Futbolumuz kirli olmasına kirli de bunun temizlenmesinin yolu bir camianın ya da onun başının seçilerek imha edilmesi mi?
Futbolumuzdaki şike, teşvik ve hatta hakem ayarlanması hikayeleri üzerine konuşulanlar ve anlatılanlar derlenmeye kalkılsa emin olun ki, ansiklopedik bir eser olur.
Şimdi oturun ve sakin sakin, taraftar alt kimliğinizi bir kenara bırakarak düşünmeye başlayın.
* Beşiktaş 100. yılında şampiyon olurken bu tip ilişkiler konuşulmadı mı?
* 101. yılda Beşiktaş-Akçaabat Sebat ve Rize-Beşiktaş maçlarına ilişkin, içinde dinleme kayıtları da olan bilgiler yayınlanmadı mı?
* Galatasaray 14 yıl aradan sonra şampiyon olurken, Malatya’ya giden arabalar defalarca yazılmadı mı?
* Beşiktaş-Denizli maçında, Denizlisporlu futbolcuların 2’şer milyon lira aldığı iddia edilmedi mi?
* 8-0’lık Galatasaray-Ankaragücü maçı hâlâ ağızlarda sakız değil mi?
* Ankaragücü’nün Galatasaray’ı yendiği maçta teşvik primi dağıtıldığına ve parayı aktif yönetici Hamdi Akın’ın gönderdiğine dair haberleri unutmuş olabilir miyiz?
* 2-3 sene önce Diyarbakırspor-Elazığspor maçının devre arasında, Başkan’ın soyunma odasına girip silah gösterdiği iddiaları unutuldu mu?
* Altay küme düşerken, Başkan Ahmet Taşpınar’ın o zamanki Federasyon Yönetim Kurulu Üyesi Levent Kızıl’ı suçlaması...
* Diyarbakırspor-Konyaspor ya da İstanbul Belediye-Diyarbakırspor maçlarında yaşananlar herkesin gözü önünde olmadı mı?
* Aynı Levent Kızıl, daha birkaç ay önce Kulüpler Birliği toplantısında, “Beyler, bu işleri fazla kaşımayalım. Hepimiz bu yalaktan su içtik” dediğinde tepki veren Başkan oldu mu?
* Geçen sene Rize-Denizli maçındaki iddialar, Gaziantep- Malatya maçına ilişkin iddialar ne oldu? Bir başkan diğerine, “Siz kupayı bize bırakın, son maçta gerekirse biz de size yardımcı oluruz. Komşuyuz” demiş midir?
* Bu ülkede yaptıkları şikeyi itiraf edenler ve mahkemelerde şike olduğu kanıtlanan maçlar cezasız kalmadı mı?
Bu ve buna benzer daha pek çok olayı hepiniz hatırlayacaksınızdır.
Teşvik primi ve şike gibi olaylar, futbol dünyası içerisinde hep konuşulur, ama bunların belgesi olmaz.
Önceki gün yayınlananlar da belge değil, eski anıların ya da yaşananları yaşadığını iddia eden kişinin dile getirmesiydi.
Belge-bilgi işi medyanın değil, devletin işi... Devlet sorumluluğunu almaz, teknik takip yapmazsa hiç kimse yakalanamaz.
Suç üstü yapılmadığı müddetçe de futboldaki kirlilikle başa çıkılamaz.
Temiz futbol isteyen (tabii eğer gerçekten varsa) devlete gider ve yasayı yaptırır.
Kulüpler Birliği’nin ‘Sayın ve etik’ Başkanı Özhan Canaydın;
İddaa payı, yayın payı, federasyon seçimi gibi sığ gündemleri bir kenara bırakıp, yarından tezi yok, devletin kapısını çalmalı, ‘Bizi bu bataktan kurtaracak yasal düzenlemeleri yapın’ diye başvuruda bulunmalıdır.
Geçmişimize bir çizgi çekmeyi başaramazsak, geleceğimizi kurtarmamızın imkanı yok.
Eğer sezon sezon konuşmaya başlarsak, gidilecek noktalar, takımını sevmekten başka hiç bir lüksü olmayan taraftarı kırmaktan başka işe yaramaz.
EVET; ÜLKEMİZDE ŞİKE VAR…
EVET; ÜLKEMİZDE TEŞVİK VAR…
Yapan kim mi?
Aklınıza gelen neredeyse herkes.
Çünkü sistemimiz bunu gerektiriyor.
Çünkü temiz kalmak isteyen bile kalamıyor.
Bugün suçlanan Aziz Yıldırım, daha dünlerin birinde Genel Kurulu’na çıkıp, “Ben Türkiye’de nasıl şampiyon olunacağını artık öğrendim” diye samimi ve acı bir itirafta bulunmadı mı?
Herşeyin başı sistem ve bunu kurabilecek tek yer de devlet.
Olmazsa, ne olur derseniz...
Sadece çocukların, gençlerin, bu oyunu gerçekten sevenlerin hayallerini çalmaya, yıkmaya devam ederiz. Bugün de yarın da.
“O KİRLİYMİŞ” DİYENLERE SORUYORUZ:
TEMİZ OLAN EL KALDIRSIN…
Futbolumuzdaki şike, teşvik ve hatta hakem ayarlanması hikayeleri üzerine konuşulanlar ve anlatılanlar derlenmeye kalkılsa emin olun ki, ansiklopedik bir eser olur.
Şimdi oturun ve sakin sakin, taraftar alt kimliğinizi bir kenara bırakarak düşünmeye başlayın.
* Beşiktaş 100. yılında şampiyon olurken bu tip ilişkiler konuşulmadı mı?
* 101. yılda Beşiktaş-Akçaabat Sebat ve Rize-Beşiktaş maçlarına ilişkin, içinde dinleme kayıtları da olan bilgiler yayınlanmadı mı?
* Galatasaray 14 yıl aradan sonra şampiyon olurken, Malatya’ya giden arabalar defalarca yazılmadı mı?
* Beşiktaş-Denizli maçında, Denizlisporlu futbolcuların 2’şer milyon lira aldığı iddia edilmedi mi?
* 8-0’lık Galatasaray-Ankaragücü maçı hâlâ ağızlarda sakız değil mi?
* Ankaragücü’nün Galatasaray’ı yendiği maçta teşvik primi dağıtıldığına ve parayı aktif yönetici Hamdi Akın’ın gönderdiğine dair haberleri unutmuş olabilir miyiz?
* 2-3 sene önce Diyarbakırspor-Elazığspor maçının devre arasında, Başkan’ın soyunma odasına girip silah gösterdiği iddiaları unutuldu mu?
* Altay küme düşerken, Başkan Ahmet Taşpınar’ın o zamanki Federasyon Yönetim Kurulu Üyesi Levent Kızıl’ı suçlaması...
* Diyarbakırspor-Konyaspor ya da İstanbul Belediye-Diyarbakırspor maçlarında yaşananlar herkesin gözü önünde olmadı mı?
* Aynı Levent Kızıl, daha birkaç ay önce Kulüpler Birliği toplantısında, “Beyler, bu işleri fazla kaşımayalım. Hepimiz bu yalaktan su içtik” dediğinde tepki veren Başkan oldu mu?
* Geçen sene Rize-Denizli maçındaki iddialar, Gaziantep- Malatya maçına ilişkin iddialar ne oldu? Bir başkan diğerine, “Siz kupayı bize bırakın, son maçta gerekirse biz de size yardımcı oluruz. Komşuyuz” demiş midir?
* Bu ülkede yaptıkları şikeyi itiraf edenler ve mahkemelerde şike olduğu kanıtlanan maçlar cezasız kalmadı mı?
Bu ve buna benzer daha pek çok olayı hepiniz hatırlayacaksınızdır.
Teşvik primi ve şike gibi olaylar, futbol dünyası içerisinde hep konuşulur, ama bunların belgesi olmaz.
Önceki gün yayınlananlar da belge değil, eski anıların ya da yaşananları yaşadığını iddia eden kişinin dile getirmesiydi.
Belge-bilgi işi medyanın değil, devletin işi... Devlet sorumluluğunu almaz, teknik takip yapmazsa hiç kimse yakalanamaz.
Suç üstü yapılmadığı müddetçe de futboldaki kirlilikle başa çıkılamaz.
Temiz futbol isteyen (tabii eğer gerçekten varsa) devlete gider ve yasayı yaptırır.
Kulüpler Birliği’nin ‘Sayın ve etik’ Başkanı Özhan Canaydın;
İddaa payı, yayın payı, federasyon seçimi gibi sığ gündemleri bir kenara bırakıp, yarından tezi yok, devletin kapısını çalmalı, ‘Bizi bu bataktan kurtaracak yasal düzenlemeleri yapın’ diye başvuruda bulunmalıdır.
Geçmişimize bir çizgi çekmeyi başaramazsak, geleceğimizi kurtarmamızın imkanı yok.
Eğer sezon sezon konuşmaya başlarsak, gidilecek noktalar, takımını sevmekten başka hiç bir lüksü olmayan taraftarı kırmaktan başka işe yaramaz.
EVET; ÜLKEMİZDE ŞİKE VAR…
EVET; ÜLKEMİZDE TEŞVİK VAR…
Yapan kim mi?
Aklınıza gelen neredeyse herkes.
Çünkü sistemimiz bunu gerektiriyor.
Çünkü temiz kalmak isteyen bile kalamıyor.
Bugün suçlanan Aziz Yıldırım, daha dünlerin birinde Genel Kurulu’na çıkıp, “Ben Türkiye’de nasıl şampiyon olunacağını artık öğrendim” diye samimi ve acı bir itirafta bulunmadı mı?
Herşeyin başı sistem ve bunu kurabilecek tek yer de devlet.
Olmazsa, ne olur derseniz...
Sadece çocukların, gençlerin, bu oyunu gerçekten sevenlerin hayallerini çalmaya, yıkmaya devam ederiz. Bugün de yarın da.
“O KİRLİYMİŞ” DİYENLERE SORUYORUZ:
TEMİZ OLAN EL KALDIRSIN…
Yorum