ise hem kilolu, yani obez, hem de Tip 2 diyabeti olanlar vardı. Biz bu çocukların damar yapılarına baktık. Ultrason dediğimiz ses dalgalarıyla yani çok hassas yöntemlerle... Boyunlarındaki damar çeper kalınlığını ölçtük. Bir de nabız dalgasını, yani boyun damarından kasık damarına ne hızda iletiliyor, buna baktık. Neden bu önemli? Eğer damar sertliği yavaş yavaş başlamışsa bu dalganın iletimi hızlanıyor. Henüz yapısal bir değişiklik, yani çeperde bir kalınlaşma gözleyemesek bile bu belirti bize bilgi veriyor. Ve biz şöyle bir şey gördük. Maalesef bu çocuklardaki nabız iletim testi aynı laborotuvarda, aynı yöntemle 60 yaşındakilerde yapılan damar ölçümlerine eşdeğerdi. Bu çok önemli. Hem kilolu olup hem de şeker hastalığı varsa damarlardaki erken yaşlanma süreci hızlanıyor. Bu araştırma Tip 2 diyabeti olan obez çocuklar üzerine yapılan bir çalışmaydı. Başka üniversitelerden de benzer çalışmalar rapor edildi. Damar sertliğinin temelleri çok erken yaşlarda atılıyor. Hatta Amerika’da herhangi bir nedenle hayatını kaybetmiş normal çocuklarda yapılan otopsi çalışmalarında çocukların damarlarına bakıyorlar. 4 yaşından itibaren ince yağlanma çizgileri görülüyor damar çeperlerinde.

    * Böyle hızlandırıcı bir süreç ne olabilir?
    Obezite olabilir, obezite artı diyabet olabilir. O zaman da olay çok daha hızlı seyrediyor. Sadece beslenme değil hayat tarzı olarak bakmak lazım buna. Neler var? Bir tanesi aldıkları enerjiyi kullanabilmeleri için çocuklarımızın aktif tutalım. Günde en az yarım saat kalp atışlarını orta derecede hızlandıracak bir aktivite içinde olmalılar. Dans etmek, koşmak, voleybol oynamak yeterli. Ama kilolu çocuklar için bir saat.

    Kaynak: Vatan
İşlem Yapılıyor
X