Altın Üçgen: İnsan, Çevre ve Turizm

Kapat
X
 
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • Kadim
    Senior Member

    • 30-01-2004
    • 4782

    Altın Üçgen: İnsan, Çevre ve Turizm

    İçinde yaşadığımız yüzyıl, insanların dinlenmesini gerekli kılmaktadır. Hele kalabalık, çevre ve gürültü kirliliği ortamında stresle çalışmak ve hayatını bu şekilde sürdürmek zorunda olanlar için olmazsa olmazlar arasındadır. Çünkü çalışan yorulur; dinlenmeye ihtiyaç duyar. Nitekim Aristo’nun “dinlenmek için çalışıyoruz.” Sözüyle turizmin tohumları sanki o çağlardan itibaren atılmış gibidir. Bu nedenle dinlenmek günümüzün modern toplumunda artık insanın temel hakları arasındadır. İnsanların çoğu dinlenmeyi hiçbir iş yapmamak olarak anlasa da aslında boş vakit yoktur; boşa geçirilen vakitler vardır. Bu sebeple dinlenmeyi dahi teknik olarak yapmalıyız. Buna göre teknik dinlenmeyi bir işi bitirdikten sonra, sevdiğimiz başka bir işe başlamak şeklinde formüle edebiliriz.

    Günümüzde turizm insanların dinlenme ihtiyacından doğan sektördür. Geçen yüzyılda yavaş yavaş gelişmeye başlayan ve bu gün dev bir bacasız sanayi haline gelen bir faaliyettir. Ekonomik anlamda da büyük rantların döndüğü global bir pastadır. İnsanlar dinlenmek için başka yörelere gidiyorlar. Zaten turizmin amacı, insanları çalıştığı bunaltıcı ve sıkıcı ortamdan, başka bir ortama götürerek dinlenmesini ve rahatlamasını sağlamaktır. Bu sebeple özellikle maddi durumu yerinde olanların daha çok istifade ettiği turizm, insanların bilgi, görgü ve kültürlerinin artmasına katkıda bulunmakta, sağlam bir kişilik yapısı kazandırmakta, ruh ve beden sağlığı açısından faydalı olmakta; insani ilişkileri geliştirerek onarıcı, yapıcı ve yardımcı olmaktadır. Turizmden gereği gibi faydalanan insanlar için durum böyledir. İnsanlar dinlenmek ve tatil yapmak için gittiği yerde başka çevre ile karşılaşıyor. O çevrede bir müddet yaşamak durumunda kalıyor. Öncelikle herkesin farklı bir dinlenme ve tatil anlayışı var. Kimisi medyatik tatil yörelerini tercih ederken, kimileri de tabiatla içiçe olabileceği, rahat huzurlu, sakin, kafasını dinleyebileceği ekolojik turizmi tercih etmektedir. Turizmin ekosistemle olan ilişkisini iki açıdan ele alabiliriz. Turizmin ekolojik ortama olumlu katkısı ve turizmin ekosisteme olumlu ve olumsuz etkileri. Turizmin öncelikle olumlu bazda ekonomik ve kültürel katkıları inkar edilemeyecek nispette açıktır. Hatta öyle ki bugün bazı ülkelerin birinci derecede rant ve geçim kaynağı turizmdir diyebiliriz.

    Ülkelerin tanıtımı, dünya milletlerinin birbirlerini daha iyi tanıması ve kaynaşması, çeşitli kültürlerin dünya üzerinde sirkilasyonu bakımından da turizm, fahri büyükelçilik görevini görüyor. “Çok yaşayan değil, çok gezen bilir” atasözümüz, uzay çağında da geçerliliğini sürdürmektedir. Yerli ve yabancı turistlerin ülkemizin tabii, tarihi ve kültürel zenginliklerini keşfedip hayran olması elbette ki turizm sayesinde olmaktadır. Özellikle yabancı turistlere hep bir ağızdan:”Sizi böyle bilmezdik, ülkenize ve Türk insanına hayran olduk” sözlerini sadece turizm söyletebilmektedir. Klişeleşmiş, bir söylemle, vatanımızın her bir köşesi kendine has orijinal güzelliklerle dolup taşan ve kendine hayran bırakan bir ülkedir. 1970’li yıllardan itibaren yavaş yavaş gelişmeye başlayan, 1990’lı yıllardan itibaren de ivme kazanan ve bugün profesyonel bir tarzda sürdürülen turizmle ülkemizi ve Türk insanını en iyi şekilde temsil etme imkanına kavuşmuş bulunuyoruz. Ülkemizde turizm, önce sahil şeritlerinin keşfedilmesiyle ve buraların turizme açılmasıyla başladı ve gelişti. Sayfiye yerlerinin zaman içinde doygunluğa ulaşmasıyla turizm faaliyetleri rotasını bu sefer iç kesimlerdeki bakir yerlere çevirdi. Zaman içerisinde arz-talep dengesine göre turizm gözünü zirvelere dikti. Bugün ülkemizde de dağ ve yayla turizmi revaçta olan kültürel faaliyetlerin başında geliyor.

    Görüldüğü gibi turizm; insan, toplum, tabiat, ekonomi ve bunların toplamında hayat üzerinde artı özelliklere sahip bir değer taşıyor. Her madalyonun iki yüzü vardır. Şimdi turizmin madalyonunun öbür yüzüne bakalım. Evet turizmin getirdikleri yanında, götürdükleri de olmuştur. Turizmin ekolojiye olan zararlarını mümkünse tamamen faydaya çevirmek, değilse minimuma indirmek için beyin fırtınası yapmalı, fikirler ve projeler üretmeliyiz. Öncelikle turizme açılan beldelerin en başta gelen problemi bu sezonda nüfusun kalabalıklaşmasıyla beraber çevre ve görüntü kirliliğidir. Malumdur ki insanların çok olduğu yerde, eğer temiz bir çevre şuuru gelişmemişse kirlilik kaçınılmazdır. Daha sonra, tabii güzelliklerin olduğu bazı yerlerde gelişigüzel tesislerin yapılması, hem tabiatın gönül okşayıcı mozaiğini bozmuş, hem de görüntü kirliliği oluşturmuştur. Bu yüzden ekolojik güzellikler, turizmden para kazanıp zengin olacaklar diye insanların hırslarına emanet edilmemelidir. Yani hiçbir sürünün çobanı, kurt olmamalıdır. Gerekli sosyal düzenlemelerle ve bu kanunların çok titiz bir şekilde uygulanmasıyla, hem tabii güzellikler korunur hem de turizm gelişir. Kaldı ki tek taraflı gelişme, sağlıklı bir gelişme olmaz. Çünkü tek kanatlı kuş uçamaz. Maalesef şimdiye kadar turistik tesislerin yapımı için genellikle onlarca orman ya kesilmiş, ya da yakılmıştır. Yani bir tarafa zarar verilerek, öbür tarafın imarına çalışılmıştır. Halbuki her terazinin iki kefesi vardır. Ve bu konuda bu kefelerin eşit bir seviyede durması gerekmektedir. Senelerce önce Türkiye’nin en önemli turizm merkezlerinden biri olan Marmaris’e yaptığımız bir gezide, şehrin içindeki bir dereye kanalizasyon pisliklerinin akıtıldığına bu derenin de yine şehrin içindeki sahil kıyısına boşaltıldığına, içimiz burkularak şahit olmuştuk. Kanalizasyon akan denize yerli ve yabancı turistlerin girmediğini yatlarla koylara gittiklerini öğrenmiştik. Şimdi turizmin gelişmesi, insan ve çevre sağlığına zarar verecek şekilde olmamalı, tabiatın dokusu ve kültürel değerler asla tahrip edilmemeli. Bu konuda ne yapılması gerekiyorsa acilen yapılmalı, mahalli belediyeler ve turizimcilerin çevre konusunda hassasiyet göstermeleri eğitim yoluyla sağlanmalıdır. Ayrıca turistik altyapı ve üst yapıların ekolojik ortam ve güzellikleri bozmayacak tesislerini özen gösterilmelidir. Gösterilmelidir, zira şimdiye kadar turizme açılan beldeler ve deniz kıyılarının birçoğu aynı olumsuzluklara maruz kalmaktadır. Konunun bir başka boyutu ise turizme açılan bölgelerde yaşayan canlıların durumudur. Halbuki bu durumda yapacağımız en iyimser tahminler bile, bizi endişeye sevk etmeye yeter de artar bile. Konu özellikle rant olunca insanoğlunun kendinden başkasını düşünmediği artık bilinen bir gerçektir. Malumdur ki insanoğlunun elinin değmediği yerlerdeki canlılar arasında saat gibi işleyen bir ekosistem ve bu ekolojik düzenden kaynaklanan mükemmel bir ahenk vardır. Fakat mesele maddi çıkar olunca hemcinslerini düşünmeyen insanoğlu, o bölgede yaşayan canlıların ve onların ekoljik sistemini nasıl etkileyeceğini düşünür mü? Bu yüzden dengelerin rant uğruna bozulması bir müddet sonra bumerang misali ekolojik problemler yumağı halinde başımızda patlıyor. Ondan sonra düzeltebilene aşk olsun. Halbuki negatifliklere zemin hazırlayıp bir de bunlarla uğraşacağımız zamanı, güzelliklerin daha da çoğalması için harcasak iyi olmaz mı? Evet hepimiz çevre konusunda elimizden gelenin bir fazlasını yaparak sorumluluğunu yerine getirmiş fertler olmanın huzuru içinde ekolojik atmosferin altın üçgenindeki avantajlarını yaşamalıyız.
    Bugün gelişmiş ülkeler hariç, diğer ülkelerde çevre konusu üvey evlat muamelesi görüyor. Oysa ki bugün olmasa da yarın bütün dünyanın gözünü kapayamayacağı çok önemli bir konudur. Nasıl geçen zaman geri dönmüyorsa, kaybettiğimiz çevre de geri dönmeyecektir. Yani bu konuda yapılacak hataların hiçbir telafisi yoktur.

    Dünyada yaşayan her canlının ekolojik platformda temel hakları vardır ve bunu korumak öncelikle biz insanlara düşüyor. İnsanlar dışındaki canlılar aleminde tabii denge arızasız sürdürülüyor. Bu denge bozuluyorsa yine insanlar tarafından bozuluyor. Dünyanın sağlıklı bir ekolojik dokuya kavuşturulması, geçmişte yapılan hatalardan çıkarılan derslerle olacaktır. Turizm ve tatil cennetlerini, insanoğlunun ekolojik şuuru kuracaktır. Zaman durmak değil, yapmak zamanıdır. Unutmayalım ki tarihin altın sayfaları yerinde sayıp geride kalanlarla değil, yaptıklarıyla ölümsüzlüğe kavuşanlarla doludur.
İşlem Yapılıyor