Ağız ve diş hastalıkları

Kapat
X
 
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • frantic
    Senior Member

    • 26-01-2004
    • 3696

    Ağız ve diş hastalıkları

    Agız ve diş sağlığı, genel sağlığımızın çok önemli bir parçasıdır. Düzenli yapılan çürük kontrolleri ve diştaşı temizliği, oluşabilecek sorunların erken teşhisini ve dişlerin ağızda uzun vadede sağlıklı kalmasını sağlayacaktır.

    Pedodonti:
    Çocuklarda çürük önleyici izolasyon dolguları (fissür sealant), flor uygulamaları, oluşabilecek ortodontik problemlerin erken teşhisi ve önlenmesi...

    Çocuklarda diş fırçalama alışkanlığının kazandırılması ve beslenme şeklinin düzenlenmesinin yanısıra, düzenli diş hekimi kontrolleri yapılmalıdır. Topikal flor uygulamasıyla çocuğun daimi dişlerini güçlendirebilir, küçük ve büyük azı dişlerine uygulanan fissür örtücü denilen izolasyon dolgusuyla çürümeyi engelleyebiliriz. Geçici olduğu için pek fazla önemsenmeyen süt dişlerinin sağlığı çok önemlidir. Süt dişlerindeki çürükler, hem ağrıya sebep olmakta hem de daimi dişlere zarar vermektedir. Erken süt dişi kaybı, çocukların daimi dişlerinin çapraşık olmasının en önemli sebeplerinden biridir.

    Periodontoloji:
    Dişeti hastalıklarının tedavisi amacı ile diştaşlarının temizlenmesi, cerrahi tekniklerle hastalığın tedavisi....

    Periodontal hastalıklar dişeti ve dişleri çevreleyen destek dokuları etkileyen iltihabi hastalıklardır. Dişeti hastalığının en önemli sebebi "bakteri plağı"dır. Hergün düzenli ve yeterli fırçalama yapılmazsa, tükrük içinde bulunan kalsiyum, bakteri plağıyla birleşip sertleşerek dişler üzerine yapışır ve diştaşı (tartar) dediğimiz yapıya dönüşür. Plaktaki bakteriler tarafından üretilen zararlı maddeler dişetlerinde iltihaba yol açar. Dişeti hastalığının bu erken dönemine" gingivitis" denir. Bu dönemde dişetleri kırmızıdır,kanamalıdır ve hacim olarak büyümüştür.Bu hastalık tablosunun ilk sinyallerini fark eden hasta hemen hekime başvurursa bu aşamada yapılacak diştaşı temizliğiyle dişetlerinin tedavisinde yüksek başarı sağlanır. Belirtilerin ihmal edilmesi durumunda hastalık ilerler, dişetindeki iltihap çene kemiğine ulaşır ve erimesine neden olur. Bu durumda cerrahi tedaviler gerkebilir. Dişeti iltihabının neden olduğu diş kayıpları, çürüklerin neden olduğu diş kayıplarından daha fazladır. Periodontal problemlerin önlenmesinde en önemli görev kişinin kendisine düşmektedir.Günlük ağız bakım işlemleri (diş fırçalama ve diş ipi kullanma) diştaşı oluşumunu en alt düzeye indirebilir, ancak tamamen önleyemeyebilir. Dişler sabah akşam 2 dakika süreyle fırçalanmalı ve düzenli olarak diş hekimi tarafından kontrol edilip temizlenmelidir.

    Konservatif Tedavi:
    Çürük tedavileri, amalgam ve estetik dolgular...

    Ağızda bulunan bakterilerden oluşan bakteri plağı, şekerli ve karbonhidratlı yiyeceklerin ağızda kalan artıklarından asit oluşturur. Bu asitler dişlerin mineral dokusunu çözerek dişin minesinin bozulmasına ve sonuçta da diş çürüğünün başlamasına neden olurlar. Konservatif tedavi, çürüklerin erken dönemde tedavilerinin yapılarak ilerlemelerinin durdurulmasını ve oluşan diş maddesi kayıplarının estetik, fonksiyonel ve ağız dokularına uyumlu bir şekilde tedavi edilmesini amaçlar.

    Endodontik Tedavi:
    Kanal tedavileri...

    Dişin sert dokusunun içinde, kökün en ucundan giren kan damarları ve sinirlerin (pulpa) bulunduğu dişe hayat veren küçük bir odacık vardır. Dişlerin büyümesini ve sürmesini sağlayan bu yapı, çürüme meydana geldiğinde alarm görevi de görmektedir. Erken safhada tedavi edilmeyen diş çürükleri ilerleyerek pulpaya ulaşır ve burada iltihabi değişimlere neden olarak şiddetli ağrılar oluşturur. Daha sonraki aşamada bakterilerin salgıladığı asitler pulpayı öldürür. Böylelikle ortaya çıkan toksinler (zehirler) kök ucundan sızarak çene kemiğine yayılır. Çene kemiğinde oluşan iltihap dişin kaybına, çevre dokularının da harabiyetine neden olur. Bu safhaya gelmeden önce dişi ve çevre dokuları koprumak için hastalıklı pulpa dokusunun alınmasıyla diş kurtarılabilir. Pulpa dokusu anestezi altında temizlendikten sonra, kanallar genişletilip dezenfekte edilir. Tüm bu işlemlerden sonra pulpa odasının içi özel maddelerle kök ucuna kadar doldurulur. Sanıldığının aksine bu işlemler ağrısız gerçekleşmekte ve tedavi edilen diş uzun yıllar ağızda kalmaktadır.
  • frantic
    Senior Member

    • 26-01-2004
    • 3696

    #2
    Konu: Ağız ve diş hastalıkları

    Ağız ve diş hastalıkları
    Cerrahi:
    Diş çekimleri, komplikasyonlu ve gömük diş çekimleri, kist operasyonları, rezeksiyon, vb. cerrahi operasyonlar...

    Gömük 20 yaş dişleri: Bu dişler akıl dişleri olarak da adlandırılır ve tam ya da yarım gömülü kaldığında iltihaplanmaya ya da bir kiste sebep olabilir. Ya da diğer dişleri öne doğru iterek dişlerde çapraşıklıklara yol açabilir. Uzun süre hiç belirti vermezken, aniden şiddetli ağrılara, çenelerde kitlenmeye ya da yüzde şişmeye sebep olabilir. Bu dişler kontrol edilmeli ve gerekli ise çekilmelidir. Çekim küçük bir operasyonla gerçekleştirilir.

    Protez:
    Kuron ve köprü protezleri, total (tam) ve iskelet (kancalı) protezler, Hassas tutuculu protezler...

    Protez; eksik bir organı yerine koyma anlamı taşımaktadır. Dişlerin ve çevre dokuların çeşitli sebeplerle madde kaybına uğradığı ya da tamamen kaybedildiği durumlarda, hastaya kaybolan fonksiyonlarını geri kazandırmak ve bozulan estetik görünümü düzeltmek, protezin amacıdır.

    Eksik bir diş diğer dişler için ciddi bir tehlikedir. Estetiği bozduğu tartışılmazdır, ancak daha önemlisi, dişin kaybından kısa bir süre sonra boşluğu sınırlayan dişler doğal olarak boşluğa doğru eğilir. Ayrıca karşı çenedeki boşluğa denk gelen dişler üzerindeki basıncın ortadan kalkması, zamanla onların boşluğa doğru uzamasına ve hatta dökülmesine sebep olur. Sadece komşu dişler değil, diğer dişler de bu konumdan etkilenir ve çene eklemi, baş ve kas ağrıları ortaya çıkabilir. Kısacası boşluk ne kadar kısa sürede kapatılırsa o kadar iyidir.

    Protezler genel olarak iki türlüdür:

    Ağızda kalan dişlerin üzerine yapılan (dişler küçültülerek) ve hasta tarafından çıkarılamayan kuron, köprü gibi sabit protezler
    Hasta tarafından takıp çıkarılan hareketli protezler (tam ve yarım protezler gibi)
    Tam protezler, hastanın ağzında hiç diş bulunmadığı zaman yapılan protezlerdir.

    Yarım protezler, hastanın mevcut dişlerine kroşe dediğimiz kancalarla tutturulur. Ya da estetik olması için ağızdaki dişler kaplanarak onlara yerleştirilen çıt çıt, sürgü gibi hassas tutucular kullanılarak yapılır.

    Ortodonti:
    Diş çapraşıklıklarının ve çene anomalilerinin düzeltilmesi...

    Kalıtım, gelişim yetersizliği, çeşitli yanlış alışkanlıklar (parmak emme, biberon ve yalancı meme gibi faktörler) sebebiyle oluşan bozuklukların tedavisi ortodontinin konusudur. Sadece dişlerde çapraşıklık varsa, yaş faktörü önemli değildir. Her yaşta dişlerin düzeltilmesi mümkündür. Ancak kişinin kemik yapısıyla ilgili (iskeletsel) bir problem söz konusu ise, tedavisi ergenlik çağına kadar yapılır.

    Dental Implantlar:
    Diş implantları, kaybedilen dişlerin yerine çene kemiği içine yerleştirilen ve kemik ile kaynaşarak doğal diş kökü görevini gören metal yapılardır. Bu metal yapılar doku dostu olan titanyumdan yapılır ve hiçbir yan etkisi yoktur. Tek diş kayıplarında boşluğun doldurulması için yandaki dişleri küçültüp 3üye köprü yapmak yerine, diğer dişlere dokunulmadan boşluğa implant yerleştirilir ve üzeri 1üye kuronla kaplanabilir..

    Azı dişlerinin kayıplarında, takıp çıkartılan protez kullanmak yerine bu bölgeye uygun sayıda implant yerleştirilerek sabit köprü yapılabilir... Dişsiz ağızlarda, özellikle alt protezi ağızda durmayan kişilerde meydana gelen çiğneme, konuşma ve psikolojik bozuklukların giderilmesi için de implant uygulanır. Iki seçenek vardır: Ya ağıza yeterli sayıda (6-8) implant yerleştirilip sabit köprü yapılır, ya da çenenin ön bölgesine 2-4 implant yerleştirilerek protezin daha stabil oması sağlanır. Implant uygulaması için öncelikle bir çene filmi çekilir ve uygulama için yeterli kemik olup olmadığı incelenir. Uygun şartlar varsa implant yetişkin her insana yapılabilir ve başarı şansı çok yüksektir.

    Estetik Diş Hekimliği:
    Ayrık dişlerin kapatılması, gülme sırasında görünen dişetinin uzunluğunun ayarlanması, koyu renkli dişlerin renklerinin açılması, kısacası estetiği olabildiğinin en iyisine ulaştıracak uygulamalar, estetik diş hekimliğinin konusudur. Bu bağlamda porselen laminate, empress, estetik kozmetik dolgular, diş beyazlatma(bleaching) gibi uygulamalar yapılmaktadır.

    Diş beyazlatma (Bleaching):
    Diş beyazlatma, dişlerin yapısındaki renklenmeleri ortadan kaldıran bir işlemdir. Diş renklenmelerinin çeşitli sebepleri olabilir. En yaygın nedenleri; kahve , çay, kola ve sigara gibi leke yapıcı maddelerin kullanılması, travma, yaşlılık, tetrasiklin renkleşmesi, eski kaplamalar, sinir dejenerasyonu vb. gibi nedenlerdir. Diş beyazlatma işlemi uygun şekilde ve diş hekimi kontrolünde yapıldığında diş ve dişetlerine zararsızdır.Ancak tedavi sırasında dişlerde hassasiyet (özellikle soğukta), dişetlerinde kızarma ve hassasiyet meydana gelebilmektedir. Fakat bu geçicidir ve tedavinin bitimiyle birlikte, birkaç gün içinde bu şikayetler ortadan kalkmaktadır. Ağartma işlemi için iki yöntem vardır:
    Ev ağartması (home bleaching) denilen yöntemde, hekim ağızdan ölçü alır, bunlara uygun kalıplar hazırlanır. Hasta bu kalıbın içersine ilacı yerleştirerek dişlerin üzerine takar (en az 6-8 saat ve tercihen uykuda). Işlem dişin rengine bağlı olarak 1-4 hafta içinde biter.
    Office bleaching denilen, muayenehanede hekim tarafından yapılan ağartmadır. Hekim ilacı dişler üzerine uygular, ışık kaynağı kullanılarak dişlerin beyazlaması sağlanır.Yine dişlerin durumuna göre bir veya birkaç seansta dişler beyazlar.

    Diş beyazlatma işlemi, hamile ve çocuklar hariç herkese uygulanabilir...

    Yorum

    • frantic
      Senior Member

      • 26-01-2004
      • 3696

      #3
      Konu: Ağız ve diş hastalıkları

      Dişlerimizin saglıgı

      Eriskinlerde Ortodontik Tedavi
      Ortodontik tedaviler, yani dis dizilimlerindeki ya da alt ve üst çene iliskilerindeki bozukluklarin tellerle düzeltilmesi, büyüme ve gelisme çagini tamamlamis eriskin hastalara da uygulanabilmektedir.

      Ancak yasin ilerlemesiyle kemik yapisindaki degisikliklere bagli olarak, dislerin hareket ettirilecekleri mesafeler kisalmakta, elde edilen düzeltmelerin ise korunma süreleri uzamaktadir.

      Arzulanan dis hareketleri ancak dis ve dis etlerinin sagliki oldugu durumlarda söz konusu olabilir. Bu yüzden eriskinlerdeki olumsuz beslenme, bakim aliskanlilari, sistemik hastaliklar, ilaç, alkol, sigara, kullanimi gibi faktörler ortodontik tedavilerin basarisini hatta uygulanmasini engelleyebilmektedir.

      Bunun disinda, özellikle son zamanlarda çikan yeni ortodontik malzemelerle, eriskin ortodontisinde oldukça yüz güldürücü sonuçlar elde edilebilmektedir. Dislerin üzerine yapistirilan ve tellerin kuvvetlerini dislere ileten “braket”ler artik hem çok minik üretilebildiklerinden, hem de dis renginde materyallerden yapilabildiklerinden tedavi boyunca hastalarin dis görünümlerinde dikkati çeken bir husus olmamaktadirlar. Kaldi ki özellikle bazi hanim hastalar telleri braketlere tutturan lastikleri özellikle göz alici renklerden seçmeye özen göstermektediler.

      Eriskinlerde ortodontik tedavilerde yavas gidilmelidir. Disler, yeni konumlarina yolculuga çiktiklarinda, arkalarinda biraktiklari bosluga yeni kemik depolanabilecegi, önlerinde asmalari gereken kemik daglarini eritebilecekleri yeterince zamana sahip olabilmelidirler. Tedavi basinda ve tedavi sirasinda kemigin durumu görüntülenmelidir.

      Ortodontide tedavilerde “elde etmek” kadar önemli bir husus da “elde edileni koruyabilmek”tir. Bu yüzden özellikle eriskin hastalarda elde edilen güzellik kemik yapisi pekisinceye kadar korunmalidir. Bunun için de son zamanlarda çikan incecik seffaf – disaridan fark edilmeyen plaklar tercih edilmekte ya da dislerin iç taraflarina koruyucu pasif teller yapistirilmaktadir.

      Ileri yaslarda, dislere yapistirilan minicik braketlerle büyük kemiksel - yani ortopedik degisiklikler beklenmemelidir. Örnegin alt çenenin kafa kaidesine göre çok ileride yer aldigi durumlar daha çok ortodontik cerrahiyi ilgilendirmektedir.

      En iyi protez insanin kendi dokusu, kendi disidir. Bu yüzden dislerin kesilip küçültülecegi, üzerine porselen kaplamalarin yapilacagi pek çok durumda ortodontik tedavi saglikli bir estetigin imdadina yetismekte, kisiye hayatinin geri kalan kisminda “kendi disleri” ile güzel bir gülümseme, daha saglikli bir çigneme armagan edebilmektedir.
      Sosyal olarak ise toplumlarin bilgi seviyesi, sahislarin özgüvenleri arttigindan ortodontik tedaviler gittikçe artan bir popülarite ile eriskinlerde yaygin uygulama sahasi bulmaktadir

      Yorum

      • frantic
        Senior Member

        • 26-01-2004
        • 3696

        #4
        Konu: Ağız ve diş hastalıkları

        Diş Çürüğü

        Diş çürüğünün ilk belirtisi ,çiğneyici yüzeydeki çukurculardan ve dişlerin birbirine bakan yüzeylerinden başlar. Belirtiler ortadan kaldırılmadığı takdirde çürük diş sinirine yavaş yavaş ilerleyerek ulaşır. Diş çürüğü, çoğu kez bu yüzeylerde gıda birikimi ve ağız ortamında bulunan mikroplar sonucu oluşur

        Diş çürüğüne sebep olan faktörler karbonhidratlar, şekerler ağızdaki mikroplar, bunların enzimleri ve diş yüzeyinin anatomik yapısıdır. Çürük oluşumunu engellemek için ilk yapılması gereken şey, düzenli diş fırçalama ve diş ipi ile diş aralarının temizlenmesidir.

        Küçük çocuklarda büyük azı dişlerinin çiğneyici yüzeyinde oluşabilecek çürükleri oluşmadan önlemek amacıyla Fissür Örtücü (Fıssur Sealant) denilen özel koruyucularla örtülerek korumaya almak mümkündür.

        Çürük eğer erken dönemde tesbit edilirse,küçük bir dolgu ile ortadan kaldırılabilir. Ancak çürük ilerlemiş ve dişin sinirine ulaşmışsa, bu durumda kanal tedavisi yapılması zorunluluğu ortaya çıkar.Bazı durumlarda ihmal edilen çürük, diş kökünün etrafında iltihaplanmalara yol açabilir,bu da tedavinin uzamasına neden olur, hatta dişin kaybı bile söz konusu olabilir.

        Altı aylık rutin kontrollerin çürüğün başlangıç aşamasında yakalanması açısından çok önemli olduğu unutulmamalı ve bu kontroller alışkanlık haline getirilmelidir.

        Yorum

        • frantic
          Senior Member

          • 26-01-2004
          • 3696

          #5
          Konu: Ağız ve diş hastalıkları

          Diş çürümesi
          Çürük Nedir ve Çürüğe Neler Sebep Olur?

          Pek çok insanı mutlaka hayatlarının bir döneminde farklı seviyelerde etkileyen, önlenebilir minör bir hastalıktır. Aldığımız gıdalar (şekerli, unlu, nişastalı besinler, süt, meyve suları, kolalı içecekler, meyve ve sebzeler vb) tüketilirken dişlerimizin üzerinde bir miktar artık bırakırlar. Özellikle nişastalı ve şekerli gıdaların artıkları ağzımızda doğal olarak bulunan bakteriler tarafından aside dönüştürülür. Bu asit ise zaman içerisinde dişin dış yüzeyini kaplayan koruyucu mine tabakasını eriterek (demineralizasyon) dişi zayıflatır ve çürüğün başlamasına sebep olur.

          Çürük Nasıl Önlenir?

          Dişlerin üzerindeki gıda artıklarının ve bakterilerden oluşan ( plak ) tabakanın ürettiği asitler bazen sadece tükürük tarafından nötralize edilebilir. Bu nedenle şekersiz sakız çiğneyerek tükürük akışını arttırmanız faydalıdır. Fakat çoğu zaman tükürük çürüklerle tek başına mücadele edemez.

          Çürüklerle mücadele etmenin en iyi yolu düzenli diş fırçası ve diş ipi kullanımıdır. Minenin zayıfladığı fakat daha çürüğün oluşmadığı durumlarda florid uygulamaları da mineyi tekrar kuvvetlendirerek remineralizasyonu sağlamaktadır.

          Eğer dişhekiminiz çürüğe eğiliminiz olduğunu düşünüyorsa size florlu macunlar, gargaralar önerecek bu riskinizi düşürmeye çalışacaktır.

          Çocuklarda kullanılan ve ‘sealent’ denilen koruyucu cilalar da çürüğü engellemede önemli bir yer tutmaktadır.

          Kimler çürüğe daha eğilimlidir?

          İçme suları florlanmayan ve beslenmesi daha çok unlu, şekerli, nişastalı gıdalara dayanan ülkemizin insanları çürük açısından ciddi bir risk altındadır. Ağzında çok miktarda dolgu ve protez olanlarda, (özellikle bunlar çok mükemmel yapılmamışsa) bakterilerin ve gıdaların tutunabileceği daha çok girinti oluşacağından çürüğe daha eğilimlidir. Çocuklar ve yaşlılar en çok kavite oluşma ihtimali olan iki gruptur
          Dişlerimi Çürükten Nasıl Korurum?

          Şekerli ve nişastalı gıda alımını özellikle öğün aralarında tamamen durdurun.

          Her öğünden sonra dişlerinizi fırçalayın ve diş ipi ile temizleyin. Çürükler çoğu zaman temizlenmesi daha zor olan diş aralarında başlar.

          Doğru diş fırçalamayı ve ip kullanmayı öğrenin.

          Altı ayda bir dişhekiminize giderek dişlerinizi kontrol ettirin ve hekiminizin önerilerine harfiyen uyun

          Yorum

          • frantic
            Senior Member

            • 26-01-2004
            • 3696

            #6
            Konu: Ağız ve diş hastalıkları

            Ağız kokusu

            Ağızdaki çirkin kokuya kısaca ağız kokusu veya halitosis denir.Tıp tarihinde halitosis?e ait ilk yazılı belgeler 8. yüzyılda Mohammedan okuluna aittir ama muhtemelen insanlar ağız kokusundan daha eski tarihlerden beri yakınmışlardır. Bu belgelere göre ağız kokusunun tedavisinde gümüş kullanılmaktaydı.

            Ağız kokusunu bir hastalık olarak tanımlamak zordur. Her sağlıklı bireyin sabah uyandığında ağızında çirkin bir koku bulunabilir. Bu sebeple kantitatif ölçümler yapılmadan fizyolojik ve patolojik ağız kokusu arasına keskin bir sınır koymak her zaman mümkün olmayabilir.

            Patolojik ağız kokusu günümüzde medeni toplumlar da dahil olmak üzere oldukça yaygındır, aynı zamanda sosyal bir incinme sebebidir. Psikolojik sorunları beraberinde getirir. Ağız kokusunun sebep olduğu sosyal problemler biyolojik problemlerden daha fazladır. Hatta eğer ağız kokusu sosyal bir problem yaratmasaydı belkide bir hastalık olarak görülmeyecek, tedavisi için emek ve gayret sarfedilmeyecekti. Ağız kokusundan yakınan bireyler sosyal yaşantılarında kendilerine olan güvenlerini kaybedebilirler. İnsanların kendine olan güvenlerini artırmak amacıyla Japonya?da bir dişhekimleri odası, 2002 yılında ağız kokusunu engellemek için lokal bir kampanya düzenlemiştir. Taşınabilir bir halitometre, eğitim programı ve gönüllü dişhekimleri uygulamaya dahil edilmiştir. Katılım %70 civarında olmuştur.

            Önbilgi: Koku, volatil (uçucu) ve aromatik (kokulu) kimyasal maddelerin, buharlaşma yoluyla havaya karışan moleküllerinin, difüzyon yolu ile yer değiştirerek, burundaki koku sinirinin (N. olfactorii) uçlarına varması ile algılanır. Bu sinir uçları, burun üst measındadır ve aromatik kimyasal molekül ile uyarıldığında elektriksel sinyaller üretir. Bu sinyaller merkezi sinir sisteminde integratör merkezlere ulaştığında ?koku? olarak algılanır / tanımlanır. Serebral patolojilerin bir kısmında hasta hiç koku alamayabilir (anozmi), pek az koku alabilir (hipozmi), her kokuyu abartılı olarak algılar (hiperozmi), sadece kendisinin duyabildiği aslında olmayan bir kokuyu algılayabilir (psödozmi). Bazen burun mukozasının infeksiyonlarında da benzer durumlar görülebilir. Bu sebeple ağız kokusuna sadece dişhekiminin değil, kulak burun boğaz ve nöroloji hekimlerinin de müdahalesi gerekebilir.
            Etyoloji
            Ağız kokusunda altta yatan sebep çoğunlukla dil papilleri arasına yerleşen proteolitik anaerop bakterilerin oluşturduğu volatil sülfür bileşikleri (VSB) dir. Tanımlanmış birçok VSBvardır fakat en sık rastlananları hydrogen sulfide, methyl mercaptan ve dimethylsulfide?dir. Bunlar bakterilerin ürettikleri çirkin kokulu uçucu gazlardır. Sebebi ne olursa olsun (psikosomatik olanlar hariç), halitosis kaynağını genellikle bu VSB?nden alır. Bu maddelerin dil sırtındaki konsansantrasyonlarını ölçmek için ticari aygıtlar geliştirilmiştir. Bunlar basitçe gaz kromotografisi ile çalışan sulfit detektörleridir ve halitometre adını alır. Bu cihaz ile fizyolojik ağız kokusu bulunan bireylerde yapılan ölçümlerde yaklaşık olarak dil ucunda 0.006 µM, orta kısımda 0.4 µM ve dil kökünde 1,6 µM VSB konsantrasyonu bulunur. Halitosis yakınması olan bireylerde bu konsantrasyonlar çok daha yüksek bulunur. Dil ucundan, dil köküne doğru gidildikçe VSB konsantrasyonu artar

            Yorum

            • frantic
              Senior Member

              • 26-01-2004
              • 3696

              #7
              Konu: Ağız ve diş hastalıkları

              Ağız kokusu

              --------------------------------------------------------------------------------





              Makale
              Ağız kokusu insanlarda çok büyük güvensizlikler yaratır. Nedense birçok insan sebebini yanlış yerde tahmin ediyor. Bu nedenle de çoğu zaman yanlış çözümlere hatta antibiyotik gibi riskli önlemlere yelteniyorlar. Oysa evlerindeki imkanlarla çok daha kolay ve basit çözümler bulabilirler.

              Kozmetik sektöründe iyi para kazanılanalanlardan biri de kötü nefes kokularına karşı olan ürünlerdir.

              ABD'deki yıllık tüketim sadece ağız suları için 740 milyon dolar civarında ve nane şekeri veya ağız spreyleri gibi 'ağız koku

              dispenserleri' için de yaklaşık 625 milyon dolar para harcanıyor; Almanya'da ise bu rakamlar üçte bir civarında olduğu tahmin ediliyor. Türkiye'de özellikle bir diziden sonra bu ürünlere yönelik satışlar patlamış durumda, ancak kimse rakam vermek istemiyor.

              Halitoz ile ilgili, yani ağız kokusu sorunu ile bilim adamları ancak son yıllarda yoğun olarak ilgilenmeye başladılar ve bu nedenle de bu konu hakkında sanıldığından fazl önyargı bulunmakta. Amerika'da telefonda yapılan anketlerde ortalama her ikikişiden birinin pahalı 'nefes temizleyici' sprey ya da ağız suları kullanığı ortaya çıktı. Güncel araştırmalar da gösteriyor ki, sadece yüzde 23'lük bir kesim arada sırada kötü bir ağız kokusuna sahip oluyorlar. Üstelik bu durumda sadece, ağır baharatlı bir yemekten ya da kahvaltı yapılmadan sabahın erken saatlerinde oluyor.

              İnsanların sadece %6'sı sürekli ağız kokusu sorununu yaşıyor. Bu bilgiler ışığında gerçekten doktora gitmeden ya da kendi imkanları ile ağız kokusunakarşı önlemler almaya başlamadan önce gerçekten ağız kokusu sorununun var olup olmadığını iyi tespit etmek lazım. Bunu tespit etmek te hiç te zor değil. Size çok yakın olan eşinize de sorabileceğiniz gibi, çok yakın bir dostunuzun da bu konu da fikrini alabilirsiniz. Tam bir netice almak isteyenler ise: Bir kaç yıldır gaz kromatograflar ve özel sülfit monitörleri var. Bunlar nefesin yapısını kesin olarak gösterebiliyorlar. Ancak bu aygıtların yaygınlığından bahsetmek pek mümkün değil.

              SEBEPLERDEN BİR TANESİ: DİLDEKİ TABAKA
              Ağız kokusuna sebep olan faktörler arasında çoğu zaman vücudun hazm etme mekanizmasındaki sorunlardan kaynaklandığını düşünülüyor ve önlem olarak da bağırsak temizleyici maddeleri terapi olarak kullanmaya kalkışıyorlar. Yine bir başka kesim ise, dişlerin ağız kokusunun sebebi olduğunu düşünürler ve pahalı elektronik hijyen aletleri almaya kalkışırlar.

              Ancak gerçek şu şekildedir: Vakaların %90'ında ağız kokusu gerçekten ağızdan kaynaklanıyor ve müsebbihi orada duruyor. Tel Aviv Üniversitesinden Prof. Mel Rosenberg bunu belirttikten sonra ana faktörlerin de dilin arka kısmında yuvalandığını vurguluyor."Bu tabaka tükürük tarafından tam olarak temizlenemiyor" diyor. "Üstelik ufak buruşukluklar arasında da rahatça bakteriler yerleşebiliyor". Besin açısından da dilin arka kısmı çok uygun bir ortam oluyor nikroplar için.

              Zira bu kısma sadece yemek artıkları gelmiyor, aynı zamanda nefes borunlarından gelen sekret sıvıları da buraya düşüyor. Bu kesintisiz besin kaynağını mikroplar örneğin çürümüş yumurta kokusuna sülfirik hidrojene dönüştürüyorlar. Ya da ayak ayak kokusunu hatırlatan izo valeryan asitine ve hatta hayvan kadavlarında bulunan kadaverine dahi dönüştürebiliyorlar.

              İlk bakışta bunları okuduktan sonra dilin arka kısmındaki bu bakteri istilasına karşı antibiyotik kullanımı mantıklı gelebilir. Oysa bu 'terapi' bir çok sorunu da beraberinde getiriyor. Bu ilaçlar sadece kısa süreli olarak dildeki tabakayı gideriyor ve ayrıca radikal etkisiyle de orada bulunan mantarların 'bakteriyel karşıt maddelerini' de yok ediyor. Sonuç: dil tamamen yoğun bir mantar tabakasıyla kaplanıyor. "İşte bu noktadan sonra işler ciddileşiyor" diye ikaz ediyor Dr. Rosenberg.

              Ağız suları bakım antibiyotiğe göre daha az risk barındırsa da, sonrasındaki etkisi ve efekti de ona göre pek yok; eterik yağların, da 'örneğin çok sevilen nane yağı gibi' etkisi fazla abartılıyor.

              DOĞUDAKİ GELENEKLER
              Ağız kokusuyla ilgili tecrübe edilmiş bakımların sonucunda uzak doğudaki insanlar, yüzyıllardır uyguladıkları yöntemi, yani 'dişleri fırçalarken dilin arka kısmını da fırçalamayı' uyguluyorlar. Onlarca klinik araştırma, bu geleneği zengin metodun başarılı olduğunu görsteriyor. . Bu araştırmalara göre daha ilk fırçalamadan sonra tabakanın büyük bir kısmı kayboluyor. "Dilin düzenli olarak temizlenmesi, tükürükte tabaka oluşturucu bakterilerin sayısını da ciddi miktarda düşürüyor" diyor Dr. Rainer Seemann.Günlük olarak bir veya iki dakika yeterli geliyor. Ancak dilin arka kısmında yaralanmalara neden olacak kadar da bastırılmaması gerekiyor. Daha detaylı temizlik yapmak isteyenler eczanelerden bir dil temizleyici de alabilirler. "Bunların en basit olanı esnek ve aromalandırılmış suni bir şerit şeklinde bir kıvrıma dönüştürülüyor ve kenarları ile de dilin üstünden geçiriliyor. Dilin ucundan tutuluyor ve şerit ileri geri hareket ettiriliyor.

              Yine uzak doğudan gelen bir metod da antep fıstığı ağacının sakızını çiğnemek. Sakızı çiğnemek sadece ağız salgılarını gaçirmekle kalmıyor aynı zamanda ağızdaki bir takım bakterileri de öldürüyor. Bu ağacın sakızına ulaşamayanlar normal sakız da çiğneyebilirler. Antbiyotik etkisi olmamasına rağmen ağız salgısını harekete geçiriyor ve birçok mikrop ta gideriliyor.

              Klorofil drajeleri ve yeşil çay da bu konu da yardımcı olabilir. Bunun dışında: düzenli kahvaltı yapın, çünkü iyi bir kahvaltı ağızı temizliyor ve ağız salgısını harekete geçiriyor. Ağzın kurumasını önlemek için de burundan nefes alıp vermeye çalışın. Bir de çok ağır olmadığı sürece bu ağız kokusunu abartmayın, çünkü vücudun daha salgıladığı nice koku vardır.

              Yorum

              • frantic
                Senior Member

                • 26-01-2004
                • 3696

                #8
                Konu: Ağız ve diş hastalıkları

                Çarpık dişler
                Ortodonti ile çarpık diş tedavisi

                Teknoloji ve bilgi patlamasının baş döndürücü hızla geliştiği bir çarpık dişler ortodonti ile tedavi edilebiliyor.

                Dişlerin çarpık olmasını normal olarak kabul etmemiz mümkün değildir. Diş çarpıklıklarıyla birlikte çeneler arası bozukluklara ortodontik anomali, bunların düzeltilmesi ile uğraşan diş hekimliğinin yan dalına da ortodonti denir.

                Ortodonti deyince akla hemen çocuklar, büyüme ve gelişme gelir. Büyüme ve gelişim ortodonti yönünden çok önemlidir. Büyüme ve gelişim birbirine paralel seyreder. Bu paralellik bozulursa anomaliler oluşur. Kalıtım da sebepler arasındadır. Örneğin anne ya da babasının alt çenesi önde olan bir çocukta alt çenenin önde olma ihtimali yüksektir. Erken çekilmiş süt dişleri ya da fazla çürümüş ve tedavi edilmediği için yer kaybına neden olmuş süt dişleri ortodontik anomaliye neden olabilir. Kötü alışkanlıklar da ortodontik anomali sebebidir. Örneğin çocuğun parmağını emmesi, tırnak yemesi, yutkunurken dili öne doğru itmesi gibi kötü alışkanlıklar çeneler arası ilişkiyi ve dişlerin düzgün dizilmesini bozabilir. Çocuğun burnu tıkanık olduğu için sürekli ağızdan solunum yapması ortodontik anomali sebebi olabilir. Bu durumlara ne kadar erken müdahale edilirse ileride oluşacak anomalinin büyüklüğü de o kadar az olacaktır. Doğum sırasında gelişen bazı olaylar ya da hormonal bazı durumlar da sebepler arasındadır.

                Ortodontik tedavinin başlamasına en uygun dönem gelişim atağının başladığı dönemdir. Bu dönemde tedaviye başlanırsa tedavi kalıcı, kolay ve kısa süreli olur. Daha önceki dönemlerde yapılan tedaviler değişkendir. Daha sonraki dönemlerde ise tedavinin seyri zorlaşır. Ortodontik anomaliler iskeletsel ve dişsel olmak üzere iki şekilde olur. Dişsel seviyedeki tedaviler her dönemde yapılabilir. İskeletsel seviyedeki anomaliler gelişim atağının başladığı dönem sona ermeden tedavi edilmelidir. Ortodontik tedavi 3 safhada yapılır: Koruyucu (önleyici) tedavi, iyileştirici tedavi ve pekiştirme tedavisi.

                Her diş çarpıklığı ortodonti ile tedavi edilebilir mi?

                Çarpıklık sadece ortodonti ile tedavi edilmez. Kuron köprü uygulamaları, protez uygulamaları da çarpıklığın giderilmesi için bir yöntemdir. Ancak ortodontinin diğer tedavi yöntemlerinden ayrılmasının en önemli özelliği doğal bir tedavi olmasıdır. Hastanın kendi dişleri muhafaza edilerek estetiğin ve fonksiyonun düzeltilmesi söz konusudur. Tedavide tedavi öncesi kriterler çok iyi değerlendirilmeli, tedavi öncesi durum ve tedavi ile elde edilebilecek durum çok iyi analiz edilmelidir. Ortodontik tedavide hedef daima sürekli diş dizisidir. Süt diş kavisinden karışık dişlenme dönemine ve daimi diş dizisine geçişte normal gelişim olaylarını da çok iyi tahlil edilmelidir. Süt diş dizisinden, karışık dişlenme dönemine geçerken, bazı anomalilik gibi görünen durumlar, aslında normal fizyolojik bir görünüm olabilir. Tabi ki bu durumlara hemen müdahale etmek doğru olmaz.

                Ortodonti her diş hekimi tarafından uygulanabilir mi?

                Ortodontik tedaviyi her diş hekimi yapamaz. Ancak gerekli bilgi ve donanıma sahip diş hekimleri yapabilir. Prensip olarak dişsel seviyedeki bütün tedavileri diş hekimleri yapabilir. Ancak iskeletsel seviyedeki ortodontik anomaliler özel bir eğitim ister.

                ğda yaşıyoruz. Bu hızlı teknolojik gelişmelerin önemli bir bölümü tıbbi teşhis alanında görülmektedir. Örneğin; basit bir kan tahlili ile kalp hastalığı açısından risk taşıdığımızı tespit edebiliyoruz. Ya da hiçbir şikayetimiz olmadığı halde bilgisayarlı tomografi ile tümörlü bir hasta olduğumuz gerçeği ile karşı karşıya kalabiliyoruz. Önemli olan, teknolojinin bize sunmuş olduğu bu güzelliklerden hastalık hali oluşmadan faydalanmaktır. Check-up önemi burada devreye girer. Çünkü check-up erken teşhis için ilk ve önemli bir adımdır. Hastalık oluştuktan sonra yapılan tahliller check-up demek değildir. Çünkü geç kalınmış ve hastalık hali oluşmuştur. Bu tür hastalar, hastalığının dışındaki diğer muhtemel hastalıkların teşhisi için farklı check-up programlarına dahil olabilirler.

                Check-up bir zorunluluk mudur? Check-upa nasıl karar verilir?

                Hastalıktan önce sağlığın, yokluktan önce varlığın, tükenmeden önce boş zamanın kıymetini bilmek zorundayız. Check-up bir zorunluluk değildir. Ama sağlığımız önemli ise hastalanmadan önce check-up programlarına katılmak önemlidir.

                Check-up türleri hakkında nelerdir?

                Bazı hastalıklar bazı bölgelerde daha sık görülür. Ülkemizde her dört kişiden biri yüksek tansiyonludur. Yüksek tansiyonun kalp-damar sistemine verdiği sayısız zararlar vardır. Basit bir kalp-damar check-up programı ile bunu teşhis edip önlemleri alınabilir. Örneğin; Japonyada mide kanserine ait ölüm hızı, diğer ülkelere göre belirgin olarak yüksek iken, Japonların kitle tarama çalışmaları sonucu bu hızda azalma görülmüştür. Kişinin sosyoekonomik durumu, yaşam şartları, beslenme ve yemek alışkanlıkları, genetik özellikleri (soyda geçen hastalıklar açısından) dikkate alınarak, hem milli serveti israf etmeden ekonomik davranmak, hem de hedeflediğimiz sağlıklı bilgilere ulaşmak için check-up programları belirlenebilir. Ailesinde şeker hastası olmayan birisinin kan şeker sonucu normal sınırlarda çıkmasına rağmen şeker yükleme testi yapmak gereksiz ve de anlamsızdır. Mesela İlla da beni bilgisayarlı tomografiye koyarak baştan aşağıya check-up yaptırın" diyen hasta adayımıza bunun sınırları çizilmeli, tıbbın uygun gördüğü program uygulanıp israf engellenmelidir. Kişi birkaç küçük tahlil içeren mini bir check-up programı için başvurmuş olsa da, sağlığının sorumluluğunu üstlenmiş olduğumuzdan, gerektiği zaman bu programın dışına çıkılabilmelidir. Bu noktada kişinin sağlığını muhafaza etmek, ekonomik durumunu muhafaza etmekten daha önemlidir.

                Check-up kimlere uygulanabilir?

                Check-upta cinsiyete, yaşa, kişinin yakınlarında görülen hastalıklarayaşadığı coğrafik bölgelere göre paket programlar uygulanabilir. Kişi bayan ise, bayanlarda sık görülen meme ve rahim kanserlerine yönelik programlar uygulanabilir. 50 yaş civarında bir erkek ise bu yaşlarda sık görülen prostat hastalıkları açısından bir program gerekebilir. Ailesinde şeker hastalığı olan kişiye diabet-şeker hastalığı açısından bir check-up programı önerilmelidir. Doğu Karadenizde yaşayan ve iyot açısından yetersiz beslenen check-up adayı da guatr yönünden incelemeye alınabilir. Bu sınırlamaları ekonomik davranma kaygısı güderek en kısa yoldan hedefe ulaşmak için yapıyoruz. Ancak bunu yaparken sınırlar keskin hatlarla belirlenmemeli, esnek de tutulabilmelidir.

                Check-upa talebin son dönemde daha çok olmasının sebebi nedir?

                İnsanlarımızın sosyoekonomik ve refah düzeyinde görülen artışın yanı sıra aynı oranda sağlık alanında da bir bilinçlenme görülmektedir. Artık insanlar nasıl otomobilinin rutin kontrollerini yaptırıyorsa, kendi sağlığı için de rutin kontrollerin yapılması gerektiğine inanmaktadır. Özellikle İstanbul ilimizde hızla artmakta olan sağlık kuruluşlarının vermiş olduğu çeşitli hizmetlerin bu bilinçlenme düzeyinin oluşmasında önemli bir katkısı vardır. Bunun yanı sıra hızla artış gösteren özel sağlık sigortalarının rolünü de gözardı etmemek gerekir.

                Yorum

                • frantic
                  Senior Member

                  • 26-01-2004
                  • 3696

                  #9
                  Konu: Ağız ve diş hastalıkları

                  Eriskinlerde Ortodontik Tedavi
                  Ortodontik tedaviler, yani dis dizilimlerindeki ya da alt ve üst çene iliskilerindeki bozukluklarin tellerle düzeltilmesi, büyüme ve gelisme çagini tamamlamis eriskin hastalara da uygulanabilmektedir.

                  Ancak yasin ilerlemesiyle kemik yapisindaki degisikliklere bagli olarak, dislerin hareket ettirilecekleri mesafeler kisalmakta, elde edilen düzeltmelerin ise korunma süreleri uzamaktadir.

                  Arzulanan dis hareketleri ancak dis ve dis etlerinin sagliki oldugu durumlarda söz konusu olabilir. Bu yüzden eriskinlerdeki olumsuz beslenme, bakim aliskanlilari, sistemik hastaliklar, ilaç, alkol, sigara, kullanimi gibi faktörler ortodontik tedavilerin basarisini hatta uygulanmasini engelleyebilmektedir.

                  Bunun disinda, özellikle son zamanlarda çikan yeni ortodontik malzemelerle, eriskin ortodontisinde oldukça yüz güldürücü sonuçlar elde edilebilmektedir. Dislerin üzerine yapistirilan ve tellerin kuvvetlerini dislere ileten “braket”ler artik hem çok minik üretilebildiklerinden, hem de dis renginde materyallerden yapilabildiklerinden tedavi boyunca hastalarin dis görünümlerinde dikkati çeken bir husus olmamaktadirlar. Kaldi ki özellikle bazi hanim hastalar telleri braketlere tutturan lastikleri özellikle göz alici renklerden seçmeye özen göstermektediler.

                  Eriskinlerde ortodontik tedavilerde yavas gidilmelidir. Disler, yeni konumlarina yolculuga çiktiklarinda, arkalarinda biraktiklari bosluga yeni kemik depolanabilecegi, önlerinde asmalari gereken kemik daglarini eritebilecekleri yeterince zamana sahip olabilmelidirler. Tedavi basinda ve tedavi sirasinda kemigin durumu görüntülenmelidir.

                  Ortodontide tedavilerde “elde etmek” kadar önemli bir husus da “elde edileni koruyabilmek”tir. Bu yüzden özellikle eriskin hastalarda elde edilen güzellik kemik yapisi pekisinceye kadar korunmalidir. Bunun için de son zamanlarda çikan incecik seffaf – disaridan fark edilmeyen plaklar tercih edilmekte ya da dislerin iç taraflarina koruyucu pasif teller yapistirilmaktadir.

                  Ileri yaslarda, dislere yapistirilan minicik braketlerle büyük kemiksel - yani ortopedik degisiklikler beklenmemelidir. Örnegin alt çenenin kafa kaidesine göre çok ileride yer aldigi durumlar daha çok ortodontik cerrahiyi ilgilendirmektedir.

                  En iyi protez insanin kendi dokusu, kendi disidir. Bu yüzden dislerin kesilip küçültülecegi, üzerine porselen kaplamalarin yapilacagi pek çok durumda ortodontik tedavi saglikli bir estetigin imdadina yetismekte, kisiye hayatinin geri kalan kisminda “kendi disleri” ile güzel bir gülümseme, daha saglikli bir çigneme armagan edebilmektedir.

                  Sosyal olarak ise toplumlarin bilgi seviyesi, sahislarin özgüvenleri arttigindan ortodontik tedaviler gittikçe artan bir popülarite ile eriskinlerde yaygin uygulama sahasi bulmaktadir

                  Yorum

                  • frantic
                    Senior Member

                    • 26-01-2004
                    • 3696

                    #10
                    Konu: Ağız ve diş hastalıkları

                    Ortodonti
                    Çarpık dişlere estetik çözüm

                    Günümüzde, çene anomalilerini ve diş çarpıklıklarını tedavi eden Ortodonti bilim dalındaki gelişmelerle her yaştaki diş ve çene problemlerine çözüm getirmek artık mümkün.

                    Dişlerimizin sağlıklı ve estetik olması, dış görüntümüzde en önem verdiğimiz konulardan biri. Çünkü böylece kendimizi daha güzel, daha rahat, bir o kadar da mutlu hissediyoruz. Günümüzde diş ve ağız sağlığımızla ilgili problemlere kalıcı, estetik ve güvenli çözümler getirebilmek için sayısız araştırmalar yapılıyor. Bu araştırmalar ışığında geliştirilen yöntem ve malzemeler ile diş kayıplarımız en aza indirgenebiliyor. Örneğin, çene anomalilerini ve diş çarpıklıklarını tedavi eden Ortodonti bilim dalındaki gelişmelerle her yaştaki diş ve çene problemlerine çözüm getirmek artık mümkün oluyor.

                    Dişlerin ağız içinde sahip oldukları anormal diziliş biçimi ve bunların çeneler arası ilişki ile olan uyumsuzluklarına ortodontik anomali, ortodontik anomalilerin düzeltilmesine de ortodontik tedavi denir.

                    Ortodontik problemlerin oluşma sebepleri nelerdir?

                    Çenesel uyumsuzluklar genellikle kalıtsaldır (genetik). Yani, çocuğun genlerini taşıdığı bireylerden (anne-baba) birinde ortodontik problem varsa çocukta da ortaya çıkma ihtimali yüksektir. Ayrıca gelişimsel bozukluklar da çenesel uyumsuzlukların çıkmasını hazırlayabilir. Büyüme ve gelişim ortodonti açısından çok önemlidir. Büyüme ve gelişimin birbirine paralel seyretmesi gerekir. Bu paralellik bozulursa ortodontik problemler görülür.

                    Dişsel uyumsuzluklar, dişlerin çene kavsi üzerinde diziliş durumları ile ilgilidir. Genetik veya gelişim bozukluğu sebebiyle meydana gelebilir. Dişlerin üzerine dizileceği çene (kavis) küçük, dişlerin çapı yani genişliği büyük olursa ilk süren dişler yerini alır fakat bir yer darlığı oluşur. Sonradan sürmesi gereken dişler için yer kalmaz. Onlar da çarpık biçimde çene kavsi üzerindeki yerini alırlar. Ya da darlık sebebiyle hiç süremez, gömülü kalırlar. Bazen de çene yapısı büyük, dişlerin genişliği küçük olur ve o zaman da dişler arasında aralıklar kalır. Bu anlattıklarımız daha çok kalıtsal sebeplere dayanır. Fakat bunun kadar önemli bir de gelişim dönemindeki sebepler var. Örneğin süt dişlerinin başına gelenler. Süt dişleri genellikle geçici diye düşünüldüğünden pek önemsenmez ebeveyn tarafından. Oysa süt dişleri tedavi yöntemleriyle korunarak altındaki sürekli dişin sürme zamanıyla orantılı olarak ağızda tutulursa çarpıklıklar önlenebilir. Erken çekilen süt dişlerinden arta kalan boşluğa doğru komşu dişlerde kayma hareketi başlar. Sürekli diş için korunması gereken boşluk komşu dişler tarafından daraltılırsa sürekli diş için yer kalmaz.

                    Çocuğun parmak emme, tırnak yeme, yutkunurken dili öne itme gibi kötü alışkanlıkları hem çenesel (iskeletsel) hem de dişsel anomalilere neden olabilir. Ağız içi bir entegre sistemin parçasıdır. Yani komşu organlardaki fonksiyon bozuklukları da dişleri ve çene sistemini etkiler. Solunum yolundaki rahatsızlıklar örneğin, deviasyon, geniz eti gibi burun solunumunu engelleyen durumlar yalnızca ağız solunumuna teşvik ettiğinden hem çeneler arası ilişkiyi hem de dişler arası ilişkiyi bozar.

                    Tedavi için uygun olan yaş sınırı veya dönem var mıdır?

                    Ortodontik tedaviye başlamanın en uygun dönemi gelişim atağının başladığı dönemdir. Bu da toplumumuzda onbir on iki yaşlara tekabül eder. Fakat bir de gelişim atağı başlamamışsa bile görüldüğü anda müdahale edilmesi gereken problemler vardır. Bu dönemde tedaviye başlanırsa kalıcı, kolay ve kısa süreli olur. Sonraki yaşlarda tedavinin süresi uzar, tedavinin seyri zorlaşır. Ayrıca iskeletsel düzeydeki anomaliler için plastik cerrahi desteği gerekebilir. Fakat dişsel seviyede bir tedavi her yaşta mümkündür. Önemli ve doğru olan, uygun yaşta gerekli ortodontik tedaviyi uygulayarak, diş kaybına neden olmadan, dişin dokusunu ve doğallığını bozmadan sonuca ulaşmaktır.

                    Tedavi yöntemi ve süresi

                    Ortodontik tedavide sabit ve hareketli olmak üzere iki yöntem kullanılır. Fakat bazen ikisini de kullanmak gerekebilir. Hareketli tekniğin uygulanma alanı ve fonksiyonları kısıtlıdır. Bugün dünyada ve ülkemizde ilk tercih edilen sabit tekniktir. Hekim, dişlere istediği hareketi yaptırabilir. Daha kalıcı ve daha doğru bir tedavi yöntemidir. Süt dişlerinin erken çekimiyle oluşan boşlukları korumak, parmak emmeyi önlemek gibi durumlar için farklı apareyler kullanılır.

                    Ortodontik tedavi sabır isteyen bir tedavidir. Kısa sürede sonuç alınacak bir tedavi değildir. Anomalinin derecesine göre bir yıldan üç yıla kadar devam edebilir. Bu yüzden hastanın ortodontik uygulama ile ve hekimiyle uyum içinde olması gerekmektedir.

                    Yorum

                    • frantic
                      Senior Member

                      • 26-01-2004
                      • 3696

                      #11
                      Konu: Ağız ve diş hastalıkları

                      Ortodonti nedir
                      Ortodonti; dis hekimliginin, problemli dis dizilimleri, çenelerin kapanis bozukluklari ile ilgili olan dali; güzel (hem de çok güzel) sanatidir.

                      Ortodontistler kitap bilgisinin yanisira, estetik anlayislariyla da telli turnalarina bir heykeltras, bir ressam gibi yasam boyu tasinacak düzgün dis dizilimi, çene fonksiyonlari, güzel bir yüz ifadesi vermeye çalisirlar.

                      Sicak bir tebessüm, arkasindaki saglikli siralanmis dislerle anlam kazanir. O güzelim saçlar, o güzelim gözler, bir gülümsemeyle bütün büyüsünü yitirebilir. Egri bügrü köpek disleri, bir “seni seviyorum”u bile acimasizca ögütebilir.

                      Dislerin düzgün siralanimi, ortodontistlerce dislerin üzerine yapistirilan küçük braketler ve braketlere tutturulan akilli tellerin uyguladigi kuvvetlerle elde edilir.

                      Teller demiryolu, braketler vagon, disler yolcudur. En ideali, bu braketleri kisa süre hatta hiç takmadan düzgün siralanimi elde etmektir. Bunun için de küçük yaslardan itibaren yapilacak kontrollerle dislerin düzgün çikmasi saglanmaya çabalanir.

                      Disler daha çikarlarken ideal konumda yer almalarinin önlemleri alinmalidir. Bu, daha sonraki yillarda yerinde çikmamis disleri tellerle düzeltmekten çok daha kolay ve kalicidir. Erken kontroller, dis dizilimini bozan etkenlere, yanlis aliskanliklara müdahale açisindan da önemlidir. Dis dizilimini bozan etkenler basta kalitim olmak üzere, erken süt disi kayiplari, yutkunma ve solunum fonksiyonlarindaki bozukluklar, parmak emme, dil itimi gibi olumsuz aliskanliklar olabilir ki bu aliskanliklarla mücadele, bir insanin göz kirpma refleksini kontrol edebilmesi, degistirebilmesi kadar zordur. Bu mücadele çocugun hayatini zehir etmeyecek basit protezlerle yapilir.

                      Bir yandan agizda normal düsme zamanina kadar kalabilmesi ve yerinin kapanmamasi için çürük süt dislerine dolgu hatta kanal tedavileri yapilir, çekimlerinden kaçinilirken, kimi zaman da sapasaglam süt disleri, ortodontistlerin analizleriyle alttan gelen daimi disi yönlendirmek amaciyla henüz düsme zamani gelmeden çektirilebilir.

                      Dislerdeki egrilikler, çevre dokularinda sagliksiz bir durum olmadikca ileri yaslara kadar tellerle düzeltilebilir. Eriskinlerde dislerin sehirlerarasi yolculuklari daha yavas ve daha kisa mesafelerde gerçeklesebilir. Erikin ortodontisinde amaç estetigin yani sira, *****ikliktan dolayi temizlenmesi güç olan dislerdeki ara yüz çürüklerini, tas birikimini, dis eti hastaliklarini ve buna bagli dis kayiplarini önlemektir.

                      Kusur dis siralaniminda degil de, kemiksel olarak çenelerin birbirleri ve kafatasiyla olan iliskilerinde oldugunda, bu ergenlik çagindan daha önce ele alinmasi gereken bir durumdur; aksi halde cerrahi uygulamalar devreye girebilir. Cerrahi uygulamalar ise cömertce basvurulan bir yöntem olmamalidir.

                      Dislerin sigamadigi durumlarda saglam dislerden eksiltilerek yer açilmasi yoluna gidilebilir ancak bu son tercih olmalidir. Kanimca, dislerin hafif egri kalmasi, yaslilikta çok lazim olacak saglam dis çekimleri ile elde edilecek güzellikten daha iyidir.

                      Bazi tedaviler, hastaliktan daha berbat olabilir. Yer darligi açisindan sinir vakalarda, mine dahilinde kalmak üzere asindirmalarla yer açilabilir.

                      Limitli de yapilsa, yer saglamak için dislerden yapilacak asindirmalar disin minesine zararlidir; disi çürüge daha yatkin bir hale getirebilir. Ama çürüge daha yatkin, belki de ileride doldurulma adayi bir disin, hiç olmayan bir disten daha iyi olduguna inaniyorum.

                      Bazi burun ameliyati geçirmis ve yeni burunlari yüzlerinin ölçegiyle uyumlu olmayanlari görürsünüz. Estetik anlayisi, tornadan çikmis, dogal karakterinden çok uzaklara düsmüs olmamalidir. Her dis dizilimi parmak izi gibi farkli, ta kendisine özgüdür. Hedeflenen yeni dizilimde irsiyet, yüzün sekli, profili, cinsiyet hatta karakter göz ardi edilmemelidir. HAFIF bir çaprasiklik, asker gibi dizilmis, abartili bir porselen protez gibi duran dislerden daha estetik olabilir.

                      Çocuklarin dislerini düzeltir, iskelet yapilarini zorlarken; agzin disinda yer alan, kafadan dolasan büyük aygitlara da gerek olabilir. Ama tedavi hastaliktan daha agir olmamalidir. Bazi özel durumlarda “birak o da öyle kaliversin” demek; çok agir, çocugun psikolojisini, güzelim yillarini berbat edecek bir tedaviye tercih edilebilir.

                      Eskiden, dislerin üzerine braketler yapistirilmadan önce tek tek dislere çelik yüzükler takilirdi ki – bu gerçekten hem bir Çin iskencesi, hem de agir hijyen problemiydi. Zamanimizda takilan minicik braketler hem az yer kaplar, kolay temizlenir, hem de uygulama sirasinda hiç bir aci vermezler. Aslinda ortodontik tedavilerde, ilk günlerdeki hafif hassasiyet hariç agridan pek söz edilemez.

                      Tellerin disleri çürüttügü hakkinda da yanlis bir inanis vardir. Teller, braketler disleri çürütmez; sadece yiyecek artiklarinin daha çok tutundugu bir ortam yaratirlar. Yiyecek artiklari, telsiz agizlarda da ayni çürük riskini olusturur. Ortodontik tedavilerde, zaten yasam boyu olmasi gerektigi gibi özenli bir firçalama sarttir. Tertemiz agizlari, telli de olsalar, abartmamak sartiyla dolapta çivi gibi kola bekleyebilir.

                      Yasamin her alaninda oldugu gibi, ortodontik tedavilerde de elde edilen güzelligi korumak en az elde etmek kadar emek gerektirir. Yeni pozisyonlarinda yeterli süre korunamayan disler vagonlarla getirildikleri diyarlara dogru yaya olarak yola çikarlar.

                      Bir zamanlar dislere takilmis tellerle dolasmak utanilacak bir hadise iken, simdi duvarlarindaki telli Tom Cruise, tedavisi bitmis Britney Spears gibi artist, sarkici posterleri, renkli lastikler, seffaf plaklar ile gençler arasinda oldukça yaygin bir durumdur. Artik teknoloji harikasi minicik braketler, uzay arastirmalari ürünü titanyum alasimlarla, hiç kimsenin, yagmurun bile böyle küçük t-elleri yoktur.

                      Son sözüm, meslek seçimi asamasinda kara kara düsünenlere;

                      hem fizikten, hem biyolojiden, sagliktan, sanattan, psikolojiden ayni derecede hoslanip “hepsi” diyorsaniz, çalisirken komik sohbetler yapabilmek, masum sirlara ortak olabilmek, hayatinizi hep gençlerle, gelecegin sahipleriyle paylasip sonsuza kadar genç kalmak istiyorsaniz,mahallemin güzel dis hekimi Rezzan Abla'nin yillar önce, bu asamadayken bana önerisini tekrarlamak istiyorum:

                      iki kere düsünmeyin – her sey yolunda, önce dis hekimi, sonra da “Ortodontist olun”.

                      Yorum

                      • frantic
                        Senior Member

                        • 26-01-2004
                        • 3696

                        #12
                        Konu: Ağız ve diş hastalıkları

                        Ağız ve diş sağlığı nasıl korunur?
                        Dişlerin gelişimi sırasında yapı ve diziliş bozuklukları meydana gelir.Normal olarak ağız kapatıldığı zaman çenelerin durumu üst dişler önde alt dişler arkada olacak biçimdedir.Bunun tersi durumlarda dişlerde kapanma hatası oluşur.Yine dişlerin düzensiz sıralanması sonucunda da kapanma hatası meydana gelir.Kapanma hatası sonucunda besinleri çiğneme güçlüğü oluştuğu gibi bu durum diş eti sağlığının da bozulmasına neden olur.Düzensiz dişlerin en önemli nedeni süt dişlerini zamanından önce kaybedilmesidir.Bunun sonucunda kalıcı dişler birbirinin üzerine gelecek şekilde dizilir.

                        Çeşitli nedenlerden dolayı dişlerde renk bozuklukları meydana gelir.Örneğin;sigara dişlerde renk değişikliklerine neden olur.Sigara içenlerin dişleri kahverengimsi bir renk alır.Yine canlılığını kaybetmiş olan dişler gri renkte görülür.Çocukluk döneminde alınan antibiyotikler de dişlerde renk bozukluklarına neden olabilir.Gebelikte ya da küçük yaşlarda geçirilen hastalıklardan kaynaklanan yüksek ateş,dişlerde renk ve yapı bozukluklarına neden olabilir.İçme sularındaki flüorun azlığından dişler çürürken,sulardaki flüorun fazlalığı ise dişlerin sararmasına neden olur.

                        AÐIZ VE DİŞ SAÐLIÐI NASIL KORUNUR?

                        1) Ağız ve diş sağlığının korunmasında beslenmenin önemli bir yeri vardır.Alınan besinler kalsiyum,fosfor ve flüor minerallerini yeterince içermelidir.Dişlerin gelişimi sırasında bu mineraller alınmalıdır.Yine alınan besinler diş eti ve diş sağlığı için A,D,C vitaminlerini içermelidir.Belirtilen mineraller ve vitaminleri karşılamak için yeterince et,süt,süt ürünleri,yumurta ile sebze ve meyve tüketilmelidir.

                        2) Diş çürümelerinin önlenmesi için dişler düzenli olarak yemeklerden sonra tekniğine uygun fırçalanmalıdır.

                        3) Öğün aralarında özellikle şekerli yiyecek ve içecekler tüketilmemelidir.Şekerli besinlerin tüketilmesi durumunda fırçalama imkanı yoksa en azından ağız suyla çalkalanmalıdır.Aynı durum kola gibi asitli içecekler için de geçerlidir.

                        4) Sert cisimleri ısırma,parmak emme,tırnak yeme ve kürdan kullanma gibi alışkanlıklar dişlerde gelişme bozukluklarına,düzensiz dişlere ve diş eti hastalıklarına neden olduğundan bu durumlardan kaçınılmalıdır.

                        5) Dişlerde çürük oluşumu başladıktan sonra aylarca sürer.Bu nedenle yılda en az iki defa diş hekimine giderek sorunlar büyümeden erken tanı konularak,tedavisi yapılmalıdır.Böylece sorunlar büyümeden durum düzeltilir.

                        6) Ağız kokusu olduğunda nedeni araştırılarak diş çürüklerinden mi yoksa sinüzit,bademcik iltihapları,şeker hastalıkları gibi rahatsızlıklardan dolayı mı oluştuğu belirlenerek gerekli tedavi yapılmalıdır.

                        7) Diş araları sert cisimlerle karıştırılmamalı ve diş iplikleri kullanılmalıdır.Diş eti hastalıklarının oluşmasının başlıca nedeni dişlerin kürdanlarla temizlenmesidir.

                        8)Dişlerle ceviz,fındık gibi sert kabuklu yiyeceklerin kabukları kırılmamalıdır.

                        9) Çok soğuk ve çok sıcak yiyecekler artarda yenildiğinde diş minesini çatlatabileceğinden bu gibi durumlardan kaçınılmalıdır.

                        10) Sürekli yumuşak besinlerle beslenilmemelidir.Havuç,elma,armut,ayva gibi meyveler ısırılarak yenmelidir.

                        11) Çocuklardaki süt dişleri de dahil olmak üzere hekim önerisi olmadan dişler çekilmemelidir

                        Yorum

                        • frantic
                          Senior Member

                          • 26-01-2004
                          • 3696

                          #13
                          Konu: Ağız ve diş hastalıkları

                          AÐIZ VE DİŞLERİN TEMİZLİÐİ
                          Çürüklerin , diş eti hastalıklarının ve diş taşlarının nedeni ; yemeklerden sonra dişlerimizin üzerinde biriken yemek artıkları ve bakteri tabakasının ( bakteri plağının ) iyi bir şekilde temizlenmemesidir.

                          Yeterli sıklıkta , sürede ve şekilde dişlerin temizliği yapılmazsa bir takım sorunlarla karşılaşılması kaçınılmazdır.

                          Yemeklerden sonra yeterince temizlenmeyen bakteri plağı ; zaman içerisinde ağız ortamının " asit " hale gelmesine neden olarak bakteri üremesine dolayısıyla da çürüklere ve diş eti hastalıklarına neden olur. Diş taşları ; zaman içerisinde tükürüğün içerisindeki minerallerle birleşen bakteri plağının sertleşmesiyle oluşur. Dişeti tedavisi ile temizlenir.

                          Ağız ve dişlerin iyi bir şekilde temizlenebilmesi için
                          • Her yemekten sonra dişler fırçalanmalıdır ( günde en az 3 kere )
                          • Dişlerin fırçalanması doğru bir şekilde ve en az 3 dakikada yapılmalıdır.
                          • Gece yatmadan önce mutlaka dişler fırçalanmalıdır
                          • Günde bir kere " diş ipi " kullanarak , dişlerin araları temizlenmelidir
                          • Günde en az bir kere ağız çalkalama solüsyonları ile gargara yapılmalıdır
                          • Diş eti çekilmesi olanlar veya protez kullananlar " ara yüz fırçası " ile temizlik yapmalıdır
                          Ağız ve dişlerin temizliğinde uygulanan yöntemler:

                          Diş Fırçalama
                          • Dişler dış yüzeyleri , 45 derecelik bir açıyla dişe yaklaştırılmalı ve diş etinden bakteriler uzaklaştırılarak fırçalanmalıdır.
                          • Dişlerin İç yüzeyleri , özellikle ön bölgeler dar olduğundan fırça dik olarak sokularak fırçalanmalıdır.
                          • Dişlerin tüm yüzeyleri , iç ve arka taraflarda tam olarak fırçalanmalıdır. Genellikle sadece ön dişlerin ön yüzeyleri fırçalandığından çürükler daha çok arka bölgelerde oluşmakta , diş taşları ise çok az fırçalanan alt ön bölgede olmaktadır...

                          Diş ipi kullanımı
                          • Belirli düzeyde diş fırçalayanlarda çürükler genellikle ara yüzlerde ( dişlerin birleşim yerlerinde ) oluşmaktadır.
                          • Ara yüz çürükleri sadece diş ipi kullanılmasıyla önlenebilir.
                          • Kolay kullanım amacıyla mumlu diş ipleri tercih edilir..Ayrıca florlu diş ipleri de tercih edilebilir..
                          Diş ipi her iki elimizin işaret parmağına dolanarak ve baş parmağımızın yardımıyla kullanılır.

                          Ara yüz fırçası kullanımı
                          • Diş eti çekilmesi olanlar mutlaka ara yüz fırçası kullanmalıdır. Dişetinin çekilmesiyle oluşan boşluklar bakteriler için uygun birikme ve çoğalma alanlarıdır.Bu nedenle mutlaka her yemekten sonra diş araları temizlenmelidir.
                          • Porselen köprü kullananlar her yemekten sonra köprünün altını temizlemelidir. Çünkü porselen köprü altındaki boşluklar yemek artıklarının birikmesi ve bakteri üremesi için uygun alanlardır.
                          Ortodontik tedavi görenlerde genellikle diş fırçası yetersiz kalmakta ve ara yüz fırçası ile tellerin arasının temizlenmesi gerekmektedir.

                          Yorum

                          • frantic
                            Senior Member

                            • 26-01-2004
                            • 3696

                            #14
                            Konu: Ağız ve diş hastalıkları

                            Ağız ve diş sağlığı
                            Ağız,sindirim sisteminin başlangıcıdır. Bütün besinler ağız yoluyla alınır. Alınan besinler ağızda bulunan dişler yardımıyla sindirime hazırlanır. Bu nedenle dış ortamla ilişkili olan ağız ve dişlerimizin sağlıklı olması oldukça önemlidir. Ağız ve dişlerin sağlığı için öncelikle bu bölgelerin temizliğine önem vermeliyiz. Ağzımızın sağlığı için aşırı sıcak gıdalara dikkat ederek ağız içi dokuların yanmasını önlemeliyiz. Yine yemeklerden sonra ağız içi suyla yıkanarak buralardaki kokuşmaya neden olan besin artıkları temizlenmelidir. Ağız içinde yaralar oluştuğu zaman hekime gösterilerek, tedavi ettirilmelidir. Aynı şekilde dişlerin sağlığı için düzenli olarak dişler,fırçalanarak temizlenmelidir. Besin artıklarını diş aralarında kalarak çürümeye neden olması önemlidir. Ağız kokularının ve bir çok rahatsızlığın diş çürüklerinden kaynaklandığı unutulmayarak, temizliğe önem verilmelidir. Ağız ve dişlerin sağlıklı olması hoş bir görünüm vererek kişinin konuşma, gülme gibi durumlarda rahat hareket etmesine yardımcı olur. Diş çürüğünden dolayı ağzı kokan kişinin çevresini rahatsız etmesi sıkıntılı durum oluşturur. Kısaca ağız sağlığı, diş sağlığı ile yakından ilgilidir.

                            Diş Çürümesi

                            Yapılan araştırmalar sonucunda çocukların çoğunda diş çürüğüne rastlanmıştır. Diş çürümesine ağızdaki bakteriler neden olur. Bakterilerin yanında diş çürümesine neden olan diğer öğeler, diş aralarında kalan besin artıkları ile duyarlı bir diş yüzeyidir. Dişlerin çürümesine neden olan besinler özellikle karbonhidratlı diğer bir ifadeyle şekerli yiyeceklerdir.

                            Diş çürümesinin önemli nedenlerinden birisi de sudaki flüor eksikliğidir. Flüor diş minesinin direncini arttırarak, çürümeyi önler. Bu nedenle sularda flüor eksikliği varsa sağlık kuruluşlarından gerekli yardım alınmalıdır. Flüor fazlalığı ise dişlerde sararmaya neden olur.

                            Dişlerimizin düzenli olarak fırçalanıp temizlenmemesi durumunda diş aralarında kalan besin artıkları bakteriler tarafından parçalanır. Parçalanan besinler, bakteriler ve salgılardan 'diş plağı' denilen birikintiler oluşur. Besin maddelerini bakteriler tarafından parçalanmasıyla oluşan asitler dişin minesini ve kemiğini oyar. Dişte oluşan bu oyuğa KAVİTE denir. Dişte oluşan bu oyuklar zamanla giderek büyür ve derinleşir. Böylece zamanla dişin sert kısmı olan mine tabakası delindikten sonra daha kolay oyulan yumuşak dokuya ulaşılır. Dişteki oyulma devam ederek, diş özüne ulaşır. Dişteki çürümenin diş özüne ulaşmasıyla diş ağrıları oluşmaya başlar. Diş ağrısının olmadığı durumlar diş sağlığının yerinde olduğunu göstermez. Bakterilerin diş özüne ulaşmasından sonra burada iltihaplanma meydana gelir. Buna APSE denir. Çürük diş özüne ulaştıktan ve özellikle de apse oluştuktan sonra dişin tedavi edilme şansı artık kalamamıştır.

                            Dişlerin çürümesi hem süt dişlerinde hem de kalıcı dişlerde meydana gelebilir. Dişlerin çürüme nedenlerini kısaca aşağıdaki gibi sıralayabiliriz;
                            • Büyüme ve gelişme dönemlerinde kalsiyum, fosfor ve flüor bakımından yetersiz besinlerin alınması,
                            • Şekerli besinlerin aşırı tüketilmesi,
                            • Dişlerin fırçalanmaması
                            • Yumuşak besinlerle beslenilmesi
                            • Sık sık gebe kalınması
                            • Erken bebeklik dönemlerine yüksek ateş oluşması
                            • Yanlış ve hatalı ilaç kullanılması diş çürümesine neden olan etmenlerdir. Ağız açık durumda uyumak da dişler içi zararlı olabilir.

                            Diş çürüklerinde erken tanı ve tedavi hem sağlık hem de sosyal ve ekonomik yönden büyük önem taşır. Diş çürükleri daha ilk aşamada tespit edilip, tedavisi yapılırsa diş kurtarılır. İlk aşamada tedavi için yapılan harcamalar daha azdır. Ayrıca sağlık personelinin zaman kaybı da en azdır. Çürüğün ilerleyen aşamasında yapılan harcama ve emek artar. Diş tedavisinde kullanılan araç ve malzemelerin döviz ödenerek ithal edildiği düşünülürse ülkemiz ekonomisi açısından ne derece önemli olduğu daha iyi anlaşılır. Kısaca belirtecek olursak çürüğün erken teşhis edilmesi dişin kurtarılmasının yanında ekonomik yönden de büyük yararlar sağlar.

                            Yorum

                            • frantic
                              Senior Member

                              • 26-01-2004
                              • 3696

                              #15
                              Konu: Ağız ve diş hastalıkları

                              DİŞ ETİ HASTALIKLARI

                              Dişetiişi saran pembe, sert kıvamlı dokudur. Dişetlerinin sağlığına yeterince özen gösterilmezse dişetihastalanır, ağrır ve hatta diş kayıplarına neden olabilir. Dişetlerinin sağlığına yeterince özen gösterilmezse, ilk olarak dişeti iltihabı yani gingivit oluşur. Gingivitli dişeti, yumuşak bakteri plağından dolayı iltihaplanır. Bu dönemde kanamaya başlarlar. Eğer plak temizlenmezse, sertleşir ve tartara (diş taşı) dönüşür. Gingivit, uygun ev bakımı ve diş hekimi tarafından yapılan düzenli tedavi ile iyileşir ve kemik kaybı önlenir. Gingivitin ileri haline periodonti denir. Periodontide,yumuşak dokular şişer, lifler kopar, doku dişten ayrılır ve kemik erimeye başlar. Periodontide, kemik ve çevre dokularda ciddi harabiyet oluşur. Tedavi edilmezse dişler sallanır ve sonuç olarak düşerler.
                              Dişeti iltihaplarının genel olarak nedenleri:

                              •Sürekli ve uygun olmayan kürdan kullanılması
                              •C vitamini yetersizliği
                              •Sivri ve sert cisimlerle diş aralarının karıştırılması
                              •Vücuttaki kan, şeker, böbrek hastalıkları gibi sistemik hastalıkların olması ve zamanında tedavi edilmemesidir.

                              Diş Çürüğü ve Dişeti Hastalıklarının Genel Vücut Yapısıyla İlişkisi

                              Diş çürüğü ve dişeti hastalıklarının sadece ağzı değil, bütün vücudu etkiler. Ağızdaki rahatsızlıklardan biri de ağız kokusudur. Sebepleri, dişeti hastalıkları, diş çürüğü, solunum
                              ve sindirim sistemi hastalıklar, sinüzit. vb. hastalıklardır. Ağız kokusu, insanın sosyal olmasını engeller, insan ilişkilerini yürütememesine ve insan çevresinden uzak durmaya iter. Diş çürüğü ve dişeti hastalıkları, bölgesel ve bedensel hastalıklara neden olur. Ağızdaki çürük, kan yoluyla bütün vücuda (kalp, böbrekler, eklemler, sindirim sistemi. ) yayılabilir ve hastalıklara yol açabilir. Bunların tedavisi de hem maddi hem de manevi yönden kayıplara yol açar. Bu yüzden, hiç bir zaman ağız ve diş sağlığının aksatılmaması, her zaman iyi bakım yapılması gereklidir.

                              Yorum

                              İşlem Yapılıyor