Kırşehir-40

Kapat
X
 
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • orbay
    Senior Member
    • 11-02-2005
    • 5871

    Kırşehir-40

    GENEL BİLGİLER

    Yüzölçümü: 6.570 km²

    Nüfus: 223.170(2007)

    İl Trafik No: 40

    Binlerce yıldır çeşitli uygarlıklara sahne olan Kırşehir ili, yalnız çeşitli tarihi eserleri, yeraltı şehirleri ile değil zengin termal kaynakları, Seyfe Gölü (Kuş Cenneti) gibi doğal güzellikleri ile de dikkat çekmektedir.

    İLÇELER:

    Kırşehir ilinin ilçeleri ; Akçakent, Akpınar, Boztepe, Çiçekdağı, Kaman ve Mucur'dur.

    COÐRAFYA

    İl toprakları 900-1200 m. yükseklikteki yaylalardan oluşmuştur. Yayla yüzeyi üzerinden yüksekliği 1700 m.ye ulaşan dağlar bulunur. Kırşehir ilinden irili ufaklı birçok akarsu geçmekte olup, Kızılırmak bunlardan biridir. Kırşehir genel olarak bozkır görünümündedir. Orman bakımından fakirdir. Vadi tabanlarında ve sulak yerlerde yer yer kavaklık ve meyve bahçeleri vardır.

    Kırşehir'in karasal bir iklimi vardır. Kışları soğuk ve sert geçerse de Doğu Anadolu'da olduğu gibi sürekli değildir. Yazları sıcak ve kurak, ilkbahar yağmurlu, sonbahar az yağmurludur.

    TARİHÇE

    Kırşehir ve çevresinde yapılan araştırmalar ilin tarihinin, Eski Tunç Çağı'na (M.Ö. 3000-2000) kadar uzandığını göstermektedir. Daha sonra Hititler, Frigler, Persler, Makedonyalılar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklu ve Osmanlılar yörede hüküm sürmüştür.

    Yüzyıllarca Anadolu'nun ticari ve ekonomik hayatında büyük rol oynamış olan Ahilik, 13.yy.'da Kırşehir'de kurulmuştur. Bir esnaf örgütü olan Ahiliğin temeli doğruluk, karşılıklı yardımlaşma ve saygıya dayanmaktadır.

    NE YENİR?

    Tandırda çömlek paça, keşkef mutlaka tadılmalıdır.

    NE ALINIR?

    Kırşehir'in meşhur 'onyx' taşından yapılma el sanatı ürünlerinden satın alabilirsiniz.

    YAPMADAN DÖNME

    Cacabey Camii, Ahi Evran Camiini, Çağatay Medresesini görmeden,

    Termal kaplıcaları ziyaret etmeden,

    'Onxy'den yapılmış hediyelik eşya satın almadan,

    Keşkef tatmadan

    ...Dönmeyin.

    NASIL GİDİLİR?

    Karayolu : Terminal, Kent merkezine yaklaşık 2 km. uzaklıktadır. Terminale belediye otobüsleri, dolmuş ve özel taksiler çalışmaktadır.

    Otogar Tel : (+90-386) 212 28 66 - 213 20 26

    Demiryolu : Tren garı kent merkezine 1km uzaklıktadır.

    TESCİL EDİLMİŞ TAŞINMAZ KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARI İLE SİT ALANLARI (AÐUSTOS 2005)

    Sit Alanları

    Arkeolojik Sit Alanı : 81

    Kentsel Sit Alanı : -

    Doğal Sit Alanı : 3

    Tarihi Sit Alanı : -

    Diğer Sit Alanları

    Arkeolojik ve Doğal Sit : 2

    Arkeolojik ve Tarihi Sit : 1

    Toplam : 87

    Kültür (Tekyapı Ölçeğinde) ve Tabiat Varlıkları : 49

    GENEL TOPLAM : 136

    İLETİŞİM BİLGİLERİ

    İl Kültür Müdürlüğü

    Tel: (386) 213 44 43 - 212 92 95

    Faks: (386) 212 32 95

    İl Turizm Müdürlüğü

    (+90-386) 214 28 00 - 213 14 16

    Kültür Merkezleri

    Tiyatro, konferans gibi etkinliklere yönelik 266 kişilik Salon

    300 m²'lik Müze

    350 m²'lik Kütüphane

    250 m²'lik Sergi Salonu

    Yazışma Adresi: Kül. Mer. Ahi Evran Camii Karşısı - Kırşehir

    Tel: (386) 213 03 95

    Faks: (386) 212 32 95

    Devlet Güzel Sanatlar Galerisi Müdürlüğü

    Kültür Merkezi KIRŞEHİR

    Tel: (0 386) 213 13 40

    Faks: (0 386) 212 32 95

    Önemli Telefonlar

    Valilik : (+90-386) 213 11 25

    Belediye : (+90-386) 212 83 83

    Hastane : (+90-386) 213 45 15

    Polis : (+90-386) 213 34 25

    Jandarma : (+90-386) 812 20 01

    Gezilecek Yerler

    Kesikköprü Kervansarayı: (Cacabey Hanı)
    Kırşehir'in 23 km. güneyindeki Kesikköprü köyünde bulunan kervansaray ile yanındaki köprü, 1248 yılında Anadolu Selçuklu Devleti'nin Kırşehir Emiri Nurettin Caca tarafından yaptırılmıştır. İki ayrı renkli taştan yapılmış olan taç kapısı, taş işçiliği ile dikkati çekmektedir.

    KIRŞEHİR MÜZESİ

    Kırşehir'in Tarihçesi

    Son yıllarda yapılan araştırmalar ve arkeolojik kazılar Kırşehir'de insan yerleşimlerinin M.Ö. 3. binde başladığını göstermektedir. Bu döneme ait çanak-çömlek parçaları Kırşehir höyüklerinden elde edilmektedir. 1930'lu yıllarda Türk ve İtalyan arkeologlar tarafından Kırşehir Merkez İlçesi'ne bağlı Hashöyük'te yapılan arkeolojik kazılar M.Ö. 3. bine ait çanak-çömlek kalıntılarını ortaya çıkarmıştır.

    M.Ö. 2. binde Asur Ticaret Kolonileri Dönemi ve Hitit Döneminin başladığını görürüz. Kızılırmak kıyısından, Hirfanlı Baraj işletmesine getirilen iki öküz başı protomu Eski Hitit Dönemine ait sunak, Sevdiğin Köyü ile Kale Köy arasında yer alan Hitit yol yazıtı olarak bilinen hiyeroglif yazılı Malkayası ve yine Kaman Kale Höyük'te ele geçen mühürler, seramik mutfak eşyaları, resmi yapılara ait duvar tekniğiyle yapılmış binalar vs. Hitit Döneminin en önemli izleridir.

    Eski Hitit ve Geç Hitit dönemlerinden sonra, yine Eski ve Geç Frig Dönemi'nin yoğun yaşandığını mevcut arkeolojik kazı ve yüzey araştırmalarından öğreniyoruz. M.Ö. 550'de Anadolu tümüyle Pers hakimiyetine girmiştir. Kırşehir bu dönemle birlikte Kapadokya Bölgesi (Güzel Atlar) olarak ünlenen, Orta Anadolu tarihi içerisinde değerlendirilir. Perslerin Anadolu'yu sadece askeri işgal ile yetinmeleri nedeniyle Kırşehir'de bu döneme ait önemli yerleşim kalıntı ve buluntularına rastlanmamasına rağmen Kaman Kale Höyük kazısından Pers Dönemi mühürleri elde edilmiştir. Pers egemenliği M.Ö. 334 yılında Büyük İskender'in ordularıyla Anadolu'ya gelip Persleri yenmesiyle bitmektedir. M.Ö. 333 yılında kurulan Kapadokya Krallığı döneminde otorite yetersizliği yüzünden Kırşehir ve yöresi yoğun baskı görmüştür. M.S. 18'de Roma İmparatoru Tiberius Kapadokya'yı resmen Roma'ya katmış ve eyalet durumuna getirmiştir.

    Roma dönemi hem putperestliğin güçlü olduğu hem de Hristiyanlığın hızla yayıldığı bir dönemdir. Kırşehir'de bu döneme ait, Hristiyanlar'ın ibadet ve sığınmaya yönelik inşa ettiği 15 kadar irili ufaklı yeraltı şehri tespit edilmiştir.

    Yapılan tarih araştırmalarında Kırşehir'in Roma Döneminde bir ara önemli bir siyasi merkez olduğu, hatta kısa bir süre eyalet başkenti yapıldığı ortaya çıkmıştır.

    Kırşehir'deki Bizans Dönemi konusunda fazla bilgi bulunmamakla birlikte, kalıntı ve buluntular Bizans Döneminin de yaşandığını göstermektedir. Merkez İlçe'ye bağlı Taburoğlu Köyü'nde Katolik ve Protestan mezhebine ait Hristiyanlar'ın bir arada ibadet ettiği, 10. yüzyıla ait Anadolu'daki ilk büyük köy kiliselerinden olan Üç Ayak Kilisesi ile Fakıl Köyü ve Temirli'deki kilise kalıntıları dikkat çekmektedir.

    Selçuklu Dönemi Kırşehir tarihi, Kırşehir için olduğu kadar bütün Anadolu Türk tarihi için de oldukça önemli ve araştırılmaya değerdir.

    Kırşehir'in kentleşmesi, 13. yüzyılın başlarında Selçuklu Döneminde başlamıştır. Erzincan'da Selçuklularla yaptığı savaşta yenilgiye uğrayan Mengücük Hanedanının emirlerinden Melik Muzaffererüddin Muhammed'e savaş sırasında gösterdiği sağduyu nedeniyle, 1228 yılında Kırşehir timar olarak verilmiştir. Melik Muzaffererüddin Muhammed Kırşehir'deki ikameti sırasında 1230'lu yıllarda Melik Gazi Medresesi'ni inşa ettirmiştir.

    1240 yılında Kösedağ yenilgisiyle bütün Anadolu'yu işgal eden Moğollar Kırşehir'i yaylak ve kışlak haline getirmişlerdir. Kırşehir'de Moğolların uzun süren askeri varlığı bu kenti önemli bir siyasi ve askeri merkez haline getirmiştir.

    1260'lı yıllarda Kırşehir emiri olarak atanan Nureddin Cibril Bin Cacabey Moğollarla kurduğu iyi ilişkiler sonucu Kışehir'de Türk döneminde ilk esaslı imar faaliyetini gerçekleştirmiştir. İlk astronomi medreselerinden biri olan Cacabey Medresesi'ni, Kızılırmak yanındaki Cacabey Hanı'nı ve bunun yanında pek çok irili ufaklı yapıyı inşa ettirmiştir.

    13. yüzyılda Anadolu Türk birliğini ve özellikle esnaf ve sanatkârını teşkilatlandıran Ahi Evran, Denizli, Konya ve Kayseri'den sonra Kırşehir'e gelerek çalışmalarını burada sürdürmüş ve Kırşehir'i Ahiliğin merkezi durumuna getirmiştir. Ahi Evran'dan sonra Kırşehir Ahiliğin merkezi olmaya devam etmiştir. Kırşehir'deki zaviyede alınan kararlar Azerbaycan'dan, Bosna-Hersek'e kadar geniş bir bölge üzerinde etkili olmuştur.

    1293 yılında Mevlana'nın oğlu Sultan Veled tarafından Anadolu'da belli merkezlere Mevleviliği yaymak amacıyla elçiler gönderilmiştir. Kırşehir'e gönderilen elçi Şeyh Süleyman Türkmani'dir. Kırşehir'de bir tekke kuran Süleyman Türkmani, Mevleviliği burada yaymıştır. Cacabey'in Mevlana ile yakınlığı, Mevlana'nın Cacabey'e olan teveccühü mektuplarından anlaşılmaktadır.

    Ayrıca Mevlana'nın oğlu Alaaddin'in, Konya'da Şemsi Tebrizi'nin öldürülmesi olayına adının karışması sonucu, Kırşehir'e ricat ettiği bilinmektedir. Bütün bunlardan Kırşehir'in Anadolu'nun önemli Mevlevilik merkezlerinden biri olduğu anlaşılır.

    Kırşehir'e bağlı bir köy olan Suluca Karahöyük'e gelen Hacı Bektaş-ı Veli, burada kendisine fikri yakınlık duyan pek çok insanı kabul etmiştir.

    Kırşehir 13. yüzyıldan, 15. yüzyıl ortalarına kadar Anadolu'nun en önemli siyasi, sosyal ve kültürel merkezlerinden biri olma özelliğini devam ettirmiştir.

    14. yüzyıl başlarında Anadolu'yu aydınlatanların başında gelen ünlü tasavvufçu Aşık Paşa 12 bin beyitlik Türkçe "Garibname" sini yazmıştır. Türkçeyi 1299 yılında resmi dil haline getirmek isteyen Karaman Oğlu Mehmet Bey'den sonra Aşık Paşa, Türk kültürüne sahip çıkmış, Türkçeyi yazı diline en iyi ve geniş biçimde sokmuştur.

    Kırşehir'de yaşamış olan Ferideddin Attar'ın "Mantık-ut Tayr" adlı eserini Türkçe'ye çevirmiş olan büyük mutasavvıf Ahmet Gülşehri'nin, Yunus Emre'den sonra gelen en büyük şair olduğu belirtilmektedir.

    Bütün bunların yanında, Yunus Emre'nin Kırşehir'de yaşadığı, öldüğü hatta mezarının Kırşehir'e bağlı Ulupınar Kasabası'nda Ziyaret Tepe'de bulunduğu söylenmektedir.

    Kırşehir Müzesi

    Kırşehir Müzesi'nin ilk kuruluş çalışmasına 1936 yılında başlanmıştır. Yeni müzelerin kurulmaya çalışıldığı Cumhuriyet Döneminde tarihi eserler ilkin, Kırşehir'de halkın "Kale" olarak adlandırdığı Kale Höyük üzerinde yer alan Alaaddin Camii'nde toplanmıştır. Ancak sonraki yıllarda bu girişim unutulmuş ve devam etmemiştir. 1975' te Kırşehir Valiliği'nce eski eserlerin korunması ve müze oluşturulması için "eski eser komisyonu" kurulmuş; 1980 yılında ise Kırşehir Müze Müdürlüğü tesis edilmiştir. İlk eser (sikke) envanter kaydı 1981 yılında yapılmıştır. Bu arada müzeye ait taşınmaz eserlerin tespiti ve tescili amacıyla arazi çalışmaları da başlatılmıştır.

    1985'te şehir merkezindeki İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü binasında 100 m²lik bir mekânda o yıla dek toplanan eserler sergilenmeye başlanmış ve 20 m²lik bir de depo oluşturulmuştur.

    1986 yılında Kaman Kale Höyük arkeolojik kazısının başlamasıyla müzenin gelişimi hızlanmış ve aynı yıl ilk arkeolojik eser envanterine başlanmıştır.

    1993 yılında müze koleksiyonundaki eserler Kırşehir Kültür Merkezi'ndeki depolarına konmuştur.

    Kırşehir Müzesi'nin ziyarete açılması çalışmaları 1996 yılında hız kazanmıştır. Ziyarete açılan Kırşehir Müzesi'nde sikke, etnografik ve arkeolojik eser olmak üzere 3300'ün üzerinde eser mevcuttur.

    Kırşehir Müze Müdürlüğü'nün arazi çalışmalarının sonucu 136 adet taşınmaz kültür varlığı tescil edilerek koruma altına alınmıştır.

    Müze Teşhiri

    Kültür Merkezi binasının içerisinde bulunan ve önceleri Güzel Sanatlar Galerisi olarak kullanılan bölümün alt katı Arkeoloji, üst katın büyük bölümü Etnografya Müzesi olarak 1997 yılında ziyarete açılmıştır.

    Arkeolojik eserlerin büyük bölümü, bölgede yapılan kazı ve yüzey araştırmalarından özellikle Kaman-Kale Höyük ve Malkaya'dan getirilen eserlerden meydana gelmiştir. Arkeoloji bölümünde; Asur Ticaret Kolonileri Döneminden Osmanlı Dönemine kadarki kazı buluntuları sergilenmektedir.

    Salonun bir köşesinde Roma Dönemine ait mermer eser grubu bulunmaktadır. Selçuklu Dönemi çocuk sandukaları ve mezar taşları ile başlayan İslâmi Dönem eserleri, sikke vitrinleri ile Osmanlı Dönemine kadar uzanmaktadır.

    Müzenin üst katının büyük bölümü etnografya bölümü olarak düzenlenmiştir. Burada Kırşehir'de ortaya çıkan Ahilik ve Ahi Evran'ın tanıtımı ile ilgili çeşitli eserlerin sergilendiği, Ahi Evran'a atfedilen başlık, mütteka, ahilik sancağı, ve Ahi fütüvvetnamesi ile şecerenamelerin yer aldığı üç vitrin bulunmaktadır.

    Ayrıca Kırşehir halıcılığının temsil edildiği dokuma tezgâhı ve önünde halı dokuyan yöresel giysili kadın mankenin bulunduğu bir köşe oluşturulmuştur.

    Bir diğer köşede ise, Kırşehir evindeki günlük yaşamdan bir kesitin görüldüğü sergileme yer almaktadır.

    Kültür Merkezi

    Tel : (0386) 213 33 91

    Pazartesi dışında her gün 08.30-12.30/13.00-17.00 saatlerinde ziyarete açıktır.

    Kırşehir - Seyfe Gölü Tabiatı Koruma Alanı

    Konumu: Orta Anadolu Bölgesinde, Kırşehir ili, Merkez ve Mucur ilçeleri, Seyfe Gölü mevkiinde yer almaktadır. Alan; 10.700 Ha. büyüklüğündedir.

    Ulaşım: Ankara-Kırşehir -Mucur istikametinde, Ankara-Kırşehir'e 183 km., Kırşehir-Seyfe Gölü 30 km. mesafededir.

    Özellikleri: Nesli tehlikeye düşmüş türlerden toy(Otis Tarda) ile, Angıt (Tadorna Ferruyinea) kuşların yaşadığı bir habitat oluşu, nesli tehlikeye düşebilir olarak nitelendirilen flamingo(Phoenicopterus ruber) nun en fazla sayıda bulunduğu başlıca üreme alanlarından birini teşkil etmesi, 167 su kuşu türünün mevcutiyeti, yarım milyonu aşkın su kuşuna sahip oluşu ile uluslararası öneme sahip bir sulak alan olarak nitelendirilmesi özelliklerini oluşturmaktadır.

    Sahada ; başta flamingo, gri balıkçıl, angıt, suna, boz ördek, elmabaş, yeşilbaş, macar ördeği, kılkuyruk, turna, toy, kılıçgaga, incegagalı, martı, gülen sumru, bataklık kırlangıcı, akgerdan yağmurcun, büyük yağmurcun, mahmuzlu kızkuşu, kızılbacak olmak üzere toplam 167 tür su kuşu bulunmaktadır.

    Terme Termal Turizm Merkezi

    Yeri: Kırşehir belediye sınırları içerisinde yer alır.

    Suyun Isısı: 40oC -56oC

    PH Değeri: 6,2

    Özellikleri: Bikarbonatlı, Klorürlü, Kalsiyumlu, Sodyumlu, Sarbondioksitli, Florürlü bir bileşime sahiptir.

    Yararlanma Şekilleri: İçme ve banyo kürleri

    Tedavi Ettiği Hastalıklar: Romatizma, kalp ve kan dolaşımı, kadın, sinir ve kas yorgunluğu, sinirsel hastalıklar, ameliyat sonrası rahatsızlıklar ile eklem ve kireçlenme gibi hastalıklara olumlu etki yapar.

    Konaklama Tesisleri: 200 yataklı 3 yıldızlı otel mevcuttur.

    Cami,Türbe,Kiliseler

    Ahi Evran Camii ve Türbesi:
    1482 yılında, Ahilik Teşkilatının kurucusu Ahi Evran adına yaptırılan Cami ve Türbe, il merkezinde bulunmaktadır.Türbeye, cami içinden bir merdivenle çıkılmaktadır.

    Ayanikola Ayazma ve Manastırı (Kıyıköy):
    Papuç Deresi Vadisi'nde bir kaynağın çevresinde yer alan manastıra, kıyıdan ve ilçeden iki ayrı yoldan ulaşılabilir. İlçeden gelen yolun üstünde 2 m yüksekliğindeki kayaya yedi dizelik bir yazıt kazınmıştır.

    Tümüyle kaya kütlesinin içi oyularak biçimlendirilmiş olup, üç bölümden oluşmaktadır.

    Cacabey (Medresesi) Cami:
    İl merkezinde bulunan Medrese, 1271-1272 yıllarında yaptırılmıştır ve günümüzde cami olarak kullanılmaktadır.Selçuklu Döneminde astronomi yüksekokulu olarak hizmet vermiştir. Yapıdan ayrı olan minaresi de gözlem kulesi olarak kullanılmıştır.

    Cedit Ali Paşa Cami (Babaeski):
    Mimar Sinan'ın eseri olan caminin 1561-1565 yılları arasında yapıldığı sanılmaktadır. Avlunun batı kapısındaki yazıttan 1832'de onarıldığı anlaşılmaktadır. Cami, medrese, hamam, kervansaray ve kütüphaneden oluşan külliyeden yalnızca cami günümüze ulaşabilmiştir. Süleymaniye Camisinin küçük bir modeli olan cami tek şerefelidir.

    Derefakılı Kiliseleri: Hıristiyanlığın ilk kiliselerinden olan bu yapılar, Akçakent ilçesinin Derefakılı köyündedir.

    Gazi Süleyman Paşa Cami (Küçük Ayasofya Kilisesi-Vize):
    Kale mahallesinde surlar arasında bulunan kilise, Gazi Süleyman Paşa tarafından XVI. yy. da camiye çevrilmiştir. Sıvalı duvarlarda fresk kalıntıları seçilebilmektedir. Ayrıca İslam dönemine ait kalem işleri de vardır. Yapıda tamamen kilise havası hakimdir.

    Hızırbey Külliyesi (Merkez):
    1383'de Kösemihalzade Hızır Bey tarafından yaptırılan külliye hamam, cami ve arastadan oluşmaktadır. Büyük Cami olarak da tanınmaktadır.

    Gövdesi Balkan Savaşı sırasında yıkılmış 1937'de onarılmıştır.

    Kümbetler:
    Melik Gazi Kümbeti:
    İl merkezinin güneydoğusunda bulunan kümbetin 13. yüzyılda yaptırıldığı tahmin edilmektedir.Dikkate değer diğer kümbetler ise Kalender Baba Kümbeti ile Fatma Hatun kümbetleridir.

    Lala (Lale) Camii:
    İl merkezinde, Melik Gazi Kümbetinin hemen yanındadır. Caminin mimari tarzı, 13. yüzyılda kervansaray veya darphane olarak yaptırıldığı kanısını uyandırmaktadır.

    Mağara Manastırı (Vize):
    Vize ilçesinin kuzeybatısındaki vadinin yamacında kayalara oyularak yapılmıştır. Kaya manastırının en ilgi çekici bölümü olan şapel, oldukça küçüktür.

    Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi (Lüleburgaz):
    1570 tarihli külliye; camisi,hamamı, medresesi ve kervansarayı ile görkemli bir Osmanlı yapıtıdır. 1839 yılında onarım gören Sokullu Caminin tek kubbeli camiler içinde özel bir yeri vardır. Tek şerefeli olan minaresi yeniden yapılarak yeniden ibadete açılmıştır.

    Türbeler:
    Aşıkpaşa Türbesi, Cacabey Türbesi, Süleyman Türkmani Türbesi, Muhterem Hatun Türbesi, Yunus Emre Türbesi yörede görülmeye değer eserlerdir.

    Kaleler
    Keçi Kalesi:
    Kırşehir merkezine bağlı Kızılca köyünün kuzeydoğusundadır. Bizanslılar tarafından yapılan kalenin duvar kalıntılarının bugünkü yüksekliği 2-3 m.dir. Kırşehir kalelerinin en büyüklerindendir.

    Kuş Kalesi:
    Kaman yakınındaki Kuş Kalesi'nin Hititler Döneminde yaptırıldığı ve Bizans Dönemi'nin sonuna kadar kullanıldığı tahmin edilmektedir.

    Kuş Gözlem Alanları

    Hirfanlı Barajı

    İl: Kırşehir

    İlçeler: Evren

    Yüzölçümü: 26300

    Koruma: yok

    Başlıca Özellikleri: baraj gölü

    Seyfe Gölü

    İl: Kırşehir

    İlçeler: Mucur, Boztepe

    Yüzölçümü: 14000

    Rakım: 1110 m

    Koruma: var

    Başlıca Özellikleri: tuzlu/hafif tuzlu göl, step

    Kuş Türleri:
    Ak pelikan (100 çift), kaşıkçı(50 çift), flamingo (2000 çift), Macar ördeği (15 çift), toy, kılıçgaga (500 çift), mahmuzlu kızkuşu (10 çift), Akdeniz martısı (500 çift), gülen sumru (500 çift) ve küçük sumru (500 çift) popülasyonlarıyla önemli kuş alanları statüsü kazanır. Kışın büyük sayılarda sukuşu bulunur (maks. 21.861), sakarca (maks.7200) ve angıt (maks. 978) bunlara örnektir.

    Ören Yerleri

    Dulkadirli İnli Murat Yeraltı Şehri:
    İl merkezine 58 km. uzaklıktaki Dulkadirli İnli Murat köyündedir. M.S.4-5.yy.'larda yapıldığı sanılmaktadır. Üç ana mekan ve bu mekanlara açılan 10 odadan oluşmaktadır.

    Hashöyük: İl merkezine 35 km uzaklıktaki Hashöyük'te yapılan kazılarda, Hitit Dönemine ait kalıntılar bulunmuştur.
    Merkez Kalehöyük: Şehir merkezinde bulunan Kalehöyük, milattan önceki dönemlerden itibaren günümüze kadar iskan görmüştür.

    Mucur Yeraltı Şehri:
    Mucur ilçe merkezinde bulunan yeraltı şehri, M.S. 3. ve 4.yy.larda kurulmuştur. Yerden 7-8 m. derinlikte olan bu şehirde 42 oda, dehlizler, ahırlar, ibadet yerleri, gizli yollar ve geçitler ve havalandırma bacaları bulunmaktadır.

    Çağırkan Kale Höyük:
    Kırşehir-Kaman karayolu üzerinde, Kaman ilçesine 9km.uzaklıktaki Çağırkan kasabasındadır.M.Ö.3000'den İslami Döneme kadar iskan görmüştür.
  • orbay
    Senior Member
    • 11-02-2005
    • 5871

    #2
    Konu: Kırşehir-40

    Kırşehir'li olarak memleketimin resimlerini vereyim: )


    Yunus Emre Türbesi


    Şehir Merkezi


    Uydudan Görünüm


    Terme Şelalesi


    Kesikköprü


    Toklomen Gün Batımı



    Dulkadirli Yeraltı Şehri


    Aşıkpaşa Yatırı





    Hirfanlı Barajı Gölü



    Üçayak Kilisesi


    Kepez Yeraltı Şehri

    Yorum

    • orbay
      Senior Member
      • 11-02-2005
      • 5871

      #3
      Konu: Kırşehir-40

      YouTube - KIRŞEHİR

      Yorum

      • orbay
        Senior Member
        • 11-02-2005
        • 5871

        #4
        Konu: Kırşehir-40

        İlçelere göre şehir ve köy nüfusları

        Yorum

        • orbay
          Senior Member
          • 11-02-2005
          • 5871

          #5
          Konu: Kırşehir-40

          YouTube - Yeşil Kaman Ustaları
          Son düzenleme orbay; 25-02-2008, 23:11.

          Yorum

          • necatikaya
            Member
            • 20-12-2005
            • 1066

            #6
            Konu: Kırşehir-40

            Kırşehirde tren yolu yoktur.Yanlışlık yapılmış..

            Yorum

            • orbay
              Senior Member
              • 11-02-2005
              • 5871

              #7
              Konu: Kırşehir-40

              Originally posted by necatikaya
              Kırşehirde tren yolu yoktur.Yanlışlık yapılmış..
              Doğrudur Kırşehir'e en yakın gar Yerköyde'dir. beer

              Yorum

              • Hans Sommer
                Junior Member
                • 02-04-2005
                • 116

                #8
                Konu: Kırşehir-40

                Bir Yozgatli olarak Kirsehiri cok begeniyorum gurur duyabilirsiniz memleketinizle bilhassa insanlariyla ve ozanlariyla,dogrudur en yakin Gar Yörköydedir bizede 32 km dir.

                Yorum

                • köroðlu
                  Member
                  • 28-04-2006
                  • 2220

                  #9
                  Konu: Kırşehir-40

                  Bende Kaman Japon çiçek bahçesinden görüntüler yayınlayayım.
                  Vay be en son tam 24 yıl önce gitmiştim Canım Kaman,ıma

                  Japon Çiçek Bahçesinden Görüntüler














                  Yorum

                  • orbay
                    Senior Member
                    • 11-02-2005
                    • 5871

                    #10
                    Konu: Kırşehir-40

                    İyi ki bu bölümü açmışız bu sayede hemşerilerimizi bulacağız.: )
                    Ben Kırşehir-Kaman'lıyım

                    Kimi ana yurdu
                    Kimi baba yurdu
                    Ozanlar Diyarı Şirin Kırşehir.....

                    Yorum

                    • köroðlu
                      Member
                      • 28-04-2006
                      • 2220

                      #11
                      Konu: Kırşehir-40

                      Originally posted by orbay
                      İyi ki bu bölümü açmışız bu sayede hemşerilerimizi bulacağız.: )
                      Ben Kırşehir-Kaman'lıyım

                      Kimi ana yurdu
                      Kimi baba yurdu
                      Ozanlar Diyarı Şirin Kırşehir.....
                      Selam üstad Bende Kırşehir/Kaman/Yeni köylüyüm.
                      Bakalım ne kadar hemşehri bulacağız özmenada.: )

                      Yorum

                      • orbay
                        Senior Member
                        • 11-02-2005
                        • 5871

                        #12
                        Konu: Kırşehir-40

                        YouTube - davul zurna...

                        Yorum

                        • orbay
                          Senior Member
                          • 11-02-2005
                          • 5871

                          #13
                          Konu: Kırşehir-40

                          YouTube - YEŞİL KAMAN USTALARI

                          YouTube - NEŞET ERTAŞ Karanfil suyu neyler

                          Yorum

                          • orbay
                            Senior Member
                            • 11-02-2005
                            • 5871

                            #14
                            Konu: Kırşehir-40

                            USTALAR
                            ABDALLAR Asiret ve Iskan Olaylarini Anlatan Türkülerin Yasatilmasinda Önemli Katkilari Bulunan Bir Türkmen Toplulugu : Abdallar Abdal, kelime olarak ''Badal'' (B D L)'in çogulu olma ihtimalini kuvvetlendirir. Tanriya yaranmak için faniden elini etegini çekmis, dünyadan ayrilmis Zahid, Veli manalarinin tasidigi Abdal kelimesi, daha sonralari anlamini genisleterek, Veli, Ermis, Sofi, Dervis manalarini da içine alan bir hüviyet kazanmistir.
                            Milattan sonra V. ve VI. yüzyillarda Orta Asya tarihinde önemli rol oynamis olan Eftalit veya (Akhun) diye bilinen kavmin adinin da aslinda Abdal veya Aptal oldugu iddiasi kolaylikla reddedilemez. Nitekim bugünkü Yakutça'da erkek Samanlarin lakabi olarak kullanilan Abidal kelimesi de bu hususu dogrular mahiyettedir. Eftalit (Ak Hunlar) devleti Altay bölgesinde ortaya çikmis, daha sonra güç kazanarak Türkistan bozkirlarinda büyük bir devlet kurmuslardir. 350 yillarina dogru önce Güney Kazakistan'a gelen Eftalitler, burada bulunan Hun kavimlerini Volga'ya dogru sürdükten sonra tekrar güneye yönelerek Afganistan ve Toharistan bölgesine inmisler; Maveraünnehir ve Sogdan'da hakimiyet saglayarak Iran'i *****tirmaya baslamislardir. 5. asrin sonlarinda Iran'da ''Servet ve kadin herkesin ortak mali olmalidir.'' diyen Mazdek düsüncesi ortaya çikmisti. Tarihe Mazdek isyani olarak geçen bu olayda Iran imparatoru Kavaz tahttan indirildi. Hapisten kaçan Kavaz, Eftalitler'e sigindi Eftaliter sayesinde Mazdek isyani bastirilmis ve daha sonra da Mazdek idam edilmistir. 513 yilinda Iran tahtina oturan Anusirvan Eftalitler'in baskisindan kurtulmak için Göktürkler'den yardim istedi. Anusirvan'in ordulariyla birlesen Göktürkler Eftalitler'i ortadan kaldirdilar. Abdal adi verilen sosyal gruplara Dogu Türkistan, Azerbaycan, Afganistan, Iran, Azerbaycan'i ve Türkiye sahalarinda tarihin bir çok dönemlerinde rastlanildigi gibi, tarihi belgelerle de sabittir.
                            F. Grenard, 1898'de yayinladigi ''Le Türkestan et le Tibet'' adli eserinde söyle bahseder. Yerli halkin Abdal adini verdigi Abdal grubu kendilerine ''Heynu'' adini verirler. Kendi aralarinda ayri bir dille konusurlar. Kendilerinin Müslüman oldugunu söylerler. Her yil Muharrem''de matem ayini yaparlar. Hz. Ali'ye ve evlatlarina büyük muhabbet beslerler. Grenard, bunlardan elde ettigi Türkçe olmayan yetmis yedi kelimeden otuz yedisinin Farsça, on birinin bozuk Farsça oldugunu. Asil dillerinin ise Türkçe'yle çogaldigini sentaks itibariyla dillerinin tamamen Türkçe oldugunu söylemektedir. Nebelson ise 1852'de yayinladigi eserinde Hazar ötesi Türkmen topluluklari arasinda Abdal adiyla anilan bir kabilenin varligini açiklar. Bu topluluk hakkinda bize su bilgileri verir. ''Oradaki Türkmenler'ce yasatilan bir ananeye göre Türkmenler'in ayrildigi 12 boydan altisi Kayin oglu Hasan (Esen) dan gelmislerdir. Bunlarin birincisi ise Abdal boyudur. Damgalari Ay'dir. Bir Türkmen devleti olan Safeviler döneminde, Iran'in çesitli bölgelerinde yasayan Türk kabileleri içinde en önemli topluluklardan birini teskil eden Samlu, oymaklari arasinda Abdalli adiyla anilan bir oymagin oldugunu görüyoruz. I. Abbas devrinde Horasan'da beyler beyi görevini yürüten Hüseyin Han ve oglu Hasan Han da yine bu Abdalli oymagina mensup idiler.
                            Orta Asya'dan Iran Azerbaycan yoluyla Anadolu'ya, bir müddet sonra da Halep, Sam Türkmenleri içindeki bazi oymaklarla Iran'a giden bir Abdal oymaginin varligini Tahmasb tezkiresi bize bildirmektedir. Bu bilgiler isiginda Abdallarin Horasan ve civarinda bir Türkmen kabilesine mensup oldugunu, Mogol baskisiyla Anadolu'ya geldiklerini söyleyebiliriz. Nitekim Cevdet Türkay'a göre Abdal oymaklari arsiv belgelerinde ''Türkmen taifesi'' olarak gösterilmis, yine bu belgeler, Abdallarin hem Türkmen asiretleri hem de Türkmen cemaatleri olarak Anadolu'nun bir çok bölgelerine yerlestiklerini bildirir. XII ve XIV, yüzyillarda Iran'da yazilmis metinlerde, Abdal kelimesi ''Dervis, Sufi'' manasinda kullanilmistir. XV, yüzyildan itibaren dervislik ile avareligi birbirine karistiranlar, Abdal kelimesine ''Divane, Meczub'' diyerek horlanan bir mana yüklemislerdir. Bir müddet sonrada bu kelime, Bön: ahmak anlamina gelecek derecede kaba ve hayrat kullanilmistir. Abdal kelime ve kavraminin diger ülkelerden ziyade Anadolu'da daha yaygin kullanildigini yine yazili vesikalardan görüyoruz. Selçuklular döneminde Mogollar tarafindan talan edilen Anadolu'nun yeniden imari için görev bölümü yapan Anadolu'nun Halk erenleri, Ahilerin basina Ahi Evran Veli'yi. Gazilerin basina Seyh Edebali'yi. Bacilarin basina Fatma Baci'yi. Abdallarin basina da Haci Bektas Veli'yi getirmislerdir. Rum Abdallari denilen bu toplulugun o dönemler Anadolu'da önemli görevler üstlendigi de tarihi bir gerçektir.
                            XVII. yüzyilin ortalarinda tarihe Kadizadeler adiyla geçen ve seriat açisindan kati bir yol tutan alimlerle, Tasavvufçular arasindaki çekisme Osmanli idarecilerine sirtini dayayan kadizadelerin galibiyetiyle sonuçlanmistir. Tasavvufçularin cevaz verdigi musiki ve sema'in günah ve sapkinlik oldugunu söyleyen Kadizadelerin, uygulamaya koydugu baski ve menfi propagandalar, Anadolu halki üzerinde etkisini göstermis, bazi bölgelerde yasayan halk, saz çalan, türkü söyleyen, siir yazanlari inançsiz ve sapik kisiler olarak görmeye baslamistir. Ozan Dede Korkut ve Kopuz gelenegini yasattiklari için, Türk toplumu tarafindan her dönemde önemli bir yeri olan bu nedenle de ekonomik açidan iyi durumda olan Abdallar, yukarida arz ettigimiz menfi propagandalar neticesinde ekonomik açidan iyice yoksullasmislardir. XVIII. yüzyildan itibaren Abdal kelimesi ''serseri, dilenen'' manasina kullanilmaya baslanmistir. Bir dönemler Türkmen beylerinin himayesinde onlarin dügünlerinde çalan, sünnetlerini yapan Abdallar, Firka-i Islahiye'den sonra sehir ve köyleri dolasarak, dügünlerde derneklerde çalgi çalmislar, sünnet yapmislar ve hatta oynayip çoluk çocuklarinin günlük nafakasini çikartmaya çalismislardir. Kirsehir Yozgat, Kaman, Keskin, Hacibektas, Avanos ve Ortaköy yöresinde yogunlasan Abdallar, Firka-i Islahiye'den sonra kendileri gibi diger Türkmen ailelerde birlikte Kirsehir merkez olmak üzere orta Anadolu'ya gelmisler. Kirsehir'in yagmurlu Büyükoba, Hacibektas'in Engel, Avanos'un Büyüklü, ortaköy'ün Kümbet köylerine yerlesmislerdir.
                            Horasan'dan yagmur Dede'nin baskanliginda Anadolu'ya geldikleri bildirilen Abdallarin, Kirsehir' in yagmurlu köyüne oturduklari zaman baskanlari ulu kisi yagmur dedenin adini bu köye verdikleri savi ise abdallar hakkinda arastirma yapanlarin bu savi önemseyip konunun üzerinde israrla durmasi gerekir. XVIII. yüzyil baslarinda Anadolu'nun güneydogusunda Türkmen asiretlerinin arasinda diger meslek gruplarinin yani sira, Abdal saz sairlerinin bulundugu, bunlarin Türklüklerinden en ufak bir süphe bulunmadigi ve hala eski Türk saman geleneklerinin izlerini tasidiklarini bildiren kaynaklar ise bizim yukarida belirttigimiz bu savimizi dogrulamaktadir.
                            Firka-i Islahiye ile birlikte yerlesik hayata geçen Türkmenlerin yogun olarak yasadiklari bölgelere yerlesen Abdallar'in, Dede Korkut ile Hoca Ahmed Yesevi geleneginin birer temsilcileri olduklarini söylemek, gerçege uygun bir gözlem olsa gerektir. ''Dede Korkut, kopuzlu Veli ulularin atasi sayilmistir. Çünkü, elinde kopuz tasiyan kimse, ''Dede Korkut hürmetine'' saygi görüyordu. O, bir devlet ve bütün Türk kavimlerinin ulusu idi. Kopuzu ile ögerek güç veriyor, halka yol gösteriyordu. Bu nedenle Kopuzun sihirli sesi, toplumu yönlendiriyordu. Çünkü Türklerde ''Kopuz, Orta Asya ve Anadolu sazlarinin, ünlü ve sanli bir atasidir. Bu da bize Anadolu Türklerinin ve Anadolu Türk kültürünün köksüz olmadiklarini göstermektedir.
                            Diger yandan Islamiyet'in Türkler arasinda yayilmaya basladigi dönemlerde, Arap ve Iran kültür emperyalizmini çabuk fark eden, Hoca Ahmed Yesevi, Türk kültürünü korumak amaciyla ''Hikmet'' adini verdigi Türkçe siirlerini dervisleri vasitasiyla en uzak bölgelerdeki Türk topluluklarina ulastirmayi basarmistir. Bu Hikmetler Türkler arasinda düsünce, dil ve inanç birliginin kurulmasinda büyük faydalar saglamistir. Türklerin Anadolu'ya gelmelerinden sonra da yine bu gelenekte beslenen Türk edebiyati önemli asamalar kaydetmistir. Bu gelenek ise Milli tarzin en kuvvetli temsilcisi Yunus'tan Asik Pasa'ya, Pir Sultan'dan Karacoglan'a, Asik Ömer'den Köroglu'na, Dadaloglu'dan Asik Sülük Hüseyin'e, kadar ulasmistir.
                            Diger yandan saz çalmasini bilmeyen fakat iyi siir yazan sairler, On altinci yüzyildan itibaren yazdiklari siirlerini saz çalan sairlere intikal ettirerek kendi ad ve söhretlerinin yayilmasina çaba sarf etmislerdir. On sekizinci yüzyilda halk arasinda popülarite kazanan saz sairligi, saz çalmasini bilmeyen bir çok sairi saz çalmaya mecbur kilmistir. Çünkü sazsiz sözden fazla zevk almayan halk, saz çalmayan bir sairin siirlerinin yayilmasina öncülük etmemistir. Bu nedenle, yazdiklarini sazla söyleyen sairler, yukarida da belirtildigi gibi, büyük sehirlerde, kahvelerde, meclislerde, konaklarda hatta saraylarda sevilen ve aranilan bir sinif olusturmuslardir. Yine bu gruba dahil, pek siir yazmayan fakat diger asiklarin tabiat, göç, savas, iskan, gurbet v.s. konularini isleyen siirlerini besteleyip çalan ve usta yorumlariyla genis halk kitlelerine sevdiren, bir Abdal toplulugunun varligi, pek çok örnekleriyle bugün de canli olarak yasatilmaktadir. Bulduk ve Yusuf ustadan Muharrem Ertas'a, Haci Tasan'dan Çekiç Ali'ye, intikal eden bu gelenek, günümüzde Abdallarin yasayan temsilcisi olarak, Neset Ertas'la devam etmektedir.

                            Yorum

                            • orbay
                              Senior Member
                              • 11-02-2005
                              • 5871

                              #15
                              Konu: Kırşehir-40

                              KAMAN CEVİZİ



                              Kamanda ceviz yetiştiriciliğinin tarihi oldukça eskidir.ancak bilimsel yöntemlerle ceviz bahçesi kurulması ve bir sektör haline getirilmesi esas olarak kaman belediyesinin 1990 yılında başlattığı ceviz festivali ile pozitif yönde ivme kazanmıştır.

                              Ceviz yetiştiriciliğinde ve aşıcılığı gibi konularda büyük emekleri geçen ;
                              Hüdaver COŞKUN , Menşure ÇELİK, Lokman AVŞAR, Yaşar AKÇA, Ramazan TOPAK , Mahmut AYFER,olmak üzere birçok ceviz uzmanı minnetle anılmaktadır.
                              Kaman'da ceviz araştırma ve geliştirmecileri olarak bilinen Arif GÖÇMEN ve Osman YAYLA ‘nın görüşleri şöyledir ;

                              Kuvvetli kazık kök yapan herhangi bir adi ceviz tohumlarından ve her çukura 5 adet tohum 5-6 cm derinliğinde ekilir.ekim ;sonbaharda (kasım-aralık)olacaktır.ertesi sene mart - nisan da çimlenir.yaz ayları boyunca bu fidanlara 3-4 defa ilk seneye mahsus birer teneke su verilirse kökler kolayca derinlere iner. Aynı zamanda ağustos aylarında aşılanacak kadar kalınlaşır.adi cevizlerle kurulduğu için bu cevizler mutlaka yerlerinde standart verimli kaman cevizi ile aşılanmalıdır. En acemi aşı ustası 5 fidanın birini tutturur. Aşısı tutan fidanların en iyisi yerinde bırakılır.diğerleri fidana zara verilmeden söküp alınır. Sökülen bu fidanların kazık kökü olmayacağından ev bahçelerine dikilebilir

                              Kaman cevizinin olduğu yerlerde başka cevizlerin konuşulması bile ayıp olur der atalarımız.

                              Kaman ceviz çeşitlerini tamamının yan gözleri verimlidir.halbuki bir yalova çeşidinin hiçbirinin yan gözlerinin verimsiz olduğu söylenmemektedir. Üstelik yalova çeşitlerinin iklim seçtiği rakımı yüksek olan yerlerde donduğu bilimsel olarak tesçil edildiği halde gündemden uzak tutulmaktadır.
                              Bilmiyorlar ki Kaman cevizleri sırıkla döverek hasat edilmese kamanlı’lar cevizi depo edecek yer bulamazlar.

                              Bulgaristan, Slovenya ,Estonya , Almanya gibi ceviz çeşitlerinin yağışların bol , havaların soğuk olması nedeni ile ceviz içlerinin beyaz olması mümkün değildir.
                              Kamandaki ceviz bahçeleri bu güne kadar bakımsız olarak süre geldiği halde Türkiye deki en bakımlı ceviz bahçelerindeki cevizlerden daha verimlidir.
                              Kamana dışarıdan gelip kamanda ceviz araştırması yapıp adına kaman... ceviz ismi verilen bir ceviz ağacı gibi adına ad verip isim sahibi olmayıp kamanda kimliği belirsiz onun gibi (gültekin 3 gibi) cevizler hariçtir.Bazı insanlar Kaman'a dışarıdan gelip gördükleri iyi cevizleri alıp isimlerini değiştirerek kendilerine maal etmektedirler,örnek olarak Gültekin-3 kamanda yetişen bir ceviz çeşididir.



                              KAMAN CEVİZİNİN ÖZELLİKLERİ


                              1- Periodisite göstermemeli ,yani bir yıl çok bir yıl az ürün vermemeli her yıl muntazam meyve vermelidir.

                              2- Randımanı yüksek olmalı yani 100 kg kabuklu cevizden en az 66 kg iç ceviz elde edilmelidir.

                              3- Verimi yüksek olmalı eşit koşullara sahip normal ceviz ağaçlarına göre iç ceviz olarak 8-10 kat daha fazla ürün vermelidir.

                              4- Hastalık ve haşarıya karşı dayanıklı olmalıdır.

                              5- İlk baharda geç kalmış donlardan etkilenmemeli normal şartlarda 3 hafta geç çiçek açmalıdır.kendi kendini dölleyebilmelidir.
                              6- Kabukları ince olup elle kolayca kırılmalıdır.

                              7- Şiddetli kış donlarına dayanıklı olmalıdır.

                              8- İçler parçalanmadan tam çıkmalıdır.

                              9- Sofralık cevizlerde et rengi beyaz,pürüzsüz ve yağ oranı az olmalıdır.

                              10- Kuvvetli bir kök sistemine sahip olmalıdır. Özellikle kurak koşullarda yaşaması için güçlü bir kazık kök oluşturulmalıdır.

                              11- Ana gözlere ilave olarak yan gözlerde meyve vermelidir.

                              12- Erken meyveye yatmalıdır.tohumdan yetişmiş olan bir ceviz 10 yaşında ekonomik anlamda (beher ağaç 30 kg kabuklu ceviz)verime başlamalıdırlar.

                              13- Uzun ömürlü olmalı normal bakım koşullarında 300-500 sene yaşayabilmelidir.böyle bir ağaç 300 – 350 kg kabuklu ürün vermelidir.

                              14- Erken hasat olumuna gelmelidir .bu da taze ve turfanda olarak hem pahalı hem kolay pazarlama olanağı sağlar.

                              KAYNAK : Cevizağacı - Aşılı Kaman Cevizi Arif GÖÇMEN

                              Yorum

                              İşlem Yapılıyor