AHMET ÇAKAR YÜZDE YETMİŞİ ŞİKE YAPMIŞTIR

Kapat
X
 
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • armada1
    Banned
    • 04-11-2005
    • 1457

    AHMET ÇAKAR YÜZDE YETMİŞİ ŞİKE YAPMIŞTIR

    yüzde 70'i şike yapmıştır"

    Türk futbolunun son yıllarda yetiştirdiği en başarılı hakemlerden biri ve son dönemin popüler TV yorumcusu Ahmet Çakar'ı ağırlıyoruz bugün... Daha doğrusu biz ona misafir oluyoruz. Sözleştiğimiz saatten 30 dakika daha önce gidiyoruz randevumuza... Belli ki dakik bir insan. Bize ayıracağı saati eğer uygunsa biraz yukarı çekebiliriz. Nitekim öyle oluyor. Randevumuz için Sabah Gazetesi'ndeyiz. Ama foto muhabiri arkadaşım Bora Toprakçı'nın fotoğraf çekimi yapabilmesi için ayrı ve yazılı bir izin istenince, Ahmet Hoca'nın teklifiyle hemen yakındaki bir cafe'de alıyoruz soluğu...
    İstanbul'da bir kar havası sormayın... Yemek saati, etraf kalabalık. Ama ses kayıt cihazıma uygun bir yer bulduk ve konuşlandık. Sıcacık mis gibi çaylarımız da geldi. Ahmet Çakar'ın tercihi ise nescafe... Meslek hayatındaki alışkanlıkların da etkisiyle otoriter bir yapıya sahip olduğunu düşündüğüm Ahmet Çakar, disiplinli bir hayatın insanı olduğunu anlatıyor... Her gün 07.15'te kalkan Çakar; çocuklarını okuluna bırakan, gazetesi ve hekimlik yaptığı adres arasında yol alan, kendi tabiriyle "mazbut" bir hayatın insanı...
    Yaptığı yorumlarında kimi izleyenlere, "tam benim adamım!" dedirten, ekran başında bazı seyircilerin ise sinir katsayılarını yükselten Ahmet Çakar, bugün sözleriyle geniş kitleleri etkileyen bir isim haline nasıl geldi? Bunu öğrenmek için basın dünyasına ilk olarak nasıl girdiğini soruyorum... "Beni basın dünyasının içine çektiler" sözleriyle geride kalan yıllara çevrilen spotlar arasında Ahmet Hoca'nın rahatsız olduğu bir vicdan azabını da öğreniyorum. Kendisinden dinleyelim isterseniz:
    "Birçok kanal teklifte bulundu. Kanal D'de ve Milliyet gazetesinde yorumlara başladım. Daha sonra Star'a transfer oldum. Vurulduktan sonra 2004'te Star'dan ayrıldım. 5 hafta kadar bir NTV dönemi var. Hayatımda utanç duyduğum, kendimi affetmediğim ve hesabını veremediğim 5 haftadır. NTV'ye ayıp ettim. Anlaştım. 5 hafta sonra onları yarı yolda bıraktım. Büyük bir mahcubiyet içindeyim. NTV'den Rıdvan olsun, Güntekin olsun ya da yöneticilerden birini görünce hakikaten mahcup oluyorum...Suçluluk duygusu içindeyim..."
    "Serhat Ulueren ismi benim için mazide kal-mış-tır"
    Ahmet Çakar'a, Telegol'deki yorumları ve yaşadığı kurşunlanma olayı ile ilgili sorumu yöneltmeye hazırlanıyorum...
    Girişi yaptım. Site ziyaretçilerinden de gelen sorular arasında büyük bir yer tutuyor.
    "Telegol ile yolları neden ayrıldı? Ahmet Çakar ile Serhat Ulueren arasında neden soğuk rüzgârlar esiyor.."
    Daha ben sözümü tamamlamadan Ahmet Çakar'dan sözcükler gelmeye başlıyor...
    "Şu an beni hafife alan arkadaşlarımla bir dönem Telegol'de çok güzel işlere ve başarılara imza attık. Fakat, özellikle size verdiği röportajdaki sözlerinden sonra, Serhat Ulueren ismi benim için mazide kalmıştır... Çok kırgınım. Nokta..."
    Bu derece hissi bir karşılık beklemiyordum... Daha ketum bir tavır beklerken, bana yapılan bir açıklama olması... Ben de adını veremediğim bir ruh hali içindeyim... Ama bu sorunun vakti.
    - Bu ekipte çalışmış olmaktan pişman mısınız?
    "Hayatımda hiç kimseyle birlikte olduğum için, çalıştığım için, hiç kimseyle kavga ettiğim için pişmanlık duymadım. Yaşanmış yaşanmıştır. Pek az pişmanlıklarım var. Bu olayda da asla pişman değilim."

    "Kurşunla yaşıyorum"
    Kendine has üslubu, kimi zaman zehir zemberek açıklamalarıyla, bazen teşbihlerle olayları yorumlayan Ahmet Çakar, Telegol ekibi içindeyken, müessif bir olay yaşadı. Hangi el tarafından çekildiği bilinmeyen tetikle 5 kurşunun hedefi oldu Ahmet Çakar... Peki bu olay üzerinden bu kadar zaman geçmesine rağmen bir aşama kaydedilememiş olması ilginç değil mi? Cevap içinde cevap, işte:
    "Emniyete beni vuracaklarından şüphe ettiğim 3 ismi verdim. Aradan 2.5-3 yıl geçti. Yakalanıp yakalanmadığı konusunda bana ulaşan bir bilgi yok. Ayrıca, o günden bu yana resmi polis korumasında geziyorum. 5 kurşun yedim. Bir tanesi halen vücudumda. Şu anda herhangi bir sağlık sorunu yaşatmıyor bana. Psikolojik açıdan ise en ufak bir korku ya da ürkeklik yaratmadı."
    Fevri çıkışlarına ekrandan alışık olduğum, Ahmet Hoca'ya, "Bu size has bir davranış. Beni hiç şaşırtmadı, doğal değil mi?" dediğimde, bir itiraf alıyorum Çakar'ın sözlerinden... "Buna doğal değil, delilik diyelim. Ben de fazla bir sıkıntı yaratmadı. Sadece yüksek sesli bir gürültü olduğunda sanırım beyin o günlere dönüyor ve kurşun yerleri sızlıyor. O kadar."



    - Futbolla ve kurallarla harmanlanmış bir hayatın insanı Ahmet Çakar. Peki maçlarını takip ettiği, yorumladığı faal hakemlerden en fazla kimi beğeniyor?
    "Tam kafama uygun, bak bu çok büyük hakem olacak diye net bir isim yok. Cüneyt Çakır, Fırat Aydınus fena değil. Tepede bulunan isim olarak gösterilen Selçuk Dereli'yi hiç beğenmiyorum."
    - Telegol ekibine yorumcu olarak katılan Cem Papila için yorumunuz?
    "Cem Papila adı da mazide kalan bir isimdir. Beşiktaş-Samsunspor maçı sırasında tüm Türkiye onun karşısındayken, ben sahip çıkmıştım. Çünkü ona inanmıştım. Eğer o da bana inanmış olsaydı bazı konularda farklı davranırdı."
    "Bu sözler basın önünde konuşulan konulara dair mi?" şeklindeki soruma Ahmet Hoca, "Cem Papila bunu anlar. Toplumun anlamasını beklemiyorum. Cem Papila anlasın yeter!" oluyor...
    "Gerets'i sevmek zorunda değilim"
    Ülkemizde en beğendiği yerli futbolcuyu soruyorum Ahmet Çakar'a... Bir müddet düşündükten sonra geliyor yanıt: "Arda'yı beğeniyorum. Ufak tefek hatalarına rağmen, geleceği anlamında beğeniyorum." Türkiye'deki yabancı oyuncular içinde Alex'i seven Ahmet Çakar, Appiah'ı ise beğeniyor...
    Okuyucularımızdan yoğun şekilde gelen Gerets ile ilgili düşüncelerini alıyorum Ahmet Çakar'ın... "Galatasaray gibi bir markayı şampiyon yapmış bir teknik direktörün göklere çıkartılmasın karşıyım. Çünkü, Galatasaray Avrupa Şampiyonu. İz bırakacak övülecek bir teknik direktör Galatasaray'ı içinde bulunduğu şartlarda Avrupa'da bir yerlere getirebilmesi gerek. Lucescu, mütevazı kadroyla yapabildi. Gerets'in Galatasaray'da başarılı bulduğumu söyleyemem. Ayrıca, insan olarak da hoca olarak da beğenmiyorum. Sevmek zorunda da değilim."
    Türk futbolunda her açıdan var olan sıkıntıların temiz bir futbola ulaşmak için nasıl ortadan kaldırılabileceği soruma Ahmet Çakar, hepimizin ekrandan aşina olduğu tavırla başlıyor yanıtlamaya...
    "Hayır efendim! Türkiye'de de futbol temizlenmez, dünyada da... Ayrıca ülkemizde siyaset temiz mi? Bürokrasi temiz mi? İnsan ilişkileri temiz mi? Mali hukukumuz temiz mi? Neyimiz temiz ki, futbolumuz temiz olsun?!.. Tüm dünyada böyle midir peki? Tüm dünyada futbol belli oranda kirlidir. En temiz olduğu ülkede dahi futbol kirlidir... Bir örnek, dünyanın sosyal anlamda en centilmen, kurallara saygılı ülkeleri İskandinav ülkeleridir. Ama gelin görün ki, bundan 3 sene önce Avrupa Futbol Şampiyonası'nda İsveç ile Danimarka'nın bir üst tura çıkması için maçın ancak 2-2 bitmesi gerekiyordu. İsveç ve Danimarkalı oyuncular şike yaptılar ve maç 2-2 bitti. Kirlilik her yerde belli oranda var. Türkiye'de belli oranın üzerinde kirlilik var. Nasıl temizlenir? Ne zaman ki Türkiye bir İsveç, bir Norveç, bir Finlandiya gibi sosyal düzende, adalette, bürokraside de olabildiğince temiz bir ülke olur, futbol da aynı oranda temizlenir. Ama yine de bir kirlilik kalır..."
    "Takımların yüzde 70'i şike yapmıştır"
    - Şike ispatlanamaz mı hocam?
    "İspatlayamazsınız. İnsanlar konuşuyor: İtalya yaptı, biz yapamaz mıyız. İtalya yaptı ama şansa yaptı. Çünkü, İtalya'da bu iş, bir mafya grubunu takip etmekle görevli futbolcular bir de bu tür maç sonuçlarını maniple eden yöneticilerin telefonlarına takılmaya başladı. Resmi dinlemede, polis kayıtlarında şike ispatlandığı için ceza verildi. Bu, bundan 5 sene önce bizde de oldu. Susurluk Çetesi neticesinde bazı insanlar firar etmesin diye Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü bir telefon takibi yaparken, hakem konuşmalarına rastladılar. Sadık İlhan olayları hatırlayın... Şikede para pul kayıt dışıdır. Dekontla mekontla olmaz. 'Rüşvetin belgesi mi olur' sözü Türk lügatine adeta kazınmıştır. Ama rüşvet işini yapan adamlar aptalsa olur... İtalya'da bu iş şansa oldu. Türkiye'de de bir gün bu olabilir. Bakın, bugün hiçbir bant kaydı yasal izinle alınmamışsa delil değildir. Mesela, Cihan Oskay bir takım bant kayıtları almış. O kayıtlar dönecek Cihan Oskay'ı mahkum ettirecek. Çünkü, o kayıtlar yasadışı alınmıştır.

    - Türk futbolunda bir çok isim şike yapıldığını biliyor, ama konuşmuyor, neden?
    "Çünkü ispat edemiyor... Türkiye'de eli yüzü düzgün, maddi durumu fena sayılmayacak erkeklerin yüzde 70'i en az bir kere eşini aldatır. Ama bununla ilgili bir adama suçlama getirdiğiniz vakit, ispatlayamazsanız, hüküm giyersiniz. Bu konuda erkeklere bir anket yapın, sonuç yüzde 5 çıkar. Kimse kabul etmez ama herkes yapar. Türkiye'de bugün şampiyonluğa, küme düşmemeye oynayan takımların yüzde 70'i hayatlarının bir döneminde şike yapmıştır. Ama şike, ama teşvik pirimi... Kimse kıvırmasın... Cihan Oskay'ın söyledikleri doğru olabilir. Ben yalan söylüyor demedim. Fenerbahçe ile ilgili suçlamalarının bir kısmı doğru olabilir. Ama suçlamaları getirdiğin vakit, bunu delillendireceksin. Bugün birine 'şikeci' ya da 'ahlaksız' suçlaması yaparken delillerinizi tam koymadığınız vakit kan dökülür!.. Cihan Oskay Fenerbahçe Kulübü'nü, Başkanını şike ve ahlaksızlıkla suçladı. Bu kişi için 'geçmişi karanlık', 'dolandırıcı' diyorlar ben bilmem. Ayrıca bu da doğal. Bu tür işleri iyi aile çocukları yapmaz. Cihan Oskay'ın kaç sene ceza alacağını hep beraber göreceğiz."

    "Kimseyi parayla konuşturtmam"
    - Cihan Oskay ilk olarak size gelmiş hocam. Sizden ne istedi?
    "Bu cafe'den 50 metre aşağıdaki köfteciye geldi. Bizden 10 bin Euro para ve Hollanda'ya çoluğu çocuğu için uçak bileti talep etti. Biz dedik 'veremeyiz'. Ben sordum, 'Parayı aldım-verdim diyorsun. Karşı taraf almadım derse ne yapacaksın?' Mustafa Çebi torun torba sahibi bir adam tanımam ama iyi adam diyorlar. Canlı yayında, 'Şerefsizlik yapma, gelir kafanı gözünü yararım' dedi. Yücel Uyar bugün dava açtı, beni aradılar. Kimse 'Almadım' diyor. İspat edemezsen yandın. İftiraya girer."

    - Cihan Oskay sizinle sadece eşinin rahatsızlığı için konuştuğunu iddia ediyor oysa... Eşinin rahatsızlığı nedir?
    "Yalan söylüyor. Geldiği gün Aygün Özipek ve Ersin Düzen de yanımdaydı. Eşiyle ilgili hiç bir şey konuşmadık. Ayrıca eşi 5 kurşun mu yedi? Eşinin rahatsızlığı için neden bana Aygün ile geliyor? Ne yapacağını telefonla sorar. Ben de bilgi veririm. Cerrah değilim ki. Bir başka programda ise 'Evet bir yemek yedik, şike de konuştuk' diyor. Hayatımda bir kere gördüm Cihan Oskay'ı neden yalan söyleyeyim?

    - Telegol ekibiyle yaptığımız röportajda Gökmen Özdenak, Cihan Oskay konusunda sizin 'Biz Sabah Gazetesi olarak halka açılıyoruz. Böyle bir durumda Fenerbahçe taraftarını karşımıza alamayız' dediğinizi iddia etti. Ne diyeceksiniz?
    "Ne alakası var? Gökmen o masada var mıymış, nereden duymuş? Halka açılmak ile Fenerbahçe camiasını karşımıza almanın, almamanın payı ne? Biz gerekirse her türlü camiayı karşımıza alırız. Sakın bana "gazetecilik nasıl yapılır", "bir tarafı karşımıza alır mıyız" filan diye konuşmasın. Türkiye'de eğer bir adam varsa münferit bazda birilerini karşısına almaktan hiç korkmayan, bunların başında ben gelirim. İsteyenle de sabaha kadar tartışırım... Ben kendi adıma gazeteciyim. Kimseyi parayla konuşturtmam. Adam benden para istedi. Ben de vermedim. Yanımda iki tane de şahidim var. Bakın ayrıca onun Hollanda'da yakını olduğunu nereden bileyim? Bir camiadan korkma ya da korkmama... Bunu da en iyi Telegol ekibi bilir. İstanbulspor, Star'ın bir yan kuruluşuyken, biz İstanbulspor'u darmadağın ettik canlı yayında. Allah'ı var, Cem Uzan'ı gazetecilik adına minnetle anıyorum. Bir günden bir güne bize 'Arkadaşlar yapmayın, ya da vurun' demedi.
    "Eşim dahi eski tuttuğum takımı bilmez!"
    Futbolla bu kadar haşır neşir insanın gönlünde bir takım vardır elbette diyorsunuz değil mi? Bunu soruyu yöneltmem için sayısız e-mail aldım. Elbette soruyorum Ahmet Çakar'a... Ama gelgelelim. Ser veriyor, sır vermiyor.
    "Gençliğimde takım tuttum. Dumura uğradım ve bıraktım. Aşık olursunuz, çarpılırsınız ama 3-5 sene sonra o kişi geride kalır. Onun gibi bir şey. Zamanında 20-25 yaşına kadar bir takımım vardı. Fakat hakemlikle birlikte tarafsızlığı seçtim."
    - Ahmet Çakar güzel şeylere temas ediyorsunuz, ama hala eskiden tutmuş olsanız dahi takımınızı öğrenemedim.
    "Bilmez, kimse bilmez, tahmin ederler ama kimse bilmez."

    - Peki o halde kayda almıyorum. Ben bileyim. Yani Of the record...
    Bu sözlerim karşısında Ahmet Hoca'dan gelen yanıt... "Emin olun eşim dahi tuttuğum takımı bilmez!" Eeee bu da son nokta... Artık diyecek bir şey kalmıyor...

    Tarafsızlığın dayanılmaz hafifliği
    "Hakemliğe başladığım günden bu yana 28 yıldır tarafsız ve objektiflik içindeyim. Tarafsızlığın dayanılmaz bir hafifliği vardır. Tarafsızlık sarhoşluk gibidir. Çakırkeyif olduğunuzda nasıl kendinizi mutlu hissedersiniz. Bu sunidir ama. Alkolün etkisidir. Ya ondan sonra sızarsınız, sapıtırsınız, yerden yere yuvarlanırsınız ya da eski hale dönünce acılarınızla baş başa kalırsınız. Dayanılmaz bir mutluluk verir insana bu. Tıp dilinde karşılığı eforidir... Tarafsızlığın mutluluğunu herkese tavsiye ederim. Hiçbir kulübe gönülden, mideden bağlı olmamanın dayanılmaz keyfini Allah benim gibi herkese nasip etsin!.."
    - Geçtiğimiz yıl Fenerbahçe'ye karşı operasyon başladı sözlerinizi açmanızı istesem?
    "Fenerbahçe 7-8 puan öndeydi. 'Fenerbahçe'ye operasyon yapılacak' dedim. Fenerbahçe şampiyonluğu kaybetti. 6 ay sonrasını gördük."

    - Bu tür öngörülerinizin temeli sadece bilgi mi, yoksa hissi kablel-vuku mu?
    "Söylüyorum: İstihbarat, bilgi, tecrübe, altıncı his, koku alma ve malum olma. Onlardan bir armoni yapın. Önceden konuşabilme hakkınız oluyor. Öngörülerim de yüzde 70 oranında çıkar."

    - Bu size keyif veriyor mu?
    "Tabii, olmaz mı? Şu anda çok yakın arkadaşlarım ya da beni eleştirenler hakkında öngörülerim var. İstiyorsanız bir kağıda yazayım, mühürleyeyim. Siz de kalsın. 2 sene sonra 'Hanımefendi, açın lütfen ne yazmışım' diyeyim, çıkar... Tamamıyla analiz, tamamıyla matematiksel...

    "Peki, bir sıralama yapalım o halde" dediğimde Ahmet Hoca, "Sıkıntı yaşarız.
    Başına bir iş gelir, polis beni çağırır. Sizin başınızı da derde sokmak istemem" sözleriyle konuyu noktalıyor.
    3 büyükler ve 3 başkan
    Sohbetimiz sırasında Ahmet Çakar'a 3 büyük kulübün başkanlarını birer cümle ile değerlendirmesini rica ediyorum...
    - Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş başkanlarına Ahmet Çakar yorumu, buyrun...
    "Aziz Yıldırım: Türk toplumunda mafya, hain, kötü, şikeci bir adam olarak izlenim yaratmasına rağmen kendisi göründüğü kadar kötü değil. Fakat basın toplantılarında konuşmaya başladığı vakit, haklı davasında haksız oluyor. Çünkü konuşmasını bilmiyor. O zaman konuşmayacak. Kullandığı laflar, diksiyonu, vermek istediği mesaj, hepsi kötü..
    Özhan Canaydın: Hain, sert, ketum, vakur görüntüsünün altında tatlı, sevimli ve şakacı bir adam yatıyor. Nüktedan, aynı zamanda insana pozitif elektrik veren bir kişilik. Ciddiyetinin altında sıcak, temiz kalpli bir adam.
    Yıldırım Demirören: Bu iki isme nazaran çok daha genç jenerasyon. Çok fazla tanıdığımı söyleyemem. Hayat deneyimi yok, fazla mücadele ederek hayatta bir yerlere gelmemiş. Umumiyetle iyi bir ailenin evladı olarak ister istemez şımartılmış. Ben de fazla tanımıyorum, fazla bir yorum hakkına sahip değilim."
    "Haluk Ulusoy mutlaka gidecek"
    - Fenerbahçe'ye yapılan son olay sizce çifte standart mı?
    "Verilen 3 maç asssslannn gibi doğru karar. Fakat çifte standart şu. Türkiye'de bunun benzeri veya daha fazlası başka statlarda olduğunda hiç böylesine büyük ceza verilmedi. Aziz Yıldırım'a verilen 1 sene hak mahrumiyeti cezası var. Ama Trabzonspor Başkanı Albayrak, Cem Deda ve babası Sadık Deda'ya 'Bunlar, baba oğul çete' dedi. Aziz Yıldırım üstü kapalı federasyona çete dedi 1 sene aldı. Albayrak, hakem ve hakemin babasına hakaret etti 10'da 1 ceza aldı..."

    Futbol Federasyonu'nda sular durulmuyor. Bunları sık sık irdeleyen isimlerden biri de Ahmet Çakar. Bir dinleyelim bakalım...
    - Haluk Ulusoy yönetimi gitmeli mi?
    "Ben 5-6 yıldır Haluk Ulusoy'a karşı mücadele eden bir insanım. Ben Avustralya'da Dünya Gençler Futbol Şampiyonası Finali'ni yönettiğim için tabii delegeyim. Ulusoy'un suratına karşı da 'Sana ölünceye kadar oy vermeyeceğim" dedim. Bundan 6 ay önce gideceğini söylemiştim. Ocak, bilemedin şubat ayında gidecek. Kimse gitmek istemez, ama en demokratik şekilde, oylarla gidecek."

    - Hamdi Akın doğru bir isim mi?
    "İş hayatına baktığınızda temiz, iyi bir isim. Başarılı olabilir mi? bakacağız. Ama 'Hayır, bu adam nereden çıktı?' diyecek bir isim değil."

    "MHK Başkanı olsam, kafa kopartırım"
    Her gönülde bir aslan yatar. Bunca futbolun içinde kurallar, yeşil saha, başarılar ile halli hamur edilmiş bir hayatta Ahmet Çakar'ın gönlündeki nedir acaba... Şimdi bunun için bir soru...
    - MHK başkanlığı için Levent Bıçakcı'nın teklifi için 'İlerde belki' dediniz, hâlâ aynı fikirde misiniz?
    "İnsanların ilerleyen yıllarda ne istediklerini bilemem. Ama ben o günde MHK Başkanı olmak istemiyordum, bugün de istemiyorum. Şu anda kafamda başka şeyler var. Yaşım 44, daha erken buluyorum. Çocuklarım büyüyor. Onlarla tatilimi yapmak istiyorum. Yaz semineri, kış semineri... Hakemlerin peşinden koşmak istemiyorum. Açık söyleyeyim mi? İnsanların bana MHK Başkanlığı'nı yakıştırmasını kabul edemiyorum. Neden Futbol Federasyonu Başkanı olmuyorum da MHK Başkanlığı. Bu konumda başkanlık yapmış ya da yapacak olanlar benden daha mı üstün? Her şeyimle kıyaslayın, eğitimime bakın. Futbola emeğime bakın, 25 yıl kemiksiz. Sakın Federasyon Başkanı olmak istiyorum imajı çıkmasın... Beni üzen bu kişiler bana neden MHK Başkanı değil de, 'Futbol Federasyonu Başkanı ol' demiyorlar?"

    - Biraz fikir jimnastiği yapalım. Başkan oldunuz varsayalım, ilk icraatınız ne olurdu?
    "Gelir gelmez canlı yayında en az 5-6 hakemin kafasını kopartırdım. İsim veremem. Görevin ilk günü bir basın toplantısı yapardım. 'Merhaba Türkiye' sözlerimin ardından 'Hakemlerime ilk seminerimi yapıyorum. Eyy hakemler, maç yönetirken önce Allah'tan, sonra benden ya da başka birinden korktuğunuzu görürsem, gidin ananızın bahçesinde maç yönetin. Şu hakemlerin bu müessese ile ilişkileri sona ermiştir' der, toplantıyı da bitiririm. Basın toplantısı toplam 1 dakika sürerdi."
    - Türk hakemlerine neden maç verilmiyor?
    "Kötü çünkü benim hakemlerim. Yeteneksiz ve kötüler."

    'Peki kriterleri yukarı taşıyamaz mıyız?' diyerek üsteliyorum Ahmet Çakar Hoca'yı... Ama o ısrar ediyor.
    "Yok, yapıları belli. Bu hem şahıslardan, hem de onların dizayn ediliş şekillerinden kaynaklanıyor. Kötü adamlar içerisinde büyüdüler."
    - Size herhangi bir talep gelmez mi, şu noktada tıkandık şeklinde...
    "Son 8-10 sene MHK Başkanlığı yapmış başkanların hepsi beni yancımdı. Yani yanımda 4. hakemdi. Avrupa'ya benimle gittiler. Soyunma odasında direktif aldılar. Ben onlara dadılık ve ağabeylik yaptım, yol gösterdim. Mustafa Çulcu'ya da, Sabri Çelik'e, de Bülent Yavuz'a da... Avrupa maçlarında benden habersiz su dahi içemez, ayak ayak üstüne atamazlardı. Benden habersiz bir yere gidemezlerdi. Çünkü yabancı dilleri yoktu. Bülent'i tenzih ederim, bugün attığında hiçbiri mangalda kül bırakmıyor."
    "Hakem, zaman zaman insan değildir!"
    Geçen sene ligin son günü, son saatlerinde yaşanan gerginlik için görüşlerini alıyorum Ahmet Çakar'ın..
    - Fenerbahçe-Denizlispor maçı 16 dakika inkitaya uğradı.
    "Belli ki seyirci maçı 16 dakika inkitaya uğratacak varyasyonlar içine giriyorsa bunu adı manipülasyondur. Buna izin verilmez."

    - Peki Selçuk Dereli, bu maçın iptalinin maçta yapılacak hatalardan daha büyük tepki çekeceğini düşünmüş olabilir mi?
    "Eğer insani şeyleri düşünürsen, sen hakem değil, insansındır. Zaman zaman insan olmayacaksın. Gereğinde üzüleceksin, gereğinde acı çekeceksin ama kalemini kıracaksın. Çünkü hakemsin. Yoksa yoldaki adamı, ya da anaokulu öğretmenini çıkartırlar sahaya, maçı o yönetir.

    Fenerbahçe - Ç.Rizespor maçında Ali Aydın'ın çift sarı kartı ise Ahmet Çakar'ın son yıllarda hatırladığı en büyük hakem hatası olarak notları arasına düşülmüş.
    "Büyüyünce çok enteresan şeyler yapabilirim"
    - Gönlünüzün bir köşesinde Federasyon Başkanlığı var mı?
    "İlerisi için bir şey söyleyemem. Hayır demem. İlerisi, ilerisi..."

    Birçok konuya değindik. Vakit daraldı. Zamanın sonundayız. Bu olayı siyasi bir partinin aktif bir milletvekili iken cumhurbaşkanlığına aday gösterilmek gibi algılıyorum ben. "Daha yapacağım çok şey var, onları gerçekleştireyim düşüncesi içindesiniz" diyerek kendi düşüncelerimi sıralarken, bir yandan da röportajımızı bitirdik, çaylarımızı içtiğimiz masadan kalkıyoruz. Bu yoruma katıldığını yüz ifadesinden anlıyorum Ahmet Çakar'ın, ama hem yürüyüp hem konuşurken "Gibi, gibi" diyor. Ardından da ekliyor. "44 yaşındayım. Ben daha genç bir çocuğum. Büyüyünce çok enteresan şeyler yapabilirim!.."
  • dayko
    Junior Member
    • 25-07-2004
    • 124

    #2
    Konu: AHMET ÇAKAR YÜZDE YETMİŞİ ŞİKE YAPMIŞTIR

    Helal olsun adamın dobralığına.

    Yorum

    • armada1
      Banned
      • 04-11-2005
      • 1457

      #3
      Konu: AHMET ÇAKAR YÜZDE YETMİŞİ ŞİKE YAPMIŞTIR

      Originally posted by dayko
      Helal olsun adamın dobralığına.
      federasyon ceza vermesin bu açıklamalarından dolayı
      bash

      Yorum

      • bybuki
        Seni unutmayacagým

        • 26-01-2004
        • 4684

        #4
        Konu: AHMET ÇAKAR YÜZDE YETMİŞİ ŞİKE YAPMIŞTIR

        Originally posted by armada1
        federasyon ceza vermesin bu açıklamalarından dolayı
        bash

        bu gidişle ondan once sana ceza verebilir dikkat et : )


        Yorum

        • armada1
          Banned
          • 04-11-2005
          • 1457

          #5
          Konu: AHMET ÇAKAR YÜZDE YETMİŞİ ŞİKE YAPMIŞTIR

          Originally posted by buki
          bu gidişle ondan once sana ceza verebilir dikkat et : )
          bana federasyon ne cezası versinki anlamadım....amma tuhafsın

          Yorum

          İşlem Yapılıyor