Azrail bir melekse, neden eline tırpan verilir?
Her nedense Azrail resmedilirken veya görüntülenirken ürkütücü siyah bir kıyafete bürünmüş olarak gösterilir.
İskelet görünümlü eline de büyükçe bir tırpan verilir. Böyle bir resmi ve şekli ilk defa kim yapmıştır, bilemem ama, mutlaka Batılı bir ressamın fırçasından çıkmıştır. Çünkü inanan bir insanın gözünde Azrail böyle değildir. Son çalışmamız olan "İnsanı Uçuruma Götüren Sözler" kitabımızda da anlatmaya çalıştığımız gibi, bir kere Azrail bir melektir ve Arş-ı Alâyı taşıyan meleklerden birisidir. "Melek" kelimesi, insanın içini açar, gönlünü okşar, ruhumuza bir sevinç ve ferahlık verir. Hani sevimli, tatlı, şirin, güzel ve masum bir kız çocuğunu severken meleğe benzetir de, kısaca "melek" deriz ya! Azrail de bir melek. Nurdan bir varlık, nurdan yaratılmış.
***
Melekler Allah'ın elçisidir, kendi başlarına iş yapmazlar, başlarına buyruk hareket etmezler, emir altında çalışırlar, Allah onlara hangi görevi vermişse onu yaparlar. Kur'ân, melekleri anlatırken, onların hiçbir şekilde Allah'a isyan etmediklerini, verilen emri anında yerine getirdiklerini bildirir. (Tahrim Suresi, 66:6) Hz. Azrail'i anlatırken de, "Sizin için görevlendirilen ölüm meleği, canınızı alır, sonra da Rabbinize döndürülürsünüz." (Secde Suresi, 32:11) şeklinde tarif ederek görevini tanımlar.
***
Diğer yandan iman edilmesi gereken diğer meselelerde olduğu gibi, meleklere imanda da bir ayırım yapamayız, birini diğerinden ayırt edemeyiz; hepsini aynı şekilde görürüz, severiz, hepsine aynı şekilde iman ederiz. Çünkü iman bir bütündür, birbirinden ayrılmaz, parçalanmaz. Dört büyük meleklerden Hz. Cebrail'e, Mikail'e ve İsrafil'e ne kadar iman ediyor, inanıyorsak, Hz. Azrail'e de aynı şekilde inanırız. Yaptıklarından, ettiklerinden, üstlendiği görevlerden dolayı onları suçlayamayız. Mesela, dünyanın sonu olan Kıyametin kopmasında sûra ilk üfleyecek olan Hz. İsrafil'dir. Şimdi, İsrafil bu görevi yapıyor, dünyanın sonunu hazırlıyor diye onu zulümle, haksızlıkla suçlamak ne kadar doğru olur?
***
Azrail de bir melekse, nurdan yaratılmış bir varlıksa, görevini yapıyorsa, onu kötü gösterme değil, biri yerde onu sevmek, hatta onunla dost olmak gerekmez mi? Şuâlar'da bu konuyu açıklık getirirken Bediüzzaman der ki "Bir gün bir duada, 'Yâ Rabbi! Cebrail, Mikâil, İsrafil, Azrail hürmetlerine ve şefaatlerine, beni cin ve insin (insanların) şerlerinden muhafaza eyle!' meâlindeki duayı dediğim zaman, herkesi titreten ve dehşet veren Azrail namını zikrettiğim vakit, gayet tatlı ve tesellidâr (teselli veren) ve sevimli bir hâlet hissettim, Elhamdülillâh dedim, Azrail'i cidden sevmeye başladım. Çünkü "İnsanın en kıymetli ve üstünde titrediği malı, onun ruhudur. Onu zâyi olmaktan ve fenadan ve başıboşluktan muhafaza etmek için kuvvetli ve emin bir ele teslimin derin bir sevinç verdiğini kat'î hissettim." Yani hiç kimseye emanet edemeyeceğimiz, teslim etmeye yanaşmadığımız ve ruhumuzu bir melek olan Hz. Azrail gibi Allah'ın çok emin ve güvenilir bir elçisinden başkasına teslim edemeyiz.
Bunun için inanan insan Azrail'den ürkmemeli, korkmamalı, onu kötü ve korkunç görmemeli ve göstermemeli. Necip Fazıl'ın dediği gibi demeli: "Bu dünyada nakış, lezzet, ne varsa küsüm; / Gözümde son marifet, Azrail'e tebessüm.
Mehmet Paksu / mehmetpaksu@gmail.com (www.birgun.net)
Yorum