53 kişilik destan
2000'de Ali Sami Yen'de meşaleler yandı... Taraftar mahkemelik oldu. Yönetim sessiz kalınca, 53 Cimbom'lu Türkiye'nin en büyük taraftar grubu ultrAslanı kurdu...
***
Bir FotoMurat vardı
Kendisi Trabzonlu ama babası Ürdün'lüydü.. Ve o tam bir Galatasaray aşığıydı.. Kuruluşunda büyük emeği geçtiği ultrAslan'ın bütün tribün fotoğraflarını o çekerdi.. Kanser denilen illet, "Hayatımın en mutlu 4 senesini ultrAslan'la yaşadım" diyen Murat Elsaleh'i 24 yaşında çok sevdiği Galatasaray'dan koparırken, geride de anıları kaldı.. Yakın arkadaşı Kayhan Berberoğlu "Foto Murat"ı işte bu duygularla anlattı:
1980 yılının bir sonbahar gününde, yeşilin bin tonunu koynunda barındıran Trabzon'da doğar Murat. Soyadına bakıp "Senin neren Karadenizli?" diye soranlara "Ne o, Arap şeyhliğini yakıştıramadın mı?" derdi. Evet, Murat baba tarafından Ürdün'lüydü ama "Ben Trabzonluyum daa" diye de eklerdi. İlkokul, ortaokul ve liseyi Trabzon'da okumuştu Murat. Sonra İstanbul'da Yıldız Teknik Üniversitesi'ni kazanmıştı aynı benim gibi. O, Gemi İnşaatı Mühendisi olacaktı ben de bildiğiniz İnşaat Mühendisi.. Galatasaray'a, futbola, fotoğrafa, sinemaya, Türk filmlerine, Türkan Şoray'a, Orhan Gencebay'a, Sadri Alışık'a, eski 45 liklere, eski arabalara aşıktı. Galatasaray'a olan aşkımızdan başka ortak özelliğimiz pek yoktu... ultrAslan içindeki çalışmalarımızda samimiyetimiz arttı, sonra da ev arkadaşı olduk zaten. Benim Rizeli, O'nun Trabzonlu olması iki inatçı Karadenizliyi sürekli didişmeye ***ürse de birbirimizi bir o kadar da seviyorduk. Çünkü biz Galatasaraylıydık! ultrAslan-Uni'nin kurulumunda Murat'ın da emeği çoktu. Zaten deplasmandı, amatör sporlardı demeden her yere beraber giderdik.. Bütün tribün fotoğraflarını O çekerdi. Alpaslan ağabey O'na "Foto Murat" lakabını takmıştı. Sonradan o eski model fotoğraf makinesiyle işkence çekmesine dayanamayıp yeni bir makine almıştık. Çocuklar gibi sevinmişti. Kaldığımız ev dernek gibi kullanıldığı sırada evde yaptığımız sopalı pankartların en güzelleri O'nun tarafından çizilirdi. Murat meğer çok önceden yakalanmış lanet kanser hastalığına. Önce o upuzun saçları dökülüverdi. Tedavi gördü, iyileşti sandık. Sonra KTU Tıp Fakültesi Onkoloji bölümünde yattı uzun süre. En bitkin anında bile söylediği tek şey vardı; Hayatının en mutlu 4 senesini bizlerle yani ultrAslan ile tanıştıktan sonra yaş**ıştı. 6 Nisan 2004'te kaybettik kardeşimizi. Ama o bizim için ölmedi. Ruhu hala bizlerle birlikte ve bizler tribünlerde olduğumuz sürece de o ruhu yaşatacağız. Diğer vefat eden kardeşlerimizi yaşattığımız gibi.
* * *
ultrAslan'ın şehitleri sadece "Foto Murat" la sınırlı değil.. Beykent Üniversitesi öğrencisi Salih Kayıkçı 5 yıl çektiği akciğer rahatsızlığının kansere dönüşmesi sonucu 16 Haziran 2006'da vefat ederken, Celal Bayar Üniversitesi öğrencisi Gürkan Ersoy ise 18 Ekim 2006'da PSV maçına gelirken Susurluk yakınlarında geçirdiği trafik kazasında hayata gözlerini yummuş..
Meriç Tunca
Cenazeyi kaldırmak (!)
21 Aralık 2003.. Annem vefat etmiş.. Eyüp Sultan Camii'nde taziyeleri kabul ediyorum. Yılmaz Özdil, İskender Baydar, Kadir Kılıçparlar ve diğer yakın dostlarım da yanımdalar.. Birazdan cenaze namazı kılınacak, daha sonra da annemi defnedeceğiz. Bir süre sonra avluya bir kaç kişi giriyor ve direkt olarak bana doğru yürümeye başıyorlar.. Bunlardan bir tanesi ultrAslan Genel Koordinatörü Alpaslan Dikmen.. Yanımdakiler ''Hah. Adamlar sonunda seni camide kıstırdı. Buradan kurtuluşun yok'' diyorlar.. Alpaslan geliyor ve ''Abi başın sağolsun'' dedikten sonra ekliyor: ''Yolda buraya gelirken yanımda Çiço Mustafa lakaplı olanı dedi ki; 'Ya abi dünya ne entresan.. Biz yıllarca bu adamın anasına küfür ettik. Kadere bak ki şimdi annesinin cenazesini kaldırmaya geliyoruz..' Bizi alıyor mu bir gülme.. Yılmaz abi, İskender, Kadir, Alpaslan ve diğerleri başlıyoruz katılmaya.. Tabii biz tam da cenazenin önünde gülerken sağdan soldan da ''Ne oldu ulan bunlara. Kafayı yediler herhalde.. Adamların cenazeye bile saygısı yok'' sesleri yükseliyor.. Baktık olacak gibi değil, soluğu hep beraber cami avlusunun dışında alıyoruz.. Bu benim için ilginç bir anı oluyor.. Ve beynimin bir yerine kazınıyor.. Ne zaman annemi ziyarete gitsem hep aklıma geliyor.. Geliyoruz bugünlere.. Öncelikle şunu hemen belirmeliyim ki ben Fenerbahçeli'yim.. Bunu zaten beni tanıyan herkes bilir. Zaman zaman Galatasaray'ı, hatta Beşiktaş'ı ti'ye alan yazılar yazarım. Bu da çeşitli övgülere ya da tepkilere neden olur.. Yazdığım yazılara kızanlara, küfür edenlere, mail atanlara gülüp geçerim. Ama Fenerbahçeli olmam, işimde profesyonel olmamı engellemez.. Yönettiğim sayfalarda Fenerbahçe'ye de, Galatasaray'a da, Beşiktaş'a da, Trabzon'a da ve diğer kulüplere de eşit davranırım.. Kaldı ki ben gazetecilik yaşantım boyunca 7 kez Galatasaray dizileri yapmış, zamanının bir bölümünü Florya'da geçirmiş biriyim. Yaşayanlar bilir. Bir Fenerbahçeli olarak en acı olay ve ona verilecek en büyük ceza, ezeli rakibiniz olan birinin şampiyonluk dizisini yazmaktır.. Hele de bu takım Galatasaray'sa... Allah bana bu cezayı (!) bir kaç kez verdi.. Evet geldik bugüne.. Şimdi sırada ultrAslan yazı dizisi var.. Bu diziyi de arkadaşlarım Mustafa Akada ve Onur Özkan ile birlikte ben hazırlayacağım.. Şimdi yine ''Yahu adam hasta Fenerbahçeli, ama gitmiş Galatasaray'ın taraftar grubunun dizisini yazıyor'' diyenleriniz, hatta buna ''Tabii herifi bir yerde kıstırdılar. O da korktu onlara yazı dizisi hazırlıyor'' şeklinde yorumlayanlarınız da olabilir.. Diyen desin. Çünkü işin aslı bu değil.. Başta da yazdım. Ben ve bu gazetenin üst yönetimi olaya tamamen profesyonel gözle bakıyor.. Doğrudur, ultrAslan oluşumunun yöneticileri hariç, büyük bir bölümü beni hiç sevmez.. Hatta yolda görse bir kaşık suda boğmak için (!) fırsat kollar.. Doğrudur.. Bundan 3 yıl önce ultrAslan'ın internet sitesi, üzerinde çarpı işareti olan ve altında ''Bu adamı gördüğünüz yerde haklayın'' diye yazan, benim dünya yakışıklısı (!) resmimle açılıyordu.. Doğrudur.. G.Saray taraftarı benim her yazdığım yazıyı ''İyi günler, nasılsınız?'' diye de başlasam kendilerine ''Ulan bu adam bize iyi günler diyorsa mutlaka hakaret ediyordur'' düşüncesi içerisinde okur.. Ama işin aslı böyle değil.. ultrAslan bugün dünyanın en büyük taraftar oluşumlarından biri. Beşiktaş'ın Çarşı'sı, Fenerbahçe'nin Genç Fenerbahçeliler'i kendi camiaları için ne ifade ediyorsa, ultrAslan da Galatasaray camiası için büyük şey ifade ediyor.. Kaldı ki sıra daha sonra Çarşı ve Genç Fenerbahçeliler yazı dizilerine de gelecek.. Bu yazı dizisini taraftarlık duyguları içinde size aktaracağım.. Ben bu müthiş ve bugüne kadar hiç kimse tarafından yapılmamış böylesine önemli bir yazı dizisi için değerli katkılarından dolayı ultrAslan tribün liderleri Sebahattin Şirin, Yılmaz Tutuş ve Alpaslan Dikmen'e şimdiden teşekkür ederim.. Onların bana cami avlusunda öğrettiği hayat felsefesi, belki de bu yazı dizisini benim yazmamda pay sahibi oldu.. Dünya çok küçük olduğu kadar, çok da garip.. Kimin annesine ya da bir yakınına küfür ederseniz edin, bir gün onun cenazesini kaldırmak zorunda kalabilirsiniz.. Öyleyse... Öyleyse gazamız mübarek ola.. Haydi Bismillah
53 kisiyle atılan tarihi adım
04 Aralık 2000 tarihinde, Ali Sami Yen Stadı'nda oynanan Galatasaray-Fenerbahçe (0-0) maçında yaklaşık üç bin adet meşale yakılmıştı. Stat rakip için cehenneme çevrilmiş ancak sahaya atılan meşaleler (ki tribündeki bir çok insan bu meşalelerin görevli polislerce panik içinde sahaya atıldığını söylüyorlardı) daha sonra Galatasaray taraftarının başına büyük dertler açmıştı. Bu meşalelerin alınmasında, stada sokulmasında kimlerin sorumluluğu varsa emniyet tarafından toplanmak istenmişti. Ancak suçlu, suçsuz birçok Galatasaraylı gözaltına alınmış ve maalesef kulüp de bu taraftarlara sahip çıkmamıştı. Bizler arkadaşlarımız için uğraşıyorduk ama çok fazla da yapacak bir şeyimiz yoktu. Neticede arkadaşlarımız mahkemeye sevk edilmişlerdi. Arkadaşlarımızı yargılayacak olan Hakim daha ilk mahkemede, "Böyle saçma sapan bir olayın mahkemeye intikal ettirilmesine" çok kızmıştı. Ama mahkeme o kadar sene geçmesine rağmen hala sonuçlanmadı! Bu olaya çok içerlemiştik. Kulübün taraftara sahip çıkmaması üzerine artık Galatasaray taraftarına sahip çıkacak bir derneğin açılması gerektiğinde hem fikir olmuştuk. Bunun üzerine 2000 yılının Aralık ayı sonlarına doğru Galatasaray tribünlerinin eski adamlarına ve ileri gelenlerine bir çağrıda bulunuldu... Acil olarak bir toplantı yapılmalı, fikirler alınmalıydı. 20 Ocak 2001 günü Taksim'deki Ceylan Otel'e doğru yola çıkan 53 Galatasaraylı, bu toplantı sonucunda G.Saray Spor Kulübü'nün yaklaşık 100 yıllık tarihinde muazzam bir süreci başlatacaklarını elbetteki bilmiyorlardı. İyi giyimli, orta yaş kuşağı Galatasaraylılar bir yandan açık büfede bir şeyler atıştırarak sohbet ediyor, bir yandan da önceden hazırlanmış olan bazı grafik çalışmalarını gözden geçiriyorlardı. Dört sene üst üste kazanılan şampiyonluklar, yurtiçindeki tüm kupalar ve yenilgisiz UEFA Kupası Şampiyonluğu ve hemen ardından gelen Süper Kupa "başarı yorgunluğu"nun olumsuz etkilerini tribünlere yansıtıyordu. Açıkçası bu da, ortalama 25 yılını tribüne vermiş olan insanları rahatsız ediyordu. Çünkü oradakilerin çoğu 13 sezon şampiyonluk görememiş bir nesilde yetişmişti ve hiçbir başarı bizi Galatasaray'ımıza doyuramazdı. Birçok Galatasaraylı nasıl doymuş olabilirdi ki. Bunu çok garipsiyorduk. İşte ilk toplantıda bunlar vurgulandı. İlk önce bir video gösterisi yapıldı. Işıklar söndü ve salondaki 53 kişi Galatasaray'ımızın son 15 yıllık tarihini izlemeye başladı... Eskinin salkım saçak kapalısı izlendi, ruhları titreten tezahüratlar dinlendi. O videoda gösterilen tribünlerde yer alan insanlar da bizlerdik! O tezahüratı biz yapmıştık! O pankartları biz asmıştık! O delice heyecanı ve coşkuyu biz duymuştuk! Peki ama şimdi o coşkuya ne olmuştu? Oysa ki 80'li yıllarda Galatasaray da diğer Türk takımları gibi, bugünleri hayal bile edemeyeceğimiz kadar sportif olarak gerideydi. Şimdi ise çok başarılıydık ama insanlar başarıyla daha da coşacağına, kendilerini adeta salmışlardı. Maç seçmeye başlamış, taraftar gibi değil de artık birer "seyirci" gibi maçları izlemeye başlamışlardı.
Çarşı Grubu ultrAslan için ne düşünüyor?
ultrAslan'dan birçok arkadaşım var
Tribün mücadelesi kapsamında, kapalı tribünün bağıran gruplar arasında ilk sırada yer alması gerekirken, ultrAslan bunu geçen sezon başaramamıştı. Fakat geriye dönüş yaptılar ve protestolarıyla kapalı tribünde yer almayı başardılar. Sonuçta onlar da bizim gibi tribün mücadelesi veriyorlar. Birbirimize rakip gruplar olduğumuz doğru. Ancak benim de ultrAslan'dan birçok arkadaşım var. Kendilerini yakından takip ediyorum ve mücadelelerinde başarılar diliyorum.
ALEN MARKARYAN Çarşı Grubu liderlerinden...
Cehenneme hoşgeldin Fenerbahçe
6 Mayıs 2001
Kadıköy'de oynanacak olan Fenerbahçe-Galatasaray maçı için Maraton Tribünü'nün bir bölümü Galatasaray taraftarına ayrılmıştı ama daha önce Kaç bin bilet istiyorsanız verelim" diyen Fenerbahçeli yöneticiler yoğun talep karşısında şaşırmış ve 1900 biletle işi kurtarmaya çalışmıştı. Aslında Kadıköy'de yıllarca yaşanan cinnet ortamı futbolun spor olmaktan çıkmasını, normal futbol izleyicisinin değil bir çok gazetecinin bile Kadıköy'e gitmek isteğinİ engelliyordu.. Ama Galatasaray taraftarını üç ay önce yani 7 Şubat 2001 tarihinde yine Kadıköy'de oynanan ve 4-4 biten Türkiye Kupası maçında hiçbir şey engelleyememişti. Zira adını 3 Şubat'ta almış olan ultrAslan henüz 4 günlük olan ismiyle birilerini sıkıntıya sokmuştu. Çünkü ultrAslan statta kendine ayrılan yer için daha fazla bilet talebinde bulunuyordu. Bu biletler verilmeyince de yan tribünden bilet alan Galatasaray taraftarları kendilerine ayrılan bölüme geçip sımsıkı bir birlik oluşturuyorlardı. İşte 6 Mayıs'taki maçta da bu tehlikeyi sezen Fenerbahçe yönetimi "Alın size fazla yer ve fazla bilet" diyemiyordu. ultrAslan kimliğine bürünmüş Galatasaray taraftarını engellemek kimsenin haddine değildi ancak yine de tüm fazladan bilet bulma uğraşları pek fazla işe yaramamıştı, Fenerbahçeliler biletleri adeta gömmüşlerdi. Ali Sami Yen'de toplanıp otobüslerle Kadıköy'e geçen 1900 ultrAslan stada geldiğinde saçma sapan şeylerle karşılaştı. Örneğin ultrAslanların tribüne giriş bölümü yarım metre lağım suyuyla kaplıydı. 1900 kişi yaklaşık iki saat o suların içerisinde bekletilip tribüne bin bir güçlükle girerken, içerideki durum daha da rezaletti. Çünkü, tüm koltukların üzeri organize bir çalışma ile yumurta, çim, dışkı, çamur karışımı abukluklarla süslenmişti! İçeride su ve yiyecek satılmıyordu, tuvaletlerin kapıları ise kilitlenmişti. Sağ ve sol tribünlerde bulunan rakip taraftarların yukarıdan rahatlıkla attıkları sidik dolu torbalar, taşlar, şişeler ise durumu daha da şenlendiriyordu (!) Bir üzücü yan ise o zamanki bir Fenerbahçe yöneticisinin kulübü yöneteceğine bu tip ottan işleri bizzat yönetmesiydi! Tabii ultrAslan grubu o şahsa gereken cevabı bir sonraki lig maçında hazırlattığı 20 bin el ilanı ile verdi. Neticede yağan yağmur altında sesinin son perdesine kadar 90 dakika takımını destekleyen ultrAslanlar 2-1'lik mağlubiyetin verdiği üzüntüyü bir kenara bırakmış bir sonraki rövanş maçı için intikam planları hazırlamaya başlamıştı. Tezahürat bile hazırdı. Nitekim rövanş maçı geldiğinde stat içi ve stat çevresinde bir çok etkinlik (!) hazırlamak için girişimler yapılıyordu. Bu etkinliklerin iğrenç ve sağlığa uygun olmayanlarına tribün ağabeyleri engel olmaya çalışıyordu hatta kulüp yönetimi ise stat içinde rakip seyirci için hazırlanan tuzaklara rakip yöneticiler gibi çanak tutmuyor, bunları engelliyordu. O günlerde bu organizasyonları engelleyenlere ve daha çok kulüp yöneticilerine kırgınlık olmuştu ancak sonradan herkes bu tip saçmalıkların ancak Kadıköy'de yapılabileceği konusunda hem fikir olmuştu. Yine de ASY'ye gelen Fenerbahçe takımı, dışarıda binlerce ultrAslan'ın arasından geçerken bu Cehennem'in eskisinden daha farklı olduğunu anlıyordu. Stattaki atmosfer ise Fenerbahçeli futbolcuları adeta kilitlemiş, takımımız ise sahadan 2-0 galip çıkmıştı. Ve ultrAslan'ın bunda payı büyüktü.
Kerem Usluer
Gazeteci gözüyle
Ahmet ÇAKIR : ultrAslan'la gelen...
ultrAslan'ın öncelikle adından dolayı yadırgandığını biliyorum. Ama tribüne getirdiği kalite çabuk fark edildi ve taklitleri ortaya çıkmaya başladı. Bugün gerek Internet ortamında, gerekse tribünlerde görünen bazı hareketlerde ultrAslan'ın öncülüğünü yadsımak kolay olmaz. Taraftarlığı günümüz gerçeklerine uydurma yolunda atılmış en önemli adımdı ultrAslan hareketi... Bazılarınca kasıtlı olarak görmezden gelinen, hatta tamamen tersine çevrilen temel ilkeleri de çok önemliydi: Asla kulüpten ve yönetimlerden birşey istememek. Tam tersine, her zaman kendileri bir şeyler verebilmek için çaba göstermek. ultrAslan hareketi Sarı Kırmızılı tribünlere önce görsel bir güzellik getirdi ama ultrAslan'ın yaptığı işler arasında en heyecan verici olanlardan biri, Sarı Kırmızılı takımın 2001 yılında oynayacağı Real Madrid maçı öncesindeki Beşiktaş maçının ertelenmesiyle ilgili çalışmaydı. Orada yayınlanan bilgileri futbol yorumcularının yüzde 90'ı ilk kez görüyorlardı. Galatasaray, sadece kendisi için değil, daha çok ülkesi için büyük bir misyon üstlenmişti. Bunun anlamı da Şampiyonlar Ligi'ne 3, UEFA'ya da 4 takımla katılma kapısının açılmasıydı. Bildiğiniz gibi, maç ertelenmedi. Galatasaray önce Beşiktaş'ı 2-0, ardından Real Madrid'i 3-2 yendi. Ama ne yazık ki asıl hedefe ulaşılamadı. Türkiye şu anda bile hala aynı noktada ve ultrAslan'ın o dönemde yaptığı çalışma geçerliliğini hala koruyor... Daha pek çok işin yapıldığını biliyorum. Ama bu çalışma, Dünyada bu konuda bizden çok çok önde olan bazı ülkelerin taraftar hareketlerine bile örnek olabilecek kadar büyük önem taşıyor.
2000'de Ali Sami Yen'de meşaleler yandı... Taraftar mahkemelik oldu. Yönetim sessiz kalınca, 53 Cimbom'lu Türkiye'nin en büyük taraftar grubu ultrAslanı kurdu...
***
Bir FotoMurat vardı
Kendisi Trabzonlu ama babası Ürdün'lüydü.. Ve o tam bir Galatasaray aşığıydı.. Kuruluşunda büyük emeği geçtiği ultrAslan'ın bütün tribün fotoğraflarını o çekerdi.. Kanser denilen illet, "Hayatımın en mutlu 4 senesini ultrAslan'la yaşadım" diyen Murat Elsaleh'i 24 yaşında çok sevdiği Galatasaray'dan koparırken, geride de anıları kaldı.. Yakın arkadaşı Kayhan Berberoğlu "Foto Murat"ı işte bu duygularla anlattı:
1980 yılının bir sonbahar gününde, yeşilin bin tonunu koynunda barındıran Trabzon'da doğar Murat. Soyadına bakıp "Senin neren Karadenizli?" diye soranlara "Ne o, Arap şeyhliğini yakıştıramadın mı?" derdi. Evet, Murat baba tarafından Ürdün'lüydü ama "Ben Trabzonluyum daa" diye de eklerdi. İlkokul, ortaokul ve liseyi Trabzon'da okumuştu Murat. Sonra İstanbul'da Yıldız Teknik Üniversitesi'ni kazanmıştı aynı benim gibi. O, Gemi İnşaatı Mühendisi olacaktı ben de bildiğiniz İnşaat Mühendisi.. Galatasaray'a, futbola, fotoğrafa, sinemaya, Türk filmlerine, Türkan Şoray'a, Orhan Gencebay'a, Sadri Alışık'a, eski 45 liklere, eski arabalara aşıktı. Galatasaray'a olan aşkımızdan başka ortak özelliğimiz pek yoktu... ultrAslan içindeki çalışmalarımızda samimiyetimiz arttı, sonra da ev arkadaşı olduk zaten. Benim Rizeli, O'nun Trabzonlu olması iki inatçı Karadenizliyi sürekli didişmeye ***ürse de birbirimizi bir o kadar da seviyorduk. Çünkü biz Galatasaraylıydık! ultrAslan-Uni'nin kurulumunda Murat'ın da emeği çoktu. Zaten deplasmandı, amatör sporlardı demeden her yere beraber giderdik.. Bütün tribün fotoğraflarını O çekerdi. Alpaslan ağabey O'na "Foto Murat" lakabını takmıştı. Sonradan o eski model fotoğraf makinesiyle işkence çekmesine dayanamayıp yeni bir makine almıştık. Çocuklar gibi sevinmişti. Kaldığımız ev dernek gibi kullanıldığı sırada evde yaptığımız sopalı pankartların en güzelleri O'nun tarafından çizilirdi. Murat meğer çok önceden yakalanmış lanet kanser hastalığına. Önce o upuzun saçları dökülüverdi. Tedavi gördü, iyileşti sandık. Sonra KTU Tıp Fakültesi Onkoloji bölümünde yattı uzun süre. En bitkin anında bile söylediği tek şey vardı; Hayatının en mutlu 4 senesini bizlerle yani ultrAslan ile tanıştıktan sonra yaş**ıştı. 6 Nisan 2004'te kaybettik kardeşimizi. Ama o bizim için ölmedi. Ruhu hala bizlerle birlikte ve bizler tribünlerde olduğumuz sürece de o ruhu yaşatacağız. Diğer vefat eden kardeşlerimizi yaşattığımız gibi.
* * *
ultrAslan'ın şehitleri sadece "Foto Murat" la sınırlı değil.. Beykent Üniversitesi öğrencisi Salih Kayıkçı 5 yıl çektiği akciğer rahatsızlığının kansere dönüşmesi sonucu 16 Haziran 2006'da vefat ederken, Celal Bayar Üniversitesi öğrencisi Gürkan Ersoy ise 18 Ekim 2006'da PSV maçına gelirken Susurluk yakınlarında geçirdiği trafik kazasında hayata gözlerini yummuş..
Meriç Tunca
Cenazeyi kaldırmak (!)
21 Aralık 2003.. Annem vefat etmiş.. Eyüp Sultan Camii'nde taziyeleri kabul ediyorum. Yılmaz Özdil, İskender Baydar, Kadir Kılıçparlar ve diğer yakın dostlarım da yanımdalar.. Birazdan cenaze namazı kılınacak, daha sonra da annemi defnedeceğiz. Bir süre sonra avluya bir kaç kişi giriyor ve direkt olarak bana doğru yürümeye başıyorlar.. Bunlardan bir tanesi ultrAslan Genel Koordinatörü Alpaslan Dikmen.. Yanımdakiler ''Hah. Adamlar sonunda seni camide kıstırdı. Buradan kurtuluşun yok'' diyorlar.. Alpaslan geliyor ve ''Abi başın sağolsun'' dedikten sonra ekliyor: ''Yolda buraya gelirken yanımda Çiço Mustafa lakaplı olanı dedi ki; 'Ya abi dünya ne entresan.. Biz yıllarca bu adamın anasına küfür ettik. Kadere bak ki şimdi annesinin cenazesini kaldırmaya geliyoruz..' Bizi alıyor mu bir gülme.. Yılmaz abi, İskender, Kadir, Alpaslan ve diğerleri başlıyoruz katılmaya.. Tabii biz tam da cenazenin önünde gülerken sağdan soldan da ''Ne oldu ulan bunlara. Kafayı yediler herhalde.. Adamların cenazeye bile saygısı yok'' sesleri yükseliyor.. Baktık olacak gibi değil, soluğu hep beraber cami avlusunun dışında alıyoruz.. Bu benim için ilginç bir anı oluyor.. Ve beynimin bir yerine kazınıyor.. Ne zaman annemi ziyarete gitsem hep aklıma geliyor.. Geliyoruz bugünlere.. Öncelikle şunu hemen belirmeliyim ki ben Fenerbahçeli'yim.. Bunu zaten beni tanıyan herkes bilir. Zaman zaman Galatasaray'ı, hatta Beşiktaş'ı ti'ye alan yazılar yazarım. Bu da çeşitli övgülere ya da tepkilere neden olur.. Yazdığım yazılara kızanlara, küfür edenlere, mail atanlara gülüp geçerim. Ama Fenerbahçeli olmam, işimde profesyonel olmamı engellemez.. Yönettiğim sayfalarda Fenerbahçe'ye de, Galatasaray'a da, Beşiktaş'a da, Trabzon'a da ve diğer kulüplere de eşit davranırım.. Kaldı ki ben gazetecilik yaşantım boyunca 7 kez Galatasaray dizileri yapmış, zamanının bir bölümünü Florya'da geçirmiş biriyim. Yaşayanlar bilir. Bir Fenerbahçeli olarak en acı olay ve ona verilecek en büyük ceza, ezeli rakibiniz olan birinin şampiyonluk dizisini yazmaktır.. Hele de bu takım Galatasaray'sa... Allah bana bu cezayı (!) bir kaç kez verdi.. Evet geldik bugüne.. Şimdi sırada ultrAslan yazı dizisi var.. Bu diziyi de arkadaşlarım Mustafa Akada ve Onur Özkan ile birlikte ben hazırlayacağım.. Şimdi yine ''Yahu adam hasta Fenerbahçeli, ama gitmiş Galatasaray'ın taraftar grubunun dizisini yazıyor'' diyenleriniz, hatta buna ''Tabii herifi bir yerde kıstırdılar. O da korktu onlara yazı dizisi hazırlıyor'' şeklinde yorumlayanlarınız da olabilir.. Diyen desin. Çünkü işin aslı bu değil.. Başta da yazdım. Ben ve bu gazetenin üst yönetimi olaya tamamen profesyonel gözle bakıyor.. Doğrudur, ultrAslan oluşumunun yöneticileri hariç, büyük bir bölümü beni hiç sevmez.. Hatta yolda görse bir kaşık suda boğmak için (!) fırsat kollar.. Doğrudur.. Bundan 3 yıl önce ultrAslan'ın internet sitesi, üzerinde çarpı işareti olan ve altında ''Bu adamı gördüğünüz yerde haklayın'' diye yazan, benim dünya yakışıklısı (!) resmimle açılıyordu.. Doğrudur.. G.Saray taraftarı benim her yazdığım yazıyı ''İyi günler, nasılsınız?'' diye de başlasam kendilerine ''Ulan bu adam bize iyi günler diyorsa mutlaka hakaret ediyordur'' düşüncesi içerisinde okur.. Ama işin aslı böyle değil.. ultrAslan bugün dünyanın en büyük taraftar oluşumlarından biri. Beşiktaş'ın Çarşı'sı, Fenerbahçe'nin Genç Fenerbahçeliler'i kendi camiaları için ne ifade ediyorsa, ultrAslan da Galatasaray camiası için büyük şey ifade ediyor.. Kaldı ki sıra daha sonra Çarşı ve Genç Fenerbahçeliler yazı dizilerine de gelecek.. Bu yazı dizisini taraftarlık duyguları içinde size aktaracağım.. Ben bu müthiş ve bugüne kadar hiç kimse tarafından yapılmamış böylesine önemli bir yazı dizisi için değerli katkılarından dolayı ultrAslan tribün liderleri Sebahattin Şirin, Yılmaz Tutuş ve Alpaslan Dikmen'e şimdiden teşekkür ederim.. Onların bana cami avlusunda öğrettiği hayat felsefesi, belki de bu yazı dizisini benim yazmamda pay sahibi oldu.. Dünya çok küçük olduğu kadar, çok da garip.. Kimin annesine ya da bir yakınına küfür ederseniz edin, bir gün onun cenazesini kaldırmak zorunda kalabilirsiniz.. Öyleyse... Öyleyse gazamız mübarek ola.. Haydi Bismillah
53 kisiyle atılan tarihi adım
04 Aralık 2000 tarihinde, Ali Sami Yen Stadı'nda oynanan Galatasaray-Fenerbahçe (0-0) maçında yaklaşık üç bin adet meşale yakılmıştı. Stat rakip için cehenneme çevrilmiş ancak sahaya atılan meşaleler (ki tribündeki bir çok insan bu meşalelerin görevli polislerce panik içinde sahaya atıldığını söylüyorlardı) daha sonra Galatasaray taraftarının başına büyük dertler açmıştı. Bu meşalelerin alınmasında, stada sokulmasında kimlerin sorumluluğu varsa emniyet tarafından toplanmak istenmişti. Ancak suçlu, suçsuz birçok Galatasaraylı gözaltına alınmış ve maalesef kulüp de bu taraftarlara sahip çıkmamıştı. Bizler arkadaşlarımız için uğraşıyorduk ama çok fazla da yapacak bir şeyimiz yoktu. Neticede arkadaşlarımız mahkemeye sevk edilmişlerdi. Arkadaşlarımızı yargılayacak olan Hakim daha ilk mahkemede, "Böyle saçma sapan bir olayın mahkemeye intikal ettirilmesine" çok kızmıştı. Ama mahkeme o kadar sene geçmesine rağmen hala sonuçlanmadı! Bu olaya çok içerlemiştik. Kulübün taraftara sahip çıkmaması üzerine artık Galatasaray taraftarına sahip çıkacak bir derneğin açılması gerektiğinde hem fikir olmuştuk. Bunun üzerine 2000 yılının Aralık ayı sonlarına doğru Galatasaray tribünlerinin eski adamlarına ve ileri gelenlerine bir çağrıda bulunuldu... Acil olarak bir toplantı yapılmalı, fikirler alınmalıydı. 20 Ocak 2001 günü Taksim'deki Ceylan Otel'e doğru yola çıkan 53 Galatasaraylı, bu toplantı sonucunda G.Saray Spor Kulübü'nün yaklaşık 100 yıllık tarihinde muazzam bir süreci başlatacaklarını elbetteki bilmiyorlardı. İyi giyimli, orta yaş kuşağı Galatasaraylılar bir yandan açık büfede bir şeyler atıştırarak sohbet ediyor, bir yandan da önceden hazırlanmış olan bazı grafik çalışmalarını gözden geçiriyorlardı. Dört sene üst üste kazanılan şampiyonluklar, yurtiçindeki tüm kupalar ve yenilgisiz UEFA Kupası Şampiyonluğu ve hemen ardından gelen Süper Kupa "başarı yorgunluğu"nun olumsuz etkilerini tribünlere yansıtıyordu. Açıkçası bu da, ortalama 25 yılını tribüne vermiş olan insanları rahatsız ediyordu. Çünkü oradakilerin çoğu 13 sezon şampiyonluk görememiş bir nesilde yetişmişti ve hiçbir başarı bizi Galatasaray'ımıza doyuramazdı. Birçok Galatasaraylı nasıl doymuş olabilirdi ki. Bunu çok garipsiyorduk. İşte ilk toplantıda bunlar vurgulandı. İlk önce bir video gösterisi yapıldı. Işıklar söndü ve salondaki 53 kişi Galatasaray'ımızın son 15 yıllık tarihini izlemeye başladı... Eskinin salkım saçak kapalısı izlendi, ruhları titreten tezahüratlar dinlendi. O videoda gösterilen tribünlerde yer alan insanlar da bizlerdik! O tezahüratı biz yapmıştık! O pankartları biz asmıştık! O delice heyecanı ve coşkuyu biz duymuştuk! Peki ama şimdi o coşkuya ne olmuştu? Oysa ki 80'li yıllarda Galatasaray da diğer Türk takımları gibi, bugünleri hayal bile edemeyeceğimiz kadar sportif olarak gerideydi. Şimdi ise çok başarılıydık ama insanlar başarıyla daha da coşacağına, kendilerini adeta salmışlardı. Maç seçmeye başlamış, taraftar gibi değil de artık birer "seyirci" gibi maçları izlemeye başlamışlardı.
Çarşı Grubu ultrAslan için ne düşünüyor?
ultrAslan'dan birçok arkadaşım var
Tribün mücadelesi kapsamında, kapalı tribünün bağıran gruplar arasında ilk sırada yer alması gerekirken, ultrAslan bunu geçen sezon başaramamıştı. Fakat geriye dönüş yaptılar ve protestolarıyla kapalı tribünde yer almayı başardılar. Sonuçta onlar da bizim gibi tribün mücadelesi veriyorlar. Birbirimize rakip gruplar olduğumuz doğru. Ancak benim de ultrAslan'dan birçok arkadaşım var. Kendilerini yakından takip ediyorum ve mücadelelerinde başarılar diliyorum.
ALEN MARKARYAN Çarşı Grubu liderlerinden...
Cehenneme hoşgeldin Fenerbahçe
6 Mayıs 2001
Kadıköy'de oynanacak olan Fenerbahçe-Galatasaray maçı için Maraton Tribünü'nün bir bölümü Galatasaray taraftarına ayrılmıştı ama daha önce Kaç bin bilet istiyorsanız verelim" diyen Fenerbahçeli yöneticiler yoğun talep karşısında şaşırmış ve 1900 biletle işi kurtarmaya çalışmıştı. Aslında Kadıköy'de yıllarca yaşanan cinnet ortamı futbolun spor olmaktan çıkmasını, normal futbol izleyicisinin değil bir çok gazetecinin bile Kadıköy'e gitmek isteğinİ engelliyordu.. Ama Galatasaray taraftarını üç ay önce yani 7 Şubat 2001 tarihinde yine Kadıköy'de oynanan ve 4-4 biten Türkiye Kupası maçında hiçbir şey engelleyememişti. Zira adını 3 Şubat'ta almış olan ultrAslan henüz 4 günlük olan ismiyle birilerini sıkıntıya sokmuştu. Çünkü ultrAslan statta kendine ayrılan yer için daha fazla bilet talebinde bulunuyordu. Bu biletler verilmeyince de yan tribünden bilet alan Galatasaray taraftarları kendilerine ayrılan bölüme geçip sımsıkı bir birlik oluşturuyorlardı. İşte 6 Mayıs'taki maçta da bu tehlikeyi sezen Fenerbahçe yönetimi "Alın size fazla yer ve fazla bilet" diyemiyordu. ultrAslan kimliğine bürünmüş Galatasaray taraftarını engellemek kimsenin haddine değildi ancak yine de tüm fazladan bilet bulma uğraşları pek fazla işe yaramamıştı, Fenerbahçeliler biletleri adeta gömmüşlerdi. Ali Sami Yen'de toplanıp otobüslerle Kadıköy'e geçen 1900 ultrAslan stada geldiğinde saçma sapan şeylerle karşılaştı. Örneğin ultrAslanların tribüne giriş bölümü yarım metre lağım suyuyla kaplıydı. 1900 kişi yaklaşık iki saat o suların içerisinde bekletilip tribüne bin bir güçlükle girerken, içerideki durum daha da rezaletti. Çünkü, tüm koltukların üzeri organize bir çalışma ile yumurta, çim, dışkı, çamur karışımı abukluklarla süslenmişti! İçeride su ve yiyecek satılmıyordu, tuvaletlerin kapıları ise kilitlenmişti. Sağ ve sol tribünlerde bulunan rakip taraftarların yukarıdan rahatlıkla attıkları sidik dolu torbalar, taşlar, şişeler ise durumu daha da şenlendiriyordu (!) Bir üzücü yan ise o zamanki bir Fenerbahçe yöneticisinin kulübü yöneteceğine bu tip ottan işleri bizzat yönetmesiydi! Tabii ultrAslan grubu o şahsa gereken cevabı bir sonraki lig maçında hazırlattığı 20 bin el ilanı ile verdi. Neticede yağan yağmur altında sesinin son perdesine kadar 90 dakika takımını destekleyen ultrAslanlar 2-1'lik mağlubiyetin verdiği üzüntüyü bir kenara bırakmış bir sonraki rövanş maçı için intikam planları hazırlamaya başlamıştı. Tezahürat bile hazırdı. Nitekim rövanş maçı geldiğinde stat içi ve stat çevresinde bir çok etkinlik (!) hazırlamak için girişimler yapılıyordu. Bu etkinliklerin iğrenç ve sağlığa uygun olmayanlarına tribün ağabeyleri engel olmaya çalışıyordu hatta kulüp yönetimi ise stat içinde rakip seyirci için hazırlanan tuzaklara rakip yöneticiler gibi çanak tutmuyor, bunları engelliyordu. O günlerde bu organizasyonları engelleyenlere ve daha çok kulüp yöneticilerine kırgınlık olmuştu ancak sonradan herkes bu tip saçmalıkların ancak Kadıköy'de yapılabileceği konusunda hem fikir olmuştu. Yine de ASY'ye gelen Fenerbahçe takımı, dışarıda binlerce ultrAslan'ın arasından geçerken bu Cehennem'in eskisinden daha farklı olduğunu anlıyordu. Stattaki atmosfer ise Fenerbahçeli futbolcuları adeta kilitlemiş, takımımız ise sahadan 2-0 galip çıkmıştı. Ve ultrAslan'ın bunda payı büyüktü.
Kerem Usluer
Gazeteci gözüyle
Ahmet ÇAKIR : ultrAslan'la gelen...
ultrAslan'ın öncelikle adından dolayı yadırgandığını biliyorum. Ama tribüne getirdiği kalite çabuk fark edildi ve taklitleri ortaya çıkmaya başladı. Bugün gerek Internet ortamında, gerekse tribünlerde görünen bazı hareketlerde ultrAslan'ın öncülüğünü yadsımak kolay olmaz. Taraftarlığı günümüz gerçeklerine uydurma yolunda atılmış en önemli adımdı ultrAslan hareketi... Bazılarınca kasıtlı olarak görmezden gelinen, hatta tamamen tersine çevrilen temel ilkeleri de çok önemliydi: Asla kulüpten ve yönetimlerden birşey istememek. Tam tersine, her zaman kendileri bir şeyler verebilmek için çaba göstermek. ultrAslan hareketi Sarı Kırmızılı tribünlere önce görsel bir güzellik getirdi ama ultrAslan'ın yaptığı işler arasında en heyecan verici olanlardan biri, Sarı Kırmızılı takımın 2001 yılında oynayacağı Real Madrid maçı öncesindeki Beşiktaş maçının ertelenmesiyle ilgili çalışmaydı. Orada yayınlanan bilgileri futbol yorumcularının yüzde 90'ı ilk kez görüyorlardı. Galatasaray, sadece kendisi için değil, daha çok ülkesi için büyük bir misyon üstlenmişti. Bunun anlamı da Şampiyonlar Ligi'ne 3, UEFA'ya da 4 takımla katılma kapısının açılmasıydı. Bildiğiniz gibi, maç ertelenmedi. Galatasaray önce Beşiktaş'ı 2-0, ardından Real Madrid'i 3-2 yendi. Ama ne yazık ki asıl hedefe ulaşılamadı. Türkiye şu anda bile hala aynı noktada ve ultrAslan'ın o dönemde yaptığı çalışma geçerliliğini hala koruyor... Daha pek çok işin yapıldığını biliyorum. Ama bu çalışma, Dünyada bu konuda bizden çok çok önde olan bazı ülkelerin taraftar hareketlerine bile örnek olabilecek kadar büyük önem taşıyor.
Yorum