F.Bahçe kazanır Türkiye büyür !
İşte Türkiye ve F.Bahçe'nin birbirine paralel büyümeleri ve krizleri.....
05 Mayıs 2007 11:32 Türkiye Cumhuriyeti'nin ekonomik ve siyasi krizlerine paralel olarak kendini 'cumhuriyet' olarak nitelendiren Fenerbahçe de çalkantı yaşıyor. Fenerbahçe'nin kazandığı yıllarda Türkiye ekonomisi büyüyor.
Cumhurbaşkanlığı krizinin patlak verdiği günlerde futbolda da başka bir kriz yaşanıyordu. Beşiktaş'la oynanan kupa maçı sonrasında Fenerbahçe Federasyon ile tarihinin en büyük kavgasına tutuştu. Türkiye bir yandan Cumhurbaşkanı krizi ve e-muhtıra tartışmalarını yaparken, bir yandan da Fenerbahçe'ye verilen cezaların, ligden çekilme tehdidinin çalkantısını yaşıyor.
Ancak bu durum çok da şaşırtıcı değil. Taraftarları tarafından bir "cumhuriyet" olarak kabul edilen Fenerbahçe'nin krizleri, Türkiye Cumhuriyeti'nin krizleriyle önemli bir parelellik gösteriyor.
Özellikle 1980'den beri Fenerbahçe ve Türkiye'nin aynı dönemlerde krize girdiği görülüyor. Türkiye'de darbe ve muhtıraların olduğu senelerin hiçbirinde (1960-71-80-97) Fenerbahçe şampiyon olamadı. Fenerbahçe'nin yönetim krizine girdiği dönemlerde de Türkiye ekonomisi çalkantı yaşıyor.
12 Eylül'de 7 mağlubiyet
12 Eylül darbesinin yapıldığı yılda Fenerbahçe ligi 7 yenilgi ve 38 puanla 3. sırada tamamladı. Aynı yıl ekonomide milat olan 24 Ocak kararları açıklanırken Fenerbahçe'de de yönetim krizi başgösterdi. 24 Ocak 1980'in hemen ardından Fenerbahçe'de kongre telaşı yaşanıyordu. Daha da kötüsü Razi Trak'a karşı başkanlık için aday bulunamıyordu. 10 Şubat'taki kongre öncesinde Kadıköy grubu Emin Cankurtaran'a teklifte bulunmuştu. Cankurtaran ise başkanlığa Fenerbahçe'nin halka açılması halinde gelebileceğini söylemişti. Cankurtaran'ın o dönem Hürriyet gazetesinde çıkan görüşleri hayli ilginç:
"Fenerbahçe'nin 8 milyondan fazla taraftarı var. Bu kadar geniş bir halk kitlesinin bağrına bastığı Sarı-Lacivertli kulübü ise yalnızca bin kişilik bir üyeler grubu yönetiyor. Böyle olmaz. Kulüp halka açılmalı ve 120 lirayı veren Fenerbahçe'ye üye olmalı. Böylece tüm taraftarlarımızın da Fenerbahçe'nin yönetimi için görüşlerini almış oluruz".
Cankurtaran'ın bu açıklamalarına kongre üyeleri, "başkan olmamak için işi yokuşa sürüyor" yorumlamıştı.
24 Ocak kararları maddi anlamda da Fenerbahçe'yi zorlamıştır. 2 Şubat 1980 tarihli Hürriyet gazetesinde fiyat artışının kulubü etkisinden bahsedilirken, "kasası tam takır boş, milyonlarca lira borcu olan Fenerbahçe'nin sezon arası nedeni ile maç geliri de yok. Buna bir de zamlar eklenince parasal yönden kulüp tarihinin en zor günlerini yaşıyor."
Aynı dönemde kulübün efsane isimleri arasına giren Cemil ve Alpaslan'ın kadro dışı bırakılması, Fenerbaçe'de suların iyice ısınmasına sebep oldu.
5 Nisan, kongre dönemi
Türkiye'nin büyük ekonomik krizlerinden birini yaşadığı 1994 yılı da Fenerbahçe'ye yaramaz. Fenerbahçe 1993-1994 sezonunda şampiyonluğu ezeli rakibi Galatasaray'a kaptırır. Üstelik, Türkiye ekonomisinin kötü gittiği 1994 yılı Fenerbahçe için de kargaşalarla dolu bir dönem olur. 6 Mart 1994'te olağan kongreyle başkanlığa gelen Güven Sak, 20 Nisan'da sağlık sorunlarını nedeniyle başkanlığı bırakır. Aynı dönemde Tansu Çiller'in Başbakanlığı'ndaki Türkiye'de 5 Nisan kararları açıklanmış, ekonomi büyük bir darbe almıştır. 29 Mayıs 1994'te yapılan olağanüstü Kongre'yle Fenerbahçe Başkanlığına seçilen Hasan Özaydın, 14 Kasım tarihinde istifa eder ve bir yönetim krizi daha yaşanır..
1996 Fenerbahçe için iyi bir yıl olmuştu. Sarı lacivertliler 7 yıl sonra Türkiye ligi şampiyonluğuna ulaşmışlardı. Ne var ki henüz şampiyonluk kutlamaları sürerken bir yönetim krizi patlak verdi. İsimlerinin başına "Fenerbahçeli" sıfatını eklemiş futbolculardan Aykut Kocaman ve Oğuz Çetin'in İstanbulspor'a satılması yönetimde çatlak meydana getirdi. Dönemin Başkanı Ali Şen'e diğer yöneticilerden tepki geldi. Asbaşkan Şadan Kalkavan istifa etti. Yönetim tartışmaları 28 Şubat Muhtırası'nın yayınladığı 1997 yılı boyunca sürdü. Fenerbahçe, lig şampiyonluğunu Galatasaray'a kaptırdı.
2001'de Avrupa faciası
Şubat 2001'de yaşanan büyük ekonomik kriz ilk bakışta Fenerbahçe'yi pek etkilemiş gözükmüyor. Çünkü Fenerbahçe o yılı şampiyon olarak kapattı. Ancak ekonomik krizden birkaç ay sonra Fenerbahçe başka bir kriz yaşadı. Mustafa Denizli'nin teknik direktörlüğünde katıldığı Şampiyonlar Ligi'nde sıfır çeken takım, yönetim kurulu kararıyla Denizli'nin görevine son verdi, Fenerbahçe şampiyonluk yarışında Galatasaray'a yenik düştü. Ekonomideki çalkantıyla, Fenerbahçe'yi kıyaslayan Mahfi Eğilmez 20 Eylül 2001'de şöyle yazmıştı: "Fenerbahçe, Türkiye'nin bir özetidir. Her ikisi de hatadan ders almaz ve eleştirileri dinlemez. Üstelik eleştiri yapanları düşman gibi görür." En son kriz ise geçtiğimiz hafta yaşandı. 26 Nisan'da oynana Fortis Kupası maçında Beşiktaş'a elenen Fenerbahçe Federasyon'un gazabına uğradığını iddia etti. Yöneticiler savaş ilan edercesine açıklamalar yaptı. Bir gün sonra Türkiye'yi sarsan Genelkurmay'ın açıklaması geldi.
Türkiye Cumhuriyeti'nde her fırsatta askeri başa geçirme heveslilerinin benzeri de Fenerbahçe'de Ali Şen tartışmalarıyla paralellik gösteriyor. Son 20 yılda Fenerbahçe'nin her çalkantılı döneminde kurtarıcı olarak Ali Şen ismi ortaya atılıyor. Her kongre döneminde mutlaka "Ali Şen gelirse dertler biter" açıklamaları öne çıkıyor.
Ne var ki her iki "cumhuriyetin" çalkantıları kadar iyi örnekleri de paralellik gösteriyor. Fenerbahçe'nin başarılı olduğu senelerde Türkiye ekonomisinin de iyi yolda olduğu gözüküyor. 1980'den bu yana Fenerbahçe'nin şampiyonluklarına bakıldığında 2001 yılı haricinde Türkiye ekonomisinin de sürekli büyüdüğü gözleniyor. Türkiye ekonomisi 1983'te 4.2, 1985'te 4.3, 1989'da 1.6, 1996'da 7.9 büyürken Fenerbahçe aynı yıllarda şampiyon oldu. Yine son 3 yıllık büyüme periyodunda Fenerbahçe'nin 2 şampiyonluğu bulunuyor. Geçen sene ise şampiyonluğu son maçta kaybederek ligi ikinci bitirdi.
Yine başka bir paralellik daha göze çarpıyor. Son 27 yıl içinde Türkiye'nin çalkantı yaşadığı kritik tarihlerle hemen aynı dönemde Fenerbahçe Kulubü de kongreye gitme kararı alıyor. 1980, 1994, 1998 bu gelenek bozulmadı. Şimdi akıllara şu soru geliyor. 22 Temmuz'un öncesi ya da sonrasında Fenerbahçe'yi bir kongre bekliyor olabilir mi? Olursa Ali Şen ismi kurtarıcı olarak tekrar ortaya atılacak mı?
Fenerbahçe mali krizdeyse ülke ekonomisi kötüdür / Ömer Çavuşoğlu
Esasında tüm takımların Türkiye ekonomisi ile direkt bağı var. Ancak Türkiye'de en fazla açık ekonomiye oynayan ve farklı gelir ağlarını kuran takım Fenerbahçe. Bu nedenle Fenerbahçe'nin içinde düştüğü mali sorunlar ve krizler bir şekilde Türkiye'nin de yüzü olabiliyor. Fenerbahçe tribünde 55 bin kişiye oynuyor. Galatasaray ise 17 bin kişiye. Fenerbahçe'nin showroomlarında satılan ürünler diğer takımlarınkinden kat be kat fazla. Tabii bu gelirler takımın daha fazla büyümesini ve yatırım yapmasını tetikliyor. Takım her anlamda atağa kalkınca ve açılınca risk kat sayısı da büyüyor. Fenerbahçe ekonomik olarak iyi yönetilen ve serbest piyasa koşullarına ayak uydurabilmeyi başarmış bir takım. Ancak gelecek ne gösterir bilinmez. Ancak kötü yönetim dışında Fenerbahçe bir mali kriz yaşıyorsa bu durum direkt ülke ekonomisi ile ilgilidir.
1994 krizi kötü etkiledi / Hürriyet gazetesi yazarı Altan Tanrıkulu
Birkaç defa bunun yaşandığını biliyorum. Fenerbahçe ekonomisi ile Türkiye ekonomisinin birbirine çok yakın olduğu bilinen bir gerçek. 1994 krizinde Fenerbahçe'de ciddi sorunlar yaşadı. Ama arkasından da uzun bir aradan sonra şampiyon olmayı başardı. Fenerbahçe her zaman Türkiye'nin önemli bir yüzü olmuştur. Bu bilinen bir gerçek. Çünkü Fenerbahçe en büyük ekonomiye sahip ve açık oynamayı risk almayı seven bir takım.
Gökçe Aytulu / Referans Gazetesi
İşte Türkiye ve F.Bahçe'nin birbirine paralel büyümeleri ve krizleri.....
05 Mayıs 2007 11:32 Türkiye Cumhuriyeti'nin ekonomik ve siyasi krizlerine paralel olarak kendini 'cumhuriyet' olarak nitelendiren Fenerbahçe de çalkantı yaşıyor. Fenerbahçe'nin kazandığı yıllarda Türkiye ekonomisi büyüyor.
Cumhurbaşkanlığı krizinin patlak verdiği günlerde futbolda da başka bir kriz yaşanıyordu. Beşiktaş'la oynanan kupa maçı sonrasında Fenerbahçe Federasyon ile tarihinin en büyük kavgasına tutuştu. Türkiye bir yandan Cumhurbaşkanı krizi ve e-muhtıra tartışmalarını yaparken, bir yandan da Fenerbahçe'ye verilen cezaların, ligden çekilme tehdidinin çalkantısını yaşıyor.
Ancak bu durum çok da şaşırtıcı değil. Taraftarları tarafından bir "cumhuriyet" olarak kabul edilen Fenerbahçe'nin krizleri, Türkiye Cumhuriyeti'nin krizleriyle önemli bir parelellik gösteriyor.
Özellikle 1980'den beri Fenerbahçe ve Türkiye'nin aynı dönemlerde krize girdiği görülüyor. Türkiye'de darbe ve muhtıraların olduğu senelerin hiçbirinde (1960-71-80-97) Fenerbahçe şampiyon olamadı. Fenerbahçe'nin yönetim krizine girdiği dönemlerde de Türkiye ekonomisi çalkantı yaşıyor.
12 Eylül'de 7 mağlubiyet
12 Eylül darbesinin yapıldığı yılda Fenerbahçe ligi 7 yenilgi ve 38 puanla 3. sırada tamamladı. Aynı yıl ekonomide milat olan 24 Ocak kararları açıklanırken Fenerbahçe'de de yönetim krizi başgösterdi. 24 Ocak 1980'in hemen ardından Fenerbahçe'de kongre telaşı yaşanıyordu. Daha da kötüsü Razi Trak'a karşı başkanlık için aday bulunamıyordu. 10 Şubat'taki kongre öncesinde Kadıköy grubu Emin Cankurtaran'a teklifte bulunmuştu. Cankurtaran ise başkanlığa Fenerbahçe'nin halka açılması halinde gelebileceğini söylemişti. Cankurtaran'ın o dönem Hürriyet gazetesinde çıkan görüşleri hayli ilginç:
"Fenerbahçe'nin 8 milyondan fazla taraftarı var. Bu kadar geniş bir halk kitlesinin bağrına bastığı Sarı-Lacivertli kulübü ise yalnızca bin kişilik bir üyeler grubu yönetiyor. Böyle olmaz. Kulüp halka açılmalı ve 120 lirayı veren Fenerbahçe'ye üye olmalı. Böylece tüm taraftarlarımızın da Fenerbahçe'nin yönetimi için görüşlerini almış oluruz".
Cankurtaran'ın bu açıklamalarına kongre üyeleri, "başkan olmamak için işi yokuşa sürüyor" yorumlamıştı.
24 Ocak kararları maddi anlamda da Fenerbahçe'yi zorlamıştır. 2 Şubat 1980 tarihli Hürriyet gazetesinde fiyat artışının kulubü etkisinden bahsedilirken, "kasası tam takır boş, milyonlarca lira borcu olan Fenerbahçe'nin sezon arası nedeni ile maç geliri de yok. Buna bir de zamlar eklenince parasal yönden kulüp tarihinin en zor günlerini yaşıyor."
Aynı dönemde kulübün efsane isimleri arasına giren Cemil ve Alpaslan'ın kadro dışı bırakılması, Fenerbaçe'de suların iyice ısınmasına sebep oldu.
5 Nisan, kongre dönemi
Türkiye'nin büyük ekonomik krizlerinden birini yaşadığı 1994 yılı da Fenerbahçe'ye yaramaz. Fenerbahçe 1993-1994 sezonunda şampiyonluğu ezeli rakibi Galatasaray'a kaptırır. Üstelik, Türkiye ekonomisinin kötü gittiği 1994 yılı Fenerbahçe için de kargaşalarla dolu bir dönem olur. 6 Mart 1994'te olağan kongreyle başkanlığa gelen Güven Sak, 20 Nisan'da sağlık sorunlarını nedeniyle başkanlığı bırakır. Aynı dönemde Tansu Çiller'in Başbakanlığı'ndaki Türkiye'de 5 Nisan kararları açıklanmış, ekonomi büyük bir darbe almıştır. 29 Mayıs 1994'te yapılan olağanüstü Kongre'yle Fenerbahçe Başkanlığına seçilen Hasan Özaydın, 14 Kasım tarihinde istifa eder ve bir yönetim krizi daha yaşanır..
1996 Fenerbahçe için iyi bir yıl olmuştu. Sarı lacivertliler 7 yıl sonra Türkiye ligi şampiyonluğuna ulaşmışlardı. Ne var ki henüz şampiyonluk kutlamaları sürerken bir yönetim krizi patlak verdi. İsimlerinin başına "Fenerbahçeli" sıfatını eklemiş futbolculardan Aykut Kocaman ve Oğuz Çetin'in İstanbulspor'a satılması yönetimde çatlak meydana getirdi. Dönemin Başkanı Ali Şen'e diğer yöneticilerden tepki geldi. Asbaşkan Şadan Kalkavan istifa etti. Yönetim tartışmaları 28 Şubat Muhtırası'nın yayınladığı 1997 yılı boyunca sürdü. Fenerbahçe, lig şampiyonluğunu Galatasaray'a kaptırdı.
2001'de Avrupa faciası
Şubat 2001'de yaşanan büyük ekonomik kriz ilk bakışta Fenerbahçe'yi pek etkilemiş gözükmüyor. Çünkü Fenerbahçe o yılı şampiyon olarak kapattı. Ancak ekonomik krizden birkaç ay sonra Fenerbahçe başka bir kriz yaşadı. Mustafa Denizli'nin teknik direktörlüğünde katıldığı Şampiyonlar Ligi'nde sıfır çeken takım, yönetim kurulu kararıyla Denizli'nin görevine son verdi, Fenerbahçe şampiyonluk yarışında Galatasaray'a yenik düştü. Ekonomideki çalkantıyla, Fenerbahçe'yi kıyaslayan Mahfi Eğilmez 20 Eylül 2001'de şöyle yazmıştı: "Fenerbahçe, Türkiye'nin bir özetidir. Her ikisi de hatadan ders almaz ve eleştirileri dinlemez. Üstelik eleştiri yapanları düşman gibi görür." En son kriz ise geçtiğimiz hafta yaşandı. 26 Nisan'da oynana Fortis Kupası maçında Beşiktaş'a elenen Fenerbahçe Federasyon'un gazabına uğradığını iddia etti. Yöneticiler savaş ilan edercesine açıklamalar yaptı. Bir gün sonra Türkiye'yi sarsan Genelkurmay'ın açıklaması geldi.
Türkiye Cumhuriyeti'nde her fırsatta askeri başa geçirme heveslilerinin benzeri de Fenerbahçe'de Ali Şen tartışmalarıyla paralellik gösteriyor. Son 20 yılda Fenerbahçe'nin her çalkantılı döneminde kurtarıcı olarak Ali Şen ismi ortaya atılıyor. Her kongre döneminde mutlaka "Ali Şen gelirse dertler biter" açıklamaları öne çıkıyor.
Ne var ki her iki "cumhuriyetin" çalkantıları kadar iyi örnekleri de paralellik gösteriyor. Fenerbahçe'nin başarılı olduğu senelerde Türkiye ekonomisinin de iyi yolda olduğu gözüküyor. 1980'den bu yana Fenerbahçe'nin şampiyonluklarına bakıldığında 2001 yılı haricinde Türkiye ekonomisinin de sürekli büyüdüğü gözleniyor. Türkiye ekonomisi 1983'te 4.2, 1985'te 4.3, 1989'da 1.6, 1996'da 7.9 büyürken Fenerbahçe aynı yıllarda şampiyon oldu. Yine son 3 yıllık büyüme periyodunda Fenerbahçe'nin 2 şampiyonluğu bulunuyor. Geçen sene ise şampiyonluğu son maçta kaybederek ligi ikinci bitirdi.
Yine başka bir paralellik daha göze çarpıyor. Son 27 yıl içinde Türkiye'nin çalkantı yaşadığı kritik tarihlerle hemen aynı dönemde Fenerbahçe Kulubü de kongreye gitme kararı alıyor. 1980, 1994, 1998 bu gelenek bozulmadı. Şimdi akıllara şu soru geliyor. 22 Temmuz'un öncesi ya da sonrasında Fenerbahçe'yi bir kongre bekliyor olabilir mi? Olursa Ali Şen ismi kurtarıcı olarak tekrar ortaya atılacak mı?
Fenerbahçe mali krizdeyse ülke ekonomisi kötüdür / Ömer Çavuşoğlu
Esasında tüm takımların Türkiye ekonomisi ile direkt bağı var. Ancak Türkiye'de en fazla açık ekonomiye oynayan ve farklı gelir ağlarını kuran takım Fenerbahçe. Bu nedenle Fenerbahçe'nin içinde düştüğü mali sorunlar ve krizler bir şekilde Türkiye'nin de yüzü olabiliyor. Fenerbahçe tribünde 55 bin kişiye oynuyor. Galatasaray ise 17 bin kişiye. Fenerbahçe'nin showroomlarında satılan ürünler diğer takımlarınkinden kat be kat fazla. Tabii bu gelirler takımın daha fazla büyümesini ve yatırım yapmasını tetikliyor. Takım her anlamda atağa kalkınca ve açılınca risk kat sayısı da büyüyor. Fenerbahçe ekonomik olarak iyi yönetilen ve serbest piyasa koşullarına ayak uydurabilmeyi başarmış bir takım. Ancak gelecek ne gösterir bilinmez. Ancak kötü yönetim dışında Fenerbahçe bir mali kriz yaşıyorsa bu durum direkt ülke ekonomisi ile ilgilidir.
1994 krizi kötü etkiledi / Hürriyet gazetesi yazarı Altan Tanrıkulu
Birkaç defa bunun yaşandığını biliyorum. Fenerbahçe ekonomisi ile Türkiye ekonomisinin birbirine çok yakın olduğu bilinen bir gerçek. 1994 krizinde Fenerbahçe'de ciddi sorunlar yaşadı. Ama arkasından da uzun bir aradan sonra şampiyon olmayı başardı. Fenerbahçe her zaman Türkiye'nin önemli bir yüzü olmuştur. Bu bilinen bir gerçek. Çünkü Fenerbahçe en büyük ekonomiye sahip ve açık oynamayı risk almayı seven bir takım.
Gökçe Aytulu / Referans Gazetesi
Yorum