Dünyanın suyu ısınıyor!
Amerika seçimlerinde George W. Bush’un rakibi olarak tanıdığımız Al Gore, üniversiteden bu yana küresel ısınma konusuyla ilgileniyor. Bu alandaki ilk araştırmaları yapan bilim adamları, onun hocaları. Altı yaşındaki oğlunun ciddi bir trafik kazası geçirmesi, ablasının akciğer kanserinden ölümü ve son olarak seçimlerdeki mağlubiyeti gibi kişisel acılar da bu bilgilere eklenince kendini yollara vuran Al Gore, dünyanın pek çok yerinde küresel ısınma tehdidiyle ilgili binden fazla konferans vermiş. Şimdi de “Uygunsuz Gerçek” adlı belgesel filmle bu şovları geniş kitlelere ulaştırmayı amaçlıyor. Ayrıntılar Al Gore ile yapılmış söyleşide…
Üniversiteden bu yana küresel ısınmayla ilgilisiniz. Bu ilgiyi gezici şova dönüştürmeye karar vermenizin sebebi nedir?
Küresel ısınma çalışmalarıma 60’ların sonlarında başladım. Beni harekete geçirense üniversite profesörlerimden Roger Revelle oldu. 1970’lerin sonunda seçimleri kazanarak ABD Temsilciler Meclisi’ne girdikten sonra Amerikan Kongresi’nde konuyla ilgili ilk oturumun organize edilmesine yardımcı oldum. 80’li yıllardan itibaren diğer ülkelerin liderleriyle görüşmelere başladım ve dünyanın dikkatini bu soruna çekmek amacıyla uluslararası nitelikli bir yasa koyucular ağı organize ettim. İlk dönemde Amerikalı senatör sıfatıyla, daha sonra Başkan Yardımcısı olarak çeşitli müzakerelere katıldım. Bunlar arasında 1992 Rio de Janeiro Dünya Zirvesi ve 1997 Kyoto Protokolü müzakereleri vardı. Yeni yapılan bilimsel çalışmalar onaylandıkça bu konuya ilgim derinleşti. Krizin aciliyeti konusunda iletişimi sağlama görevini kendime misyon edinmem gerektiğini anladım.
Küçük oğlunuzun yaşadığı trafik kazasının da bu misyona etkisi oldu galiba.
Oğlumu kaybetme ihtimali son derece acı verici bir deneyimdi. Acı verici olayların insanları birbirine bağladığını, bunun insan davranışlarının en gizemli boyutlarından birisi olduğunu o güne kadar hiç anlayamamıştım. Hissettiğim acının benzerini daha önceden yaşamış insanlarla daha kolay bağlantı kurabildiğimi gördüm. Ruhlar arasındaki bu bağlantının geçişken ve tedavi edici niteliği vardı. Ardından dünyamızı kaybedebileceğimiz ihtimalini tamamen farklı açılardan anlamaya başladım. Dünyamız binlerce yıldır insanlara sunduğu ‘yaşanılabilirlik’ özelliğini kaybetmek üzereydi. Bu muhtemel felaketin acısını daha önce hiç bu kadar duygusal ve ruhsal açıdan algıladığımı sanmıyorum.
Aynı zamanda filmin adı olan “Uygunsuz Gerçek”le neyi kastediyorsunuz?
Bazı gerçeklere katlanmak zor olduğu için duymak istemeyiz. Çünkü o gerçekleri duyarsak bizim de değişmemiz gerekir. Bildiğiniz gibi değişebilmek oldukça rahatsızlık verici bir durumdur. Bu konuyla ilgili olarak uygarlığımız ne yazık ki hâlâ ‘beşinci düzey yok sayma’ noktasında. Ancak yok saymak da bu sorun üzerinde yol alabilmenin başlangıcıdır. Gezegenimizle ilgili acil durumlarla yüz yüze geldikçe bu sorun daha geniş çapta tanınmaya başlayacak. Öncelikle bu krizin çözülemeyecek kadar büyük olduğu şeklindeki yanılgıya karşı durmak zorundayız. Elimizde bazı çözümler var. Eksik olan tek şey politik iradedir ki, zaten o da yenilenebilir bir kaynaktır.
Küresel ısınma nedir?
Dünya atmosferindeki karbondioksit ve ısıyı tutan diğer gazların düzeyinin yükselmesi, küresel ısınmaya yol açar. Dünya üzerinde kalın bir battaniye işlevi gören bu gazlar, güneş ısısını tutmak suretiyle gezegenimizin ısınmasına sebep olur. Gaz miktarının artmasıyla sıcaklık da artar. Arabalarımızda ve sanayi tesislerinde fosil yakıtlar kullandığımız sürece, ormanların ve tarımın yok olması sürdükçe bu gazlar oluşmaya devam edecektir. Bu da şiddetli fırtınaların ve kuraklığın hızla artmasına, buzulların erimesine, deniz düzeyinin yükselmesine, hava şartlarında değişikliklere, salgın hastalıkların yayılmasına yol açacaktır. Amerika’daki iki büyük karbondioksit kaynağından biri otomobiller, diğeri ise kömürle çalışan enerji santrallarıdır. Dünya çapındaki en büyük problem ise ormanların azalmasıdır. Bilim adamları, küresel ısınmanın yayılmasını önleyemediğimiz takdirde bu yüzyılın sonuna kadar ortalama sıcaklık düzeyinin 3 ile 9 derece arasında yükseleceğini söylüyor.
Adım adım tehlike sinyalleri
Antarktika’daki buz kütlelerinden elde edilen son verilere göre, karbondioksit toplanma miktarı son 650.000 yılın en yüksek düzeyinde.
Atmosfer sıcaklıklarının ölçülmesine başlandığından bugüne kadar en sıcak yıl 2005. En sıcak on yıl ise 1990-2005 arasında ölçüldü.
Ortalama dünya ısısı, son 50 yılda en yüksek hızda arttı.
2003 yılında sıcak hava dalgaları Avrupa’da 30 bin, Hindistan’da bin 500 ölüme yol açtı.
Kuzey Buz Denizi, 1978’den beri her 10 yılda bir yüzde 9 küçülüyor.
2000 yılında Kuzey Kutbu’nda ilk kez martılar görüldü.
Afrika’daki Klimanjaro Dağı’ndaki karların erimesi bu hızla devam ederse 2020’ye kadar burada hiç kar
kalmayacak.
Kaynak
Amerika seçimlerinde George W. Bush’un rakibi olarak tanıdığımız Al Gore, üniversiteden bu yana küresel ısınma konusuyla ilgileniyor. Bu alandaki ilk araştırmaları yapan bilim adamları, onun hocaları. Altı yaşındaki oğlunun ciddi bir trafik kazası geçirmesi, ablasının akciğer kanserinden ölümü ve son olarak seçimlerdeki mağlubiyeti gibi kişisel acılar da bu bilgilere eklenince kendini yollara vuran Al Gore, dünyanın pek çok yerinde küresel ısınma tehdidiyle ilgili binden fazla konferans vermiş. Şimdi de “Uygunsuz Gerçek” adlı belgesel filmle bu şovları geniş kitlelere ulaştırmayı amaçlıyor. Ayrıntılar Al Gore ile yapılmış söyleşide…
Üniversiteden bu yana küresel ısınmayla ilgilisiniz. Bu ilgiyi gezici şova dönüştürmeye karar vermenizin sebebi nedir?
Küresel ısınma çalışmalarıma 60’ların sonlarında başladım. Beni harekete geçirense üniversite profesörlerimden Roger Revelle oldu. 1970’lerin sonunda seçimleri kazanarak ABD Temsilciler Meclisi’ne girdikten sonra Amerikan Kongresi’nde konuyla ilgili ilk oturumun organize edilmesine yardımcı oldum. 80’li yıllardan itibaren diğer ülkelerin liderleriyle görüşmelere başladım ve dünyanın dikkatini bu soruna çekmek amacıyla uluslararası nitelikli bir yasa koyucular ağı organize ettim. İlk dönemde Amerikalı senatör sıfatıyla, daha sonra Başkan Yardımcısı olarak çeşitli müzakerelere katıldım. Bunlar arasında 1992 Rio de Janeiro Dünya Zirvesi ve 1997 Kyoto Protokolü müzakereleri vardı. Yeni yapılan bilimsel çalışmalar onaylandıkça bu konuya ilgim derinleşti. Krizin aciliyeti konusunda iletişimi sağlama görevini kendime misyon edinmem gerektiğini anladım.
Küçük oğlunuzun yaşadığı trafik kazasının da bu misyona etkisi oldu galiba.
Oğlumu kaybetme ihtimali son derece acı verici bir deneyimdi. Acı verici olayların insanları birbirine bağladığını, bunun insan davranışlarının en gizemli boyutlarından birisi olduğunu o güne kadar hiç anlayamamıştım. Hissettiğim acının benzerini daha önceden yaşamış insanlarla daha kolay bağlantı kurabildiğimi gördüm. Ruhlar arasındaki bu bağlantının geçişken ve tedavi edici niteliği vardı. Ardından dünyamızı kaybedebileceğimiz ihtimalini tamamen farklı açılardan anlamaya başladım. Dünyamız binlerce yıldır insanlara sunduğu ‘yaşanılabilirlik’ özelliğini kaybetmek üzereydi. Bu muhtemel felaketin acısını daha önce hiç bu kadar duygusal ve ruhsal açıdan algıladığımı sanmıyorum.
Aynı zamanda filmin adı olan “Uygunsuz Gerçek”le neyi kastediyorsunuz?
Bazı gerçeklere katlanmak zor olduğu için duymak istemeyiz. Çünkü o gerçekleri duyarsak bizim de değişmemiz gerekir. Bildiğiniz gibi değişebilmek oldukça rahatsızlık verici bir durumdur. Bu konuyla ilgili olarak uygarlığımız ne yazık ki hâlâ ‘beşinci düzey yok sayma’ noktasında. Ancak yok saymak da bu sorun üzerinde yol alabilmenin başlangıcıdır. Gezegenimizle ilgili acil durumlarla yüz yüze geldikçe bu sorun daha geniş çapta tanınmaya başlayacak. Öncelikle bu krizin çözülemeyecek kadar büyük olduğu şeklindeki yanılgıya karşı durmak zorundayız. Elimizde bazı çözümler var. Eksik olan tek şey politik iradedir ki, zaten o da yenilenebilir bir kaynaktır.
Küresel ısınma nedir?
Dünya atmosferindeki karbondioksit ve ısıyı tutan diğer gazların düzeyinin yükselmesi, küresel ısınmaya yol açar. Dünya üzerinde kalın bir battaniye işlevi gören bu gazlar, güneş ısısını tutmak suretiyle gezegenimizin ısınmasına sebep olur. Gaz miktarının artmasıyla sıcaklık da artar. Arabalarımızda ve sanayi tesislerinde fosil yakıtlar kullandığımız sürece, ormanların ve tarımın yok olması sürdükçe bu gazlar oluşmaya devam edecektir. Bu da şiddetli fırtınaların ve kuraklığın hızla artmasına, buzulların erimesine, deniz düzeyinin yükselmesine, hava şartlarında değişikliklere, salgın hastalıkların yayılmasına yol açacaktır. Amerika’daki iki büyük karbondioksit kaynağından biri otomobiller, diğeri ise kömürle çalışan enerji santrallarıdır. Dünya çapındaki en büyük problem ise ormanların azalmasıdır. Bilim adamları, küresel ısınmanın yayılmasını önleyemediğimiz takdirde bu yüzyılın sonuna kadar ortalama sıcaklık düzeyinin 3 ile 9 derece arasında yükseleceğini söylüyor.
Adım adım tehlike sinyalleri
Antarktika’daki buz kütlelerinden elde edilen son verilere göre, karbondioksit toplanma miktarı son 650.000 yılın en yüksek düzeyinde.
Atmosfer sıcaklıklarının ölçülmesine başlandığından bugüne kadar en sıcak yıl 2005. En sıcak on yıl ise 1990-2005 arasında ölçüldü.
Ortalama dünya ısısı, son 50 yılda en yüksek hızda arttı.
2003 yılında sıcak hava dalgaları Avrupa’da 30 bin, Hindistan’da bin 500 ölüme yol açtı.
Kuzey Buz Denizi, 1978’den beri her 10 yılda bir yüzde 9 küçülüyor.
2000 yılında Kuzey Kutbu’nda ilk kez martılar görüldü.
Afrika’daki Klimanjaro Dağı’ndaki karların erimesi bu hızla devam ederse 2020’ye kadar burada hiç kar
kalmayacak.
Kaynak