Milletin Sesi: "Ulusalcıyız, Milliyetçiyiz, Vatanseveriz"
Taylan Sorgun
Emperyalizme itiraz yükselişi...
Yıllardır bu sütunda ve daha önceki sütunlarımda "emperyalizmden" söz etmişimdir. Az sayıdaki meslektaşlarımızla birlikte yeni emperyalizmin siyasi, iktisadi arayışlarının, yeni kapitülasyan dayatmalarının, Anadolu toprakları üzerindeki hesaplarının neler olduğunu ortaya koymaya çalışmışızdır. Ve millet tabii ki geçmiş tarihine sahipti ve işte "Başkent Ankara" dünyaya yeni mesajını tarihsel dokusu ile vermiştir. Bu tarihsel dokunun özünün "Ankara geçilmez" olduğunu herkes anlamalı ve ona göre bin defa düşünmelidir.
TBMM Başkanı yanıldı...
TBMM Başkanı Bülent Arınç son hatalarından birisini daha yapmış ve 14 Nisan hareketine "katılınmamasını" televizyon ekranlarından yayımlanan demeci ile talep etmişti. Cumhurbaşkanlığı Makam'ından sonra gelen TBMM Başkanlığıdır. Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer'in yaptığı tarihsel açıklama o 14 Nisan da yerini bulmuştur. Ama millet TBMM Başkanı Arınç'ın "katılmayın" talebine hayır demiştir.
Çiftçiler, köylüler dahil...
Televizyon ekranlarından izlenmiştir. Türk köylüsü ve Türk çiftçiside imkân bulanları ile orada olmuşlardır. O insanlarımızın hemen hepsinin ailesinde Mustafa Kemal Paşa'nın başlattığı Milli Mücadele ve Anadolu İhtilali şehitleri vardır. Mustafa Kemal'in İzmir İktisat Kongresi'nde "Milletin efendisi" dediği ve gerekçelerini ortaya koyduğu Türk köylüsü Başkent Ankara'da idi.
Cumhuriyet kavramları...
Milletin bütün toplulukları, köylüsü esnafı, genci, yaşlısı, memuru, emeklisi, şehirlisi, kasabalısı Başkent Ankara'da zaten sahibi olduğu ve kahir ekseriyetle inandığı Cumhuriyet'in temel kavramlarına bağlı ve vazgeçilmez olduğunu bir defa daha ilan etmiştir.
Hasan Cemal'in yorumu...
Meslektaşımız Hasan Cemal pazar günkü yazısında şöyle de demektedir: "... Mitingin dili savaşkan, olağanüstü milliyetçi...Türkiye sanki işgal altında bir ülke, sanki istiklâl savaşına hazırlanan bir ülkede yaşıyoruz..." Bu yorum bir bakıma doğru bir bakıma yanlıştır. Yanlışlığı "eleştirel" üsluptandır. Ama bunu yaparken de meslektaşım galiba bir doğruyu da istemese de ortaya koymuş olmaktadır.
Yabancılaşma siyaseti...
Şimdi 1- Tarım ürünleri ithalatının yolu açılmıştır. Milli tarım tıpkı kapitülasyonlar döneminde olduğu gibi çökmüştür. 2- Finansal yapı kapitülasyonlar döneminde olduğu gibi hatalı iktisadi kararlarla yabancılaşmaktadır. 3-Milli endüstri ortadan kalkmış, tıpkı kapitülasyonlar döneminde olduğu gibi yabancılaşmaya başlamıştır. Bunun da adı ve salı "Yabancı sermaye akımı" olmuştur. 4- Siyasi iktidarın hata ile çıkardığı yeni Petrol Kanunu'ndan
"Milli Menfaat" esası kaldırılmıştır. Kaynaklar yabancılaşmaktadır. 5- Tıpkı kapitülasyon döneminde olduğu gibi "Maadin Nizamnamesi" örneği yabancılara geniş imtiyazlar getirmektedir. Peki daha ne olacaktır? Ve toprakların o esas dahiliyetinde yabancılara satışının hatalarla yolu açılmıştır. Daha ne olacaktır?
Cumhurbaşkanı ve tiko para...
Cumhurbaşkanı Sayın Sezer, tarihsel konuşmasında "stratejik kuruluşlar satılmamalıdır" demiştir. Bizim de yıllardır itirazımız budur. Ama Maliye Bakanı Unakıtan'ın "...Tiko paraya ne varsa satarım..." sözleri de vardır. Hatta bir ara hızını alamamış Cumhuriyet'in kurduğu endüstrilerden Sümerbank için o muhteşem endüstri için "... Sümerbank'ın adını da tarihten siliyoruz" demiştir. Türkiye bu tabirleri hiç unutmamıştır, unutmayacaktır.
İşte 14 Nisan mesajı...
İşte 14 Nisan mesajı bunları da reddetmektedir. Evet bunları da reddetmektedir. "Tam bağımsızlık" haykırışları bunları reddir. Ve 14 Nisan "Tarihten bir başka silişin" mesajıdır. Yüzbinler imkanlar dahilinde Ankara'ya koşmuşlardır. Ve Cumhuriyet'in Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın Atatürk'ün Anıt Kabiri'ne koşarak and içmişlerdir.
Bu bir Misak-ı Millidir...
Evet 14 Nisan tarihsel Misak-ı Milli'nin sahiplenilmesidir de. Bağımlık mı bağımsızlık mı? Millet tam bağımsızlık demiştir. Çünkü, yeni "Efendi Globalleşme var tam bağımsızlık da ne oluyor" diyenlere "Haydi canım siz de... Siz şeyhinizin, şeyhlerinizin kerameti kendisinden menkul global uydurukçuluğuna devam ediniz... Ama biz tam bağımsızlık istiyoruz..." cevabını vermiştir.
AB ve Washington'a mesaj...
Milli Mücadele ve Anadolu İhtilali'nin "kerpiç evli bozkır Ankara'sı" Bugünün Ankarası 14 Nisan mesajı ile bütünleşmiştir. Washington'un Türkiye'ye biçmek istediği uyduruk, Cumhuriyet'in temel kavramlarını ortadan kaldırmaya yönelik "Ilımlı İslam" terziliğine 14 Nisan cevap vermiştir. Ne demekmiş Ilımlı İslam. İslam İslamdır. Cumhurbaşkanı Sayın Sezer bunun ne demek olduğunu da ortaya koymuştur. Millet 14 Nisan da Avrupa Birliği'nin Türkiye'yi azınlıklar toplumuna taşımak, Anadolu da yeni yapılar ortaya çıkarmak yeni Sevrler siyasetine de cevap vermiştir. "Haydi oradan" demiştir.
Tarihe dönelim ve Avrupa...
Şimdi tarihe dönelim. 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi sonrasında Sevr öncesinde Paris Sulh Konferansı yapılmıştır. O konferansa Damat Ferit Sadrazam olarak katılmıştır ve işgal devletlerine şöyle demiştir: "... Türkler Avrupa Medeniyetinden arzettiği imkanlarla bir seri ıslahat yapmakta tereddüt etmediler... Büyük alaka ve yardım gördüler. Çeyrek asırda Avrupa ittifakına kabul edildiler... O zaman eriştikleri parlak vaziyeti halâ hatırlamakta olan Türklerin yegane talebi Garbın büyük kuvvetlerinin müzahareti ile tekrar terakki yolunda ilerlemektedir..." Bu bir yakarış idi.
Neymiş o parlaklık...?
Sadrazam Damat Ferit'in söylediği parlaklık 1- Kapitülasyonlarla Anadolu topraklarının müstemleke iktisadiyatına itilmesidir. 2- İktisaden çöktürülen Anadolu'nun parçalanması ve topraklar üzerinde yeni devletçikler oluşturmak siyasetidir. Bunun için de çöktürmekte oldukları Osmanlı İmparatorluğu'na "Siz artık Avrupalısınız" mavallarını yutturmaya çalışmışlardır. Kabul de ettirmişlerdir. Sonunda Anadolu'yu işgale kadar gelmişlerdir.
Ve Mustafa Kemal...
Mustafa Kemal daha Selanik'te 1907'de Üçüncü Ordu'da genç bir kurmay subayken arkadaşlarına şöyle demişti "... Tanzimat ve kapitülasyonlar bizim milletimizi zor şartlara sokmuştur. Sanayi devrimini yapamadık. Millet fakir düştü. Şimdi bundan faydalanarak istedikleri kanunları da istedikleri şekilde yaptırmaktadırlar..." (Bak Taylan Sorgun. İttihat ve Terakki. Kum Saati Yayınları)
14 Nisan Ankarası...
Washigton ve Avrupa Birliği'nin bugünkü siyasetleri "Tam bağımlı bir Türkiye üzerine" kurulmuştur. O bağımlılıkta yeni kapitülasyonlar, yeni azınlıklar yaratmak, Türkiye'yi otonomlara, eyaletlere ayırmak, kendilerine Anadolu topraklarında nüfuz alanları açmak siyaseti de vardır. AB şartlarında o siyaset sırıtmaktadır. 14 Nisan Ankarası bunları da reddetmiştir. AB demiyor mu ki "Siz artık AB'li oluyorsunuz bu şartları kabul ediniz..."
7-8 Kasım 1918 ve Mustafa Kemal...
Mondros 30 Ekim 1918'dir. Mustafa Kemal Paşa zamanın sadrazamı Ahmet İzzet Paşa'ya Adana'daki Yıldırım Orduları Grubu Komutanı olarak "Ben bu mütarake metnini ve şartlarını kabul etmiyorum. Kendi karakterime uyanı yapacağım" şifresini göndermiş ve aynı gün Ankara'yı Milli Mücadele ve Anadolu İhtilali'nin merkezi yapmaya karar vermişti. (Bak Taylan Sorgun. Mütarake Dönemi. Kum Saati Yayınları) Ve 14 Nisan'da Ankara'da milyonlar "Tam bağımsızlık" demişlerdir.
Taylan Sorgun
16.04.2007
"Başkent Ankara" 14 Nisan 2007 günü "Tarihe not düşüldüğü" bir tarihsel gün daha yaşamıştır. Mustafa Kemal Paşa'nın daha 30 Ekim 1918 Mondros Teslimiyet Anlaşması'ndan sonra 8-9 Kasım 1918 günü "Milli Mücadele ve Anadolu ihtilali"nin "merkezi" yapmaya karar verdiği zamanın "Bozkır Ankarsı" bugün muhteşem bir hareketle Türk Bayrakları açarak "Tam bağımsız Türkiye" vazgeçilmezliğini dünyaya duyurmuştur. Yurtdışından ve Anadolu'nun her yerinden Ankara'ya akan yüzbinler "Ulusalcıyız, Milliyetçiyiz, Vatanseveriz" sesleri ile yeni emperyalizmin Türkiye üzerindeki hesaplarınada cevap vermişlerdir. Emperyalizme itiraz yükselişi...
Yıllardır bu sütunda ve daha önceki sütunlarımda "emperyalizmden" söz etmişimdir. Az sayıdaki meslektaşlarımızla birlikte yeni emperyalizmin siyasi, iktisadi arayışlarının, yeni kapitülasyan dayatmalarının, Anadolu toprakları üzerindeki hesaplarının neler olduğunu ortaya koymaya çalışmışızdır. Ve millet tabii ki geçmiş tarihine sahipti ve işte "Başkent Ankara" dünyaya yeni mesajını tarihsel dokusu ile vermiştir. Bu tarihsel dokunun özünün "Ankara geçilmez" olduğunu herkes anlamalı ve ona göre bin defa düşünmelidir.
TBMM Başkanı yanıldı...
TBMM Başkanı Bülent Arınç son hatalarından birisini daha yapmış ve 14 Nisan hareketine "katılınmamasını" televizyon ekranlarından yayımlanan demeci ile talep etmişti. Cumhurbaşkanlığı Makam'ından sonra gelen TBMM Başkanlığıdır. Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer'in yaptığı tarihsel açıklama o 14 Nisan da yerini bulmuştur. Ama millet TBMM Başkanı Arınç'ın "katılmayın" talebine hayır demiştir.
Çiftçiler, köylüler dahil...
Televizyon ekranlarından izlenmiştir. Türk köylüsü ve Türk çiftçiside imkân bulanları ile orada olmuşlardır. O insanlarımızın hemen hepsinin ailesinde Mustafa Kemal Paşa'nın başlattığı Milli Mücadele ve Anadolu İhtilali şehitleri vardır. Mustafa Kemal'in İzmir İktisat Kongresi'nde "Milletin efendisi" dediği ve gerekçelerini ortaya koyduğu Türk köylüsü Başkent Ankara'da idi.
Cumhuriyet kavramları...
Milletin bütün toplulukları, köylüsü esnafı, genci, yaşlısı, memuru, emeklisi, şehirlisi, kasabalısı Başkent Ankara'da zaten sahibi olduğu ve kahir ekseriyetle inandığı Cumhuriyet'in temel kavramlarına bağlı ve vazgeçilmez olduğunu bir defa daha ilan etmiştir.
Hasan Cemal'in yorumu...
Meslektaşımız Hasan Cemal pazar günkü yazısında şöyle de demektedir: "... Mitingin dili savaşkan, olağanüstü milliyetçi...Türkiye sanki işgal altında bir ülke, sanki istiklâl savaşına hazırlanan bir ülkede yaşıyoruz..." Bu yorum bir bakıma doğru bir bakıma yanlıştır. Yanlışlığı "eleştirel" üsluptandır. Ama bunu yaparken de meslektaşım galiba bir doğruyu da istemese de ortaya koymuş olmaktadır.
Yabancılaşma siyaseti...
Şimdi 1- Tarım ürünleri ithalatının yolu açılmıştır. Milli tarım tıpkı kapitülasyonlar döneminde olduğu gibi çökmüştür. 2- Finansal yapı kapitülasyonlar döneminde olduğu gibi hatalı iktisadi kararlarla yabancılaşmaktadır. 3-Milli endüstri ortadan kalkmış, tıpkı kapitülasyonlar döneminde olduğu gibi yabancılaşmaya başlamıştır. Bunun da adı ve salı "Yabancı sermaye akımı" olmuştur. 4- Siyasi iktidarın hata ile çıkardığı yeni Petrol Kanunu'ndan
"Milli Menfaat" esası kaldırılmıştır. Kaynaklar yabancılaşmaktadır. 5- Tıpkı kapitülasyon döneminde olduğu gibi "Maadin Nizamnamesi" örneği yabancılara geniş imtiyazlar getirmektedir. Peki daha ne olacaktır? Ve toprakların o esas dahiliyetinde yabancılara satışının hatalarla yolu açılmıştır. Daha ne olacaktır?
Cumhurbaşkanı ve tiko para...
Cumhurbaşkanı Sayın Sezer, tarihsel konuşmasında "stratejik kuruluşlar satılmamalıdır" demiştir. Bizim de yıllardır itirazımız budur. Ama Maliye Bakanı Unakıtan'ın "...Tiko paraya ne varsa satarım..." sözleri de vardır. Hatta bir ara hızını alamamış Cumhuriyet'in kurduğu endüstrilerden Sümerbank için o muhteşem endüstri için "... Sümerbank'ın adını da tarihten siliyoruz" demiştir. Türkiye bu tabirleri hiç unutmamıştır, unutmayacaktır.
İşte 14 Nisan mesajı...
İşte 14 Nisan mesajı bunları da reddetmektedir. Evet bunları da reddetmektedir. "Tam bağımsızlık" haykırışları bunları reddir. Ve 14 Nisan "Tarihten bir başka silişin" mesajıdır. Yüzbinler imkanlar dahilinde Ankara'ya koşmuşlardır. Ve Cumhuriyet'in Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın Atatürk'ün Anıt Kabiri'ne koşarak and içmişlerdir.
Bu bir Misak-ı Millidir...
Evet 14 Nisan tarihsel Misak-ı Milli'nin sahiplenilmesidir de. Bağımlık mı bağımsızlık mı? Millet tam bağımsızlık demiştir. Çünkü, yeni "Efendi Globalleşme var tam bağımsızlık da ne oluyor" diyenlere "Haydi canım siz de... Siz şeyhinizin, şeyhlerinizin kerameti kendisinden menkul global uydurukçuluğuna devam ediniz... Ama biz tam bağımsızlık istiyoruz..." cevabını vermiştir.
AB ve Washington'a mesaj...
Milli Mücadele ve Anadolu İhtilali'nin "kerpiç evli bozkır Ankara'sı" Bugünün Ankarası 14 Nisan mesajı ile bütünleşmiştir. Washington'un Türkiye'ye biçmek istediği uyduruk, Cumhuriyet'in temel kavramlarını ortadan kaldırmaya yönelik "Ilımlı İslam" terziliğine 14 Nisan cevap vermiştir. Ne demekmiş Ilımlı İslam. İslam İslamdır. Cumhurbaşkanı Sayın Sezer bunun ne demek olduğunu da ortaya koymuştur. Millet 14 Nisan da Avrupa Birliği'nin Türkiye'yi azınlıklar toplumuna taşımak, Anadolu da yeni yapılar ortaya çıkarmak yeni Sevrler siyasetine de cevap vermiştir. "Haydi oradan" demiştir.
Tarihe dönelim ve Avrupa...
Şimdi tarihe dönelim. 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi sonrasında Sevr öncesinde Paris Sulh Konferansı yapılmıştır. O konferansa Damat Ferit Sadrazam olarak katılmıştır ve işgal devletlerine şöyle demiştir: "... Türkler Avrupa Medeniyetinden arzettiği imkanlarla bir seri ıslahat yapmakta tereddüt etmediler... Büyük alaka ve yardım gördüler. Çeyrek asırda Avrupa ittifakına kabul edildiler... O zaman eriştikleri parlak vaziyeti halâ hatırlamakta olan Türklerin yegane talebi Garbın büyük kuvvetlerinin müzahareti ile tekrar terakki yolunda ilerlemektedir..." Bu bir yakarış idi.
Neymiş o parlaklık...?
Sadrazam Damat Ferit'in söylediği parlaklık 1- Kapitülasyonlarla Anadolu topraklarının müstemleke iktisadiyatına itilmesidir. 2- İktisaden çöktürülen Anadolu'nun parçalanması ve topraklar üzerinde yeni devletçikler oluşturmak siyasetidir. Bunun için de çöktürmekte oldukları Osmanlı İmparatorluğu'na "Siz artık Avrupalısınız" mavallarını yutturmaya çalışmışlardır. Kabul de ettirmişlerdir. Sonunda Anadolu'yu işgale kadar gelmişlerdir.
Ve Mustafa Kemal...
Mustafa Kemal daha Selanik'te 1907'de Üçüncü Ordu'da genç bir kurmay subayken arkadaşlarına şöyle demişti "... Tanzimat ve kapitülasyonlar bizim milletimizi zor şartlara sokmuştur. Sanayi devrimini yapamadık. Millet fakir düştü. Şimdi bundan faydalanarak istedikleri kanunları da istedikleri şekilde yaptırmaktadırlar..." (Bak Taylan Sorgun. İttihat ve Terakki. Kum Saati Yayınları)
14 Nisan Ankarası...
Washigton ve Avrupa Birliği'nin bugünkü siyasetleri "Tam bağımlı bir Türkiye üzerine" kurulmuştur. O bağımlılıkta yeni kapitülasyonlar, yeni azınlıklar yaratmak, Türkiye'yi otonomlara, eyaletlere ayırmak, kendilerine Anadolu topraklarında nüfuz alanları açmak siyaseti de vardır. AB şartlarında o siyaset sırıtmaktadır. 14 Nisan Ankarası bunları da reddetmiştir. AB demiyor mu ki "Siz artık AB'li oluyorsunuz bu şartları kabul ediniz..."
7-8 Kasım 1918 ve Mustafa Kemal...
Mondros 30 Ekim 1918'dir. Mustafa Kemal Paşa zamanın sadrazamı Ahmet İzzet Paşa'ya Adana'daki Yıldırım Orduları Grubu Komutanı olarak "Ben bu mütarake metnini ve şartlarını kabul etmiyorum. Kendi karakterime uyanı yapacağım" şifresini göndermiş ve aynı gün Ankara'yı Milli Mücadele ve Anadolu İhtilali'nin merkezi yapmaya karar vermişti. (Bak Taylan Sorgun. Mütarake Dönemi. Kum Saati Yayınları) Ve 14 Nisan'da Ankara'da milyonlar "Tam bağımsızlık" demişlerdir.
Yorum