Konu: Kan Ve Kalp Mucİzesİ
Bu aşamada, söz konusu mekanizmanın bir "indirgenemez komplekslik" olduğunu kanıtlayan bir bağlantı daha karşımıza çıkar: Trombini harekete geçiren bir başka protein olan Stuart faktörü. Stuart faktörü, kanda bulunan protrombini keserek onu aktif durumda bir trombin haline dönüştürür. Ancak burada bir problemle karşı karşıya kalırız. Eğer Stuart faktörü, amaçsızca gördüğü her protrombini trombin haline dönüştürürse, yine kontrolsüz bir hareketlenme meydana gelecek ve dolaşım içinde pıhtılaşma oluşma ihtimali artacaktır. Bu durumda Stuart faktörünün de kanda sürekli olarak aktif halde bulunmaması ve hareketlenmek için ültimatom beklemesi gerekmektedir.
Stuart faktörünün harekete geçebilmesi için ültimatom, Akselerin adındaki bir başka proteinden gelir. Ancak Akselerin de kanda kendi halinde dolaşan bir proteindir. Kanda kendi halinde dolaşan bu proteinin de aktifleşmesi gerekmektedir. Ve elbette bunun için de bir proteine ihtiyaç vardır. Ancak işin en şaşırtıcı yanı, Akselerinin hareketlenmesini sağlayan proteinin "trombin" olmasıdır. Oysa hatırlayacağınız gibi trombin bu sıralamada Akselerinin olduğu yerden daha sonra gelmektedir. Peki böyle bir şey nasıl olur?
Vücutta bunun için tedbir alınmıştır. Normal şartlarda kanda her zaman bir miktar trombin bulunur. Dolayısıyla kandaki bu hareketlenmeyi başlatan kanda hazır bulunan, söz konusu trombin molekülleridir. Ancak herşeye rağmen, kanın pıhtılaşması işleminde ardı arkasına gelen bu aktifleşmelerin nasıl sağlandığı ve ilk planda trombinin nasıl hareketlendiği henüz tam olarak anlaşılamamıştır.64
Buraya kadar anlattığımız aşamalarda önemli olan, vücuttaki bu benzersiz sistemin olağanüstü kompleksliğidir. Üstelik, henüz burada detayları anlatılmamış olan pek çok protein ve enzim bulunmaktadır. Sadece trombini üreten 16 farklı enzim olduğu düşünüldüğünde, tüm bu aşamalarda devreye giren tek bir enzimin çıkarılmasının mekanizmayı tamamen durduracağı açıktır.65 Örneğin eğer Stuart faktörü protrombini keserek onu trombine dönüştürmezse, trombin fibrinojenin yanından sakince geçip gidecek, bu arada da yaralanan kişi muhtemelen kan kaybından ölecektir. Aktifleşenler, aktifleştirenler ve pıhtılaşmayı sağlayanların tümü aynı anda birarada bulunmak zorundadırlar. İşte tek bir parçayı bile ayırmamızın mümkün olmadığı "indirgenemez komplekslik" budur.
Darwinistlerin karşı karşıya kaldıkları zorluk, bu tanımlamalardan sonra daha açık anlaşılmaktadır. Evrim teorisine göre, devreye giren sayısız proteinden bir tanesinin mutlaka ilk olarak oluşmuş olması ve aradan geçen uzun zaman dilimleri içinde de diğerlerinin sırayla oluşmaları gerekmektedir. Ancak elbette böyle bir bekleme sürecine hiçbir canlı dayanamayacaktır. Sistem eksiksiz olmadığı sürece de "ara aşamalar" fayda sağlamayacak, dolayısıyla aslında bir "ara aşama" var olmayacaktır. Bu muazzam sistem, hiçbir şüpheye meydan vermeyecek şekilde, tüm sistemleri, enzimleri, mekanizmaları ile tek bir anda oluşmuş ve faaliyetine başlamıştır. Bu sistemi tüm muhteşem özellikleri ve kompleksliği ile yaratan Yüce Allah'tır. O, yerleri ve gökleri yaratmış, yarattığı her varlıkta Kendi ilmini sergilemiştir. İşte Darwinistlerin kabullenmekten kaçındıkları gerçek budur.
Mükemmel Organizasyonda Akılcı Önlemler
Vücudun korunması için gereken tek bir işlemde alınan tedbirler dahi hayret vericidir. Pıhtılaşma, vücudun koruma özelliklerinden sadece bir tanesidir. Devreye giren ve önlem alan binlerce hücrenin çabaları ise gerçek anlamda göz kamaştırıcıdır.
Vücudunuzun herhangi bir yerinde meydana gelen pıhtının bir süre sonra büzüştüğünü fark edersiniz. Bunun nedeni pıhtının oluşmasından sonraki bir-iki dakika içinde kasılmaya başlaması ve 30-60 dakika içinde de içindeki sıvının ayrılmasıdır. Bu büzüşme rastgele meydana gelmez, vücudunuzdaki akıllı pıhtlaşma hücrelerinin aldıkları mükemmel bir tedbir örneğidir. Yaranın büzüşmesi sırasında tekrar devreye giren hücreler ise, trombositlerdir. Trombositler, büzülmenin meydana gelmesi için daha önce sözünü ettiğimiz kontraktil proteinlerini salgılarlar. Büzüşen pıhtı, kan damarlarının yırtılan kenarlarını biraraya çeker ve bunların birbirlerine daha çabuk bağlanmalarını sağlar. Bir başka deyişle pıhtılaşmanın hızlanmasına yardımcı olur. Trombositler tekrar devreye girdiklerinde, meydana gelen pıhtı iplikçiklerinin sağlamlaşması için bu ipliklerin bağlantı yerlerine tutunurlar. Aynı zamanda salgıladıkları bir madde ile oluşan çapraz bağlar arasındaki fibrini de iyice sabitleştirirler.
Bu aşamada, söz konusu mekanizmanın bir "indirgenemez komplekslik" olduğunu kanıtlayan bir bağlantı daha karşımıza çıkar: Trombini harekete geçiren bir başka protein olan Stuart faktörü. Stuart faktörü, kanda bulunan protrombini keserek onu aktif durumda bir trombin haline dönüştürür. Ancak burada bir problemle karşı karşıya kalırız. Eğer Stuart faktörü, amaçsızca gördüğü her protrombini trombin haline dönüştürürse, yine kontrolsüz bir hareketlenme meydana gelecek ve dolaşım içinde pıhtılaşma oluşma ihtimali artacaktır. Bu durumda Stuart faktörünün de kanda sürekli olarak aktif halde bulunmaması ve hareketlenmek için ültimatom beklemesi gerekmektedir.
Stuart faktörünün harekete geçebilmesi için ültimatom, Akselerin adındaki bir başka proteinden gelir. Ancak Akselerin de kanda kendi halinde dolaşan bir proteindir. Kanda kendi halinde dolaşan bu proteinin de aktifleşmesi gerekmektedir. Ve elbette bunun için de bir proteine ihtiyaç vardır. Ancak işin en şaşırtıcı yanı, Akselerinin hareketlenmesini sağlayan proteinin "trombin" olmasıdır. Oysa hatırlayacağınız gibi trombin bu sıralamada Akselerinin olduğu yerden daha sonra gelmektedir. Peki böyle bir şey nasıl olur?
Vücutta bunun için tedbir alınmıştır. Normal şartlarda kanda her zaman bir miktar trombin bulunur. Dolayısıyla kandaki bu hareketlenmeyi başlatan kanda hazır bulunan, söz konusu trombin molekülleridir. Ancak herşeye rağmen, kanın pıhtılaşması işleminde ardı arkasına gelen bu aktifleşmelerin nasıl sağlandığı ve ilk planda trombinin nasıl hareketlendiği henüz tam olarak anlaşılamamıştır.64
Buraya kadar anlattığımız aşamalarda önemli olan, vücuttaki bu benzersiz sistemin olağanüstü kompleksliğidir. Üstelik, henüz burada detayları anlatılmamış olan pek çok protein ve enzim bulunmaktadır. Sadece trombini üreten 16 farklı enzim olduğu düşünüldüğünde, tüm bu aşamalarda devreye giren tek bir enzimin çıkarılmasının mekanizmayı tamamen durduracağı açıktır.65 Örneğin eğer Stuart faktörü protrombini keserek onu trombine dönüştürmezse, trombin fibrinojenin yanından sakince geçip gidecek, bu arada da yaralanan kişi muhtemelen kan kaybından ölecektir. Aktifleşenler, aktifleştirenler ve pıhtılaşmayı sağlayanların tümü aynı anda birarada bulunmak zorundadırlar. İşte tek bir parçayı bile ayırmamızın mümkün olmadığı "indirgenemez komplekslik" budur.
Darwinistlerin karşı karşıya kaldıkları zorluk, bu tanımlamalardan sonra daha açık anlaşılmaktadır. Evrim teorisine göre, devreye giren sayısız proteinden bir tanesinin mutlaka ilk olarak oluşmuş olması ve aradan geçen uzun zaman dilimleri içinde de diğerlerinin sırayla oluşmaları gerekmektedir. Ancak elbette böyle bir bekleme sürecine hiçbir canlı dayanamayacaktır. Sistem eksiksiz olmadığı sürece de "ara aşamalar" fayda sağlamayacak, dolayısıyla aslında bir "ara aşama" var olmayacaktır. Bu muazzam sistem, hiçbir şüpheye meydan vermeyecek şekilde, tüm sistemleri, enzimleri, mekanizmaları ile tek bir anda oluşmuş ve faaliyetine başlamıştır. Bu sistemi tüm muhteşem özellikleri ve kompleksliği ile yaratan Yüce Allah'tır. O, yerleri ve gökleri yaratmış, yarattığı her varlıkta Kendi ilmini sergilemiştir. İşte Darwinistlerin kabullenmekten kaçındıkları gerçek budur.
Mükemmel Organizasyonda Akılcı Önlemler
Vücudun korunması için gereken tek bir işlemde alınan tedbirler dahi hayret vericidir. Pıhtılaşma, vücudun koruma özelliklerinden sadece bir tanesidir. Devreye giren ve önlem alan binlerce hücrenin çabaları ise gerçek anlamda göz kamaştırıcıdır.
Vücudunuzun herhangi bir yerinde meydana gelen pıhtının bir süre sonra büzüştüğünü fark edersiniz. Bunun nedeni pıhtının oluşmasından sonraki bir-iki dakika içinde kasılmaya başlaması ve 30-60 dakika içinde de içindeki sıvının ayrılmasıdır. Bu büzüşme rastgele meydana gelmez, vücudunuzdaki akıllı pıhtlaşma hücrelerinin aldıkları mükemmel bir tedbir örneğidir. Yaranın büzüşmesi sırasında tekrar devreye giren hücreler ise, trombositlerdir. Trombositler, büzülmenin meydana gelmesi için daha önce sözünü ettiğimiz kontraktil proteinlerini salgılarlar. Büzüşen pıhtı, kan damarlarının yırtılan kenarlarını biraraya çeker ve bunların birbirlerine daha çabuk bağlanmalarını sağlar. Bir başka deyişle pıhtılaşmanın hızlanmasına yardımcı olur. Trombositler tekrar devreye girdiklerinde, meydana gelen pıhtı iplikçiklerinin sağlamlaşması için bu ipliklerin bağlantı yerlerine tutunurlar. Aynı zamanda salgıladıkları bir madde ile oluşan çapraz bağlar arasındaki fibrini de iyice sabitleştirirler.
Yorum