Ana Sayfa » Arşiv » Basın Yayın Faaliyetleri » Basın Açıklamaları Arşivi » 2008 Yılı Basın Açıklamaları Arşivi
BASIN AÇIKLAMASI
TARIH : 19 Ocak 2008
NO : BA - 10 / 08
Son günlerde basın ve yayın organlarında, 21 Ekim 2007 tarihli Dağlıca saldırısı sonrası gelişen olaylar hakkında çok sayıda haber ve yorum yer almakta ve yoğun bir tartışma ortamı yaratılmış bulunmaktadır.
Dağlıca olayı, kişilerin ve onların bağlı oldukları kurumların birikimleri, eğilimleri ve misyonları doğrultusunda farklı şekillerde yorumlanmaktadır. Ordu karşıtlığını siyasi ve ekonomik rant aracı yapan bazı çevreler, Türk Silahlı Kuvvetlerine seviyesiz bir şekilde saldırmak için, bu olayı saptırarak kendi amaçları doğrultusunda kullanmaktadırlar. Olayda şüphe, önyargı ve kinle üretilmiş iddialar ön plana çıkarılmakta; Dağlıca'da aynı zamanda, hain bir saldırının 12 vatan evladının kan ve canları pahasına püskürtülerek, bir fedakarlık örneği sergilendiği göz ardı edilmektedir.
Köklü bir özeleştiri ve geri besleme geleneğine sahip Türk Silahlı Kuvvetleri, Dağlıca olayını en ince ayrıntısına kadar incelemektedir. Konu ile ilgili her rütbeden personelin günlerce ifadelerine başvurularak yapılan detaylı bir idari soruşturma sonucunda, 8 askere ilişkin olayın yargıya taşınmasına karar verilmiştir. İdari soruşturma yapılmakla birlikte; olayın yargısal sürece tabi tutulması, basın ve kamuoyuna karşı şeffaflık açısından arzu edilen bir durumdur. Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu tavrı, onun özgüveninin ve hukuka duyduğu saygının en açık göstergesidir. Nitekim, Türk Silahlı Kuvvetlerinin hukuk dışı her türlü eylemi yargıya havale etmekte asla tereddüt göstermediği, kamuoyu tarafından yakından bilinmektedir. Bu bağlamda, Türk Silahlı Kuvvetlerinde kimseye ayrıcalık yapılması söz konusu olmayıp; personelin değerlendirilmesinde esas olan rütbe ya da ilişkileri değil, kişisel nitelikleri ve icraatlarıdır.
Her kurumda hata yapanlar da olabilir. Ancak bir kişi veya kuruma hatalı diyebilmek için, yapılacak idari ve/veya yargısal işlemin sonucunun beklenmesi gerekmektedir.
Bu gerçekler ortada ve yargı süreci devam ediyorken, kendilerini yargı yerine koyarak yazı ve yorumlarıyla kurumları ve kişileri suçlayanların, hukukun üstünlüğü ilkesine ne kadar bağlı oldukları kamuoyunun takdirine bırakılmaktadır.
Ayrıca, bu ve benzer olayları kullanarak Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratmayı, onun terörle mücadele ve Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ilkelerine sahip çıkmadaki kararlılığını aşındırmayı düşünenlerin çabaları beyhudedir.
BASIN AÇIKLAMASI
TARIH : 19 Ocak 2008
NO : BA - 10 / 08
Son günlerde basın ve yayın organlarında, 21 Ekim 2007 tarihli Dağlıca saldırısı sonrası gelişen olaylar hakkında çok sayıda haber ve yorum yer almakta ve yoğun bir tartışma ortamı yaratılmış bulunmaktadır.
Dağlıca olayı, kişilerin ve onların bağlı oldukları kurumların birikimleri, eğilimleri ve misyonları doğrultusunda farklı şekillerde yorumlanmaktadır. Ordu karşıtlığını siyasi ve ekonomik rant aracı yapan bazı çevreler, Türk Silahlı Kuvvetlerine seviyesiz bir şekilde saldırmak için, bu olayı saptırarak kendi amaçları doğrultusunda kullanmaktadırlar. Olayda şüphe, önyargı ve kinle üretilmiş iddialar ön plana çıkarılmakta; Dağlıca'da aynı zamanda, hain bir saldırının 12 vatan evladının kan ve canları pahasına püskürtülerek, bir fedakarlık örneği sergilendiği göz ardı edilmektedir.
Köklü bir özeleştiri ve geri besleme geleneğine sahip Türk Silahlı Kuvvetleri, Dağlıca olayını en ince ayrıntısına kadar incelemektedir. Konu ile ilgili her rütbeden personelin günlerce ifadelerine başvurularak yapılan detaylı bir idari soruşturma sonucunda, 8 askere ilişkin olayın yargıya taşınmasına karar verilmiştir. İdari soruşturma yapılmakla birlikte; olayın yargısal sürece tabi tutulması, basın ve kamuoyuna karşı şeffaflık açısından arzu edilen bir durumdur. Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu tavrı, onun özgüveninin ve hukuka duyduğu saygının en açık göstergesidir. Nitekim, Türk Silahlı Kuvvetlerinin hukuk dışı her türlü eylemi yargıya havale etmekte asla tereddüt göstermediği, kamuoyu tarafından yakından bilinmektedir. Bu bağlamda, Türk Silahlı Kuvvetlerinde kimseye ayrıcalık yapılması söz konusu olmayıp; personelin değerlendirilmesinde esas olan rütbe ya da ilişkileri değil, kişisel nitelikleri ve icraatlarıdır.
Her kurumda hata yapanlar da olabilir. Ancak bir kişi veya kuruma hatalı diyebilmek için, yapılacak idari ve/veya yargısal işlemin sonucunun beklenmesi gerekmektedir.
Bu gerçekler ortada ve yargı süreci devam ediyorken, kendilerini yargı yerine koyarak yazı ve yorumlarıyla kurumları ve kişileri suçlayanların, hukukun üstünlüğü ilkesine ne kadar bağlı oldukları kamuoyunun takdirine bırakılmaktadır.
Ayrıca, bu ve benzer olayları kullanarak Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratmayı, onun terörle mücadele ve Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ilkelerine sahip çıkmadaki kararlılığını aşındırmayı düşünenlerin çabaları beyhudedir.
Saygı ile duyurulur.
Yorum