Filler Neden Kaçmaz?
Yazar: Jim Donovan
Birkaç yıl önce, New York’taki Madison Square Garden’da, Ringling Brothers Barnum & Bailey Sirki’nin sahne arkasına konuk olma şansını elde etmiştim. Muhteşem bir deneyim olduğunu söyleyebilirim. Çevrede dolanıyor; aslanlara, kaplanlara, zürafalara ve diğer sirk hayvanlarına bakıyordum. Fillerin önünden geçerken birden durdum; bu dev yaratıkların, yalnızca, ön bacaklarından birine bağlanmış küçücük bir iple durduklarını görmek beni çok şaşırtmıştı. Zincir yok; kafes yok. Bu fillerin, istedikleri zaman bağlarını koparıp kaçabilecekleri ortadaydı; ama her nedense bunu yapmıyorlardı. Orada bulunan bir eğiticiye, bu güzel ve ihtişamlı hayvanların neden öyle durduklarını ve kaçmak için herhangi bir girişimde bulunmadıklarını sordum. Eğitici, şöyle dedi: “Çok genç ve daha küçük iken, onları yine bu iple bağlıyoruz. O yaşta, bu ip onları bağlamaya yeterli oluyor. Büyüdükçe, kaçamayacaklarına inanmaya şartlanıyorlar. İpin halen onları tutabileceğini sanıyorlar; böylece asla kaçmaya çalışmıyorlar.”
Hayrete düşmüştüm. Bu hayvanlar, istedikleri her an bağlarını koparıp kaçabilirlerdi; ama kaçamayacaklarına inandıkları için, oldukları yerde duruyorlardı.
Kaçımız, filler gibi, daha önce bir kez başarısızlığa uğradık diye birşeyi yapamayacağımıza inanarak yaşamımızı sürdürüyoruz? Kaçımız, artık işimize yaramayan, eski ve modası geçmiş inançlarımız yüzünden geri adım atıyoruz? Sizi kısıtlayan bir inanç yüzünden yeni birşey denemekten kaçındığınız oldu mu? Daha da kötüsü, kaçımız, bir başkasının kısıtlayıcı inançları yüzünden olduğumuz yerde sayıyoruz? Kendinize, bir satış uzmanı olmadığınız için satamayacağınızı söylediğiniz oluyor mu?
Özellikle bir işe başlarken ya da bir işi yürütürken, genellikle, iyi niyetli arkadaşlarımız ve ailemiz tarafından risk almama konusunda uyarılırız. Kaçımız, “Bunu yapamazsın” dendiğini duydu? Bunlar, hayal hırsızlarıdır; kendi kısıtlayıcı inançları yüzünden hayallerinizi gerçeğe dönüştürmekten sizi alıkoyarlar. Ne pahasına olursa olsun, onlara aldırmamalısınız. Size, ehil kimse ve danışmanların önerilerini almamanızı önermiyorum; yalnızca, başkalarının, özellikle de konu dışından insanların, kısıtlayıcı inançlarının etkisinde kalmaktan, vebadan kaçar gibi sakınmanızı söylüyorum.
Kendi kısıtlayıcı inançlarınıza, onları sorgulayarak meydan okuyun. Bir inancı sorgulamaya başlarsanız, otomatik olarak zayıflatırsınız. Kısıtlayıcı inançlarınızı ne kadar çok sorgularsanız, onları o kadar çok zayıflatırsınız. Bu biraz sandalyenin ayaklarını tekmelemeye benzer. Bir ayağı zayıflattığınız zaman, sandalye dengesini kaybetmeye ve düşmeye başlar. Geçmişte kendi başınıza birşey “sattığınız” anları düşünün. Her zaman satış yapıyoruz. Fikirlerinizi eşinize, çocuklarınıza ve çalışanlarınıza, hatta bankacınıza satmak zorundasınız. Belki çocukken okul takımınız için para toplamak üzere kurabiye ya da dergi abonelikleri satıyordunuz. Bu da bir satıştır!
Yeterli kapasiteye sahip biri olduğunuzu fark ettiğiniz an, o eski inancı zayıflatmış ve onun yerine yeni ve daha etkili bir inanç koymaya başlamışsınız demektir. Geliştirmek istediğiniz yeni inançları destekleyecek referanslar bulmaya çalışın. Sandalye örneğinde olduğu gibi, inançlarınızı, onlara daha çok “ayak” ekleyerek güçlendirmek istersiniz. Başarmak istediğiniz şeyi başarmış insanlar bulun; ne yaptıklarını keşfedin ve davranışlarını örnek alın. Geçmişte başarılı olduğunuz zamanları hatırlayın ve ilerlemek için bu deneyimi kullanın. Satış konusunda zorlanıyorsanız, satış kitapları okuyun; kasetler dinleyin ya da satış seminerlerine katılın. Bu, işiniz açısından kritik bir konudur ve kısıtlayıcı inançlar yüzünden tehlikeye atılmamalıdır.
Çok işe yarayan bir teknik vardır: “Gerçeğini yapıncaya kadar taklit et.” Sürekli bir yadsıma içinde yaşamanızı önermiyorum; yalnızca, kendinizi başarıya ulaşmış olarak görmeye başlamanızı söylüyorum. Başarılarınızı, gözünüzde canlandırın. Zihninizde, kendinizi satış yapıp hedeflerinize ulaşmış ve zafer kazanmış olarak görün. Başarılı olduğunuzu, sürekli tekrarlayın. Bu sözlerinizi her gün not edin. Elbette, uygun bir biçimde harekete geçtiğinizden de emin olun.
Bilinçaltınızın, gerçek ile hayal arasındaki farkı bilmediğini unutmayın. Bir çağrı üzerine satış yapmaya gitmeden önce, bir an durun; aktörlerin ve sporcuların yaptıkları gibi sahneyi zihninizde prova edin. Kendinize, “Ben iyi bir satış uzmanıyım,” deyin. Bunu defalarca tekrarlayın; özellikle tam da bir satıştan önce. Satışın yapıldığını hayal edin. Başarıyı öngörün ve hissedin. Sonuçlar karşısında tatlı bir şaşkınlık yaşayacaksınız. Sözümü dinlemekle yetinmeyin. Uygulamayı deneyin. Kaybedeceğiniz birşey yok; ama kazanacağınız çok şey var.
Tarih boyunca, gerçekten inandığınız bir işi başarabileceğiniz söylenegelmiştir. Zavallı fil gibi olmayın ve yıllar önce size benimsetilen ya da kendi geliştirdiğiniz kısıtlayıcı bir inanç yüzünden sıkışıp kalmış olarak yaşamayın. Yaşamınızın sorumluluğunu alın ve dolu dolu yaşayın. En iyisini hak ediyorsunuz.
Yazar: Jim Donovan
Birkaç yıl önce, New York’taki Madison Square Garden’da, Ringling Brothers Barnum & Bailey Sirki’nin sahne arkasına konuk olma şansını elde etmiştim. Muhteşem bir deneyim olduğunu söyleyebilirim. Çevrede dolanıyor; aslanlara, kaplanlara, zürafalara ve diğer sirk hayvanlarına bakıyordum. Fillerin önünden geçerken birden durdum; bu dev yaratıkların, yalnızca, ön bacaklarından birine bağlanmış küçücük bir iple durduklarını görmek beni çok şaşırtmıştı. Zincir yok; kafes yok. Bu fillerin, istedikleri zaman bağlarını koparıp kaçabilecekleri ortadaydı; ama her nedense bunu yapmıyorlardı. Orada bulunan bir eğiticiye, bu güzel ve ihtişamlı hayvanların neden öyle durduklarını ve kaçmak için herhangi bir girişimde bulunmadıklarını sordum. Eğitici, şöyle dedi: “Çok genç ve daha küçük iken, onları yine bu iple bağlıyoruz. O yaşta, bu ip onları bağlamaya yeterli oluyor. Büyüdükçe, kaçamayacaklarına inanmaya şartlanıyorlar. İpin halen onları tutabileceğini sanıyorlar; böylece asla kaçmaya çalışmıyorlar.”
Hayrete düşmüştüm. Bu hayvanlar, istedikleri her an bağlarını koparıp kaçabilirlerdi; ama kaçamayacaklarına inandıkları için, oldukları yerde duruyorlardı.
Kaçımız, filler gibi, daha önce bir kez başarısızlığa uğradık diye birşeyi yapamayacağımıza inanarak yaşamımızı sürdürüyoruz? Kaçımız, artık işimize yaramayan, eski ve modası geçmiş inançlarımız yüzünden geri adım atıyoruz? Sizi kısıtlayan bir inanç yüzünden yeni birşey denemekten kaçındığınız oldu mu? Daha da kötüsü, kaçımız, bir başkasının kısıtlayıcı inançları yüzünden olduğumuz yerde sayıyoruz? Kendinize, bir satış uzmanı olmadığınız için satamayacağınızı söylediğiniz oluyor mu?
Özellikle bir işe başlarken ya da bir işi yürütürken, genellikle, iyi niyetli arkadaşlarımız ve ailemiz tarafından risk almama konusunda uyarılırız. Kaçımız, “Bunu yapamazsın” dendiğini duydu? Bunlar, hayal hırsızlarıdır; kendi kısıtlayıcı inançları yüzünden hayallerinizi gerçeğe dönüştürmekten sizi alıkoyarlar. Ne pahasına olursa olsun, onlara aldırmamalısınız. Size, ehil kimse ve danışmanların önerilerini almamanızı önermiyorum; yalnızca, başkalarının, özellikle de konu dışından insanların, kısıtlayıcı inançlarının etkisinde kalmaktan, vebadan kaçar gibi sakınmanızı söylüyorum.
Kendi kısıtlayıcı inançlarınıza, onları sorgulayarak meydan okuyun. Bir inancı sorgulamaya başlarsanız, otomatik olarak zayıflatırsınız. Kısıtlayıcı inançlarınızı ne kadar çok sorgularsanız, onları o kadar çok zayıflatırsınız. Bu biraz sandalyenin ayaklarını tekmelemeye benzer. Bir ayağı zayıflattığınız zaman, sandalye dengesini kaybetmeye ve düşmeye başlar. Geçmişte kendi başınıza birşey “sattığınız” anları düşünün. Her zaman satış yapıyoruz. Fikirlerinizi eşinize, çocuklarınıza ve çalışanlarınıza, hatta bankacınıza satmak zorundasınız. Belki çocukken okul takımınız için para toplamak üzere kurabiye ya da dergi abonelikleri satıyordunuz. Bu da bir satıştır!
Yeterli kapasiteye sahip biri olduğunuzu fark ettiğiniz an, o eski inancı zayıflatmış ve onun yerine yeni ve daha etkili bir inanç koymaya başlamışsınız demektir. Geliştirmek istediğiniz yeni inançları destekleyecek referanslar bulmaya çalışın. Sandalye örneğinde olduğu gibi, inançlarınızı, onlara daha çok “ayak” ekleyerek güçlendirmek istersiniz. Başarmak istediğiniz şeyi başarmış insanlar bulun; ne yaptıklarını keşfedin ve davranışlarını örnek alın. Geçmişte başarılı olduğunuz zamanları hatırlayın ve ilerlemek için bu deneyimi kullanın. Satış konusunda zorlanıyorsanız, satış kitapları okuyun; kasetler dinleyin ya da satış seminerlerine katılın. Bu, işiniz açısından kritik bir konudur ve kısıtlayıcı inançlar yüzünden tehlikeye atılmamalıdır.
Çok işe yarayan bir teknik vardır: “Gerçeğini yapıncaya kadar taklit et.” Sürekli bir yadsıma içinde yaşamanızı önermiyorum; yalnızca, kendinizi başarıya ulaşmış olarak görmeye başlamanızı söylüyorum. Başarılarınızı, gözünüzde canlandırın. Zihninizde, kendinizi satış yapıp hedeflerinize ulaşmış ve zafer kazanmış olarak görün. Başarılı olduğunuzu, sürekli tekrarlayın. Bu sözlerinizi her gün not edin. Elbette, uygun bir biçimde harekete geçtiğinizden de emin olun.
Bilinçaltınızın, gerçek ile hayal arasındaki farkı bilmediğini unutmayın. Bir çağrı üzerine satış yapmaya gitmeden önce, bir an durun; aktörlerin ve sporcuların yaptıkları gibi sahneyi zihninizde prova edin. Kendinize, “Ben iyi bir satış uzmanıyım,” deyin. Bunu defalarca tekrarlayın; özellikle tam da bir satıştan önce. Satışın yapıldığını hayal edin. Başarıyı öngörün ve hissedin. Sonuçlar karşısında tatlı bir şaşkınlık yaşayacaksınız. Sözümü dinlemekle yetinmeyin. Uygulamayı deneyin. Kaybedeceğiniz birşey yok; ama kazanacağınız çok şey var.
Tarih boyunca, gerçekten inandığınız bir işi başarabileceğiniz söylenegelmiştir. Zavallı fil gibi olmayın ve yıllar önce size benimsetilen ya da kendi geliştirdiğiniz kısıtlayıcı bir inanç yüzünden sıkışıp kalmış olarak yaşamayın. Yaşamınızın sorumluluğunu alın ve dolu dolu yaşayın. En iyisini hak ediyorsunuz.
Yorum