Tatlı Su Eko-Sistemlerinde Tehlike Sinyalleri

Kapat
X
 
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • Kadim
    Senior Member

    • 30-01-2004
    • 4782

    Tatlı Su Eko-Sistemlerinde Tehlike Sinyalleri

    Tatlı Su Eko-Sistemlerinde Tehlike Sinyalleri

    Sınırsızmış ve hiç bitmeyecek bir kaynakmış gibi algıladığımız doğal kaynaklarımız, bilinçsiz tüketim koşulları sonucunda varlığımızı tehdit eder şekilde hızla yok olmaktadır. Doğal su kaynakları da bunların en önde gelenlerinden biridir. Varlığımız için en temel unsurlardan biri olan su kaynakları kötü yönetilmekte veya önemi yeteri kadar gözetilememektedir. Halbuki, dar görülü yanlış su politikaları sayesinde bir yanda aya çıkabilmiş insanoğlu, diğer yanda koskoca Aral gölünü (bir zamanlar Aral Denizi de deniyordu) istemi dışı kurutabilmiştir. Bu insanlığımızın paradoksudur. Gölün sadece kendisi kurumakla kalmamış, etrafındaki kuşu, balığı, bitkisi ve insanı ile doğal habitatı içindeki tüm eko-sistemi de kurumuştur. Sorunun temelinde en basit anlamıyla bütünü görememek yatmaktadır. Doğa yaradılış gereği muazzam bir denge içerisindedir. Yeri gelir bilinçsizce yapılan bir zirai mücadele dahi bir zaman sonra çok daha sıkıntılı sonuçlarla bize geri dönebilir. Bu bağlamda, ortak geleceğimiz adına doğadaki bu sebep-sonuç ilişkisi çok dikkatli bir şekilde gözetilmeli ve her ne tür müdahale gerçekleştirilecekse, buna göre yapılmalıdır. Bu prensip kaynakların giderek yok olmaya yüz tuttuğu günümüzde özellikle önem kazanmaktadır.
    20. yüzyılın su stratejileri ne yazık ki, bahsi geçen bu doğal denge ile uyum içinde olmaktan bilakis uzak ve genellikle de doğaya karşıtı uygulamalar olarak gerçekleşti. Dünyanın her köşesinde inşa edilen büyük ölçekli bentler, barajlar, oluşturulan baraj gölleri, akarsu kollarının yönünü değiştirmek gibi devasa mühendislik projeleri pek çok geri kalmış bölgeye su, gıda, elektrik gibi temel imkanları getirmiş, çaresiz halkın derdine derman olmuştur. Bu yadsınamaz. Ancak bir başka gerçek daha var ki, o da tüm bu müdahalelerin aküferik eko-sistemlerde büyük oranda bozulmalara sebep olduğudur ki, gelinen noktada bu da hiç göz ardı edilemez. 1950'lerde baraj ve reservuarlar nehir sularının yüzde 5'ini engellerken, günümüzde bu oran yüzde 35'lere varmıştır. Pek çok nehir uzun dönemler boyunca kuruyarak, denize ulaşamamakta ve delta havzası balık yuvalarının yok olmasından tutun, giderek azalan kıyı yaşamı gibi pek çok tehlikeli sonuçlar doğurmaktadır. Öte yandan sulak alanların, nehir kenarı ovalarının, su havzası ormanlarının hızla yok olması doğal afetlerin daha sık oluşumuna zemin hazırlarken, küresel ısınma da hidrolojik döngüyü olumsuz yönde etkilemektedir.
    Özetle, işler pek parlak gitmemekte ve acil önlem alınmazsa, bugün neredeyse tüm benliğimizin kitlendiği Avrupa Birliğine acaba girer miyiz, Aman, yabancı sermayeyi ürkütmeyelim, Dur bir ulemaya danışalım gibi meseleler inanınız ki, pek tali kalacaklardır! Halen yaklaşık bir milyar insan su ihtiyacını yeterli ölçüde karşılayamamaktadır. Kısacası; su kıt bir kaynaktır ve artan dünya nüfusuna tezat, azalan kaynaklar, yakın gelecekte suyun petrolden daha stratejik bir kaynak haline dönüşeceğinin sinyallerini vermektedir.
    İyi haber ise, su ihtiyacını karşılamada global ölçekte farklı bir anlayışın giderek yeşermekte olduğudur. Bogota, Boston, New York City, Quito, Copenhagen, Nairobi, Santa Katarina gibi tüm dünyada muhtelif metropollerde belediyeler veya devlet su işleri gibi ilgili kurumlar çeşitli uygulamaları devreye sokmuş bile. Su yönetimlerinde devrim niteliğindeki en önemli anlayış, su eko-sistemlerini yok ederek tüketmekten ziyade, koruyarak bilinçli, planlı bir şekilde kullanmaya geçmek olmuş. Alınan önlemler arasında sızıntılardan oluşan israfı önleme, tarımsal sulamada gerektiği kadar su tüketimine yönelik teknolojilerden yararlanarak suyu verimli kullanma, su üretimi ve su havzalarını ve etrafındaki eko-sistemleri olduğu gibi muhafaza etmeye yönelik uygulamaları devreye alarak doğal eko-sistem servislerinden faydalanma gibi uygulamalar bulunmakta.
İşlem Yapılıyor