HER yerde kar var...
Güvercinler, serçeler, sığırcıklar, saksağanlar o sabah terasta yerlerini aldılar.
Nasıl olur, geçen seneyi nasıl unutmamışlar.
Üstelik hepsinin yüzü terasa açılan kapıya dönük. Hatta kimisi camdan içeri bakıyor.
Sanki "Yine aç kaldık" der gibi.
Kar var yerde.
Kent bembeyaz.
Tarlalar-otlaklar karın altında ve doğadaki tüm canlılar kar yağdığından bu yana açlar.
*
Karlı camın önünde, bilgisayarımdan sevgili Cengiz Altınsoy’un bir eski hikáyeye benzeyen mesajını okuyorum:
Bir ciğerci kapısının önündeki kedileri sevmedi, onları istemedi. Sonunda onları çuvala doldurarak uzak bir yere götürüp attılar.
O günden sonra kimse dükkánına gelmedi ciğercinin.
Dükkán bomboş kaldı.
Günler sonra bir yaşlı kadın uğradı sadece, "Oğlum burada ciğerci vardı, nereye taşındı?" diye sordu. Ciğerci bir tek müşteri olsun geldi diye sevindi, "Burası teyze" dedi. Kadın çevresine bakarak mırıldandı:
"İyi ama hani kediler yok... İnsan kedileri görünce burada ciğerci olduğunu anlar..."
Ciğerci kötü bir şey yaptığını anladı, kedilerini aramaya gitti, uzak bir yerde kediler bir başka ciğercinin önündeydi.
Ve içerisi müşteri doluydu. Kedilerini almasına yeni ciğerci izin vermedi:
"Onları veremem... Onları gören buranın ciğerci olduğunu anlıyor, dükkánım ilk kez dolup taşıyor..."
*
Kuşlar balkona dizildiler.
Açlar, aç...
Bir avuç pilav artığı, bir dilim bayat ekmek kırıntısı, sofranın döküntülerini olsun verin.
Doyurun, ölmesinler.
Balkonunuz kirleniyor diye kızmayın sakın, bir an için yüreğinize kanat takın.
Ciğerciyi gösteren kediler gibi, balkondaki kuşlar içerde merhametin-sevginin olduğunu gösterirler.
Dışarısı soğuk...
Yerde kar var...
Bekir COŞKUN
Güvercinler, serçeler, sığırcıklar, saksağanlar o sabah terasta yerlerini aldılar.
Nasıl olur, geçen seneyi nasıl unutmamışlar.
Üstelik hepsinin yüzü terasa açılan kapıya dönük. Hatta kimisi camdan içeri bakıyor.
Sanki "Yine aç kaldık" der gibi.
Kar var yerde.
Kent bembeyaz.
Tarlalar-otlaklar karın altında ve doğadaki tüm canlılar kar yağdığından bu yana açlar.
*
Karlı camın önünde, bilgisayarımdan sevgili Cengiz Altınsoy’un bir eski hikáyeye benzeyen mesajını okuyorum:
Bir ciğerci kapısının önündeki kedileri sevmedi, onları istemedi. Sonunda onları çuvala doldurarak uzak bir yere götürüp attılar.
O günden sonra kimse dükkánına gelmedi ciğercinin.
Dükkán bomboş kaldı.
Günler sonra bir yaşlı kadın uğradı sadece, "Oğlum burada ciğerci vardı, nereye taşındı?" diye sordu. Ciğerci bir tek müşteri olsun geldi diye sevindi, "Burası teyze" dedi. Kadın çevresine bakarak mırıldandı:
"İyi ama hani kediler yok... İnsan kedileri görünce burada ciğerci olduğunu anlar..."
Ciğerci kötü bir şey yaptığını anladı, kedilerini aramaya gitti, uzak bir yerde kediler bir başka ciğercinin önündeydi.
Ve içerisi müşteri doluydu. Kedilerini almasına yeni ciğerci izin vermedi:
"Onları veremem... Onları gören buranın ciğerci olduğunu anlıyor, dükkánım ilk kez dolup taşıyor..."
*
Kuşlar balkona dizildiler.
Açlar, aç...
Bir avuç pilav artığı, bir dilim bayat ekmek kırıntısı, sofranın döküntülerini olsun verin.
Doyurun, ölmesinler.
Balkonunuz kirleniyor diye kızmayın sakın, bir an için yüreğinize kanat takın.
Ciğerciyi gösteren kediler gibi, balkondaki kuşlar içerde merhametin-sevginin olduğunu gösterirler.
Dışarısı soğuk...
Yerde kar var...
Bekir COŞKUN
Yorum