İzmir-35

Kapat
X
 
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • orbay
    Senior Member
    • 11-02-2005
    • 5871

    İzmir-35

    GENEL BILGILER

    Yüzölçümü : 1.973 km²

    Nüfus : 3.739.353 (2007)

    Il Trafik No : 35

    Türkiye'nin üçüncü büyük sehri olan Izmir, çagdas, gelismis, ayni zamanda islek bir ticaret merkezidir. Civil civil olan alisveris merkezinde dolasmak oldukça keyiflidir. Izmir'in batisinda nefis renkli denizi, plajlari ve termal merkezleriyle Çesme Yarimadasi uzanir. Antik çaglarin en ünlü kentleri arasinda yer alan Efes, Roma devrinde dünyanin en büyük kentlerinden biriydi. Tüm Ion kültürünün zenginliklerini bünyesinde barindiran Efes, yogun sanatsal etkinliklerle de adini duyuruyordu.

    Türkçe'de ''Güzel Izmir'' olarak adlandirilan Izmir, yatlar ve gemilerle çevrilmis uzun ve dar bir körfezin basinda yer almaktadir. Iliman bir iklime sahip olup, yazinda denizden gelen taze bir serinlik günesin sicakligini alip götürmektedir. Sahil boyunca palmiye agaçlari ve genis caddeler bulunmaktadir. Izmir Limani Istanbul'dan sonra ikinci büyük limandir. Canli ve kozmopolit bir sehir olan Izmir Uluslararasi Sanat Festivali ve Uluslararasi Fuari ile de önemli bir yer tutar.

    ILÇELER

    Izmir ilinin ilçeleri; Balçova, Çigli, Gaziemir, Karsiyaka, Konak, Aliaga, Bayindir, Bergama, Beydag, Bornova, Buca, Çesme, Dikili, Foça, Karaburun, Kemalpasa, Kinik, Kiraz, Menderes, Menemen, Narlibahçe, Ödemis, Seferihisar, Selçuk, Tire, Torbali ve Urla'dir.

    COÐRAFYA

    İzmir, Türkiye'nin üçüncü büyük kentidir. İzmir, Ege kıyı bölgesinin tipik bir örneği gibidir. Kuzeyde Madra Dağları, güneyde Kuşadası Körfezi, batıda Çeşme Yarımadası'nın Tekne Burnu, doğuda ise Aydın, Manisa il sınırları ile çevrilmiş İzmir, batıda kendi adıyla anılan körfezle kucaklaşır.

    İzmir ili içinde Ege Bölgesi'nin önemli akarsularından olan Gediz Nehri'nin aşağı çığırı ile Küçük Menderes Nehri bulunur. Girintili ve çıkıntılı kıyı bandı doğal olarak sayısız güzellikte koy ve plajların oluşumu ile sonuçlanır. Gümüldür, Özdere, Foça, Karaburun, Çeşme sahil ve plajları İzmir için büyük bir turistik önem taşımaktadır. Öte yandan aynı doğal yapı, bir çok balıkçı barınağının veya yat yanaşma yerlerinin oluşmasına neden olmuştur. Bu özellikleriyle İzmir doğal bir turizm ve liman kentidir.

    Akdeniz iklim bölgesinde yetişen geniş, sert ve iğne yapraklı, sürekli yeşil kalan, kuraklığa dayanıklı ağaç ve çalılar, yaygın doğal bitki örtüsünü oluşturur.

    Akdeniz iklim kuşağında kalan İzmir'de yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı geçmektedir. İl bazında yıllık ortalama sıcaklık, kıyı kesimlerde 14-18 ºC arasında değişmektedir. Yıllık ortalama deniz suyu sıcaklığı 18.5ºC'dir.

    TARİHÇE

    Eski İzmir kenti, körfezin kuzeydoğusunda yer alan bir yarımadacık üzerine kurulmuştur. Günümüzde Bayraklı yakınında “Tepekule” adını taşıyan eski İzmir höyüğünde, ilk yerleşim M.Ö. 3. binden başlar. Önceleri ufak bir yerleşme olan deniz kenarındaki bu höyük, M.Ö. 2. binde ilk çekirdek etrafında biraz daha büyüyüp gelişmiştir. M.Ö. 2. bin yerleşmesinin Hititlerle ilişkili olduğu kazılardan anlaşılmaktadır.

    M.Ö. 10. yüzyılda, Bayraklı’nın kerpiç duvarlı ve düz damlı evleriyle, bugünkü Orta Anadolu köylerinden farkı yoktur. M.Ö. 600’de Lydia, M.Ö. 5. ve 4. yüzyıllarda Pers egemenliğinde olan şehir, M.Ö. 334’de Büyük İskender tarafından alınmış, bu tarihlerden sonra Kadifekale’nin yer aldığı dağın eteklerinde gelişmeye ve büyük bir şehir durumuna gelmeye başlamıştır. Roma İmparatorluğu döneminde, M.S. 178 yılındaki yer sarsıntısında büyük hasar gören şehir, yeniden kurulmuş ve onarılmıştır. Bu dönemde büyük bir ticaret merkezi haline gelmiştir. Bizans İmparatorluğu zamanında Hıristiyanlığın yayıldığı dönemde ve sonrasında önemli bir piskoposluk merkezi olmuş, M.S. 5.-6. yüzyıllarda gelişme göstermiş, ancak 7. yüzyıldaki Arap akınlarından sonraki yıllarda ise eski önemini kaybetmiştir.

    1320 yılında Aydınoğlu Gazi Umur tarafından alınan şehir, 1402-1415 yılları arasında Aydınoğulları Beyliği’nin başkenti olmuş ve 1415 yılında I. Mehmet Çelebi tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır.

    NE YENİR

    İzmir ve yöresinin yemekleri çeşit açısından son derece zengin olup, Ege, Akdeniz ve Anadolu mutfaklarının özgün bir bileşimidir. Yörenin bitki örtüsünün yanı sıra, çok kültürlü toplumsal yapısı da bu oluşumda etkendir.

    Belli başlı yemekleri: Bulamaç çorbası, tarhana çorbası, tere çorbası, trança kellesi çorbası,kirde, sakız yahnisi, mücver, İzmir köftesi, papaz yahnisi, enginar dolması, domates bastısı, yer elması, revani,ıspanak boranisi, razı kavurması, Efes arapsaçı, şevketi bostan, ebegümeci, radika salatası.

    İzmir'den Yemek Tarifleri

    Tere çorbası

    Malzemeler:

    9 su bardağı tavuk suyu

    3 yemek kaşığı un

    1 adet yumurta

    1 adet limon

    1 su bardağı krema

    1 su bardağı süt

    2 yemek kaşığı tereyağı

    1 demet tere

    1/2 çay kaşığı şeker

    tuz

    Hazırlanışı:

    Bir kapta un, limon suyu ve yumurta iyice karıştırılır. kaynamakta olan tavuk suyuna azar azar yedirerek ilave edilir. Tere yaprakları ayıklanır bir bardak süt ile birlikte blendırdan geçirilir. Yapraklar tamamen eriyince kaynamakta olan çorbaya eklenir. Bir taşım kaynatıp krema, tereyağı, şeker ve tuz eklenir. Bir taşım kaynadıktan sonra süzgeçten geçirilir ve servis edilir.

    İzmir köfte

    Malzemeler:

    1/2 kg dövülmüş et

    2 adet soğanın suyu

    1 adet yumurta

    1/2 su bardağı sıvı yağ

    5 adet domates

    3 dilim ekmek içi

    1 tatlı kaşığı köfte baharatı

    1 tatlı kaşığı karabiber

    1 tatlı kaşığı tuz Hazırlanışı: İyice dövülen et, soğan suyu, tuz, karabiber, köfte baharatı, ekmek içi ve yumurta ile yoğrulur. Hamur haline gelince köfte şekli verilir ve yağda kızartılır. Kızaran köfteler bir tencereye alınır. Ayrı bir tarafta domatesler küçük küçük doğranır. Doğranan domatesler tencereye alınan köftelerin üzerine dökülür ve 15 dakika pişirilir.

    Radika salatası

    Malzemeler:

    1 demet radika

    1 çorba kaşığı tuz

    1 adet limon

    1/2 çay bardağı zeytinyağı

    Hazırlanışı:

    Radikalar köklerinden ayrılıp iyice yıkanır. Bir tencerede tuzlu su kaynatılır ve radikalar kaynayan suya atılır. Sapları yumuşayana kadar haşlanır ve süzülerek servis tabağına alınır. Soğuduktan sonra üzerine zeytinyağı ve limon suyu eklenip zeytin ile süslenerek servis edilir.

    NE ALINIR?

    İzmir'in en yoğun alışveriş trafiğine sahne olan sokakları, Anafartalar Caddesi'nin sağında ve solunda yer alan ve hala yüzyıl öncesinin atmosferini kepenklerinin kıvrımlarında, kapı eşiklerinde, basık tavanlarında, eski kiremitlerinde taşıyan Kemeraltı Sokaklarıdır. Eski görüntü tamamen olmasa da hala işportacıların bağrışmaları bakırcılar çarşısının kendine has sesleri Şadırvan Cami yanındaki Sebil'in şırıltısı, Kestane pazarındaki balıkçıların ıslak önlükleriyle bağrışmaları, Kemeraltı'nın pek değişmediğini gösteren belirtileridir.

    Urgancılar Çarşısı, Kuyumcular Çarşısı, basmacılar, ayakkabıcılar hepsi de hala işlerini sürdürmektedirler. Bunların yanı sıra en iyi ve modern alışveriş merkezleri Alsancak'taki Kordon Boyu'nda, Karşıyaka ve Cumhuriyet Caddesi'nde bulunur.

    İzmir'de en önemli alışveriş merkezi olan Kemeraltı'na komşu Çankaya ve oradan da seçkin butik ve mağazaların yer aldığı Alsancak'a ulaşıp alışveriş yapabilir, Karşıyaka'da da aynı olanakları bulabilirsiniz.

    YAPMADAN DÖNME

    Selçuk-Şirince Köyü Birgi Çakırağa Konağı, Kızlarağası Hanı, tarihi Asansör'ü gezmeden,

    İzmir Arkeoloji Müzesi, İzmir Atatürk Müzesi, Kordonboyu, Kemeraltı Çarşısı, Teleferik Tesisleri ve Balçova Kaplıcaları, Efes Harabeleri, Meryem Ana Evi, Şirince Köyü, Bergama Antik Kenti, Çeşme plajlarını görmeden,

    İzmir Asansör Restaron'da İzmir Köftesi, Ödemiş Kebabı, Boyoz (börek), Kumru, Gevrek ve meşhur Gerdan tatlısı tatmadan,

    Kuru İncir, sultaniye üzüm, Kemalpaşa Kirazı, Bergama tulum peyniri ve lokma almadan,

    Foça ve Çeşme'de balık yemeden,

    Ödemiş İpeği (Pembizar), İğne Oyaları, Yemeni ve Görece nazar boncuklarından satın almadan,

    İzmir Fuarı ile Selçuk Festivali'ni görmeden...

    Dönmeyin.

    NASIL GİDİLİR

    Karayolu : Şehirlerarası Otobüs Firmaları ile Türkiye'nin tüm illerine gece ve gündüz düzenli otobüs seferleri yapılmaktadır. Terminalin merkeze uzaklığı 12 km. dir.

    Otogar Tel : (+90-232) 472 10 10

    Üçkuyular Otogarı: Çeşme- Seferihisar ve Gümüldür ilçelerine yaz kış düzenli olarak otobüs ve dolmuş seferleri yapılmaktadır. Merkeze uzaklığı 10 km. dir.

    Otogar Tel : (+90-232) 259 88 62

    Demiryolu : İzmir'den Ankara, İstanbul, Denizli, Aydın gibi şehirlere düzenli tren seferleri yapılmaktadır.

    Merkez Basmane Garı, Tel:0.232.484 86 38

    Alsancak Garı, Tel: 0.232.458 31 31

    Denizyolu : Adres: İzmir Limanı- Alsancak, Devlet Denizyolları İzmir Acentası,

    Diğer Limanlar; Çeşme Limanı, Dikili Limanı, Seferihisar-Sığacık Yat Limanı

    Liman Tel : (+90-232) 464 88 64 - 464 88 89

    Havayolu : Adnan Menderes Havalimanından yurtiçi ve yurtdışına periyodik olarak seferler yapılmaktadır. Merkeze uzaklığı 16 km. dir.

    Hava Limanı Tel : (+90-232) 484 12 20

    TESCİL EDİLMİŞ TAŞINMAZ KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARI İLE SİT ALANLARI (AÐUSTOS 2005)

    Sit Alanları

    Arkeolojik Sit Alanı : 300

    Kentsel Sit Alanı : 29

    Doğal Sit Alanı : 211

    Tarihi Sit Alanı : 29

    Diğer Sit Alanları

    Arkeolojik ve Doğal Sit : 21

    Tarihi ve Doğal Sit : 1

    Arkeolojik ve Kentsel Sit : 8

    Tarihi ve Arkeolojik Sit : 4

    Doğal ve Kentsel Sit : 1

    Toplam : 604

    Kültür (Tekyapı Ölçeğinde) ve Tabiat Varlıkları : 5107

    GENEL TOPLAM : 5711

    İLETİŞİM BİLGİLERİ

    İl Kültür Müdürlüğü

    Adres: Halil Rıfat Paşa Cad. No:3 Kat:3 Konak / İzmir

    Tel: (232) 441 13 97

    Faks: (232) 441 13 98

    Turizm İl Müdürlüğü

    Tel: (+90-232) 483 62 16/483 51 17

    Turizm Danışma Müdürlüğü Tel: (+90-232) 445 73 90

    Adnan Menderes Havalimanı Turizm Danışma Müdürlüğü

    Tel: (+90-232) 274 22 14

    İzmir Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü

    Adres: Halil Rıfat Paşa Cad. No:3/A Konak/İZMİR

    Tel: (0232) 483 17 85

    Faks: (0232) 441 61 13

    Devlet Resim ve Heykel Müzesi Müdürlüğü

    Adres: Mithatpaşa Cad. 94 Konak - İzmir

    Tel: (0 232) 484 89 45

    Faks: (0 232) 441 13 98

    Önemli Telefonlar

    Valilik : (+90-232) 441 14 40

    Belediye: (+90-232) 482 11 70

    Hastane: (+90-232) 366 88 88

    Polis: (+90-232) 489 05 00

    Jandarma: (+90-232) 583 60 08

    Ödemiş İrtibat Bürosu: (+90-232) 545 31 50

    Tire İrtibat Bürosu: (+90-232) 512 66 14

    Liman : (+90-232) 464 88 64 - 464 88 89

    Gezilecek Yerleri

    Plajlar

    İzmir ilinin Ege'ye 629 km kıyısı bulunmaktadır. Bunun 101 km'si doğal plaj (kumsal) niteliğindedir. İzmir kıyıları yarımada ve
    koylardan oluşan coğrafyası nedeniyle, plaj kullanımı dışında su sporlarına da olanak vermektedir. İldeki plajlardan Selçuk-Pamucak, Urla ve Gülbahçe, Çeşme-Ilıca ve Altınkum, Gümüldür ve Özdere plajları ile kuzeyde Dikili ve Çandarlı, Foça-Yeni Foça plajları, kumsal özellikleri bakımından öne çıkmaktadır. Plajlara ulaşım son derece kolay ve seridir. İzmir merkez garajdan ve Üçkuyular garajından hemen her ilçeye günün her saatinde araç temin etme imkanı vardır.

    Sanat, Kültür ve Eğlence

    İzmir kozmopolit ve kültür şehri olarak ün yapmıştır. İzmir Kültür Merkezi opera, bale ve müzik konserlerine sık sık ev sahipliği yapar.

    Her yıl Ağustos ayında açılan İzmir Uluslararası Fuar'ı bir eğlence ve endüstri sergisidir.

    Efes harabelerinin en güzel yapılarından biri olan tiyatro, oldukça sağlam kalmış ve restorasyonla da bugün Efes festivali gibi şenliklerde rahatlıkla kullanılmaktadır.

    Yat Limanları

    İzmir ilinde özellikle Çeşme Yarımadası'nın güneyi ülkemizin belli başlı yat güzergahlarından birini oluşturmaktadır. Çeşme-Kuşadası güzergahı yat turizmi altyapısının en çok geliştiği alandır. Alaçatı İskelesi; Alaçatı beldesinin güneyinde yan yana sıralanmış koylarla, yatçılar için bir cennet niteliğindedir. İskelede 80 tekne barınabilmektedir. Yatların barınabilmesi için pek çok imkan vardır. Urla İskelesi'nde 20 tekne, balıkçı barınağında 175, Özbekköy barınağında ise 80 tekne barınabilmektedir. İskelenin yakınında bulunan Güvendik Tepesinden çevrenin olağanüstü görüntüsü izlenebilmektedir.

    Yaylalar

    Ödemiş İlçesinin Bozdağ Gölcük Yaylası, yine aynı bölgedeki Subatan Yaylası, Karşıyaka ilçesinin kuzeyindeki Yamanlar Dağı üzerinde bulunan Karagöl, Bergama ilçesini çevreleyen dağlardan kuzeydeki Madra Dağında bulunan Kozak Yaylası günübirlik rekreasyon ve yayla turizmine elverişli alanlardır.

    Şirince Köyü

    Doğu Roma İmparatorluğu döneminde bir yerleşim alanı olduğu tahmin edilen Şirince köyünde, bazı yapı kalıntıları ortaya çıkarılmıştır. Kule kalıntısı, su kemerleri ile 11. yüzyıldan beri varolduğu sanılan manastır/kilise yapıları, Şirince’de günümüze kadar kalan arkeolojik ve tarihi kaynaklardır.

    Selçuk ilçe merkezine 8 km. uzaklıktaki Şirince köyü, 19. yüzyılda bir Osmanlı yerleşimi olarak vadi yamaçlarında gelişmiştir. Arazi yapısı ile uyumlu kentsel dokuda, doğal çevre ile bütünleşmiş yaklaşık 200 ev günümüze kadar korunabilmiştir.

    Camiler,Kiliseler,Sinegoglar

    Ali Ağa Camii:
    1672’de Gediz Ali Ağa tarafından yaptırılmış olan cami, kare planlı ve sekiz köşeli ahşap sütunların üzerinde tek kubbelidir. Sütun başlıklarının altın yaldız süslemeleri ve kubbenin kalem işleri 19. yüzyıldandır.

    Bergama Kilisesi (Bergama):
    İncil'de adı geçen yedi kiliseden kesin olarak yeri bilinen tek kilise olup, Bergamalılar tarafından "Kızıl Avlu" diye adlandırılan bazilika, "Serapien" (Serapis adlı tanrı için yapıldığından) ve "Ne yerde ne gökte" anlamı da taşımaktadır. Bergama Kilisesi İsa'dan sonra 313-500 yılları arasında önemli rol oynamıştır.

    Bergama Ulu Camii:
    1393 yılında Sultan Yıldırım Bayezit zamanında yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı yapı, 4 kalın ayak üzerine oturan üç kubbe ile örtülmüştür. Mihrapta, Selçuklu mimari düzeninde sülüs, girift yazılar ve geometrik bezemeler ve alçı kabartmalar dikkat çekicidir. Mermer minberi geometrik bezelidir.

    Beth İsrael Sinagogu:
    İzmir’in Karataş Semti’nde Sultan II. Abdulhamit’in fermanıyla 1905’te yaptırılmış olup, İzmir’in en büyük sinagogudur.

    Birgi(Ödemiş):
    Ödemiş'e 9 km uzaklıktadır.Kent dokusunda Osmanlı ve Selçuklu mimarisinin seçkin örnekleri bulunmakta olup Dünya Kültür Mirası listesine alınmıştır. İmam-ı Birgivi Türbesi ve Medresesi, Darül Hadis Medresesi, Güdük Minare Mescidi, Ulu Cami ve Aydınoğulları Türbesi burada bulunmaktadır.

    Faik Paşa Camii:
    Basmane’nin güneyinde, Altınordu Mahallesi’ndedir. 16. yüzyılda Faik Paşa yaptırmıştır. 13 sütunlu ibadet mekânı ahşap çatı ile örtülüdür.

    Hacı Hüseyin (Başdurak) Camii:
    Başdurak Semtinde yer alan yapı, 17.yüzyıla tarihlenmektedir. Ana mekân, sekizgen kasnağa oturmuş büyük bir kubbe ile örtülüdür. Mihrabı çini panolarla kaplıdır. Bütün başlıkları altın olup, pencereler vitraylıdır.

    Hatuniye Camii:
    Anafartalar Caddesi’nde 17. yüzyıla tarihlenen yapının Yusuf Çavuş oğlu Ahmet Ağa’nın annesi Tayyibe Hatun’un yaptırdığı bilinmektedir. Caminin ilk bölümünde ana mekânı örten kubbe 12 köşeli kasnağa oturmaktadır. Sonradan camiye bir bölüm daha eklenmiş, kemerlerle ana mekâna bağlanmıştır.

    Hisar Cami (Merkez):
    Kemeraltı-Hisarönü meydanının ortasında 1592 yılında inşa edilen cami, İzmir'in en büyük camisidir. Tek katlı, anıtsalcamilerdendir. Kesme taşlardan yaptırılmıştır. Ortasında büyük hacimli bir kubbesi, etrafında küçük kubbeler vardır.

    Caminini içi Osmanlı sanatının en güzel örneklerinden birini oluşturmaktadır.

    Hisar Camii:
    Bugünkü Kemeraltı iş merkezinde, Hisarönü mevkiinde bulunmaktadır. 1592 yılında Yakup Bey tarafından yaptırılmıştır. Kesme taştan inşa edilen cami, İzmir’in en gösterişli camilerinden biridir. İç mekân Osmanlı süsleme sanatının en güzel örneklerinden birini sergilemektedir. Ahşap minberi sedef kakmalıdır.

    Karataş Beth İsrael Sinagogu (Merkez):
    Mithat Paşa Bulvarında olan Sinagog geçen yy. sonlarına özgü Viktorya stili mimarisi ile düğün törenlerine sahne olmaktadır.

    Kemeraltı Camii:
    Anafartalar Caddesi’nde, 1671 yılında Yusuf Çamazade Ahmed Ağa tarafından yaptırılmıştır. Tek kubbeli yapının duvarları taştandır. Minaresi tek şerefelidir.

    Kestane Pazarı Camii:
    İzmir’de Kestane Pazarı adıyla anılan çarşıdaki yapı, 1663 yılında Eminoğlu Hacı Mehmet Ağa tarafından yaptırılmıştır. İki katlı caminin alt katında dükkanlar, depolar vardır. Büyük kubbe dört sütuna oturtulmuştur. Köşelerinde küçük kubbeler vardır.

    Konak (Yalı) Camii:
    Konak Meydanı’nda bulunan yapı, 1754 yılında Mehmet Paşa’nın kızı Ayşe tarafından yaptırılmıştır. Klasik Osmanlı mimarisi üslubunda, sekizgen planlı, üstü kubbeli bir yapıdır. Taş ve tuğla karışımı duvarlarda pencerelerin çevresi çinilerle süslenmiştir. Kesme taştan tek şerefeli minarenin petek kısmında firuze çiniler bulunmaktadır.

    Kurşunlu Camii:
    Namazgâh Meydanı’nda, kentin en eski camilerindendir. Yavuz Sultan Selim tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır. Ana mekânın çatısı ahşap olup, kiremitle örtülüdür. Ahşap oyma minberi sedef kakma çiçeklerle bezelidir. Mihrap nişi kalem işiyle süslüdür.

    Medreseler:
    Osmanlı döneminde İzmir’deki eğitim ve kültür düzeyinin anlaşılması açısından medreseler önem taşımaktadır. Yazılı kaynaklarda İzmir’de 40’a yakın medresenin varlığından söz edilmektedir. En eskileri 16. yüzyıl başlarına tarihlenen medreselerin başlıcaları; Salepçizade Hacı Ahmet Efendi, Yalı, Hatuniye, Çorakkapı, Katipzade Medreseleri olarak sıralanabilir.

    Mehmed Bey Türbesi:
    Ödemiş’de Ulu Cami’nin kuzeybatısındadır. 1333 yılında Aydınoğlu Mehmed Bey ile üç oğlu için yaptırılmıştır. Kare plan üzerine sekizgen bir yapıdır. Pencere köşelerinde firuze ve lacivert çinilerden yıldız biçiminde süsler vardır. Kubbenin iç kısmında mozaik çiniden yuvarlak bir madalyon görülmektedir.

    Meryem Ana Evi (Selçuk):
    Selçuk'a dokuz kilometre uzaklıkta, 420 m yükseklikteki Bülbül Dağı üzerinde Hıristiyanlarca "Panaya Kapulu" olarak da adlandırılan kutsal yerin M.S. IV. yüzyılda inşa edildiği sanılmaktadır. Bir ocağı andıran mihrap kısmında Hz. İsa'nın altın kalbi temsil edilmektedir. Hz. İsa'nın yakalanıp çarmıha gerilişinden kısa bir süre önce annesini, arkadaşı ve havarisi olan St. Jean'a teslim etmiştir. St. Jean, Hz. İsa'nın çarmıha gerilişinden sonra Meryem Ananın Kudüs'te kalmasını sakıncalı bulduğundan onu yanına alarak Kudüs'ten kaçırmış ve buraya getirmiştir. Bu söylentiler efsanelerle karışsa da gerçeklik taşıdığını kanıtlayacak göstergeler bulunmaktadır. Hıristiyanlık dinini yaymak gibi kutsal bir görevi de üstlenmiş olan St. Jean, çağın en büyük kenti durumundaki Efes'i kendine hedef seçmiş, Hz. Meryem'i putperestlerin diyarına sokmak istemediğinden onu Bülbül Dağı eteklerinde sık ağaçlarla kaplı bir köşede yaptığı kulübede gizlemiştir. St. Jean'ın her gün gizli gizli onu ziyarete gittiği ve yiyecek içecek götürerek yokladığı bilinmektedir.Hz. Meryem'in tam 101 yaşına kadar Bülbül Dağındaki bu yerde yaşadığı ve burada öldüğü bilinir. St. Jean Meryem Anayı yine bu dağda kendisinden başka hiç kimsenin bilmediği bir yere gömmüştür. Hıristiyanlığın yayılmasından sonra Hz. Meryem'in bulunduğu yere Hıristiyanlarca "Haç" şeklinde bir kilise inşa edilmiştir.

    Bu ev papalık tarafından 1967 yılında Hıristiyanlığın kutsal bir yeri ilan edilmiştir. Burada 15 Ağustosu izleyen ilk pazar günü ayin yapılır ve gelenler hacı olurlar.

    Meryem Ana Evi:
    Hz. İsa’nın çarmıha gerilmesinden sonra, havarilerinden St. John‘ın Meryem Ana’yı Efes’e getirdiği kabul edilmektedir. Meryem Ana adına Bülbül Dağı üzerinde yer alan Meryem Ana Evi’nin 4. yüzyılda inşa edildiği sanılmaktadır. Haç planlı ve kubbeli olan bu yapıda giriş, apsisin bulunduğu salona açılır. Apsis’te Meryem Ana heykeli, apsisin iki yanında mutfak ve yatak odası bulunur. 1957 yılında Papalık tarafından onaylanan Meryem Ana evi, hem Hıristiyanlar hem de Müslümanlar tarafından çok sık ziyaret edilen bir yerdir. Bu mekânda, her yıl 15 Ağustos’ta Meryem Ana’yı anma ayinleri düzenlenmektedir.

    Salepçioğlu Camii:
    1906 yılında Salepçizade Hacı Mehmet Efendi tarafından yaptırılan cami, tek kubbeli olup, iki katlıdır. Dış duvarları mermer ve yeşil taşlarla örülmüştür.

    Selçuk İsa Bey Camii:
    Selçuk’ta, Ayasuluk Tepesi’nin yamacında 1375 yılında Aydınoğlu İsa Bey tarafından yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı yapının, üç yanı revaklı avlusu bulunmaktadır. Ana mekân iki dizi halinde 4 sütunla bölünmüş ve mihrapla girişin üstündeki bölüm iki kubbe ile örtülmüştür. Mihrap üzerine rastlayan kubbenin başlangıcı levhalarla süslenmiştir. Kemeri taşıyan başlıklar Selçuklu taş işçiliğinin özgün örneklerindendir. Pencerelerin her biri ayrı desendeki taş işlemelerin güzelliği ile dikkati çekmektedir.

    St. Jean Bazilikası (Selçuk):
    Bizans İmparatoru Jüstinyen'in M.S. VI. yüzyılda St. Jean adına yaptırdığı bazilika, Ayasuluk tepesinde yer almaktadır. Bazilikanın ortasında, kubbenin altında ve zemin seviyesinin de altında olan St. Jean'ın mezarının doğu tarafında rahiplerin oturdukları kısımlar bulunur. Bu yapılar kiliseden yarım daire biçiminde ayrılır. Mezar alanının kuzeyinde aziz resimlerinden oluşan fresklerin bulunduğu kilisenin restore edilen sütun başlıkları üzerinde İmparator Jüstinyen ile karısı Theodora'nın monogramları vardır.

    St. John Bazilikas:
    M.S. 2. yüzyıla kadar uzanan bir Hıristiyan geleneğine göre, St. John öldüğünde bu tepeye gömülmüştür. Kutsal sayılan mezarın bulunduğu yere, M.S. 4. yüzyılda, çatısı ahşap olan bir kilise yapılmış, Bizans İmparatoru Iustinianus tarafından M.S. 6. yüzyılda kubbeli bir bazilika inşa edilmiştir. Üç nefli, haç planlı, kubbeli yapının batısında atrium ( sütunlu avlu) yer almaktadır. Ortadaki kubbeli bölümün altında St. Jean’ın mezarı olduğu bilinmektedir. St. Jean’ın mezarının kuzeyindeki küçük şapelin duvarları aziz resimlerinden oluşan fresklerle süslüdür. İmparator Iustinianus ve eşi Theodora’nın monogramlarını taşıyan sütunlar bulunmuştur.

    St. Polycarp Kilisesi:
    Kanuni Sultan Süleyman’ın izniyle 1625 yılında inşa edilen St. Polycarp Kilisesi, İzmir’in halen kullanılmakta olan en eski kilisesidir. İncil’de bahsedilen yedi kiliseden biri olan İzmir kilisesine ait kalıntıların İki Çeşmelik’teki St. Polycarp Kilisesi’nin yerinde olduğu sanılmaktadır.

    Sultan Şah Türbesi:
    Ödemiş ilçesi merkezinde, Ulu Cami’nin güneyindedir. Aydınoğlu Mehmed Bey’in kız kardeşi Sultan Şah için 1310’da yaptırılan türbe, altıgen planlı olup, kubbeyle örtülüdür.

    Süleyman Şah Türbesi:
    Tire ilçesi merkezinde yer almaktadır. Aydınoğlu Süleyman Şah için 1349’da, mermer ve taştan yaptırılan türbe kare planlı olup, kubbeyle örtülüdür.
    Çorakkapı Camii:
    Basmahane’de Gar karşısındadır. 1747 yılında yaptırılmıştır. Ana mekân, sekizgen kasnağa oturan tek kubbe ile örtülüdür. Yanlarda üçer kubbeli mekânlarla genişletilmiştir. Minberi mermer, minaresi kesme taştandır.
  • orbay
    Senior Member
    • 11-02-2005
    • 5871

    #2
    Konu: İzmir-35

    Ödemiş Ulu Camii:
    1312 yılında Aydınoğlu Mehmet Bey tarafından yaptırılmıştır. Kare planlı ve beş sahınlı yapı, sekiz sütunun taşıdığı ahşap bir çatı ile örtülü olup, mihrap önünde küçük bir kubbe bulunmaktadır. Minaresi, firuze sırlı tuğlaların baklava biçiminde dizilmesiyle süslenmiştir. Firuze ve koyu mor renkli geometrik yıldız ve geçmelerden oluşan mozaik çinili mihrabı, rumilerle çevrilidir. Ahşap minberi çivisiz geçmeli (kündekari) teknikle yapılmıştır.

    İki Çeşmelik Camii:
    İkiçeşmelik semtinde, 1893’e tarihlenen caminin ana mekânı, iki ayak ve dört sütuna dayanan kubbe ile örtülüdür. Kubbe, kalem işiyle bezelidir. Doğusunda küçük bir avlu bulunmaktadır.

    İssa Bey Cami (Selçuk):
    Ayasuluk tepesinde St. Jean Bazilikası'nın batı yamacında bulunan cami, bir Selçuklu eseridir. 1375 yılında Aydınoğlu İsa Bey tarafından yaptırılmıştır.

    Yalnız beylikler için değil Batı Anadolu ve XIV. yy. içinde önemli yenilikler taşıyan bu plan, Anadolu Türk mimarisinde de ender görülen uygulamalardan biridir. Cami, Selçuklu camileri ile Osmanlı camileri arasında geçiş dönemi eseridir.

    İzmir Kilisesi (Merkez):
    İncil'de adı geçen yedi kilisenin ikincisi olan İzmir Kilisesi'nin "Takip edilen" ve "Sadık ol" anlamına geldiği söylenir. İzmir kilisesinin önemli olduğu çağ, M.S. II. ve III. yüzyıllardır. Bu kilisenin kalıntılarının, Çeşmelik semtinde St. Polikarp kilisesinin yerinde olduğu bazı arkeologlar ve Hıristiyan din yazarlarınca belirtilmektedir.

    Şadırvan Camii:
    Çarşı içinde bulunan camiye yanında bulunan şadırvan nedeniyle bu isim verilmiştir. 16. yüzyılda yaptırılan cami 1815’te büyük ölçüde onarılmıştır. Ana mekân on sütuna dayanan kubbeyle örtülüdür. Kubbenin iç kısmındaki kalem işi süslemeler dikkat çekicidir. Batıda bulunan kitaplık cami ile içten bağlantılıdır. Kesme taştan minaresi tek şerefelidir.

    Diğer Tarihi Yerler

    Asansör:
    Musevi işadamı Nesim Levi tarafından Mithatpaşa'nın üst kısmına çıkmak isteyenlere kolaylık sağlaması için yaptırılan asansör, günümüzde İzmir'in prestij noktalarından birisi olmuştur. Estetik değerlerin ön planda olduğu binaya 1928 yılında yapılan düzenleme Asansör'ü sosyal ihtiyaçları karşılayan bir merkez haline getirmiştir. 1930'lu yıllarda tiyatro sahnesi, sinema salonu, gazinosu ve fotoğrafçısı bulunan Asansör binası, İzmir'in vazgeçilmezlerinden birisi olarak kabul edilmektedir. Tarihi Asansör 1992 yılında, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından günün şartlarına uygun bir şekilde restore edilerek kültür kompleksi halini almıştır.

    Botanik Bahçesi :
    İzmir'de farklı bir yeşil ortam Ege Üniversitesi Botanik Bahçesi'dir. Burası ülkemizin en yetkin ve uluslararası nitelikteki tek botanik bahçesidir. Bahçe yapay koşullarda, tropik bölgelerden Alp Dağlarına kadar çok geniş bir coğrafyaya ait pek çok bitki türünü barındırmaktadır. Yaklaşık üç bin bitki çeşidi mevcuttur. Arbeterum'da yüzlerce ağaç ve çalı türü yetiştirilmektedir. Ayrıca kurutulmuş bitki örneklerinin korunduğu ve üzerinde bilimsel araştırmaların yapıldığı bir Herbaryum Merkezi de yer almaktadır.

    Kemeraltı Çarşısı:
    Kemeraltı Çarşısı, Mezarlıkbaşı semtinden itibaren deniz cephesini içine alan bir kavis çizerek Konak Alanına ulaşır. Günümüzde de Kemeraltı Çarşısı İzmir'in en önemli alışveriş merkezidir. Eskinin gizemli tonoz ve kubbeli dükkanlarının yanı sıra, modern iş merkezleri, mağazaları, sinemaları ve kafeteryaları ile her türlü alışverişe hitap edebilen bir site görünümündedir. Bu çarşıda geleneksel Türk el sanatlarından seramikler, çini panolar, ahşap ürünleri, tombaklar, halı ve kilimler, deri ürünlerinin her çeşidini bulmak mümkündür.

    Kültürpark:
    Kültürpark, İzmir'in kent içinde yeşilin en yoğun olduğu alanlarından biridir. Hayvanat Bahçesi ile, Akdeniz'in tipik palmiye ağaçları ve yeşil bitki örtüsüyle, spor ve eğlence tesisleriyle İzmirlilerin başlıca rekreasyon alanıdır. Kültürpark içinde, 1936 yılından beri her yıl Ağustos ayının sonunda Uluslararası İzmir Fuarı açılmaktadır.

    Teleferik Tesisleri:
    İzmir Büyükşehir Belediyesi'nce yeniden düzenlenen teleferik tesisleri doyumsuz manzarasıyla gelenleri büyülemektedir. Spor ve doğa severler için geniş imkanlar sunulan tesislerde, yamaç paraşütü ve özel tırmanma şeritleri ile sporseverler heyecanlı anlar yaşayabilirler.

    Hanlar ve Hamamlar

    Basmane Hamamı:
    17. yüzyıl Osmanlı eseri olan hamam halen bakımlı ve işler durumdadır. Ortası havuzlu, sekizgen kasnağa oturan kubbe ile örtülü yapı tipik özelliklerini korumaktadır.

    Karaosmanoğlu Hanı:
    Kentte ayakta kalabilen eski hanlardan biri olan Karaosmanoğlu Hanı, Fevzipaşa Bulvarı üzerinde yer almaktadır. İki katlı ve avlulu yapı, mimari özelliğini büyük ölçüde yitirmiştir. Duvarları taş ve tuğla dizili olarak inşa edilmiştir.

    Kızlarağası Hanı:
    Kentteki hanların en büyüğüdür. Hisarönü’ne giden yol üzerinde yer alan yapı 1745’te Kızlarağası Hacı Beşir tarafından yaptırılmıştır. Kareye yakın dikdörtgen planlı, iki katlı, avlulu büyük bir yapıdır. Yedi kapısı vardır. Güneyinde bir, kuzeyinde iki koridor beşik tonozlarla örtülüdür. Avlunun etrafında tonozlarla örtülü ve yuvarlak kemerli girişleri olan 10 oda, üst katta bulunmaktadır. Duvarları güzel bir taş işçiliği ile örülmüştür.

    Lüks Hamam (Kadı Hamamı):
    16. yüzyılda yapıldığı düşünülen hamam ilk Osmanlı eserleri arasında sayılmaktadır. Çifte hamam olarak inşa edilen yapının soyunma yerleri, basık sekizgen kemerli kasnak üzerinde kubbeyle örtülüdür. Ilıklık bölümü beşik tonozludur. Sıcaklık bölümü dikdörtgen planlı olup, iki yanda beşik tonoz örtülü eyvanlar bulunmaktadır. Bugün halen işlevini sürdürmektedir.

    Mirkelamoğlu Hanı:
    Yorgancılar Çarşısı’ndan Fevzipaşa Bulvarı’na çıkan sokakta yer alan hanın 18. yüzyılda yapıldığı düşünülmektedir. İki katlı ve avlulu olup, avluyu çevreleyen odalardan oluşmaktadır.

    Çakaloğlu Hanı:
    18. yüzyıl Osmanlı yapısı olan Çakaloğlu Hanı İzmir’in önemli tarihi eserlerindendir. Uzun dikdörtgen planlı olup, üstü tonozlarla kaplı bir çarşı şeklindedir. Düz duvarlar kesme taş ve bir- iki sıra tuğla dizili olarak inşa edilmiştir.

    Kaplıcalar

    Bademli Ilıcaları:
    Dikili'den 15 km. uzaklıktadır. Arsenik ve hidroasetat ihtiva eder.

    Balçova Kaplıcaları:
    Homeros'un destanlarında ve coğrafyacı Strabon'un eserlerinde adı geçen "Agamemnon Kaplıcaları" antik dönemlerden bu güne şifa yurdu olarak kullanılmaktadır. İskender ordularından bir grubun yaralarını tedavi ettikleri bu kaplıcalar, o dönemde daha da ünlenmiştir. Bugün Balçova kaplıcaları olarak anılan bölgede, sıcak su çamur banyosu ve içme suları bulunmaktadır. Halen konaklama tesislerinin bulunduğu Balçova Kaplıcaları daha çok üst solunum yollarının kronik iltihapları, nefritler, bazı iltihaplar, romatizma sendromları, metobolizma ve deri hastalıkları gibi durumlarda yararlı olmaktadır. Balçova Kaplıcalarında bulunan şifalı su, sodyum bikarbonat ve klorür ihtiva etmektedir.

    Balçova Termal Turizm Merkezi (Agememnon Termal Tesisleri)

    Yeri: Balçova'nın batısında ve tarihi Agememnon yerleşmesi içindedir.

    Ulaşım: Termal Merkez İzmir Adnan Menderes Havaalanına 25 km., şehir merkezine ise 8 km. uzaklıkta bulunmaktadır. Ayrıca en yakın plaja ise 18 km. mesafededir.

    Suyun Isısı: Kaynak ve kuyu sularının sıcaklığı 45°C -140°C arasında değişmektedir.

    PH Değeri: 6.4

    Özellikler: Klorürlü (% 24.6 milival), Bikarbonatlı (%54.7 milival), Sodyumlu (%72.3 milival), Kalsiyumlu (%72.3 milival), Kalsiyumlu (% 21.99 milival) termal su olup ayrıca 112.46 mg/l. karbondioksit, 4.52 mg/l. fluorür içermektedir. Fiziksel sınıflandırmaya göre; Hipertermal (62 °C), Hipotonik (30.68 milimol/l.) termal sudur.

    Tedavi Ettiği Hastalıklar: Romatizmal hastalıklar, sindirim sistemi, göz hastalıkları, metabolizma bozuklukları, karaciğer-safra kesesi hastalıkları, dolaşım ve kalp hastalıkları, sinir sistemi hastalıkları.

    Konaklama Tesisleri: Balçova Agamemnon Kaplıca Tesisleri; Üç Yıldızlı (215 oda, 435 yatak) Termal Princess Oteli; Beş yıldızlı ( 278 oda, 630 yatak)

    Bayındır Ilıcaları:
    Bayındır Ilıcası, Bayındır'ın kuzeydoğusunda Turgutlu yolu üzerinde 8 km. uzaklıktaki Ergendi Ilıcası Dereköy kaplıcasından oluşmaktadır. Birbirlerine 15 dakika uzaklıkta bulunan kaplıcalardaki su sıcaklığı ortalama 40ºC dolayındadır. Kükürt ve sodyum bikarbonat ihtiva eden kaplıcaların daha çok romatizma ve deri hastalıklarının tedavisinde başarılı olduğu belirtilmektedir.

    Dikili Ilıcası:
    Nebiler Kaplıcası Dikili Ayvalık karayolunun 4 km. sağında yer alır. Yöredeki ihtiyaçları karşılayacak oranda tesislerin bulunduğu kaplıca suyunda hidroasetat iyonu bulunmaktadır.

    Gülbahçe Ilıcaları:
    Urla İlçe merkezinin 15 km. batısında, Gülbahçe Körfezi'nde deniz kenarında bulunan ılıca aynı zamanda bir hamama sahiptir. Romatizma ve deri hastalıkları tedavisinde yararlıdır.

    Ilıcagöl Ilıcası:
    Menemen'in kuzeybatısında ılıca göl bataklığının batı kenarındadır. Su ve çamur banyosu biçiminde uygulanan tedavide ılıcanın ılık ve kükürtlü suları romatizma, deri hastalıkları, safra ve idrar yolu taşlarının düşürülmesi gibi durumlarda yararlı olmaktadır.

    Karahayit Termal Turizm Merkezi

    Yeri: Denizli ilinin kuzeyindeki Karahayit köyündedir.

    Ulaşım: Denizli şehir merkezine 20 km., Pamukkale kaplıcasının 5 km. uzaklıktadır.

    Suyun Isısı: 42°C -56°C

    PH Değeri: 5-98-6,26

    Özellikleri: Hipertermal, hipotonik bir maden suyudur. Sülfat, bikarbonat, kalsiyum, karbondioksit, Kubbeli Hamam Kaynağı, Cami ve Kızılağan Kaynakları

    Yararlanma Şekilleri: İçme ve banyo, kürleri

    Tedavi Ettiği Hastalıklar: Pamukkale kaplıcasının suları ile aynı etkileri gösterir. İçme kürleri sindirim sistemi, özellikle mide, bağırsak, karaciğer, safra yolları fonksiyon bozuklukları, hipostenik dispepsiler, safra pigmentlerinden stazları, safra kesesi ve safra yollarının kronik iltihapları, taşları şişmanlık, diabet, gut; banyo kürleri dolaşım sistemine ait hastalıklar, kalp, beyin ve etraf atar damarlardaki iskemik sendromlar, damar sertliği, tansiyon değişimi, bronşiyal astım vakaları, osteoartroz sınıfına giren ve bilhassa alt ekstremitlerde yerleşen romatizmal sendromlar, akut devresini geçirmiş ve stabilize durumdaki artritis sendromlarında etkilidir

    Konaklama Tesisleri: Bölgede 4 yıldızlı Hierapolis, Ergür, Colossea, Polat's ve Richmond otelleri hizmet vermektedir.

    Menemen Ilıcaları:
    Menemen'in kuzeybatısında, Aliağa çiftliği bucak merkezinin 15 km batısındadır. Sular bir mağaranın içinde kaynamaktadır. Kayaların eski dönemde yontularak kaynağın doğal bir hamam içinde kalması sağlanmıştır. Travmatik nedenlere bağlı kaynaması gecikmiş kırıklar, kemik sisteminin bazı hastalıkları, kan dolaşımı bozuklukları ve benzeri gibi rahatsızlıklar duyanlar bu sulardan yararlanmaktadırlar.

    Seferihisar Kaplıcaları:
    Seferihisar Doğan Bey Termal bölgesinde bulunan ılıca ve kaplıcaları şöyle sıralanabilir: Cumalı Ilıcaları, Karakoç Kaplıcaları, Kelalan Ilıcası.Bu kaplıcalar; romatizma ve deri hastalıklarıyla üst solunum yolları, kırıklar, kadın hastalıkları gibi rahatsızlıklarda faydalı olmaktadır.

    Tavşan Adası Ilıcası:
    Tire İlçe merkezinin 15 km. güneybatısında Uzgur Köyü yakınında ve Elem Gölü (Bozköy) civarındadır. Ilıcanın çok sıcak olan suları banyo ve içme olarak kullanılır. Banyo olarak kullanıldığında romatizma ve deri hastalıkları, çocuk ve kadın hastalıklarına iyi gelmekte, içme olarak kullanıldığı zaman ise akciğer ve gıda metabolizması hastalıklarında yararlıdır.

    Urla Ilıcaları ( Malkoç İçmeleri):
    İzmir - Çeşme karayolunun 41. Km de (İçmeler) diye anılan bölgede yer alan ılıca suları karbondioksit ve sodyum klorür ihtiva etmektedir. Ilıca etrafında bulunan kamping ve oda türü konaklama tesisleri bölgesel ihtiyaca cevap verecek durumdadır. Deniz kenarında bulunmaktadır. Daha çok mide ve bağırsak tedavisinde yararlı olduğu belirtilmektedir.

    Çeşme Termal Turizm Merkezi

    Yeri: İzmir ilinin batısında, Çeşme ilçesi sınırları içindedir.

    Ulaşım: İzmir şehir merkezine 60 km. uzaklıktadır.

    Suyun Isısı: 55°C

    PH Değeri: 6.58

    Özellikleri: Hipertermal, hipotonik bir maden suyudur. Klorür, sodyum, magnezyum

    Yararlanma Şekilleri: Banyo

    Tedavi Ettiği Hastalıklar: Romatizmal hastalıklar, kadın hastalıkları, metabolizma bozukluklarında etkilidir.

    Konaklama Tesisleri: Turban Çeşme Oteli ( 210 Oda, 420 Yatak) Altınyunus Tatil Köyü ( 515 Oda, 1030 Yatak)

    Şifne Ilıca ve İçmeleri

    Yeri: İzmir'in batısında Çeşme belediye sınırları içinde bulunmaktadır.

    Ulaşım: İzmir'in 80 km. batısında,Çeşme ilçesinin yaklaşık 5-7 km doğusundadır.

    Suyun Isısı:

    42° C -Ilıca Kaynağı

    19° C -Büyük İçme Kaynağı

    25° C -Küçük İçme Kaynağı

    PH Değeri:

    6,76- Ilıca Kaynağı

    6,52- Büyük İçme Kaynağı

    6,56- Küçük İçme Kaynağı

    Suyun Fiziksel Kimyasal Özellikleri: Hipertermal, hipertonik, Ilıca Kaynağı, Hipotermal, hipertonik, Büyük İçme Kaynağı, Termal, hipertonik, Küçük İçme Kaynağı, Klorür, sodyum, magnezyum

    Yararlanma Şekli: Banyo, İçme, çamur kürleri.

    Tedavi Ettiği Hastalıklar: Banyo ve çamur kürleri romatizmal hastalıklar, kadın hastalıkları, metabolizma bozuklukları üzerinde etkilidir. İçme kürleri müshil etkisi yapar, karaciğer, safra kesesi ve pankreasın salgı faaliyetini hızlandırır.

    Konaklama Tesisleri: Turban Ilıca Oteli ( 60 Oda, 120 Yatak) Dereboyu Boyalık Mevkii Çeşme/ İzmir

    Korunan Alanlar-Tabiat Anıtları

    İzmir-Anadolu Kestanesi

    Yeri: İzmir, Ödemiş

    Özelliği: 600 yaşında, 20 m.boyunda, 3 m. çapında ve 10 m. çevre genişliğine sahip kestane ağacı

    Tesis Tarihi: 27.09.1994

    İzmir-Fıstık Çamı

    Yeri: İzmir, Urla

    Özelliği: 105 yaş , 20 m. boy, 1.20. m.çap ve 3.90 m. çevre genişliğinde çam ağacı.

    Tesis Tarihi: 25.07.1995

    İzmir-Kadınlar Kuyusu Koca Menengici

    Yeri: İzmir, Foça

    Özelliği: 600 yaşında, 14 m. boy, 2.10. m.çap ve 7.30 m. çevre genişliğinde menengiç ağacı.

    Tesis Tarihi: 31.10.1995

    İzmir-Kunduracı Çınarı

    Yeri: İzmir

    Özelliği: 980 yaşında, 30 m. boyunda, 4 m. çap ve 15 m. çevre genişliğinde çınar ağacı.

    Tesis Tarihi: 29.09.1994

    İzmir-Orvacık Köyü Anadolu Kestanesi

    Yeri: İzmir, Ödemiş

    Özelliği: 500 yaşında, 18 m. boyunda 2.78 m.çap ve 8.73 m. çevre genişliğinde kestane ağacı.

    Tesis Tarihi: 21,02,1995

    İzmir-Taşdede Pirnal Meşe

    Yeri: İzmir, Karşıyaka

    Özelliği 250 yaşında, 8 m. boyunda, 1 m. çap ve 3 m. çevre genişliğinde meşe ağacı.

    Tesis Tarihi: 29.09.1994

    İzmir-Teas Menengici

    Yeri: İzmir, Urla

    Özelliği: 35 yaşında, 4 m. boyunda, 0.5 m çapında 1.55 m çevre genişliğinde ve insan görünümündeki menengiç ağacı.

    Tesis Tarihi: 09.11.1994

    İzmir-Yarendede Fıstık Çamı

    Yeri: İzmir, Urla

    Özelliği: 150 yaş, 30 m. boy . 1.30 m. çap ve 4.10 m. çevre genişliğinde fıstık çamı ağacı.

    Tesis Tarihi: 25.07.1995

    İzmir-Yemişçi Çınarı

    Yeri: İzmir, Urla

    Özelliği: 350 yaş , 20 m. boy, 3 m.çap ve 9 m. çevre genişliğinde çınar ağacı.

    Tesis Tarihi: 25.07.1995

    İzmir-İlk Kurşun Çınarı

    Yeri: İzmir, Ödemiş

    Özelliği: 300 yaş , 32 m. boy, 2. m.çap ve 5.80 m. çevre genişliğinde çınar ağacı.

    Tesis Tarihi: 25.07.1995

    Kuş Gözlem Alanları

    Foça Adaları

    İl: İzmir

    İlçeler: Foça

    Yüzölçümü: 124

    Rakım: 0 - 80 m

    Koruma: Var

    Kuş Türleri: Tepeli karabatak (59 çift) popülasyonuyla önemli kuş alanları statüsü kazanır.

    Başlıca Özellikleri: kayalık kıyı adaları

    Gediz Deltası

    İl: İzmir

    İlçeler: Karşıyaka, Menemen, Foça

    Yüzölçümü: 20400

    Rakım: Deniz seviyesi

    Koruma: kısmen

    Başlıca Özellikleri: kıyı lagünleri, tuzlalar

    Kuş Türleri: Tepeli pelikan (35 çift), flamingo (1450 çift), küçük kerkenez (25 çift), kılıçgaga (55 çift), kocagöz (30 çift), bataklık kırlangıcı(35 çift), akça cılıbıt (1000 çift), mahmuzlu kızkuşu (50 çift), Akdeniz martısı (900 çift),küçük sumru (205 çift) ve Hazar sumrusu (100 çift) popülasyonuyla önemli kuş alanları statüsü kazanır. Kışın aralarında küçük karabatak (maks. 1000), tepeli pelikan (maks. 450) bulunan büyük sayıda sukuşunu (maks. 25.239) barındırır.

    Küçük Menderes Deltası

    İl: İzmir

    İlçeler: Selçuk

    Yüzölçümü: 1500

    Rakım: Deniz seviyesi

    Koruma: var

    Başlıca Özellikleri: tatlısu gölleri, bataklık

    Kuş Türleri: Küçük karabatak (maks. 160) bölgede konaklar.

    İldir Körfezi Adaları

    İl: İzmir

    İlçeler: Çeşme, Karaburun

    Yüzölçümü: 957

    Rakım: 0-218 m

    Koruma: var

    Başlıca Özellikleri: kayalık kıyı adaları

    Kuş Türleri: Tepeli karabatak (84 çift) popülasyonuyla önemli kuş alanları statüsü kazanır.

    Mağaralar

    Kurudağ Mağarası

    Yeri: İzmir, Selçuk İlçesi

    Selcuk'un Kurudağ mevkiindedir.

    Özellikleri: Toplam uzunluğu 42 m. olan mağaranın girişe göre en derin noktası -22 m.dir. Yatay ve kuru mağara tipindedir. Açık havaya nazaran mağara serindir.

    Mağara Mesozoik yaşlı massif dolomitik mermerler içinde gelişmiştir. Mağaranın dar bir girişi vardır. Daha sonra genişleyerek eni 20 m.ye varır. Uzunluk ise 41 m.dir. Tavan yüksekliği ortalama 3-5 m.dir. Mağaranın kuzeye doğru eğimli olan tabanı kaya blokları ve traverten oluşumları ile örtülüdür. Bu bölümde çeşitli kanılar yapılmıştır. Mağara boşluğunda sarkıt, dikit ve sütunlar, duvarlarda perde ve bayrak travertenleri vardır.

    Eski çağlarda insanlar tarafından barınak olarak kullanılmıştır. Bu nedenle mağarada çeşitli kazılar yapılmıştır. Doğal ve arkeolojik değerler bakımından zengin kaynaklara sahip olması nedeniyle turizm açısından değerlendirilmesi uygun bulunmaktadır. Henüz turizme açılmamıştır.

    İnkaya Mağarası

    Yeri: İzmir

    İzmir merkez ilçeye bağlı Yelki köyü batısındaki Kocadağın doğu yamacında yer alan İnkaya mağarasına, Yelki Köyü'nden mağaranın yakınına kadar arazi taşıtı veya traktörle gidilebilir. Sonra dik ve makilik bir yamaçtan 20 dakika yürünerek mağaraya ulaşılabilir.

    Özellikleri: Toplam uzunluğu 222 m. olan mağaranın girişe göre en derin noktası -30 m dir. Genellikle yatay, kısmen de dikey tipinde kuru bir mağaradır. Ekim ayında mağara ısısı salonda 18ºC, son kısımda 22ºC'dir.

    Mağara içinden çıkan çanak ve çömleklerden tarihi dönemlerde yerleşme amacıyla kullanıldığı anlaşılmaktadır.

    Jeoloji-Jeomorfoloji: Kretase yaşlı kireçtaşları içinde, birbirlerine kesen birkaç kırık boyunca gelişmiştir. Mağara dik bir inişten sonra, geniş bir salon halinde genişlemektedir. Salonun genişliği 20-20 m., tavan yüksekliği ortalama 5 m. civarındadır.Taban toprak ve molonlarla örtülüdür.Salon kenarındaki geçitlerle küçük süslü odacıklara geçilir. Salon güneye doğru tabanı eğimli bir galeriden devam eder.Galerinin sonunda 7 m. derinliğinde bir kuyudan mağaranın son ve en alt bölümüne inilir.

    Müzeler

    İZMİR ATATÜRK MÜZESİ

    İzmir, 1. Kordon (Atatürk Caddesi) üzerindedir ve 1875-1880 yıllarında halı tüccarı Takfor tarafından ev olarak yaptırılmıştır. 9 Eylül 1922'de sahibi tarafından terkedilmiş ve hazinenin mülkiyetine geçirilmiştir. İzmir'e giren Türk ordusu burasını karargâh olarak kullanmıştır. 17 Şubat 1923'te İzmir İktisat Kongresi toplandığında Atatürk şahsi çalışmalarını burada yürütmüştür. Kongre bitiminde karargâh bu binadan taşınmış ve hazine binayı Naim Bey'e otel olarak kullanmak üzere kiralamıştır. 16 Haziran 1926'da İzmir'e gelen Atatürk, İsmet Paşa ile birlikte Naim Palas'ta kalmıştır. 13 Ekim 1926'da bina İzmir Belediyesi tarafından satın alınmış ve bazı yeni eşyalar da konularak Atatürk'e hediye edilmiştir. Atatürk 1930-1934 yılları arasında İzmir'e her gelişinde hep bu evde kalmıştır. 10 Kasım 1938'de Atatürk'ün vefatı üzerine, ev kızkardeşi Makbule Baysan'a veraset yoluyla intikal etmiştir. 25 Eylül 1940'ta İzmir Belediyesi binayı müze yapmak üzere istimlak etmiştir. Atatürk'ün İzmir'e gelişinin 19. yılına ras

    tlayan 11 Eylül 1941 tarihinde müze törenle halka açılmıştır.

    5 Ekim 1962 tarihinden itibaren müze "Atatürk İl Halk Kütüphanesi ve İzmir Şehri Atatürk Müzesi" adını almıştır. 28 Aralık 1972'de Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı'nın 12088 sayılı yazıları ile binanın mülkiyeti İzmir Arkeoloji Müzesi'ne verilmiştir. Restore ve tanzim edilerek 29 Ekim 1978'de törenle "Atatürk ve Etnografya Müzesi" olarak ziyarete açılmıştır. Müzedeki etnografik eserler 13 Mayıs 1988'de açılan yeni Etnografya Müzesi'ne taşındıktan sonra müzenin adı "Atatürk Müzesi" olmuştur.

    Bina Osmanlı ve levanten mimarisi karışımından meydana gelen Neoklasik tarzda bir yapıdır. Bodrum, zemin, 1. kat ve çatı katından oluşmaktadır. Dikdörtgen planlı arka cephesi revaklı, avlulu 852 m²lik bir alanı kaplayan kârgir bir yapıdır. Ön cephede 1. katta cumbası vardır.

    Tüm zemin kat tabanı büyük boy mermer plakalarla döşelidir. Salonda yerde 34,5 m²lik Uşak halısı, sağ ve sol nişlerde mermer heykeller, büyük kristal ayna ve Atatürk büstü vardır. Sağ ve soldaki odada ve küçük salonda 19. yüzyıl stili nefis şömineler vardır. Birinci kata çıkan merdivenlerin başında aplik görevi yapan 2 adet tunç şövalye heykelciği vardır. Merdiven sahanlığında büyük Atatürk portresi asılıdır.

    1. katta Atatürk'ün kullanım odaları bulunmaktadır. Bunlar: Toplantı salonu, çalışma odası, yatak odası, misafir odası, berber odası, muhafız odası, bekleme-kabul odası, kütüphane, yemek odası ve banyodur. Toplantı salonunda ortada yeşil çuhalı rulet masası ve etrafında 12 adet Cosmos marka sandalye yer almaktadır. Salon duvarlarına dayalı 10 adet küçük boy maun sandalyelerin arkalıklarındaki çini plakalar üzerinde Shakaspeare'nin eserlerinden kimi sahneler canlandırılmıştır. Yatak odasında maun karyola, 2 komidin, 2 kadife koltuk, 1 kanepe, 1 şezlong, 1 markiz, 3 dolap vardır. Yatak odaları günün modasına göre döşenmiştir. Kütüphanede Fransızca bir ansiklopedi bulunmaktadır. Çalışma odasında meşe kaplama çalışma masası ve onun üzerinde Atatürk'ün kullandığı yazı takımı vardır. Odalar bronz dolama heykeller, vazolar ve yağlıboya tablolarla süslenmiştir. Yerde Isparta ve Uşak halıları serilidir.

    Atatürk Caddesi No: 24, Alsancak

    Tel : (0232) 464 80 85

    Faks : (0232) 446 82 58

    Pazartesi dışında her gün 08.30-12.30/13.30-17.30 saatlerinde ziyarete açıktır.

    Yorum

    • orbay
      Senior Member
      • 11-02-2005
      • 5871

      #3
      Konu: İzmir-35

      BERGAMA MÜZESİ

      Carl Humman ve Alexander Conze yönetiminde 1878 yılında Bergama'da başlayan arkeolojik kazıların sonucunda, 1900-1913 yıllarında akropolde yapılan kazılar sırasında bugünkü Alman Kazı Evi yanında bir depo müzesi yapılmıştır. Bu depo o dönemde Türkiye'deki iki arkeolojik eser deposundan biridir. I. Dünya Savaşı nedeniyle ara verilen Bergama'daki kazılara 1927 yılında Theodor Wiegand başkanlığında yeniden başlanmıştır. Aynı yıl akropol kazılarına ek olarak Asklepieion'da kazıların başlamasıyla birlikte eserler çoğalmış ve yeni bir müze binasına gereksinim duyulmuştur.

      1932 yılında Bergama'ya gelen Mareşal Fevzi Çakmak konuyla yakından ilgilenmiş, ziyaretinden sonra yeni bir müze kurulması için emir vermiştir. Türk-Alman işbirliği ile gerçekleştirilmesi planlanan yeni yapı için eski bir mezarlık olan bugünkü yeri uygun görülmüştür.

      Mimarlar Bruno Meyer ve Harold Hanson tarafından planlanan proje 1932 yılı sonunda bitmiş, İzmir Valisi Kazım Dirik'in istemiyle 1933 yılında temel kazma çalışmalarına başlanmıştır. 13 Nisan 1934 tarihinde Bergama'ya ziyareti esnasında bir sağlık merkezi olan Asklepieion'u da gezen Mustafa Kemal Atatürk, müze binasının yapımının da devam ettiğini görmüştür.

      Yapımı tamamlanan Bergama Müzesi 30 Ekim 1936 tarihinde, İzmir Valisi Fazlı Güleç tarafından ziyarete açılmıştır. Müze binası, geniş ve etrafı galerilerle çevrili enlemesine yerleştirilmiş dikdörtgen bir avlu ile bu avlunun arkasında yine enlemesine yer alan dikdörtgen teşhir salonundan oluşmaktaydı. Avlunun galerileri açık hava müzesi için uygun olduğundan eserler burada sergilenmiştir.

      1924 yılında Bergama Halk Evi binasında Etnografya ve Arkeoloji Müzesi'nin faaliyete geçmesiyle birlikte arkeolojik eserler de yeni müze binasına taşınmıştır. Etnografik eserler ise, ek binanın yapımından sonra, 1979 yılında, bugünkü müze binası içine alınmıştır. Yapılan ek bina, avlu ve teşhir salonunun bulunduğu kısmın yanına enlemesine yerleştirilmiş dikdörtgen planda olup girişi avludan salona açılan bir kapı ile sağlanmaktadır. Müzenin boş bırakılmış olan diğer yanı ile arka kısmına da sonradan depo, laboratuvar, fotoğrafhane, arşiv gibi birimler eklenmiştir.

      Müzedeki Erken Tunç Döneminden Bizans Dönemine kadar değişik dönemlere ait arkeolojik eserlerin çoğu Bergama ve çevresinde yapılan kazılardan çıkmıştır.

      Civardaki antik yerleşimlerden çıkan buluntular içinde Pergfamon heykeltraşlık ekolüne ait örnekler, Pitane ve Gryneion'dan gelen Arkaik Dönem buluntuları, Myrina terracottaları dikkat çekmektedir. Etnografya ****iyonunda bölgeye ait halı, kilim (Yuntdağ, Yağcıbedir, Kozak Bergama dokumaları), kumaş dokuma örnekleri, el işlemelerinin yanı sıra Anadolu'nun diğer yörelerine ait el emeği eserler de sergilenmektedir.

      Zafer Mahallesi, Cumhuriyet Caddesi No:6, Bergama

      Tel : (0232) 631 28 83

      Faks : (0232) 631 07 77

      Pazartesi dışında her gün 08.30-17.30 saatlerinde ziyarete açıktır.

      BİRGİ ÇAKIRAÐA KONAÐI

      Ege Bölgesi'ne özgü mimari üslubu günümüze kadar korunmuş ender konaklardan birisidir. Konağın inşaatının 1761 yılında Şerif Aliağa tarafından başlatıldığı bilinmektedir. Ancak konağın zengin, renkli ve süslemeli stili, tezyinatının 19. yüzyılın ilk yarısında yapılmış olduğunu göstermektedir.

      Üç katlı, dış sofalı, çift köşk odalı olan konağın zemin kat duvarları taş örgü, orta ve üst kat duvarları ise ahşap çatkı içine dolgu tekniği ile inşa edilmiştir.

      Bir iç bahçesi olan konağa geniş ahşap iki ayrı kapıdan girilmektedir. Taş plakalarla kaplı zemin katta, hizmetli, bekçi, misafir kabul yeri, ahır ve samanlık bulunmaktadır. Zemin kattan yukarıya trabzanlı ahşap merdiven ile çıkılmaktadır. Diğer katlara göre alçak tavanlı, kışın kullanılan ara katta, beş oda ve tuvalet bulunmaktadır. Orta kat salonundan yine ahşap, iç merdiven ile yazın kullanılan yüksek tavanlı, üst kata çıkılır. Üst katın planı ara katta olduğu gibi açık sofalı ve uzun dikdörtgen planlıdır. İki sekili, iki çıkmalı, iki köşk odalıdır. Ayrıca eyvan ve taht köşk de mevcuttur. Üst katın tavan ve duvarları, zengin bitki ve meyve motifleri, şehir panoramaları ile süslüdür. Pencereler altta düz, üstte kemerli vitray olmak üzere iki sıra halinde aydınlatmayı sağlamaktadır.

      18. yüzyılın ikinci yarısında inşa edilen ve resim stilinden de 19. yüzyılın ilk yarısında tezyinatının yapıldığı anlaşılan konak özellikle ahşap işçiliği ve panoramalarıyla dikkati çekmektedir. Bu süslemeler hiç bozulmadan günümüze kadar ulaşmıştır.

      Yakın tarihe (1950) kadar konut olarak kullanılmış olan konak daha sonra Kültür Bakanlığı'na devredilmiştir. 1977 yılında onarımına başlanan konağın çevresindeki bazı evlerin kamulaştırılması ise 1983 yılında gerçekleştirilmiştir. İç düzenleme ve teşhire yönelik çalışmaların tamamlanmasından sonra konak 1995 yılında ziyarete açılmıştır. Ziyarete açık olan bir başka yer de konağın yanıbaşındaki şark evidir.

      Birgi, Ödemiş

      Tel : (0232) 531 52 05

      Pazartesi hariç 08.30-17.30 saatlerinde ziyarete açıktır.

      EFES MÜZESİ

      Arasta

      Eski Türk ticaret hayatının yoğunlaştığı bölgelerde bedestenlerin yola bakan cephelerinde revaklı dükkânların oluşturduğu çarşıdır. Aynı zamanda kısmen üretime dayalı, çoğunlukla aynı işkolunu paylaşan esnafın faaliyetlerini sürdürdükleri alan işlevi görür.

      Osmanlı geleneğine dayalı eski Türk kentlerindeki arastalarda ticaret belli bir sisteme ve ticari ahlâk kurallarına göre yönetilirdi. Bu sisteme göre her meslek grubu kendi aralarında mesleki dayanışma kurumları olan "lonca"lar oluşturmuştu, her zanaatkâr kendi loncasına üye olmak ve bunun için belirli bir ödenek vermek zorunda idi. Loncalarda çıraklık, kalfalık, ustalık gibi meslek basamakları vardı ve bir üst basamağa geçebilmek için belli bir başarı göstermek gerekirdi. Bu basamakları aşmak pirin veya ustanın vereceği izne bağlı idi. Loncaya bağlı meslek sahibi usta olduktan sonra pirden izin almadan arastada dükkân açamazdı, bu izin törenle verilirdi. Loncaların dükkân açmaya gücü yetmeyen zanaatkârlara dükkân bulma, sermaye verme gibi görevleri de vardı.

      Değirmen

      Öğütme, tahılın sertliğinin giderilmesi, pişirilip suyla karıştırılacak kıvama getirilmesi için gerekli bir işlemdir. İlkel toplumlar öğütmek için doğal kayaları kullanırlardı.

      Neolitik Çağdan başlayarak İ.Ö. 5. Yüzyıl'a dek kaya yerine ortası çukur taşınabilir bir alt taş ile elin kavrayabileceği biçimde el taşı kullanılarak tahıl ezilirdi.

      İ.Ö. 5. Yüzyıl'dan sonra üst taş daha büyük yapılarak ortası aralık bırakıldı ve tahılın buradan alt taşa dökülmesi sağlandı. Daha sonra üst taşa bir çevirme kolu ilave edilerek öğütme işlemi, kolaylaştırıldı.

      Büyük ölçekli, eşek ve at gibi hayvanlarla çevrilen değirmenler İ.Ö. 2. Yüzyıl'da Akdeniz Bölgesinde kullanılmıştır. Su gücüyle çalıştırılan değirmenlerin ise İ.Ö. 1. Yüzyıl'da kullanıldığı bilinmektedir.

      Geleneksel deneyim ve beden gücünün ilk planda olduğu, tarıma bağlı yöresel yaşamda teknolojik gelişmeler hiçbir değişikliğe uğramadan günümüze dek ulaşmaktadır.

      Cici Berber

      50 yıl öncesine dek Anadolu'nun hemen her kasabasında "Cici Berber" adıyla anılan bir berber dükkânı bulunur, bu dükkânda genellikle bir usta, bir kalfa ve bir çırak çalışırdı.

      Usta saygınlığı olan kişileri, kalfa gençleri ve çocukları traş eder, çırak ise yerlere dökülen saçı süpürür, su ısıtır, gerektiğinde müşterilere çay, kahve ikram eder, boş zamanlarında ustasını dikkatlice gözleyerek işi öğrenirdi.

      Berber dükkânları günlük konuların konuşulduğu bir dedikodu yeri oldukları gibi aynı zamanda siyasi tartışmaların yapıldığı yerlerdi. Berberler genellikle kibar, iyi giyimli, saçları briyantinli, dış görünüşleri ile örnek kişilerdi. Gerektiğinde sünnet yapar, diş çekerlerdi, bu nedenle toplumda iyi, saygın yerleri vardı.

      Gülsuyu ve Gülyağı Üretimi

      Gülhanelerde geleneksel yöntemlerle gülsuyu ve gülyağı üretimi modern fabrikaların rekâbetine dayanamamış ve yok olmaya yüz tutmuştur.

      Gülhanedeki yöntem, gül yapraklarından damıtılma yoluyla gülsuyu ve gülyağı elde edilmesidir. Üretim yıl içinde yalnızca güllerin olgunlaştığı mayıs ayında yapılır.

      Gül üretimi İ. Ö. 3000 yıllarına (Sümerler'e) dek inmektedir. Daha sonra Asurlular gül yetiştirmiş ve bundan gülsuyu ve gülyağı üretmişlerdir.

      Anadolu'da 12-13. yüzyıllardan bu yana gül yetiştirilmektedir. 14. yüzyılda yaşayan İbn-i Batuta, Seyahatname'sinde Burdur'un Gölhisar (Gülhisar) İlçesi'nde kendisine gülsuyu ikram edildiğini yazmaktadır.

      Avrupalılar gülsuyu ve gülyağı üretimini 17. yüzyıldan sonra Türkler'den öğrenmişlerdir.

      Efes Müzesi arastasında aslına uygun olarak düzenlenen gülhanede 3500 kg. gül yaprağından 1 kg. gülyağı ve 1000 kg. gülsuyu elde edilmektedir.

      Gözboncuğu

      Anadolu'daki prehistorik kazılarda bulunan çok sayıda gözboncuğu günümüzde Ege Bölgesi'nde Kemalpaşa ve Görece'de imal edilen gözboncuklarının öncüsüdür. Cam özel bir fırında 900-1000 derecede eritilip renklendirildikten sonra demir çubuk ile istenilen miktarda alınıp şekillendirilir. Daha çok nazarlık olarak kullanıldığı için mavi en yaygın renktir.

      Günümüzde takı, anahtarlık, tespih olarak çeşitli renklerde gözboncuğu yapılır.

      Efes Müzesi arasta sergisindeki gözboncuğu atölyesi Kemalpaşa İlçesi'nden getirilmiştir ve çalışır durumda bir fırını vardır. Sergilenen gözboncuklarının tümü yenidir ve bu sergileme ile atölyenin aynı zamanda satış yeri olduğu vurgulanmak istenmiştir.

      Yatağan-Türk Kılıcı Yapımı

      Yatağan, 50-100 cm. uzunluğunda, kabzasından ucuna doğru hafifçe kıvrılan Türk kılıcıdır. İlk olarak 14. yüzyıl başında kullanılmıştır.

      Gövdesi kaliteli çelikten, kabzası boynuzdan yapılır ve belde kalın bir kuşak içinde taşınırdı.

      Yapıldığı yerler genellikle Yatağan adını almıştır. Ege Bölgesi'nde, Denizli ve Muğla illerine bağlı Yatağan ilçelerinde yüzlerce yıl Osmanlı Türk ordusuna kılıç üretilmiştir.

      Saadet Hatun Hamamı

      Türk hamamlarının kökeni Roma hamamlarına dayanır. Bu dönemlerde hamamlar yalnızca temizlenme yerleri değil, aynı zamanda masaj ve spor yapılan, sohbet edilen yerlerdi. Roma Devrinde önemli bir yer tutan hamam kültürü Bizans Devri ortalarına dek etkisini sürdürmüş, daha sonra Akdeniz ülkeleri ve Avrupa'da unutulmuş, Türklerle birlikte yeniden ve daha canlı olarak ortaya çıkmıştır. Anadolu'da Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu dönemlerinde sanatsal ve işlevsel değerleri yüksek çok sayıda hamam yapılmıştır.

      Selçuk İlçesi'nde bilinen 7 eski Türk hamamı vardır. Bu hamamlardan biri de kitabesine göre Saadet Hatun Hamamı olarak adlandırılmaktadır. Saadet Hatun'un kim olduğu kesin bilinmemekle birlikte Aydınoğulları Beyliği soyundan gelen seçkin biri olduğu düşünülmektedir. 16. yüzyıla tarihlenen hamam geleneksel Türk hamamlarının birçok özelliklerini taşır, soğuk, ılık ve sıcak olmak üzere üç bölümlüdür. 1970 yılına dek yıkık durumda olan hamam 1972 yılında Efes Müzesi'nce onarılmıştır. Hamam, yakınındaki Efes Müzesi konferans salonu olarak kullanılan kervansaray ve Ayasuluk Mescidi ile bir külliye oluşturmakta idi.

      AZİZ JOHN

      Hıristiyan dininde iki önemli kişiden biri Az. Paul ve diğeri Az. John'dur. Bunların her ikisi de Efes'te yaşamışlardır. İlki 5-6 yılını vaazlarla ve bu yeni dini Efes'te tanıtmakla geçirmiştir. İkincisi bir yüzyıl süren ömrünün son yıllarını Yeni Ahit'in bölümlerini yazmakla geçirmiş, sonra burada ölmüştür. Mezarı Ayasuluk Tepesindedir. Kral Justinyen tarafından bu mezarın üzerinde yapılan kilise de Ortaçağ'ın muhteşem anıtları arasında yer almaktadır.

      İsa, Kudüs kalabalığının coşkulu çığlıkları ve kahkahaları arasında çarmıha gerilirken Az. John ve Hz. İsa'nın annesi yanı başındaydı. Hz. İsa, Az. John'a dönmeyi becererek "John bu senin annendir", annesine dönerek de "Anne bu senin oğlundur" dedi. Bunun üzerine İsa'nın havarisi memnuniyetle görevi üstlenip sonuna kadar sorumluluğunu yerine getirdi.

      İsa'nın çarmıha gerilmesinden sonra insanlar arasında bir tür huzursuzluk baş gösterdi. Dahası, Az. John'un erkek kardeşi öldürüldü. Az. John kan kokan bu kentte artık yaşayamayacağını fark etti. M.S. 39 ve 48 yılları arasında Az. Paul'e dair hiçbir bilgi edinilememiştir. Bu dönemde İsa'nın diğer havarileri gezerek ve vaazlar vererek bu yeni dini yaymaya çalıştılar. Bu sekiz yıllık boşluk, onun Efes'te kaldığına dair dolaylı bir kanıttır. M.S. 6. yüzyıl'ın ilk yarısında İmparator Jüstinyen, Az. John'un mezarının üzerine basilika (dikdörtgen biçiminde bir mezarlık) yapılmasını emretti. Bu Ayasuluk adıyla bilinen bir tepenin üzerinde Artemis Tapınağı'nın doğusunda yer almaktadır. Bu yapıdan sonra Lysimachos tarafından kurulan kent zamanla ekonomik sebepler yüzünden Ayasuluk Tepesinin eteklerine taşındı. Sonunda 10. Yüzyıl'da Efes kenti tamamıyla tepenin çevresine kuruldu.

      St. JOHN KİLİSESİ

      Az. John Efes'e geldi, burada yaşadı, Yeni Ahit'in 4. kitabını yazdı ve burada öldü. 4. kitabını bu eski kilisede kendisi derledi. Bu kilise Selçuk Türkleri gelmeden önce vardı. Burada yapılan kazılar sonunda birçok kalıntının Yunanistan, Avusturya ve diğer ülkelere kaçırıldığı ortaya çıktı. Bugün Az. John'un mezarının çevresinde beş küçük mezarın daha var olduğu ortaya çıkmıştır. Az. John'un arzusu üzerine diğer beş mezar kendi mezarıyla haç oluşturacak biçimde yapılmıştır. Hıristiyanlığın en başından beri Hıristiyan camiası bu yeri bir hac merkezi olarak kabul etmişler ve hürmet etmişlerdir. Sonraları bu kilise tanrılar tarafından harap edilmiştir. Fakat daha sonraları İmparator Jüstinyen tarafından yerine daha büyük bir kilise yaptırılmıştır. 100 m. uzunluğundaki bu kubbeli kilisenin sütunlarla çevrili çok güzel bir avlusu vardı. İki katlı olan kilise freskler ve mozaiklerle bezenmiş 6 büyük ve 5 küçük kubbeye sahipti. Yangınlar sırasında, M.S. 1. Yüzyıl'ın ikinci yarısına ait madeni paralar bulunmuştu. Bu, Az. Paul'ün mezarının o zamanlar da insanlar tarafından ziyaret edildiğini göstermektedir. Kutsal kuyular, ilahilerin söylendiği yerler, her türlü hastalığa iyi gelen küller, bu kubbelerin çatılarının altındaydı. Az. John'un mezarlığının yanından akan şifalı suların o zamanın hacıları için ayrı bir değeri vardı. 4-5 yıl sonra Az. John rakibi Artemis'le birlikte yaşadı. Artemis tapınağı ne kadar çok yağmalandıysa Az. John'un mezarına bir o kadar dokunulmadı. Bu mezarlık en ufak zarar görmedi. Çünkü o insanlığın en önemli mesihiydi ve İsa'nın halefiydi. Onun mezarı aynı tepedeki St. Mary’nin kilisesi gibi bir halefi yoktur biçiminde yükselmekteydi. Onun anısına Batı inanlar tarafından asla ihmal edilmeyecektir." Türkler Efes'i 11. Yüzyıl'ın ilk yıllarında fethetmelerine rağmen, Bizanslılar bölgeyi 14. Yüzyıl'ın başlarına kadar terk etmediler. Kent zamanın hanedanlığı Menteşoğullarından İsa Bey tarafından fethedildi (İsa Bey Camii bu döneme ait anıtsal bir kanıttır, planda da görülebilir. Sonra kent M.S. 13

      48'de Aydınoğulları Beyliği'nin başkenti olmuştur. Daha sonrada 1390 yılında Osmanlılar tarafından fethedilmiştir. Bundan sonra kent önemini yitirdi ya da İzmir daha önemli hale geldi. 1914 yılında Ayasuluk ismi Selçuk ismine çevrildi. Kentin nüfusu 50 yıl önce 1000 iken şu anda 18.000'e ulaşmıştır.

      Atatürk Mahallesi, Kuşadası Caddesi, Selçuk

      Tel : (0232) 892 60 10

      Faks : (0232) 892 70 02

      Pazartesi dışında her gün 08.30-12.00/13.00-17.30 saatlerinde ziyarete açıktır.

      İZMİR ETNOGRAFYA MÜZESİ

      Müze Binasının Tarihi

      Bina, 19. yüzyılda Neoklasik tarzda, meyilli bir teras üzerine inşa edilmiştir. Bunun 1831 yılında ilkin hastane olarak (St Roch Hastanesi) kullanıldığı; 1845 yılında Fransızlar tarafından onarılarak fakir Hıristiyan aileleri için bir bakımevine dönüştürüldüğü bilinmektedir. Aynı bina daha sonra hıfzısıhha müessesesi ve sağlık müdürlüğü hizmet binası olarak kullanılmıştır. 2 Aralık 1984 tarihinde Kültür ve Turizm Bakanlığı'na etnografya müzesi olarak düzenlenmek üzere devredilmiştir.

      Müzenin Tarihsel Geçmişi ve Kuruluşu

      İzmir'de etnografik eserler 29 Ekim 1978 tarihinden itibaren İzmir Atatürk ve Etnografya Müzesi'nin alt katında teşhir edilmekte idi. Daha sonra 1985-1987 yıllarında restore edilen eski sağlık müdürlüğü binası etnografya müzesi olarak hizmete sunulmuştur.

      Sergileme Düzeni

      Etnografik eserler, depolarda teşhire sunulmayan diğer eserler ve çevre müze müdürlüklerinden devrolunan etnografik eserlerle birlikte teşhir ve tanzim edilmiştir.

      Müze binası zemin kat üzerine üç katlı olarak inşa edilmiştir. 1. ve 2. katları teşhir salonları 3. kat depo, laboratuvar, fotoğraf stüdyosu ve büro olarak hizmete sunulmuştur.

      Teşhirinde İzmir ve yöresinin 19. Yüzyıl'daki sosyal yaşamından kesitler verilmesi amaçlanmıştır. Bu nedenle, endüstrileşme ile birlikte bugün artık yok olmaya yüz tutmuş, tenekecilik, nalıncılık, çömlekçilik, gözboncukçuluğu, tahta baskıcılık, halı dokumacılığı, urgancılık, keçecilik ve seraciye gibi el sanatlarımız sergilenerek tanıtılmaktadır.

      1. Kat Teşhiri: Sağda 1. bölümde: 19. Yüzyıl misafir odası, el işlemeleri, hamam takımları ile 2. bölümde: Gözboncuğu fırını ve örnekleri, İzmir İli'nin ilk Türk eczanesi (İttihat Eczanesi), keçecilik, nalıncık ve tenekecilik sergilenmiştir. İzmir'in meşhur şerbetçisi (Demirhindi) bu bölümde yaşadığı yüzyıldan ziyaretçilere teşhir edilmektedir. 3. bölümde: Menemen çömlek çarkı ve mamülleri, saraciye, deve ve deve güreşleri, halk oyunları, efe ve efe giysileri tanıtılmıştır. Salonların iç kısımlarında yer alan koridordaki gömme vitrinlerde para keseleri, sedef kakmalı eşyalar, cam ve el işlemeleri teşhir edilmiştir.

      2. Kat Teşhiri: 1. bölümde: 19. yüzyıl gelin odası, gelinliklerin vitrini, oturma odası, sünnet odası ve mutfak malzemeleri, 2. bölümde: Ege Bölgesi gelin başları, kadın süs eşyaları, Osmanlı Devri sikkeleri, el yazması kitaplar ve yazı takımları teşhir edilmiştir.

      Halit Rıfat Paşa Caddesi, 3. Konak

      Tel : (0232) 489 07 96

      Pazartesi dışında her gün, kışın 08.30-12.30/13.30-17.30, yazın 08.30-17.30 saatlerinde ziyarete açıktır.

      TİRE MÜZE MÜDÜRLÜÐÜ

      Müzede taşınır kültür varlıkları iki salonda teşhir edilmektedir. Arkeoloji salonunda M.Ö. 3500 ile M.S. 1100 yıllarına ait heykeller, mezar stelleri, mermer masa ayakları, mermer ve pişmiş toprak lahitler, cam eserler, pişmiş toprak yağ kandilleri, kronolojik sıra ile sikkeler, bronz yağ kandilleri, elektron ve gümüş sikkeler ile pişmiş toprak heykelcik parçaları ile çocuk heykelleri sergilenmektedir.

      Etnografya salonunda ise el yazması Kur'an-ı Kerim'ler, yazı takımları, erkek ve kadın ceketleri, karyola örtüleri (iplik ve sim işli), çeyiz sandıkları, nalınlar, hamam ve şifa tasları, gümüş kadın ziynet eşyaları, Avrupa kökenli olup Osmanlı Döneminde kullanılan seramikler, çeşitli dönem savaş aletleri, derviş ve zaviye eşyaları, Çanakkale seramikleri, tablolar, halılar, kilimler ve vitray pencereler sergilenmektedir.

      Samizade Meydanı No:10 Tire

      Tel : (0232) 512 18 60

      Faks : (0232) 512 18 62

      Pazartesi dışında her gün 08.30-12.30/13.30-17.30 saatlerinde ziyarete açıktır.

      ÇEŞME MÜZESİ

      Çeşme Müzesinin Tarihçesi

      Çeşme İlçesi'nin görülmeye değer tarihi ve kültürel değerlerden biri de Çeşme Kalesi'dir. Çeşme Kalesi Sultan II. Beyazıt Döneminde 1508 yılında inşa edilmiştir. Aydın Valisi Mir Haydar tarafından Mimar Ahmet oğlu Mehmet'e yaptırılmıştır.

      Günümüze kadar çok iyi bir şekilde korunarak gelen kale içinde Çeşme Arkeoloji Müzesi yer almaktadır. Çeşme Müzesi ilk defa 1965 yılında İstanbul Topkapı Müzesi'nden getirilen silahlarla silah müzesi olarak ziyarete açılmış olup, 1984 yılına kadar böyle devam etmiştir. Müzede bulunan silahlar salondaki aşırı nemden dolayı oksitlenerek bozulmaya başladığından, İzmir Arkeoloji ve Ödemiş müzelerine devredilmiştir. Aynı teşhir salonu düzenlenerek 1964 yılından beri devam eden Ildırı (Erythrai) antik şehrinde yapılan kurtarma kazılardan elde edilen eserler sergilenmektedir.

      Pişmiş topraktan yapılmış olan tanrı ve tanrıça heykelleri, büstler, mermer heykeller, gümüş ve bronz sikkeler, altın varak, amphoralar gibi eserler sergilenmektedir.

      Ildırı'da (Erythrai)da gözle görülen kalıntıların başında şehir surları gelir. Bunun yanında akropolis ve kuzeyinde tiyatro ve yine akropolisin kuzeyinde yapılan kazılarda ortaya çıkan Hellenistik ve Roma Döneminden kalma villa yapıları, Arkaik Döneme ait Athena tapınağı, Bizans döneminde inşa edilmiş kilise, Cennettepe olarak adlandırılan yerde Roma villası ve mozaikleri, Geç Roma-Bizans Döneminde inşa edilmiş hamam yapısı görülebilir.

      Ildırı (Erythrai) antik şehrinde yapılan kazı ve araştırmalar sonucunda ortaya çıkarılan askeri ve sivil yapıları ziyaretçiler ücretsiz olarak ziyaret etmektedirler.

      Adres: Kale Sok. No:1 Çeşme/İzmir

      Tel: (232) 712 66 09

      ÖDEMİŞ MÜZESİ

      Kuzeyde Bozdağlar ile, güneyde Aydın Dağları arasında uzanan Küçük Menderes Nehri'nin suladığı verimli bir ovada yer alan Ödemiş'te bir müze kurulması fikri 1974 yılında oluşmaya başlamıştır. Eski eser koleksiyoneri olan Mutahhar Başoğlu'nun biri 1816 m² diğeri de 956 m² olmak üzere toplam 2772 m² lik arsasını, 1975-1976 yıllarında müze binası yapılmak üzere hazineye bağışlamış ve müzenin kuruluşuyla ilgili ilk teşebbüs böyle gerçekleşmiştir.

      Müze binasının inşaatına 1977 yılında başlanmış, 1983 yılında da tamamlanmıştır. Ödemiş Müzesi'nin yapımından önce yöreye ait eserler İzmir Arkeoloji Müzesi ve Tire Müzesi'nde korunmaya alınmış bulunuyordu. Müzenin yapımını müteakip bu eserler her iki müzeden devir alınmıştır. Diğer taraftan kronolojik bütünlüğü sağlamak amacıyla ihtiyaç duyulan arkeolojik ve etnografik eserler ile sikke örnekleri çeşitli müzelerden seçilmiş ve Ödemiş Müzesi'ne intikal etmiştir.

      Bodrum kat üzerine bir zemin kattan ibaret olan ve çadır formu verilerek yapılan müze tek bir salondan oluşmaktadır. Etnografya Müzesi olarak yapılan binada mevcut etnografik malzemelerin yanı sıra bölgeye ait arkeolojik eserler de teşhir edilmektedir. Arkeolojik ****iyonda; çoğunluğu Eski Tunç Çağı'na (M.Ö. 3000), Arkaik (M.Ö. 700-480) Klasik (M.Ö. 30-M.S. 395) ve Bizans (M.S. 395-1453) çağlarına ait eserler teşhir edilmektedir. Bu eserler seramikler, idoller, keski ve baltalar, ağırşaklar, kandiller, bronz eserler, cam eserler, süs eşyaları, pişmiş toprak heykelcikler, mermer heykel ve heykelciklerdir.

      Arkeolojik ****iyonda ayrıca Hellenistik, Roma, Bizans, Selçuk ve Osmanlı Dönemlerine ait 2545 adet sikke bulunmaktadır. Etnografik ****iyonda; çoğunluğu Osmanlı dönemine ait çeşitli silahlar, bakır ve gümüş eşyalar, cam eserler, süs eşyaları, el işlemeleri, giysi örnekleri sergilenmektedir. Müzede Türkiye Cumhuriyeti Dönemine ait el sanatlarına ilişkin örnekler de mevcuttur.

      Ödemiş Müzesi'nde kolleksiyoner Mutahhar Başoğlu tarafından hibe edilen bir grup arkeolojik ve etnografik eser ile birlikte satın alma yoluyla elde edilenler toplam 4458'e ulaşmıştır.

      Birgi yolu, No:88, Ödemiş

      Tel/ Faks: (0232) 545 11 84

      Pazartesi dışında her gün 08.30-12.30/13.30-17.30 saatlerinde ziyarete açıktır.

      İzmir Müzesi

      Adres: Halil Rıfat Cad. No: 4 Konak - İzmir

      Tel: (232) 484 83 24

      Faks: (232) 425 46 77

      Sportif Etkinlikler

      Av Turizmi:
      Av için İzmir ve çevresinde (Özellikle Çeşme çevresinde) yabandomuzu avlakları bulunmaktadır. Karaburun Yarımadası'nda da yabandomuzu avlakları mevcut olup, yabankeçisi gibi hayvanlar avlanmaktadır. Av turizmi için belirlenen avlaklarda avlanacak hayvanlar önceden avcılar derneğince tespit edilerek, ilan edilmektedir.

      Dağcılık:
      İzmir bölgesinde, özellikle gençlik ve öğrenci kesimi arasında son yıllarda gelişen dağcılık, bir spor olarak ele alınmakta ve geliştirilmektedir. Balçova teleferiğinin bulunduğu Balçova Tepesi ile Yamanlar Dağı, dağ sporlarının amatör düzeyde yapıldığı yerlerdir. Bunun ötesinde İzmir körfezi'ne dik inen dağ silsileleri içinde kuzeydeki Madran Dağları 2000 metreyi geçen yüksekliği ile dağcılık açısından son elverişli imkanlar sunmaktadır.

      Gençlik Turizm:
      İzmir'de gençlerin yararlanabileceği orman ve gençlik kampları mevcuttur.

      Kayak Merkezi:
      Bozdağ yükseltisinin kuzey yamaçlarındaki doğal pistlerin varlığı kayak sporlarına olanak vermektedir. İzmir'e sadece 1.5 saatlik mesafede, huzur, sağlık ve spor için Ege'nin en yüksek ve nem oranının en az oluşuyla ünlü Bozdağ Kayak Merkezi tesisleri, 22 bungalov, 12 otel odası, şömine restoran, cafe, bar, kayak okulu, alış veriş merkezi ve sağlık hizmetleri ile organize olmuştur.

      İzmir - Ödemiş Bozdağ

      Bozdağ Kayak Tesisi İzmir ili, Ödemiş ilçesi, Bozdağı Köyü sınırları içinde Bozdağı'nda kurulmuştur.

      Ulaşım: İzmir'e 110 km uzaklığındadır. Şehir merkezinden Kayak tesislerine otobüs veya özel araçlarla ulaşmak mümkündür.

      Coğrafya: Aralık ayından Mart ayına kadar kayak yapmak mümkündür. Normal kış koşullarında kar kalınlığı 80-120 cm. civarındadır. Akdeniz iklimindedir. Kayak alanları 1700 m. - 2157 m. yükseklikleri arasındadır. Özellikle dağın kuzeye bakan yamaçlarında Alp disiplini kayak uygulamaları yapmak için elverişli bir ortam sunar

      Mekanik Tesisler ve Pistler: İzmir-Ödemiş-Bozdağ Kış Sporları Merkezi kapsamında Özel İdare tarafından 3 adet mekanik tesis tamamlanmıştır. Ancak günübirlik hizmet verebilecek tesislerin ve yatak ünitelerinin inşaatı devam etmektedir.

      SU ALTI DALIŞ TURİZMİ

      Türkiye sularında bulunan önemli batıklar ve su altı mağaraları dalıcılar tarafından keşfedilmeyi beklemektedir.

      İzmir'in koyları su altı dalış için elverişli noktalara sahiptir.

      Ören Yerleri

      İZMİR - AGORA

      Agora etimolojik olarak şehir meydanı, çarşı, pazar yeri demektir. Ticarî, adlî, dinî, siyasî fonksiyonları olan agora, sanatın yoğunlaştığı, felsefenin temellerinin atıldığı; stoaların, anıtların, sunakların, heykellerin bulunduğu yerdir. Tüccarların kalbidir.

      İzmir'in Namazgâh semtinde bulunan agora, Roma Döneminden (M.S. 2. yüzyıl) kalmadır ve Hippodamos şehir planına göre merkeze yakın yerde üç kat halinde inşa edilmiştir. İzmir agorası İon agoralarının en büyük ve en iyi korunmuş olanıdır.

      1932-1941 yılları arasında Rudolf Naumann, Prof. F. Miltner ve İzmir Efes müzeleri müdürü Selahattin Kantar tarafından yapılan ilk dönem kazılarla büyük bir bölümü ortaya çıkarılan İzmir agorasının, dikdörtgen formda, ortada geniş (120 x 180 m) bir avlu etrafında sütun ve kemerler üzerine inşa edilmiş üç katlı ve önünde merdiveni olan bileşik bir yapı olduğu anlaşılmıştır.

      Uzun yıllar aradan sonra Kültür Bakanlığı'nın izni, İzmir Valiliği ile Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü'nün işbirliğiyle agorada son dönem kazıları 5 Ağustos 1996 tarihinde başlatılmıştır.

      Agora'nın güneydoğu yönünde, 1980'li yıllarda yanan Misak-ı Milli İlkokulu'nun ihata duvarı yıkılıp 2835 m²lik bu alanın agoraya katılmasıyla agoranın alanı 16590 m²ye çıkmıştır. İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin sponsorluğunda devam eden agora çalışmaları; agora meydanı, kuzey kapısı bazilika altı, batı yapısı (stoa), antik çarşı olmak üzere beş yerde kazı, restorasyon, arkeolojik temizlik ve çevre düzenlemesi şeklinde sürdürülmektedir.

      Söz konusu çalışmalarda agoranın kuzey kapısının bulunmasıyla en önemli iş gerçekleştirilmiştir. Burada bulunan Tanrıça Vesta kabartmasının ilk dönem kazılarda çıkarılan Zeus sunağı kabartmalarının devamı olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca Tanrı Hermes, Dionysos, Eros, Herakles heykelinin yanı sıra pek çok erkek-kadın-hayvan heykeli, baş, kabartma, figürin vb. mermer, taş, kemik, cam, maden ve pişmiş topraktan eserler ele geçirilmiştir. Burada yeni bulunmuş yazıtlar M.S. 178 yılındaki İzmir depreminde kente yardım edenler hakkında bilgiler vermektedir.

      Bayraklı (Eski İzmir):
      İzmir Körfezi'nin kuzeydoğusunda Tepekule mevkiinde bulunan yerleşim alanı İzmir'in ilk yerleşim alanı olarak bilinmektedir. Kentin M.Ö. 3000 yıllarında kurulduğu arkeolojik bulgulardan anlaşılmaktadır. Bayraklı'nın üst kesiminde 205 m. yüksekliğindeki burun üzerinde mitolojik kral Tantalos'un mezarı olarak bilinen ve M.Ö. 7. yüzyıla tarihlenen yapı bulunmaktadır.

      Kadifekale (Pagos):
      M.Ö. 4. yüzyılda İzmir'de Büyük İskender'in generallerinden Lysimakhos'un körfeze hakim bir konumda kurduğu kent, bugünkü Kadifekale (Pagos) Tepesi ile tepenin iç limana bakan yamacında gelişmiştir. Kadifekale antik kentindeki Akropol kalıntılarının duvarlarında Roma ve Bizans etkisi görülmektedir. Anadolu ticaretinde büyük potansiyele sahip olan İzmir, gymnasium, stadium, tiyatro ve agoranın yanı sıra büyük su kemerleri ve sarnıçlarıyla son derece düzenli ve gelişmiş bir kent olagelmiştir. Bugün güney duvarları ile batıdaki beş kulesi görülen İçkale, Ortaçağ'a aittir.

      Kızılçullu Su Kemerleri:
      Eski adı Kızılçullu olan ve Şirinyer'de bulunan su kemerleri Meles (Kemer) Çayı üzerindedir ve Kadifekale'de kurulan kente su getirmek için yapılmıştır.

      Efes Harabeleri
      Akropol:
      Stadyumun karşısında Akropol olarak kabul edilen tepede M.Ö. 6. yüzyıla tarihlenen bir yapı mevcuttur. Tepenin kuzey batısında ise M.Ö. 350 yıllarına ait bir tapınak bulunmaktadır.

      Arkadiane (Liman Caddesi):
      Efes'teki harabeleri gezmek için hamamların karşısında bulunan ve limana kadar uzanan mermer döşeli bir caddeye çıkılır .

      11m. genişliğinde 530m. uzunluğunda olan bu görkemli caddenin sağında ve solunda yer alan mermer sütunlar bugün de ayaktadırlar. Kralların karşılandığı bir çok önemli gösterinin ve dini törenlerin yapıldığı bu cadde, aynı zamanda limana gelen giden tüm mal ve servetin aktığı yol olduğundan ''Liman Caddesi'' olarak anılır.

      Artemis Tapınağı:
      Efeslilerin ilk yerleşimlerinin bu tapınağın olduğu yerde bulunduğu bilinmektedir.Daha sonra bir depremle tapınağın yıkılması üzerine Roma imparatoru yardımı ile Efesliler tapınağı yeniden ve daha gösterişli inşa ederler. Dünyanın yedi harikasından biri olarak bilinen Efes Artemis Tapınağının bu g

      Aşk Evi:
      Mermer caddeden yukarı çıkıldığında Kuretler Caddesi ile kesişen noktada Aşk Evi bulunur. M.S.1. yüzyıla tarihlenen bu ilginç ev, ana bir hol ve bu hole açılan bir çok odadan oluşmaktadır. Aşk Evinde bulunan mozaik kız portreleri bu evde çalışan kızlara ait olduğu sanılmaktadır. Aşk Evinin duvarları içinde bugünün modern klima sistemine eşdeğer bir soğutma ve ısıtma sisteminin bulunması son derece ilginçtir. Burada şarap mahzenleri, dev ocaklar, hamamlar, havuzlar, yatak odaları, konferans salonları ile muhteşem bir kütüphanesi bulunduğu bilinmektedir.

      Belediye Sarayı (Prytaneion):
      Efes`in kutsal mekanı sayılan meclis sarayının sağ tarafında Hestia sunağı bulunmaktadır. Bu sunakta sürekli olarak bir kutsal ateş yanardı. Prytaneion politik işlerin görüldüğü ayrıca önemli törenlerin şölenlerin ve kabullerin yapıldığı yerdi. İki Efes Artemis' ininde buruda bulunmuş olması Prytaneion' un dini açıdan da son derece önemli bir mekan olduğunu göstermektedir.

      Bizans Hamamları:
      Stadyumdan sonra Bizans hamamları ile karşılaşılır.

      Celsus Kitaplığı:
      Ticari Agoranın yanında bulunan Celsus Kitaplığı M.S.135 yıllarında Asya Konsülü Julius Aguila tarafından Romalı Mimar Vitruoya' ya yaptırılmıştır. Arka duvardaki bir kapıdan Celsus'un mezarına geçilir. Celsus'un burada bulunan heykeli bugün İstanbul Arkeoloji Müzesinde bulunmaktadır. Roma mimari özelliklerini tümüyle yansıtan yapının ön cephesinin dekorasyonu, devrinin en güzel örnekleri arasında yer alır. Ön cephe kolonları arasında yer alan dört kadın heykeli ''Akıl'', ''Kader'', ''İlim'' ve ''Erdem'' öğelerini sembolize eder. Bu heykellerin orijinalleri bugün Viyana Müzesinde bulunmaktadır.

      Domitian Tapınağı:
      Efes'te bir imparator adına yapılmış ilk tapınaktır. Devlet Agorasının hemen karşısında, kentin en güzel ve en merkezi yerindedir. Yalnız başı ve kolu ele geçen Domitian`in oldukça büyük ölçülerdeki kült heykeli bugün İzmir Arkeoloji Müzesinde, tapınağın giriş altarı ise Efes Müzesinde sergilenmektedir.

      Hadrian Tapınağı:
      Kuretler Caddesinin en güzel yapılarından birisi de Hadrian Tapınağıdır.Bu tapınaktan geriye cephe alınlığı kalmıştır.

      Tapınağın arşitravında tasvir edilen mitolojik sahnelerden en ilginci Efes'in kurucusu mitolojik kral Andoklos' un yaban domuzunu öldürüşü ile ilgili sahnedir.

      Liman Hamamları:
      İlk kez M.S. 2. Yüzyılda yapılan hamam, 4. yüzyılda İmparator Konstantinus döneminde onarım görmüş ve bazı değişiklikler yapılmıştır.

      Mermer Cadde:
      Efes'in güneydoğusunda bulunan Magnesia kapısından kuzeybatıda Koresos Kapısına kadar uzanan yaklaşık 400 m.lik mermer döşeli cadde M.S. 5. Yüzyılda yeniden yapılmıştır.

      Meryem Ana Evi:
      Bülbül Dağı üzerinde Hıristiyanlığın kutsal anası Hz. Meryem'in Evi bulunmaktadır. Hıristiyanlarca ''Panaya Kapulu'' olarak da adlandırılan kutsal yerin M.S.4. yüzyılda inşa edildiği sanılmaktadır.Hz. İsa'nın yakalanıp çarmıha gerilişinden kısa bir süre önce annesini arkadaşı ve havarisi olan St. Jean'a teslim etmiştir. St. Jean Hz. İsa'nın çarmıha gerilişinden sonra Hz. Meryem'in Kudüs'te kalmasını sakıncalı bulduğundan onu yanına alarak kaçırmış ve buraya getirmiştir. Hıristiyanlık dinini yaymak gibi kutsal bir görevi üstlenmiş olan St. Jean çağın en büyük kenti durumundaki Efes'i kendine hedef seçmiş Hz. Meryem'i putperestlerin diyarına sokmak istemediğinden onu Bülbül Dağı eteklerinde sık ağaçlarla kaplı bir köşede yaptığı kulübede gizlemiştir. Detaylı Bilgi St. Jean'ın her gün gizli gizli onu ziyarete gittiği ve yiyecek içecek götürerek yokladığı bilinmektedir. Hz. Meryem'in tam 101 yaşına kadar Bülbül dağındaki bu yerde yaşadığı ve burada öldüğü kabul edilmektedir. St. Jean Meryem Ana' yı yine bu dağda kendisinden başka hiç kimsenin bilmediği bir yere götürmüştür. Hıristiyanlığın yayılmasından sonra Hz. Meryem'in bulunduğu yere Hıristiyanlarca ''Haç'' şeklinde bir kilise inşa edilmiştir. Burası kötürüm olan ve Türkiye'ye gelemeyen bir Alman rahibenin tarifleri üzerine bulunmuştur.

      Odeon (Bouleuterion):
      M.S.2. yüzyılda Efesli zenginlerden Publis Vedius Antonius tarafından yaptırılan Odeon`un zamanında üstü ahşap kaplamalıydı.

      Skolastika Hamamı:
      Efes'te yaşayan zengin Romalı bayan Skolastika tarafından yaptırıldığı anlaşılan hamam M.S.400 yıllarına tarihlenmektedir. Merkezi sistemle ısıtılan hamam mermer kullanımının ilginç bir örneğidir.

      St. Jean Bazilikası:
      Bizans İmparatoru Justinyen 'in M.S.6. yüzyılda St. Jean adına yaptırdığı bazilika Ayasuluk Tepesinde yer almaktadır.40X110 m. boyutlarında batıdan girişi olan yapı haç planlı, kubbeli bir bazilikadır.

      Stadyum:
      Vedius Gymnasium' dan sonra harabelere doğru sol tarafta stadyum vardır. Sportif tüm yarışların , oyunların, olimpiyat düzenlemelerinin araba yarışlarının yapıldığı stadyum döneminin sportif ve kültürel bütün ihtiyaçları karşılanmaktaydı.

      Tiyatro:
      Efes harabelerinin en güzel yapılarından biri olan tiyatro, oldukça sağlam kalmış ve bir süre öncesine kadar Efes Festivali gibi şenliklerde rahatlıkla kullanılabilmiştir.25000 kişilik tiyatronun ilk kez Helenistik dönemde yapıldığı bilinmekte ise de bugüne gelen tiyatronun İmparator Cladius zamanında yeniden inşasına başlandığı, İmparator Trianus M.S..98-117 döneminde tamamlandığı bilinmektedir.

      Trajan Çeşmesi:
      Hadrian Tapınağını geçtikten sonra biraz ilerde solda Trajan Çeşmesi yer alır. Çeşmenin katlarını süsleyen heykeller Efes Müzesinde sergilenmektedir.

      Vedius Gymnasium:
      M.S. II. Yüzyılda Vedius Antonius adına zengin bir Efes' li tarafından yaptırılmıştır. Doğudaki avlusu, ortada yer alan tören salonu, soyunma odası ve hamamları ile dönemin özelliklerini karekterize eden sportif ve kültürel eğitimin yapıldığı görkemli bir yapıdır.

      Yamaç Evler:
      Celsus Kütüphanesinden Kuretler Caddesine dönüşte, sağ tarafta Bülbül Dağının yamaçlarında Efesli zenginlerin ikamet ettikleri belirtilen evler vardı. Yakın zamanda restore edilerek orijinal durumlarına biraz daha yaklaşan bu evler, geniş merdivenlerle caddeye dikey olarak açılmakta, duvarlarında fresk ve mozaiklerle süslü, mermer kaplamalar bulunmaktadır.

      Yedi Uyuyanlar:
      M.S. 5. ve 6. yüzyıla rastlayan dönemde yapıldığı sanılan Yedi Uyuyanlar Ören yeri dini bir merkez hüviyetindedir.Rivayete göre Hıristiyanlığın resmi dini olarak kabulünden önce, putperestlerden kaçarak buraya sığınan yedi genç uykuya dalıp iki yüzyıl sonra uyanmışlardır. Uyandıklarında Hıristiyanlık resmi din olmuştur. Bu mucize olay üzerine , öldükten sonra bu yedi gencin tekrar gömüldüğü ve adlarına büyük bir bina yaptırıldığı sanılmaktadır. Bugün kazılarda ortaya çıkarılan yapı oldukça büyük abidevi boyutlardadır ve çoğu kaya oyma mezar buluntularına, iki kilise ile katakomplara rastlamaktadır.

      Çifte Kiliseleri (Konsül Kilisesi):
      Bizans hamamlarının karşısında yer alan Çifte Kiliselerin Hıristiyanlık dünyası için son derece özel bir önemi vardır. 431-438 yıllarında konsüllerin toplandıkları kilise 265x29.5 m. boyutlarında bir yapıdır. M.S. 11. yüzyılda Roma döneminde bir bazilikaya dönüşen yapı Meryem Ana' ya adanmış, burada yapılan 3. Konsül toplantısında Katolizmin doğması kararları alınmıştır. Kilise dünyada Hıristiyanlığın ilk yedi kilisesinden birisi olması nedeniyle bugün bile büyük önem taşımaktadır.

      M.S.7. yüzyılda kilisenin apsisinden açılan bir kapı ile ikinci bir kilise inşa edilmiş ve böylece kiliselerin adı '' Çifte Kiliseler '' olarak tanınmıştır. Bu yeni açılan bölüm din adamlarının ikametlerine ayrılan kısımları ihtiva eder. Meryem ana adına sunulan ilk kilise olması nedeniyle kilise ve çevresi dini bir merkez durumundadır.

      İlçeleri

      Aliaga :
      Izmir'in 60 km. kuzeyindeki Aliaga, Izmir ve Bergama uygarliklarindan izler tasimaktadir. Ege kiyilarinda sayilari 30'u asan Aiol kentleri arasinda en büyük ve önemlilerini olusturan 12 kentten 4'ü Aigaia, Kyme, Myrna ve Gryneion ilçe sinirlari içerisinde bulunmaktadir.

      Dikili :
      Izmir'in kuzeyinde 120 km. uzakliktadir. Yerli ve yabanci turistlerin ilgisini çeken sirin bir ilçedir. Hem tarihi hem de olaganüstü güzellikleri olan turistik Çandarli beldesi Dikili'ye baglidir. Dogal güzellikleri arasinda Merdivenli Köyünde bir krater gölü, Demirtas ve Deliktas Köylerinde de çamlik ve tarihi magaralar bulunmaktadir. Dikili ilçesi ilicalari ile de oldukça ünlüdür. Nebiler, Bademli ve Kocaoba köylerinde sicak su ilicalari vardir. Ilçede karayolunun disinda deniz ulasiminda da Dikili Limani, üç yolcu gemisinin yanasabilecegi kapasiteyle hizmet vermektedir.

      Karaburun :
      Karaburun, Urla Yarimadasi'nin kuzeyinde kurulmustur. Izmir Körfezi boyunca kuzey ve bati kiyilari güzel koylariyla bir serit halinde uzanir. Ilçenin yerlesimi tas devrine kadar uzanir. Çakmaktepe mevkiinde yapilan kazilarda elde edilen buluntulardan Hititler Dönemi'nde buranin ileri bir kültür merkezi oldugu, daha sonra yöreye egemen olan Aiol, Lidya. Helen ve Roma uygarliklari döneminde kültür ve ticaret merkezi olarak gelistigi bilinmektedir.

      Kemalpasa :
      Izmir'in 29 km dogusunda yer alan Kemalpasa'nin tarihi geçmisi I.Ö. 1300'lere dayanmaktadir. Akadlar ve Hititlerden baslayarak Selçuklu ve Osmanli dönemine kadar birçok medeniyete sahne olan Kemalpasa, Helen, Roma ve Bizans dönemlerinde Sart ve Ion kentleri arasinda kervan yollarinin ugrak yeri olmustur. Antik adi Nymphaion olarak bilinen günümüz Kemalpasa ilçesi, Nif dagi eteklerinde 200 m yükseklikte kurulmustur. Ege Bölgesi'nde Hititlerden kalan tek örnegi olan Karabel Kabartmasi ilçe sinirlari içerisindedir. Kemalpasa, dünyaca ünlü kirazi ve çam ormanlariyla taninir.

      Menderes :
      Satsumasiyla, güzel koylariyla, tarihi degerleriyle dikkat çeken Menderes ilçesinin Izmir'e uzakligi 20 km'dir. Ilçenin batisinda Ürkmez mevkiinde Lebedos Antik Kenti bulunmaktadir. Menderes-Selçuk yolu üzerinde birbirine yakin konumda yer alan Kolophon, Klaros, Notion ve Lebedos Antik Kentlerine ait kalintilar, ilçenin önemli arkeolojik kaynaklarini olusturmaktadir. Gümüldür beldesi dünyaca ünlü mandalina türü olan satsumanin yetistirici bölgesidir. Özdere, Ege'deki dokuz büyük turistik bölgeden biri olup temiz denizi ve sahilinin yani sira amatör balikçilarin avlanabildigi turistik bir beldedir. Menderes'in Görece Köyü'nde de halkin evlerde imal ettigi degisik renk ve biçimdeki boncuklar yerli ve yabanci turistin oldukça dikkatini çekmektedir.

      Seferihisar :
      Yerlesim tarihi M.Ö. 1000 yillarina uzanan ilçenin Sigacik mevkiinde Teos antik kenti, Doganbey-Gerenalani mevkiinde Karaköse Harabeleri, Sigacik' ta Osmanlilar tarafindan insa edilen kale ile kale içerisindeki eski yerlesim alani, ilçe merkezinde Selçuklu ve Osmanli Dönemi'ne ait anitsal yapilar, yörenin arkeolojik ve tarihi kaynak potansiyelini olusturmaktadir. Seferihisar 27 km.lik sahil seridi ile güzel plajlara ve koylara sahiptir.

      Tire :
      Izmir'in büyük ilçelerinden biri olan Tire, sehir merkezine 82 km uzakliktadir. Aydin Daglarinin kuzey eteklerinde kurulmustur. Hitit, Frig, Lidya, Pers, Helen, Roma ve Bizans dönemlerini yasayan Tire zengin bir kültür mirasina sahiptir. Beylikler ve Osmanli döneminde ekonomik açidan büyük gelisme saglanmis ve mimarlik tarihi açisindan da zengin örnekler ortaya çikmistir.

      Tire ilçesinin panoramik görüntüleri :.<http://www.tiremem.com/panoramik/>


      Torbali :
      Izmir'in 45 km. dogusunda yer alan Torbali'nin ilk yerlesim alani, Torbali Ovasi'nin batisinda Yeniköy ile Özbey köyleri arasinda bir tepe üzerinde kurulan Metropolis Antik kentidir. Bir Ion kenti olan Metropolis Roma ve Bizans dönemlerinde önemini korumus, daha sonra terk edilmistir. Saraplari ile ünlü kent ayni zamanda bir piskoposluk merkeziydi. Ovaya hakim bir konumda olan Geç Helenistik Dönem'e ait tiyatroda Roma Imparotoru Augustus ve evlatligi Germanikus'a adanan üç mermer sunak bulunmaktadir. Kazilarda bulunan eserler Izmir ve Efes Müzelerinde sergilenmektedir.

      Urla :
      Ege Bölgesi'nin tüm özelliklerini tasiyan Urla, Izmir'in batisinda 38 km. uzaklikta kendi adini tasiyan yarimadanin orta kisminda yer alir. Urla tarih boyunca bir kültür merkezi olmustur. Yapilan kazilarda ele geçen eserler arasinda Hititlere ait Gaga agizli sürahi çikarilmistir. Limantepe Höyügü kazilarinda ele geçen buluntulara göre Klazomenai Limaninin dünyanin en eski ve düzenli limani oldugu ortaya çikmistir. Klazomenai' de bulunan eserler Louvre Müzesi ve Atina Milli Müzesi ile Izmir Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir.

      Ödemis :
      Izmir'in 113 km. dogusunda yer alan Ödemis'in kuzeyinde bulunan Hypaiapa Antik Kent kalintilari yörenin yerlesim tarihinin ilk çaglara uzandigini göstermektedir. Ödemis yöresinin tarihsel önemi Birgi'nin Aydinogullari döneminde baskent olmasiyla baslamistir. Birgi'de büyük ölçüde özgünlügünü koruyan kent dokusunda Selçuklu ve Osmanli mimarisinin seçkin örnekleri, 18. ve 19. yüzyil sivil mimarlik yapilarinin olusturdugu kültürel birikim ve mimari çevre zenginligi ile dogal çevre güzellikleri yörede çok önemli düzeyde turizm potansiyeli yaratmaktadir. "Dünya Kültür Mirasi" listesine giren Birgi, 1994 yilinda inanç turizmi kapsamina alinmistir. Çakiraga Konagi, Imam-i Birgivi Medresesi, Sultan Sah Türbesi görülmeye deger eserlerdendir.

      Bergama
      İzmir'in kuzeyinde 100 km uzaklıkta, Bakırçay Havzasında yer alan ve ülkemiz uygarlık tarihinin en eski yerleşmelerinden biri olan Bergama, tarih öncesi dönemlerden başlayarak İon, Roma ve Bizans uygarlıkları ile devam eden dönemde, Dünya çapında önemi olan arkeolojik eserlere sahip olmuştur. Bergama'nın güneybatısında Antik Dönemin önemli sağlık merkezlerinden Asklepion, ilk yerleşim alanı olan 300 m. yüksekliğinde dik bir tepe üzerinde kurulan Akropol ve M.S. 2. yüzyıla tarihlenen Serapis Tapınağı (Kızıl Avlu) yörenin turistik cazibesini oluşturmaktadır. Zeus Sunağı 1897 yılında Almanya'ya kaçırılmıştır.

      Bergama güzellik ılıcalarıyla, meşhur Kozak yaylasıyla, plajlarıyla ünlü Ayvalık ilçesi bağlantısıyla, gelişmiş dokumacılığı ve kilimciliğiyle ünlü bir ilçedir.

      İklim: Bölgede Akdeniz İklimi etkisi görülmektedir. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı geçer.

      Foça
      İzmir’in 70 km. kuzeybatısında kalan Foça, İon’ların Ege sahillerinde kurdukları 12 İon kenti arasında en önemli merkezlerden biridir. Foça, tarihi ve arkeolojik öneminin yanı sıra, Homeros destanında adı geçen mitolojik bir yerleşmedir.

      “Horoz” ve “Fok Balığı” olmak üzere iki sembolü olan Foça mitolojik, arkeolojik, tarihi, doğa ve kentsel sitin bir arada olduğu özgün bir ilçedir. Siren Kayalıkları, Şeytan Hamamı, Taş Ev (Anıt Mezar), Beş Kapılar (Ceneviz) Kalesi, Osmanlı dönemine ait Dış Kale, Fatih Camii, Kayalar Camii, Hafız Süleyman Camii ve Osmanlı Mezarlığı ile Ege mimarisinin özelliklerini taşıyan sivil mimari yapıları, Foça’nın çevre değerlerini zenginleştiren unsurlardır.

      İklim: Foça'da tamamen Akdeniz iklimi hüküm sürer. Kışları yağışlı ve ılık, yazları ise kurak geçer. Üç yandan serin bir deniz havası alır. Yaz aylarının ortalama sıcaklığı 26 derece, deniz suyu sıcaklığı is 22 derecedir. Yaz mevsiminin en sıcak ayları Temmuz ve Ağustostur.

      SELÇUK
      Selçuk, Ege Bölgesinin batısında, İzmir-Aydın karayolunun 73.km yer almaktadır. Denize ve pırıl pırıl kumsala sahip Pamucak plajına uzaklığı 9 km’dir.

      İklim
      Akdeniz ikliminin egemen olduğu yörede yazlar sıcak ve kurak, kışlar ise ılık ve yağışlıdır. Kar yağmaz ve ısı nadiren sıfırın altına düşer. İklimin yumuşak olması 10 ay deniz ve doğa sporlarının yapılmasına olanak tanır.

      Çeşme
      Çeşme, şifalı sıcak suları, olağanüstü sayılabilecek kalitede kumun, güneşin ve berraklığın kucaklaştığı şirin bir tatil beldesidir.Çeşme İzmir'in 94 km. batısında, kendi adını taşıyan yarımadanın en ucunda kurulmuştur. Gemiciler tarafından küçük liman diye adlandırılmıştır. Zamanla çoğalan ve buz gibi suların aktığı çeşmelerinden dolayı da yöreye Çeşme denilmiştir. 15 km. kuzeyindeki İon kenti Erythrai' nin limanı olan Çeşme'nin doğusunda, Kalemburnunda İ.Ö.1000 yıllarında küçük bir yerleşim alanı olduğu bilinmektedir. Çeşme-Ildırı köyünde ortaya çıkarılan Erythrai Antik Kenti ile Çeşme kentinde Osmanlı Döneminden kalan Kale, Kervansaray, çok sayıda çeşme ve tarihi kent dokusundaki sivil mimarlık örnekleri yörenin arkeolojik ve tarihi kaynaklarını oluşturan yapıtlardır.

      Şehrin ortasındaki tepe bugün kalıntıları görülen Akropolde yapılan kazılarda Athena Pallas tapınağına adak olarak sunulmuş heykelcikler bulunmuştur. Buluntular içinde en önemlisi, Arkaik devirden kalma bir kadın heykeli İzmir Arkeoloji müzesinde sergilenmektedir. Her yıl Temmuz ayında uluslar arası şarkı festivali düzenlenir.

      İklim: Akdeniz iklimi yaşanır. Son derece sıcak ve kuzeyden esen rüzgarlara açıktır.

      Yorum

      • orbay
        Senior Member
        • 11-02-2005
        • 5871

        #4
        Konu: İzmir-35

        YouTube - İzmir

        Yorum

        • orbay
          Senior Member
          • 11-02-2005
          • 5871

          #5
          Konu: İzmir-35

          İlçelere göre şehir ve köy nüfusları

          Yorum

          • hertash
            Junior Member
            • 30-08-2006
            • 401

            #6
            Konu: İzmir-35 (Ephesus EFES)























            Yorum

            • orbay
              Senior Member
              • 11-02-2005
              • 5871

              #7
              Konu: İzmir-35

              Şehir'in güzel bir Power Point Sunumu izleyin...
              Ekli Dosyalar

              Yorum

              • orbay
                Senior Member
                • 11-02-2005
                • 5871

                #8
                Konu: İzmir-35



















                Yorum

                • orbay
                  Senior Member
                  • 11-02-2005
                  • 5871

                  #9
                  Konu: İzmir-35





















                  Yorum

                  İşlem Yapılıyor