dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • delphin
    Senior Member
    • 27-12-2005
    • 15279

    Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

    Güneş'in sıcaklığı KAÇ DERECEDİR?

    Güneş, Güneş Sistemi'ndeki en büyük gök cismidir. Çok sıcak ve yanmakta olan bazı gazlardan oluşur. Bu nedenle, yüzeyinde her saniyede milyonlarca atom bombası patlamasına eşit güçte patlamalar olur. Bu patlamalarda boyu Dünyamız'ın büyüklüğünün 40-50 katı olan alevler fışkırır.

    Ateşten bir topa benzeyen Güneş, yüzeyinden çok büyük bir ısı ve ışık yayar. Eğer, Güneş olmasaydı, her zaman gece olurdu ve her yer buzla kaplı olurdu. En önemlisi daha önce söylemiştik ya! Dünya'da yaşam yani biz olamazdık.

    Güneş'in sıcaklığı derece 6000 dış yüzeyinde, içindeki sıcaklık ise 12 milyon derecedir.
    Çünkü, uzay (uzay filmlerinden de hatırlarsınız) karanlık bir yerdir. Dünyamız da bu karanlık yerdeki bir gök cismidir. Bu karanlık yerin içinde Dünyamız'ı Güneş'ten başka aydınlatabilecek ve ısıtabilecek bir gök cismi yoktur.

    Ancak, Güneş'ten yayılan ışık çok parlaktır. Havanın açık olduğu bir günde Güneş'e bakmayı denemişsinizdir. Hatırlayın bakalım. Birkaç saniye bakınca gözleriniz kamaşmıştı, değil mi? Aslında, Güneş'e bu parlak ışık nedeniyle doğrudan bakmak çok tehlikelidir. Gözlerimize bu parlak ışık zarar verebilir. Ayrıca, yazın uzun süre Güneş'te kalmak da tehlikelidir. Hatta, cildimizde uzun bir tedaviyi gerektirecek çok ciddi yanıklar oluşabilir. Çünkü, Güneş'ten yayılan ısı özellikle yazın çok yüksek olur. Oysa Güneş, Dünya'ya milyonlarca kilometre uzaktadır ve uzaya yaydığı ısının sadece binde ikisi Dünyamız'a ulaşır.

    Yorum

    • delphin
      Senior Member
      • 27-12-2005
      • 15279

      Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

      Dünyanın en büyük elması

      Topkapı Müzesi'ndeki ünlü "Kaşıkçı Elması" adını nasıl almış? Bu elmas Osmanlı Hazinesi'ne nasıl girmiş? Elmas kaç karattır? Dünyanın tanınmış elmasları arasında yeri nedir?

      Topkapı müzesindeki ünlü elmasa neden "kaşıkçı elması" denildiği hakkında muhtelif hikayeler varsa da, kanımca bunların doğru olanı, elmasın kesiminin oval olması ve dolayısıyla da kaşığa benzemesindendir. Elmasın Osmanlı Sarayı'na nasıl girdiği hakkındaki bilgi de, rivayetten öte değildir. Son yıllarda yeni tartışılmaya başlanan ve doğru olması en muhtemel rivayet şöyledir: 1774 yılında Pigot adında bir Fransız subayı, bu elması Hindistan'ın Madaras Mihracesi'nden satın alıp Fransa'ya götürür. Bir zaman sonra tekrar satılığa çıkartılan elması Napolyon'un annesi satın alır ve uzun süre göğsünde taşır. Ne var ki, Napolyon sürgüne gönderildiği zaman, oğlunu kurtarabilmek için, annesi de elması mecburen satılığa çıkartır. İşte o sırada, Fransa'da bulunan Tepedelenli Ali Paşa'nın bir adamı, paşa adına 150 bin altın ödeyerek elması satın alır ve paşaya getirir.

      Sultan 2'nci Mahmud zamanında, Tepedelenli Ali paşa, devlete karşı ayaklandığı gerekçesiyle öldürülür, paşanın varlıklarına el konulur ve nesi var nesi yoksa Osmanlı Hazinesi'ne gönderilir. Böylelikle, Napolyon'un annesinden satın alınan "Kaşıkçı Elması" hazineye girmiş olur.

      Kaşıkçı elması'nın çevresini iki sıra 49 adet pırlanta kuşatmaktadır. Bu haliyle elmas, yıldızların ortasında pırıl pırıl parlayıp gökyüzünü aydınlatan bir dolunayı andırır. Pırlantaların, elmasa ışık ve güzellik vermesi için sonradan, 2'nci Mahmud tarafından dizdirildiği sanılmaktadır.

      Kaşıkçı elması 86 karattır ve dünya'nın tanınmış 22 elması arasındadır. Dünyanın en büyük elması olarak bilinen 191 karatlık Işık Dağı ya da Kuh-i Nur adıyla tanınan elmas Hindistan'da bulunmuştur ve bugün, İngiltere Krallık Hazinesi'ndedir. Adı Farsçada Işık Denizi anlamında olan, uçuk pembe renkli, yassı bir taş olan Derya-i Nur elması ise, yaklaşık 185 kırat ağırlığındadır ve bugün İran Milli Bankası'nda saklanmaktadır. Bunlara ilaveten, 1853 yılında Brezilya'da bulunan ve Güney Yıldızı adıyla tanınan 128 karatlık elmasla, Büyük Moğol Elması ve bizdeki 86 karatlık Kaşıkçı Elması, dünyanın en büyük elması ve en değerli 22 elmasın arasında bulunmaktadır

      Yorum

      • delphin
        Senior Member
        • 27-12-2005
        • 15279

        Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

        İLGİNÇ YASAKLAR

        ARIZONA
        · Bir kaktüs kesmenin cezası 25 yıla kadar hapis.
        · Eşeklerin küvette uyuması yasak.
        · Kırmızı bir maske ile işlenen hafif bir suç "ağır suç" sayılıyor.
        · Globe kentinde bir Kızılderili ile sokakta iskambil oynamak yasak.
        · Hayden'da, tavşanları ve kurbağaları rahatsız edenler, para cezasına çarptırılıyor.
        · Maricopa ilçesinde bir evde 6'dan fazla kadın yaşayamıyor.
        · Mohave ilçesinde, çorba çalarken yakalanmanın cezası, çorbayı hırsızın başından aşağı dökmek.

        CALIFORNIA
        · Hiçbir motorlu taşıt, sürücüsü yokken saatte 75 km'den fazla sürat yapamaz.
        · Hareket halindeki bir motorlu araçtan hayvanlara ateş açmak yasak. Bu yasanın tek istisnası balinalar.
        · Arcdia kentinde, tavuskuşlarının yolda geçiş üstünlüğü var. Baldwin Park'ta havuzda bisiklet kullanmak yasak.
        · Los Angeles'ta, bir erkeğin eşini 5 cm'den daha kalın bir kemerle dövmesi yasak.
        · Riverside'da, 11.00 - 13.00 saatleri arasında sefertasıyla sokakta yürümek yasak. San Francisco'da Market Caddesi'nde dolaşmak fillere yasak.

        ILLINOIS
        · Chicago'da ise bir nükleer bomba patlatmanın cezası sadece 500 dolar.
        · Ontario'da, horozların kent sınırları dahilinde ötmeleri yasak.

        COLORADO
        · İçki satan yerlerin gıda maddesi, gıda maddesi satan yerlerin de içki satması yasak.
        · Denver kentinde, komşuya elektrik süpürgesini ödünç vermek yasak. Kentte, farelere kötü davranmak da yasak.

        CONNECTICUT
        · Bisikletle saatte 90 km'den fazla sürat yapmak yasak.
        · New Britain kentinde, yangına bile gitse, itfaiye arabaları saatte 40 km'den fazla sürat yapamazlar.
        · Hartford'da, bir kimsenin ellerinin üstünde karşıdan karşıya geçmesi yasak.

        FLORIDA
        · Kuaföre giden kadınların saç kurutma makinesindeyken uyumaları yasak.
        · At hırsızlığının cezası idam.

        GEORGIA
        · Adli tıpta ya da bir cesedin yanında küfür etmek yasak.
        · Atlanta'da, bir zürafayı telefon direğine bağlamak yasak.
        · Gainesville'de, tavuğu mutlaka elinizle yemek zorundasınız.

        WYOMING
        · Haziran ayında bir tavşanın fotoğrafını çekmek yasak.
        · Cheyenne kentinde, çarşamba günleri duş almak yasak.

        GÜNEY DAKOTA
        · Bir beyaz, kendi evinde ya da arazisinde beşten fazla Kızılderili görürse, öldürebilir. Kızılderililer "saldırgan taraf" kabul ediliyor.
        · Eyalet sınırları içindeki peynir fabrikalarında uyumak yasak.
        · Spearfish kentinde 3 Kızılderili'yi sokakta vurmak serbest

        TEXAS
        · Bir başkasının ineğinin sütünü içmek yasak.
        · Ayakta bira içerken bardak en fazla üç kez yudumlanabiliyor. Dördüncü yudum yasak; içmek için oturmak gerekiyor.
        · Britannica Ansiklopedisi eyalet genelinde yasak. Çünkü içinde nasıl bira yapıldığı tarif ediliyor.
        · Bir otelin ikinci katından mandalara ateş etmek yasak.
        · San Antonio'da sığır hırsızlığının cezası, hırsızı çaldığı yerde asmak.

        MARYLAND
        · Bir aslanı sinemaya götürmek yasak.
        · Ocean City'de, yüzerken yemek yemek yasak.

        MISSISSIPPI
        · Davar çalmanın cezası asılmak.

        MONTANA
        · Yedi ya da daha fazla Kızılderili'yi bir arada görürseniz vicdan azabı çekmeden ve yasayı da arkanıza alarak öldürebilirsiniz.
        · Bir kadının eşine ait bir mektubu açması ağır suç.

        NEBRASKA
        · Çocukların kilisede geğirmesi yasak.
        · Bar sahipleri çorba bulundurmak zorunda. Aksi takdirde bira satmaları yasak.
        · Waterloo kentinde berberlerin 07.00 - 19.00 arası soğan yemeleri yasak.

        NEVADA
        · Size ait bir mekanda köpeğinize ateş açan birini anında asma hakkınız var.
        · Karayoluna deveyle çıkmak yasak..

        KUZEY CAROLINA
        · Fillerin pamuk tarlalarına girmesi yasak.
        OHIO
        · Balıkları sarhoş etmek yasak.
        · Clinton İlçesi'nde, kamuya ait bir binaya yaslanmak yasak.
        · Paulding'de polis köpeklerinin ısırma hakkı var.
        · Strongville'de, Studs Trekel'in "Catch 22" adlı kitabı yasak.
        · Youngstown'da yolda arabanın benzininin bitmesi yasak. Suç işlemiş sayılıyorsunuz.

        OREGON
        · Konserve mısır sadece balık oltasında yem olarak kullanılabilir.
        · Marlon'da, din adamlarının ayinden önce soğan ve sarımsak yemeleri yasak.
        · Salem'de kadınlara güreş yasak.

        UTAH
        · Bir atın üzerinden balık tutmak yasak.
        · Kişi, nükleer silah bulundurabilir ama patlatamaz.
        · Bütün karayollarında kuşlara geçiş üstünlüğü var.
        · Bir insan 50 yaşını geçtikten sonra kuzeniyle evlenebilir.
        · Salt Lake City'de içinde keman bulunan bir torbayla yürümek yasak.

        VIRGINIA
        · Bir insanın mahkeme binasının merdivenlerinde, karısını akşam 8'den önce dövmesi yasak.

        WISCONSIN
        · Racine'de, uyuyan bir itfaiye memurunu uyandırmak yasak

        Yorum

        • delphin
          Senior Member
          • 27-12-2005
          • 15279

          Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

          10 yaşında, çocuk doğurdu

          10 yaşında Kamerunlu kız çocuğu, İsviçre’de bebek dünyaya getirdi.

          ATS ajansı, kimliği açıklanmayan kızın, bir ay kadar önce Valais kantonunda hastanede doğum yaptığını, minik bebeğin babasının bilinmediğini kaydetti. Bebeğin koruyucu aileye verildiğini belirten ajans, babanın kimliğinin araştırılmakta olduğunu haber verdi. Ajansa göre, kız çocuğunun annesinin 68 yaşındaki sevgilisi çocukla cinsel ilişkiye girmekten tutuklandı, ancak DNA testi onun bebeğin babası olmadığını gösterdi.

          Yorum

          • delphin
            Senior Member
            • 27-12-2005
            • 15279

            Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

            39 yaşında 16 çocuk annesi

            ABD’nin Arkansas eyaletinde yaşayan 39 yaşındaki bir kadın 16. çocuğunu dünyaya getirdi.

            Dünyaya getirdiği 16. bebeğe Johannah Faith ismini koyan Michelle Duggar isimli kadın, doğumdan hemen sonra yeni bir çocuk yapmayı daha düşündüğünü söyledi.

            Yaklaşık 3,4 kg ağırlıkta doğan bebek Johannah Faith’in eski bir eyalet temsilcisi olan 40 yaşındaki babası Jim Bob Duggar, bebek ve annenin sağlığının iyi olduğunu açıkladı. Sekiz yıldan bu yana doğan ilk kız çocuğu olmasından dolayı ailenin Johannah’ın doğumundan dolayı ayrı bir heyecan duyduğunu söyleyen baba Jim Bob, hem kendisinin hem de eşi Michelle’nin daha fazla çocuk sahibi olmak istediklerini ifade etti. Jim Bob, “Her ikimiz de çocukları çok seviyoruz ve her birinin tanrının birer hediyesi olduğunu düşünüyoruz. Michelle’e ‘başka çocuk istiyor musun’ diye sorduğumda ‘evet’ cevabını verdi. Şayet tanrı bizeyeni çocuklar vermek isterse bunu Michelle de kabul edecek” şeklinde konuştu.

            Discovery Sağlık Kanalı’nın Johannah’ın doğumunu filme aldığı ve 18 kişilik aile ile ilgili bir program yayınlayacağı kaydedildi. Learning Channel isimli bir başka televizyon kanalının ise ailenin inşa edilmekte olan yeni evi ile ilgili bir program hazırladığı bildirildi.

            Michelle, ilk çocuğunu evlendikten 4 yıl sonra 21 yaşındayken dünyaya getirdi. İki kez ikizleri olan çiftin bütün çocuklarının isimleri ‘J’ ile başlıyor. Çocukların isimleri ve yaşları şöyle: Joshua 17, John David 15, Janna 15, Jill 14, Jessa 12, Jinger 11, Joseph 10, Josiah 9, Joy-Anna 8, Jeremiah 6, Jedidiah 6, Jason 5, James 4, Justin 2 ve Jackson Levi 1.

            Yorum

            • delphin
              Senior Member
              • 27-12-2005
              • 15279

              Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

              Kızının çocuğunu dünyaya getirdi

              İngiltere’de bir taşıyıcı annenin, sağlık sorunları nedeniyle doğum yapması sakıncalı olan kızının çocuğunu doğurduğu bildirildi.

              Birmingham Evening News adlı yerel bir gazetenin haberinde, 53 yaşındaki annenin, yakalandığı nadir bir akciğer hastalığı nedeniyle hamile kalması sağlığı için sakıncalı bulunan 35 yaşındaki kızının biyolojik bebeğini dokuz ay boyunca karnında taşıdığı belirtildi. Birmingham yakınlarındaki bir hastanede dün sezaryenle dünyaya gelen kız bebeğin 3.4 kilogram olduğu kaydedildi.

              Yorum

              • delphin
                Senior Member
                • 27-12-2005
                • 15279

                Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

                İnanması zor gerçekler

                * Su içmeden ve yemek yemeden yaşanabilecek en uzun süreyi, 1 Nisan 1979'da tutuklanan ve 18 Nisan'da konulduğu hücrede ölmek üzereyken bulunan 18 yaşındaki Avustralyalı genç elde etmiş.


                * Bir kadının sahip olduğu en fazla çocuk sayısı 69. 1707 ve 1782 yılları arasında yaşamış bir Rus kadının 16 ikiz, 7 üçüz ve 4 dördüzü, 1725 ve 1765 yılları arasında dünyaya getirdiği belirlenmiş.

                * 1983 yılında ölen Washingtonlu Jon Brower Minnoch, bugüne kadar yaşamış en ağır kişiymiş. Minnoch, 635 kiloymuş.

                * Bir insanda ortalama 80 trilyon hücre bulunmaktaymış. Eğer bu hücrelerde bulunan kromozomlar hücrelerden çıkarılıp uç uca eklenebilseydi, 136 milyar kilometre uzunlukta olurdu.

                * Beynimiz aşağı yukarı 100 milyar sinir hücr
                esi içeriyormuş. 18 yaşından sonra her gün bu miktarın bin kadarını kaybediyormuşuz.

                * Bir kişinin yaşayabildiği en yüksek vücut ısısı 46.5 dereceymiş. Normal değer ise 35-37'dir.

                * En uzun kalp durması 4 saatmiş. Bir Norveçli, Aralık 1987'de denize düşmüş, kalbi durmuş, ancak vücut ısısının düşüklüğü nedeniyle yapılan müdahalelerle yeniden yaşatılmış.

                * 1970'de Chicago'da açık kalp ameliyatına giren 50 yaşındaki bir hemofili hastası için bin 80 litre kana ihtiyaç duyulmuş.

                Yorum

                • delphin
                  Senior Member
                  • 27-12-2005
                  • 15279

                  Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

                  Kaybolan kedi Fransa’da bulundu

                  ABD’de bir ay önce kaybolan Emily isimli bir kedi, Fransa’nın Nancy kentinde ortaya çıktı.

                  ABD’nin Wisconsin eyaletinin Appleton kentinde, fare kovalarken girdiği kağıt konteynırıyla yaptığı üç haftalık aç ve susuz yolculukla Atlas Okyanusu’nu geçen Emily, Fransa’nın Nancy kentinde bir fabrikada bulundu.

                  Nancy kenti yakınlarındaki bir “post-it” fabrikasına gelen kağıt konteynırını açan işçiler, kediyi fark edince şaşkınlıklarını gizleyemezken, kedinin tasmasındaki ismini ve adresini okumaları, ardından da hayvanın son derece sağlıklı görünmesi şaşkınlıklarını birkat daha arttırdı.

                  Emily’nin ABD’deki sahipleri McElhiny ailesiyse kedilerinden tam ümidi kesmişken Fransa’da bulunmasıyla mutluluktan çılgına döndüler. Amerikalı aile, kedilerine kavuşabilmek için uçak bileti gönderecek.

                  Kedinin ABD’ye dönebilmesi için Fransız yasalarına göre, önce sahiplenilmesi ve en az bir ay karantinada kalması gerekiyor. Aksi taktirde kedinin “uyutulması” yasalarca zorunlu tutuluyor.

                  Yorum

                  • delphin
                    Senior Member
                    • 27-12-2005
                    • 15279

                    Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

                    ARAPÇA FUTBOL TERİMLERİ

                    Krampon-ül deccal-u uryan: Futbolcu

                    Vaziyyet-ül velvele ve işgal-i cemaatiyye : Seyircinin sahayı işgali

                    Krampon-ül bela-i şeytan : İyi futbolcu (rakip takımdan)

                    Krampon-ül kabiliyye-i maşallah :İyi futbolcu (bizim takımdan)

                    Mühendis-i kürre-i hümayun : Teknik direktör

                    Gaflet-ü dalaletiye : Kendi kalesine atılan gol

                    Hakimiyyet-ül kürre : Top kontrolü

                    Krampon-ül deccal-uryan-ül kayb-ı kürre : Futbolcunun topu kaybetmesi

                    Serdar-i kuvva-ül kürre : Takım kaptanı

                    Asakir-i milliye-i devleti Osmaniyye : Türk milli takımı

                    Vaziyet-ül madara : Tarihi fark

                    Hezimet-ül Yarabbi şükür : Şerefli mağlubiyet

                    Şut-ul minare : Havadan atılan top

                    Zamane-i yekun-u kürre-i cihad : Topun oyunda kaldığı süre

                    Zamane-i fuzuliyye: Boşa geçen zaman

                    Bişerefiye-i tribün-ül sarih : Açık tribün

                    Cihad-ül kuvva-i milliye : Milli maç

                    Akibet-ül cihad ya seydi : Uzatma dakikaları

                    Vaziyyet-ül hararet : Karambol

                    Şeyh-ül divan-ül kürre-i hümayun : Futbol federasyonu başkanı

                    Ulema-i rezil-i rüsva: Spor yazarı

                    Cihad-ül reis-i cumhuriyye: Cumhurbaşkanlığı kupası

                    Cihad-ül vezir-i azam: Başbakanlık kupası

                    Vaziyyet-ül kalaba ve istif ül balık-ı numerra: Numaralı tribün

                    Muhafazzar-i kal'a: Kaleci

                    Asakir-i muhafazza-ül satıh : Defans oyuncusu

                    Veled-i rüzigar: Kanat oyuncusu

                    Asakir-i saha-ül merkeziyye: Orta saha oyuncusu

                    Cihad-i vallah-ül azim: Kavga

                    Müfreze-i krampon-ül bomba: Golcüler

                    Reis-ül tekke-yi kurre-i hümayuniyye: Klüp başkanı

                    Gariban-i umumiyye: Taraftar

                    Gariban-i gurbet: Gurbetçi taraftar

                    Defterdar-i cihad-ül kürriye: Hakem

                    Sancaktar-i hatt-ül saha: Yan hakem

                    Sur-ül düttürü: Hakem düdüğü

                    Sükun-u mahşer: Yenilen gol sonrası sessizlik

                    İsyan-ı garibaniyye: Kötü tezahürat

                    Tezahür-ü cümle-i cemaat: Toplu tezahürat

                    Reis-i imam-i cemaatiyye: Amigo

                    Ceza-i şerriyye aman yarabbi: Penaltı

                    Vaziyyet-ül hüzzam velakin Allahüm Rabbena ve İnşallah vaziyet-i zafer-i kuvva-i aliye şehr-i İstanbuliyye : 1 gol İstanbul'da turu getirir mi ?

                    La havle ve la kuvvete: Yenilen gol

                    Darbe-i müstehcen: Elle oynamak

                    Darbe-i abes:Faul

                    Taaruz-u aleyküm selam: Kontra atak

                    Cenazetü’l mefta-i kürre: Ölü top

                    Şut-ül hürriyet: Frikik

                    Taaruz-u fevkal beşer: Mükemmel atak

                    Ferman-ı kehribar: Sarı kart

                    Ferman-i ahmer: Kırmızı kart

                    Taaruz-ül beleş: Ofsayt

                    Kabe-i hürriye-i hümayuniyyeh şahane: Stadyum

                    Divan-i krampon-ül deccal-i üryan-ül mafiş kaabiliyyet: Yedek kulübesi

                    Hareket-ül rabiya-il kusuriyye: 9 kusurlu hareket

                    İblis-i vesvese: Basın

                    Akibet-ül hüzzam : Elenme

                    Arafat-ul safha: Devre arası

                    Musabaka-i hicret-ul gurbet: Deplasman

                    Yorum

                    • delphin
                      Senior Member
                      • 27-12-2005
                      • 15279

                      Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

                      Tsunami sakasi


                      Tsunami sakasi 3 Şili'li genç eşek şakası yaptı: Dev dalga geliyor diye 3'ü birden kaçınca, tüm kent peşlerinden koşmaya başladı Şili'nin Pasifik kıyısındaki Conception kentinde üç genç plajdan, "Dalga geliyor" diye bağırarak koşmaya başladı. Peşinden de kent tamamen boşaldı. Reuters'ın haberine göre vali Rodrigo Diaz'ın verdiği bilgiye göre, dün yerel saatle 02.00'de üç gencin plajdan 'Dev dalga geliyor' diye bağırarak koşması üzerine, 12 bin kişi evini terk etti. Şili'nin en kalabalık 3. kentinde, Pasifik kıyısına yakın bölgelerde yaşayanlar en yakın tepelere doğru koşmaya başlarken, en az dört trafik kazası yaşandı. Radyodan yapılan 'Sakin olun' çağrılarına rağmen halk olaydan saatler sonra bile tepelerden aşağı inmeye çekinirken hastanelerde şok geçirenlerin bulunduğu belirtildi. 1960 yılında Şili'de boyu 11 metreyi bulan dalgalar en az bin kişinin ölümüne yol açmıştı

                      Yorum

                      • delphin
                        Senior Member
                        • 27-12-2005
                        • 15279

                        Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

                        Dünyadan Evlilik Gelenekleri


                        ÇİN

                        Damadın ailesi astroloji uzmanına başvurarak evlenmeyi düşünen çift hakkında yorum ister. Eğer astroloji uzmanının hazırladığı horoskopu damadın ailesi uygun bulursa, çocuklarının doğum saatini ve tarihini kızın ailesine göndererek, aynı işlemi onların da yapmasını ister. Gelinin ailesine verilecek hediyeler arasında 'çay' önemli bir yer tutar. Düğünden önce damat evlilik yatağını hazırlar ve üzerine portakal, fıstık ve çeşitli meyvelerden koyar. Ailenin küçük çocukları yatağın üzerine oturtulur ve meyvelerle oynamalarına izin verilir. Yatağın üzerinde ne kadar çok çocuk olursa o kadar çok doğurganlığı sembolize eder. Gelin düğünde kırmızı ayakkabı giyer ve kırmızı duvak örtünür. Nedimelik yapan bayanlar gelinin horoskopuyla uyumlu doğum yılına sahip kişilerden seçilir. Ayrıca Ay takviminin 7. ayının son 15 gününde evlenmenin uğursuz olduğuna inanılır; çünkü o dönemde cehennemin kapısının açılıp kayıp ruhların serbest kaldığına inanırlar.

                        HİNDİSTAN

                        Damat gelinin kıyafetinden sorumludur. Gelin; bildiğimiz beyaz gelinlik yerine, "sari" denilen özel bir giysi giyer. Törene gelirken gelinin üzerinde gündelik kıyafetler vardır, daha sonra kocasının kendisine sunduğu kıyafeti giyer.

                        İSRAİL

                        Musevilere göre düğünlerde içi cam parçalarıyla dolu bir beze basmak Kudüs'teki kutsal tapınağın yokoluşunu sembolize ettiğinden yerleşmiş bir gelenek halini almıştır. Törende cam kırmakta hayattaki mutluluğu ve üzüntüyü sembolize ediyor.

                        KORE

                        Kore'de evlilik geleneklerinde ördek ve kaz önemli bir yer tutmaktadır. Eskiden, damatlar arkalarında kaz taşıyarak beyaz bir atın üstünde gelinin evine giderlerdi. Günümüzde ise sembolik olarak tahta kaz kullanılmaktadır. Bir başka geleneğe göre de düğünden sonra, bir çift tahta ördek yeni çiftin evine yerleştirilir, eğer ördekler karşılıklı konursa çift iyi geçiniyor, ters konursa çiftin kavga ettikleri anlamına gelir.

                        İSKOÇYA

                        Gelin düğünden bir gece önce aile büyüklerinin ortasına oturur ve onlara ayaklarını yıkatır. Bu gelenek çiftin mutluluk yolunda yürümelerini sembolize eder. Düğünde ise gelin iki ayakkabısına da bozuk para koyar.

                        AFRİKA

                        Afrika'nın bazı bölgelerinde damat adayı kızı ailesinden istedikten sonra kızın ailesi kabul ederse, gelin adayına para ve fıstık verir. Gelin fıstığı damatla bölüşür, çiftin birleşmesine yardımcı olan aracıya da bir parça verilir. Bu komşulara ve akrabalara düğün daveti anlamına gelir.

                        VİKİNGLER

                        Vikingler zamanında evlilikler açık arttırma şeklinde yapılıyordu. Damat adayı gelin adayı için kızın babasına fiyat teklif eder ve bu fiyat üzerinden pazarlık yapılırdı. Belirlenen para miktarı çeyiz için kullanılırdı. Ayrıca gelinin sağ ayağına babası gümüş, sol ayağına da annesi altın takardı ve bu gelenek çiftin hayatları boyunca altın ve gümüş sıkıntısı çekmemeleri dileğini temsil ederdi.

                        BELÇİKA

                        En önemli gelenekleri mendile isim işlemektir. Gelinin ailesinde, kızın adının işlenmiş olduğu mendil vardır ve bu mendil düğüne götürülerek davetlilere gösterilir. Bu mendil düğünden sonra kızın ailesinin evine geri getirilir ve gelinin kız kardeşi varsa onun adı işlenerek yine evde sergilenir.

                        İNGİLTERE

                        İngiliz geleneklerinin en başında kilisede çan çalmak gelir, bu şekilde kötü ruhların kovulduğuna inanılır. Gelin ve damat kiliseye girerken ve çıkarken çanlar çalınır ve davetliler çifte çiçek atarlar.

                        FİNLANDİYA

                        Finlandiyalı gelinler düğünde el yapımı altın bir taç takarlar. Törenden sonra bekar genç kızlar gelinin etrafında toplanır. Gelin, genç kızlar arasından birini seçerek altın tacını ona verir, seçilen kızın ondan sonra evleneceği düşünülür.

                        FRANSA

                        Evlenecek çiftlerin törende yer alacak çiçeklerini davetliler getirir. Bir ilginç gelenek de; gelin ve damadın, evlilik günlerinde kullanılan ve nesilden nesile aktarılan evlilik kabından şarap içmesidir.

                        BOSNA - HERSEK

                        Ülkenin bazı bölgelerinde evlenme çağına gelmiş gelin adayını isteyen damat adayı kız evine yemeğe davet edilmekte ve ailenin büyükleri ile söz konusu evlilik hakkında tartışmaktadır. Kızın aile büyükleri damat adayı hakkında bir karara vardıktan sonra kahve ikramına geçilir. Kahve şekerli ise damat adayı evlilik için uygun görülmüştür, ancak kahve sade ise damat adayı reddedilmiş demektir.

                        BULGARİSTAN

                        Erkek, sevdiği kızı ailesinden istemek için en yakın arkadaşıyla kızın evine gider. Giderken yanında "rakia" denilen özel bir ev viskisi ve "zdravet" adı verilen yeşil çiçeklerden küçük bir buket götürür. Bu çiçek mutluluk, sağlık ve zenginliği temsil etmektedir. Bunun yanısıra kıza ve babasına ufak hediyeler verir. Baba evin reisi olduğundan içkiyi kendisi ikram eder. Damat adayını beğenir ve evliliği onaylarsa kızına dönüp 3 kez evliliğe hazır olup olmadığını sorar. Kız evet derse kızın ailesi de erkeğin ailesine hediyeler yollar. Nişan töreni kızın ailesinin evinde yapılır. Bu tören bir tatil günü ya da Pazar günü düzenlenir. Düğünden önceki Perşembe günü hamur ve mayanın karıştırılmasıyla özel bir ekmek yapılır, bu ekmek yeni ailenin oluşumunu sembolize eder. Düğünde gelin, içinde bozuk para, çiğ yumurta ve buğdayın olduğu bir tabağı başının üzerinden geriye doğru atar ve arkasına bakmaz. Tabak ne kadar küçük parçalara ayrılırsa o kadar iyi demektir. Davetliler gelin ve damat üzerine bozuk para, şeker ve buğday atarlar. Gelinin annesi damatla gelinin geçeceği yere beyaz uzun bir örtü serer ve örtünün üzerine "zdravet" denilen çiçeklerden serper. Ayrıca gelinle damada somun ekmeği verilir, hangisi bu ekmekten daha büyük parça koparırsa evde onun sözünün geçeceğine inanılır. Bir inanışa göre de henüz evlenmemiş iki gelin adayının yolda karşılaşması uğursuzluk kabul edilir, çünkü birbirlerinin mutluluğunu çalacakları düşünülür.

                        PAKİSTAN Ülkenin bazı bölgelerinde damat adayı kızın aile büyükleri tarafından sınavdan geçirilir. Bu sınav, aile büyüklerinin damat adayına akla gelebilecek tüm hakaret ve küfürleri etmeleri, damat adayının ise tüm bunlara katlanabilecek kadar soğukkanlı olmasına dayanmaktadır. Sınavdan başarıyla geçen genç evlilik iznini almış olur

                        Yorum

                        • delphin
                          Senior Member
                          • 27-12-2005
                          • 15279

                          Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

                          inanılması zor ama Gercek bir Olay..


                          Sibirya'nın köylerinden birinde cenaze mezarlığa götürülüyormuş.

                          Mısır tarlasının ortasında tabut köylülerin ellerinden düşüvermiş.

                          Tabutun içindeki ceset düşüp dereye yuvarlanmış.
                          Akıntı, cesedi dinamitle avlanan balıkçıların yanına sürüklemiş.

                          Balıkçılar "Acaba adamı dinamitle biz mi öldürdük" diye
                          endişeye kapılarak cesedi askeri kışlanın tellerine bırakmışlar.
                          Nöbetçi er, bölgeye birinin yaklaştığını
                          düşünerek cesedi yaylım ateşine tutmuş.
                          Hemen ambulans çağrılmış.

                          Delik deşik olan ceset hastaneye kaldırılmış.
                          Operasyon altı saat sürmüş.
                          Ameliyattan çıkan doktor alnından akan terleri silmiş ve
                          "çok zor oldu ama galiba yaşayacak" demiş

                          Yorum

                          • delphin
                            Senior Member
                            • 27-12-2005
                            • 15279

                            Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

                            300 Mİlyon Yillik Civata


                            Rusya'da 300 yıllık olduğu öne sürülen bir cıvata bilim dünyasını şaşkına çevirdi. İki ay kadar önce, Rusya'nın Kalujsk bölgesinde yapılan arkeolojik çalışmalar sırasında, doğrulandığı taktirde, insanoğlunun tarihini yeniden gözden geçirmesini gerektirecek bir bulgu elde edildi. Silisyum ağırlıklı bir taşın içinde, modern çağ teknolojisinin vazgeçilmez bir parçası olan, bir cıvata ortaya çıktı. Ve atomun parçalanması prensibiyle yapılan yaş testinde, cıvatanın bu taşın içine bundan tam 300 milyon yıl önce sıkıştığı ve yaşının taştan da eski olduğu anlaşıldı.

                            Keşfi yapan Rus arkeolog Dmitriya Kurkova müthiş anı şöyle anlattı:

                            ‘Çakmak taşı diye bilinen taşı bulduğumda çok eski olduğunu anladım. Fırçayla üstünü temizleyince bir yüzünde doğal olmayan bir çıkıntı fark ettim. Dikkatli bakınca cıvatayı gördüm. Hemen araştırmaya başladık. Yapılan testler bunun akılalmaz bir keşif olduğunu gösteriyor.’’

                            İçinde cıvata bulunan silisyum taş hızla Rusya'nın bütün büyük bilim akademilerini gezdi. Yapılan analizler, cıvatanın metal özelliğini kaybettiği, çeperini çevreleyen moleküllerin, demir moleküllerinin yerini aldığı ve, asıl önemlisi, cıvatanın ‘‘dinozorlarla neredeyse yaşıt olduğu’’ (Rus bilimadamlarının iddiasına göre) resmen kabul edildi.

                            Röntgenle yapılan araştırmada ise, taşın sathındaki, cıvata olduğu iddia edilen cismin yanısıra, taşın içinde de düzenli geometrik şekiller ortaya çıktı.

                            4 Farklı Teori

                            İnanılması güç bu keşiften sonra şimdi Rus bilimadamları kendi kendilerine aynı soruyu soruyor : ‘‘İnsanoğlunun tarihi yeniden mi yazılacak?’’ Birbiriyle yarışan 4 farklı görüş şöyle:

                            CIVATA UFO'LARDAN DÜŞMÜŞ

                            Bazı bilimadamlarının tezine göre zamanımızdan 300 milyon yıl önce dünyayı ziyaret eden uzay gemilerinden düşmüş bir cıvata sözkonusu olabilir. Kaynağı da, en yakın ihtimal Mars'ta yaşamış ve bugün ya yok olmuş ya da başka bir gezegene göçmüş bir medeniyet.

                            CIVATA UZAY ÇÖPLÜĞÜNDEN DÜŞTÜ

                            Bu ikinci teoriye göre, cıvata, dünyamızdan milyonlarca ışıkyılı ötede bir gezegende kullanılıyordu. Bir kaza sonucu uzay boşluğuna düştü, yahut da atıldığı uzay çöplüğünden düştü. Ve bir meteorla birlikte, bundan 300 milyon yıl önce, dünyamıza geldi.

                            ESKİ BİR DÜNYA UYGARLIĞI

                            Bugünkü uygarlık, inlanoğlunun dünyada kurduğu ilk uygarlık değil. Bundan çok önce, Nuh'un Gemisi hatta dinozorlardan bile önce, Dünya üzerinde çok ileri uygarlıklar vardı. Bunlar teknoloji, bu arada da cıvata kullanırlardı. (Bu teze karşı gelenlerin görüşü ise şöyle: eğer böyle bir uygarlık olsaydı, altyapısının izi de kalırdı. Bu cıvatayı üretecek demir çelik tesislerinin, fırınların, bu parçanın kullanıldığı makinelerin de bir izi günümüze kadar kalırdı.)

                            GELECEKTEN GERİ GELDİ

                            Rus bilimadamlarının üzerinde çalıştığı dördüncü teori ise en çarpıcı olanı. Tam bir kurgu-bilim teorisi. Rus bilim adamları taşın 300 milyon yaşında olduğundan emin. İçindeki cıvata demir özelliğini kaybetmiş olsa da, çevresinde demir moleküllerine rastlandı. Demek ki cıvata gerçekten demirdi ve en az 300 milyon yaşında. Yani yıl hesabında bir yanlışlık yok.

                            Uzaydan gelmediği kabul edilirse, tek izah yolu zamanda geriye yolculuk.

                            Torunlarımızın torunları zamanda yolculuk yapabilecek teknolojiyi geliştirdiler. Ve günümüzden 300 milyon yıl öncesine yaptıkları bir seyahatte bu küçük cıvatayı tüşürdüler. Yani, cıvatayı 300 milyon yıl öncesine gelecek nesillerimiz götürdü
                            __________________

                            Yorum

                            • delphin
                              Senior Member
                              • 27-12-2005
                              • 15279

                              Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

                              Geçmişten gelen on garip şey


                              BABİLİN ŞASIRTICI PİLİ ve GÜMÜŞ KAPLAMA ÇÖMLEKLERİ

                              1938 Yılında Avusturyalı Arkeolog Dr. Wilhelm Konig bir müze oluşturmaya çalışıyor ve durmaksızın kazı yapıyordu . Kazı sırasında , 15 cm yüksekliğinde parlak sarı renkte kilden yapılmış ikibin yıllık bir çömlek buldu ; çömleğin içinde bakır levhadan yapılmış 3.81 cm. çapında 5 cm. yüksekliğinde bir silindir vardı .

                              Silindirin kenarları 60/40 oranında kurşun/kalay alaşımıyla kaplanmıştı ve bu oran günümüzde kullanılan en iyi orandı . Tepesinde şapka gibi duran katlanmış ve bakırın içine gömülmüş mühre benzer zift ya da asfalt bir parça veya katman görülüyordu . Bu katmanın içinden çıkan bir demir çubuk , bakır silindirin içine doğru asılı duruyordu , bakar bakmaz demir çubuğun paslanmış olduğu yani asitlendiği anlaşılıyordu . Bir mekanik uzmanı olmayan Dr. Konig bu garip cisme önce uzun uzun baktı ama fazla düşünmesine ve uzman olmasına hiç gerek yoktu çünkü kil çömlek antik pilden başka birşey olamazdı .

                              Bu pil şu anda Bağdat Müzesindedir ve resmi tarihlemesi ise m.ö. 248 ile m.s. 226 arasındaki Part/Pers işgalidir yani o dönemden kaldığı bilimsel olarak kabul edilmiştir . Dr. Konig bu garip çömleğin dışında yine şu anda aynı müzede bulunan gümüş kaplı başka bakır çömlekler de bulmuştu ; tüm çömleklerin bulunduğu yer Güney Irak'taki Sümer kazılarıydı ve bu alanın arkeolojik tarihi m.ö. 2500 olarak belirlenmişti ama tutucu müzeciler inatla kendi bildikleri tarihi çömleklerin yanına yazmaktan geri kalmadılar .

                              Bugün özellikle gümüş kaplı çömleklere baktığınızda , yüzeydeki parlak mavimsi rengi görebilirsiniz ; bu renk gümüşün elektro kaplama yöntemiyle bakıra kaplanması halinde ortaya çıkan karakteristik renktir . Bir an için müzecilerin haklı olduklarını kabul edelim ; öyleyse Persler , bildiğimiz en eski uygarlık olan Ortadoğu uygarlığının dışında ve ötesindeydiler çünkü pil kullanıyorlar ve elektro kaplama yapabiliyorlardı . Ya da Sümerler bunu yapıyordu ; yapan veya sahibi kim olursa olsun ; sormamız gerekmiyormu?

                              Biz neden pil yapmayı ve elektrolizi 4000 yıl sonra hatırladık? Ya diğer unuttuklarımız?

                              DENDERA'DAKİ ELEKTRON TÜPLERİ

                              Mısır'da Dendera'da bulunan geç ptolemik dönemden kalma Hathor tapınağı'nın farklı yerlerinde Eski Mısır uzmanlarının bir türlü geleneksel dinsel-mit terimiyle açıklayamadıkları garip duvar resimleri vardır ama elektrik mühendisleri için bu resimleri hemen tanımlamak çok kolaydır .

                              17 no'lu geçitteki üst panelde , Mısırlı rahiplerin ellerinde boyu eninden fazla olan tüpler görülmektedir , rahipler ne olduğu anlaşılamayan bir uğraş içindedirler ve her tüpün içinde , tüp uzunluğunda bir yılan bulunmaktadır .

                              İsvaçli mühendis Henry Kjellson , " Forvunen Teknik/Kayıp Teknoloji " adlı kitabında hiyerogliflerin bu yılanları parlayan ve ışık saçan olarak tanımladıklarını yazarken , tanımın bir tür elektrik akınını kasdettiğine inanmaktadır .

                              Yine aynı sahnede , sağda üst köşede bir Mısır Tanrısı olan Atum-Ra oturmaktadır ve ellerinde enerji kaynağına benzer bir kutu tutmaktadır . Kutunun saç örgüsüne benzer bir uzantıya veya kabloya bağlı olmasını elektromanyetik mühendisi Alfred D. Bielek , bir mühendislik çiziminin kopya edilmesi olarak yorumlanmakta ve bugünün elektrik kablolarının yönlendirilmesi bu şekilde gösterildiğini söylemektedir . Kablo kutudan çıkıp , resmin tabanına kadar uzanmakta ve uçları tüp cismin dibinde kaybolmaktadır .

                              Resimlerdeki cisimlerin herbiri bir sütun üzerinde durmaktadır ve Biielek'e göre bu sütunlar birer yüksek voltaj kaynağıdır . Tüp cisimler TV resim tüplerine de benziyorlar , elektronik teknisyeni N. Zecharius , cisimleri Crookes veya elektron tüplerine benzetmiştir ama bunlar modern TV tüplerinin çok ötesindedirler .

                              Ne yazıkki , daha üst geçit'te bulunan resimler harap olmuştur ama içerde Kutsal Bölmede bulunan bir papirüs çok iyi durumda bulunmuştur ama buna bakıldığında garip tüplerin gizemi daha da artmaktadır . Yazmada sadece çalışır durumda olan tüpler değil , amaçlarıda görülmektedir . Birçok örnekte , kadınların ve adamların tüplerin yanına oturmuş oldukları ve uzatmış oldukları ellerini veya avuçlarını doldurdukları resmedilmiştir yani bir şey almamaktadırlar .

                              Nedir o bir şey ve o insanlar ne tür bir enerjiden yararlanmaktadırlar? Dendera resimleri eşsizdir ve kesin olarak geçerli bilimsel mantıkla açıklanamaktadır . Ve eğer bu bir teknoloji ise , bizim teknolojimizin çok ötesindedir.

                              ASHOKA SÜTUNU BİLMECESİ

                              Antik bir metalürji harikası arıyorsak , Hindistan'a Delhi'ye gitmemiz yeterlidir . Çünkü Ashoka Sütunu oradadır ; boyu 23 m. çapı 40 cm. , ağırlığı 6 tondur . İşlenmiş demir şaft olan sütunun , kaynakla birleştirilmiş disklerden yapıldığı belirlenmiştir .

                              Bir iddiaya göre , m.s. 413'te ölen Kral II. Chandra Grupta'nın mezar taşıdır . Böyle olsa dahi , sütunun 1500 yıldan beri aynen kaldığı ve hiç bozulmadığı gerçeği değişmeyecektir . Sütunun yüzeyi yumuşak ve prinçle kaplı izlenimini vermektedir , hava koşullarından etkilendiğini gösteren birkaç iz bu kaplama yüzeyde görülebilir . 1600yıllık süreç içerisinde , Hint yağmur ormanlarına , muson ikliminde , sert rüzgarların ve yüksek nemli ısının altında eşdeğer bir demir kütlesinin paslanıp , çürümemesini düşünmek ancak bir hayaldir .


                              Demir yapımı ve paslanmauya karşı korunma teknikleri bilindiği kadarıyla ancak 5. yüzyıldan sonra geliştirilmeye başlanmıştır ama bu bilgi Ashoka Sütunun'da geçerli değildir .

                              Bu garip sütunu yapan gizemli metalürjistler kimlerdir ve onların uygarlıklarına ne oldu ?

                              Ve neden onlardan kalan başka bir ize ulaşamıyoruz ?

                              Yoksa , geçmişin tarihini yazarken , atalarımızı ilkel insanlar sanıyor ve saçmalıyormuyuz.

                              ANTİKYTHERA'da BULUNAN YILDIZ HESAP MAKİNESİ

                              1900 Yılında Paskalya'dan birkaç gün önce , Yunanlı bir grup sünger avcısı , Antikyhera adlı küçük bir adanın yakınında su altına dalış yaparken , antik bir geminin kalıntılarına rastladılar .

                              Kalıntıların arasında m.ö. 50 yılından kalma bronz ve mermer heykeller vardı , dalgıçlar bunları çıkarmaya çalışırken şekilsiz garip bir cisme rastladılar , bu cisim sonradan incelenmek üzere Atina Müzesine yollandı . Sonrası malum , cisim temizlendi ve çürümüş bronz ve tahta kalıntılarının arasında modern bir saatin dişli çarklarına benzeyen dişliler bulundu .

                              1958'de Dr. Derek J. de Solla Price , uzun bir çelışma sonucunda cismin bir taslağını yaptı , bu bir makinaydı . Dişlilerin çalışması sonucunda Ay'ın ve Güneş'in hareketleri hesaplanabiliyordu .

                              Bir saat değildi ama bir tür hesap makinesiydi ama en önemlisi yıldızların geçmişteki ve gelecekteki konumlarını gösteriyordu . Büyük olasılıkla Antikyhera aygıtı , Eski Yuna'ın çok öncesinde yapılmıştı ; gizem hala çözülmüş değil ; aygıt müzede duruyor ve bir benzerine hala rastlanmadı .

                              Göksel Hesap Makinesini yapanların kimliğini şu ana kadar öğrenmiş değiliz. Kimdi onlar?

                              ESKİ MISIR'da HAVACILIK

                              1898 Yılında , Mısır'da Kuzey Sakkara'da , m.ö. 200'den kalan Pa- di-Imen'in mezar kazılarında garip kanatları olan bir cisim bulundu . O yıllarda , daha henüz uçak ve uçuculuk kavramı gelişmemişti , olsa olsa bir kuş olabilirdi .

                              Cisim , Kahire Müzesine yollandı ve katologlara alındıktan sonra diğer açıklanamayan eşyaların arasında yerini alarak tozlanmaya terk edildi . 70 yıl sonra Mısırılog ve arkeolog Dr. Halil Messiha , müzedeki kuş figürleri üzerinde çalışırken , Sakkara cismi ile karşılaştı , daha ilk bakışta cismin kuş olmadığına karar verdi , önünde modern bir uçak dizaynı duruyordu .

                              İşin ilginç yanı Dr. Messiha'nın , bir model uçak meraklısı olmasıydı , kısa bir çabadan sonra Mısır Kültür Bakanlığını bir araştırma yapılması için ikna etmeyi başardı . Cismin son derece hafif bir maddeden yapılmıştı , ağırlığı 14 gr.'dı ,kanat açıklığı 17.78 cm.'di ve aerodinamiği mükemmeldi . Kanatlar modern bir makette olduğu gibi , özel olarak açılmış bir deliğe monte edilmişti ve arka kuyruğu tam anlamıyla modern bir uçağa benziyordu .

                              Yapılan tasarım sonucunda ortaya çıkan uçak modeli düşük hızlı bir yük uçağına benziyordu , hızı ancak saatte 45-65 mil olabilirdi ama tabiki güç kaynağının ne olduğu bilinmiyordu .

                              Mükemmel bir planör olarakda düşünülebilirdi ama bu cisim 2000 yıllıktı ve planör olarak uçabilmesi için , bir jet uçağının çekişine ihtiyacı vardı . Messiha , Eski Mısırlılar'ın günlük yaşamlarında her şeyin modelini yapmaya bayıldıklarını biliyordu ; mezarların tapınakların gemilerin arbaların hizmetçilerin hayvanların ve hemen her şeyin küçük modellerini yapmışlardı .

                              Sonuç olarak bir uçak modeli bulunmuştu ; Dr. Messiha şimdi çok daha öte bir hayal kuruyor ; acaba çöllerin kumlarının altında daha neler gizli? Ve Eski Mısırlılar uçuyor muydular?

                              İNKALARIN JET UÇAĞI

                              1954 Yılında , Colombia Hükümeti , antik altın eserlerden oluşan bir koleksiyonu , ABD'ye sergilemeye gönderdi .

                              Amerika'nın önde gelen mücevher uzmanlarından Emmanuel Staubs , siperiş üzerine cisimlerin altı tanesinin röprodüksüyonlarını yapacaktı .

                              15 yıl sonra bunların bir tanesi analiz için biyolog-zoolog Ivan T. Sanderson'a verildi . Sanderson kısa bir çalışmadan sonra , bir grup danışmanı toplayarak vardığı sonucu açıkladı ; bu model en azından bin yıllıktı ve yüksek hızda uçabilen bir uçak modelinden hatta bir jet başka birşey değildi . Modelin uzunluğu 5cm.'di ve bir zincirin ucuna takılıp , kolye olarak kullanılmıştı .

                              Tahminen m.s 500-800 arasında , Sinu Bölgesi'ndeki İnka öncesi dönemden kalmaydı . Sanderson ve New York Aeronotik Enstitüsü'nden Dr. Arthur Poyslee , bu tür bir kanatlı hayvanın olmadığı sonucunda birleştiler , cisim biyolojik olmaktan öte mekanikti .

                              Örneğin ön kanatları delta şeklindeydi , kenarları çok belirgindi ve bir hayvana hiç benzemiyordu arama daha da ilginci bir dümen vardı . Bütün bunların ötesinde , cismin üzerinde Aramaik yani eski İbrani alfebesindeki " B " harfinin bulunması inanılmazdı yani cismin kökeni Colombia değil , Ortadoğu olmalıydı ama orada ne arıyordu?

                              Gerçekten bu bir uçak modeli mi ?

                              Harfin şekli bir rastlantımı?

                              Yoksa eski Ortadoğulular uçmanın sırrına sahipmiydiler?

                              ATLANTİS'TEN GELEN KRİSTAL KAFATASI

                              Kuşkusuz ki , en ünlü en gizemli kristal parçası 1927 yılında F.A. Mitchell Hedges tarafından eski İngiliz Honduras'ı şimdiki Belize'deki antik Maya kenti Lubaantum'da bulunan kafatasıdır . Kafatası tek parça berrak kuartzdır ; yüksekliği 12.7 cm. , eni 32 cm. , genişliği 12.7 cm.'dir yani küçük bir insan kafatası büyüklüğündedir ve ayrıntıları mükemmeldir .

                              1970 yılında Frank Dorland tarafından Hewlett-Packard Laboratuvarlarında yapılan testlerde kafatasının normalötesi bircisim olduğu sonucuna varılmıştır . Kafatasının normal ya da doğal kristal olduğu ve karakteristik olarak moleküler yapısına dokunulmadığı anlaşılmıştır ve bu oluşum modern kristalografide henüz denenmemiş ve bilinmemektedir .

                              Hiç bir meetal kullanılmamıştır , Dorland herhangi bir ize rastlayamamıştır , üzerinde görülen bazı çizgiler kazı sırasında ve sonrasında oluşmuştur ve yine Dorland'a göre büyük olasılıkla kafatası elmas kesici kullanılarak şekillendirilmiş ve mükemmel bir perdahlama ve parlatma işlemi yapılmıştır .

                              Bir diğer ilginç saptama kafatasındaki su ve silikon - kristal kum izlerinin bulunmuş olmasıdır ve bu oluşum için gereken süre 300 yıldır . Sonuç olarak bütün bunlar bize inanılmaz bir başarıyı veya bilinmeyen bir tür kayıp teknolojinin kullanıldığını göstermektedir .

                              Modern bilim , kristal kafatasına uygun bir açıklama getiremiyor , insanoğlu Ay'daki dağlara tırmanabiliyor ama bu cisimi açıklayamıyor .


                              Hewlet - Packard'dan bir kristalografın dediği gibi , bu kristal varolmamalıdır . Yüzlerde yıl öncesinin kuartz kristal ustaları acaba kimdi? Yoksa kafatasını , başka birilerimi düşürdü?

                              2000 YIL ÖNCEKİ KALP VE BEYİN NAKLİ

                              Yine Peru'dayız ; Ica'da ; burada 20.000 taş tablet ve bezbol topuna benzer kaya parçası bulunmuştur , hepsi resimlerle süsülenmiştir tüm kayaların sahibi amatör bir arkeolog ve jeolog olan Dr. Javier Cabrera Darquea'dır .

                              Kayalar gri andesit ve yarı kristalize sert granit'tir yani kazılmaları çok güçtür ama Dr. Cabrera'nın belirlediğine göre bu kayalar oyulmuş olarak çok uzun zamandan beri buradadırlar . İlk kez , 1525'te kaşif ve katil Pizarro'nun yanında bulunan Rahip Simon adlı Jesuit misyoner tarafından görülmüş ve katdedilmişlerdi .

                              1562'de bazı örnekler Avrupa'ya taşınmıştı . Taş portreleri yapanlar anatomiyi iyi biliyorlardı , hatta günümüzdeki anlayışın daha ötesindeydiler .

                              Bazı yerlerde , böbrekler ve akciğerlerdeki kan akışkanlığı ve akapunktur iğnelerinin anestezik olarak kullanaılacağı noktalar gösterilmiştir , bu teknik Avrupa'da ancak 1970'ten sonra kullanılmaya başlanmış ve kanserojen tümörler üzerinde denenmiştir .

                              Daha ayrıntılı resimlerde açık kalp ve açık beyin ameliyatları görülmektedir , hatta bir yerde adım adım bir kalp nakli resmedilmiştir . Bu huzur kaçırıcı keşif , sanki günümüzün teknolojisi ile rekabet etmektedir .

                              Dr. Cabrera resimlerde bir beyin naklinin dahi görüldüğü düşüncesindedir .

                              Tarih , öncesi cerrahi düşüncesinin , modern cerrahinin daha ötesinde olması çok etkileyici ve çarpıcı bir kuramdır . Kısacası , tarih öncesi cerrahlar kimlerdir? Ve bu denli bilgiye nasıl ulaşmışlardır?

                              MİLYARLARCA YIL ÖNCE ÜRETİLEN DEMİR KÜRELER

                              30 Yıl önce güney Afrike'da Batı Transvaal'da bulunan Wonderstone Gümüş Madeninde çalışan madenciler , kuyu açma çalışmaları sırasında metal kürelere rastladılar .


                              Kürelerin sayısı 200'ü aşıyordu , 1979'da kürelerin birkaçı Johannesburg , Witwaterstand Üniversitesi'nden Jeoloji uzmanı Prof. J.R. Mclver ve Potsshefstroom Üniversitesi'den Prof. Andries ****choff tarafından incelendi , metalik küreler biraz basıktılar ve çapları 1 ile 10 cm. arasındaydı .

                              Dış yüzeyleri genelde çelik mavisiydi , dışarıya vuran kızıl yansımalar görülüyordu ve metale gömülü minik benekler vardı , benekler beyaz fiberden yapılmış izlenimini veriyorlardı . Alaşımın nikel/çelik olması doğal değildi çünkü bu kompozisyon kurallarının dışındaydı , ancak metorik bir köken böyle olabilirdi .

                              Bazılarında bir veya iki cm.lik ince bir kabuk belirlendi ve küreler kırılarak açıldığında içlerinin garip süngerimsi bir madde ile dolu olduğu anlaşıldı ama kısa bir zaman sonra hava ile temas eden bu maddenin küle dönüştüğü gözlemlendi .

                              Kürelerin analitik yapısı , kayaların özgün yapısı ile hiç ilgili değildi , radyo-izotop teknikleriyle yapılan tarih belirlemelerinde kürelerin en azından 2.8 veya 3 milyar yıllık oldukları belirlenince herkes şok oldu . Güney Afrika Klerksdrop Müzesin'den Roel Marx , bu garip ve gizemli olaya bir gizem daha kattı ; küreler kendi eksekleri etrafında döndürüldüklerinde dışarıya serbest bir tür enerji yayıyorlar ve durdurulduktan sonra çok uzun bir süre aynı enerjiyi yaymaya devam ediyorlardı .

                              Kürelerin yaydığı enejinin türü belirlenemedi , neden yapıldıkları anlaşılamadı , amaçları bilinmiyor ve de kimlerin yaptığı tahmin dahi edilemiyor .

                              Kimibilir belki de Transvaal Küreleri'ni de , model uçakları , kristal kafatasını , çömlekteki pili ve yıldız hesap makinesini kullananlar düşürmüşlerdi; kimbilir belkide bütün bunlar akıl ötesi bir zekanın çocuklarının oyuncaklarıydılar; belki de Neandertal insan avına bi laser silahıyla çıkan , beyin naklini başarabilen babaları , odalarını (dünyayı) kirlettikleri için onlara kızıyorlardı...

                              NEANDERTAL ADAMI KİM TÜFEKLE VURDU?

                              Eğer yolunuz Londradaki Doğal tarih Müzesi'ne düşecek olursa , arada Paleolitik Dönemden kalma 38.000 yıllık bir kafatası daha göreceksiniz "Kristal kafatası da oradadır" Bu kafatası 1921 yılında , şimdiki Zambia'da bulunmuştur ve sol tarafında yaklaşık iki santimlik bir delik bulunmaktadır .

                              Yapılan inceleme sonucunda , deliğin bir ok veya mızrak tarafından açılmadığı anlaşılmıştır çünkü deliğin kenarlarında mikroskobik düzeyde dahi en küçük bir çatlak yoktur yani delik sesten daha hızlı bir cisim tarafından açılmıştır .

                              Deliğin karşı yanı yani çıkış noktası parçalanmış veya kırıktır , buda kafatasının içerden dışarıya doğru patladığını göstermektedir yani özetle bu tür bir delik izi ancak bir tüfek atışı sonucunda açılabilir .

                              Ateşli silah uzmanlarına göre , bu tarih öncesi kurban , kasıtlı bir atışla yani çok yüksek hızlı bir silahın kurşunuyla öldürülmüştür ama bu silahı onbinlerce yıl öncesinde kullanan kimdi ? İki varsayım var ; kafatası sanıldığı kadar eski değildir yani ortada ciddi bir bilimsel yanılgı vardır ya da deliğin nedeni başkadır .

                              Ama bu Paleotik kafatası 1.820 m. derinlikte kaya blokları içinde bulunmuştur yani çok eskidir . Peki ama 38.000 yıl önce kim barut kullanıyordu ?

                              Elbetteki Taş Devri insanı değildi , öyleyse bir başka ırk vardı . Ya da başka bir dünydan gelen birileri vardı ama uzayı aşan bir zeka , barutlu tüfekmi kullanıyordu ? Acaba deliğin bir lazer ışını olabilirmi * yoksa aramızda veya geleceğimizde , Neadertal insan avcılığına meraklı zaman yolcularımı var? Sonuçta soru şudur ; o tüfeği kim taşıyordu ?

                              Yorum

                              • delphin
                                Senior Member
                                • 27-12-2005
                                • 15279

                                Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

                                ilginç gercekler


                                Venüs saat yönünde dönen tek gezegendir!!

                                Sabahlari elma kahveden daha fazla
                                uykunuzu açar!

                                Evinizdeki toz parçaciklarinin büyük
                                çogunlugu ölmüs deri
                                dokusudur.

                                Marilyn Monroe'nun alti adet ayak
                                parmagi vardi!!

                                Inekler merdiven çikabilir ama
                                inemezler!!

                                Ördeklerin "vak" sesi yanki yapmaz,
                                nedenini de kimse
                                bilmez!!

                                Sivrisinek kovucu spreyler sinekleri
                                kovmuyor. Sizi
                                gizliyor.Sivrisinegin alicilarini bloke ederek
                                sizin orada oldugunuzu anlamamalarini sagliyor...

                                Taze kakao içinde bulunan sivi, kan
                                plazmasi yerine
                                kullanilabiliyor!!!

                                Hiçbir kagit parçasi 7 defadan fazla
                                ikiye katlanamaz!!

                                Uyurken TV izlerken oldugundan daha
                                fazla kalori
                                harcarsiniz!!

                                Mese agaçlari elli yasindan önce
                                palamut vermez..

                                Üzerinde barkodu bulunan ilk urun
                                Wrigley's marka sakizdi.

                                Kupa papazi biyiksiz olan tek papazdir!.

                                Boeing 747'nin kanatlari;uçakla uçmayi
                                ilk basaran Wright
                                Kardeslerin uçtugu mesafeden daha uzundur.

                                Amerikan Havayollari 1987 yilinda
                                first-class da sunulan
                                salatalardan bir adet zeytin eksiltmek
                                suretiyle 40.000 USD kâr etmistir.

                                Ve.....

                                Kaplumbagalar kiçlarindan nefes
                                alabilirler!!

                                Yorum

                                İşlem Yapılıyor
                                X