Dünyada bir ilk!
Türk bilim adamları dünyada ilk defa uygulanan bir yöntemle kağıt fabrikalardan çıkan atık suyu elektrokimyasal olarak arıttı.
Yeni yöntemle biyolojik olarak mikroorganizmalar tarafından parçalanamayan ve dere, nehir ve kanalizasyona verilerek çevre kirliliği yaratan atık sular, daha da arıtılabiliyor.
Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Mühendislik Fakültesi, Kimya Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Abdurrahman Tanyolaç, A.A muhabirine yaptığı açıklamada, Avrupa'da kağıt fabrikalarının arıtılmış atık sularında atık madde oranının litrede 100-150 miligram olmasına karşın Türkiye'de 600-700 miligram olduğunu belirterek, geliştirdikleri yöntemle bu değeri 350 miligrama kadar düşürebildiklerini kaydetti.
Kağıt fabrikalarının atık sularını önce “çökeltme havuzlarına” aldıklarını, burada suda erimeyen kağıt elyafı gibi maddeleri toplayarak yine kağıt ve karton yapımında kullandıklarını, geri kalan suyu da biyolojik arıtmadan geçirdiklerini anlatan Tanyolaç, klasik biyolojik arıtmanın bazı kağıt üretimlerinde atıkları en fazla 600 miligram/litre seviyesine düşürülebildiğini belirtti.
Kağıt üretiminde kullanılan kimyasalların hepsinin biyolojik olarak parçalanamadığını anlatan Tanyolaç, Türkiye'de kanalizasyon deşarj sınırının 1000 miligram/litre gibi yüksek bir değerde olduğunu, bu nedenle Türkiye'deki kağıt fabrikalarının litrede 600-700 miligram kirliliğin bulunduğu arıtılmış sularını kanalizasyona verebildiklerini kaydetti.
Avrupa'daki fabrikaların, mevzuatları gereği, bu değeri litrede 100-150 miligrama düşürmek zorunda olduğunu belirten Tanyolaç, biyolojik arıtmadan sonra pahalı sistemler kurularak ozonlama ve ardından ikincil biyolojik arıtma gibi yöntemlerle istenilen değere düşürebildiklerini anlattı.
“Kağıt fabrikası atık suyunda karboksilik asit, sakkarit ve fenolik bazlı bir çok kimyasal bulunuyor ve bu maddelerin bazıları mikroorganizmalar tarafından yok edilemiyor. Biyolojik olarak mikroorganizmalar tarafından parçalanamayan maddeleri elektrokimyasal olarak biz burada parçalıyoruz” diyen Tanyolaç, geliştirdikleri yöntemin biyolojik arıtmanın ardından destekleyici olarak kullanması gerektiğini bildirdi.
Geliştirdikleri yöntemde kağıt atık sularında biyolojik olarak arıtılamayan maddelerin demir elektrotlar üzerinde reaksiyona girmesini sağladıklarını anlatan Tanyolaç, bunun ozonlama yöntemine göre daha avantajlı olduğunu dile getirdi. Prof. Dr. Abdurrahman Tanyolaç, “Bu yöntemin ozona göre avantajı; hidroksil radikalleri üretmesi ve ucuz olması. Hidroksil radikallerinin parçalama gücü ozon gazından daha fazla, dolayısıyla daha verimli” dedi.
Tanyolaç, “AB çevre mevzuatı Türkiye'de uygulanmaya başlayınca kağıt fabrikaları litrede 650-700 miligrama düşürebildikleri atık miktarını 100-150 miligrama düşürmek zorunda kalacak. Bu yöntemle kirlilik değerini 1 litrede 350 miligrama kadar düşürdük, daha da düşürmek için çalışıyoruz” diye konuştu.
kaynak:www.hürriyetteknoloji.com
Türk bilim adamları dünyada ilk defa uygulanan bir yöntemle kağıt fabrikalardan çıkan atık suyu elektrokimyasal olarak arıttı.
Yeni yöntemle biyolojik olarak mikroorganizmalar tarafından parçalanamayan ve dere, nehir ve kanalizasyona verilerek çevre kirliliği yaratan atık sular, daha da arıtılabiliyor.
Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Mühendislik Fakültesi, Kimya Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Abdurrahman Tanyolaç, A.A muhabirine yaptığı açıklamada, Avrupa'da kağıt fabrikalarının arıtılmış atık sularında atık madde oranının litrede 100-150 miligram olmasına karşın Türkiye'de 600-700 miligram olduğunu belirterek, geliştirdikleri yöntemle bu değeri 350 miligrama kadar düşürebildiklerini kaydetti.
Kağıt fabrikalarının atık sularını önce “çökeltme havuzlarına” aldıklarını, burada suda erimeyen kağıt elyafı gibi maddeleri toplayarak yine kağıt ve karton yapımında kullandıklarını, geri kalan suyu da biyolojik arıtmadan geçirdiklerini anlatan Tanyolaç, klasik biyolojik arıtmanın bazı kağıt üretimlerinde atıkları en fazla 600 miligram/litre seviyesine düşürülebildiğini belirtti.
Kağıt üretiminde kullanılan kimyasalların hepsinin biyolojik olarak parçalanamadığını anlatan Tanyolaç, Türkiye'de kanalizasyon deşarj sınırının 1000 miligram/litre gibi yüksek bir değerde olduğunu, bu nedenle Türkiye'deki kağıt fabrikalarının litrede 600-700 miligram kirliliğin bulunduğu arıtılmış sularını kanalizasyona verebildiklerini kaydetti.
Avrupa'daki fabrikaların, mevzuatları gereği, bu değeri litrede 100-150 miligrama düşürmek zorunda olduğunu belirten Tanyolaç, biyolojik arıtmadan sonra pahalı sistemler kurularak ozonlama ve ardından ikincil biyolojik arıtma gibi yöntemlerle istenilen değere düşürebildiklerini anlattı.
“Kağıt fabrikası atık suyunda karboksilik asit, sakkarit ve fenolik bazlı bir çok kimyasal bulunuyor ve bu maddelerin bazıları mikroorganizmalar tarafından yok edilemiyor. Biyolojik olarak mikroorganizmalar tarafından parçalanamayan maddeleri elektrokimyasal olarak biz burada parçalıyoruz” diyen Tanyolaç, geliştirdikleri yöntemin biyolojik arıtmanın ardından destekleyici olarak kullanması gerektiğini bildirdi.
Geliştirdikleri yöntemde kağıt atık sularında biyolojik olarak arıtılamayan maddelerin demir elektrotlar üzerinde reaksiyona girmesini sağladıklarını anlatan Tanyolaç, bunun ozonlama yöntemine göre daha avantajlı olduğunu dile getirdi. Prof. Dr. Abdurrahman Tanyolaç, “Bu yöntemin ozona göre avantajı; hidroksil radikalleri üretmesi ve ucuz olması. Hidroksil radikallerinin parçalama gücü ozon gazından daha fazla, dolayısıyla daha verimli” dedi.
Tanyolaç, “AB çevre mevzuatı Türkiye'de uygulanmaya başlayınca kağıt fabrikaları litrede 650-700 miligrama düşürebildikleri atık miktarını 100-150 miligrama düşürmek zorunda kalacak. Bu yöntemle kirlilik değerini 1 litrede 350 miligrama kadar düşürdük, daha da düşürmek için çalışıyoruz” diye konuştu.
kaynak:www.hürriyetteknoloji.com
Yorum