Çanakkale'de yazılan kahramanlık destanımız yürekleri sızlatacak...
KINALI KUZULAR" 28 KASIM'DAN İTİBAREN HER SALI, SAAT 20.30'DATRT 1'DE...
Japon eğitim sistemine ilgi duyan Türk hükümeti, inceleme yapmak üzere pedagoglardan oluşan bir Japon heyetini Türkiye'ye davet eder. Bu heyet ülkemizin çok değişik yerlerinde incelemeler yapar. Tüm bu çalışmaların sonuçlarını sunmak üzere Milli Eğitim Bakanı ile birlikte, Başbakanı ziyaret ederler. Japon heyetinin tespiti kısa ve kesindir: "Sizin gençlerinizde milli bilinç yok!"
Bu sonuç, Türk yetkililer üzerinde şok etkisi yapar. Biraz şaşkınlık, biraz da hayret içinde sorarlar: "Peki siz Japonlar, gençlerinize milli bilinç verme adına ne yaparsınız? Hangi programı, nasıl uygularsınız?" Bunun üzerine Japonlar oldukça ilginç ve bir o kadar da düşündürücü şu cevabı verirler: "Biz sizden aldığımız 'Amin Alayı' (Osmanlılar'da çocuğun yaşı 4 yıl, 4 ay, 4 gün olunca eğitime başlanması töreni) ile eğitime giriş yaparız ve eğitime şok testler uygulayarak başlarız. Bu çocukları uçak kadar hızlı giden trenlere bindiririz. Çok katlı yollardan geçiririz. En üstün teknolojiyle ve robotlarla çalışan dev fabrikalarımızı gezdiririz. Bu baş döndürücü teknoloji karşısında sarsılan ve şok olan çocuklarımıza deriz ki: "Gördüğünüz bu hızlı trenleri ve üstün teknolojiyi sizin atalarınız yaptı. Eğer siz daha çok çalışırsanız, daha hızlı giden ulaşım araçları yapar, daha üstün teknoloji meydana getirir, daha gelişmiş ve modern fabrikalar kurarsınız."
Daha sonra bu çocukları Hiroşima ve Nagazaki'ye götürüp gezdiririz. II.Dünya Savaşı'nda atom bombasıyla yerle bir edilen bu bölgeleri biz, gelecek nesillere ibret olsun diye aynen koruruz. Atom bombasıyla hiçbir canlının ve bitkinin yaşayamaz hale geldiği bu yerleri çocuklarımız büyük bir dikkatle ve hayretle seyrederler. Gördükleri onların taze hafızalarında hiçbir zaman silinmeyecek derin izler bırakır. Ve yine deriz ki: "Eğer siz çalışmazsanız, vatanınızı korumaz, milletinizi sevmezseniz, birlik ve dirlik içinde olmazsanız; işte böyle düşmanlar sizin ülkenizi yine bombalar, yakar, yıkar ve yaşanmaz hale getirir. Ama çalışırsanız, güçlü olursanız düşmanlar size saldırmaya cesaret edemezler. Vatanınız yücelir, milletiniz yükselir. Dünyadaki bütün insanlar size saygı duyarlar. Artık çalışmak ve çalışmamak konusunda kararınızı siz verin."
Bu ikinci şokla çocuklarımız kendilerine gelerek iyi ve çalışkan bir Japon olmaya doğru ilk adımı atarlar. Böylece milli bilinci de kazanmış olurlar."
Tam bu sırada orada bulunan yetkililerden biri: "İyi de bizim Hiroşima ve Nagazaki'miz yok ki" der ve bunun üzerine şu cevabı alır:
"Sizin binlerce Hiroşima ve Nagazaki gibi değerleriniz var. Bizimkilerden çok daha etkili tarihi bölgeleriniz var. I. Dünya Savaşı içinde meydana gelen ve bir metrekareye 6 bin merminin düştüğü, 250 bin gencinizin vatanı için can verdiği Çanakkale Zaferi'nin kazanıldığı bölgeler; çocuklarınız ve gençlerinizin şok olması için yeter de artar bile…
Dünyanın en gelişmiş ve en güçlü ordularına karşı Türkler, olmazı olduruyor ve bütün dünyayı hayretler içinde bırakan bir zafer kazanıyorlar. İnancın, azmin ve iradenin, tekniği yendiğini ispatlıyorlar. Bütün dünyaya meydan okuyorlar. İşte sadece bu olay, bu bölge ve bu zafer dahi gençlerinizin milli bilinç kazanmalarına yetecek niteliktedir. Bu sebeple gençlerinizi gruplar halinde Çanakkale'ye götürüp gezdirmelisiniz. Her Türk genci, Çanakkale Savaşları'nın olduğu bölgeyi mutlaka gezerek görmeli ve öğrenmelidir. Daha sonra onlara demelisiniz ki: 'Sizler birlik ve beraberlik içinde çalışmazsanız, güçlü ve kuvvetli olmazsanız, düşmanlar yine Çanakkale'ye gelirler, ülkenizi işgal eder ve öz yurdunuzda hür yaşamayı size çok görürler…'"
Çanakkale'yi 70 Milyona Getirmek
İşte bu kıssadan hisse çıkaran Türkiye Radyo Televizyon Kurumu, "70 milyonu Çanakkale'ye götüremiyorsak, Çanakkale'yi 70 milyona getirebiliriz" düşüncesiyle "Kınalı Kuzular" adlı yapımı ekrana taşıyor. Bu aydan itibaren TRT izleyicisiyle buluşacak olan dizi, sadece gençlerimizin değil, tüm ulusumuzun üzerinde bu etkiyi gerçekleştirmek amacıyla hazırlandı.
Vatan ve millet sevgisini, istersek her zorluğun üstesinden gelebileceğimiz inancı ve fikrini 70 milyona ulaştırma hedefiyle yola çıkan bu yapım, aynı siperde kucak kucağa can veren Türk'ün, Kürt'ün, Laz'ın, Çerkez'in, Boşnak'ın, Arap'ın hikayesi… Alevinin, sünninin, hristiyanın, musevinin hikayesi…
Cahilinden alimine, demircisinden mühendisine, marangozundan hekimine bir milletin hikayesi... Mustafa Kemal Atatürk gibi eşsiz bir kahramanı yaratan tarihin hikayesi... Çekimleri İstanbul, Yalova ve Bursa- Cumalıkazık'ta devam eden "Kınalı Kuzular" Ahmet Yenilmez (Yapımcı), Tunç Davut (Yönetmen), Ercan Akın, Erkan Akın, Deniz Bilgen (Senaryo), Ömer Erbil (Konsept Danışmanı), Engin Saygılı (Görüntü Yönetmeni), İlker Berke (Görüntü Yönetmeni - I. Bölüm), Süha Kapkı (Kameraman), Bünyamin Ersöz (Genel Koordinatör), Seçkin Savaş (Işık şefi), Müşerref Zeren (Sanat Yönetmeni) Ömer Faruk Kangal'ın (Kurgu Yönetmeni) imzasını taşırken, dizinin oyuncu kadrosu, her bölümde değişiyor.
Öyküler
"Kınalı Kuzular" adlı dizi, kendi içinde başlayıp biten 70'er dakikalık televizyon filmlerinden oluşuyor. İlk 13 bölüm Çanakkale Savaşı'nda şehit olan 13 askerin mektubuna dayanılarak senaryolaştırıldı.
Öykülerin hepsi yaşanmış hikayelerden oluşturuldu. Dizinin ikinci 13 bölümünde Kurtuluş Savaşı, Kuvayı Milliye hareketi anlatılıyor. Üçüncü 13 bölümde ise Anadolu destanlarından yararlanılıyor. İşte ilk 13 bölümle ekrana taşınacak öykülerden bazıları:
Akça Kadın'ın Mektubu
"Kınalı Kuzular"ın ilk bölümünde, Hasan'ına kına yakıp Çanakkale'ye gönderen Akça Kadın'ın neden oğlunu kınayla süsleyerek cepheye gönderdiği güzel bir öyküyle işleniyor:
Türkler üç sebeple kına yakarlar; kurbanlık koyunlara, Allah'a kurban olsun diye; evlenen kızlara, kocasına kurban olsun diye; askere giden gençlere, vatanına kurban olsun diye.
Bir diğer bölümde arkadaşlarını cephede kaybeden Muzaffer'i komutanı hava değişimi için (kamyonlara lastik alınacak bahanesiyle) İstanbul'a gönderiyor. Ancak cepheye dönen Muzaffer kimsenin aklına gelmeyeni başarıyor; "Bedeli Çanakkale'de ödenecektir" yazılı senetlerle gerekli olan lastikleri temin ediyor.
Yahya Çavuş
Bir kahraman takım ve de Yahya Çavuş'tular. Tam üç alayla burada gönülden vuruştular. Düşman, tümen sanırdı bu şahane erleri... Allah'ı arzu ettiler, akşama kavuştular…
Dizeleriyle efsaneleşen şehitlerimiz Yahya Çavuş ve arkadaşlarından inanılmaz bir cesaret öyküsü…Tabur komutanı şehit düşünce, komutayı 21 yaşındaki Yahya Çavuş alıyor ve sadece 67 kişilik kuvvetiyle İngilizlere kök söktürüyor.
Koca Seyit
Balıkesirli Seyit Onbaşı, Balkan Savaşı'nın ardından kendisini Çanakkale'deki top bataryasında bulur. 18 Mart'ta düşman denizden müthiş bir güçle saldırır. Koca Seyit'in bataryası da isabet alır. Seyit, Yüzbaşı Hilmi Bey ve Niğdeli Ali dışındaki 14 asker şehit olur, 24 tanesi de yaralı olarak hastaneye kaldırılır. Batarya vinci kırılır ve cephanelik patlar. Koca Seyit, bu duruma dayanamaz; insan gücüyle kaldırılması imkansız olan 276 kiloluk mermiyi tek başına kaldırır, namluya sürer. Seyit, Ocean zırhlısına nişan alıp ateş eder. Ancak üçüncü atışında geminin dümenini vurur ve geminin mayına çarpıp patlamasını sağlar: "276 kiloluk mermi Seyit'e çok hafif, Ocean zırhlısına çok ağır gelmiştir."
Doktor Dimitroyati de Cephede
Doktor Dimitroyati'nin en yakın arkadaşı Kerem başta olmak üzere, mutlu günlerde birlikte olduğu insanlar Çanakkale'de düşmanla çarpışmaktadır.
O da gönüllü olarak askere yazılır ve yüzbaşı rütbesiyle doktor olarak göreve başlar. Bir gece, düşman savaş gemileri tarafından hastane bombardımana tutulur. Ameliyat masasında yaralı tedavi etmeye çalışan Dimitroyati de ağır yaralanır. Ama o aynı kaderi paylaştığı askerlerden ayrılmak istemez ve Ali Çavuş'tan, dininden dolayı başka yere gömmemeleri için söz aldıktan sonra ölür. İstanbul'daki ailesi Dimitroyati adına bir mezar yaptırır. Papazın gelmesiyle tören başlar. Törene Dimitroyati'nin iyileştirdiği Müslümanlar da katılır. Hem Hıristiyan hem de Müslüman inançlarına göre dualar okunur.
Çanakkale Şehitleri
Mehmet Akif, veterinerlik fakültesini bitirmesine rağmen edebiyatla uğraşmaktadır. Yazdıkları, edebiyat dünyasında batıyı özenenler tarafından küçümsenir ama o inatla Türk insanının inançlarından uzaklaşmasını eleştirmeye devam eder. Çanakkale Savaşı ise Mehmet Akif'e göre bir ölüm kalım savaşıdır. Ama o, cephede değildir ve bunun ağırlığıyla kahrolmaktadır. Bu rahatsızlık Çanakkale'den gelen zafer haberiyle sona erer. Zafer sevincini nasıl yaşayacağını düşünürken aradığı çözümü bulur. Geceler boyu oturup 84 mısralık "Çanakkale Şehitleri" şiirini yazar.
(MAK AJANS)
KINALI KUZULAR" 28 KASIM'DAN İTİBAREN HER SALI, SAAT 20.30'DATRT 1'DE...
Japon eğitim sistemine ilgi duyan Türk hükümeti, inceleme yapmak üzere pedagoglardan oluşan bir Japon heyetini Türkiye'ye davet eder. Bu heyet ülkemizin çok değişik yerlerinde incelemeler yapar. Tüm bu çalışmaların sonuçlarını sunmak üzere Milli Eğitim Bakanı ile birlikte, Başbakanı ziyaret ederler. Japon heyetinin tespiti kısa ve kesindir: "Sizin gençlerinizde milli bilinç yok!"
Bu sonuç, Türk yetkililer üzerinde şok etkisi yapar. Biraz şaşkınlık, biraz da hayret içinde sorarlar: "Peki siz Japonlar, gençlerinize milli bilinç verme adına ne yaparsınız? Hangi programı, nasıl uygularsınız?" Bunun üzerine Japonlar oldukça ilginç ve bir o kadar da düşündürücü şu cevabı verirler: "Biz sizden aldığımız 'Amin Alayı' (Osmanlılar'da çocuğun yaşı 4 yıl, 4 ay, 4 gün olunca eğitime başlanması töreni) ile eğitime giriş yaparız ve eğitime şok testler uygulayarak başlarız. Bu çocukları uçak kadar hızlı giden trenlere bindiririz. Çok katlı yollardan geçiririz. En üstün teknolojiyle ve robotlarla çalışan dev fabrikalarımızı gezdiririz. Bu baş döndürücü teknoloji karşısında sarsılan ve şok olan çocuklarımıza deriz ki: "Gördüğünüz bu hızlı trenleri ve üstün teknolojiyi sizin atalarınız yaptı. Eğer siz daha çok çalışırsanız, daha hızlı giden ulaşım araçları yapar, daha üstün teknoloji meydana getirir, daha gelişmiş ve modern fabrikalar kurarsınız."
Daha sonra bu çocukları Hiroşima ve Nagazaki'ye götürüp gezdiririz. II.Dünya Savaşı'nda atom bombasıyla yerle bir edilen bu bölgeleri biz, gelecek nesillere ibret olsun diye aynen koruruz. Atom bombasıyla hiçbir canlının ve bitkinin yaşayamaz hale geldiği bu yerleri çocuklarımız büyük bir dikkatle ve hayretle seyrederler. Gördükleri onların taze hafızalarında hiçbir zaman silinmeyecek derin izler bırakır. Ve yine deriz ki: "Eğer siz çalışmazsanız, vatanınızı korumaz, milletinizi sevmezseniz, birlik ve dirlik içinde olmazsanız; işte böyle düşmanlar sizin ülkenizi yine bombalar, yakar, yıkar ve yaşanmaz hale getirir. Ama çalışırsanız, güçlü olursanız düşmanlar size saldırmaya cesaret edemezler. Vatanınız yücelir, milletiniz yükselir. Dünyadaki bütün insanlar size saygı duyarlar. Artık çalışmak ve çalışmamak konusunda kararınızı siz verin."
Bu ikinci şokla çocuklarımız kendilerine gelerek iyi ve çalışkan bir Japon olmaya doğru ilk adımı atarlar. Böylece milli bilinci de kazanmış olurlar."
Tam bu sırada orada bulunan yetkililerden biri: "İyi de bizim Hiroşima ve Nagazaki'miz yok ki" der ve bunun üzerine şu cevabı alır:
"Sizin binlerce Hiroşima ve Nagazaki gibi değerleriniz var. Bizimkilerden çok daha etkili tarihi bölgeleriniz var. I. Dünya Savaşı içinde meydana gelen ve bir metrekareye 6 bin merminin düştüğü, 250 bin gencinizin vatanı için can verdiği Çanakkale Zaferi'nin kazanıldığı bölgeler; çocuklarınız ve gençlerinizin şok olması için yeter de artar bile…
Dünyanın en gelişmiş ve en güçlü ordularına karşı Türkler, olmazı olduruyor ve bütün dünyayı hayretler içinde bırakan bir zafer kazanıyorlar. İnancın, azmin ve iradenin, tekniği yendiğini ispatlıyorlar. Bütün dünyaya meydan okuyorlar. İşte sadece bu olay, bu bölge ve bu zafer dahi gençlerinizin milli bilinç kazanmalarına yetecek niteliktedir. Bu sebeple gençlerinizi gruplar halinde Çanakkale'ye götürüp gezdirmelisiniz. Her Türk genci, Çanakkale Savaşları'nın olduğu bölgeyi mutlaka gezerek görmeli ve öğrenmelidir. Daha sonra onlara demelisiniz ki: 'Sizler birlik ve beraberlik içinde çalışmazsanız, güçlü ve kuvvetli olmazsanız, düşmanlar yine Çanakkale'ye gelirler, ülkenizi işgal eder ve öz yurdunuzda hür yaşamayı size çok görürler…'"
Çanakkale'yi 70 Milyona Getirmek
İşte bu kıssadan hisse çıkaran Türkiye Radyo Televizyon Kurumu, "70 milyonu Çanakkale'ye götüremiyorsak, Çanakkale'yi 70 milyona getirebiliriz" düşüncesiyle "Kınalı Kuzular" adlı yapımı ekrana taşıyor. Bu aydan itibaren TRT izleyicisiyle buluşacak olan dizi, sadece gençlerimizin değil, tüm ulusumuzun üzerinde bu etkiyi gerçekleştirmek amacıyla hazırlandı.
Vatan ve millet sevgisini, istersek her zorluğun üstesinden gelebileceğimiz inancı ve fikrini 70 milyona ulaştırma hedefiyle yola çıkan bu yapım, aynı siperde kucak kucağa can veren Türk'ün, Kürt'ün, Laz'ın, Çerkez'in, Boşnak'ın, Arap'ın hikayesi… Alevinin, sünninin, hristiyanın, musevinin hikayesi…
Cahilinden alimine, demircisinden mühendisine, marangozundan hekimine bir milletin hikayesi... Mustafa Kemal Atatürk gibi eşsiz bir kahramanı yaratan tarihin hikayesi... Çekimleri İstanbul, Yalova ve Bursa- Cumalıkazık'ta devam eden "Kınalı Kuzular" Ahmet Yenilmez (Yapımcı), Tunç Davut (Yönetmen), Ercan Akın, Erkan Akın, Deniz Bilgen (Senaryo), Ömer Erbil (Konsept Danışmanı), Engin Saygılı (Görüntü Yönetmeni), İlker Berke (Görüntü Yönetmeni - I. Bölüm), Süha Kapkı (Kameraman), Bünyamin Ersöz (Genel Koordinatör), Seçkin Savaş (Işık şefi), Müşerref Zeren (Sanat Yönetmeni) Ömer Faruk Kangal'ın (Kurgu Yönetmeni) imzasını taşırken, dizinin oyuncu kadrosu, her bölümde değişiyor.
Öyküler
"Kınalı Kuzular" adlı dizi, kendi içinde başlayıp biten 70'er dakikalık televizyon filmlerinden oluşuyor. İlk 13 bölüm Çanakkale Savaşı'nda şehit olan 13 askerin mektubuna dayanılarak senaryolaştırıldı.
Öykülerin hepsi yaşanmış hikayelerden oluşturuldu. Dizinin ikinci 13 bölümünde Kurtuluş Savaşı, Kuvayı Milliye hareketi anlatılıyor. Üçüncü 13 bölümde ise Anadolu destanlarından yararlanılıyor. İşte ilk 13 bölümle ekrana taşınacak öykülerden bazıları:
Akça Kadın'ın Mektubu
"Kınalı Kuzular"ın ilk bölümünde, Hasan'ına kına yakıp Çanakkale'ye gönderen Akça Kadın'ın neden oğlunu kınayla süsleyerek cepheye gönderdiği güzel bir öyküyle işleniyor:
Türkler üç sebeple kına yakarlar; kurbanlık koyunlara, Allah'a kurban olsun diye; evlenen kızlara, kocasına kurban olsun diye; askere giden gençlere, vatanına kurban olsun diye.
Bir diğer bölümde arkadaşlarını cephede kaybeden Muzaffer'i komutanı hava değişimi için (kamyonlara lastik alınacak bahanesiyle) İstanbul'a gönderiyor. Ancak cepheye dönen Muzaffer kimsenin aklına gelmeyeni başarıyor; "Bedeli Çanakkale'de ödenecektir" yazılı senetlerle gerekli olan lastikleri temin ediyor.
Yahya Çavuş
Bir kahraman takım ve de Yahya Çavuş'tular. Tam üç alayla burada gönülden vuruştular. Düşman, tümen sanırdı bu şahane erleri... Allah'ı arzu ettiler, akşama kavuştular…
Dizeleriyle efsaneleşen şehitlerimiz Yahya Çavuş ve arkadaşlarından inanılmaz bir cesaret öyküsü…Tabur komutanı şehit düşünce, komutayı 21 yaşındaki Yahya Çavuş alıyor ve sadece 67 kişilik kuvvetiyle İngilizlere kök söktürüyor.
Koca Seyit
Balıkesirli Seyit Onbaşı, Balkan Savaşı'nın ardından kendisini Çanakkale'deki top bataryasında bulur. 18 Mart'ta düşman denizden müthiş bir güçle saldırır. Koca Seyit'in bataryası da isabet alır. Seyit, Yüzbaşı Hilmi Bey ve Niğdeli Ali dışındaki 14 asker şehit olur, 24 tanesi de yaralı olarak hastaneye kaldırılır. Batarya vinci kırılır ve cephanelik patlar. Koca Seyit, bu duruma dayanamaz; insan gücüyle kaldırılması imkansız olan 276 kiloluk mermiyi tek başına kaldırır, namluya sürer. Seyit, Ocean zırhlısına nişan alıp ateş eder. Ancak üçüncü atışında geminin dümenini vurur ve geminin mayına çarpıp patlamasını sağlar: "276 kiloluk mermi Seyit'e çok hafif, Ocean zırhlısına çok ağır gelmiştir."
Doktor Dimitroyati de Cephede
Doktor Dimitroyati'nin en yakın arkadaşı Kerem başta olmak üzere, mutlu günlerde birlikte olduğu insanlar Çanakkale'de düşmanla çarpışmaktadır.
O da gönüllü olarak askere yazılır ve yüzbaşı rütbesiyle doktor olarak göreve başlar. Bir gece, düşman savaş gemileri tarafından hastane bombardımana tutulur. Ameliyat masasında yaralı tedavi etmeye çalışan Dimitroyati de ağır yaralanır. Ama o aynı kaderi paylaştığı askerlerden ayrılmak istemez ve Ali Çavuş'tan, dininden dolayı başka yere gömmemeleri için söz aldıktan sonra ölür. İstanbul'daki ailesi Dimitroyati adına bir mezar yaptırır. Papazın gelmesiyle tören başlar. Törene Dimitroyati'nin iyileştirdiği Müslümanlar da katılır. Hem Hıristiyan hem de Müslüman inançlarına göre dualar okunur.
Çanakkale Şehitleri
Mehmet Akif, veterinerlik fakültesini bitirmesine rağmen edebiyatla uğraşmaktadır. Yazdıkları, edebiyat dünyasında batıyı özenenler tarafından küçümsenir ama o inatla Türk insanının inançlarından uzaklaşmasını eleştirmeye devam eder. Çanakkale Savaşı ise Mehmet Akif'e göre bir ölüm kalım savaşıdır. Ama o, cephede değildir ve bunun ağırlığıyla kahrolmaktadır. Bu rahatsızlık Çanakkale'den gelen zafer haberiyle sona erer. Zafer sevincini nasıl yaşayacağını düşünürken aradığı çözümü bulur. Geceler boyu oturup 84 mısralık "Çanakkale Şehitleri" şiirini yazar.
(MAK AJANS)
Yorum