Futbolun insanlar tarafından oynandığını unutmamız en büyük hatamız diye boşuna bu köşeden yırtınıp durmuyoruz. Yapılan hatalara çabuk tepki göstermemiz ve tahammülümüzün olmaması yüzünden sahada ve saha dışında olaya bakışımız ne yazık ki ilerliyemiyor.
Bu yazıda size bilinenden çok farklı bir futbolcu hikayesi anlatacağım. Hani milyon dolarlar kazanan, lüks içinde yaşayan ve gece gezmelerinden başka eğlence bilmeyenler diye tanıdığımız futblcular. Gerçi bu profile uyanların sayısı da iyice azaldı ama bizim kahramanımız bambaşka biri.
Fenerbahçe'nin başarılı oyuncusu Deniz Barış'ın yaşadığı acı günler ne yazık ki hala hatırımızda. Eşini bir kaza sonucu kaybeden ve 2 çocuğuyla baş başa kalan Deniz bir yandan sevdiği insanı kaybetmenin tarifsiz acısını içinde yaşarken diğer yandan da henüz çok ufak olan iki çocuğunun bakımıyla ilgilenmek zorunda kalmıştı.
Deniz'le yakın yerlerde oturduğumuz için olacak onu sürekli görme fırsatını buluyorum. Bağdat caddesinde bir elinde büyük oğlu diğer elinde küçük kızı ve omuzunda çocukların ihtiyaçlarının olduğu çantasıyla...
Bu kadar zor ve ağır bir çalışma ortamından sonra bile bıkmadan, sıkılmadan çocuklarla ilgileniyor ve annesiz geçen günlerin boşluğunu hem babalık hemde annelik yaparak dolduruyor.Yüzünde en ufak bir bezginlik ve sıkılma ifadesi olmadan hep güleryüzlü hep pozitif bir şekilde. İçinde büyük fırtınalar kopsa da acıları tek başına kaldığında yaşasa da artık hayatındaki tek amacın çocukları olduğunu unutmadan.
Antalya kampındaki görüntüleri Lig Tv'deki bir programda izleyince bunlar aklıma geldi. Devre arası kampında günde 2 bazen 3 antrenman yapılmasına ve deyim yerindeyse futbolcuların ayakta duracak hali kalmamasına rağmen Deniz çocuklarını kamp yaptıkları otele getirmiş ve boş kalan bütün vakitlerini onlarla geçirmiş. Dinlenmek yerine onlarla bazen sahada top oynayarak bazen salıncakta sallanarak bazende yürüyüşler yaparak.
O bana göre gerçek bir kahraman. Hem bu zor psikolojiyi çabuk atlatarak çocukları için yaşamaya başladığı için hemde bu zor durumda aslanın ağzında olan formayı bileğinin hakkıyla kaptığı için.Gerçekten de Deniz Barış Fenerbahçe'de Zico'nun gözüne girip takımda kalmayı başardıysa koca bir alkışı hakediyor demektir.
Peki, hangi maç hatırlamıyorum ama yaptığı 1-2 pas hatasından sonra tribünden homurdanan hatta ıslıklayanlar bu duruma ne diyecek. Bu kadar mı tahammülümüz kalmadı, hafızamız bu kadar mı kıt. Hiç unutmuyorum Deniz artan ıslıklara ellerini iki yana açarak "Yapmayın" diyerek cevap vermişti.İçim sızlamış ve bunu yapanlara lanet etmiştim.
Duygu sömürüsü yapmak için en ufak bir çabası olmayan ve kendi dünyasında sessizce ve onurlu bir şekilde yaşayan bu insanı ayağa kalkıp alkışlamamız gerektiğini anladığımız zaman futbolun insanlarla oynandığını, onların futbol dışında da bir hayatları olduğunu ve bazılarının bu hayatının hiç kolay olmadığını görmüş olacağız.
Deniz Barış bir kahraman, hem çocukları hemde bizim için.
Bu yazıda size bilinenden çok farklı bir futbolcu hikayesi anlatacağım. Hani milyon dolarlar kazanan, lüks içinde yaşayan ve gece gezmelerinden başka eğlence bilmeyenler diye tanıdığımız futblcular. Gerçi bu profile uyanların sayısı da iyice azaldı ama bizim kahramanımız bambaşka biri.
Fenerbahçe'nin başarılı oyuncusu Deniz Barış'ın yaşadığı acı günler ne yazık ki hala hatırımızda. Eşini bir kaza sonucu kaybeden ve 2 çocuğuyla baş başa kalan Deniz bir yandan sevdiği insanı kaybetmenin tarifsiz acısını içinde yaşarken diğer yandan da henüz çok ufak olan iki çocuğunun bakımıyla ilgilenmek zorunda kalmıştı.
Deniz'le yakın yerlerde oturduğumuz için olacak onu sürekli görme fırsatını buluyorum. Bağdat caddesinde bir elinde büyük oğlu diğer elinde küçük kızı ve omuzunda çocukların ihtiyaçlarının olduğu çantasıyla...
Bu kadar zor ve ağır bir çalışma ortamından sonra bile bıkmadan, sıkılmadan çocuklarla ilgileniyor ve annesiz geçen günlerin boşluğunu hem babalık hemde annelik yaparak dolduruyor.Yüzünde en ufak bir bezginlik ve sıkılma ifadesi olmadan hep güleryüzlü hep pozitif bir şekilde. İçinde büyük fırtınalar kopsa da acıları tek başına kaldığında yaşasa da artık hayatındaki tek amacın çocukları olduğunu unutmadan.
Antalya kampındaki görüntüleri Lig Tv'deki bir programda izleyince bunlar aklıma geldi. Devre arası kampında günde 2 bazen 3 antrenman yapılmasına ve deyim yerindeyse futbolcuların ayakta duracak hali kalmamasına rağmen Deniz çocuklarını kamp yaptıkları otele getirmiş ve boş kalan bütün vakitlerini onlarla geçirmiş. Dinlenmek yerine onlarla bazen sahada top oynayarak bazen salıncakta sallanarak bazende yürüyüşler yaparak.
O bana göre gerçek bir kahraman. Hem bu zor psikolojiyi çabuk atlatarak çocukları için yaşamaya başladığı için hemde bu zor durumda aslanın ağzında olan formayı bileğinin hakkıyla kaptığı için.Gerçekten de Deniz Barış Fenerbahçe'de Zico'nun gözüne girip takımda kalmayı başardıysa koca bir alkışı hakediyor demektir.
Peki, hangi maç hatırlamıyorum ama yaptığı 1-2 pas hatasından sonra tribünden homurdanan hatta ıslıklayanlar bu duruma ne diyecek. Bu kadar mı tahammülümüz kalmadı, hafızamız bu kadar mı kıt. Hiç unutmuyorum Deniz artan ıslıklara ellerini iki yana açarak "Yapmayın" diyerek cevap vermişti.İçim sızlamış ve bunu yapanlara lanet etmiştim.
Duygu sömürüsü yapmak için en ufak bir çabası olmayan ve kendi dünyasında sessizce ve onurlu bir şekilde yaşayan bu insanı ayağa kalkıp alkışlamamız gerektiğini anladığımız zaman futbolun insanlarla oynandığını, onların futbol dışında da bir hayatları olduğunu ve bazılarının bu hayatının hiç kolay olmadığını görmüş olacağız.
Deniz Barış bir kahraman, hem çocukları hemde bizim için.
Yorum