Forumu ilk ziyaretiniz ise, yukarıda bulunan FAQ linkine tıklayın. Mesaj göndermeden önce KAYIT
olmanız gerekebilir. Mesaj göndermeye başlamak için, aşağıdaki seçimden ziyaret etmek istediğiniz forumu seçin.
"bazı yabancılar bana aşık olurlar.içlerinden bu ne güzel kız derler.bende onların çok yakışıklılarına çok yakışıklı derim." (I.E. yaş 5,kız)
"birine sevgili olmaktır.bir erkek bir kadına bir gül getiriyor.kadında ona aşık oluyor.dudaktan öpüşürler.evlenirler.aynı odada yatarlar.bir çocuk ya da iki çocuk doğururlar." (A.K. yaş 6,erkek)
"bir erkekle bir kadının birbirini sevmesidir.birini görürsün;yüzü güzeldir,tarzı güzeldir,borçsuzdur.güzel bir işi vardır.herşeyi borçlanmadan alabilir.işte o zaman aşık olursun.birlikte olursun.evlenirsin,güzel bir evin olur,bahçesi büyük.bence çocuklar çok küçük yaşlarda aşık olamazlar evlenemezler." (O.I. ilkokul 3.sınıf,erkek)
"gül diye bi kız var.ona aşığım ama aşık olduğumu söylemek istemiyorum.o da bana aşık ama o da söylemek istemiyor.bu durum geçen yıldan beri duruyor.ilk önce ben ona aşık değildim.onun bana aşık olduğunu duyunca bende ona aşık oldum.bazıları birbirine aşkını söyler,gezintiye çıkarlar.bazıları da öpüşür,sevişirler.bizim aşkımız normal gidiyor.normal evlilik gibi....." (T.G. 2.sınıf,erkek)
"aşkı filmlerden biliyorum.birine ya da birşeye karşı duyulan güçlü sevgi.bizim sınıfta O.U. diye biri var.hep kızların eteğini açıyor.eteğini açıp bakıyor.bence buda aşk gibi bişey...." (D.H. 2.sınıf,erkek)
"çocuklar aşık olamaz.ama yinede aşık olduğunu söyleyenler var.ben kimseye aşık değilim.üstelik kızlara sinir oluyorum.çünkü hepsi şımarık.bazıları bir bölüm çocuğa sarılıyor." (O.E. yaş 7,erkek)
"bir tür sevgi.bizim ailede kimse kullanmaz bu sözcüğü.bir tek evlilik yıldönümü gelince kullanırlar.birbirlerine "seni seviyorum" derler. (D.K. yaş 6,erkek)
"aşk evlenmek içindir.çocuklar değil,büyükler aşık olur.bazı çocuklar ****i filmleri severler.ben öpüşme sahnelerinde masanın altına girer,gözlerimi kapatırım.bunlar utanç verici şeyler.ayıp,ayıp..." (O.T. yaş 5,erkek)
"bizim okuldan "s"ye aşığım.ama o bunu bilmiyor.bende söylemem.cesaret edemem onu görünce heycanlanıyorum.yüzüne bakamıyorum.sanki benim sevgimi biliyormuş gibime geliyor.kendisi sarışın,yüzüne bakamadığım için göz rengini bilmiyorum.." (D.K. 1.sınıf,kız)
İlişkiler çıkmaza giriyorsa durup bir düşünmek gerek. Bir ilişkiyi yürütmek için bize öğretilen şeyler aşkın katili olabiliyor. Ve maalesef aşkta bir yanlış bile onlarca doğruyu götürebiliyor.
Franzsız şair Louis Aragon'un ''Mutlu Aşk Yoktur'' şiirini 1942 yılında Elsa'ya yazdı. Bu kadar aşıkken sevdiğine neden ''Mutlu Aşk Yoktur'' diyordu Aragon?
Gerçekte, bu şiirde ortaya çıkan sorun, mutlu aşkın olup olmadığı değil., mutlu çiftin olup olmayacağıdır. Çünkü çift olmak erkeğin ve kadının en yüce şeklidir.
Yanlışların Kaynağı
Aile, toplum, arkadaş grubu, gelenekler, adetler, söylentiler, dedikodular... her kafadan bir ses çıkar, her duyulanın doğru olduğu sanılır. Herkes kendi doğrultusunda, kendi düşüncesini dayatmaya çalışır. Maalesef bunlar insandan insana kuşaktan kuşağa aktarılır.
Aynı Kafada Olmak
İşte en büyük yanlışlıklardan biri sevgilimiz bizimle aynı kafada olmalı. Peki sonra ne olacak? Öncelikle kadın ve erkek, genetik olarak birbirinden farklı iki dünyadır. Bu iki dünyayı tanıyıp keşfetmek farken neden insan kendi düşüncesinin aynısını taşıyan biriyle birlikte olmak istesin? Sıkılmaz mısınız? Zaten siz varsınız, neden aynen sizin gibi birini daha isteyesiniz ki?
Sorunsuz Yaşamak
İşte bu mümkün değil. Tartışmalar ilişkiye renk katar. Tabii bunları kronik kavgalar haline dönüştürmezseniz. Küçük sorunlar sizin birbirinize kenetlenmenizi ve birbirinizi daha iyi anlamanızı sağlar.
Ortak Zevkler
Ortak zevkleri içermeyen bir ilişki, iyi bir ilişki değildir denir. Peki nereye kadar? Oysa birbirimizden öğrenecek çok şeyimiz olmalı. Örneğin sevdiğiniz kitap okumaktan hoşlanmıyorsa siz ona okuduğunuzu anlatın.
Huzurlu Olmak
İşte en büyük yanlış. Huzur sizin kendi içinizde olmalı. Bunu içinize yüklemeye kalkmayın. Aşkta huzur arayan yanılır. Aşk tam tersine huzursuzluktur. Huzur arıyorsanız annenizin kucağına , dostunuzun yanına koşun. Ama aşk huzursuzluğu barındırdıkça canlıdır.
Hem Sevgilim Hem Dost
Nasıl yani? Sevgilisiniz siz, dost değil. Sevgilinizle ayrı dostlarınızla ayrı ilişkiniz olmalı. Sevgilinize dostunuz gibi davranırsanız o ilişki acı sona doğru ilerlemeye başlar. Dostunuza sevgilim diyor musunuz? O zaman sevgilinize de dostum demeyin. Tabii bir de cinsellik var. Dostunuzla sevişmezsiniz. Ee o zaman...
Mutlaka Değişmeli
Hayır, hayır bin kere hayır. Değişmeyin, değiştirmeyin. Değişmeye çalışmak ego tatmininden başka bir şey değildir. Bunu sakın yapmayın karşınızdakini olduğu gibi kabullenin. Farklılıklarıyla sevin sevmiyorsanız da ayrılın.
Aragon ve Şiiri
Şimdi şiiri okuyun. Ve Aragon'un ''Mutlu Aşk Yoktur'' derken sevgilisine aşkını nasıl anlattığını dikkat edin...
Mutlu Aşk Yoktur
İnsan her şeyi elinde tutamaz hiçbir zaman
Ne gücünü ne güçsüzlüğünü ne de yüreğini
Ve açtım derken kollarını bir haç olur gölgesi
Ve sarıldım derken mutluluğuna parçalar o şeyi
Hayatı acı dolu garip bir ayrılıktır her an
Mutlu aşkım yoktur.
Güzel aşkım tatlı aşkım kanayan yaram benim
İçimde taşarım seni yaralı bir kuş gibi
Ve onlar bilmeden izler geçiyorken bizleri
Ardından tekrarlayıp ördüğüm sözcükleri
Ve hemen can verdiler iri gözlerim için
Mutlu aşk yoktur.
Vakit çok geç artık hayatı öğrenmeye
Yüreklerimiz birlikte ağlasın sabaha dek
En küçük şarkı için nice mutsuzluk gerek
Bir ürperişi nice pişmanlıkla ödemek
Nice hıçkırık gerek bir gitar ezgisine
Mutlu aşk yoktur
Bir tek aşk yoktur acıya gark etmesin
Bir tek aşk yoktur kalpte açmasın yara
Bir tek aşk yoktur iz bırakmasın yara
Bir tek aşk yok yaşayan göz yaşı dökmeksizin
Mutlu aşk yoktur ama
Böyledir ikimizin aşkı da...
Yine sessiz bir kış seheri, odamın perdeleri açık, kar usul usul yağıyor şehrime. Dört tane duvar , yaylı yatağım , yatağımın baş ucunda duran ahşap sehpa ve üzerindeki içi boş vazo; geçen sene vardı içinde bir şeyler ama zamana, birazda susuzluğa yenik düştüler. Kocaman dev blokları olan dillere destan bir konağın arkasına saklanmış küçük ,ahşap bir evdeyim işte. Kimim kimsem yok, annemi hiç görmedim , babam; bir yaz akşamıydı iyi hatırlıyorum , sofada oturmuş gümüş kabzalı tabancasını temizliyordu, ben yan odada elimi kafese daldırmış babamın kanaryasını tutmaya uğraşıyordum . Babam sinirli adamdı kızdığı zaman eline ne geçerse fırlatır, yeri göğü inletirdi, bana hiç kızmamıştı belki o silah patlamasaydı bir gün bana da sinirlenecek belki bir tokat patlatacaktı yanağıma . Silah sesini duydum öyle bir irkildim ki masadaki kafes yere yığılı verdi , bir an kuşun delicesine çırpınışını gördüm, içim korkuyla dolmuştu hemen sofaya koştum babam yerde öylesine yatıyordu ki korkudan yaklaşamadım bile . küçük kanaryamda ölmüştü babam da, artık hiç kimsem yoktu. İlk başlarda böyle olmadığını sanıyordum baba tarafımdan akrabalarım vardı, iki üç yıl sonra kendimi sokaklarda buldum . Ne babam vardı ne de bir yakınım. Yirmilerimde bir kız sevdim! İşte şimdi bu küçük kasabadayım yalnızlığımda pek bir değişiklik yok ama biraz yaşlandık galiba gelecek ay elliyi devireceğim. Neyse ağır ağır çıkmak gerek rahat musalla taşından, eh şimdilik rahat tabi arkamıza cemaat gelirde Allahuekber denilince sırtımız ya rahatta olur yada azapta. Adamın çıkası da gelmiyor sıcacık yorganın altından, şimdi sen tut buz gibi havada kalk işe git olacak iş mi yahu! “Tak tak “ , ha! sen kimsin be seher bülbülü sabahın köründe? “geldim geldim” ses soluk yok gitti mi acaba? Ceketim nerede yahu bulamıyorum, hay aksi , yerlerde buz kesmiş .Eee neredesin seher bülbülü? Öyle geçerken ihtiyarı yatağından kaldırayım diye mi uğradın? Yoksa yuvanı mı şaşırdın?
Buda nesi be eski toprak! Aman, aman şaka maka iyice yaşlandın eski toprak baksana yerden bir kağıdı bile alamıyorsun, tamamdır işte sabahları hep böyle olur cıvatalar soğuktan sıkılaşıyor eğilemiyorsun ,eğilirsen doğrulamıyorsun.
“Sen benim kadar sevebilir misin? “ hah ha haaaa ne bu eski toprak? Bizim bilmediğimiz bir gizli hayranın mı var? Baksana sabahın altısında kapıya bırakılan pembe bir mektup hem isimsiz, hem aşklı meşkli. Neyse bu arada iliklerim dondu gir içeri ne demeye kapının önünde alık alık bekliyorsun sanki bırakan geri dönecekmiş gibi,! Şöyle sıcak bir çay iyi gider yediğimiz bu soğuğun üstüne, bu arada da şu alacalı bulacalı mektubu rahat rahat okuruz.
Ohhh içim ısındı ciğerlerimiz cana geldi be eski toprak. Ne diyor bizim seher bülbülü bir bakalım. Hah tamam! Bohça sarar gibi sarmış mübarek kat kat, adam mektubu açarken yoruluyor inşallah içindekiler bizi bu kadar yormaz.
“ Bu mektubu sana hem çok uzaklardan hem de çok yakınından yazıyorum sevdiğim!
Hep birini sevmek istemiştim, yitikte olsa yalanda olsa , yanımda olmasa da sevmeyi delicesine ve sen çıktın karşıma..
Ben Leyla isem benim sevdiğim Mecnun olsun isterim , yan yana olmasak da , beden toprağa kavuşsa da ruhlarımız hiç ayrılmasın isterim. Sen böyle sevebilir misin? Ben severim diyorum kendi kendime en az ölüm kadar gerçek. Keşke şimdi yanımda olsaydın, ama yoksun! Olsun diyorum, ben seni öylesine sevmedim ki! Ben seni sıcak tenin içinde sevmedim , ben seni ruhunla sevdim. Ben seni! Ben seni zifiri bir karanlıkta sevdim .
Sevdim mi acaba? Gerçek sevgi bu mu? İçimi cayır cayır yakan bu ateşin adı aşk mı? Yoksa ,yoksa her şeyin yapmacık olduğu şu küçücük dünyada daha da küçülen insanların adını aşk koydukları bir heyecan mı sadece? Eğer bu gerçek aşk değilse gerçeğini hayal bile etmek istemem. Şu an hissettiklerim bile beni ağır ağır boşluğa çekiyor bundan fazlasını ne hislerim ne yüreğim ne de ruhum kaldırır. Sadece bir tek cevap ver. Ben senin kalbinde hiç olmasam da artık sana sarılamasam da unutma ki bu ateş hiç sönmeyecek değil mi? Ta ki ruhum ölene dek. Sevda’nın adını anan tek bir yürek kalmasa da , tüm kalplere mühür vurulsa da , seven gönülleri kor ateşle dağlasalar da, benim kalbim seni anar , benim sevdam tüm mühürleri söker , ben de dağlanacak tam bin yürek var her biri Arş kadar.
Tekrar soruyorum “Sen beni böyle sevebilir misin?”
Dur ! sakın söyleme, ben duyamıyor olsam da , kim bilir belki karanlık kıskanır, belki yalnızlık çekemez sevdamızı. Belki de ışıklar küser gözlerime . Bir sel olur çağlar yüreğim aşkın yıkımında . Ne olur sarmaşıklar girmesin aramıza ; zehirli sarmaşıklar. Tut elimden ne olursun beni sensiz sadece sensiz bırakma. Bir gün olurda duyarsan çekildiğini bedenimin toprağa “gülmeyen bir yüzü vardı yazsınlar mezar taşıma”. Sonra gelip güldür beni bir tanem. Ay ışığında gel mezarıma , bir demet papatya bırak mezarımın başucuna, ellerini üstüme yığılı toprağa sok ve hisset hayattayken sana anlatamadıklarımı. Dedimya ben zifiri karanlıkta sevdim; kuşkusuz, amaçsız, ölesiye sevdim, tabi adı sevdaysa bu çilenin.
Adına her ne diyorlarsa acı, ızdırap , keder tarifi her neyse bu duygunun ben kabulüm sen yanımdaysan.
Şu içimden geçenlerin sadece birini tutup çıkarabilsem seni sana onunla anlatabilsem ne yazmaya kalem ne de satırlarıma kağıtlar yeterdi. Çünkü sen benim içimdesin ruhumun deli sarmaşığı!
Seni seviyorum, seni seviyorum
Öylesine değil , ölümüne, bir bulmacanın karelerinde yok olmacasına!
Hatırlar mısın? hep seher bülbülüm derdin bana ben sana seni öldükten sonrada seveceğim derdim de sen hep gülerdin, hiç inanmazdın bana belki ben öyle hissederdim, sanki fersahlar vardı aramızda ben senin başucundayken. Hep boşluğa dalardı gözlerin sanki bir benim yanımdaydın bir boşluğun içindeki düşlerde. Bak işte aradan nice yıllar geçti ben toprak oldum sen Eski Toprak!
Hani papatyalarımız vardı cam vazoda sakladığımız arada bir alıp seviyor sevmiyor oynadığımız papatyalar. Şimdi boş görüyorum vazoyu aşkımız soldu mu yoksa sevdiğim?
Ben seni böyle sevdim, beşikten mezara kadar değil , ruhum yok olana kadar.
Sen beni böyle sevebilir misin?
Sensiz geçen her gün ufkuma göz yaşı yağıyor , ben zaten gözyaşı olmuşum! Hatıralarının sıcaklığı tüm ruhumu ısıtıyor aradan geçen onca yıla rağmen. Hatırlar mısın sevdiğim? Hani gözlerinde kendimi görmeye çalışırdım da sen hep ağlardın da puslu bir hayal olurdum gözlerinin içinde , ellerini tutarken, sana sarılırken yutkunurdun hep öyle ağlamaklı. Bugün ruhlar semada ölümle dans ediyorlar yırtık kefenlerinde. Bugün yıldızlar bizim için parlıyor farkında mısın?
Senden ayrılmadan; yani seni terk etmeden önce saçlarından bir tutam aldım, şimdi avuçlarımın içindeler. Hani ben ölmüştüm de sen bana sarılıp ağlamıştın da ben kıpırdayamamıştım , usul usul gel kollarıma sevdiğim kainatı kıskandırmadan gel ben seni işte böyle sevdim!”
Uzakdoğu'da bir Budist tapınağında geçmiş bir olayı anımsadım.Bu tapınak
bilgeliğin gizlerini aramak için gelenleri kabul ediyordu ve burada geçerli
olan incelik,anlatmak istediklerini konuşmadan açıklayabilmekti. Bir gün
tapınağın kapısına bir yabancı geldi. Yabancı kapıda öylece durdu ve bekledi
Burada sezgisel buluşmaya inanılıyordu, kapıda tokmak ya da çan, zil
türünden ses çıkaran bir gereç yoktu. Bir süre sonra kapı açıldı,içerdeki
bilgelik arayıcısı" kapıda duran yabancıya baktı. Bir selamlaşmadan sonra
sözsüz konuşmaları başladı.
Gelen yabancı, tapınağa girmek ve burada kalmak istiyordu. İçerdeki bir süre
kayboldu,sonra elinde ağzına kadar suyla dolu bir kapla döndü ve kabı
yabancıya uzattı. Bu "Yeni bir aracıyı kabul edemeyecek kadar doluyuz"
demekti.
Yabancı tapınağın bahçesine döndü,aldığı bir gül yaprağını dolu kabın
içindeki suyun üzerine bıraktı. Gül yaprağı suyun üstünde yüzüyordu ve su
taşmamıştı.
İçerdeki Budist saygıyla eğildi ve kapıyı açarak yabancıyı içeriye aldı.
Suyu taşırmayan bir gül yaprağına her zaman yer vardır.Bu sevgiydi ve
sevgiye her zaman yer bulunurdu.
Nicedir hayatımızda sevgiye yer bulamadığımızı düşündüm. Bize sevgiyi
anlatan bir olayı haber yapamıyoruz. Bize sevgiyi anlatan bir kişiyi
dinlemiyoruz. Bize sevgiyi anlatan bir duyguyu görmüyoruz. Bize sevgiyi
anlatan bir yazı yazmıyoruz, böyle bir yazıyı okumuyoruz.
Bir Polanya filminde Nazi dönemi anlatılıyordu.Nazi komutanı güzel bir evi
komutanlık merkezi yapmıştı.Evin güzel sahibesi üst kata çıkmıştı ve az
görünüyordu. Komutan bu kadına âşık olduğunu anladı ve aralarında şöyle bir
konuşma geçti :
- Madam, aşkımız beni zayıf düşürüyor.
- Hayır komutan, sevginiz sizi insan yapıyor.
İnsan ruhu da doğanın bir parçasıdır ve doğa gibi boşluk kabul etmez. İçinde
sevgiyi barındıramayan insan nefretle dolar ve insanlıktan uzaklaşır.
Nefret etmeden birine kötülük yapamazsınız.
Nefret etmeden birini öldüremezsiniz.
Nefreti içinde barındırmak isteyen insan önce kendisinden nefret etmek
zorundadır.
İçinde nefreti yaşatan insan yüreğindeki sevgiyi kovmuştur. Artık onu
bulması çok zordur ve bunun ağır bedelini ödeyecektir.
Sevgisizlik ağır bir yüktür ve insan bundan kurtulmak için çok kötü şeyler
yapar.
Acımak sevgi değildir, üstünlüğün kabulüdür.
Hoşgörü sevgi değildir, istemediğine katlanmaktır.
Bağımlılık sevgi değildir,gereksinmenin karşılanmasıdır.
Sevgi, değer vermesini bilmektir.
Sevgi,yaşama hakkını kabul etmektir.
Sevgi, varolmaktan kıvanç duymaktır.
Sevgi, birlikte olmaktan sevinç duymaktır.
Sevgi, eşitliğin duyumsanmasıdır.
Sevgi, bütün yapay ayrımların hayattan çıkarılmasıdır.
Sevgi, bilinçtir.
Sevgi, insan olmaktır.
Sevgiyi hayatımızdan kovduk ve yerine parayı koyduk. Para için yaşıyoruz,
para için eğitim görüyoruz, para için meslek ediniyoruz, para için
çalışıyoruz, para için birbirimizi çiğniyoruz, para için birbirimizi
aldatıyoruz, para için savaşıyoruz.
Sevgiyi hayatımızdan kovduk ve yerine üstün olmayı koyduk.
Üstün olmak için yaşıyoruz, üstün olmak için yarışıyoruz, üstün olmak için
kendimizden başkasının aşağı olmasına çalışıyoruz.
Sevgiyi hayatımızdan kovduk ve nefreti içimize çağırdık.
Birbirimizden nefret ediyoruz nefretle yaşıyoruz, nefretle çalışıyoruz,
nefretle dövüşüyoruz, nefretle öldürüyoruz.
Para, üstün olmak ve nefret etmek hayatımızı dolduruyor.
Hayatımız da savaşlarla, dünyayı yağmalamakla, birbirimizi boğazlamakla
geçiyor.
Sevginiz olmadıktan sonra daha çok paranız olsa, daha üstün olsanız, daha
çok toprağınız, eviniz arabanız, malınız olsa ne olur ?
Gecenin ayriliga gebe bir vaktinde karanligin koynuna girmis seni sayikliyorum.
Duyuyormusun?
Satir satir kaniyorum her kelimede.
Sizliyor musun?
Seni anlatan sayfalari çeviremiyorum bir daha okuyorum bir daha birdaha.
Umutlumusun?
Seni yasayan benden geçemiyorum. Vuramiyorum, yakamiyorum, yikamiyorum.
Huzurlumusun?
Kalbimdeki tetigi sade ve sadece birkaç satira çekmeye çabaliyorum.
Mutlu musun?
Son bir kez ayriligi tasiyamamanin acizligiyle bakiyorum odamin camindan. Baskalasmis, laçkalasmis özünü yitirmis asklara gidiyorum belki de beni yaralasinlar ama seni unuttursunlar diye. Içinde en güzel anilarimizin, gülüslerimizin paylasimlarimizin oldugu, üzerini hayal kirikliklariyla örtecegim bir mezar kazmaya gidiyorum. Içerisinde eskitemedigim bir ask kendini kandirabilen tesellilerden uzak, rahatça aci çekebilsin diye. Sadece benligimi senle, gönlümün gurbeti sevdigimle daha çok doldurabileyim diye.
Belkide sen disarida aci çekesin diye. Yüregimi bir bosluga yada bir boslugu yüregime birakabileyim diye gidiyorum.
Burada olmani istiyorum simdi. Su kirli camdan süzülen yaslarimin yüregine damlamasini istiyorum, gönül bahçendeki beyaz güller kurumasin diye. Sözlerinin olmasini istiyorum her agzindan çiktiginda beni yaralayan. Pamukvari ellerinin havada asili kalmasini istiyorum.O anin bir fotograf karesi gibi gözlerimde asili kalmasini istiyorum, gözlerimde asili kalmani istiyorum.
Öpmek avuç içlerinden, simsiki sarilmak, kalsana diyene kadar beklemek. Kaygilarimin dogurganligina kontak çevrildiginde gözbebeklerine yapistirdigim hüzünlerden utanmak istiyorum. En azindan;
-Hadi git artik, çok uzadi bu veda demeni istiyorum.
Yinede yoksun
yinede gidiyorum.
Senden,
seni anlatan,
seni animsatan bu sehirden.
Gözlerimdeki yeşil sitemimi görmeden,
bir daha kus sesleriyle uyanamayacagimi bile bile gidiyorum
Kaç sehri aglattin böyle sen sevgilim
Kaç umudu ugurladin sicacik yatagindan.
Ört üzerini, yum gözlerini
Senden vazgeçen bir geminin son seferi bu farkeder mi?
Aldirma bu bir son ve söyledigin gibi
06-01-2000
20:53
dogum gunun kutlu olsun
henuz gelelı sayılı saatler olmasına ragmen sıkıldım o cok sevdıgım ankaradan.bı ınsanın uc ay boyunca karda kıyamette ozleyebılecegı tek sey sıcak bı yuva ve anne elı degmıs yemekler olmasına ragmen su an onları bıle elımın tersıyle ıtıyorum..canımın ıstedıgı tek sey sanırım hıcbırsey..
bılırsın dolasmayı severım ankara aksamlarında ama her tarafa bırer ız bırakmısız ıkımız..guldugumuz,simit yedıgımız kısacası beraber vakıt gecırdıgımız her yerı dolastım tek tek..hatta falımıza bakan yaslı teyzenınyanına bıle gıttım ısını ıyı yapamadıgını soylemek ıcın..bılıyomusun ya bu sehır cok değişmıs ya da bız yokuz dıye sokaklar,caddeler ınsanlara kusmus...
lunapark...benım ıcın o kadar buyuk bı anlama ıfade edıyor kı bu sehvetlı oyuncak..belkı ılk ask,sevgılıye yan bakana ilk catıs veyahut sevgılının gozunde,senın gozunde bı nebze daha sevılebılmek ıcın butun topları kurtaran kalecıye penaltıdan gol atmaya calısmak..sana gercekten asık oldugumu o penaltıları kullanırken anlamıstım...sen benı seyredıyordun ya ınsan sankı bırden kendımı bınlerce ınsanın arasında,cocukluk hayallerımı susleyen alı samı yen stadının ortasında hıssetmıstım..demek kı sen benım ıcın herseydın..bak sımdı sen yoksun hayallerımde yok....
baba nasıhatıdır hanı ınanlar da der ya herseyı ezıle ezıle ogreneceksın dıye...ama askı,sevdayı boyle ogrenmek yakısmadı bızlere..ben hep lunaparkları senın adınla anmak,oraya her gıttıgımızde senınle ılk askı yasamak sıterdım..ama olmadı ıste..zaten lunaparklarda bızım bıldıgımız gıbı değilmiş...yasam demekmıs o buyuk oyuncaklar..ne kadar cok benzıyor aslında değil mi?içine gırıyorsun çeşit çeşit eğlenceler..bi şeye biniyosrsun korku başka bi şey de heyecan yaşıyorsun..sonucta kapıdan cıktıgında ne heyecanın kalıyor ne de korkuların..hepsının gecıcı oldugunu anlıyorsun..pekı bız o lunaparktan cıkalı tam 3 yıl oldu..senın neden gecmedı bendekı korku ve heyecanların...
balkona cıktım bıraz once..evınızın butun ısıkları yanıyor..sen senı belkı bu dunyada herseyden,herkesten cok seven ınsandan bı haber dogum gununu kutluyorsun..evet bugun senın dogum gunun..yırmı yasının guzellıgı nasıl yakısmıstır kımbılır?gercı sen bılemezsın fakır cocugun cıkolata yıyen zengın cocuguna nasıl baktıgını...ıste su an bende o duygularla bakıyorum evınızın camlarına..keske keske bende orada olabılsem dıye..sımdı cagırsan belkı getırebılecek bı hedıye bulamam ama sana kımsenın veremeyecegı bı hedıyeyı,canımı dahı gozumu kırpmadan verebılırım...
gecenlerde annemle karsılasmıssınız..huyu değildı anlatmazdı ama bu kez anlattı nedense..agzım acık dınledım..yanakların kıpkırmızı olmus yıne..hatırlıyomusun bıze geldıgın gunu..annemle tanıstırmaya getırmıstım senı..ufacık koltuga yanyana oturmustuk..bı de elele tutusmustuk..belkı omr-ü hayatım boyunca yasayabıleceğim en masum ve en sırın andı benım ıcın..kıpkırmızı oomustuk ıkımızde..cok seker soylemıstın annem bıze cay getırmeye gıderken teyzecım bende sıze yardım edıyım dıye..bende kasıla kasıla oturmustum koltukta..gercı ıkıncı bardakları bana getırtmıstınız ama neyse..o gun yuzumuzdekı kırmızılıklar keske bıraz da kalplerımıze bulassaydı...
belke sen benım aılemı sevmıstın ama ben omrum boyunce senın ve senın aılendekı ınsanlar gıbı cahıl ınsanlardan nefret edeceğim..mılyonlarca yıl once kavga eden bırbırını kesen ınsanların cezasını bana cektırdınız..oysa bıze boyle mı ogrettıler ebrucum...bu ne cahıllıktır?sızlerın dede dıye saygı dudugunuz kapı komusumuz yaslı amcaya sızden cok saygı gostermedım mı..yuruyemedıgı ıcın bes yıl boyunce o ınsanı evımızın zılıne her bastıgında asagı ınıp sırtımda cıkardım ben..bıze boyle ogretmedıler guzelım..hepınız ınsansınız,dostsunuz,kardessınız dedıler..al şimdi farklı olan adetlerın de senın olsun geleneklerınde...
işte senden gercekten nefret etmeye yarayan cumleler..sen benı hıc sevmedın mı?nasıl bu cahıllıgın kurbanı olabıldın..neden sende aılenın yolundan gıttın?benı yarı yolda bıraktın...
devam etmek ıstemıyorum,kendımı kotu hıssetmeye basladım..
Uzun zaman önce, Dünya yaratılmadan, insanlar dünyaya ayak basmadan önce,iyi huylar ve kötü huylar ne yapacaklarını bilemez vaziyette dolanıyorlarmış. Bir gün, toplanmışlar ve her zamankinden daha fazla canları sıkkın oturuyorlarken ; Saflık ortaya bir fikir atmış ; "Neden saklambaç oynamıyoruz?"...Ve hepsi bu fikri beğenmiş, hemen çılgın Çılgınlık, bağırmış:
"Ben ebe olmak ve saymak istiyorum, Ben ebe olmak istiyorum!"
Ve başka hiç kimse Çılgınlığı arayacak kadar çıldırmadığı için, Çılgınlık bir ağaca yaslanmış ve saymaya başlamış, 1, 2, 3 ....Ve Çılgınlık saydıkça, iyi huylarla kötü huylar saklanacak yer aramışlar; Şefkat Ay'ın boynuzuna asılmış; İhanet çöp yığınının içine girmiş;Sevgi bulutların arasına kıvrılmış; Yalan bir taşın altına saklanacağını söylemiş ama yalan söylemiş çünkü gölün dibine saklanmış; Tutku dünyanın merkezine gitmiş; Para hırsı bir çuvalın içine girerken çuvalı yırtmış....Ve Çılgınlık saymaya devam etmiş, 79, 80, 81, 82....
Aşkın dışında,bütün iyi huylar ve kötü huylar o ana kadar zaten saklanmış, Aşk, kararsız olduğu gibi, nereye saklanacağını da bilmiyormuş.. Bu bizi şaşırtmamalı çünkü hepimiz Aşkı saklamanın ne kadar zor olduğunu biliriz.
Ve Çılgınlık95, 96, 97... ye gelmiş ve 100'e vardığı anda, Aşk sıçrayıp güllerin
arasına girmiş ve saklanmış.
Ve Çılgınlık bağırmış "Önüm, arkam, sağım solum sobe, geliyorum!",
Ve arkasını döndüğünde, ilk önce Tembelliği görmüş, o ayaktaymış çünkü saklanacak enerjisi yokmuş. Sonra Şefkat'i Ay’ın boynuzunda görmüş, ve İhaneti çöplerin arasında, Sevgiyi bulutların arasında, Yalanı gölün dibinde, ve Tutkuyu dünyanın merkezinde,hepsini birer birer bulmuş, sadece biri hariç. Ve Çılgınlık umutsuzluğa kapılmış, en son saklı kişiyi bulamamış, derken Haset, Aşk bulunamadığı için haset duyarak, Çılgınlığın kulağına fısıldamış ;
"Aşkı bulamıyorsun çünkü o güllerin arasında saklanıyor."
Ve Çılgınlık çatal şeklinde tahta bir sopa almış, sonrada güllerin arasına çılgınca saplamış, saplamış, saplamış,ta ki yürek burkan bir haykırma onu durdurana kadar. Ve haykırıştan sonra, Aşk elleriyle yüzünü kapayarak ortaya çıkmış, parmaklarının arasından sicim gibi kan akıyormuş, gözlerinden. Çılgınlık Aşkı bulmak için heyecandan Aşkın gözlerini çatal sopa ile kör etmiş...
"Ne yaptım ben? Ne yaptım ben? Diye bağırmış. "Seni kör ettim. Nasıl onarabilirim?"
Ve Aşk cevap vermiş ;
"Gözlerimi geri veremezsin. Ama benim için bir şey yapmak istersen, benim kılavuzum olabilirsin."
Ve o günden beri, Aşkın gözü kördür ve o günden beri Çılgınlık da her zaman onun yanındadır .
Ama bir gül var ki onun gözlerinde her zaman gözyaşı vardır. Geceler
onun
gözyaşlarını kendine saklar. Ama gündüzün aydınlığında nemlenen gözleri
onun
hüzünlerini fısıldar. Denizler onun gözyaşları gibi ıslak; güneşler
hüzünleri kadar sıcaktır.
Güllerin de kokmadığı bir zaman vardır.
Ama bir gül var ki onun sevgi saçan kokusu her zaman vardır. Kokusu
sevgiden, rengi hasretten bir güldür. O, kalbi hasretle yanmış ama
sönmemiş,kül olmamış, kor olmuştur ve Allah adini kırmızı gül
koymuştur.
Güllerin de seviştiği bir zaman vardır.
Ama bir gül var ki sustuğu an bile sevgiyi yaşayan bir kalbi vardır.
Onun
gülerken bile yaprağında gözyaşı vardır.Ama o gözyaşlarında bile
sevgiden
gelen bir sıcaklık vardır.
Onun gözünde vazolara girmenin bir anlamı yoktur.
Ama onun hüznünü ve sevincini paylaştığı kır çiçekleriyle arkadaşlığı
vardır.
Güllerin de uyuduğu bir zaman vardır.
Ama bir gül var ki onun geceleri bile kapanmayan gözleri vardır.
Sevgisi
gece gündüz yoldadır, duası, kokusu anbean sevdiğine varır.
Güllerin de solduğu bir zaman vardır.
Ama bir gül var ki kokusu sevgilinin yüreğine işlemiştir de
bu yüzden ölümsüzlük sırrına kadem basmıştır.
Ve onun mezar taşına şu yazılmıştır:
Gerek arkadaşımız, gerek anne, baba, eşi ve gerekse de iletişime geçmiş olduğu karşı cins arkadaşlarımızla beraber aynı fiziksel ve sosyal ortamı paylaştığımızda bile genellikle anlaşılmamaktan şikayet ederiz.
Genelde ‘biz birbirimizi sevdik ve aldık, flört dönemimiz oldu ama ben bunun böyle olduğunu bilmiyordum’, ‘vay hain demek bana bunu da yapacaktı’, ‘nasıl olur ben bu adama kanabilirim’, ‘ama ne yapabilirim ki bana hep iyi olduğundan bahsetmişti nişanlı olduğumuz yıllarda bunlara kızmazdı şimdi nasıl olur anlamıyorum’ vs sözleriyle sık sık karşılaşırız. Bunların kendimize göre bir açıklaması vardır tabi, ama acaba ‘doğru dili’ konuştuğumuzdan emin miyiz?
İşte Garry Chapman, yılların tecrübesiyle mutluluk yolunu arayanlara ‘5 Sevgi Dili’ni sunuyor...
5 SEVGİ DİLİ...
Sevgi deposunun dolu tutulması gerekmektedir. İnsanlardaki sevgi oluşumu işte bu deponun varlığına bağlıdır. Aşık olan kişi sevdiği kişini mükemmel olduğu illüzyonuna sahiptir. Aşık olma deneyimi 3 nedenden dolayı gerçek sevgi olmadığı sonucuna vardı Dr. Peck.
a) Aşık olma iradi bir fiil veya bilinçli bir seçim değildir.
b) Aşık olmak gerçek sevgi değildir,çünkü çaba göstermeden yaşanır.
c) Aşık olan kişi diğer kişinin gelişimine yardımcı olmakla gerçekten ilgili değildir...
5 sevgi dilini aşağıya sıraladıktan sonra konu açıklamalarına geçeceğiz. Önce bu dillerin nasıl olduğu konusunda sizler tahminde bulunun.
(1) ONAY SÖZLERİ
(2) NİTELİKLİ BERABERLİK
(3) HİZMET DAVRANIŞLARI
(4) ARMAÐAN ALMA
(5) FİZİKSEL TEMAS
Yukarıdaki sıralanan maddeler 5 sevgi dilinin varlığından bahsediyor ve şimdide bunların ne demek olduklarını öğrenelim.
(1) ONAY SÖZLERİ
Antik İbrani bilgesi, Solomon "Dil; yaşamın ve ölümün gücüne sahiptir. Kaygılı bir yürek insanı bunaltır,ama sevecen bir söz onu neşelendirir." Sözlü iltifatlar veyi takdir sözleri sevgiyi güçlü şekilde iletir.
Bu kıyafetle çok şık görünüyorsun...
Ooo ! Bu elbiseyle çok hoş görünüyorsun...
Bu dünyada patatesi en iyi pişiren kişi sen olmalısın...
Sevginin hedefi,istediğiniz bir şeyi elde etmek değil,sevdiğiniz insanın saadeti için bir şey yapmaktır. Bununla birlikte şu bir gerçektir ki onaylayıcı sözler aldığımızda karşılıkta bulunmak için güdülenmemiz çok daha muhtemeldir.
Onay sözlerinde;
a) Cesaret verici sözler: Duyguları sezinlemeyi ve dünyayı eşinizin gözüyle görmenizi sağlar.
b) Sevecen sözler: Seni seviyorum kelimesi buna bir örnek bu tür durumlarda da eşiniz genellikle sesinizin tonuna yüklenmiş olan mesajı yorumlayacaktır. Kullandığınız kelimeleri değil,konuşurken tavrınız ve ses tonunuz çok önemlidir.
c) Alçakgönüllü sözler: Ricalarda bulunmak,takdir edilmek,pardon hanım efendi 2 dakikanızı alabilir miyim? Ricalar iletişime yön verir ve kişinin kendisinin
önemli olduğunu hissini verir.
(2) NİTELİKLİ BERABERLİK
Nitelikli beraberlikte bütün dikkatimizi kiminle berabersek ona vermemiz gerekmektedir. Kanepeye birlikte oturup,beraberce TV. İzlemek değil,televizyonu kapatıp,tüm dikkatlerimizi toplayıp,birbirimize bakmamızdır. İkinizin beraberce konuşması,beraberce yürüyüşe çıkmanız,beraberce dışarılarda yemeğe çıkmanız vs. birbirini seven 2 gençle ,bir karı-kocanın aynı ortamda otururken bile davranışları farklıdır, çıkan gençler gözbebeklerinin içine bakar,dışarıdaki ortam 2.plan beraberdirler,karı-kocadan biri mutlaka dışarıyı izliyordur bunlar ne yapıyor garsona bakar,başka müşterilere bakar. Nitelikli beraberlik yoktur onlarda.
Nitelikli beraberlikte;
a) Birliktelik: Bedensel yakınlık demek değil,odaklanmışlıkla ilgili bir şey hem dikkatimizi hem de ruhen yakınlık ve birliktelik demektir.
b) Nitelikli sohbet : 2 bireyin deneyimlerini, düşüncelerini, duygularını ve arzularını dostça ve rahatsız edilmeyecekleri bir ortamda paylaştıkları anlayışına dayanan diyalogdur.
Nitelikli Sohbet Ve Nitelikli Beraberlikte Dikkat Edilecek Hususlar:
1) Eşiniz konuşurken göz temasını sürdürün.(Eşinize tüm dikkatinizi verdiğini anlatır.)
2) Eşinizi dinlerken başka bir şeyle meşgul olmayın .(Başka bir şey yapmayın.)
3) Duyguları dinlemesini öğrenin. (Haklı olduğunuz belli olacaktır.)
4) Vücut dilini gözlemleyin. (Sıkılmış yumruklar,titreyen eller,gözyaşları.)
5) Sözünü kesmeyin. ( Araştırmalar bir insan en fazla karşısındakinin sözünü kesmeden yalnızca 17 saniye dinler normal olarak ama susması gerektiğini bildiği zamanlar bu uzar ve susma süresi susana bağlı olur.)
c) Konuşmayı öğrenmek: Eşinizle konuşmayı öğrenmeniz gerekmektedir. Mümkün olduğu kadar da eşinizle sohbete girmekten kaçınmayın. 2 kişilik tipi vardır 1. Ölü denizdir : İsrail'de Galileo denizi,Jordan nehri yolu ile güneye ölü denizine akar,alır fakat vermez. Bu kişilikte alır kesinlikle vermez. Bilgisi vardır paylaşmak istemez suskundur. 2.Çağlayan çayıdır. Gözden veya kulaktan her ne girerse ağızdan dışarı çıkar ve ikisi arasında nadiren 60 sn. vardır her gördüğünü ve işittiğini anlatır.
d) Nitelikli faaliyetler : Birinizin veya her ikinizin ilgi duyduğu her şeyi içerir.
Vurgu ne yaptığınız üzerinde değil,neden yaptığınız üzerindedir. Amaç birlikte
şey yapmak ve bu yaşantıyı "bana değer veriyor". İmajını vermektir.
(3) ARMAÐAN ALMA
Armağanlar sevginin görsel sembolleridir. Kriz zamanlarında fiziksel varlığınız eşinize verebileceğiniz en güzel armağandır. Armağanın pahalı olması gerekmez. Nede her hafta verilmesi gerekir. Bu yüzden armağan insanın ilişkilerinde,kendisinin diğer kişinin karşısında kıymetli olduğu izlenimimi verdiği için etkili olacaktır. Bu armağanlar eşinizi ve arkadaşınızı daha iyi tanıdıktan sonra çeşitliliği artacaktır. Bazen bakarsınız bir tatlı söz, bazen bakarsınız bir öpücük,bazen de akşam yemeği bazen de mahallenin çiçekçisinden alınmış kırmızı bir gül armağan için yeterli olacaktır. Ayrıca armağan; verdiğiniz kişide sizi de hatırlaması ve unutmaması ihtimalini verdiği için,ilişkiniz ve sevginiz de hatırlanacak olması yönünden çok önemlidir.
(4) HİZMET DAVRANIŞLARI
Hizmet davranışları ile eşinizin,yapmanızdan hoşlandığı şeyleri yapmayı kastediyorum. Ona hizmet ederek,onu memnun etmeye onun için bir şeyler yaparak ona sevginizi ifade edersiniz, yemek pişirmek,masayı hazırlamak,bulaşıkları yıkamak,evi süpürmek,çöpleri dökmek,bebeğin bezini değiştirmek,odayı boyamak,ütü ütülemek vs. bu gibi durumlarda kişi kendisinin sevildiğini kendisine ve ortamına hizmet edildiği zaman anlar. Ricalar sevgiye yön verir ama talepler sevginin akışını durdurduğu için isteklerinizde rica etmeyi ihmal etmeyiniz.
(5) FİZİKSEL TEMAS
Çocuk gelişim alanlarında çok sayıda araştırma şu sonucu vermiştir. Kucaklan an ve öpülen çocuklar uzun zaman süreçlerinde fiziksel temastan mahrum bırakılmış çocuklara nazaran daha sağlıklı bir duygusal yaşam geliştiriyorlar. Fiziksel temas evlilikte sevgiyi iletmek için güçlü bir araçtır. Öpme,sarılma,cinsel ilişki,fiziksel temasta ileti güçlüdür. Dilin ucu,parmakların ucu, burun ucu dokunmaya çok duyarlı olan yerlerdir. Ama omuzların arkası en az duyarlı olan yerlerdir. Fiziksel temas 2 ye ayrılır,
a) Örtülü temas: Vücudunuzu çaktırmadan sürtmek,elini omzuna koymanız.
b) Aşikar temas: Bilerek temastır. Masaj elle tutma masaj vs.
El tokalaşmaları da bir nevi teminattır. Vücut dokunulmak için vardır. Kriz zamanlarında neden iç güdüsel olarak,birbirimiz kucaklarız. Çünkü fiziksel temas sevgiyi güçlü olarak ilettiği için.
NOT:Yukarıda saymış olduğumuz 5 sevgi dilini iyice anlamış bulunuyorsunuz ama burada unutulmaması gereken en önemli nokta,her insanın farklı sevgi dili olacağıdır. Eşiniz için 1. sevgi dili nitelikli beraberlikken arkadaşınız için de 1.sevgi dili onay sözleri olabilir. Erkek için 1. sevgi dili hizmet davranışları iken kadın için armağan alma 1. sevgi dili olacaktır.
Eşinizin en çok hangi yönünü eleştiriyorsanız,hangi davranışlarından rahatsız oluyorsanız yaptığı ve yapmadığı davranışlar sizin sevgi dilinizi öğrenme açısından yardımcı olacaktır.
Evlendiğinizde geriye dönüp baktığınızda, şu soruyu sormanız gerekmektedir. Bugüne kadar eşimden ben en çok ne istedim?
Sizin eşinize yaptıklarınız ve yapmaktan hoşlandığınız davranışlar çünkü yaptığınız muhtemelen size yapılmasından hoşlandığınız demektir.
Sizi inciten eşinizin davranışları nelerdir?
Eşinizden en çok neyi ister ve rica edersiniz?
2 türlü insanın 1. sevgi dilini tespit etmekte zorlanırız.
A) sevgi deposu, uzun süredir dolu olan kişiler,
B) sevgi deposu, sevildiğini hissetmeyecek kadar boş olan kişiler
Hıristiyanlıktan önce Roma`ya bir çok tanrı hakim Ve tüm tanrıların ve tanrıçaların kraliçesi Juno. Juno aynı zamanda kadınların ve evliliklerin tanrıçası. O dönemdeki Roma takvimine göre baharın başlangıcı Şubat`ın ortası. Baharın başlamasından bir gün önce yani 14 Şubat`ta Juno onuruna bir bayram düzenleniyor. Ertesi gün ise Lupercalia Festivali.
Bu festival de iki Roma tanrısının, Çobanların ve Sürülerin Tanrısı Lupercus`un ve Pan`a benzeyen bir tanrı olan, Bereket Tanrısı Faunus`un onuruna düzenleniyordu. Festivalin amacı, bir yıl boyunca işlenen günahlardan arınmak, böylelikle sürülerin, tarlaların verimini, insanların doğurganlığını arttırmak.
Lupercalia Festivali`nde, Büyük Roma İmparatorluğu`nun kurucusu Romulus ve Remus kardeşlerin bir kurt tarafından evlat edinildiği söylenen Palatine Dağı`nda keçiler ve köpekler kurban edilirdi. Luperci adı verilen genç erkekler şehrin sokaklarında ellerinde keçi derisinden kırbaçlarla dolaşırlar kendilerini bekleyen kadınlara bu kırbaçlarla vurarak bir senelik hatalarının tanrılar tarafından affedilmesini sağlarlardı. Bu kırbaçlara "februa" ismi verilirdi. Şubat anlamına gelen Latince kökenli "February" bu kelimeden türemiştir. Şubat, Pagan inancına göre arınma ayıydı. Kamçılama töreni sadece kadınların affedilmesini sağlamazdı. Bunun aynı zamanda doğurganlığı arttırdığına ve kolay doğum yapılmasını sağladığına inanılırdı.
HIRİSTİYANLAR PAGAN FESTİVALİNİ KENDİLERİNE UYARLAMAYA KARAR VERMİŞLER
Roma İmparatorluğu genişledikçe bu kutlamaların yapıldığı alan da genişledi ve festivalde bir takım değişiklikler meydana geldi. Sevgililer günü kartlarının ilk ortaya çıkışı bu döneme rastlar. Tabii o zamanlarda posta, günümüzdeki kadar gelişkin olmadığı için farklı bir yöntem uygularıyordu. Festival günü genç kızlar, isimlerini yazdıkları bir kağıdı büyük bir kaba koyuyorlardı ve genç erkekler de bu kaptan birer kağıt seçerek o günkü eşlerini belirliyorlardı. Bu çekilişin sonucunda birbirlerine aşık olan gençler bir süre sonra evleniyorlardı. Bu çekilişlerin daha önceden ayarlandığı ve böylece birbirinden gerçekten hoşlanan gençlerin eşleştiğiyle ilgili söylentiler de var.
Roma, hıristiyan kilisesinin merkezi haline geldikten sonra eski pagan törenleri yasaklanmaya başladı. Roma halkı arasındaki en popüler festivallerden biri olan Lupercalia`yı yasaklamak yerine bir hıristiyan festivaline çevirmek fikri M.S. 496 yılında Papa Galasius`un aklına geldi. Bundan böyle, yapılacak çekilişlerde genç erkekler, genç kızların isimleri yerine hıristiyan azizlerinin isimlerini çekecekler, azizler de yıl boyunca onlara rehberlik edecekti. Genç hıristiyan, ismini çektiği azizin hayatını ve yaptığı iyi şeyleri kendisine örnek alacak ve bir dahaki çekilişe kadar o azizin yaşadığı gibi yaşayacaktı. Bu fikre karşı Romalı gençlerin takındığı tavrı ve hissettikleri hayal kırıklığını tahmin edebilirsiniz. Böylesine büyük bir değişiklik yapmak içi Papa`nın daha sağlam bir! dayanağa ihtiyacı vardı. Bunun üzerine Papa Galasius kilise arşivlerine baş vurdu ve imdadına 200 yıl önce Roma`da rahiplik yapan Valentine yetişti.
PAPAYI KURTARAN 200 YILLIK HİKAYE
Rahip Valentine`ın kilise arşivlerinde yer alan hikayesi şöyle: Roma İmparatoru II. Cladius (tarih kitaplarında Gaddar Cladius olarak geçiyor) zamanında imparatorluk birçok cephede savaş halindeydi. Cladius ordusuna katılacak asker bulmakta güçlük çekiyordu çünkü evli erkekler, ailelerini bırakarak savaşa gitmek istemiyorlardı. Bu yüzden Cladius olağanüstü durum ilan etti ve tüm evlilikleri belirsiz bir tarihe erteledi. Cladius`un emirleri kesindi ve bu emirlere karşı gelenler, sorgusuz sualsiz en ağır şekilde cezalandırılıyordu.
Evliliklerin ertelenmesi nikahsız beraberliklerin artmasına yol açtı ve Rahip Valentine, zina büyük bir günah olduğu için, Cladius`un yeni yasasını çiğneyerek, evlenmek isteyen çiftleri gizlice evlendirmeye başladı. Cladius`un bunu öğrenmesi uzun sürmedi ve Valentine`in taşa tutulmasına, sonra da başı kesilerek idamına karar verildi. Valentine`in idam tarihi 14 Şubat 270 olarak belirlendi ve o tarihte de infaz edildi. (Tabii önce uzunca bir süre taşa tutuldu)
Papa Galasius, bu olaydan 200 yıl sonra festival tarihinde idam edilen Valentine`in, ileriyi görebilmesinden dolayı, Aziz olduğunu ilan etti ve bu güne Aziz Valentine Günü adını verdi.
akat gençler yine de bu günü aşkın ve sevginin günü olarak kutlamaya devam ettiler. Bir azizin hayatını yaşamaktansa sevgilileriyle birlikte daha mütevazi bir yaşamı tercih ettiler. 1969 yılında Aziz Valentine Günü Roma Kilisesi`nin özel günler listesinden çıkartıldı.
KURBANLIK GÜLLER
Ancak 1969 yılından çok önce Sevgililer Günü`nün ticari potansiyelini keşfeden atılımcılar iş başına geçmişti bile. Anneler ve babalar gününün ticari başarısını büyük farkla geride bırakan Sevgililer Günü, çoktan, bir başka tüketim çılgınlığı gününe dönüşmüştü. Pastaneler kalp şeklinde çikolatar üretiyor, ambalajcılar kalp şeklinde kırmızı kutular yapıyorlardı. Zamanında kurban edilen keçiler ve köpekler yerlerini güllere bırakmışlardı. Her yıl Sevgililer Günü`nde milyonlarca gül, dalından kopartılıyor, bir gün önceki fiyatının on katına alıcısıyla, daha doğrusu alıcısının sevgilisiyle, buluşuyordu.
Eskiler, sevgi ölçülemez derlerdi. Artık 14 Şubat`ta gül, sevgi ölçüm birimi olarak önümüze çıkıyor. Ne kadar çok gül, o kadar çok sevgi. Ne kadar çok para, o kadar çok gül. 2000 yılında bunları yaşadığımıza göre 3000 yılını siz hayal edin artık.
Şimdi diyeceksiniz ki bu nasıl Sevgililer Günü yazısı. Aşk nerede, romantizm nerede? Ağzımızın tadıyla bir Sevgililer Günü kutladık, bu yazıyı okuduktan sonra ona da pişman olduk Aziz Valentine`le ilgili bir hikaye daha var. 14 Şubat`ın iflah olmaz romantikleri için bu hikayeyi de anlatmadan geçmeyelim bari
AZİZ VALENTINE`IN HAZİN SONU
Valentine taşa tutulmuş, iyice hırpalanmış, sonra da ver elini Roma`nın karanlık izbe zindanları Gardiyanı iyi bir hıristiyanmış. Bir rahibin bu duruma düşmesi çok üzmüş onu. Son günlerinde zindan yemeklerini yemesindense, evdeki kızına söylemiş sıcak yemek getirsin diye. Böylece Valentine`ın son günlerinde, günde üç kez güzel bir ziyaretçisi olmuş. Bu ziyaretler sırasında uzun uzun sohbet etmişler kızla. Kız çok güzelmiş ama gözleri görmüyormuş. Sesine âşık olmuş Valentine`ın. Valentine da kıza âşık olmuş. Gardiyan çok üzülmüş bu işe fakat Gaddar Cladius`un kararını değiştiremezmiş. İdam edileceği gün Valentine son yemeğini yemiş, güzel kızla son sohbetini etmiş. İdam edileceği saati beklemeye başlamış. Hayatının son anına çok k`fdsa bir süre kalmışken gardiyandan kağıt ve kalem istemiş. Kağıda bir not yazmış ve gardiyana, lütfen bu notu kızınıza iletin demiş. Sonra gururla, ölümün onu beklediği idam sehpasına doğru son yürüyüşüne çıkmış.
Not, kızın eline ancak Valentine idam edildikten sonra ulaşabilmiş. Notta, "from your Valentine" (Valentine`inden) yazıyormuş. Kız nota bakmış ve gözleri açılmış. Ancak Valentine`ın yüzünü hiçbir zaman görememiş.
3- ''farketmez'' derseniz yalan söylemiş olursunuz,her şey fark eder.
4- Hiç bir cümlenizin fiili '' mış,miş ''veya ''lar,ler ''veya ''mişler,mışlar''veya ''larmış,lermiş'' le bitmesin,
bunlar sizin bilmediğiniz ve görmediğiniz ,başkasının anlattığı eylemledir ve bunlara göre hareket hem size hem karşınızdakine zarar verir.
5- Başkasının yerine düşünmeyin !!
6- Başkasının yerine karar vermeyin !!
7- Bencilce yaşayın,zaten insan bencildir ve kendisi için yaşar,aksini söyleyip veya düşünüp kendinizi kandırmayın,böylece kim olduğunuzu ve nerede olduğunuzu bilirsiniz. Başkalarına daha az zarar vermiş olursunuz.
8- Pozitif düşünce ile yaklaşın konulara (yapacağım,başaracağım gibi), ama bu Pollyanna'cılık olmasın
9- Asla vazgeçmeyin
10- Geçmişi yargılamayın, bir şey kazanamazsınız sadece tecrübe olarak faydalanın ve mutsuzsanız tekrar etmeyin !
11- Mutlu olmak ve ilerlemek için yaşanan şeyleri tekrar yaşamayın,yaşanmışlardan faydalanın (ateşin el yaktığını öğrenmek için elinizi ateşe sokmaya gerek yok,etrafınıza bakmak ve okumak yeterlidir)
12- Kendinize ve etrafınızdakilere - insanlara güvenin onları sevin!
13- Genelleme yapmayınız! (bütün erkeler veya kadınlar gibi)
14- Siz hissetiğinizi yaşayın ,varsın dünya beğenmesin siz beğeniyorsanız yeterlidir.
15- Bir anı yaşamak için yıllar harcamak başarısızlıktır, başarı bir anda yılları yaşayabilmektir.
16- Ben hep veriyorum, almıyorum demeyin,sadece verirseniz,vermeyi bilmediğinizden o hiç bir yere gitmez.
Almasını bilmeyen veremez, vermesini bilmeyen alamaz, ağlamasını bilmeyen gerçekten gülemez, üzülmesini bilmeyen sevinemez.Her şeyin dengesi vardır.
17- Ve karar verin,şu an sizinde yeni bir hayata başlama anınız olsun !!
Çok mu zor bunları uygulamak,bakın bunları yazın ve uygulayın hayatınızın hemen değiştiğini göreceksiniz.
Eger, su an bir birliktelik yasiyorsaniz, cevap “evet” olacaktir. Erkekler, kadinlarin ilk adimi atmasina bayilir. Bu heyecan vericidir, erkek arzu edildigini hisseder ve bu his kendisini daha rahat ifade etmesini saglar.
Fakat, eger henüz bir iliskinin baslangicindaysaniz, cevap “hayir” olacaktir. Kollarinizi boynuna dolayip onu öpmeye çalismanizi garipseyecektir.
Fakat, bu çogunlukla olmaz. Cinsellik konusunda en agresif kadin bile kendiliginden adim atmaz. Ama karsisindaki adami gerçekten çok istedigini belli eder. Erkekler bunu sever mi? Kesinlikle. Gerçek su ki, gece yataklarina uzandiklarinda hayalini kurduklari tek sey budur.
Siz büyük ihtimalle partnerinize karsi çok açik davraniyorsunuzdur. Ama erkekler bazen kalin kafali olabiliyorlar. Iste size, onlari aydinlatmaniza yardimci olacak bes tavsiye...
1. Onu davet edin.
Bir içecek en iyi teklifi yapmanizi saglar : “Bizde bir kahve içmeye ne dersin?”
2. Ona dokunun.
Elinizle koluna dokunmaniz veya gögüsleriniz koluna çarpmaniz en akillica yol olacaktir. Durabileceginiz veya oturabileceginiz en yakin mesafede durmaya da dikkat edin.
3. Ona iltifat edin.
Sakalarina gülün. Gözlerinin içine bakin ve gülümseyin. Söyledigi seylere pozitif cevaplar verin. Erkekler bu tür seylerin hepsini cesaret verici bulurlar.
4. Muhabbet cansizlasirsa, birakin öyle kalsin.
Erkekler, bir adim atmadan önce çogunlukla sessiz kalirlar. Bu anin kaçmasina izin vermeyin.
5. Kiskirtici sorular sorun.
Mesela, ayak ovalamada ne kadar iyisin?, Iyi öpüsür müsün?, Sabah kaçta uyanman gerekiyor..anlarsiniz ya...
-Aşk şiiri yazın. -
- Ona ayak masajı yapın. -
- Yağmurda el ele yürüyün -
- Radyodan onun için şarkı isteyin. -
- Kahvaltıda kalp şekilli tostlar yapın. -
- Şehir içinde fayton gezintisine çıkın. -
- Gazetenin kişisel bölümüne aşk notları yazın. -
- Ruj ya da traş kremi ile aynaya "seni seviyorum" yazın. -
- Sık sık seni seviyorum ve sana ihtiyacım var demeyi unutmayın. -
- Çantasına, cüzdanına ya da yastığının altına küçük aşk notlar saklayın. -
- Kalp seklinde bir kitap ayıracı yapın ve okuduğu kitabin arasına koyun. -
- Sizin için yaptigi ve sizin siradan kabul ettiğiniz herşey için küçük teşekkür notları yazın. -
- Kirda yürüyüse çikip birbirinizin bas harflerini agaca kazıyın. -
- Banyo aynasindaki buhara "Senin için deliriyorum" yazın. -
- Sebepsiz yere bir buket çiçekle çikin karşısına. -
- Kocaman bir kurdele ile yataginizi paketleyin. -
- 18 yasinda gibi davranin hatta piercing yapın. -
- Bir sepet dolusu şirin hediyeler gönderin. -
- Gün boyunca her saat başı öpüşün. -
- Onun benzin deposunu doldurun. -
- Parkta piknik yapın. -
- Birlikte bir çiçek dikin. -
- Bir geceligine otelde kalın. -
- Dogumgünlerinizi birlikte kutlayın. -
- Karın üzerine melek resimleri çizin. -
- Eve kocaman bir balon buketi getirin. -
- Telesekreterine sevimli bir mesaj bırakın. -
- Üzerinde hiç düsünmeden, ani bir hediye alın. -
- Arabasını yıkayın ve konsoluna aşk notu bırakın. -
- Yılbası ağacı için ikinizin resmi olan bir süs hazırlayın. -
- Yer ya da mekan umursamadan ara sıra ona göz kırpın. -
- Geceyi yıldızları seyrederek geçirin ve birlikte dilek tutun. -
- En sevdiği kitabı ya da CD'yi sebepsiz yere ona hediye edin. -
- Bir gece dışarı çıktığinızda insanlara balayında olduğunuzu söyleyin. -
- Her "merhaba" ve "hosçakal" i kucaklayarak ya da öperek mühürleyin. -
- Takviminize sadece ikiniz için hafta ortası randevusunu düzenli olarak işleyin. -
- İş yerine şeker, yiyecek, resim ve aşk notları ile dolu bir moral paketi gönderin. -
- Evde mum isiginda romantik bir yemege giden yolu gül yapraklari ile donatın. -
- Onun kiyafetlerini yerden kaldirin ve ona bu konuda hiç birsey söylemeyin. -
- Ona bir ask mektubu yazın, sonra da onu yap boz parçalari gibi kesin. -
- Birlikte scrabble oynayin, kullanabildiginiz kadar ask kelimesi kullanın. -
- En sevdiginiz TV sovunu kaydedin ve geceyi konuşarak geçirin. -
- Bulasiklari birlikte yikayin, sonra birbirinizin ellerine krem sürün. -
- Gizli isaretler belirleyin ve kalabalik içindeyken bunları kullanın. -
- Penceresinin önünde durun ve romantik bir sarki söyleyin. -
- Sanki birbirinizi bir aydır görmüyormus gibi davranın. -
- Sadece "Seni düsünüyorum" demek için mail gönderin. -
- Özel birseyler yapmak için yazili davetiye gönderin. -
- Sehir disina dogru kisa bir araba gezintisine çıkın. -
- Ikinizin güzel bir resmini cüzdaniniza koyun. -
- En sevdiği sekeri montunun cebine saklayın. -
- Birlikte komik hayvan isimleri düşünün. -
- Onu isyerinden arayın ve randevu isteyin. -
- Beklenmedik bir anda onu kucaklayin. -
- Şömineyi yakın ve şeker pişirin. -
- Kahvaltisini yatağa götürün. -
- Çamaşırları birlikte yıkayın. -
- Birbirinize kitap okuyun. -
- Birbirinize şiir okuyun. -
- Elim sende oynayın. -
- Birbirinizin falını okuyun. -
- Beklenmedik iltifatlar yapın. -
- Açık hava sinemasına gidin. -
- Bir külah dondurmayı paylaşın. -
- Salonun ortasında piknik yapın. -
- İlk randevunuzu yeniden yasayın. -
- Ölümsüz aşkınızı telgraf ile açıklayın -
- Işıkları loslastırıp kanepede tv izleyin. -
- Fırtına çıktığında birbirinize sıkı sıkı sarılın -
- "Özür dilerim" deyip, öpüp barışan taraf olun -
- Okuduğu derginin içine aşk kartları saklayın. -
- Bir hayir kurumuna sevgiliniz adına bağış yapın. -
- İkinizin aptal bir fotoğrafını çekin ve çerçeveletin. -
- Bir oyun ya da maç bileti alarak ona sürpriz yapın. -
- Bir şişede, balonda ya da sandviçte aşk notu gönderin. -
- Boynuna kocaman bir öpücük kondurarak onu şaşırtın -
- Sevdiğini bildiğiniz bir çizgi film karakterini taklit edin. -
- Ona köpük banyosu hazırlayın, etrafına mumlar yakın. -
- İkiniz de yatağa girdikten sonra açık kalan ışığı söndürün. -
- Eski siyah beyaz filmlerden seyredip patlamış mısır yiyin. -
- Romantik bir yemek hazırlayın ve en iyi porselenlerinizde servis yapın. -
- Birbirinizde en çok sevdiğiniz 10 özelliğin listesini yapın. -
- Haftasonu en sevdiginiz romantik sahneleri canlandırın. -
- Ajandasındaki uzak tarihlere ikiniz için randevular yazın. -
- Birlikte kampa gidin ve sadece bir uyku tulumu alın. -
- Sevgilinizin ufak tefek gündelik ev işlerini yapın. -
- Romantik müzik CD' si koyun ve dans edin. -
- Sadece ikiniz için sürpriz parti düzenleyin -
- En sevdiği restorana rezervasyon yaptırın. -
- Onun adini vücudunuza dövme ile yazdırın. -
- İIkiniz için bir fotoğraf albümü hazırlayın. -
- Sevgilinize pofuduk oyuncaklar alın. -
- Gidilecek filmi seçmesine izin verin. -
- Sürpriz hafta sonu tatili hazırlayın. -
- Birbirinize masaj yapın. -
- Birlikte duş alın. -
- El ele tutuşun. -
İLK AŞK
Ne yaparsaniz yapin, ilk askinizi unutmaniz mümkün degildir. Yillar sonra dönüp, "ben ona nasil asik olmustum acaba" diye pismanlikla karisik garip bir duygu da yasayabilirsiniz, olsun. O, size ilk aski tattirmis, en önemli yasam tecrübelerinizden birini yasatmistir. Aranizda geçenler aci bile olsa, dönüp minnetle anacaginiz biri hep var olacak. Daha ne olsun?
YILDIRIM AŞK
Var mi yok mu tartismasinin içinde degiliz. Diyelim ki var. Demek ki bazilarinin duygulari yagmur olup yagabiliyormus. Yildirim askla baslayip yillar süren beraberlikler de var üstelik. Barda oturan kadini/erkegi görüp "bu aksam nasil yataga atarim?" diye düsünenlerden bahsetmiyoruz elbette. Sözünü ettigimiz gerçek yildirim ask. Tek dikkat edilmesi gereken, sürekli yildirim aska tutulanlarin genellikle kendi yarattiklari illüzyonun pesinden kosmalari, gerçekle karsilastiklarinda da yeni bir illüzyon yaratmalaridir.
OLANAKSIZ AŞK
Bazen yolda yürürken rastlariz, bazen en yakinimizda bulunabilirler. "Bu ikisi bir araya nasil gelmis?" diye düsünürüz. Kendi basimiza geldigi de olmustur, sagda solda rastgele gördüğümüz bir kadin ya da televizyondaki futbol maçini seyrederken daha önce hiç duymadiginiz küfürler eden bir adam. Aman Allahim?" dersiniz. Ama olmustur bir kere. Her askin olanaksiz bir tarafi vardir gerçi, çogunlukla bunlari görmemeyi yegleriz. Ama bu olanaksiz taraflar bazen o kadar agir basar ki, askin hem kaynagi, hem iddiasi, hem motorize gücü, hem de terminatörü olurlar.
YASAK AŞK
Men edilmis, engellenmis ve çogu zaman da yasadisidir. Ama asigin gözü görmez ki... Belki de aski ask yapan bu "illegal" tarafidir. Kimbilir?
PLATONİK AŞK
Onu görmek bile sizi heyecanlandirirken, o sizin yaninizdan, geçip gider. Siz heyecandan sapir sapir titrerken, o isiyle mesgul olur. O sizin için hayatinizdaki en önemli kisiyken, siz onun için siradan birisinizdir. Hem asik hem de salak hissedersiniz kendinizi... Davranislarindan, konusmalarindan isaretler alip, umutlanir, bozulur, küsersiniz. Insanin bir kereligine bu duruma düsmesi, tecrübesizlikle yorumlanip, bagislanabilir. Ancak, bir kereden fazla basiniza geldiyse, oturup kendi hakkinizda düsünmenizde yarar var.
Yorum