Üniversitede hocamız şöyle bir olay anlatmıştı:
“Yurt dışında bir yetimhanede kalan çocukların hepsi hastalanıyor. Vücutlarının her yerinde yaralar çıkıyor. Doktorlar muayene ediyor, araştırıyor ancak yaraların neden olduğunu ve nasıl iyileşeceğini bulamıyorlar. Uygulanan tüm tedaviler sonuçsuz kalıyor. O arada bir psikolog çocukları tedavi edebileceğini söylüyor ve yetimhane müdürüne, bu çocukların her gün 1 saat kucakta oturtulup sevilmesi gerektiğini söylüyor.
Müdür ve görevliler, bu kadar saçma bir tedavi önerdiği için psikologa gülüyorlar. Ancak ellerinden bir şey gelmediği için uyguluyorlar. Çok kısa bir süre sonra çocuklarda iyileşme görülüyor. Psikolog şu açıklamayı yapıyor: Açıkça sevilmeyen çocuğun omuriliği kurur. “
"İşte sevginin gücü bu!" diyor insan.
Bazen velilere soruyorum, çocuklarınızı ne kadar seviyorsunuz diye. Çok, diyorlar. İnsan evladını sevmez mi? Elbette sever. Hem de çok. Ancak bunun ne kadarını gösteriyoruz evlatlarımıza? Bir düşünün en son ne zaman okşadınız çocuğunuzun saçlarını? Ne zaman dizinize oturttunuz? Ya da bunları hiç yaptınız mı? Özellikle babalar sevgisini çok fazla gösteremiyorlar. “Aman seversem şımarır “ diyorlar.
Çocuklar sevgisizlikten kuruyacağına, sevgiden şımarsın. Ne olur.
Bir velimiz vardı, çocuğu problemliydi. Adam çiftçiydi. Çok güzel bostanları, bahçeleri olduğundan söz etti. Çok iyi ürün alıyormuş, çocuğunun neden böyle olduğuna anlam veremiyormuş, yaptığı tüm işler evladı içinmiş. Mutlaka öyledir. Ancak velimiz sebzelerine gösterdiği ilginin yarısını evladına gösterse bu sorunları yaşamazdı.
Evlatlarımıza iyi bir gelecek bırakmak için çalışırken; mutluluğunu, hüznünü ve en önemlisi büyüdüğünü göremiyoruz. Yarınını kurtarmak için, bugününü mahvediyoruz.
Sevilmeyen çocuk, sevmeyi de bilmiyor maalesef.
Dedem anlatmıştı. Onlar, babalarının yanında çocuklarını sevemezlermiş. Bu saygısızlık olarak algılanırmış. Dedelerimiz babalarımızı, babalarımız bizi sevemedi saygısızlık olmasın diye. Ve sevgimizi göstermeyi, sevmeyi unuttuk. Saygısızlık olmasın diye, sevgisiz kaldık.
Anne babalar, çocuklarınıza onları ne kadar çok sevdiğinizi söyleyin ve gösterin. En azından torunlarınız kurtulsun.
Tuna KAVAK
“Yurt dışında bir yetimhanede kalan çocukların hepsi hastalanıyor. Vücutlarının her yerinde yaralar çıkıyor. Doktorlar muayene ediyor, araştırıyor ancak yaraların neden olduğunu ve nasıl iyileşeceğini bulamıyorlar. Uygulanan tüm tedaviler sonuçsuz kalıyor. O arada bir psikolog çocukları tedavi edebileceğini söylüyor ve yetimhane müdürüne, bu çocukların her gün 1 saat kucakta oturtulup sevilmesi gerektiğini söylüyor.
Müdür ve görevliler, bu kadar saçma bir tedavi önerdiği için psikologa gülüyorlar. Ancak ellerinden bir şey gelmediği için uyguluyorlar. Çok kısa bir süre sonra çocuklarda iyileşme görülüyor. Psikolog şu açıklamayı yapıyor: Açıkça sevilmeyen çocuğun omuriliği kurur. “
"İşte sevginin gücü bu!" diyor insan.
Bazen velilere soruyorum, çocuklarınızı ne kadar seviyorsunuz diye. Çok, diyorlar. İnsan evladını sevmez mi? Elbette sever. Hem de çok. Ancak bunun ne kadarını gösteriyoruz evlatlarımıza? Bir düşünün en son ne zaman okşadınız çocuğunuzun saçlarını? Ne zaman dizinize oturttunuz? Ya da bunları hiç yaptınız mı? Özellikle babalar sevgisini çok fazla gösteremiyorlar. “Aman seversem şımarır “ diyorlar.
Çocuklar sevgisizlikten kuruyacağına, sevgiden şımarsın. Ne olur.
Bir velimiz vardı, çocuğu problemliydi. Adam çiftçiydi. Çok güzel bostanları, bahçeleri olduğundan söz etti. Çok iyi ürün alıyormuş, çocuğunun neden böyle olduğuna anlam veremiyormuş, yaptığı tüm işler evladı içinmiş. Mutlaka öyledir. Ancak velimiz sebzelerine gösterdiği ilginin yarısını evladına gösterse bu sorunları yaşamazdı.
Evlatlarımıza iyi bir gelecek bırakmak için çalışırken; mutluluğunu, hüznünü ve en önemlisi büyüdüğünü göremiyoruz. Yarınını kurtarmak için, bugününü mahvediyoruz.
Sevilmeyen çocuk, sevmeyi de bilmiyor maalesef.
Dedem anlatmıştı. Onlar, babalarının yanında çocuklarını sevemezlermiş. Bu saygısızlık olarak algılanırmış. Dedelerimiz babalarımızı, babalarımız bizi sevemedi saygısızlık olmasın diye. Ve sevgimizi göstermeyi, sevmeyi unuttuk. Saygısızlık olmasın diye, sevgisiz kaldık.
Anne babalar, çocuklarınıza onları ne kadar çok sevdiğinizi söyleyin ve gösterin. En azından torunlarınız kurtulsun.
Tuna KAVAK
Yorum