ATATÜRK'e dair...

Kapat
X
 
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • armada1
    Banned
    • 04-11-2005
    • 1457

    ATATÜRK'e dair...

    ATATÜRK KÖŞESİ
    ATATÜRK'ÜN YAŞAMINDA Kİ KRONOLOJİK OLARAK OLAYLAR
    1881
    Mustafa'nın Selanik'te dünyaya gelmesi.

    1893
    Mustafa Selanik'teki Askeri Hazırlık Okuluna başlar ve burada öğretmeni
    tarafından kendisine ikinci ismi "Kemal" verilir.

    1895
    Mustafa Kemal Manastırdaki Askeri Liseye başlar.

    1899
    Mustafa Kemal İstanbul'da Harbiye'nin hazırlık sınıfına başlar.

    1902
    Mustafa Kemal Harbiye'den mezun olur ve buradan sonra Harp

    Akademisine devam eder.11 Ocak 1905 Mustafa Kemal Harp Akademisinden Kurmay Yüzbaşı olarak mezun olur ve Şam'da bulunan Beşinci Orduda görev almak üzere Şam'a
    gönderilir.

    Ekim 1906
    Mustafa Kemal ve arkadaşları Şam'da "Vatan ve Hürriyet" adıyla gizli bir
    dernek kurarlar.


    Eylül 1907
    Mustafa Kemal Üçüncü Orduya tayin edilir ve Selanik'e gönderilir.

    13 Eylül 1911
    Mustafa Kemal İstanbul'daki Genel Kurmaya tayin edilir.


    9 Ocak 1912
    Mustafa Kemal Libya'daki Tobruk taarruzunu başarılı bir şekilde yönetir.

    25 Kasım 1912
    Mustafa Kemal Hareket Başkanı olarak Akdeniz Boğazları özel

    Kuvvetlerine atanır.27 Ekim 1913Mustafa Kemal Sofya'ya Askeri Ataşe olarak atanır. 25 Nisan 1915İttifak Devletleri Arıburnuna çıkarma yaparlar ve Mustafa Kemal Tümeni ile ilerlemelerini durdurur.9 Ağustos 1915Mustafa Kemal Anafartalar Grup Kumandanlığına getirilir. 1 Nisan 1916Mustafa Kemal Tuğgeneralliğe terfi eder. 6-7 Ağustos 1916Mustafa Kemal Bitlis ve Muş'u düşmandan geri alır. 31 Ekim 1918Mustafa Kemal Yıldırım Orduları Grup Kumandanı olur. 30 Nisan 1919Mustafa Kemal Erzurum'da bulunan Dokuzuncu Orduya geniş yetkilerleMüfettiş olarak atanır.16 Mayıs 1919Mustafa Kemal İstanbul'u terkeder. 19 Mayıs 1919Mustafa Kemal Samsun'a ayak basar. 8 Temmuz 1919Mustafa Kemal gerek Üçüncü Ordu Müfettişliği görevinden gerekse ordudan istifa eder. 23 Temmuz 1919Mustafa Kemal Erzurum Kongresi Başkanlığına getirilir.4 Eylül 1919Mustafa Kemal Sivas Kongresi Başkanlığına getirilir. 27 Aralık 1919Mustafa Kemal İcra Heyeti ile Ankara'ya gelir. 23 Nisan 1920Mustafa Kemal Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisini açar. 11 Mayıs 1920Mustafa Kemal İstanbul hükümeti tarafından ölüme mahkum edilir. 5 Ağustos 1921Mustafa Kemal Büyük Millet Meclisi tarafından Başkumandan olarak atanır. 23 Ağustos 1921Türk birliklerinin Mustafa Kemal tarafından yönetildiği Sakarya savaşı başlar. 19 Eylül 1921Büyük Millet Meclisi, Mustafa Kemal'e Mareşal rütbesi ile Gaziunvanını verir. 26 Ağustos 1922Gazi Mustafa Kemal Büyük Taarruzu Kocatepe'den yönetmeye başlar. 30 Ağustos 1922Gazi Mustafa Kemal Paşa Dumlupınar savaşını kazanır. 10 Eylül 1922Gazi Mustafa Kemal İzmir'e girer. 1 Kasım 1922Büyük Millet Meclisi, Gazi Mustafa Kemal'in Hilafetin kaldırılmasıYönündeki önerisini kabul eder. 14 Ocak 1923Mustafa Kemal'in annesi Zübeyde Hanım İzmir'de vefat eder. 29 Ekim 1923Türkiye Cumhuriyetinin ilan edilmesi ve Gazi Mustafa Kemal'in ilk Cumhurbaşkanı seçilmesi. 24 Ağustos 1924Gazi Mustafa Kemal İstanbul Sarayburnu'nda ilk kez şapka giyer. 9 Ağustos 1928Gazi Mustafa Kemal Sarayburnu'nda yeni Türk Alfabesi ileilgili konuşma yapar. 12 Nisan 1931 Gazi Mustafa Kemal Türk Tarih Kurumunu kurar. 12 Temmuz 1932Gazi Mustafa Kemal Türk Dil Kurumunu kurar. 16 Haziran 1934Büyük Millet Meclisi bir yasa geçirerek Gazi Mustafa Kemal'e "Atatürk" soyadını verme kararı alır.10 Kasım 1938Atatürk vefat eder.
  • armada1
    Banned
    • 04-11-2005
    • 1457

    #2
    Konu: ÖZMENA ATATÜRK KÖŞESİ

    ATATÜRK İLKELERİ

    Atatürk ilkeleri, altı başlık altında toplanabilir.
    CUMHURİYETÇİLİK
    Kemalist devrimler siyasi bir devrim niteliğindedir ve çokuluslu bir imparatorluktan Türkiye ulus devletine geçiş gerçekleştirilmiş ve böylece Modern Türkiye' nin ulusal kimliği kazandırılmıştır. Kemalizm Türkiye için yalnızca Cumhuriyet rejimini tanımaktadır. Kemalizm insanların arzularını yerine getirebilecek yegane rejimin cumhuriyet rejimi olduğuna inanmaktadır.
    HALKÇILIK
    Gerek içeriği gerekse hedefleri açısından bakıldığında, Kemalist Devrim ayrıca bir sosyal devrim niteliği de taşımaktaydı. Bu devrim seçkin bir grup tarafından genel olarak halka yönelik bir biçimde gerçekleştirilmişti. Kemalist Devrimler, özellikle İsviçre Medeni Kanunu olmak üzere batı kanunlarının Türkiye' de uygulamaya konmasıyla birlikte kadınların statüsüne kökten değişiklikler getirmiştir. Üstelik, 1934 yılında kabul edilen bir kanun ile kadınlar seçme hakkını almışlardır. Atatürk çeşitli ortamlarda Türkiye'nin gerçek Yöneticilerinin köylüler olduğunu söylemiştir. Aslında bu durum Türkiye için bir gerçek olmaktan çok bir hedef niteliğindeydi.Gerçekte, halkçılık ilkesi için yapılan resmi açıklamada Kemalizmin sınıf ayrıcalıklarına ve sınıf farklılıklarına karşı olduğu ifade edilmekte ve hiçbir bireyin, ailenin, sınıfın veya organizasyonun diğerlerinin daha üzerinde olmasını kabul etmiyordu. Kemalist ideoloji, aslında, Türk vatandaşlığı olarak ifade edilen bir fikre dayanmaktaydı. Gurur ile birleşen vatandaşlık fikri, onların daha fazla çalışmaları için gerekli psikolojik teşviki sağlayacak, birlik fikri ve ulusal bir kimliğin kazanılmasına yardımcı olacaktı.
    LAİKLİK
    Kemalist laiklik yalnızca devlet ve dinin birbirinden ayrılması anlamına gelmiyor, ayrıca dinin eğitim, kültürel ve yasal konulardan da ayrılması anlamını taşıyordu. Laiklik, düşünce özgürlüğü ve kuruluşların dini düşünce ve dini kuruluşların etkisinden bağımsız olmaları anlamına geliyordu. Böylece, Kemalist devrim ayrıca laik bir devrim idi. Kemalist devrimlerin birçoğu laikliği gerçekleştirmek amacıyla yapılmış ve diğer birçoğu ise laikliğe ulaşılmış olması nedeniyle gerçekleştirilebilmiştir. Kemalist laiklik ilkesi Tanrı karşıtı bir ilke değildi. Bu akılcı ve dini siyasettir dışında tutan bir ilke idi. Bu Kemalist ilke aydınlanmış İslam'a değil, çağdaşlığa karşı olan Müslümanlığa karşısındaydı.

    DEVRİMCİLİK

    Atatürk'ün ortaya koyduğu en önemli ilkelerden birisi de reformculuk veya devrimcilikti. Bu ilkenin anlamı Türkiye'nin devrimler yaptığı ve geleneksel kuruluşlarını modern kuruluşlar ile değiştirmiş olduğu idi. Geleneksel kavramların iptal edildiği ve modern kavramların benimsendiği anlamına geliyordu. Devrimcilik ilkesi, yapılmış olan devrimlerin tanınmalarının çok ötesine geçti.

    MİLLİYETÇİLİK Kemalist devrim ayrıca milliyetçi bir devrim idi. Kemalist milliyetçilik ırkçı bir yapıda değildi. Bu devrimin amacı, Türkiye Cumhuriyetinin bağımsızlığının korunması ve ayrıca Cumhuriyetin siyasal yönden gelişmesi idi. Bu milliyetçilik, tüm diğer milletlerin bağımsızlık haklarına saygılı idi. Yine bu milliyetçilik, sosyal içerikli bir milliyetçilikti. Yalnızca anti - emperyalist değil, aynı zamanda gerek hanedan yönetimine gerekse herhangi bir sınıfın Türk toplumunu yönetmesine karşı olan bir milliyetçilikti. Kemalist milliyetçilik, Türk devletinin vatanı ve halkı ile bölünmez bir bütün olduğu ilkesine inanmaktadır.

    DEVLETÇİLİK
    Kemal Atatürk yapmış olduğu açıklamalarda ve politikalarında Türkiye'nin bir bütün olarak modernizasyonunun ekonomik ve teknolojik gelişmeye önemli ölçüde bağlı olduğunu ifade etmiştir. Bu bağlamda, devletçilik ilkesinin de devletin ülkenin genel ekonomik faaliyetlerini düzenlenmesi ve özel sektörün girmek istemediği alanlara veya özel sektörün yetersiz kaldığı alanlara veya ulusal çıkarların gerekli kıldığı alanlara yine devletin girmesi gerektiği anlamında yorumlanmaktadır. Ancak, devletçilik ilkesinin uygulanmasında, devlet yalnızca ekonomik faaliyetlerin temel kaynağını teşkil etmemiş, aynı zamanda ülkenin büyük sanayi kuruluşlarının da sahibi olmuştur.

    Yorum

    • armada1
      Banned
      • 04-11-2005
      • 1457

      #3
      Konu: ÖZMENA ATATÜRK KÖŞESİ

      ATATÜRK KÖŞESİ
      ATATÜRK DEVRİMLERİ
      Atatürk askeri bir dahi ve karizmatik bir lider olduğu gibi, aynı zamanda büyük bir devrimciydi. O dönemlerde, Türkiye Cumhuriyetinin çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşabilmesi ve kültürel açıdan gelişmiş toplumların aktif bir üyesi olabilmesi için, modernize edilmesi çok önemli idi. Mustafa Kemal ülkesindeki yaşamı modernize etmiştir. Atatürk 1924 ile 1938 yılları arasında, insanlarının kurtuluşları ve hayatta kalabilmeleri için yaşamsal öneme sahip olan devrimleri hayata geçirmiştir. Tüm bu devrimler, Türk halkı tarafından büyük bir coşku ile karşılanmıştı.
      Harf Devrimi
      Atatürk'ün gerçekleştirmiş olduğu en önemli devrimlerden birisi, Arap alfabesinin kaldırılması ve Latin alfabesinin kabul edilmesi olmuştur. 3 Kasım 1928 tarihinde, yeni Türk Alfabesi kabul edilmiştir.
      Kıyafet Devrimi
      Kıyafet devrimi ile birlikte, kadınlar çarşaf giymekten vazgeçerek, modern kadın elbiseleri giymeye başladılar. Erkekler ise fes yerine şapka giymeye başladılar.
      Hukuk Sisteminin Laikleştirilmesi
      1920 yılında kurulmuş olan yeni Türkiye Devletinin yeni bir hukuk sistemine ihtiyacı vardı. Atatürk, Şeriat Kanununun yerine İsviçre Medeni Kanununu getirmiş, o dönemde geçerli olan ceza yasasının yerine ise İtalyan Ceza Yasasını getirmiştir. Türk Hukuk Sistemi ise tüm çağdaş gereksinimler Çerçevesinde modernize edilmiştir.
      Öğrenimin Laikleştirilmesi
      19. Yüzyıl başlarına dek, Osmanlı İmparatorluğu bünyesinde çeşitli eğitim sistemleri uygulanmaktaydı. Atatürk İslami eğitim veren medrese sisteminin yeni toplumun ihtiyaçlarına cevap veremeyeceğini gördü. Bu nedenle, batı modellerine benzeyen yeni bir eğitim sisteminin oluşturulması gerekliydi. Böylece, mevcut sistem değiştirilerek 1933 yılında bir üniversite reformu gerçekleştirilmiştir.
      Kadınlara Sağlanan Medeni Haklar
      Atatürk Devrimleri ile birlikte, yüzyıllar boyunca ihmal edilmiş olan Türk kadınına yeni haklar tanınmıştır. Böylece kabul edilmiş olan medeni kanun gereğince bundan böyle kadınlar da erkeklere tanınan haklara sahip olacaklar, resmi görevlere atanabilecekler, oy verme ve Millet Meclisine seçilebilme hakkına sahip olabileceklerdir. Tek eşlilik ilkesi ve kadınlara tanınan eşit haklar, Türk toplumuna bir canlılık kazandırmıştır.
      Atatürk'ün Türk Tarihi ile ilgili Çalışmaları
      Kültürel alanda bir tür milliyetçilik anlamındaki yazı devrimi sonrasında, Atatürk tarih konusuna ağırlık verdi ve 1931 yılında Türk Tarih Kurumunu kurdu. Burada, Türkiye Tarihi kapsamlı bir şekilde incelenmekte ve değerlendirilmektedir. Bunların dışında, Yeni Takvim, Ağırlıklar ve Ölçüler, Tatiller ve Soyadı Kanunu gibi diğer birçok devrimler de gerçekleştirilmiştir. Bu konudaki bazı örnekler arasında 1924 Hafta sonu Yasası, 1925 Uluslararası Zaman ve Takvim Sistemi, 1926 Borçlar Kanunu ve Ticaret Kanunu, 1933 Ölçü Sistemleri ve 1934 Soyadı Yasası sayılabilir. 1932 yılında Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilen yasa gereğince Türkler soyadı aldılar ve Milletin liderine de "Türklerin Babası" anlamına gelen Atatürk soyadı verildi

      Yorum

      • cofendi2
        Banned
        • 28-10-2004
        • 103

        #4
        Konu: ÖZMENA ATATÜRK KÖŞESİ

        sen 5 başlık altında toplamışın ne işşş

        Yorum

        • cofendi2
          Banned
          • 28-10-2004
          • 103

          #5
          Konu: ÖZMENA ATATÜRK KÖŞESİ

          oraya birde DEVLETÇİLİK ekle istersen

          Yorum

          • armada1
            Banned
            • 04-11-2005
            • 1457

            #6
            Konu: ÖZMENA ATATÜRK KÖŞESİ

            CUMHURİYETİN 10.YILDÖNÜMÜ NEDENİYLE ATATÜRK' ÜN NUTKU
            ORJİNAL
            Türk Milleti! Kurtuluş savaşına başladığımızın 15'inci yılındayız. Bugün cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır. Kutlu olsun! Bu anda büyük Türk milletinin bir ferdi olarak bu kutlu güne kavuşmanın en derin sevinci ve heyecanı içindeyim. Yurttaşlarım! Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, Temeli, Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyetidir. Bundaki muvaffakiyeti Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak azimkara ne yürümesine borçluyuz. Fakat yaptıklarımızı asla kafi göremeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Yurdumuzu dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah, vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Milli kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız. Bunun için, bizce zaman ölçüsü geçmiş asırların gevşetici zihniyetine göre değil, asrımızın sürat ve hareket mefhumuna göre düşünülmelidir. Geçen zamana nispetle, daha çok çalışacağız. Daha az zamanda, daha büyük işler başaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü, Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir. Çünkü Türk milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü, Türk milletinin yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir. Şunu da ehemmiyetle tebarüz ettirmeliyim ki, yüksek bir insan cemiyeti olan Türk milletinin tarihi bir vasfı da, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fıtri zekasını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, milli birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek milli ülkümüzdür. Türk milletine çok yaraşan bu ülkü, onu, bütün beşeriyete hakiki huzurun temini yolunda, kendine düşen medeni vazifeyi yapmakta, muvaffak kılacaktır.
            Büyük Türk Milleti, On beş yıldan beri giriştiğimiz işlerde muvaffakiyet vaadeden çok sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki, bu sözlerimin hiçbirinde, milletimin hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım. Bugün, aynı iman ve katiyetle söylüyorum ki, milli ülküye, tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milletinin büyük millet olduğunu, bütün medeni alem, az zamanda bir kere daha tanıyacaktır. Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki inkişafıyla, atinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş doğacaktır.
            Türk Milleti! Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, saadetlerle huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.
            Ne mutlu Türküm diyene! Ankara, 29 Ekim 1933
            YENİ TÜRKÇE

            Türk Ulusu! Kurtuluş Savaşı'na başladığımız 15'inci yılındayız. Bugün cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır.
            Yurttaşlarım! Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk Kültürü olan Türkiye Cumhuriyetidir. Bundaki başarıyı, Türk Ulusunun ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak azimle yürümesine borçluyuz. Fakat yaptıklarımızı hiçbir zaman yeterli görmeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak zorunluluğunda ve azmindeyiz. Yurdumuzu dünyanın en bayındır ve uygar ülkeleri düzeyine çıkaracağız. Ulusumuzu en geniş refah araç ve kaynaklarına sahip kılacağız. Ulusal kültürümüzü çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkaracağız. Bunun için, bize zaman ölçüsü geçmiş yüzyılların gevşetici görüşüne göre değil, çağımızın hız ve hareket kavramına göre düşünülmektedir. Geçen zamana oranla, daha çok çalışacağız. Bunda da başarılı olacağımıza kuşkum yoktur. Çünkü Türk ulusunun karakteri yüksektir. Türk ulusu çalışkandır. Türk Ulusu zekidir. Çünkü Türk Ulusu, ulusal birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Çünkü Türk Ulusunun yürütmekte olduğu yükselme ve uygarlık yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet bilimdir. Şunu da önemle belirtmeliyim ki, yüksek bir insan topluluğu olan Türk Ulusunun tarihsel bir niteliği de, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki ulusumuzun yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, doğuştan zekasını, bilime bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, ulusal birlik duygusuna ara vermeden ve her türlü araç ve önlemlerle besleyerek geliştirmek ulusal ülkümüzdür. Türk ulusuna çok yaraşan bu ülkü, onu, bütün insanlığa gerçek huzurun sağlanması yolunda, kendine düşen uygarca vazifeyi yapmakta başarılı kılacaktır. Büyük Türk Ulusu! Onbeş yıldan beri, giriştiğimiz işlerde başarı vaat eden çok sözlerimi işittin. Mutluyum ki, bu sözlerimin, hiçbirinde, ulusumun, hakkımdaki güvenini sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım. Bugün, aynı inanç ve kesinlikle söylüyorum ki, ulusal ülküye, tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk Ulusunun büyük ulus olduğunu bütün uygar dünya, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır. Hiçbir an kuşkum yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük uygar niteliği ve büyük uygar yeteneği, bundan sonra ki gelişmesi ile, geleceğin yüksek uygarlık ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.
            Türk Ulusu!
            Sonsuzluğa akıp giden her on yılda, bu büyük ulus bayramını daha büyük onurla, mutluluklarla, huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.
            Ne mutlu Türküm diyene! 29 Ekim 1933
            Son düzenleme armada1; 17-02-2007, 01:45.

            Yorum

            • armada1
              Banned
              • 04-11-2005
              • 1457

              #7
              Konu: ÖZMENA ATATÜRK KÖŞESİ

              Aslı, NUTUK'tan

              Yorum

              • cofendi2
                Banned
                • 28-10-2004
                • 103

                #8
                Konu: ÖZMENA ATATÜRK KÖŞESİ

                iSTiKLAL MARŞI

                Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
                Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
                O benim milletimin yıldızıdır parlayacak!
                O benimdir, o benim milletimindir ancak!

                Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
                Kahraman ırkıma bir gül... ne bu şiddet, bu celâl?
                Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal.
                Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklal.

                Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım;
                Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
                Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
                Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

                Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar.
                Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
                Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
                'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?

                Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın;
                Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
                Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın,
                Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

                Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı!
                Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
                Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.
                Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı.

                Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
                Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
                Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,
                Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.

                Rûhumun senden İlahî, şudur ancak emeli:
                Değmesin ma' bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!
                Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli-
                Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

                O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım.
                Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım;
                Fışkırır rûh-ı mücerred gibi yerden na'şım;
                O zaman yükselerek arşa değer belki başım!

                Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
                Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
                Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl;
                Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet,
                Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!

                Mehmet Akif Ersoy

                Yorum

                • armada1
                  Banned
                  • 04-11-2005
                  • 1457

                  #9
                  Konu: ÖZMENA ATATÜRK KÖŞESİ

                  ATATÜRK’ÜN CUMHURİYETLE İLGİLİ SÖZLERİ• “Türkiye devletinin şekl-i hükûmeti cumhuriyettir.”
                  • Türk milletinin karakterine ve adetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir. (1924)
                  • Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemiyle devlet şekli demektir. (1933)
                  • Cumhuriyet, yüksek ahlaki değer ve niteliklere dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir. (1925)
                  • Bugünkü hükümetimizin, devlet teşkilatımızın doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet ve hükümet teşkilatıdır ki onun adı Cumhuriyettir. Artık hükümet ile millet arasında geçmişteki ayrılık kalmamıştır. Hükümet millet ve millet hükümettir. (1925)
                  • Türk Milletinin tabiatına ve geleneklerine en uygun olan yönetim, cumhuriyet yönetimidir
                  • Cumhuriyet, yeni ve sağlam esaslariyle, Türk milletini emin ve sağlam bir istikbal yoluna koyduğu kadar, asıl fikirlerde ve ruhlarda yarattığı güvenlik itibariyle, büsbütün yeni bir hayatın müjdecisi olmuştur. 1936 (Atatürk'ün S.D. I, S. 372)
                  • Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır. 29 Ekim 1923 (Nutuk II, S. 814-15)
                  • Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. İcabında müesseselerimizi müdafaa için lâzım olanı yapmağa hazırız. 1923 (Atatürk'ün S.D. III, S. 71)
                  • Onlar, kolaylıkla anlayacaklardır ki, çürümüş bir hanedanın, halife unvanıyla başının üstünden zerre kadar uzaklaşmasına imkân kalmayacak surette muhafazasının mecburî kılan bir devlet şeklinde, cumhuriyet idaresi ilân olunsa bile, onu yaşatmak mümkün değildir. 1927 (Nutuk II, S. 831)
                  • Bugünkü hükûmetimiz, devlet teşkilâtımız doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet teşkilâtı ve hükûmettir ki, onun ismi Cumhuriyettir. Artık hükûmet ile millet arasında mazideki ayrılık kalmamıştır. Hükümet millettir ve millet hükûmettir. Artık hükûmet ve hükûmet mensupları kendilerinin milletten ayrı olmadıklarını ve milletin efendi olduğunu tamamen anlamışlardır. 1925 (Atatürk'ün S.D. II, S. 230)
                  • Son senelerde milletimizin fiilen gösterdiği kabiliyet, istidat, idrak, kendi hakkında kötü fikir besleyenlerin ne kadar gafil ve ne kadar tetkikten uzak görünüşe düşkün insanlar olduğunu pek güzel ispat etti. Milletimiz haiz olduğu özelliklerini ve liyakatini hükûmetinin yeni ismiyle medeniyet dünyasına daha çok kolaylıkla göstermeğe muvaffak olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti, cihanda işgal ettiği mevkiye lâyık olduğunu eserleriyle ispat edecektir.
                  • Temeli büyük Türk milletinin ve onun kahraman evlâtlarından mürekkep büyük ordumuzun vicdanında akıl ve şuurunda kurulmuş olan Cumhuriyetimizin ve milletin ruhundan mülhem prensiplerimizin bir vücudun ortadan kaldırılması ile bozulabileceği fikrinde bulunanlar, çok zayıf dimağlı bedbahtlardır. Bu gibi bedbahtların, Cumhuriyetin adalet ve kudret pençesinde lâyık oldukları muameleye maruz kalmaktan başka nasipleri olmaz. Benim naçiz vücudum birgün elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşıyacaktır. Ve Türk milleti emniyet ve saadetinin kefili olan prensiplerle medeniyet yolunda, tereddütsüz yürümeğe devam edecektir. 1926 (Atatürk'ün S.D. III, S. 80)
                  • Gelecek nesillerin Türkiye de Cumhuriyetin ilanı günü, ona en merhametsizce hücum edenlerin başında, cumhuriyetçiyim iddiasında bulunanların yer aldığını görerek şaşıracaklarını asla farz etmeyiniz! Bilâkis, Türkiye'nin münevver ve cumhuriyetçi çocukları, böyle cumhuriyetçi geçinmiş olanların hakikî zihniyetlerini tahlil ve tesbitte hiç de tereddüde düşmeyeceklerdir.
                  • Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir. Biz Cumhuriyeti kurduk, o on yaşını doldururken demokrasinin bütün icaplarını sırası geldikçe uygulamaya koymalıdır. 1933 (Afetinan, Atatürk Hakkında B. H., S. 251)
                  • Cumhuriyet düşünce serbestliği taraftarıdır. Samimî ve meşru olmak şartiyle her fikre hürmet ederiz. Her kanaat bizce muhteremdir. Yalnız muarızlarımızın insaflı olması lâzımdır. 1923 (Atatürk'ün S.D. III, S. 71)

                  Yorum

                  • armada1
                    Banned
                    • 04-11-2005
                    • 1457

                    #10
                    Konu: ÖZMENA ATATÜRK KÖŞESİ

                    ASKER ATATÜRKAtatürk, milletin tarihî seyrini değiştirebilecek üstün meziyetleri sayesinde, memleketi askerî ve siyasî zaferlerle uçurumun kenarından kurtarmıştır. Dünya tarihinde, her türlü imkânsızlığa rağmen inandığı fikri tatbik sahasına dökmüş. "Ya istiklâl, ya ölüm!" parolası ile bir Millî Mücadele kazanmış, arkasından yepyeni hüviyette bir çağdaş millet ve devlet yaratmış adam azdır. İçinde bulunduğu şartları değerlendirmede, engelleri ortadan kaldırmada gösterdiği büyük başarı Atatürk'ün ayrı bir özelliğini teşkil etmektedir. Diyebiliriz ki Atatürk, Türk toplumunda sadece çağdaşlaşma gereğini gördüğü için değil, bu çağdaşlaşmayı en kısa zamanda gerçekleştirecek yolu gösterdiği için ve nihayet çağdaşlaşmaya engel olan etkenleri cesaretle bertaraf ettiği için büyüktür. Esasen "Modern Türkiye'nin Kurucusu" sıfatını da işte bu büyüklüğünden almaktadır.

                    Büyük Nutkun sonlarında, Türk gençliğine hitaben çizdiği tablo, aslında, kendisi mücadeleye atıldığı zaman, memleketin içinde bulunduğu tablodur. Atatürk, en güç şartlar altında bile, her şeyin bitti zannedildiği bir zamanda bile, Türk milletine güven hissinin kaybolmaması gerektiği gerçeğini, eseriyle ispatlamış bir millî kahramandır; onun için sembol olmuştur, onun için bayrak olmuştur.

                    Atatürk,

                    - Muzaffer Başkomutan olarak İzmir'e girdiği gün, önüne serilen düşman bayrağını, "Bayrak bir milletin bağımsızlık alâmetidir; düşmanın da olsa saygı göstermek gerekir!" diyen,

                    - Çanakkale'de kendisine karşı savaşırken bir kolunu kaybeden ünlü Fransız Generali Gouraud'ya, yıllar sonra Ankara'da karşılaştıkları zaman -Generalin boş kolunu. işaret ederek- : "Türk topraklarında yatan şerefli kolunuz, memleketlerimiz arasında son derece kıymetli bir bağdır!"diyen ,

                    - Çanakkale şehitleri törenine konuşma yapmak üzere giden bir Bakanına, harpte ölen diğer millet askerleri için de: "Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur içinde uyuyunuz!" diye not yazdıran,

                    Büyük bir şahsiyet ve eşsiz bir askerdir.
                    tsk

                    Yorum

                    • armada1
                      Banned
                      • 04-11-2005
                      • 1457

                      #11
                      Konu: ÖZMENA ATATÜRK KÖŞESİ

                      ATATÜRK DİYOR Kİ:Çocuklarımıza geleceğin büyükleri gözü ile bakılmalı ve öyle muamele edilmelidir.

                      Yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır:
                      Çalışkan olmak.

                      Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz devrimlerin amacı, Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen modern ve bütün anlam ve biçimiyle olgun bir topluluk haline getirmektir.

                      Özgün fikirler uygulandığı an; Türk Ulusu yükselecektir.

                      Bilim, fen, teknik için Avrupa'ya gidelim, fakat kültürde, yani dilde, ahlakta, sanatta ve hayat anlayışında hep Türk kalalım.

                      Kadınlarımızı hakiki bir ana görmek istiyorsak, onları erkeğinden fazla okutup yetiştirmeliyiz.

                      Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim düsüncelerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeter.

                      insanların kişiliğine değer vermeyen ve gelişmelerini kolaylaştırmayan toplumlar yÜkselemezler.

                      Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça, daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.

                      Özgürlüğün de, eşitliğin de, adaletin de dayandığı yer ulusun egemenliğidir.

                      Biz uygarlıktan, bilim ve teknikten güç alırız.

                      Hürriyet ve bağımsızlık benim karekterimdir.

                      Cumhuriyeti biz kurduk, onu siz yaşatacaksınız.

                      Her gelişmenin ve kurtuluşun anası hürriyettir.

                      Öğrenciye, her ne yaşta olursa olsun geleceğin büyüğü gözü ile bakmalı ve öyle davranılmalıdır.
                      Okul; genç kafalara, insanlığı, saygıyı, ulusu ve ülkeyi sevmeyi, bağımsız yaşamayı öğretir

                      Yorum

                      • armada1
                        Banned
                        • 04-11-2005
                        • 1457

                        #12
                        Konu: ÖZMENA ATATÜRK KÖŞESİ

                        Atatürk ve Cumhuriyet
                        Birgün sordum babama
                        Atatürk neden büyük?
                        Çocuğum, dedi bana
                        O'nu seviyor her Türk

                        Çok kötü bir zamandı
                        Uçurumdaydı vatan
                        O büyük kahramandı
                        Yurdumuzu kurtaran

                        O'nu biz değil yalnız
                        Üstün tanır her millet
                        En büyük eseridir
                        Kurduğu Cumhuriyet

                        Kalbimiz sevgi dolu
                        Yol gösteren o Türk'e
                        Yolumuz onun yolu
                        Bağlıyız Atatürk'e

                        İ. HAKKI TALAS

                        Yorum

                        • armada1
                          Banned
                          • 04-11-2005
                          • 1457

                          #13
                          Konu: ÖZMENA ATATÜRK KÖŞESİ

                          ATATÜRK VE HALKAtatürk, tam bir halk adamıydı ve asıl kuvvet kaynağının halk olduğu inancında idi.
                          Cumhuriyetimizin 3. Yıldönümünde Ankara şehri, köylerden ve kasabalardan gelen halk ile dolmuştu. Tribünlerde geçit resmini selamlayan Atatürk'ü kadın, erkek bütün halk çılgınca alkışlıyordu. Atatürk, tribünden ayrılacağı sırada halk ile arasındaki asker kordonunun kaldırılmasını emretti, yaverini yanından uzaklaştırdı, halkın içine girdi. Ellerini halktan iki vatandaşın omuzlarına dayamış, adeta kendinden geçmiş ilerliyordu. Halk onu incitmemek için arada bir boşluk bırakmıştı. Hayli gittikten sonra :
                          - Artık otomobile binseniz dediler :
                          uyanır gibi oldu. Yanındakine :
                          - Sen belki ömründe sevmemişsindir; fakat hiç sevildin mi ? dedi. Bundaki zevk hiç bir şeyde yok. Hele aşkın Türk Milleti olursa. Beni bu zevkten biraz daha ayırmayın.
                          Taşhan'ın önüne kadar böyle, halkın kucağında geldi.
                          Cumhuriyetin 12. Yıldönümü için birçok döviz hazırlanmıştı. "Atatürk bizim en büyüğümüzdür.", "Atatürk bu milletin en yükseğidir."," Türk milleti asırlardan beri bağrından bir Mustafa Kemal çıkardı." Gibi Döviz listesini gözden geçiren Atatürk hepsini çizdi, yalnız şunu yazdı :"Atatürk bizden biridir."
                          Atatürk der ki :"Millet sevgisi kadar büyük bir sevgi yoktur." İstiklal Savaşında benim de milletime yaptığım bazı hizmetler olmuştur sanırım. Fakat bunlardan hiç birini kendime mal etmedim. Yapılanların hepsi milletin eseridir, dedim. Aranacak olursa doğrusu da budur.
                          Geçmişte medeniyetler kurmuş bir soyun çocukları olduğumuzu ispat etmek için, yapmamız gereken şeylerin hepsini yaptığımızı ileri süremeyiz. Yarıda bırakılmış daha bir çok büyük işlerimiz vardır. Ben arkadaşlara şunu tavsiye ederim. Şahsınız için değil, kendisinden olduğunuz millet için çalışınız.

                          Falih Rıfkı ATAY
                          (Babamız Atatürk, 1955)

                          Yorum

                          • armada1
                            Banned
                            • 04-11-2005
                            • 1457

                            #14
                            Konu: ÖZMENA ATATÜRK KÖŞESİ

                            ATATÜRK İÇİN SÖYLENENLERAtatürk bu yüzyılın büyük insanlarından birinin tarihi başarılarını, Türk halkına ilham veren liderliğini, modern dünyanın ileri görüşlü anlayışını ve bir askeri lider olarak kudret ve yüksek cesaretini hatırlatmaktadır. Çöküntü halinde bulunan bir imparatorluktan özgür Türkiye'nin doğması, yeni Türkiye'nin özgürlük ve bağımsızlığını şerefli bir şekilde ilan etmesi ve o zamandan beri koruması, Atatürk'ün Türk halkının ismidir. Şüphesiz ki, Türkiye'de giriştiği derin ve geniş inkılâplar kadar bir kitlenin kendisine olan güvenini daha başarı ile gösteren bir örnek yoktur.
                            John F.KENNEDY (A.B.D.Başkanı, 10 Kasım 1963)


                            Benim üzüntüm, bu adamla tanışmak hususundaki şiddetli arzumun gerçekleşmesine artık imkan kalmamış olmasıdır.
                            Franklin ROOSEVELT (A.B.D.Başkanı, 10 Kasım 1963)


                            Asker-devlet adamı, çağımızın en büyük liderlerinden biri idi. Kendisi, Türkiye'nin, dünyanın en ileri memleketleri arasında hakettiği yeri almasını sağlamıştır. Keza O, Türklere, bir milletin büyüklüğünün temel taşını teşkil eden, kendine güvenme ve dayanma duygusunu vermiştir.
                            General Mc ARTHUR


                            Sovyet Rusya Hariciye Naziri Litvinof ile görüşürken kendisine onun fikrince bütün Avrupa'nın en kıymetli ve en ziyade dikkate değer devlet adamının kim olduğunu sordum. Bana Avrupa'nın en kıymetli devlet adamının Türkiye Cumhurbaskanı Mustafa Kemal olduğunu söyledi.
                            Roozwelt (Franklen D.) 1928 Amerika Birleşik Devletleri Başkanı


                            Dünya sahnesinden tarihin en dikkatli, çekici adamlarından biri geçti.
                            Chicago Tribune


                            Savaş sonrası döneminin en yetenekli liderlerinden biri.
                            New York Times


                            İnsanı teslim alıcı fevkalade önderlik kuvveti vardır. O, tetiktir, hazır cevaptır, dikkati çekecek kadar zekidir.
                            Gladys Baker(Gazeteci)


                            O, kişisel kazanç ve ün peşinde koşan basit bir diktator değil, gelecek kuşaklar için sağlam temeller atmaya uğraşan bir kahramandı.
                            Prof.Walter L.WRIHT Jr.


                            Atatürk Türkiye'yi tek düşmanı kalmaksızın bırakmıştır. Bu zamanımızın hiçbir devlet şefinin başaramadığıdır.
                            Alman Volkischer Beobachter Gazetesi


                            Almanya, ATATÜRK'ün eserine ve mücadelesine hayrandır. Onda, tarihi eseri, özgürlüğü seven bütün milletler için bir sembol olarak kalacak kudretli bir kişilik görmektedir.
                            Berlin, Alman Ajansı


                            Istırap çeken dünyada barış ve esenliği yeniden kurmak ve insanlığın yalnız maddi değil, manevi gelişmesini sağlamak isteyenler Atatürk'ün iman verici ve yön göstericiliğinden örnek ve kuvvet alsınlar.
                            Prof. Herbert MELZIG(Tarihci)


                            Kendisinin tarihi büyüklüğü, eseri olan yeni Türkiye'ye bakılarak bu günden ölçülebilir. Çelik gibi azim ve gayreti, uzağı gören akıl ve hikmetle birleşmiş olan bu gerçek halk önderi ve devlet adamı; Anadolu dağlarının en uzak ve ıssız köşesindeki köylere bile başka bir ruh aşılamıştır.
                            Illustrierte Dergisi


                            O, kendi milleti ve beşeriyet alemi için beslediği muhabbetle, bir dahinin neler yarattığına dair, cihana fevkalade heyecanlı bir sahne seyrettirmektedir.
                            Herbert MELZIG


                            İnsanlığın bütün belirtileri O'nda kendini hemen gösteriyor.
                            Noelle Gazetesi


                            Eski Osmanlı İmparatorluğu bir hayal gibi ortadan silinirken, milli bir Türk Devleti'nin kuruluşu, bu çağın en şaşırtıcı başarılarından birisidir. Mustafa Kemal, yüce bir eser ortaya koymuştur. Atatürk'ün parlak başarısı bütün sömürgeler için bir örnek olmuştur.
                            Maurice BAUMANT(Profesor)


                            Çok büyük bir adamdı... Bir siyasi dahiydi.
                            Excelsior Gazetesi


                            Dünyanın, çağdaş, en büyük kişilerinden biri.
                            Le Jour-Echo de Paris


                            Atatürk'ün yurt kurtarıcı olduğunu, milletlerin en vefalısı olan Türkler asla unutmayacaklardır. Noell Roger Gazetesi


                            Karşımdaki bu büyük adamda, keşfettiğim bu büyük meçhulde maharet ve karakter o kadar iyi işlenmişti ki, sözlerinde hiçbir şüphe aranamazdı.
                            Claude Farrer(Yazar)


                            Bu günün Türkleri, yüzyıllar önce Avrupayı titreten canlı millet durumuna erişmiştir. Ve bu akşam O büyük ölünün başında bekleyen Türkiye, güçlü ve dipdiri Türkiye'dir.
                            Pierre Dominique(Gazeteci)


                            Asırları aşan adam !..
                            Fransa, Paris Basını


                            Akıllı ve barışcı yöntemlerle gerçekleştirdiği eseri halkların tarihinde izlerini bırakacaktır.
                            Albert LEBRUN Fransız Cumhurbaşkanı


                            Mevcut rütbelerin hepsini kaldırdığı bir memlekette, bu adam, bütün rütbeleri, kazanmıştır. O memlekete, bulabilecek en şerefli isim O'na verilmistir.
                            Mercel Sauvage(Gazeteci)


                            Bu, insanlığa denenmiş bir felsefe örneği olarak sunulabilir. Atatürk yüzyıllara sığabilecek işleri on yılda tamamladı.
                            Gerrad Tongas(Yazar)


                            Atatürk öldü. Barış kubbesinin doğu sütunu yıkıldı. Artık evrende barışı kimse garanti edemez. Nitekim Avrupalı devlet adamları; O'nun 1930'da yaptığı uyarı ve tavsiyeleri dinlememiş ve dünyayı 1939 yılında ikinci büyük savaş felaketinin içine sürüklemişlerdir.
                            SANERWIN Gazetesi


                            Atatürk, bir milleti, birkaç yılda asrileştirmek mucizesini göstermistir.
                            Paris-Le Temps


                            Yeni Türk Devleti ile Ankara Antlaşması'nın imzalanması nedeniyle; "Bizi arkadan vurdu, dağ başındaki haydutlarla, Mustafa Kemallerle anlaştı" diyenlere Fransız Başbakanının Mecliste verdiği cevap:
                            Dağ başındaki haydutlar diye isimlendirdiğiniz kahraman Mustafa Kemal ve O'nun tüm askerleri burada olsalardı, teker teker hepsinin heykellerini dikerdik. Böylesine kahraman bir antlaşma imzalamaktan gurur duyuyorum.
                            (1921) Fransız Başbakanı BRIAND


                            Sırasıyle ihtilalci ve asi, sonradan muzaffer bir kumandan olan "Türklerin babası" Yeni Türkiye'yi yarattı, sultanları kovdu, kadınlara hürriyet verdi, fesi kaldırdı, ülkesinde radikal bir inkilap yaptı. Paris-Soir'den


                            Denilebilir ki onsuz, İslam alemi yolunu bulabilmek için elli yıl daha bekleyecekti.
                            Berthe Georges-Gaulis


                            O, yüce bir dağa benzer. Eteğinde yaşayanlar bu yüceliği fark edemezler. Bu dağın azametini kavrayabilmek için, O'na çok uzaklardan bakmak gerekir.
                            Claude FARRER Fransız Edibi


                            Türkiye tarihi, bugün her zamandan çok Batı ve Avrupa tarihinden ayrılmaz bir haldedir. Ve Atatürk'ün bu yöndeki gayretleri sonuçsuz kalmamıştır. Memleketlerimiz arasındaki yüzyılları aşan dostluk, bu gelişmenin temel öğelerinden biridir.
                            Charles De GAULLE


                            Kemal Atatürk'ün karakterinin bir cephesini göstermek itibariyle bir noktayı hatırlatmak isterim. Bize savaşlarından birini anlatıyordu. Birdenbire durdu:
                            Görüyorsunuz ya, dedi: birçok zaferler kazandım. Fakat bunların en büyüğünden sonra bile her akşam, savaş alanlarında ölen bütün askerleri düşünerek içimde derin bir keder duyuyorum.
                            Cesaret ve zekasından başka yüreği bu kadar yüce olan böyle bir şef'in, yurdu için mucizeler yaratmış olmasına şaşılabilir mi..
                            George BENNES Vu Gazetesi-1938


                            Devrin yüksek şahsiyetleri kitaplarda, konferanslarda Türkiye'nin asla değişmeyeceğini ve değişmeden öleceğini ilan etmişlerdi. Halbuki ölmeden değişti. Hem de kökünden ve baştan
                            aşağı değişti. İnançlar, gelenekler, yöntemler yıkıldı. Son döküntülerini de yabancı zırhlıları ve kapitilasyonlar gibi memleketten sürüp attılar. Türkiye, ruhunu değiştirmişti. Tamamen ve tasavvur edilmesi mümkün olduğu kadar...
                            Raymond CARTIER Le Nouvelliste Gazetesi


                            Türkiye, dost ve düşmanlarının hayran olduğu bir deha adama, malik bulunmak bahtiyarlığına erişmiştir.
                            Katimerini

                            Yorum

                            • armada1
                              Banned
                              • 04-11-2005
                              • 1457

                              #15
                              Konu: ÖZMENA ATATÜRK KÖŞESİ

                              ATATÜRKÇÜLÜK VE ATATÜRK'E SAYGIUlusal Bağımsızlık Savaşımızdan sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti, tarih boyunca Anadolu'da yaşamış çeşitli uygarlıklardan gelmiş ve farklı etnik kimliklere sahip insanları aynı bayrak altında ve ortak ülkü etrafında toplayabilmiş, demokratik bir devlet çatısı altında bir arada hür ve kardeşçe yaşamalarının olanağını yaratmıştır. Yaklaşık l000 yıldır aynı topraklar üzerinde birlikte yaşayan insanları millet yapan temel unsurlar, süreç içerisinde oluşturdukları ortak kültür, özgürlükçü ve demokratik anlayıştır. Milletimizi bölünmez ve bütün olarak bir arada tutan Atatürk İlkeleri ile özetlenebilecek değerlerdir. Bu ilkelere ek olarak, iyi niyet, hoşgörü, vatansever ve dirayetli devlet adamlığı, çağdaş teknoloji ve bilgi düzeyinin izlenmesine olanak veren ortak bir eğitim sistemi bütün demokratik rejimlerin yaşamsal gereksinimleridir. Hangi rejimde olursa olsun, siyasal bağımsızlığın diğer bir koşulu da ekonomik bağımsızlıktır.

                              Son yıllarda, çağdaş demokratik rejimlerin vazgeçilmez unsurları olan merkez sağ ve sol görüşlerin başarılı bir ekonomik ve siyasal yönetim gösterememiş olmasının yanı sıra, erdemli devlet ve siyaset adamlarının giderek azalması, toplumumuzun değer yargılarında yıpranmalara, bireylerin sisteme ve devlete olan güveninin sarsılmasına yol açmıştır. Bunun sonucu olarak; rejim karşıtı, bölücü, ve ırkçı radikal unsurlar güçlenmeye başlamıştır. Vatanseverlik, yardımseverlik, erdemlilik, bilim ve bilgiye saygı ve namus gibi toplumumuzu yüce kılan ortak değer yargılarımızın yıpranması, din gibi toplumumuz için çok önemli kutsal değerlerin günlük politikalar içine çekilerek kirletilmesi, ülke bütünlüğümüzü sarsacak noktalara gelinmesine yol açmıştır. Devlet içinde ve sivil toplum örgütlerinde, iç ve dış bölücü çıkar çevrelerinin de desteğiyle alabildiğine yayılan anti-demokratik görüşler, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundaki temel yapı taşlarını yerinden sökerek Milletimizin bölünmesine çalışılır olmuştur.

                              Ülkemizi yönetenlerin bedevi çadırlarında hakarete mağruz kalmayı hazmedecek kadar alçalabildiği, dünya basınında Ülke Bütünlüğümüzün tartışılmaya başladığı, rejimin ve Devletin her vesile ile yıpratıldığı, din bezirganlarının şeriat adına, yarı aydın sahte cumhuriyetçilerin ise globelleşme adına göz yumduğu "sınırlarımız içinde bölünmez bütünlüğümüz" ilkesinin yıpratılmaya çalışıldığı sürece "DUR" diyen, gene Atatürk ilkelerine, yasalarına yürekten bağlı sivil ve askeri kurum ve kuruluşlar olmuştur. Yurtdışı kaynaklardan da beslenen Gerici ve bölücü tehlikenin henüz ortadan kalkmadığı şu günlerde; bizi hür ve çağdaş Uygarlıklar düzeyine ulaştırmayı hedefleyen, bizlere katı dogmalar yerine akıl ve bilim yolunu gösteren Atatürk İlke ve Devrimlerine daha çok sahip çıkmak her vatanseverin öncelikli görevi olmalıdır.
                              Hilafetin yıkılmasından bu güne kadar, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin karşısında yer alan ve fırsat buldukça kuyusunu kazmaya çalışan gerici ve şeriatçı grupların Atatürkçülüğü yıpratmaya çalışması yeni bir şey değildir. Ancak son yıllarda bu kesime, Toplumumuzda çok yaygın olan okumuş cahil ya da yarı aydın kesim de katılarak Atatürkçülüğün günümüz koşullarında Ülkemiz gerçekleriyle bağdaşmadığı ve aşılmasının gerektiğini, hatta Atatürkçülüğün çağ dışı bir ideoloji olduğunu ileri sürmeye başlamışlardır. Çağımız akıl ve bilim çağıdır. Bilim ve teknoloji gelişmiş ülkelerin yürütücü kuvveti ve bir anlamda motoru haline gelmiştir. Ekonomik ilerleme toplumsal refahın ve demokrasi anlayışının gelişmesine olanak sağlamaktadır. Milletimize çok daha önceden, daha 1924 yılı 30 ağustosunda, "Efendiler, artık yurt bayındırlık istiyor; zenginlik ve gönenç istiyor. Bilim ve beceri, yüksek uygarlık, özgür düşünce ve özgür kafa istiyor." diyerek özgür düşünce ve bilimin meşalesini yol gösterici ışık olarak gösteren büyük Önder'in düşünce ve ilkelerinin aşılması, bir arabanın kendi motorunu geçmesinden farksızdır. Atatürkçülüğü aşmak adına ilkelerinden vazgeçmemiz; akıl yolunu, bilim yolunu terketmemiz, aynı benzetme ile arabanın motorunu durdurup önüne öküz koşmamıza benzetilebilir.

                              Bugünümüz ve hatta yakın geleceğimiz açısından bakıldığında, Atatürkçülüğü yalnızca Türk toplumu için değil, bütün dünya toplumlarının barış ve birlik içinde yaşamalarının temel koşulu olduğu bugün daha iyi anlaşılmaktadır. Türk Milletine benzer yapısal özellik gösteren topluluklar, aklın ve bilimsel düşüncenin gereği olan bu ilkeleri kendi ülkelerinde halen uygulayarak dünyanın en gelişmiş ülkeleri durumuna gelebilmiştir. Etnik yapıları çeşitlilik gösteren farklı toplumlarda ise bu ilkelerle çelişen uygulamaların parçalanmalara yol açtığı açıkça görülmektedir.

                              Atatürk ve Atatürkçülüğü kendi bildiklerince yorumlamaya kalkan diğer bir ortayolcu kesim ise, en az şeriatçılar kadar yıpratıcı olmaktadır. Bir bütün olan Atatürkçü anlayışın yalnız bir kısmını ön plana çıkartarak yapılan bu yorumlara en çarpıcı örnek, "ben şeriatçı değilim" diyemeyen sözde anayasal siyasi bir partinin eski liderinin bile, "Atatürk yaşasaydı O da bizim partiye üye olurdu" diyebilmesidir. Atatürkçülük; kişilerin yorumlarına dayalı olarak tanımlanabilecek bir düşünce tarzı değildir. İnsanların bir arada; hür, kardeşce, barış içerisinde, aralarında ayrım olmaksızın yaşayabilmelerinin, vatandaşı oldukları ülkenin birlik ve beraberliğini koruyarak uygarlık düzeyini yükseltmelerinin ve bu yolla uluslararası düzeyde saygın bir yer edinilmesinin gerek ve temel koşullarını bir araya getiren bir temel öğreti olup, özü ATATÜRK İLKELERİ 'nde belirtilmiştir.

                              Bir arada ve birbirinin bütünleyicisi olarak düşünülmesi gereken Atatürk İlkelerinden, Atatürkçü düşüncenin temeli sayılan Cumhuriyetçilik, aynı topraklar üzerinde bir arada yaşayan insanların kendi kendilerini yönetmeleri, yönetim üzerinde toplumsal iradeleriyle söz sahibi olabilmeleri, ayrımcı ya da ırkçı yaklaşımlarda bulunmamaya özen göstermeleridir.

                              Atatürkçü Milliyetçilik ise milletçilik, kısaca milletini sevmek ve o milletin bir ferdi olmaktan onur duymaktır. Vatanımız dediğimiz bu topraklarda yaşayan insanlarımızın tümünün oluşturduğu Milletimizi, ümmetçilik ya da ırkçılık gibi çağ dışı düşüncelerin dışında, bir arada tutmaya yönelik temel ilke olarak ele almak gereklidir. Atatürk, "Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye Halkına Türk Milleti denir" diyerek ulus milliyetçiliğini ifade etmiştir.

                              Huzur, refah ve ilerleme içerisine olan ülkelerin, yakın ve uzak çevresindeki ülkeler tarafından taciz, tehdit ve hatta işgal edilebilecekleri inkar edilemeyecek bir gerçektir. Bu tür düşmanca düşüncelere karşı güçlü bir devlet vazgeçirici bir unsur olacaktır. Devletin kendi toplumunun varlığı ve güvenliği için ekonomik, askeri ve siya-sal yönden güçlü olmasının önemi tüm dünyada giderek daha iyi anlaşılmaktadır. Atatürk Devletçiliği, kişi hak ve özgürlükleriyle barışın güvencesi olan güçlü bir devletten yana olmak demektir. Bireyci olmak yerine örgütlü toplumcu olmak, toplumun en üst örgütü olan devletci olmak, gereğinde yurtseverce fedakarlıkta bulunmanın temeli olmuştur.

                              Her türlü yeniliğe, çağdaşlaşmaya açık olmak, toplumsal ve bilimsel değer yargılarımızı gelişen dünya koşullarından soyutlamamak ve köhnemiş kurumlarımızı ya da anlayışlarımızı atmak olarak özetlenebilen Devrimcilik Ülkemizde ne yazık ki Atatürk'ten sonra uygulanamamıştır. Dogmalar ve mutlak kalıplardan kaçınan Kemalist ideoloji, sürekli devrimler yoluyla daima en yenilikçi ve ilerici çözümlere ve yöntemlere erişmenin yollarını açmıştır. Ancak Atatürkçülüğü benimsemiş olduğunu söyleyen çevreler bile, yalnızca Atatürk'ün sağlığında yaptıklarını ve söylediklerini savunarak statükoculuktan ya da bir çeşit tutuculuktan kurtulamamışlardır. Değişen dünya koşullarında en ileri çözümleri, yeni söylemleri üretemeyen siyasal yönetimler sonucu, çağdaş değerlerin ve evrensel refah seviyesinin gerisinde kalınmıştır.

                              Gerici güçlerin etkisiyle yıkılmak istenen özgürlükçü ve demokratik Rejimimizin sürdürülmesinde laikliğin önemi giderek daha iyi anlaşılır olmuştur. Toplumlar içinde her türlü inanca sahip insanlar bulunabilir, çoğu insanın en duyarlı olduğu ve ödün veremeyeceği konu olan dini inanç, kişilerle inandıkları tanrıları arasındadır. Bir devletin herhangi bir din ya da mezhebi resmen koruması ya da benimsemesi, diğer inanışlardan olan insanları devletlerinden soğutur. İlk çağlardan bu yana dinler ve mezhepler arasında savaşlar ve çatışmaların eksik olmadığını biliyoruz. Devletlerin bütünleştirici ve birleştirici işlevlerini yerine getirebilmeleri onların din-mezhep inançlarından uzak kalmalarına bağlıdır. Kaldı ki, Ülkeler gelişen dünya koşullarına bağlı olarak, değişen yasalar ve ilkeler çerçevesinde yönetilmek zorundadır. Oysa dini düşünceler ve inançlar zamanla değişime uğramazlar. l500 ya da 2000 yıl önceki dini inançların halen geçerli olması mümkünken, ülkelerin l00 yıl önceki gibi dahi yönetilmeye tahammülü yoktur.

                              Atatürk İlkelerinin; yalnız bugünkü ülke gerçekleri değil, bugünkü dünya gerçekleri de göz önüne alındığında çok doğru, çağdaş millet olmak için vazgeçilmez unsurlar olduğu görülmektedir. Atatürk'ten habersiz toplumlar bile, Atatürkçü İlkeler paralelinde refah içinde hatta dünyanın süper gücü olarak yaşarken, milletçiliği değil ırkçılığı, laikliği değil dini toplum olmayı, yenilikçiliği değil yobazlığı benimsemiş Ülkelerin içinde bulundukları durumu bugün daha iyi görmek ve Atatürk'ü daha iyi anlamak mümkündür.

                              Devlet ve millet olarak; uygarlıkta ileri gidebilmiş olan, çağı belirleyen ülkelerin görgü ve bilgilerini, yaşama yaptıkları katkıları izlemek, benimsemek, geriye değil ileriye dönük olmak olan çağdaşlaşma Toplumumuzun en önemli sosyolojik ve ekonomik hedefi olmalıdır. Ülkemizin çağdaşlaşması; vatansever, ilerici ve çalışkan insanlarımızın nüfusumuza oranla çoğalması, bu tür düşünceye sahip insanların Devlet tarafından kollanması, gerici, antilaik, ırkçı ve dolayısıyla bölücü veya çağ dışı zihniyetlere sahip unsurların giderek elenmesi, bilim ve teknoloji alanında büyük adımlar atılabilmesi için gerekli kaynakların ayrılması, düşünen, konuşan ve uygarca tartışan, kendisi ve ülkesi için daha iyiyi isteyen nesillerin yetiştirilmesine bağlıdır.

                              Atatürk İlkelerinin bütünleyicisi olan Atatürk Devrimleri, gelişen dünya uygarlıkları karşısında uzun bir süre yerinde sayarak çok geri kalmış olan Milletimizin, Ulusal Bağımsızlık Savaşı nedeniyle uyanmış olan benliğinin yeni bir savaşa, uygarlık, aydınlanma ve ilerleme çağında olması gereken yeri alma mücadelesine yönlendirilmesi için atılmış büyük adımlardır. Ne acı ki, gerici, yobaz ve Atatürk düşmanı olan kişi ve çevrelerce sürekli suistimal edilen Atatürk Devrimleri ve gerekleri, kaldırılmaya veya değiştirilmeye çalışıldığı için tam amacına ulaşamamış, çağdaş değerleri geri dönülmez bir biçimde toplumumuza yerleştirememiştir. Giderek yobazlığın, cahilliğin ve şeriatçılığın pençesine itilen Ülkemizde çok geç olmadan, vatanını gerçekten sevenlerin de, en az demokrasi düşmanları kadar aktif hale gelerek Atatürk İlke ve Devrimlerine sahip çıkmaları gereklidir. Bunun için öncelikle ADD gibi Atatürkçü derneklerde, günlük siyasi gelişmelerle kirlenmemiş sivil toplumsal kuruluşlarda örgütlenmek gereklidir.

                              Atatürkçülüğün çağdaş bir toplum olmadaki yol gösterici ışığını göremeyecek kadar kör ya da aklı selimden uzak kişiler dahi, bu topraklar üzerinde özgürce yaşayıp ibadet etme, üniter bir devletin onurlu bayrağı altında gururla ve namusla yaşama kavuşmalarını öncelikle borçlu olduğumuz Atatürk'e minnet duymalıdırlar. Özgürlükçü ve devrimci kimliği ile bir devlet adamı olan Atatürk'ü anlayamamış olanların bile, vatanın ve milletin esaretten kurtulmasını borçlu olduğu asker Atatürk'e karşı minnet duymaması, aziz hatırasına saygı göstermemesi insanlık dışıdır.

                              Düşmanları tarafından bile her zaman hayranlıkla anılan büyük asker-ideolog, devlet adamı olan Atatürk'e saygı, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü'nün (UNESCO) l978 Yılı Sonbaharındaki 20. Genel Konferansında, l98l yılının ATATÜRK'ün doğumunun l00. yılı olması nedeniyle l57 milletin oybirliğiyle aldığı aşağıdaki kararla Uluslararası niteliğini ortaya koymuştur:

                              ATATÜRK ; Uluslararası anlayış, işbirliği ve barış yolunda çaba göstermiş üstün bir kişi, olağanüstü reformlar gerçekleştirmiş bir devrimci, sömürgecilik ve emperyalizme karşı savaşan ilk lider, insan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, bütün hayatı boyunca in-sanlar arasında renk, din ve ırk ayrımı göstermeyen eşsiz bir devlet adamı,Türkiye Cumhuriyetinin kurucusudur.

                              Yorum

                              İşlem Yapılıyor