Dünya barışı için stratejiler
Savaşların sayısı azalıyor. Bilim insanlarının araştırmalarına göre, bunun çeşitli nedenleri var. Ve bu araştırmaların sonuçlarının, güncel sorunların çözümünde, siyasetçilerin "Avrupa Modeli" gibi etkili konseptler geliştirmelerine yardımcı olacağı umuluyor.
İyi haber yaklaşık iki yıl önce duyuruldu ama pek de ses getirmedi. 2005 yılının yaz aylarında, Kanada Vancouver'de bulunan insan Güvenliği Merkezinin (Human Security Centre) yayımladığı bir raporda, 1992 yılından bu yana yeryüzündeki soykırım ve savaşların sayısında ciddi bir düşüş kaydedildiği belirtiliyordu. Buna göre bir yılda 1.000'den fazla insanın ölmesine neden olan silahlı çatışmalar -ki bilim insanları ancak yılda 1.000'den fazla kişinin öldüğü silahlı çatışmaları savaş olarak niteliyor- yüzde 80 oranında gerilerken, soykırım suçları da gözle görülür biçimde azalıyordu.
Raporda, en az iki devletin taraf olduğu silahlı çatışmaların sayısının da 1970'li yılların sonundan beri gerilediği saptanıyordu. Kanadalı bilim adamları, Batılı devlet örgütlenmelerinin Sırbistan, Afganistan ve Irak gibi ülkelerde yürüttükleri savaşların, Hindistan ve Pakistan arasında yaşanan kanlı çarpışmaların da istisnai durumlar olduğunu ileri sürüyordu.
1970'lerde yılda 300-400.000 olan, doğrudan savaşta ölenlerin sayısının da günümüzde 20.000'lerde seyrettiğine, savaş nedeniyle ortaya çıkan hastalık veya açlıktan ölen sivillerin de eskisi kadar çok olmadığına dikkat çekiliyordu. Raporun mesajı açıktı: "Dünya artık daha barışçıl bir yer."
Sansasyon olarak nitelendirilebilecek bu haber yankı bulmadı. Birkaç gazete araştırmanın sonuçlarına yer verdi, sonra yine savaş ve terör haberleri sayfaları kaplar oldu.
insan Güvenliği Merkezinin direktörü ve BM eski Genel Sekreteri Kofi Annan döneminde örgütün Strateji Dairesinin başında bulunan Andrew Mack, rapor basına açıklanırken, gazetecilerin, bitmeye yüz tutan çatışmalardan ziyade yeni alevlenen savaşlara daha fazla ilgi gösteriyor olmalarını eleştirdi ve uzmanların da barışın nedenlerinden çok savaşların sebepleri üzerine kafa yorduklarına işaret etti. Mack, şiddetin sistematik biçimde arttığına dair yaygın kanının yanlış olduğunun, aksine şiddetin azaldığının altını çizdi.
Yaklaşık 12 kişinin çalıştığı insan Güvenliği Merkezi, barış araştırmaları yapan, sayıları giderek artan kuruluşlardan biri. İlk kez 1960'larda, nükleer tehdit senaryoları ve akabinde güçlenen barış hareketi vesilesiyle ivme kazanan barış araştırmaları, 1990'larda tekrar gündeme geldi.
O vakte dek "dünya gerçeklerinden kopuk pasifistler" gözüyle, biraz da tepeden bakılan barış araştırmacıları birden popüler oluverdi. Çünkü savaş artık bir gelişmişlik sorunu olarak ele alınıyor, barış ekonomik getirisi olan bir metaya dönüşüyordu. Dünyadaki çatışmaları analiz eden bilim adamlarının sayısı artıyordu. İsveç'te çok önemli bir veri bankası kuruldu: Sadece devletler arasındaki savaşların değil, iç savaşların ve devletlerin katılımı olmaksızın ortaya çıkan çatışmaların da kaydını tutan Uppsala Conflict Data Programı. Yazı: Sven Hillenkamp Kaynak: Geo Dergisi
Savaşların sayısı azalıyor. Bilim insanlarının araştırmalarına göre, bunun çeşitli nedenleri var. Ve bu araştırmaların sonuçlarının, güncel sorunların çözümünde, siyasetçilerin "Avrupa Modeli" gibi etkili konseptler geliştirmelerine yardımcı olacağı umuluyor.
İyi haber yaklaşık iki yıl önce duyuruldu ama pek de ses getirmedi. 2005 yılının yaz aylarında, Kanada Vancouver'de bulunan insan Güvenliği Merkezinin (Human Security Centre) yayımladığı bir raporda, 1992 yılından bu yana yeryüzündeki soykırım ve savaşların sayısında ciddi bir düşüş kaydedildiği belirtiliyordu. Buna göre bir yılda 1.000'den fazla insanın ölmesine neden olan silahlı çatışmalar -ki bilim insanları ancak yılda 1.000'den fazla kişinin öldüğü silahlı çatışmaları savaş olarak niteliyor- yüzde 80 oranında gerilerken, soykırım suçları da gözle görülür biçimde azalıyordu.
Raporda, en az iki devletin taraf olduğu silahlı çatışmaların sayısının da 1970'li yılların sonundan beri gerilediği saptanıyordu. Kanadalı bilim adamları, Batılı devlet örgütlenmelerinin Sırbistan, Afganistan ve Irak gibi ülkelerde yürüttükleri savaşların, Hindistan ve Pakistan arasında yaşanan kanlı çarpışmaların da istisnai durumlar olduğunu ileri sürüyordu.
1970'lerde yılda 300-400.000 olan, doğrudan savaşta ölenlerin sayısının da günümüzde 20.000'lerde seyrettiğine, savaş nedeniyle ortaya çıkan hastalık veya açlıktan ölen sivillerin de eskisi kadar çok olmadığına dikkat çekiliyordu. Raporun mesajı açıktı: "Dünya artık daha barışçıl bir yer."
Sansasyon olarak nitelendirilebilecek bu haber yankı bulmadı. Birkaç gazete araştırmanın sonuçlarına yer verdi, sonra yine savaş ve terör haberleri sayfaları kaplar oldu.
insan Güvenliği Merkezinin direktörü ve BM eski Genel Sekreteri Kofi Annan döneminde örgütün Strateji Dairesinin başında bulunan Andrew Mack, rapor basına açıklanırken, gazetecilerin, bitmeye yüz tutan çatışmalardan ziyade yeni alevlenen savaşlara daha fazla ilgi gösteriyor olmalarını eleştirdi ve uzmanların da barışın nedenlerinden çok savaşların sebepleri üzerine kafa yorduklarına işaret etti. Mack, şiddetin sistematik biçimde arttığına dair yaygın kanının yanlış olduğunun, aksine şiddetin azaldığının altını çizdi.
Yaklaşık 12 kişinin çalıştığı insan Güvenliği Merkezi, barış araştırmaları yapan, sayıları giderek artan kuruluşlardan biri. İlk kez 1960'larda, nükleer tehdit senaryoları ve akabinde güçlenen barış hareketi vesilesiyle ivme kazanan barış araştırmaları, 1990'larda tekrar gündeme geldi.
O vakte dek "dünya gerçeklerinden kopuk pasifistler" gözüyle, biraz da tepeden bakılan barış araştırmacıları birden popüler oluverdi. Çünkü savaş artık bir gelişmişlik sorunu olarak ele alınıyor, barış ekonomik getirisi olan bir metaya dönüşüyordu. Dünyadaki çatışmaları analiz eden bilim adamlarının sayısı artıyordu. İsveç'te çok önemli bir veri bankası kuruldu: Sadece devletler arasındaki savaşların değil, iç savaşların ve devletlerin katılımı olmaksızın ortaya çıkan çatışmaların da kaydını tutan Uppsala Conflict Data Programı. Yazı: Sven Hillenkamp Kaynak: Geo Dergisi