Konya-42

Kapat
X
 
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • orbay
    Senior Member
    • 11-02-2005
    • 5871

    Konya-42

    GENEL BİLGİLER

    Yüzölçümü: 38.183 km²

    Nüfus: 1.959.082(2007)

    İl Trafik No: 42

    İnsanlık tarihinin ilk yerleşim yerlerinden biri olan ve tarih akışı içerisinde birçok medeniyetin izlerini bağrında taşıyan Konya, adeta bir müze şehir hüviyetindedir.

    Sayısız tarih, kültür ve doğal zenginliklerine sahip olan Konya yetiştirdiği İslam büyükleri ile de tanınmaktadır. Konya tarih boyunca belli başlı yollar üzerinde yer almıştır. Tarihi İpek Yolu'nun en önemli ticaret ve konaklama merkezlerinden birisi olmuştur.

    İLÇELER:

    Konya ilinin ilçeleri; Karatay, Meram, Selçuklu, Ahırlı, Akören, Akşehir, Altınekin, Beyşehir, Bozkır, Cihanbeyli, Çeltik, Çumra, Derbent, Derebucak, Doğanhisar, Emirgazi, Ereğli, Güneysınır, Hadım, Kulu, Sarayönü, Seydişehir, Taşkent, Tuzlukçu, Yalıhöyük ve Yunak'tır.

    COÐRAFYA

    Anadolu yarımadasının ortasında bulunan kent İç Anadolu Bölgesinin güneyinde yer almaktadır. Konya'nın toprakları 38257 km2 yüzölçümüne sahip olup, büyük bir kısmı iç Anadolu'nun yüksek düzlükleri üzerindedir.Güney ve Güneybatı kesimleri akdeniz bölgesine dahildir. Rakım ortalama 1011 m'dir.

    Kara iklimi hüküm süren Konya'da yaz kuru ve sıcak ,kış soğuk ve yağışlı olmaktadır.

    TARİHÇE

    Konya'da ve çevresinde yerleşik düzen Prehistorik (tarih öncesi) çağdan başlar. Konya daha sonra Hitit, Frig , Lidya, Pers, İskenderun, Bergama, Roma, Bizans egemenliklerinde kalmıştır.1071 tarihindeki Malazgirt Meydan savaşından sonra Konya Selçukluların eline geçen şehir 1097 tarihinden 1277 tarihine kadar aralıksız Anadolu Selçuklularının başşehri olmuştur. Konya Selçuklulardan sonra Karamanoğulları ve Osmanlı dönemlerini yaşamıştır.

    NE YENİR?

    Çorbalardan Tayga, Mercimekli Oğmaç, Arapaşı,Tandır, Bamya, Süt, Tutmaç ve Erişte Çorbası

    Et Yemeklerinden, Fırın Kebabı, Etliekmek, Çullama, iki bıçak arası ciğer, Topalak Köfte, Cella

    Ekşili Kabak, Yumurtalı Kabak, Zülbiye (Papaz Yahisi), Patlıcan Bayıltan, Lahana Kapaması, Patlıcan Böğürmesi, Çöpleme

    Böreklerden Peynirli Kıymalı Börek, Kıkırdaklı Börek, Tandır Saç, Su, Sedirler ve Tatar Böreğini geleneksel yemekler arasında sayabiliriz.

    Konya'dan Yemek Tarifleri

    Toyga çorbası

    Malzemeler:

    1 su bardağı yoğurt

    1 kahve fincanı un

    1 çay bardağı pirinç

    1 adet yumurta

    4 su bardağı su

    tuz, karabiber, nane

    Hazırlanışı: Yoğurt, un, yumurta ve pirinç iyice karıştırılır. Su yavaş yavaş ilave edilir. Tuz karabiber ile tatlandırılır ve kaynatılır. Pirinçler piştikten sonra üzerine nane serpilerek servis edilir.
    NE ALINIR?

    Konya ilçe ve köylerinde dokunmuş halı ve kilim alınabilecek önemli eşyalardır. Bununla beraber Mevlana ve Konya'ya yönelik hediyelik eşya çeşidi bol miktarda bulunabilir.

    YAPMADAN DÖNME

    Mevlana Müzesini ve diğer müzeleri görmeden,

    Çatalhöyük, Kilistrayı gezmeden,

    Cami ,Saray ve hanları görmeden,

    Düğün Yemeği yemeden,

    Konya'nın köylerinde dokunan keçe, halı ve kilimlerden almadan,

    10-17 Aralık Mevlana Anma Törenlerine katılmadan,

    ...Dönmeyin.

    NASIL GİDİLİR?

    Karayolu: Konya'dan Türkiye'nin her yerine karayolu ile ulaşım mümkündür. Şehir merkezinden 15 km uzaklıktaki otogara dolmuş, tramvay ve taksi ile ulaşılabilir.

    Otogar Tel: (+90-332) 461 20 31 - 512 40 20

    Demiryolu: Şehiriçi minibüsleriyle ilin her yerinden gara ulaşım sağlanmaktadır.

    İstasyon Tel: (+90-332) 322 36 70

    Havayolu: Her gün karşılıklı Konya-İstanbul, İstanbul-Konya seferleri yapılmaktadır. Şehir merkezinden Havaalanına THY servisleri ile ve taksi ile ulaşılabilir.

    Havalimanı Tel: (+90-332) 239 13 40

    TESCİL EDİLMİŞ TAŞINMAZ KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARI İLE SİT ALANLARI (AÐUSTOS 2005)

    Sit Alanları

    Arkeolojik Sit Alanı : 460

    Kentsel Sit Alanı : 1

    Doğal Sit Alanı : 41

    Tarihi Sit Alanı : 43

    Diğer Sit Alanları

    Arkeolojik ve Doğal Sit : 20

    Arkeolojik ve Kentsel Sit : 1

    Arkeolojik+Kentsel ve Tarihi : 1

    Tarihi ve Kentsel Sit : 4

    Tarihi ve Doğal Sit : 1

    Arkeolojik+Tarihi ve Doğal Sit : 1

    Toplam : 573

    Kültür (Tekyapı Ölçeğinde) ve Tabiat Varlıkları : 1103

    GENEL TOPLAM : 1676

    İLETİŞİM BİLGİLERİ

    İl Kültür Müdürlüğü

    Tel: (332) 353 40 20 - 21 - 22

    Faks: (332) 353 40 23

    İl Turizm Müdürlüğü

    Tel: (+90-332) 351 10 74

    Konya Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü

    Müdür: Mehmet EKİCİ

    Adres: Sırçalı Medrese 42200 Meram/KONYA

    Tel: (0332) 353 40 31

    Fax: (0332) 353 40 30

    Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu Müdürlüğü

    Adres: Mevlana Meydanı Eş'arizade Sok. No:21

    Konya

    Topluluk Tel: (0 332) 350 42 29 - 30

    Devlet Güzel Sanatlar Galerisi Müdürlüğü

    Babıaksaray Mah. Mevlana Alanı No:21

    KONYA

    Tel: (0 332) 350 39 25

    Faks: (0 332) 353 40 23

    Önemli Telefonlar

    Valilik: (+90-332) 351 11 18

    Belediye: (+90-332) 248 64 66

    Hastane: (+90-332) 418 10 21 - 426 10 43

    Polis: (+90-332) 236 57 60

    Jandarma: (+90-332) 418 13 28

    Gezilecek Yerler

    Ilgın Termal Turizm Merkezi

    Yeri: Ilgın kentinin doğusunda ve belediye sınırları içinde yer alır.

    Ulaşım: Konya şehir merkezine 88 km. uzaklıktadır. Ilgın-Akşehir yolunun 2. kilometresinde bulunmaktadır.

    Suyun Isısı: 42°C

    PH Değeri: 7.0

    Özellikleri: Hipertermal, hipotonik ve radyoaktif bir maden suyudur. Bikarbonat, kalsiyum, sodyum, karbondioksit.

    Yararlanma Şekilleri: İçme, banyo, inhalasyon kürleri.

    Tedavi Ettiği Hastalıklar: Kombine uygulamalar romatizmal sendromlar, karaciğer, safra yolları, metabolizma hastalıklarında etkilidir.

    Konaklama Tesisleri: Konya Ilgın Kaplıca Tesisleri ( 570 Yataklı) Ilgın- Konya

    Anıtlar

    Eflatunpınar Hitit Anıtı:
    Konya- Beyşehir ilçesindedir. Anıt bir su kaynağının kenarında dikdörtgen taşlar üzerinde kabarmalardan oluşmaktadır. Niteliğini koruyan kabartmalar ön kısımda 14 adet taş bloklar üzerine oyulmuştur.

    Eflatunpınar:
    Eflatunpınar, Hititler döneminde kurulmuş kutsal Hitit Anıtıdır. Beyşehir'e 22 km. mesafededir. Anıt, göğü taşıyan ve yerle gök arasında ilişki kuran Tanrıları tasvir etmektedir.

    Fasıllar Anıtı:
    Dünyanın en büyük kaya anıtlarından biridir. Fasıllar Anıtı, tanrıyı bir dağ tapınağında iki arslan arasında gösterir.

    İvriz Kabartması:
    Halkapınar ilçesinde İvriz köyündedir. Hititler tarafından yapılmış bir kabartmadır.

    Cami,Türbe ve Kiliseler

    Mevlana Türbesi Ve Dergahı (Merkez) , Selçuklu Köşkü, Sahip Ata Külliyesi (Merkez), Sırçalı Medrese, Karatay Medresesi, Hasbey Dar-ül Huffaza, İnce Minareli Cami ve Medrese (Merkez), Aziziye Cami (Merkez), Selimiye Cami, Eşrefoğlu Cami (Beyşehir) Konya'nın önemli cami ve medreseleridir.

    Konya'da bulunan türbelerden bazıları Sultanlar Türbesi, Emir Nureddin Kümbeti, Gömeç Hatun Kümbeti, Hürrem Paşa Türbesi, Murad Paşa Kızı Türbesi, Sinan Paşa Türbesi , Nasreddin Hoca Türbesi'dir.

    Ahi Evran Cami ve Türbesi (Merkez):
    1482 yılında, Ahilik Teşkilatının kurucusu Ahi Evran adına yaptırılan Cami ve Türbe, il merkezinde bulunmaktadır. Türbeye, cami içinden bir merdivenle çıkılmaktadır.

    Cacabey (Medresesi) Cami (Merkez):
    İl merkezinde bulunan Medrese, 1271-1272 yıllarında yaptırılmıştır ve günümüzde cami olarak kullanılmaktadır.

    Selçuklu Döneminde astronomi yüksekokulu olarak hizmet vermiştir. Yapıdan ayrı olan minaresi de gözlem kulesi olarak kullanılmıştır.

    Derefakılı Kiliseleri (Akçakent):
    Hıristiyanlığın ilk kiliselerinden olan bu yapılar, Akçakent ilçesinin Derefakılı köyündedir.

    Lala Cami (Lale Cami-Merkez):
    İl merkezinde, Melik Gazi Kümbetinin hemen yanındadır. Caminin mimari tarzı, 13. yüzyılda kervansaray veya darphane olarak yaptırıldığı kanısını uyandırmaktadır.

    Melik Gazi Türbesi (Merkez):
    İl merkezinin güneydoğusunda bulunan türbenin 13. yüzyılda yaptırıldığı tahmin edilmektedir.

    Korunan Alanlar

    Konya - Akgöl Tabiatı Koruma Alanı

    Konumu: İç Anadolu Bölgesi'nde, Konya ili, Ereğli ilçesi sınırları içerisinde yer almaktadır.

    Özellikleri: Akgöl ve çevresi ihtiva ettiği su kuşu türlerinin çeşit ve miktar itibariyle zenginliği ve içlerinde nesli tehlikeye düşmüş veya düşebilir türlerin mevcutiyeti ile ulusal ve uluslararası düzeyde öneme sahip nadir bir ekosistem göstermektedir. Saha; 6787 Ha. büyüklüğündedir.

    Akgöl ve çevresi alüvyal bir sahadır. Aktüel Akgöl, çevresindeki alüvyal ovadan bir kaç metrelik seki eşikleri ile ayrılır. Akgöl, bugün geniş açık aynalardan sazlık kamışlık alanlardan, irili ufaklı çok sayıdaki kum ve çamur adalarından oluşmaktadır.

    Ormitolojik açıdan son derece zengin olan Ereğli Sazlıklarından şimdiye kadar 200'den fazla kuş türü gözlenmektedir. Gölgede bulunan ve kuluçkaya yatan başlıca kuş türleri; Flamingo tepeli batağan, kızıl boyunlu batağan, kara boyunlu batağan, karabatak, küçük karabatak, tepeli kutan, küçük balaban, gece balıkçılı, alaca balıkçıl, küçük ak balıkçıl, büyük ak balıkçıl, erguvan balıkçıl, çeltikçi, kaşıkçı, kuğu, kaz, angut, suna, yaz ördeği, macar ördeği, mısır akbabası, yılan kartalı, saz delicesi, turna, dikkuyruk, uzunbacak, kılıçgaga, kocagöz, batak kırlangıcı, mahmuzlu kırlangıç, ince gagalı martı, büyük cılıbıt, gülen sumru, küçük sumru, büyük sumru, kara sumrudur.

    Akkutan, öküz balıkçılı, puhu kuşu ve uludoğan ise kuluçkaya yatmamakta, yılın belli bir döneminde sahada konaklamaktadır. Göç sırasında ve kışın gölgede gözlenen türlerden; küçük batağan,tepeli batağan, büyük akbalıkçıl, sakarca kazı, boz kaz, angıt, çamurcun, kılördek, boz dalağan, dikkuyruk, sakarmeke ve turna sahada yoğun olarak bulunmaktadır.

    Konya - Beyşehir Gölü Milli Parkı

    Yeri: Konya ili Beyşehir ilçesi sınırları içerisinde yer almaktadır.

    Ulaşım: Milli Park alanına Konya-Beyşehir bağlantısını sağlayan 238 nolu Devlet Karayolu ile ulaşılmaktadır. Saha, Konya'ya 94 km,Isparta'ya 105 km mesafededir.

    Özelliği: Ülkemizin üçüncü büyük gölü olan Beyşehir Gölünün jeomorfolojik yapısı karstik arazi şekillerinden, çok sayıda düden ve dolinlerin birleşmesi sonucu oluşan polye karakterindedir. Yörenin genel jeolojik yapısını teşkil eden kalkerlerin , suların kimyasal reaksiyonu sonucu ezilmesi, bu karstik yer şekillerinin kalıntıları olan ve yükseklikleri 20-50 m. arasında değişen çok sayıda ada bulunmaktadır.

    Göl suyu alkalin özelliktedir. Sazan ,alabalık , çiçek balığı, gövce, sarıbalık ve tatlı su levreği gibi türler, su kaplumbağası ve yılanlar gölün faunasını oluşturmaktadır. Göl içerisindeki irili ufaklı adalar, su kuşlarının yuvalanmaları ve kuluçkalanmaları açısından önem teşkil ederler. Adalar dalgıç türleri , kuğular, karabataklar, bazı balıkçıl türleri ve ördekler için kışlama ve kuluçka alanlarıdır.

    Milli parkın orman formasyonu ardıç , karaçam, göknar, sedir ve meşe türleri oluşturmakta ağaçlar yeryer göl kenarına kadar uzanarak Beyşehir Gölünün koylarını ve körfezlerini görsel açıdan eşsiz manzara güzelliklerini kavuştururlar.

    Hitit, Frig,Lidya, Pers,Roma ve Bizans egemenliği altında kalan yine 1076'da Konya'da Anadolu Selçuklu Devleti'nin kurulmasıyla Türk egemenliğine girmiştir. Yenişarbademli yakınlarında, göl kenarında ve 3 km. kadar açıktaki Kızkalesi adacığı üzerindeki kalıntılar,Kubadabad Sarayı Harabeleri Selçuk Döneminin eserleridir.

    Görülebilecek Yerler: Üstün değerdeki peyzaj güzellikleri, göçmen kuşlar için iyi bir barınak olması , potansiyel göl sularına dayalı su sporlarına elverişli göl kıyılarının bulunması ile Selçuklu Dönemine ait kültürel kaynaklar, Milli Parkın özelliğini oluşturmakta ve görülmeye değer niteliktedir.

    Mevcut Hizmetler ve Konaklama: Milli Parkın yoğun ziyaretli dönemi Mayıs-ekim aylarıdır. Ziyaretçiler için günübirlik ve kamp yapma imkanlarını sunmaktadır.

    Çadırla ve karavanla Milli Park yetkililerinin kontrolünde ve göstereceği yerlerde kamp yapılabilir. Ayrıca Beyşehir ilçesi de konaklama için uygundur.

    Konya - Kocakoru Ormanı Tabiat Parkı

    Yeri: Konya ili,Seydişehir ilçesi, Taraşçı Belediyesi sınırları içerisindedir.

    Ulaşım: Konya ili, Seydişehir ilçesi, Taraşçı belediyesi hudutları dahilinde yeralan saha, Taraşçı Belediyesinin batısında bulunmaktadır.

    Özelliği: Taraşçı ve civarı genel olarak bozkır ormanı dediğimiz, Torosların kuzeye bakan eteklerinde bulunan ve iklimsel faktörlere göre iç kısımlara kadar uzanan bir vejetasyon yapısına sahiptir. Anadolu karaçamı(Pinus nigra ssp.pallasiana) ve Toros Göknarı (Abies cilicica ssp. isaurica) ile birlikte bazı meşe ve ardıç türleri buradaki ekosistemin en belirleyici türleridir. Bulunduğu bölgenin iklim koşulları (düşük nem oranı ve yağış miktarı) göz önünde bulundurulduğuda bozkır ormanlarının hassas bir yapıya sahip olduğu söylenebilir. Taraşçı ve civarındaki ormanların büyük kısmı gerek işletim gerekse yerel nüfusun kullanım baskısı yüzünden ekolojik karakterini ve çeşitliliğini kaybetmiş durumdadır. Bölgede, tüm bu etkilerden belli oranda uzak kalabilmiş ve doğal orman parçası özelliği taşıyan tek saha burasıdır. Bölge floristik açıdan oldukça zengin bir yapıya sahiptir. Odunsu tür zenginliği ise özellikle üzerinde durulacak niteliktedir.

    Ayrıca bu bölge önemli bir doğa adası konumundadır. Bu sahanın korunması ile sadece küçük bir bölgenin korunması değil, aynı zamanda bu özelliğe sahip başka ekosistemlerinde korunmuş olması sağlanacaktır.

    Sahada günübirlik kullanıma uygun olan ve halen düzensiz bir şekilde kullanılan Küçük Oluk, Gudal ve Hacıhasan Oluğu olarak adlandırılan üç adet açıklık mevcuttur. Taraşçı Belediyesi civarındaki ormanların büyük bir kısmı gerek işletim gerekse yerel nüfusun kullanım baskısı yüzünden ekolojik karakterini ve çeşitliliğini kaybetmiş durumdadır. Bölgede tüm bu etkinliklerden belli oranda uzak kalabilmiş, doğal orman parçası özelliği taşıyan tek saha burasıdır.

    Civardaki bozulmuş doğal yapının zaman içerisinde kendini toparlaması ve rehabilite olması açısından, kaynak olarak kullanılabilecek eş özellikteki alanların bulunması oldukça önem arz etmekte ve doğal yapısı bozulmamış adacıkların bu yapı içerisinde korunuyor olması çalışmalarında oldukça önemli bir kriter olmaktadır. 329-5 hektarlık kesim 1998 yılında Tabiat Parkı olarak ayrılmıştır.

    Mevcut Hizmetler ve Konaklama: Günübirlik kullanım.
  • orbay
    Senior Member
    • 11-02-2005
    • 5871

    #2
    Konu: Konya-42

    Tabiat Anıtları

    Konya-Fosil Ardıç

    Yeri: Konya

    Özelliği: 500 yaşında, 4.5 m çevre genişliğine sahip ardıç ağacı.

    Tesis Tarihi: 27.09.1994

    Konya-Meke Gölü

    Yeri: Konya

    Özelliği: Maar adı verilen bir volkanik patlamayla meydana gelen çukurda oluşan göl.

    Tesis Tarihi: 03.08.2000

    Konya-Titrek Kavak

    Yeri: Konya, Beyşehir

    Özelliği: 100 yaşında, 25 m. boyunda 2.5 m. çap ve 8 m. çevre genişliğinde kavak ağacı

    Tesis Tarihi: 27.09.1994

    Kuş Gözlem Alanları

    Akşehir ve Eber Gölü, Çavuşcu Gölü, Uyuz Gölü, Samsam Gölü, Kozanlı Gökgöl, Kulu Gölü, Ereğli Sazlığı, Karapınar Ovası, Beyşehir Gölü, Suğla Gölü, Hotamış Sazlığı, Bolluk Gölü, Tersakan Gölü ve Tuz Gölü Kuş Alanları Konya İli sınırları içinde bulunmaktadır.

    Akşehir ve Eber Gölü

    İl: Konya, Afyon

    İlçeler: Bolvadin, Çay, Sultandağı, Akşehir, Tuzlukçu

    Yüzölçümü: 53600

    Rakım: Akşehir gölü 966 m, Eber Gölü 967 m

    Koruma: var

    Başlıca Özellikleri tatlısu gölleri, bataklık

    Kuş türleri Küçük karabatak (50 çift) ve tepeli pelikan (birkaç çift) için önemli bir üreme alanıdır. Akşehir Gölü'ndeki saz adalarında balıkçıllar karışık koloniler halinde ürerler, bunların arasında alaca balıkçıl (70 çift), erguvani balıkçıl (50 çift), çeltikçi (50 çift) ve kaşıkçı (15 çift) da bulunur. Pasbaş patka (10 çift) ve gülen sumru (20 çift) sazlıkların arasında kum adacıklarında, büyük cılıbıt ise göl çevresinde kuluçkaya yatar. Kışın çok sayıda sakarcaya (maks. 15.900) rastlanır. Alan, ak pelikan (maks. 2000) ve çeltikçi (maks. 1536) için göç sırasında konaklama bölgesi olarak da önemli kuş alanları statüsü kazanır.

    Beyşehir Gölü

    İl: Konya, Isparta

    İlçeler: Beyşehir, Hüyük, Yenişarbademli, Şarkikaraağaç

    Yüzölçümü: 73000

    Rakım: 1123 m

    Koruma: var

    Başlıca Özellikleri: tatlısu gölü

    Kuş Türleri: Macar ördeği (maks.603), elmabaş patka (maks. 47.883) ve sakarmekenin (maks. 163.378) de bulunduğu büyük sayıda kışlayan sukuşu (maks. 213.824) ile önemli kuş alanları statüsü kazanır.

    Bolluk Gölü

    İl: Konya

    İlçeler: Cihanbeyli

    Yüzölçümü: 1150

    Rakım: 925 m

    Koruma: var

    Başlıca Özellikleri: tuz gölü, tuzlalar

    Kuş Türleri: Kaşıkçı (30 çift), kılıçgaga (55 çift), Akdeniz martısı (2250 çift) ve gülen sumru (400 çift) popülasyonları ile önemli kuş alanları statüsü kazanır.

    Ereğli Sazlığı

    İl: Konya, Karaman

    İlçeler: Ereğli, Karapınar, Ayrancı

    Yüzölçümü: 37000

    Rakım: 998 m

    Koruma: kısmen

    Başlıca Özellikleri: tatlısu bataklığı, step

    Kuş Türleri: Küçük karabatak (600 çift), ak pelikan (23 çift), tepeli pelikan (düzensiz olarak ürer), alaca balıkçıl (30 çift), erguvani balıkçıl (50 çift), çeltikçi (50 çift), kaşıkçı (20 çift), flamingo (300 çift), boz ördek (20 çift), yaz ördeği (5 çift), Macar ördeği (500 çift), paspaş patka (10 çift), dikkuyruk (50 çift), küçük kerkenez (20 çift), kılıçgaga (75 çift), bataklıkkırlangıcı(50 çift), büyük cılıbıt, mahmuzlu kızkuşu (20 çift) ve küçük sumru (60 çift) önemli sayılarda ürer.

    Hotamış Sazlığı

    İl: Konya

    İlçeler: Çumra, Karapınar

    Yüzölçümü: 16500

    Rakım: 999 m

    Koruma: kısmen

    Başlıca Özellikleri: tatlısu bataklığı, küçük tuz gölü

    Kuş Türleri: Küçük karabatak (25 çift), küçük balaban (30 çift), alaca balıkçıl (50 çift), çeltikçi (75 çift), yaz ördeği (20 çift), Macar ördeği (30 çift), dikkuyruk (40 çift), bataklık kırlangıcı (100 çift), büyük cılıbıt ve mahmuzlu kızkuşu (40 çift) popülasyonuyla önemli kuş alanları statüsü kazanır. Ayrıca pasbaş patka (maks. 89), dikkuyruk (maks. 354) ve uzunbacak bulunur.

    Karapınar Ovası

    İl: Konya

    İlçeler: Karapınar, Emirgazi

    Yüzölçümü: 15200

    Rakım: 960 m

    Koruma: var

    Başlıca Özellikleri: hafif tuzlu göl, tuzcul bataklık

    Kuş Türleri: Büyük cılıbıt popülasyonu ve kışın önemli sayılarda bulunan sakarca (maks. 14.000) ile angıt (maks. 900) sayesinde önemli kuş alanları statüsü kazanır.

    Kozanlı Gökgöl

    İl: Konya

    İlçeler: Kulu

    Yüzölçümü: 650

    Rakım: 925 m

    Koruma: var

    Başlıca Özellikleri: tatlısu gölü, bataklık

    Kuş Türleri: Dikkuyruk (10 çift) ve küçük kerkenez (Kozanlı kasabasında 10 çift) ürer.

    Kulu Gölü

    İl: Konya

    İlçeler: Kulu

    Yüzölçümü: 860

    Rakım: 950 m

    Koruma: var

    Başlıca Özellikleri: hafif tuzlu göl

    Kuş Türleri: Yaz ördeği (3 çift), Macar ördeği (20) çift, paspaş patka (10 çift), dikkuyruk (30 çift), kılıçgaga (250 çift), büyük cılıbıt, Akdeniz martısı (400 çift) ve gülen sumru barındırır. Kara boyunlu batağan (maks. 2055), angıt(maks. 10.000), dikkuyruk (maks. 319), uzunbacak (maks. 4000), kılıçgaga (maks. 1000) ve akça cılıbıt (maks. 300) bulunur. Bazen sakarca (maks. 9718) görülebilir.

    Samsam Golü

    İl: Konya

    İlçeler: Kulu

    Yüzölçümü: 830

    Rakım: 980 m

    Koruma: var

    Başlıca Özellikleri: hafif tuzlu göl

    Kuş Türleri: Kılıçgaga (maks. 616) ile önemli kuş alanları statüsü kazanır.

    Suğla Gölü

    İl: Konya

    İlçeler: Seydişehir, Yalıhüyük

    Yüzölçümü: 16500

    Rakım: 1095 m

    Koruma: yok

    Başlıca Özellikleri: tatlısu gölü

    Tersakan Gölü

    İl: Konya

    İlçeler: Cihanbeyli

    Yüzölçümü: 6400

    Rakım: 920 m

    Koruma: var

    Başlıca Özellikleri: tuz gölü, tuzlalar

    Kuş Türleri: Kılıçgaga populasyonu ile önemli kuş alanları statüsü kazanır. Kışın sakarca (maks. 14.700) başta olmak üzere önemli sayıda sukuşu (maks. 20.841) bulunur.

    Tuz Gölü

    İl: Konya, Aksaray, Ankara

    İlçeler: Konya, Aksaray, Ankara

    Yüzölçümü: 260000

    Rakım: 905 m

    Koruma: var

    Başlıca Özellikleri: tuz gölü, step

    Kuş Türleri: Ülkemizdeki en büyük flamingo kolonisi yaşar. 1992'de havadan yapılan sayımda, koloninin 14.000 çift flamingo barındırdığı belirlenmiştir. Küçük kerkenez göl çevresindeki köylerde yaygın olarak üreyen bir türdür. Kılıçgaga ve büyük cılıbıt da kuluçkaya yatar. Kışın sakarca (maks. 12500) görülür.

    Uyuz Gölü

    İl: Konya

    Yüzölçümü: 15

    Rakım: 1185 m

    Koruma: var

    Başlıca Özellikleri: tatlısu gölü

    Kuş Türleri: Dikkuyruk (10 çift) popülasyonuyla önemli kuş alanları statüsü kazanır.

    Çavuşçu Gölü

    İl: Konya

    İlçeler: Ilgın

    Yüzölçümü: 1200

    Rakım: 1026m

    Koruma: var

    Başlıca Özellikleri: tatlısu gölü

    Kuş Türleri: Bıyıklı sumru (100 çift) popülasyonu ve Macar ördeğinin (maks.1000) de dahil olduğu büyük sayılarda kışlayan sukuşu (maks. 32.586) ile önemli kuş alanları statüsü kazanır.

    Mağaralar

    Konya ilini önemli mağaraları; Balatini Mağarası , Körükini Mağarası, Büyük Düden Mağarası'dır.

    Balatini Mağarası

    Yeri: Konya, Beyşehir ilçesi

    Mağara Beyşehir'e bağlı Çamlık Beldesi ile Derebucak ilçesi sınırlarında yer almaktadır. Konya-Beyşehir-Üzümlü-Manavgat yolunun 45 km.sinden ayrılan yolla Çamlık veya Derebucak üzerinden, bu iki yerleşim merkezini bağlayan stabilize karayolu ile ulaşılmaktadır. Çamlık'a 5 km., Derebucak'a 6 km. uzaklıkta bulunmakta olup Körükini ile Suluin Mağaralarının 3 km. kuzey batısındadır.

    Özellikleri: Toplam uzunluğu 1830 m. olan mağaranın düden ve kaynak konumunda iki girişi vardır. Yola yakın olan ağız küçük bir uvalanın sularını çalar ve 2 km. güneyde derince yarılmış bir vadinin kenarından, Uzunsu deresi tarafındaki yamaçtan boşaltır.

    Balatini mağarası üst üste bulunan iki farklı seviyeden oluşmuştur. Üst katı oluşturan fosil kolun zemini tamamen mağara kili ile kaplıdır ve gelen ziyaretçilerin yapıp bıraktığı heykelciklerle dolu Heykel odası ile sonlanmaktadır. Alt kat olan su taşıyan asıl galeri de ise suyun aza olduğu dönemlerde su içinden yürünerek ilerlenebilmektedir. Sadece biri 5 m.den daha derin olan üç adet dev cadıkazanı geçiş tekniği ya da bot kullanılarık geçilebilir. Travertenler, heykel odası ve dev cadı kazanları mağaranın görülmeye değer güzellikleridir.

    Büyük Düden Mağarası

    Yeri: Konya, Derebucak ilçesi

    Mağara Konya-Beyşehir-Derebucak yolundan sonra, Derebucak'dan İbradi yönünde, 18. kilometresinde, Kembos Ovası batı kıyısında yer almaktadır.

    Özellikleri: Genişliği 1 km. uzunluğu 15 km. olan Kembos Ovası, bahan aylarında eriyen kar suları ve özellikle Uzunsu Deresi ile gelip toplanan suları bir başka düden olan Feyzullah Düdeni ile birlikte drene etmektedir. Bu düdenlerden batan su Altınbeşik Düdensuyu Mağarasından geçerek Manavgat Çayına karışmaktadır. Mağaranın turistik bir önemi olmamakla birlikte, speleolojik açıdan önem taşımaktadır. 714 m. uzunluğundaki düden de çok sayıda göller, dev cadı kazanları ve sifonlar bulunmakta, mağarayı zorlu hale getirmektedir.

    Körükini Mağarası

    Yeri: Konya, Beyşehir ilçesi

    Beyşehir'e bağlı Çamlık Beldesinin 500 m. güneybatısında bulunan mağaraya stabilize yolla ulaşılmaktadır.

    Özellikleri:Toplam uzunluğu 1250 m. olan Körükini Mağarasının içinden Uzunsu Deresi geçmektedir. Mağaradan çıkan su değirmen vadisine daha sonra da Değirmenini Mağarasına girmektedir. Tamamıyla aktif olan mağarada bot kullanımı hatta büyük kaya blokları arasından şelaleler yapan suyu geçmek ayrıca bir deneyim gerektirmektedir. Mağaraya giriş için yaz ve sonbahar ayları en uygun zamanlarıdır. Bahar ayları aşırı su, sifonlar, şelaleler nedeniyle tehlikeli olabilir.

    Tınaztepe Mağara Sistemi

    Yeri: Konya, Seydişehir ilçesi

    Tınaztepe Mağara Sistemi Seydişehir'in 35 km. güneybatısında Keçili Köyü mevkiindedir. Mağara Mortaş boksit yatağının 5 km. batısındadır. Seydişehir-Manavgat karayolu mağaranın hemen yakınından geçer.

    Özellikleri: Kretase kireçtaşları içinde gelişen mağara sistemi, üst üste bulunan üç seviyeden meydana gelmiştir. En üstteki 100 metre uzunluğundaki kat tamamen fosilleşmiştir. 1015 metre toplam uzunluğu olan orta seviye ise yarı aktiftir. Yağışlı dönemlerde içinden bol su akan bu kat'ın, sonu sifonla biter. Alttaki seviye ise büyük bir fay üzerinde gelişmiş aktif bir koldur ve düden mağara özelliğindedir.Yağışlı dönemlerde geniş bir alanın yüzey suları buraya girer. Bu sular daha güneydoğuda bulunan Susuz Güvercinlik Mağarası'ndan geçerek Suğla Gölü kenarındaki kaynaklar dan çıkarlar. Bu aktif kolun günümüze kadar araştırılan bölümünün uzunluğu 527 m.dir. Ancak tam uzunluğu henüz tespit edilememiştir. İçinde bulunan derin fakat dar göller ve sifonlar araştırmaları zorlaştırmaktadır.

    Yorum

    • orbay
      Senior Member
      • 11-02-2005
      • 5871

      #3
      Konu: Konya-42

      Mesire Yerleri

      Meke Krater Gölü:
      Karapınar ilçesine 8 km mesafede çift volkan patlaması ile oluşmuş bir krater gölüdür. Bu özelliği zeminde olmasından dolayı jeolojik açıdan oldukça ilgi çekicidir. Ayrıca bölgede Acıgöl, Çırak Göl ve Meyil Gölü adında bir çok krater bulunmaktadır.

      Müzeler

      AKŞEHİR MÜZELERİ

      Tarih boyunca hep bir yerleşim merkezi olan Akşehir'in ilk yerleşim bulgularına, bölgede yapılan yüzey araştırmaları sonucunda, Neolitik Dönemde rastlanmaktadır. Bu dönemden günümüze kadar sürekli iskan görmüş ve birçok önemli güzergahlar üzerinde olduğundan devamlı tahribat görmüştür. Phrygia Parrore bölgesinde yer alan Akşehir, Philomelion olarak bilinmektedir. Bugünkü şehir merkezine yakın bir yerde, insitu olarak bulunan bir mil taşı üzerinde, "Philomelion" sözcüğü yazılıdır. Tek yazılı belge olan bu mil taşı Arkeoloji Müzesi'nde görülebilir.

      Akşehir ticari, kentsel ve doğal sit alanları ile, İç Anadolu'daki sayılı ilçelerden birisidir. Geçmiş ve yakın tarihte yerini alan bu kentte, sivil ve Selçuklulardan günümüze kadar sağlam gelebilen dini mimarlık örnekleri görülmeye değer eserlerimizdir.

      Adres: Dr.Aziz Perkun Cad. No:84 Akşehir/Konya

      Tel: (332) 813 15 68

      ARKEOLOJİ MÜZESİ ( TAŞ MEDRESE )

      Akşehir’de müzecilik, 1946 yılında Maarif Memurluğunca eski eserlerin derlenip korunmaları amacıyla, bir memurun görevlendirilmesiyle başlar. Derlenen eserler o zaman kullanılmayan İmaret Camii'nde korunuyordu. 1950 yılında caminin ibadete açılması üzerine, eserler Taş Medrese'ye nakledilir. 1960 yılında depo durumundaki müzeye müze memurunun atanmasıyla resmen müzecilik başlar. Yapılan restorasyon ve düzenlemelerden sonra 8 Haziran 1965 günü müze ziyarete açılır.

      Taş Medrese, mescit, türbe, hangah, imaret ve çeşmeden oluşan bir külliye şeklinde inşa edilmiştir. Medrese, Anadolu Selçuklu sultanlarından II. Keyhüsrev’in oğlu II. Keykubat zamanında Başvezir Emirdad Sahipata Hüseyin oğlu Fahreddin Ali tarafından 1250 yılında yaptırılmıştır.

      Külliyeden günümüze sadece mescit ve bir arada bulunan türbe ile medrese gelebilmiştir. Medrese plan olarak açık avlulu ve dört eyvanlıdır. Taç kapısı ile baş eyvan güney-kuzey yönünde, iki eyvan ise dikey olarak yapılmış ve değişik tarihlerde yapılan onarımlar sırasında güneydeki eyvan, oda haline getirilmiştir. Orta avlunun her iki yanında devşirme malzemeyle yapılmış revaklar yer almaktadır. Taç kapının sağ tarafında bulunan beş oda bulunmaktadır. Türb,e giriş kapısının solundadır. Kare planlı olan türbenin altında kriptası mevcuttur. Kubbe eteğinde, pek azı günümüze gelebilmiş, kufi yazı benzeri geçmeli geometrik örneklerden meydana gelen, çini mozaik tekniğinde süsleme kuşağı vardır. Aynı şekilde kubbenin ortasında da çini bulunmaktadır.

      Müzede Neolitik Dönemden, XIX. yüzyılın sonuna kadar, insanın doğumundan ölümüne kadar gereksinim duyduğu birçok eserler bulunmaktadır. Bu eserler arasında en zengin koleksiyonumuz, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait mezar taşlandır. Selçuklu Dönemi figürlü mezar taşları müzede önemli bir yer tutarlar. Bu eserler Akşehir ve çevresinden derlenmiştir. Müzedeki bu mezar taşları, hattat kitabeleri ile de dikkat çeker.

      Adres: Larende Cad. Konya

      Tel: (332) 351 32 07

      YALBURT HİTİT HAVUZU

      Bu havuz Ilgın İlçesi'nin 23 km. kuzeydoğusunda, Yalburt Mezrasında yer alır. Burası 1972, 1973 ve 1975 yıllarında Anadolu Medeniyetleri Müzesi Müdürü Raci Temizer başkanlığındaki bir heyet tarafından kazı sonucunda gün ışığına çıkartılmıştır.

      Havuz dikdörtgen şeklindedir. Bir sıra taş bloklarının üzerinde 22 adet hiyeroglif yazılı kalker blok taş yer almaktadır. Orta Anadolu'da hiyeroglifli kitabelerin en zenginini temsil eden bu blokların birinde, Büyük Kral IV. Tuthalia'nın adı yazılıdır. Bu blokların üzerinde Hitit tarihi ve IV. Tuthalia'nın bu bölgedeki icraatı hakkında önemli bilgiler vermektedir.

      Bu havuz teokratik bir devlet olan Hitit Devletinin Büyük Kralı tarafından meydana getirilmiş bir kült anıttır.

      AKŞEHİR BATI CEPHESİ KARAGAHI MÜZESİ

      Sakarya Meydan Savaşı'nın zaferle sonuçlanmasından sonra, düşmanın Afyon-Eskişehir hattının doğusunda mevzilenmesi üzerine, Alagöz Köyü'ndeki Batı Cephesi Karargahı Akşehir'e taşınır. 18 Kasım 1921' de Akşehir'e gelen Karargah, Belediye binasına yerleşir. 24 Ağustos 1922 günü Büyük Taarruz için cepheye hareketlerine kadar bu binada çalışılır. Geçen dokuz buçuk aylık sürede, Büyük Taarruz hazırlıkları buradan yönetilir, planlar burada yapılır ve karar burada verilir. Bu arada Mustafa Kemal birçok kez Akşehir'e gelerek çalışmaları denetler, hazırlıkları yönlendirir. Bina, 1904-1905 yıllarında, Belediye Başkanı Bostan Bey zamanında Belediye Binası olarak inşa edilir. İki katlı olan bina, taş temelli, tuğla ve bağdadi malzemelidir. Binanın zemin katının doğu ve güney kısmında bulunan dükkanların cepheleri kapatılarak, buraya "Büyük Taarruz" hazırlıkları ve "Büyük Taarruzu" canlandıran, agrafito tekniği ile birer pano yapılmıştır.

      Umut ve mücadele günlerinin belgesi olan Karargah Binası, 1965 yılında Belediyenin başka bir binaya taşınması üzerine, müze olması kaydıyla Bakanlığa bağışlanır. Büyük bir onarım sonrasında, 5 Temmuz 1966 günü "Atatürk ve Etnografya Müzesi" olarak ziyarete açılmıştır. 1981 yılında yapılan onarım ve düzenleme sonrasında, esas işlevi nedeniyle bugünkü adını alır.

      Müzenin zemin katında İdari Bölüm yer almaktadır. Üst kat, Karargah zamanından günümüze kadar orijinal malzemesiyle kalabilen, güney köşedeki büyük oda, Atatürk'ün çalışma ve Büyük Taarruz'un kararının alındığı odadır. Bu odanın her iki yanında yer alan odalar ise, Karargah Komutanı İsmet İnönü ile Kurmay Başkanı Asım Gündüz'ün çalışma odalarıdır. İsmet Paşa' nın balmumu heykeli çalışma masasına oturtulmuştur. Kuzey köşede yer alan odanın içerisindeki vitrinlerde Ulu Önder' e hediye edilen ve kendisi tarafından kullanılan eşyalar ile silahları sergilenmektedir.

      Diğer dört odada Karargahta çalışan subayların biyografileri, Nutuk’tan alıntılar, levhalar, fotoğraflar, haritalar, belge ve silahlar teşhir edilmektedir.

      Arkeoloji Müzesi

      Larende Caddesi, Sahip Ata

      Tel : (0332) 351 89 58

      Faks : (0332) 353 23 43

      Pazartesi dışında her gün 08.30-12.30/13.30-17.30 saatlerinde ziyarete açıktır.

      Arkeoloji Müzesi ilk defa 1901 yılında Karma Ortaokulu'nun güneybatı köşesindeki yapıda açılmıştır. 1927 yılında eserler sergilenmek üzere buradan Mevlânâ Müzesi'ne, 1953 yılında da İplikçi Camii'ne taşınmıştır. 1962 yılında ise bugünkü müze kurularak hizmete sunulmuştur.

      Müzemiz Neolitik Çağdan başlamak üzere, Eski Tunç, Orta Tunç (Asur Ticaret Kolonileri), Demir (Frig, Urartu) Klasik, Hellenistik, Roma ve Bizans Devrine ait eserler sergilenmektedir.

      I. Prehistorik Eserler Salonu

      1- Neolitik Çağ Eserleri (M.Ö. 6500-5300)

      Erbaba, Süberde, Çatalhöyük kazılarında bulunan Neolotik Çağ eserlerinin yanı sıra elde yapılmış pişmiş toprak kaplar obsidien ve çakmak taşından yapılmış ok ve mızrak uçları yer almaktadır.

      2- Eski Tunç Çağı Eserleri (M.Ö. 3000-1950)

      Bu devire ait eserler genellikle Sızma ve Karahöyük kazılarından gelmiştir. Ayrıca Beyşehir Gölü çevresinden gelen ve Göller Bölgesi'nin tipik özelliklerini taşıyan üzeri yivli pişmiş toprak kaplar sergilenmektedir.

      3- Orta Tunç (Asur Ticaret Kolonileri) Çağı Eserleri (M.Ö. 1950-1750)

      Konya Karahöyük'te 1952 yılından beri yapılan sistemli kazılarda elde edilen çarkta yapılmış, çok çeşitli formlarda pişmiş toprak kaplarla, üzüm salkımı şeklinde kandiller, hayvan biçimi kaplar, bronz halkalar, silindir mühürler bulunmaktadır.

      II. Demir Devri Eser Salonu

      1- Demir Çağı Eserleri (M.Ö. 8. 7. 6. yüzyıl)

      Konya Aladdin Tepesi'nde bulunan üzeri figürlü Frig Devri kap parçaları, Konya Karapınar İlçesi'nin 20 km. kuzeyinde Kıcıkışla'da bulunan çeşitli formlarda Frig Devri boyalı kapları, Urartu'lara ait bronz fibulalar (iğne) üzeri figürlü plakalar vardır.

      Kıcıkışla'da Frig kapları ile birlikte çeşitli formlarda yapılmış pişmiş toprak, boyalı Lidya kapları yer almaktadır.

      2- Klasik Devir Eserleri (M.Ö. 480-330)

      Bu döneme ait Kıcıkışla'dan gelen üzeri parlak siyah boyalı ithal malı kyliks'ler, lekythos'lar ve üzeri siyah figür tekniğine göre işlenmiş bir oinokhoe vardır.

      3- Hellenistik Devir Eserleri (M.Ö. 330-30)

      Çeşitli formlarda yapılmış, üzeri parlak perdahlı, tabaklar, çanaklar ile derin oymalı bir kap kalıbı parçası yer almaktadır.

      4- Roma Devri Bronz Heykelcikleri (M.Ö. 30-M.S. 395)

      Bir vitrinde, bronzdan yapılmış, Roma Devri Hermes, Eros ve boğa heykelcikleri vardır.

      III. Roma Devri Salonu

      1- Roma Devri Eserleri (M.Ö. 30-M.S. 395)

      Bu devirden Beyşehir İlçesi, Yunuslar Köyü'nde bulunan Sidemara tipi sütunlu mermer Herakles Lahdi (M.S. 250-260) Iconium (Konya) nekropolünde bulunan Sidemara tipi sütunlu ve Pamphylia tipi girlandlı mermer (M.S. 2. 3.yüzyıl) lahitleri ile bir Poseidon heykeli, pişmiş toprak lahitler, yatay vitrinlerde aynı devirden kalma pişmiş toprak kandiller, koku kapları, cam gözyaşı şişeleri, parfüm kapları, deney tüpleri, bardaklar, sürahiler ve cam bilezikler, altın yüzük ve küpeler, kıymetli taşlardan yapılmış yüzük kaşları, fildişi tarak ve manikür aletleri sergilenmektedir.

      2- Bizans Devri Eserleri (M.S. 395-1453)

      Müzemizce 1990 yılında Sille, Tatköy'de yapılan kazıda Tatköy Kilisesi'nden elde edilen ve M.S. 6.yüzyıla tarihlenen 6,30 x 3,50 m. boyutlarındaki taban mozaiği ve Çumra, Alibeyhöyük, Kilise Mevkii'nde 1991 ve 1992 yıllarında yapılan kazılarda elde edilen taban mozaikleri sergilenmektedir. Bir vitrinde ise yine Bizans Devrinden, bronz kapı tokmakları, kazan kulpları, rölikerler, haçlar, markalar ve ok uçları vardır.

      IV. Bahçedeki Eserler

      1- Revaktaki Eserler

      Müze girişindeki revakta, Sille'den ve Konya merkezinden gelen Bizans Devri, taş ve mermerden yapılmış mimari parçalar, mezar taşları ile Roma Devrinden (M.S.2., 3.yüzyıl) mezar stelleri sergilenmiştir.

      2- Ön Bahçedeki Eserler

      Ön bahçede, taş ve mermerden yapılmış Roma Devri (M.S.2. 3.yüzyıl) heykelleri, lahitleri, mezar sandukaları ve stelleri, kül kutuları, mezar aslanları, sütun başlıkları ile yazıtlar görülmektedir. Bu yazıtlardan St. Paul'ün ziyaret ettiği şehirler olan Iconium, Derbe ve Lystra yazıtları çok önemlidir.

      Atatürk Müzesi

      Anıt Meydanı Kız Okulu Yanı

      Tel : (0332) 351 89 59

      Faks : (0332) 353 23 43

      Atatürk Caddesi üzerinde 1912 yılında inşa edilen iki katlı tarihi bina; kesme, moloz taş ve tuğladan yapılmıştır. 1923 yılında hazine adına tescil edilen ev Vali Konağı olarak kullanılmış, Atatürk'ün Konya'ya gelişlerinde de kendisine tahsis edilmiştir. 1927 yılında hazineden Konya Belediyesi'nce satın alınan ev 19.7.1928 tarihinde Konyalıların Atatürk'e şükranlarının bir ifadesi olarak Atatürk adına tescil edilmiş ve tapusuna "Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa'ya Konyalıların hediyesidir." kaydı konulmuştur. 1940 yılında Konya Özel İdaresi'nce sembolik bir bedel karşılığında satın alınan ev, tekrar Vali Konağı haline getirilmiş ve 1963 yılına kadar Vali Konağı olarak kullanılmıştır.

      1963 yılında bina Milli Eğitim Bakanlığı'na devredilerek onarılmış ve bir yıl sonra 17 Aralık 1964 tarihinde "Atatürk Evi-Kültür Müzesi" adıyla ziyarete açılmıştır.

      Atatürk Müzesi, Atatürk'ün doğumunun 100.yılında İl Kutlama Komitesi Başkanlığı'nın talepleri üzerine, Kültür ve Turizm Bakanlığı Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nce restore edilerek, sergileme ve düzenlemesi de yeniden yapılmış ve 17 Nisan 1982 tarihinde "Atatürk Müzesi" olarak ziyarete açılmıştır. Müzenin düzenlenmesinde, yapının ev olarak kullanılma özelliği göz önünde tutulmuş olup, bu nedenle mimari özelliğini bozacak bir değişikliğe gidilmemiştir.

      Müzede Kurtuluş Savaşı'nda Konya ve Konyalının yeri belge ve fotoğraflarla anlatılmaya çalışılmıştır. Müzenin alt ve üst salonlarındaki sergilemede pano ve vitrinle bütünlük sağlanmaya çalışılmış, zemin katta Cumhuriyet öncesine ait belge ve fotoğraflarla Atatürk'ün Konya ziyaretleri anlatılmıştır.

      Panolarda, Atatürk'ün Konya'ya gelişlerini, şehirde yaptığı ziyaretleri, bu evde tuttuğu günlük notları gösteren belgeler, fotoğraflar ve gazete kupürleri sergilenmektedir. Vitrinlerde ise Atatürk'e ait bazı elbiseler ile bu evde kullandığı muhtelif eşyalar teşhir edilmektedir.

      Pazartesi dışında her gün 08.30-12.30/13.30-17.30 saatlerinde ziyarete açıktır.

      Ereğli Müzesi

      İvris Kaya Anıtı - Aydın Kente / Halkapınar

      Karatay Müzesi (Medresesi): Emir Celaleddin Karatay tarafından 1251 yılında yaptırılmış. Selçuklu medresesidir. Selçuklu ve Osmanlı dönemi çini eserler sergilenmektedir.

      Müze Tel : (+90-332) 351 89 58/149

      Ziyaretçi Saatleri: 8.30-17.00

      Ziyarete Açık Günler:Pazartesi hariç her gün

      İnce Minare Müzesi (Medresesi) Selçuklu veziri Sahip Ata Fahrettin Ali tarafından 1254 yılında yapılmıştır. Beylik ve Selçuklu dönemi taş ve ahşap eserler sergilenmektedir.

      Sırçalı Mezar Anıtlar Müzesi: 1242 yılında kurulmuştur. Sanat yönünden çok zengin Selçuklu Beylikler ve Osmanlı devirlerine ait mezar taşları bulunmaktadır.

      Müze Tel : (+90-332) 350 40 31

      Ziyarete Açık Günler : Pazartesi günü hariç her gün

      Koyunoğlu Müzesi:
      Konya'nın köklü ailelerinden İzzet Koyunluoğlu, Topraklık Mahallesindeki evinde yıllarca toplamış olduğu tarihi eserlerle özel bir müze ve kitaplık kurmuştur. Daha sonra kurmuş olduğu müze ve kitaplık Konya Belediyesine bağışlanmıştır. Müzede arkeolojik ve etnografik eserler sergilenmektedir.

      Müze Tel: (+90-332) 351 18 57

      Ziyaret Saatleri: Her gün açık

      Akşehir Arkeoloji Müzesi: Hitit, Frig, Lidya, Roma ve Bizans dönemi eserleri teşhir edilmektedir.

      Müze Tel: (+90-332) 813 15 68

      Ziyarete Açık günler: Pazartesi hariç her gün

      Akşehir Atatürk Müzesi:
      İstiklal savaşı sırasında Garp cephesi Komutanlığının karargahı olarak kullanılan tarihi bina, Atatürk Müzesi olarak o günlü özelliklerini koruyarak bugün hizmet vermektedir.

      Müze Tel: (+90-332) 813 15 68

      Ziyarete Açık saatler: Mesai saatleri dışında

      Ziyarete Açık Günler:Pazartesi Hariç Hergün

      Konya Ereğli Müzesi

      Adres: Boyacıali Mahallesi

      Bulvar Caddesi No:16

      Telefon-Fax: 713 45 92

      Ereğli / KONYA

      1968 yılında kurulan Ereğli Müzesi'nde 8096 adet kültür varlığı sergilenmektedir. Yıllık ortalama ziyaretçi sayısı 10900'dür. Müze; geniş bir açık teşhire sahip olmasına karşın bir salonda kapalı teşhir yapılmaktadır.

      Ereğli Müzesi;
      M.Ö. 7000 yılında başlayarak Neolitik Dönemden itibaren kesintisiz tüm medeniyetlerin sentezi durumundadır. Herakleia antik kenti ve çevrede bulunan kültür varlıkları Ereğli Müzesi'nde sergilenmektedir. Neolitik Döneme ait Can Hasan'dan çıkan el baltaları, duvar freskleri, el değirmenleri, kazıcı aletler ve pişmiş toprak kaplar, Kalkolitik Döneme ait polikrom pişmiş toprak kaplar, ağırşaklar, Eski Tunç Çağına ait hayvan ve insan figürleri, ok uçları, damga mühürler, el baltaları, Asur Ticaret Koloni Çağına ait bulleli testiler, idoller, Hitit Çağına ait pişmiş toprak meyvelikler, pişmiş toprak tuzluklar, silindir ve damga mühürler, karabeuslar, hiyoroglif ve çivi yazılı heykel kaideleri, Frig Çağına ait fibulalar, gaga ağızlı testiler, phialeler, Hellenistik Döneme ait lekythos'lar Herakleia definesi diye adlandırılan gümüş Athena sikkeleri, altın varaklar, Roma Dönemine ait mimari parçalar, mezar stelleri, insan ve hayvan figürleri, Bizans Çağına ait mimari parçalar, altın kristogramlar, Selçuklu ve Karamanoğlu Dönemine ait sırlı kâseler, alçı süslemeler, Osmanlı Dönemine ait çavdar sapından yapılmış çeyiz sandığı, el yazması altın teshipli Kur'an-ı Kerim'ler, silahlar, el dokuması halı ve kilimler müzemizde bulunan en önemli taşınır kültür varlıklarıdır.

      Ayrıca geç Hitit Dönemine ait İvriz Kaya Anıtı, Göztepe Tümülüsü'nde bulunan Hellenistik Döneme ait altın kaplamalı ahşap lahit parçaları ve altın Efes sikkesi dünyanın en nadide eserlerindendir.

      Konya Etnografya Müzesi

      Larende Cad. Macir Pazarı

      Tel : (0332) 351 89 58

      Faks : (0332) 353 23 43

      İlkin eğitim amaçlı olarak inşa edilen bina 1975 yılında Etnografya Müzesi olarak hizmete açılmıştır. Üç katlı binanın bodrum katında fotoğrafhane, arşiv, ayniyat ve etütlük eser depoları, kaloriferhane ile halen çalışmaları devam etmekte olan 1998 yılı içerisinde açılması planlanan halı-kilim ****iyonu bulunmaktadır.

      Zemin katta teşhir salonu ve Dr. Mehmet Önder Konferans Salonu; birinci katta bürolar, idari hizmet servisleri, kütüphane ve eser depoları bulunmaktadır.

      Teşhir salonunda satın alma, hediye ve başka müzelerden devir yolu ile müzeye kazandırılan daha çok Konya ve çevresine ait etnografik eserler sergilenmektedir.

      Sergilenen eserler arasında; oyalar, çeşitli cins ve büyüklükte keseler, değişik malzeme ve tekniklerle yapılmış işlemeli bohça, peşkir, uçkur, yemeni örnekleri, son devir Türk kumaşlarından örnekler, bindallı, gelinlik, cepken, kaftan, içlik ve şalvar örnekleri; kadın süs eşyalarından kemer tokaları, bilezik, fes askıları, tepelik örnekleri, kahve fincanı ve zarfları, kahve kutusu, kahve tavası, kahve değirmeni, kahve takımı örnekleri; maden, cam ve porselen mutfak kapları, şifa ve hamam tasları, şamdan buhurdan, gülabdan örnekleri; değişik malzemelerden tesbih örnekleri, hat sanatında kullanılan malzemeler ve yazı takımı; çekmece, rahle, el yazması, yazı levhası örnekleri; ahşap sedef kakma salon takımı ve çekmece örnekleri; Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemine ait halı-kilim, cicim örnekleri; Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerine ait ateşsiz ve ateşli silahlardan ok, yay, sadak, hançer, kılıç örnekleri ile çakmaklı, kapsüllü tabanca ve tüfekler ayrıca bunların yardımcı silah malzemeleri bulunmaktadır.

      Pazartesi dışında her gün 08.30-12.30/13.30-17.30 saatlerinde ziyarete açıktır.

      MEVLANA MÜZESİ

      Bugün müze olarak kullanılmakta olan Mevlâna Dergâhı'nın yeri, Selçuklu Sarayı'nın Gül Bahçesi iken bahçe, Sultan Alâeddin Keykubad tarafından Mevlâna'nın babası Sultânü'l-Ulemâ Bâhaeddin Veled'e hediye edilmiştir.

      Sultânü'l-Ulemâ 12 Ocak 1231 tarihinde vefat edince türbedeki bugünkü yerine defnedilmiştir. Bu defin gül bahçesine yapılan ilk defindir.

      Sultânü'l-Ulemâ'nın ölümünden sonra kendisini sevenler Mevlâna'ya müracat ederek babasının mezarının üzerine bir türbe yaptırmak istediklerini söylemişlerse de Mevlâna "Gök kubbeden daha iyi türbe mi olur" diyerek bu isteği reddetmiştir. Ancak kendisi 17 Aralık 1273 yılında vefat edince Mevlâna'nın oğlu Sultan Veled Mevlâna'nın mezarı üzerine türbe yaptırmak isteyenlerin isteklerini kabul etmiştir. "Kubbe-i Hadra" (Yeşil Kubbe) denilen türbe dört fil ayağı (kalın sütun) üzerine 130.000 Selçukî dirhemine Mimar Tebrizli Bedrettin'e yaptırılmıştır. Bu tarihten sonra inşaî faaliyetler hiç bitmemiş 19. yüzyılın sonuna kadar yapılan eklemelerle devam etmiştir.

      Mevlevî Dergâhı ve Türbe 1926 yılında "Konya Âsâr-ı Âtîka Müzesi" adı altında müze olarak hizmete başlamıştır.1954 yılında ise müzenin teşhir ve tanzimi yeniden gözden geçirilmiş ve müzenin adı "Mevlâna Müzesi" olarak değiştirilmiştir.

      Müze alanı bahçesi ile birlikte 6.500 m² iken, yeri istimlak edilerek Gül Bahçesi olarak düzenlenen bölümlerle birlikte 18.000 m²ye ulaşmıştır.

      Müzenin avlusuna "Dervîşân Kapısı" ndan girilir. Avlunun kuzey ve batı yönü boyunca derviş hücreleri yer almaktadır. Güney yönü, matbah ve Hürrem Paşa Türbesi'nden sonra, Üçler Mezarlığı'na açılan Hâmûşân (Susmuşlar) Kapısı ile son bulur. Avlunun doğusunda ise Sinan Paşa, Fatma Hatun ve Hasan Paşa türbeleri yanında semahane ve mescit bölümleri ile Mevlâna ve aile fertlerinin mezarlarının da içerisinde bulunduğu ana bina yer alır.

      Avluya Yavuz Sultan Selim'in 1512 yılında yaptırdığı üzeri kapalı şadırvan ile "Şeb-i Arûs" havuzu ve avlunun kuzey yönünde yer alan selsebil adı verilen çeşme, ayrı bir renk katmaktadır.

      Yorum

      • orbay
        Senior Member
        • 11-02-2005
        • 5871

        #4
        Konu: Konya-42

        Tilâvet Odası

        Tilâvet Arapça bir kelime olup,Kur'an-ı Kerim'i güzel sesle ve usulüne uygun olarak okuma anlamına gelir. Geçmişte bu oda da Kur'an-ı Kerim okunulduğu için buraya tilâvet odası denmiştir. Halen Hat Dairesi olarak kullanılmaktadır.

        Hat Dairesi'nde Mahmud Celaleddin, Mustafa Rakım, Hulusi, Yesarizâde gibi devirlerinin meşhur hattatlarının levhaları yanında, Sultan II. Mahmud'un yazdığı altın kabartma bir levha da yer almaktadır. Gümüş kapı üzerinde teşhir edilmekte olan Yesarizâde Mustafa İzzet Efendi'nin hattı ile yazılmış olan Molla Cami'ye ait Farsça beyitte şöyle denilmektedir.

        Kabetü'l-uşşâk bâşed in mekam

        Her ki nakıs amed incâ şod temam

        (Bu makam aşıkların kâbesi oldu. Buraya noksan gelen tamamlanır)

        Huzûr-ı Pîr (Türbe)

        Türbe salonuna Sokullu Mehmet Paşa'nın oğlu Hasan Paşa'nın 1599 yılında yaptırdığı gümüş kapıdan girilir. Burada bulunan iki vitrin içerisinde Mevlâna'nın meşhur eserlerinden Mesnevi'nin, Divân-ı Kebir'in en eski nüshaları sergilenmektedir. Türbe salonunu üç küçük kubbe örter. Üçüncü kubbeye post kubbesi de denilir ve yeşil kubbeye kuzey yönünden bitişiktir.

        Türbe salonu doğuda, güneyde ve kuzeyde yüksekçe bir set ile çevrilir. Kuzeyde iki parça halinde yer alan yüksek setlerde 6 Horasan erinin sandukaları yer almaktadır. Horasan erlerinin hemen ayak ucunda ise İlhanlı Hükümdarı Ebû Said Bahadır Han için yapılmış nisan tası sergilenmektedir.

        Yine burada yer alan iki levha, Mevlâna'nın felsefesini ve düşünce sistemini açıklaması açısından mühimdir. 1. levha Türkçedir ve şöyledir;

        "Ya olduğun gibi görün

        Ya göründüğün gibi ol"

        Hz. Mevlâna

        2. levha ise Mevlana'nın Farsça bir rubaisidir. Rubainin Türkçe çevirisi şöyledir;

        "Gel, Gel, ne olursan ol, gel!

        İster kâfir, ister mecûsî, ister puta tapan ol, gel!

        Bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir.

        Yüz kerre tövbeni bozmuş olsan da yine gel!"

        Hz. Mevlâna

        Türbe salonunu doğuda ve güneyde çevreleyen yüksekçe set üzerinde ise Mevlâna ve babası Bahaeddin Veled'in soyundan gelme, 10'u hanımlara ait olmak üzere 55 adet mezar ile, Hüsameddin Çelebi, Selâhaddin Zerkûbî ve Şeyh Kerimüddin gibi Mevlevîlikte makam sahibi olmuş 10 kişiye ait toplam 65 mezar bulunmaktadır. Hanımlara ait mezarların üzerinde yer alan sandukalara sikke konulmamıştır.

        Yeşil kubbenin tam altında Mevlâna'nın ve oğlu Sultan Veled'in mezarları yer almaktadır. Mezarların üzerindeki iki bombeli mermer sandukayı 1565 yılında Kanunî Sultan Süleyman yaptırmıştır. Sandukaların üzerinde yer alan altın sırma tellerle işlenilmiş Pûşîde ise Sultan Abdülhamid II. tarafından 1894 yılında yaptırılmıştır.

        Halen Mevlâna'nın babası Bahaeddin Veled'in mezarı üzerinde bulunan ve bazı kişilerin "oğlu gelince babası ayağa kalkmış" dedikleri ahşap sanduka ise, bir Selçuklu şaheseri olup, 1274 yılında Mevlâna için yaptırılmıştır. Kanunî, Mevlana ve oğlu Sultan Veled'in mezarları üzerine 1565 yılında yeni bir mermer sanduka yaptırınca, ahşap sanduka buradan kaldırılmış ve sandukası olmayan Mevlâna'nın babasının mezarının üzerine konulmuştur.

        Semâhâne

        Semâhâne bölümü, mescid bölümü ile birlikte XVI. yüzyılda Kanunî Sultan Süleyman tarafından yaptırılmıştır. Semâhâne'de semâ, 1926 yılında dergâh müze oluncaya kadar devam etmiştir. Semâhâne'de yer alan naat kürsüsü ve müzisyenlerin oturdukları mutrib hücresi ile erkekler ve hanımlara ait mahfiller orijinal halleri ile korunurken, Semâhâne'nin uygun duvarlarında tarihi halılar ve yine vitrinler içerisinde madeni ve ahşap eserlerle Mevlevî musiki aletleri sergilenmektedir.

        Mescid

        Mescide çerağ kapısından girilir. Ayrıca mezarların bulunduğu huzûr- pîr ve semâhâne bölümlerinden de birer küçük kapı ile geçişler vardır. Bu bölümde müezzin mahfili ve mesnevîhân kürsüsü orijinal halleriyle muhafaza edilmektedir.

        Mescidin güney duvarı üzerinde çok değerli halı ve ahşap kapı numuneleri sergilenirken, Mescid içerisine serpiştirilen 10 adet vitrinde de çok değerli cilt, hat ve tezhip numuneleri sergilenmektedir.

        Halı Kumaş Bölümü - Derviş Hücreleri

        Mevlâna Dergâhı'nın ön avlusunun batı ve kuzey yönünü çevreleyen, her birinde birer küçük kubbe ve baca bulunan 17 hücre bulunmaktadır. Bu hücreler Padişah III. Murat tarafından 1584 yılında dervişlerin ikameti için yaptırılmıştır.

        Bu hücrelerden giriş kapısının sağında kalan dört hücre, halen gişe ve idare binası olarak kullanılmaktadır. Girişin solunda kalan 13 hücrenin baştan iki tanesi postnişîn ve mesnevîhân hücresi olarak, orijinal eşyaları ile teşhir edilmiştir.

        En sondaki iki hücre ise değerli kitap koleksiyonlarını müzemize hediye eden Rahmetli Abdülbakî Gölpınarlı ile Dr. Mehmet Önder'in kitaplarına tahsis edilmiştir. Halen kütüphane olarak hizmet vermektedir.

        Diğer 9 hücrenin ara duvarları kaldırılarak birbirine bağlı iki büyük koridor elde edilmiştir. Bu koridorlardan birinde ülkemizin Kula, Gördes, Uşak, Kırşehir gibi yörelerine ait tarihi halıları, diğer koridorda ise Konya İli'ne bağlı, Ladik, Karaman, Karapınar, Sille gibi yörelerde dokunmuş tarihi halılar sergilenmektedir.

        Bu hücrelerin koridora açılan pencere ve kapı boşluklarına yapılan vitrinlerde ise Mevlevî etnografyasına ait pazarcı maşası, mütteka, nefîr gibi dergâhtan müzeye nakledilen tarihi nitelikteki eşyalarla, müze koleksiyonunda yer alan son derece değerli Bursa kumaşları sergilenmektedir.

        Matbah Bölümü

        Matbah müzenin güneybatı köşesinde yer alır. 1584 yılında Sultan III. Murat tarafından yaptırılmıştır. Dergâhın müzeye dönüştürülüğü 1926 yılına kadar yemek ihtiyacı burada karşılanıyordu.

        1990 yılında yapılan onarımlardan sonra bu bölümün teşhir ve tanzimi mankenler ile yeniden yapılmıştır. Matbahın asıl işlevi olan yemek pişirme ve somat denilen sofrada yemek yeme adabı mankenlerle anlatılmaya çalışılmıştır. Matbahın diğer işlevlerinden olan Nev-ni-yâz denilen Mevlevî aday adayı saka postu üzerinde otururken, semâ talim çivisi yanında ise semâ dedesinin can tabir edilen Mevlevî derviş adayına semâ talim ettirişi anlatılmaya çalışılmıştır.

        Mevlananın Hayatı

        Mevlâna (1207-1273)

        Mevlâna 30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan yöresinde, Belh şehrinde doğmuştur.

        Mevlâna'nın babası Belh şehrinin ileri gelenlerinden olup sağlığında "Bilginlerin Sultanı" ünvanını almış olan Hüseyin Hatibî oğlu Bahaeddin Veled'dir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatun'dur.

        Sultânü'l-Ulemâ Bahaeddin Veled, bazı siyasi olaylar ve yaklaşmakta olan Moğol istilası nedeniyle Belh'ten ayrılmak zorunda kalmıştır. Sultânü'l-Ulemâ 1212 veya 1213 yıllarında aile fertleri ve yakın dostları ile birlikte Belh'ten ayrıldı.

        Sultânü'l-Ulemâ'nın ilk durağı Nişâbur olmuştur. Nişâbur şehrinde tanınmış Mutasavvıf Ferîdüddin Attar ile de karşılaşmıştır. Mevlâna burada küçük yaşına rağmen Ferîdüddin Attar'ın ilgisini çekmiş ve takdirlerini kazanmıştır.

        Sultânü'l-Ulemâ Nişâbur'dan Bağdat'a ve daha sonra Kûfe yolu ile Kâbe'ye hareket etti. Hac farizasını yerine getirdikten sonra dönüşte Şam'a uğradı. Şam'dan sonra Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri, Niğde yolu ile Lârende'ye (Karaman) geldi. Karaman'da Subaşı Emir Musa'nın yaptırdıkları medreseye yerleşti.

        1222 yılında Karaman'a gelen Sultânü'l-Ulemâ ve ailesi burada 7 yıl kaldı. Mevlâna 1225 yılında Şerefeddin Lala'nın kızı Gevher Hatun ile Karaman'da evlendi. Bu evlilikten Mevlâna'nın Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi adında iki oğlu oldu. Yıllar sonra Gevher Hatun' u kaybeden Mevlâna bir çocuklu dul olan Kerra Hatun ile ikinci evliliğini yaptı. Mevlâna'nın bu evlilikten de Muzaffereddin ve Emir Alim Çelebi adlı iki oğlu ve Melike Hatun adlı bir kızı dünyaya geldi.

        Bu yıllarda Anadolu'nun büyük bir kısmı Selçuklu Devletinin egemenliği altında idi. Konya ise bu devletin başşehri idi. Konya sanat eserleri ile donatılmış, ilim adamları ve sanatkarlarla dolup taşmıştı. Kısaca Selçuklu Devleti en parlak devrini yaşıyordu ve devletin hükümdarı Alâeddin Keykubad idi. Alâeddin Keykubad, Sultânü'l-Ulemâ Bahaeddin Veled'i Karaman'dan Konya'ya davet etti ve Konya'ya yerleşmesini istedi.

        Bahaeddin Veled, sultanın davetini kabul etti ve Konya'ya 3 Mayıs 1228 yılında ailesi ve dostları ile geldi. Sultan Alâeddin onu muhteşem bir törenle karşıladı ve ona ikametgâh olarak Altunapa (İplikçi) Medresesi'ni tahsis etti.

        Sultânü'l-Ulemâ, 12 Ocak 1231 yılında Konya'da vefat etti. Mezar yeri olarak Selçuklu Sarayı'nın Gül Bahçesi seçildi. Günümüzde müze olarak kullanılan Mevlâna Dergâhı'na bugünkü yerine defnedildi.

        Sultânü'l-Ulemâ ölünce talebeleri ve müridleri bu defa Mevlâna'nın çevresinde toplandılar. Mevlâna'yı babasının tek varisi olarak gördüler. Gerçekten de Mevlâna büyük bir ilim ve din bilgini olmuş, İplikçi Medresesi'nde vaazlar veriyordu. Medrese kendisini dinlemeye gelenlerle dolup taşıyordu.

        Mevlâna 15 Kasım 1244 yılında Şems-i Tebrizî ile karşılaştı. Mevlâna Şems'te "mutlak kemâlin varlığını" cemalinde de "Tanrı nurlarını" görmüştü. Ancak beraberlikleri uzun sürmedi. Şems aniden öldü. Mevlâna Şems'in ölümünden sonra uzun yıllar inzivaya çekildi. Daha sonraki yıllarda Selâhaddin Zerkubi ve Hüsameddin Çelebi, Şems-i Tebrizî'nin yerini doldurmaya çalıştılar.

        Yaşamını "Hamdım, piştim, yandım" sözleri ile özetleyen Mevlâna 17 Aralık 1273 pazar günü Hakk'ın rahmetine kavuştu. Mevlâna'nın cenaze namazını vasiyeti üzerine Sadrettin Konevi kıldıracaktı. Ancak Sadreddin Konevi çok sevdiği Mevlâna'yı kaybetmeye dayanamayıp cenazede bayıldı. Bunun üzerine Mevlâna'nın cenaze namazını Kadı Siraceddin kıldırdı.

        Mevlâna ölüm gününü yeniden doğuş günü olarak kabul ediyordu. O öldüğü zaman sevdiğine, yani Allah'ına kavuşacaktı. Onun için Mevlâna ölüm gününe düğün günü veya gelin gecesi manasına gelen "Şeb-i Arûs" diyordu ve dostlarına ölümünün ardından ah-ah, vah-vah edip ağlamayın diyerek vasiyet ediyordu.

        "Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız! Bizim mezarımız âriflerin gönüllerindedir"

        Hz. Mevlâna

        MEVLANA'NIN ESERLERİ

        Mesnevi

        Mesnevi klasik doğu edebiyatında, bir şiir tarzının adıdır. Edebiyatta aynı vezinde ve her beyti kendi arasında ayrı ayrı kafiyeli nazım türüne Mesnevi adı verilmiştir. Uzun sürecek konular veya hikayeler şiir yoluyla anlatılmak istendiğinde, kafiye kolaylığı nedeniyle mesnevi türü tercih edilirdi.

        Mesnevi her ne kadar klasik doğu şiirinin bir türü ise de, "Mesnevi" denildiği zaman akla "Mevlâna'nın Mesnevi'si" gelmektedir.

        Mevlâna Mesnevi'yi Hüsameddin Çelebi'nin isteği üzerine yazmıştır. Kâtibi Hüsameddin Çelebi'nin söylediğine göre, Mevlâna, Mesnevi beyitlerini Meram'da gezerken, oturuken, yürürken, hatta semâ ederken söylermiş. Çelebi Hüsameddin de yazarmış.

        Mesnevi'nin dili Farsça'dır. Halen Mevlâna Müzesi'nde teşhirde bulunan 1278 tarihli, elde bulunulan en eski Mesnevi nüshasına göre beyit sayısı 25618 dir.

        Mesnevi'nin Vezni:

        Fâ i lâ tün - fâ i lâ tün - fâ i lün 'dür.

        Mevlâna 6 ciltlik Mesnevi'sinde tasavvufi fikir ve düşüncelerini, birbirine ulanmış hikayeler halinde anlatmaktadır.

        Dîvân-ı Kebir

        Divân şairlerinin şiirlerini topladıkları deftere denir. "Divân-ı Kebir "Büyük Defter" veya "Büyük Divân" manasına gelir.

        Mevlâna'nın çeşitli konularda söylediği şiirlerin tamamı bu divandadır. Divân-ı Kebir'in dili Farsça olmakla beraber, içinde Arapça, Türkçe ve Rumca şiire de yer verilmiştir.

        Divân-ı Kebir 21 küçük divân (Bahir) ile rubâî divânının bir araya getirilmesi ile oluşmuştur. Divân-ı Kebir'in beyit sayısı 40.000'i aşmaktadır.

        Mevlâna Divân-ı Kebir'deki bazı şiirlerini Şems Mahlası ile yazdığı için bu divâna Divân-ı Şems de denmektedir. Divânda yer alan şiirler vezin ve kafiyeler göz önüne alınarak düzenlenmiştir.

        Mektûbât

        Mevlâna'nın başta Selçuklu hükümdarlarına ve devrin ileri gelenlerine nasihat için, kendisinden sorulan ve halli istenilen dini ve ilmi konularda açıklayıcı bilgiler vermek için yazdığı 147 adet mektuptur.

        Mevlâna bu mektuplarında, edebi mektup yazma kaidelerine uymamış, aynen konuştuğu gibi yazmıştır. Mektuplarında "kulunuz, ben deniz"gibi kelimelere hiç yer vermemiştir.

        Hitaplarında mevki ve memuriyet adları müstesna, mektup yazdığı kişinin aklına, inancına ve yaptığı iyi işlere göre kendisine hangi hitap tarzı yakışıyorsa, onu kullanmıştır.

        Fîhi Mâ Fih

        Fîhi Mâ Fih "Ne varsa içindedir" manasına gelmektedir. Bu eser Mevlâna'nın çeşitli meclislerde yaptığı sohbetleri içermektedir. Bunların oğlu Sultan Veled tarafından bir kitapta toplandığı sanılmaktadır. Eser 61 bölümden oluşmaktadır. Bu bölümlerden bir kısmı, Selçuklu Veziri Süleyman Pervane'ye hitaben kaleme alınmıştır. Eserde bazı siyasi olaylara da değinilmiştir. Bu nedenle bu eser tarihi açıdan da büyük bir önem taşımaktadır.

        Eserde cennet ve cehennem, dünya ve ahiret mürşid ve mürid, aşk ve sema gibi konular işlenmiştir.

        Mecâlis-i Seb'a (Yedi Meclis)

        Mecâlis-i Seb'a adından da anlaşılacağı üzere Mevlâna'nın yedi meclisinin, yedi vaazının toplanmasından meydana gelmiştir. Mevlâna'nın vaazları, Çelebi Hüsameddin veya oğlu Sultan Veled tarafından not edilmiş ancak özüne dokunulmamak kaydı ile eklentiler yapılmıştır. Eserin düzenlenmesi yapıldıktan sonra, Mevlâna'nın tashihinden geçmiş olması kuvvetle muhtemeldir.

        Şiiri amaç değil, fikirlerini söylemede bir araç olarak kabul eden Mevlâna, yedi meclisinde şerh ettiği hadisleri şu konulara ayırmıştır:

        1. Doğru yoldan ayrılmış toplumların hangi yolla kurtulacağı

        2. Suçtan kurtuluş, akıl yolu ile gafletten uyanış

        3. İnanç'daki kudret

        4. Tövbe edip doğru yolu bulanların Allah'ın sevgili kulu olacakları

        5. Bilginin değeri

        6. Gaflete dalış

        7. Aklın önemi

        Bu yedi mecliste, asıl şerh edilen hadiselerle beraber 41 hadis daha geçmektedir. Mevlâna tarafından seçilen her hadis içtimaidir. Mevlâna, yedi meclisinde her bölüme "hamd-ü sena" ve "münacat" ile başlamakta, açıklanacak konuları ve tasavvufi görüşlerini hikaye ve şiirlerle cazip hale getirmektedir. Bu yol Mesnevi'nin yazılışında da aynen kullanılmıştır.

        Sırçalı Medrese (Mezar Anıtları) Müzesi

        Gazi Âlem Şah Mahallesi, Sırçalı Cadde

        Tel : (0332) 352 80 22

        Sırçalı Medrese Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde medrese olarak kullanılmıştır. XVII. yüzyılda terk edilmiş olan medresenin talebe odaları yıkılmıştır. XIX. yüzyılda ise kerpiçle yapılan bu odalarda eğitime devam edilmiştir.

        Medrese 1954 yılında yeniden onarıma ve korumaya alınarak 1960 yılında Konya Müzesi'ne bağlı "Mezar Anıtları" ****iyonu olarak ziyarete açılmıştır. 1969 yılında Kültür Bakanlığı aslına uygun olarak Kültür Bakanlığı tarafından restore edilmiştir.

        1988-1990 yılları arasında yeniden restorasyona alınan ve teşhir tanzimi yapılarak yenilenen müzenin bahçesinde toprak altında olan Bizans Devrine ait katakomp da onarılarak ziyarete açılmıştır.

        Sırçalı Medrese Mezar Anıtları Müzesi'nde çoğunluğu zaman içerisinde yok olan mezarlıklardan toplanan tarih ve sanat tarihi açısından değerli olan Selçuklu, Karamanoğlu ve Osmanlı Dönemlerine ait mezar taşları sergilenmektedir.

        Mezar Anıtları Müzesi'nin üst katı halen "Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü"nün kullanımındadır.

        Konya'nın ve Anadolu'nun önemli medreselerinden biri olan Sırçalı Medrese Konya İli, Meram İlçesi, Gazialemşah Mahallesi'ndedir. Açık avlulu, iki eyvanlı ve iki katlı medreselerden olan Sırçalı Medrese, II. Gıyaseddin Keyhüsrev Devrinde Bedreddin Muslih tarafından yaptırılmıştır. Binanın önemli bölümlerinde kesme taş diğer kısımlarda moloz taş kullanılmıştır. Çeşitli değişikliklerle 1924 yılına kadar medrese olarak kullanılmıştır.

        Doğu-batı yönünde uzanan medresenin dikdörtgen biçimindeki ön cephesi kesme taştandır. Öne çıkıntı yapan taç kapı çeşitli geometrik ve rumi süslerle bezenmiştir. Giriş kapısının üstüne rastlayan kısımda kitabe bulunmaktadır. Bunun iki yanında üstü mukarnaslı süs işçilikleri vardır. Ayrıca klasik Selçuklu taç kapılarında rastladığımız gibi kapının iki yanında iki niş bulunmaktadır. Giriş kapısından sonra beşik tonozlu eyvan gelir.

        Bu bir bakıma ikinci eyvan durumundadır. İkinci katın oluşumundan dolayı Bursa kemeri şeklinde sırlı tuğla ve çinilerle kaplı tonoz örtüsü biraz basıktır. Sağ tarafta türbe, solda ise medrese odası vardır. Türbe kubbemsi tonoz örtülü olup bir penceresi cepheye, diğeri avluya açılmaktadır. Duvarları ve örtüsü, sırlı tuğlalarla balık sırtı şeklinde örülmüştür. Soldaki medrese odası beşik tonola örtülü olup bir pencere cepheye açılmaktadır. Günümüze kalan sağlam medrese odası bu odadır.

        Medresenin dikdörtgen bir avlusu ve avlunun ortasında bir havuzu vardır. Avlu üç yönden revaklarla çevrilidir. Revakların kalan kısımlarından ayakların duvar yüzeylerinin çeşitli şekillerde sırlı tuğla ve çinilerle kaplı olduğu anlaşılmaktadır. Avlunun sağında ve solunda dörder öğrenci hücresi bulunmaktadır. Üst kattaki odalarla birlikte toplam oda sayısı onaltıdır. Odaların kapı ve pencereleri avluya açılmaktadır.

        Ana eyvanın sağında ve solunda kubbeli birer oda vardır. Bunlar klasik kışlık dershanelerdir. Yapının en süslü ve gösterişli yeri olan ana eyvan bugün oldukça sağlam durumdadır. Yalnız eyvan kemerinin yeri kadar olan altıgen çiniler ve eyvanın üst kısmındaki çiniler dökülmüş ve bozulmuştur. Eyvan bir basamakla avludan ayrılmaktadır. Cephesi çeşitli şekillerde ve görünüşlerde çinilerle ve yazılarla bezelidir. Bu yazılar Kuran'dan alınmış surelerdir. Kemer içinde yer alan altıgenin ortasında, binanın mimarının kitabesi bulunmaktadır. Medreseyi "Tuslu Mehmet Usta"nın yaptığı yazılıdır. Yazı bordürleri eyvanın cephesini çepeçevre dolaşmaktadır. Eyvanın güney duvarında çinileri dökülmüş mihrap bulunmaktadır. Sırçalı Medrese çinileri çini sanatı yönünden önemli bir yer tutmaktadır.

        Pazartesi dışında her gün 08.30-12.30/13.30-17.30 saatlerinde ziyarete açıktır.

        Karatay (Çini Eserler) Müzesi

        Alaeddin Meydanı

        Tel : (0332) 351 19 14

        Medrese Karatay İlçesi, Ferhuniye Mahallesi, Adliye Bulvarı'nda Aladdin Tepesi'nin kuzeyinde yer almaktadır.

        Karatay Medresesi, Sultan II. İzzeddin Keykavus Devrinde, Emir Celaleddin Karatay tarafından, 649, H. (1251 M.) yılında yaptırılmıştır. Mimarı bilinmemektedir. Osmanlı Devrinde de kullanılan medrese XIX. yüzyılın sonlarında terk edilmiştir.

        Medrese Selçuklular Devrinde hadis ve tefsir ilimleri okutulmak üzere "Kapalı Medrese" tipinde Sille taşından inşa edilmiştir. Tek katlıdır. Giriş doğudan gök ve beyaz mermerden yapılmış kapı ile sağlanmaktadır. Kapı Selçuklu Devri taş işçiliğinin şaheser bir örneğidir. Yazı ve desenlerle süslenmiştir. Kapının üzerinde medresenin yapımı ile ilgili kitabeler yer almaktadır. Kapının diğer yüzeylerine seçme ayet ve hadisler kabartma olarak işlenmiştir.

        Kapıdan, evvelce kubbe ile örtülü (şimdi üzeri açık) bir avluya, buradan da bir kapı ile medreseye girilir. Medrese salonunun üzeri, merkezinde fener bulunan ve mozaik çinilerle kaplı kubbe ile örtülüdür. Kubbe kasnağında, duvarların üst kısımlarındaki bordürlerde ve hücre kapıları üzerindeki panoda ayetler yazılıdır. Binanın batı yönünde bulunan beşik tonozlu eyvanın kemerinde besmele ve Ayet-el Kürsi yer almaktadır. Kubbeye geçiş elemanı olan üçgenlerde ise Muhammed, İsa, Musa ve Davud peygamberlerin isimleri ile dört halifenin (Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali)'nin isimlerine yer verilmiştir. Eyvanın solundaki kubbeli hücre Celaleddin Karatay'ın türbesidir.

        Medrese duvarlarındaki mozaik çinilerin büyük bir kısmı dökülmüştür. Çinilerde kullanılan renkler, turkuvaz (firuze), lacivert ve siyahtır.

        Anadolu Selçuklu Devri çini işçiliğinde önemli yeri bulunan Karatay Medresesi 1955 yılında "Çini Eserler Müzesi" olarak ziyarete açılmıştır.

        Sergilenen eserler Anadolu, Selçuklu ve Osmanlı Dönemine aittir. Celaleddin Karatay Türbesi'nin bulunduğu hücrede ve güneydeki öğrenci hücrelerinde Kubad-Abad Sarayı çinileri alçı süsleri, çini tabaklar, kandiller ve sırsız seramikler sergilenmektedir. Kubad-Abad Sarayı çinileri haç, yarım haç, sekiz köşeli yıldız ve kare şeklinde olup, lüster ve sıraltı tekniği ile yapılmıştır. I.Alaeddin Keykubat'ın emri ile yaptırılan Kubad-Abad Sarayı İbrahim Hakkı Konyalı ve Prof. Dr. Osman Turan'ın Beyşehir civarında olması gerektiğini işaret etmelerinden sonra 1949 yılında Konya Müze Müdürü Zeki Oral tarafından bulunmuştur. 1952'de Zeki Oral'ın, 1965-1966'da Katharina Ottodorn'un ve 1967'de Mehmet Önder'in sondaj ve kazı çalışmaları ardından uzun süre kendi kaderine terk edilen Kubad-Abad 1980 yılından itibaren Prof. Dr. Rüçhan Arık tarafından yeniden ele alınarak sistemli kazılara başlanmıştır.

        Eyvanda Selçuklu Dönemine ait çini kalıntıları, Selçuklu ve Osmanlı Dönemine ait seramikler teşhir edilmektedir. Kubbeli salonda Selçuklu Dönemine ait cam tabak, çini parçaları, Beyşehir Eşrefoğlu Camii'ne ait tavan göbekleri ve Osmanlı Dönemine ait seramikler bulunmaktadır.

        Pazartesi dışında her gün 08.30-12.30/13.30-17.30 saatlerinde ziyarete açıktır.

        Yorum

        • orbay
          Senior Member
          • 11-02-2005
          • 5871

          #5
          Konu: Konya-42

          İnce Minare (Taş ve Ahşap Eserler) Müzesi

          Alaeddin Meydanı

          Tel : (0332) 351 32 04

          Konya İli, Selçuklu İlçesi'nde, Alaeddin Tepesi'nin batısındadır. Selçuklu Sultanı II. İzzeddin Keykavus Devrinde Vezir Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından, hadis ilmi öğretilmek üzere 663 H.(1264 M.) yılında inşa ettirilmiştir. Yapının mimarı Keluk bin Abdullah'tır.

          Darü-l Hadis Selçuklu Devrinin avlusu kapalı medreseleri grubundadır. Tek eyvanlıdır. Doğusunda yer alan taçapı, Selçuklu Devri taş işçiliğinin en güzel örnekleri arasındadır.

          Giriş kemerinin iki tarafında yer alan üçer küçük sütun ve kemer kavsarası bitkisel ve geometrik motiflerle süslüdür.

          Taçkapıdan çapraz tonozlu mekâna geçilmektedir. Cepheden bakıldığında fark edilemeyen bu mekân, binanın esas eyvanı için simetri teşkil etmektedir. Bu mekânın yan duvarlarındaki iki adet niş mimariye estetik kazandırmıştır.

          Çapraz tonozlu giriş bölümünden divanhaneye girilir. Ortasında havuzu bulunan üzeri kubbeli, kare planlı avlunun güney ve kuzeyinde beşik tonozlu dikdörtgen planlı öğrenci hücreleri bulunmaktadır. Kubbeye geçiş pandantiflerle sağlanmıştır. Kubbe kasnağında kûfi yazı ile "El-Mülkü-Lillah" "Ayet'el Kürsi" yazılıdır. Yapı ışığını, mazgal ve dikdörtgen pencereler ile kubbede yer alan fenerden sağlamaktadır.

          Girişin karşısında avludan üç basamakla çıkılan basık tonozlu eyvan yer almaktadır. Eyvanın iki yanında kare planlı, kubbeli birer dershane odası vardır.

          Anıtsal yapının ön cephesi kesme taştandır ve yan duvarlarının dış cepheleri moloz taştan yapılmıştır. İç mekânlarda tuğla hem statik, hem de dekoratif amaçlı kullanılmıştır.

          Kuzeyinde yer alan mescitten bugün yalnız tuğla örgülü mihrabı kalmıştır. Yapıya adını veren minarenin kaide kısmı muntazam kesme taş kaplamalıdır. Beden kısmı tamamen tuğla örgülüdür. Bugün mevcut gövdesi sekiz köşeli olup, çeşitli formda bombeler halindedir. Minare turkuvaz renginde, beyaz hamurlu tuğlalarla örülmüştür. Minarenin orijinali iki şerefeli iken, 1901 yılında düşen yıldırım, iki şerefeden birini tahrip etmiştir.

          İnce Minareli Medrese XIX. yüzyılın sonuna kadar faaliyetini sürdürmüştür. 1876-1899 yıllarında tamir edildiği bilinmektedir. Cumhuriyet Devrinde 1936 yılında başlayan çeşitli onarım çalışmalarından sonra, 1956 yılında Taş ve Ahşap Eserler Müzesi olarak hizmete açılmıştır.

          Müzede Selçuklu ve Karamanoğlu Devrine ait taş ve mermer üzerine oyma tekniği ile yazılmış inşa ve tamir kitabeleri, Konya Kalesi'ne ait yüksek kabartma rölyefler, çeşitli ahşap malzemeye oyma tekniği ile yapılmış geometrik ve bitkisel motiflerle bezenmiş kapı ve pencere kanatları, ahşap tavan göbeği örnekleri ve mermer üzerine işlenmiş mezar şahidesi ve sandukalar teşhir edilmektedir.

          Başkenti Konya olan Selçukluların sembolü çift başlı kartal ve kanatlı melek figürlerinin en güzel örnekleri de bu müzede sergilenmektedir.

          Pazartesi dışında her gün 08.30-12.30/13.30-17.30 saatlerinde ziyarete açıktır.

          Saraylar ve Hanlar

          Horozlu Han:
          Konya-Beyşehir yolu 44 km.dedir. Kışlık ve yazlık olarak iki tipte yapılmıştır.

          Kubad-Abad Sarayı:
          Beyşehir gölünün güneybatısında yer almaktadır. 1226- 1236 yıllarında yaptırılmıştır. Türk Saray Külliyesinin en eski örneğidir.

          Obrukhan: Konya-Aksaray yolundadır. Tipik bir Selçuklu Hanıdır.

          Zazadin Han: Konya-Aksaray yolunun 25. km.dedir. 1236 yılında yapılmıştır.

          Sportif Etkinlikler

          Avcılık: Beyşehir, Seydişehir, Hadim, Taşkent, Ilgın gibi dağlık ve ormanlık bölgelerinde av turizmi (yabancı ağırlıklı) yapılmaktadır.

          Bisiklet Turları:
          Kentin ve civarının coğrafi yapısından dolayı bisiklet sporu gelişmiş durumdadır. Halen 5-9 Eylül tarihleri arasında ilde uluslararası Mevlana Bisiklet Turu adı ile uluslararası yarışmalar yapılmaktadır.

          Ören Yerler

          Konya, Hadim Bolat Beldesi Astra Antik Kenti

          Astra antik kenti, Konya İli, Hadim İlçesi, Bolat Beldesi Temaşalık Tepesi mevkiinde yer alır. Hadim'in kuş uçumu 7 km. kuzeybatısında, Bolat Beldesi'nin 5 km. güneybatısındadır.

          Büyük çapta kaçak kazılara maruz kalması üzerine 1966'da bir bekçi ile koruma altına alınmış, Konya Müzesi Müdürlüğü'ne bağlı bir örenyeri haline getirilmiştir. Ancak 1955'de bekçisi emekli olmuştur.

          Konya-Hadim karayolu üzerinde Hadim'e 17 km. mesafedeki kavşaktan batıya dönen asfalt yolla Bolat Beldesi'ne, oradan 6 km.lik stabilize yolla At Mevkii'ne ulaşılır. Sonra, dik ve engebeli bir keçi yolunda yaklaşık 4 km. yürüyerek Astra'nın yer aldığı Temaşalık Tepesi'ne ulaşılır.

          Astra antik kenti ilk defa 1885'te Sterret tarafından keşfedilmiştir. Sterret sadece yazıtlar üzerinde çalışmış, 7 yazıt bulmuştur. Bu yazıtlardan kentin adının Astra olduğunu tespit etmiştir. Daha sonra bayan Hereward 2 yazıt, 1966'da ise Mitford 16 yeni yazıt bulmuştur. 1992 yılında, birkaç yazıtın okunmasından başka hiçbir bir bilimsel çalışma yapılmayan Astra kentinde Arkeolog Osman Ermişler başkanlığında bir heyet tarafından temizlik ve sondaj çalışmalarına başlanmıştır. Çalışmalar 1993 ve 1994 yılında da devam etmiştir. Kentin planı çıkartılmış, talan edilmiş görünümü kısmen de olsa ortadan kaldırılmış, yapıları tanımlanmıştır; kilise ve auditorium da yapılan kazılar sonucu açığa çıkarılmış; bunların plan ve rölöveleri hazırlanmıştır. Nekropolde iki tipik Isaura karakterli mezar açılmıştır. Kentin kendine özgü bir yönetimi olduğu, Isaura'ya bağlı bir kasaba olduğu yazıtların okunması sonucu kanıtlanmıştır. Açılan seramik fırınından Astra'da Roma Devrinde seramik üretildiği saptanmıştır.

          Astra antik kenti, Toroslar'ın kuzey kesiminde, Isaura bölgesinde yer almaktadır. Isaura eyaletinin diğer önemli kentleri Isaura ve Astanada ile bir üçgen oluşturmakta bu kentler Astra'dan çıplak gözle görülebilmektedir. Bir Isauralı zenginin tapınağa yaptığı bağışla ilgili bir yazıt Isaura ile ilişkisini kanıtlamıştır. Burasının Pisidiae Antiocheiası ile ticari ilişkileri olduğu Roma Döneminden kalma iki Antiocheia sikkesinden anlaşılmıştır.

          Kent, denizden yüksekliği 1760 m. olan Temaşalık Tepesi'nin doğu-batı yönünde uzanan düz zirvesinde yer alır. Zirvenin ortasında doğu-batı yönünde geniş bir alan şeklinde uzanan agoranın iki kenarında önemli yapılar sıralanmıştır. Etrafı harçsız moloz taşlarla örülü, surla çevrili tepenin doğu, güney ve kuzey eteklerindeRoma devrine ait çok sayıda sivil yapılar ve evler kümelenmiştir. Biri doğuda, diğeri batıda olmak üzere iki nekropolü vardır. Nekropollerde çok sayıda kül kutusu, stel ve mezar aslanı görülür. Batı nekropolünün batısında ve güneybatıdaki Kuralan Tepesi'nin doğu yamaçlarında Bolat Köyü'nün yayla evleri vardır. Harçsız, sıvasız, basit yığma moloz taştan yapılmış toprak örtülü, tek odalı bu yayla evleri 80-100 yıl önce yapılmaya başlanmış, evler yıkılmaya yüz tutmuştur.

          Batı nekropolünün yer aldığı Devler Gediği Düzlüğü'nden başlayan yol, Temaşalık Tepesi'nin güney yamacından surun orta kesimine ulaşır. Meyilli ve dar bir yoldur. Kentin giriş kapısının papuçları yerinde kalmış, üst kemeri ve diğer parçaları yerdedir. Kapıdan agoraya girilir. Agoranın güney kenarında çarşı yapısı uzanır, daha sonra doğuya doğru Zeus Astragos tapınağının kalıntıları görülür. Agoranın batı kısmında kapı karşısında iki heroon kalıntısı vardır. Agoranın batı bitişinde yüksekçe ve etrafı duvarla çevrili kale yer alır. Kaleye doğudan kemerli bir kapı ile geçilir. Kalenin kuzey kesiminde ikinci bir tapınak kalıntısı görülür. Bunun bir tapınak olduğu, içinde ele geçen yazıttan anlaşılmıştır.

          Agoranın kuzey kenarında, batıda Roma Devrinden kalma bir auditorium yer alır. Dokuz basamaklı, sekiz metre çapında, 2/3 daire planlı auditoriumun doğusuna M.S. 5-6. yüzyılda bir kilise yapılmıştır. Kilise üç nefli bazilika planlıdır. Temizlik sonucu ortaya çıkartılmıştır. Auditorium bu dönemde de kilisenin toplantı yeri olarak kullanılmış olmalıdır. Kentin doğu kapısından doğu nekropolüne geçilir. Doğu nekropolünün doğu kenarında girişi batıdan etrafı avlu duvarı ile çevrili anıtsal bir mezar vardır. İçinde iki lahit teknesi görülmektedir. Anıtsal mezarın kuzeybatı yanında bir heroon görülür. Anıtsal mezarın kuzeybatısında açılan seramik fırını, M.S. 2.-3. yüzyılda Roma Devrinde, burada seramik üretildiğini kanıtlamıştır. Sadece ızgara ve yanma odası ele geçmiştir. Fırında bulunan kap baskıları ve baskılı kap parçaları ilginçtir.

          Astra antik kentinde yapılacak çalışmalar arkeoloji ilmine daha bir çok veri sağlayabilir.

          Kilistra Antik Kenti:
          Konya'nın güney batısında 55 km. mesafededir. Kral yolu üzerinde bulunan ve İsa'nın havarilerinden Saint Paul'ün ilk vaaz verdiği yerlerdendir. Arkeolojik kazıları devam eden bölgede Hac Plank Şapel, Sümbül Kilise, Çiftli Sırahane, Büyük Su sarnıcı gibi yerler ortaya çıkarılmıştır.

          Sille Aya-Elena Kilisesi

          Sille, Konya İli, Selçuk İlçesi'ne bağlı, kent merkezine 7 km. uzaklıkta bir yerleşim birimidir.

          İsa'nın doğumundan 327 sene sonra Bizans İmparatoru Konstantinus'un annesi Helena, hac için Kudüs'e giderken Konya'ya uğramış, buradaki ilk Hıristiyanlık çağlarına ait oyma mabedleri görmüş, Hıristiyanlara Sille'de bir mabed yaptırmaya karar vermiştir. Mihail Arkhankolos adına bu kilisenin temel atma töreninde bulunmuştur. Kilise asırlar boyu onarımlar görerek günümüze kadar gelmiştir

          Kilisenin iç yapısının üstünde Yunan harfleriyle yazılmış Türkçe bir tamir kitabesi kilisenin tarihi hakkında bilgi vermektedir. Bu kitabe 1833 tarihlidir. Aynı kitabenin üzerinde ise kilisenin Sultan Mecit Döneminde dördüncü kez onarım gördüğünü belirten üç satırlık bir kitabe daha bulunmaktadır.

          Kilise düzgün kesme Sille taşı ile yapılmıştır. Avlusunda kayalara oyulmuş odalar bulunmaktadır. Kilisenin kuzeye açılan kapısından dış nartekse girilir. Burada kadınlar mahfeline çıkan iki yönlü taş merdivenler yer almaktadır. Kilisenin ana kubbesi dört fil ayağı üzerinde olup, kilise üç neflidir. Kilisenin içerisinde ahşaptan, üzeri alçı süslü bir vaaz kürsüsü ile apsisle ana mekânı ayıran ahşap alçılı kafes bir sanat şaheseridir. Kubbe geçişlerinde ve taşıyıcı ayaklarda Hz. İsa, Hz. Meryem ile havarilere ait resimler bulunmaktadır.

          Eflatunpınar

          Konya İli, Beyşehir İlçesi, Eflatunpınar Köyü içinde bulunmaktadır. Anıtı 1849'da bilim dünyasına ilk haber veren kişi W.J. Hamilton'dur. Daha sonra F.Sarre ve J.Garstang da bu anıt konusunda kitap yayınlamışlardır.

          Anıt, bir su kaynağının kenarında dikdörtgen taşlar üzerinde kabartmalardan oluşmaktadır. Niteliğini kaybetmeyen kabartmalar ön kısmındaki 14 adet taş blok üzerine oyulmuştur. Anıtın ilk planı bilinmemektedir.

          Bu anıt diğer açık hava anıtlarından daha küçüktür. Doğal bir kayaya oyulmamış, figürlü blok taşların örülmesiyle oluşmuştur. Su kaynağının yanında bulunan bu anıtın su toplama havuzunun ilk yapılış tarihi henüz araştırılmamıştır.

          Fasıllar

          Fasıllar anıtı Konya'nın Beyşehir İlçesi'ne bağlı, Fasıllar Köyü'nün güneyine düşen, bir tepeciğin batı eteğinde yatmaktadır. Ramsay bu anıtı Fasıllar adıyla yayınlamıştır. Tahminen 70 ton ağırlığında, bazalttan yapılmıştır. Eserin, işlenmiş olduğu taş ocağına yakın bir yerde bulunması, bu eserin başka bir yer için yapıldığını, fakat her nedense uygun olmayan bu yerde bırakıldığı kanısını uyandırmaktadır. Anıtın üzerinde bir tanrı, iki aslan ve birinci tanrıdan daha önemsiz olan ikinci bir tanrı bulunmaktadır.

          Tanrı bir ayağını aslan üzerine, diğer (sol) ayağını dağ tanrısı üzerine basmıştır. Dağ tanrısının hemen yanında diğer aslanın benzeri olan, ikinci bir aslan tasvirine de yer verilmiştir.

          Anıtın bazı yerlerinin ayrıntılı işlenmemiş olması, bazı yerlerinin ise çok kaba işlenmiş olması, uzaktan görülebilecek bir yere dikilmek üzere hazırlandığını göstermektedir.

          Hititler anıtları genelde doğal bir kayanın bir yönünü düzelterek ve kabartmalarla süsleyerek oluşturmaktadır. Ama Fasıllar anıtında tek parça büyük blok üzerine betimleme yapılmıştır.

          Anıttaki figürlerin, Eflatunpınar'daki figürlere ve Alacahöyük'teki orthostatlara benzemesinden dolayı, bunların IV. Tuthalia Döneminden kalma olduğu sanılmaktadır.

          Kubad-Abad Sarayı

          Ünlü Selçuklu tarihçisi İbn Bibi'nin Selçuknamesi'nde sözünü ettiği, I. Alaeddin Keykubad'ın (1220-1236) emriyle yapılmış Kubad-Abad Saray Külliyesi, günümüze ulaşabilmiş tek Selçuklu saray yapısıdır. Anadolu Selçuklu Devrinde, çevresinde aynı isimle anılan bir şehir teşekkül eden Kubad-Abad, sonraları terkedilmiş ve tarihin karanlıklarına gömülmüştür.

          İbrahim Hakkı Konyalı ve Prof. Dr. Osman Turan'ın, sarayın Beyşehir civarında olması gerektiğine işaret etmelerinden sonra 1949 yılında Konya Müze Müdürü Zeki Oral Kubad-Abad'ın yerini bulmuştur. 1952'de Zeki Oral'ın, 1965-1966'da Prof. Dr. Katharina Ottodorn'un ve 1967'de Mehmet Önder'in sondaj ve kazı çalışmalarının ardından uzun süre kendi kaderine terk edilen Kubad-Abad 1980 yılından itibaren Prof. Dr. Rüçhan Arık tarafından yeniden ele alınarak sistemli kazılara başlanmıştır.

          Prof. Dr. Rüçhan Arık, Kubad-Abad Saray Külliyesi içinde Küçük Saray'ın çevresini kazdıktan başka, saray külliyesi ile bağlantısı bulunan Kız Kalesi'nde ve Kubad-Abad hinterlandında dahil, Malanda'daki Selçuklu köşkünde araştırma ve kazılar gerçekleştirmiştir.

          Bu kazı çalışmalarında, Kız Kalesi'ndeki ana yapı ile insitu çiniler hamam kısmı ve kıyıdaki saray külliyesinin önemli birimlerinden Küçük Saray'ın çevresindeki mimari kalıntılar açığa çıkarılmış; ayrıca, Malanda Köşkü'ndeki sondaj ile yapının mevcut kısmının planı ortaya konmuştur. Kazılarda Selçuklu Dönemine ait çok sayıda çini, seramik, alçı, cam ve sikke bulunmuştur. Küçük Saray'ın çevresindeki Selçuklu tabakasının altında ise, Eski Çağa ait kalıntı ve küçük buluntular tespit edilmiştir.

          Çatalhöyük

          Çatalhöyük, Konya'nın Çumra İlçesi sınırlarında olup, ilçenin 10 km. doğusunda yer almaktadır. Höyük, farklı yükseklikte iki tepe düzü olan bir tepe şeklindedir. Bu iki yükseltisi nedeniyle çatal sıfatını almıştır. Çatalhöyük 1958 yılında J. Mellaart tarafından keşfedilmiş, 1961-1963 ve 1965 yıllarında kazısı yapılmıştır. Yüksek tepenin batı yamacında yapılan araştırmalar neticesinde, 13 yapı katı açığa çıkarılmıştır. En erken yerleşim katı (1) ise M.Ö. 5500 yıllarına tarihlenmektedir. Stil kritiği yolu ile yapılan bu tarihleme, C 14 metodu ile de doğrulanmış bulunmaktadır. İlk yerleşme, ilk ev mimarisi ve ilk kutsal yapılara ait özgün buluntuları ile insanlık tarihine ışık tutan bir merkezdir.

          Çatalhöyük'teki yerleşimin, yani şehirciliğin en iyi bilinen dönemi 7. ve 11. katlardadır. Dörtgen duvarlı evlerin duvarları birbirine bitişiktir. Ortak duvar yoktur, her evin kendi müstakil duvarı vardır. Evler ayrı ayrı planlanmış ve ihtiyaç duyulunca yanına başka bir ev yapılmıştır. Evlerin bitişik duvarları nedeniyle şehirde sokaklar mevcut değildir. Ulaşım düz damlar üzerinden olmaktadır. Şehri sınırlayan ve koruyan sur duvarları niteliğinde herhangi bir buluntuya rastlanmamıştır. Bina yapımında kullanılan malzeme kerpiç, ağaç ve kamıştır. Evlerin temel derinlikleri azdır. Duvarlar arasında ağaç dikmeler vardır. Bu dikmeler üzerine gelen kirişler düz tavanı taşımaktadır. Tavan üst örtüsü kamış üzerine sıkıştırılmış kil topraktır. Evler tek katlı olup, eve giriş damda açılan bir delikten merdivenle olmaktadır. Her ev bir oda ve bir depodan oluşur. Odaların içinde dörtgen ocaklar, duvarların ön kısımlarında taban döşemesinden yüksekliği 10-30 cm. arasında değişen sekiler ve duvar içinde dörtgen nişler bulunmaktadır. Duvarlar sıvalıdır, sıva üzeri beyaza boyandıktan sonra sarı, kırmızı ve siyah tonlarda resimler yapılmıştır. Kutsal odalar diğer odalara nazaran daha büyüktür. Bu evlerin içindeki duvar resimleri yanında ise orijinal boğa başı, koç başı ve geyik başlarının sıkıştırılmış kil ile konserve edilmiş trofeleri duvarlara aplike edilmiştir. Bunların yanında rölyef halinde insan figürleri ile hayvan figürleri de görünmektedir. Çatalhöyük'te duvar resimleri en erken 10. en geç 11. tabakada bulunmuştur. En güzel ve gelişmişleri ise 7. ve 5. tabakalara aittir. Bu resimler paleolitik insanın mağara duvarlarına yaptığı resimlerin bir gelenek olarak devamıdır. İnanç olarak avın bereketi için yapılan resimlerdir. Geç döneme doğru duvar resimlerinde ev sahnelerinin azaldığı ve kuş motifleri ile geometrik desenlerin ortaya çıktığı görülür.

          Duvarlara resmedilmiş olan akbabalar tarafından parçalanan başsız insan figürlerinin ölü gömme adetleri ile ilgili olduğu sanılmaktadır. Akbabalar tarafından et kısmı yenerek temizlenen kemikler toparlanarak hasırlardan yapılmış bir örtüye sarılır ve ev içindeki şekillerin altına gömülürdü. Şekiller altında yapılan araştırmalarda çok sayıda iskelet ortaya çıkarılmıştır. Ölü hediyesi olarak kemikten yapılmış aletler, renkli taşlar, kesici aletlerden taştan baltalar, deniz kabuğundan yapılmış boncuklar konmuştur. Çatalhöyük kazısında ele geçen heykelcikler bize ana tanrıça kültürünün (tapınma) başlangıcı ve zamanın inançları hakkında özgün bilgiler vermektedir. Pişmiş toprak ve taştan yapılmış bu heykelcikler 5 ila 15 cm. arasında değişen büyüklüktedir. Şişman, iri göğüslü, büyük kalçalı ve zaman zaman doğum yapar vaziyette tasvir edilmişlerdir. Bu özellikleri bolluk ve bereketi temsil etmeleri nedeniyledir. Çatalhöyük'te ele geçen alet ve malzemelerin hemen hepsi taş, pişmiş toprak, baltalar, sığ tabaklar, yüksek kabartma bereket tanrıçası motifleri ile süs eşyası olarak kullanılan bilezik ve kolyelerdir. Pişmiş topraktan iri taneli hamura sahip, çarksız siyah ve kiremit renkli kaplar ve çanaklar bulunmuştur. Ayrıca ana tanrıça ve mukaddes hayvan figürü de pişmiş topraktan yapılmıştır. Kemikten yapılmış kesici ve delici aletler ile obsidyenden yapılmış mızrak ve ok uçları Çatalhöyük'te kullanılan en önemli malzemelerdir.

          Çatalhöyük'te 1996 yılına kadar kazı yapılmamış; bu yıldan itibaren İngiliz Arkeoloji Enstitüsü tarafından Ian Hodder başkanlığında kazılara devam edilmiştir. Kazı buluntuları Konya Arkeoloji Müzesi'ndedir. Bunların bir kısmı teşhir edilmiş, diğerleri ise depolarda koruma altına alınmış durumdadır.

          İlçeleri

          Akşehir:
          İl merkezinin 132 km. batısındadır.Türk ulusunun geleneksel hazır cevaplılığını güldürüleriyle yansıtan Nasreddin Hoca Türbesi'nin bulunduğu, ilçede Seyyid Mahmud Hayrani Türbesi, Garp Cephesi Müzesi, Taş Camii, Hıdırlık mesire yeri, Kilise, Akşehir gölü turistik yerlerindendir. Her yıl 5-10 Temmuz tarihleri arasında Uluslararası Nasreddin Hoca Şenlikleri yapılmaktadır.

          Beyşehir:
          İl merkezinin 92 km. batısındadır. İlçe turizmine canlılık kazandıran Beyşehir Gölü bir milli park hüviyetindedir. Göl üzerinde 30'a yakın ada, 13 çeşit balık vardır. Eşrefoğlu Camii ve Türbesi, Taş Medrese, Çifte Hamam, Bedesten, Kubadabat Köşkü kalıntısı ve Beyşehir Köprüsü önemli tarihi ve turistik yerleridir. Ayrıca Eflatun Pınar ve Fasıllar Anıtı dünyaca tanınan yerleridir. Doğal güzellikleri ile ünlü ilçede Yaka Manastır, göl içerisindeki Hacı Akif Adası, dikit sarkıtları ile dolu mağaraları ilgi çekicidir.

          Bozkır:
          İl merkezinin 119 km. güneyindedir. Zengibar Kale Kalıntısı, Kaya Mezarları, Selçuklu Devri Köprü, Osmanlı devri Bozkır Camii, Akçapınar Çamlığı, Sarıot Yaylası ve Söğütlü Pınar önemli tarihi ve doğal güzellikleridir.

          Cihanbeyli:
          İl merkezinin 97 km. kuzeyindedir. Her türlü otomobil sporlarının yapılabileceği ve akşam güneşinin ayrı bir güzellik sergilediği Tuz Gölü ve peri bacaları oluşumları ile ilgi çekicidir.

          Doğanhisar:
          İl merkezinin 122 km. batısındadır. Yayla ve dağ turizmine yönelik yöreleriyle tanınan ilçe, Yunus Emre ve Taptuk Emre Mezarı, camiileri, tarihi kalıntılar ve doğal güzellikleriyle eşsiz bir yöredir.

          Ereğli:
          İl merkezinin 145 km. doğusundadır. Ulu Camii ve Rüstem Paşa Kervansarayı önemli tarihi eserlerindendir. Akhüyük kükürtlü suyu, traverten oluşumları ile ilgi çekicidir.

          Hadım:
          İl merkezinin 120 km. güneyindedir. İlçeye adını veren Hz. Hadimi Türbesi, bir doğa harikası kalıntılar, kaya mezarları, mağaraları ve yaylalarıyla turizme yönelik bir ilçemizdir.

          Halkapınar:
          İl merkezinin 168 km. doğusundadır. Ivriz Kaya kabartması, dünyadaki ilk tarım anıtıdır. Ivriz Çayı dağ turizmine yönelik alanları ile ilgi çekicidir.

          Ilgın:
          İl merkezinin 87 km. kuzey batısındadır. Sağlık turizmine yönelik Roma devrinden kalan kaplıca ve içmelerin bulunduğu ilçede, tarihi camiiler ve bedesten vardır.

          Kadınhanı:
          İl merkezinin 60 kuzeybatısındadır. İlçeye adını veren Raziye Sultan Han ve camiiler bulunmaktadır. Ayrıca mağaraları, Kestel Kalesi ve astım hastalarına iyi geldiği bilinen Kestel Ormanları ve şifalı içme suyu ile ünlüdür.

          Karapınar:
          İl merkezinin 96 km. doğusundadır. Selimiye Külliyesi, doğa harikası olan Meke Krater Gölü ve gölde yaşayan Meke Kuşları, Acı Göl, antik bir şehir kalıntısını içeren Çıralı Göl, Meyil Gölü önemli yerlerdir.

          Seydişehir:
          İl merkezinin 134 km güneybatısındadır. Seyyid Harun Veli Türbe ve Camiisi, mağaraları, tarihi kalıntıları ve yayla turizmine yönelik alanları ile ünlü ilçemizdir.

          Çumra:
          İl merkezinin 48 km. güneydoğusundadır. Zengin höyük varlığı ve sit alanları ile ilgi çekicidir.İlçede bulunan Çatalhöyük'ün tarihi M.Ö. 7000'e kadar uzanmaktadır. İlk ev mimarisi ve ilk kutsal yapılara ait özgün buluntular ile insanlık tarihine ışık tutan bir merkezdir. Anadolu'da ilk yerleşik hayata başlandığını gösteren Neolitik devri iskan yerlerinden birisidir. Kazılarda bulunan çok sayıda eser, Konya Arkeoloji ve Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde teşhir edilmektedir.

          Yorum

          • orbay
            Senior Member
            • 11-02-2005
            • 5871

            #6
            Konu: Konya-42

            YouTube - Konya

            Yorum

            • orbay
              Senior Member
              • 11-02-2005
              • 5871

              #7
              Konu: Konya-42

              İlçelere göre şehir ve köy nüfusları

              Yorum

              İşlem Yapılıyor