Gazetelerin Spor Yazarları Günlük Yazıları

Kapat
X
 
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • delphin
    Senior Member
    • 27-12-2005
    • 15279

    Gazetelerin Spor Yazarları Günlük Yazıları

    orkut GÖZE Hürriyet

    Tribündeki adam!

    BEERBAT bir havaydı. Karlı, buzlu ve soğuk... Kısacası, teknik ile taktiğin sökmediği bir zeminde oynadılar. Ve kazanmak için boğuştular. Böyle havaların bir raconu vardır. Beşiktaş da ortama göre davrandı. Riskten kaçtı, tek pas ve uzun toplarla oynadı. Kötü saha, düşünceleri uygulamaya pek fırsat vermedi. Paslar buzlu zeminde bazen kaydı, zaman zaman da sulu bölgelere takılıp adam yanılttı...

    Yine de ayağına güvenip, riski deneyenler vardı Beşiktaş’ta. Delgado’nun bir-iki uzun klas pasını kovalayanlar, yarı yolda kayıp düşünce, emekler de boşa gitti.

    Rakip, ilk 45 dakikada Beşiktaş’ın üzerine pek gelmedi. Savunma da rahat oynadı... Böyle bir rakip yeni transfer Gordon için sağlıklı bir yorum yapmamı önlüyor. Yine de birkaç kelime ile merakları gidereyim...

    Gordon, riskten özellikle kaçtı. Buzlu sahanın başına iş açabileceğini bilerek oynadı. Kesinlikle hücuma katılmadı. Ve Gökhan Zan’ın yanından hiç ayrılmadı.

    Olumlu bir yönü gözüme takıldı. Çevresi ile diyalog kurmaya özen gösterdi. El-kol işaretleriyle kaçan rakibi arkadaşlarına hatırlattı..

    Sağlıklı bir yorum için iyi bir hava ve temiz zemini bekleyeceğiz.Yine de söyleyebilirim... Beklediğim yabancı değildi.

    * * *

    Gelelim madalyonun diğer yüzüne. Bir takımın 2-0 önde götürdüğü bir oyunda ve 3 dakika içinde iki gol yemesine bir anlam veremiyorum.

    İlk yarıda rakibin pasif oyunu ile rahat bir 45 dakika yaşayan savunma, özellikle oyunun son 15 dakikasında yine kronik hastalığına yakalandı.

    Yediği ilk gol her zamanki gibi adam paylaşımındaki bilinen hataların bir kopyasıydı. İkinci golde ise, Beşiktaş savunmasını şaşkın bir orduya benzettim. Ceza sahası içindeki 5 savunma adamı De Nigris’i kontrol etmeyi beceremedi.

    Her şeye karşın, Beşiktaş’ta koşan ve savaşan futbolcu sayısı bir hayli yüksekti. Nobre, saha koşullarına hiç aldırmadan yerlerde dolaştı, savaştı ve golünü attı.

    Cisse, stiline uymayan zeminde fiziğini ve uzun boyunu kullandı. Hava toplarına egemendi. Tek pas oynadı.

    * * *

    İbrahim Toraman, savunmanın sağında görev aldı. Hatasız bir 90 dakika tamamladı. Zaten kötü de oynasa, yüreğinden kimsenin şüphesi yok. Yine son dakikada ortaya çıktı. Ve attığı golle takımını kurtardı. Holosko’nun attığı gole çocuklar gibi sevinmesini hiç yadırgamadım. İyi oynamadığı bir oyunda bir golün çok şeyi unutturacağını biliyordu.

    İlk 45 dakikada pek fark edemedim. Ancak, oyunun final bölümünde genç Aydın Karabulut’un geleceğe yönelik iyi sinyaller verdiğini gördüm. Dün gecenin en iyisi kimdi diye sorarsanız... Hiç düşünmeden o buz gibi havada hiç kesmeden bağıran 12. adam derim... Yani tribündeki Beşiktaşlı.
  • delphin
    Senior Member
    • 27-12-2005
    • 15279

    #2
    Konu: Gazetelerin Spor Yazarları Günlük Yazıları

    Erman TOROÐLU Hürriyet

    Farkedilmediler

    BEŞİKTAŞ yine oynamadan kazandı. Yönetim, ha babam futbolcu transfer ediyor. Ancak, yapılan transferler derde çare değil. "Stoper alalım" diyorlar sonra İbrahim Toraman’ı sağbek yapıyorlar. Ne değişti peki?

    Yine kalende iki gol gördün, her gelen top tehlike oldu. Bir de Beşiktaş seyircisi, hiç günahı olmayan Rüştü’yü ıslıklıyor. Rüştü, gollerde ne yapabilirdi ki? Direkten dönen top ve Rüştü’nün birkaç tane daha çıkardığı top var. Beşiktaş seyircisi de hatanın nerede olduğunu biliyor ama zülfüyare dokunamıyor. Ya güçleri yetmiyor ya da...!? Maçı Ankaraspor alacakken şans gene Beşiktaş’a güldü. Hiç olmayacak top çarptı, gol oldu.

    Öyle veya böyle takım 2-0 önde. Nobre rakip defansın göbeği ile iyi mücadele ediyor. Yani Ankaraspor’u hep yumruk mesafesinde tutuyor. Kendine yumruk atmaya yanaştırmıyor. Ertuğrul’u anlamak mümkün değil. Nobre’yi alıyor, şemsiye tersine dönüyor. Sahada zaten Delgado var, orta sahada rakibe pres yapmayan... Bir de Ricardinho girince bu sefer Ankaraspor iştahlanıyor. Ağzı sulanmaya başlıyor.

    Önce ekibine bak

    Peki bütün bu tabloyu değiştiren kim? Oyunu çomaklayan, aleyhine döndüren. Beşiktaş Teknik Direktörü Ertuğrul Sağlam. Ondan sonra da Yıldırım Demirören, üçüncü golden sonra birilerine birşeyler yapıyor. İnsanlar önce kendi ekiplerine bakmalı. "Nerede ne hata yapıyoruz" diye düşünmeli. Holosko kötü oyuncu değil ama geniş alanda gezmeyi seviyor.

    Onun yanına ya Nobre’yi ya da Bobo’yu kullanmaya mecbursun.

    De Nigris iyi bir oyuncu. Ben bu tarz attığı en az 10 tane golünü seyrettim. Ama Beşiktaş defansı dersini iyi çalışmamış veya teknik adamlar De Nigris’i anlatamamışlar. Yani maçın sonunda Ankaraspor’a yazık oldu.

    Gelelim maçın topuna...

    Suç federasyonun

    Yayıncı kuruluşun kameraları bile bu karlı zeminde, bu sarı lacivert topu takip etmekte zorlandılar. Televizyon başında seyredenler de inanılmaz zorlandı. Özellikle pilot kamera görüntülerinden. Ben maçı canlı izledim. Tribünde ben de zorlandım. Ama şansım vardı, locada televizyon vardı, yakın çekimlerden poziyonları daha rahat görebiliyordum. Peki bu konuda, maçı kırmızı topla oynatmayan hakemi suçlayabilir misiniz? Hayır. Çünkü sezon başında Futbol Federasyonu’ndan bir kurul, hangi renk topla oynanacağına karar verdi. Firma da takımlara 20’şer, 30’ar tane top yaptı. Ama o kurulun içindekiler futboldan nasiplerini almamış olacaklar veya Türkiye şartlarından bihaber olacaklar ki, karlı havada bu topların seyretme zorluğu çıkaracağını bilememişler. Futbol, tamam futbol da... Bu işin içinde sahalarda ter dökmüş kişilerin de yetkili ve etkili olmaları gerekir. Yoksa dün akşamki gibi kör bir maç seyredersiniz.

    Ayrıca ben Beşiktaş takımında yetkili olsam, beyaz bir zeminde takımıma beyaz ağırlıklı forma giydirmem. Beşiktaş’ın kırmızılı, siyahlı formaları da var. Böyle bir sahada o formalarla futbolcular arkadaşlarını da rahat görürlerdi. Dün gece Beşiktaş futbol olarak da sahada fark edilmedi, formaları da zeminin beyazına aynı futbolları gibi karışıp gitti, belirsizdi.

    Not: Ankaraspor’un attığı ikinci golde ofsayt var mı yok mu çözemedim. Pozisyonu durdurarak bakmak lazım.
    Son düzenleme delphin; 18-02-2008, 02:08.

    Yorum

    • delphin
      Senior Member
      • 27-12-2005
      • 15279

      #3
      Konu: Gazetelerin Spor Yazarları Günlük Yazıları

      Vedat OKYAR Vatan

      Enayi goller!


      Saha ve hava şartları kaliteli oyuncunun elinden kalitesini alır. Ne yapmak lazım? Rakipten daha çok koşacaksın, daha iştahlı olacaksın. Kontrolü de elden bırakmayacaksın. Beşiktaş, bu dediklerimi 80 dakika yaptı. Üst seviyede bir top oynama iştahı vardı. O ana kadar da her şey yolunda gidiyordu. Sonra yine eski alışkanlık sahne aldı. Yine bir korner topu, yine ne ön direkte ne arkada bir memurun var. Yenilen o gol, panik 2. golü de yedirdi. Bir takımın 18�inin içi sit alanıdır. Orada inşaata müsaade edilmez. Ufak inşaattan vazgeçtim, rakipler gökdelen dikiyor. Şampiyonluğa oynuyorum diyorsan, böyle enayi goller de yenmeye devam edilecekse şampiyon olamazsın.

      Bu maç beni aldatmaz. Ankara maçı son işiniz değildi. Bundan sonrası esas işinize başlama zamanı. Maçın genelinde Beşiktaş ağırlıklı oynandı. Ankara takımı 2-0�dan sonra nasıl olsa kaybettim oyunu oynadı. Onlar için sonlara doğru çıkardıkları 1 puan altın puandı. Beşiktaş son dakikada girdiği çıkmaz sokaktan çıktı.

      Gözümün biri Beşiktaş�ta, biri de Gordon�daydı. Dün akşam gördüğüm kadarıyla bir takım ayıpları kapayacak. Pozisyon hatası yapmayan, kademe anlayışı iyi olan bir oyuncu. Oyuna topu nasıl sokar, onu dün akşamki sahada anlamak mümkün değil. Sıkıştığı yerde topu taca atıyor. İyi bir sahada topu oyuna sokacaksa çok faydalı olur diye düşünüyorum.

      BAŞINA ÇORAP ÖRDÜN

      Maçın hakemi, tabii ki bu sahada faul süzmelerinde zorlandı. Hep deriz ya, futbolcuya ne kadar zorsa, bu sahalar hakemlere de zor. Buraya kadar tamam da, ondan sonrası skandal. Hakem kardeş, dünyanın neresinde olursa olsun saha karla kaplıysa kırmızı topla oynanır. Tedarik edilmemişse oynatmazsın. Hem oynayana zorluk çıkardın, hem kendine, hem seyredenlere.

      Her zaman olmayacaklardan biri oldu. Maç geldi, gitti. Ertuğrul, çok basit bir şeyi yap be adam. Ben de biliyorum ki, defans eğitimi vermek zordur. Orada oyuncunun pozisyon kalitesini artırması lazım. En basiti, birer diğere her kornerde birer memur koy. Bunu yapsaydın ilk gol hiçbir yerden girmezdi. Ertuğrul, Nobre�yi çıkardın başına çorap ördün. Adam oralarda savaş veriyordu, topu tutuyordu, her top geri döndü sana patladı. Ankaraspor�a yardım ettin.

      Yorum

      • delphin
        Senior Member
        • 27-12-2005
        • 15279

        #4
        Konu: Gazetelerin Spor Yazarları Günlük Yazıları

        Mehmet TEZKAN Vatan

        Mucize!


        Bu havada bu sahada böyle maç olur mu? Oldu.. Önce Beşiktaş�ı alkışladık.. O kötü zemine rağmen ayakta kalmasından mutlu olduk.. Beşiktaş golü de erken bulunca rahatladı..

        O ana kadar Ankara�nın gol atacak, oyuna ortak olacak gücü yoktu.. Bu açıkça görülüyordu.. Sonra ne oldu? Bence bu sorunun yanıtı ilk golde var.. Nobre�nin golünden sonra öyle bir sevindiler ki bu büyük bir stres altında olduklarının kanıtıydı..

        Kolay gol atamama veya kolay gol yemenin getirdiği baskı.. Güvensizlik..

        Yani kötü şeyler olacak endişesi, o endişenin getirdiği telaş.. Erken gelen gole bu kadar çok sevinmenin anlamı buydu..

        Bunun kanıtı da Beşiktaş�ın üst üste yediği gollerdi.. İlk gole bir şey demeyeceğim.. Yapılacak çok şey yoktu ama ya ikinci gol..

        Maçın havası şu şekilde geçti; psikolojisi.. Beşiktaş Nobre ve Holosko ile iki gol buldu.. Kontrolü ele geçirdi.. Nobre de Holosko da iyiydi.. Israrla pres yapıyor, defansı zorluyordu.. (Sağlam Nobre�yi alıp Ricardinho�yu oyuna sürerken ne düşündü kimse anlamadı. Ankara�yı rahatlattı..)

        Maçı izleyenler �Bu havada bu kadar� derken Ankara�nın golü geldi.. �Eh, olur� dedik.. Bu havada olur.. Gerçi yenen golün karlı zeminle ilgisi yoktu ama olsun.. Kornerden gelen top ağları buldu.. Şıktı..

        ***


        Herkes biter derken.. Herkesin ağzından yuh sesi çıktı.. Koca bir yuh.. İ.Toraman ile Rüştü birbirine girdi, top ağları buldu.. Rüştü bunca deneyimine rağmen o hata yapılır mı? Toroman kalecini mi marke etmek için oradasın rakibini mi? Ucuz goldü..

        Neyse ki Beşiktaş uzatmada Toraman�la golü buldu da (Bu gol de şanstı.. futbol meleklerinin hediyesi gibi) üç puanı kurtardı..

        Gelelim aldığımız notlara.. Bir kere böyle havada futbol oynamak zordur ama yorum yapmak daha da zordur.. Zemin futbolcuyu teslim alabilir.. Ama Beşiktaş teslim olmadı..

        Bence öne çıkan isim Aydın�dı.. Sol ayağına çok hakim, koşuyor, top alıyor iyi pas veriyor.. Hele attığı iki korner muhteşemdi.. Tello yoksa Aydın var..

        Sonuç; Beşiktaş üstündü rahat alacağı maçı mucize galibiyete çevirdi.. Sağlam çok düşünmeli, çok kafa yormalı!

        Artık her yenilgiden sonra suçu oyuncularına atmamalı!

        Yorum

        • delphin
          Senior Member
          • 27-12-2005
          • 15279

          #5
          Konu: Gazetelerin Spor Yazarları Günlük Yazıları

          Gürcan BİLGİÇ Sabah

          Carlos'un durduğu yerden

          Roberto Carlos, UEFA'nın resmi internet sitesi için soruları yanıtlarken Capello ile Zico'yu kıyasladı. Capello için 'taktisyen' derken, Zico'yu 'özgürlükçü' olarak değerlendirdi.
          Bizim birçok görüşümüzde eleştiri olarak dile getirdiğimiz; rakibe göre sistem farklılaşması, takımın analiz edilerek oyunun değerlendirilmesi, 90 dakikalık süreç içinde dengeleri değiştirmek adına hamle yapılması, Carlos'un fikrinde başka bir kelime ile gövde buldu. O, 'özgürlükçü' yorumunu yaptı. Biz, "Saldım çayıra, mevlam kayıra" gibi daha amiyane bir görüş belirtmiştik.
          Sevilla maçı öncesinde bu iki fikir yine çatışacak. Rakibin hücum aksiyonlarındaki çeşitliliği, orta sahasının yaratıcılığını ve oyuncu kalitesini gözönüne aldığımızda, "Çıkın, oynayın" emrinden daha fazlasının gerekeceğini sanıyoruz.
          Fenerbahçe'nin kalitesi zaten Türkiye Ligi'nde 'özgürlük' formülünü işletiyor. Zaten bu özgürlükler biraz aşırıya kaçtığında, 'konsantrasyon' problemini işaret ediyoruz. Zico da "Ders almalıyız" diyor.
          Sevilla gibi hücum gücü yüksek, iki tane süratli açık oyuncusuna sahip, tüm büyüklerin gözlerini diktiği forvetlerle birlikte, yaratıcı ve çabuk pas yapan bir orta saha ile oynayan rakibe karşı, Rize'ye, Antep'e hatta Galatasaray'a karşı oynayan takımla ve taktikle mi çıkılmalı?
          Bugüne kadarki Şampiyonlar Ligi maçlarında, deplasmandaki İnter haricinde hep istediğini aldı Zico... Hep aynı düşünce ile oynadı. Ne oyuncuların yerlerini değiştirdi, ne görevlerini ne de sistemini... Türkiye'de de aynı şekilde devam ediyor.
          Peki bu maç, o maçlardan bir tanesi mi? Sevilla'yı izleyen yardımcısı Önder Özen zaten yukarda yazdıklarımızı, tek tek Brezilyalı teknik adama anlatacaktır. Kendisi gidip seyretmediği, rakibi çıplak gözle görmediği için bu değerlendirmeyi dikkatle dinlemek zorunda. Ama bunları ne kadar dikkate aldığını Çarşamba akşamı hep birlikte göreceğiz.

          SAÐDA ÖNDER VE GÖKHAN OYNAMALI
          Çünkü bu analizin peşinden, Gökhan-Deivid ve Carlos-Uğur Boral ikilileri aynen sahaya çıkarsa, 'özgürlükler' devam ediyor demektir.
          Fenerbahçe'nin yediği gollerin tamamına yakınının kanatlardan geldiğini, rakiplerin özellikle sol kanadı değerlendirmek istediğini, İnter'in ise sağ kulvarı kullandığını ve üstünlüğü bu bölgeden sağladığını hepimiz seyrettik. Tarihe geçecek İnter galibiyetinde; Carlos, Vederson ile oynamıştı. Ama Zico, Deivid'den asla vazgeçmedi. Deivid'in bu bölgeyi iyi tutamaması Gökhan'ı da rakiple yüz yüze bıraktı.
          "Ne yapılmalı?" diyecekseniz. Sağ kulvarın, Önder-Gökhan ikilisinden oluşturulması gerektiğini söyleyebiliriz. En azından bu maçlık. Çünkü Önder, hem Gökhan'ın ileri çıkışlarını rahatlatacaktır, hem de rakip ortalarda, Lugano-Edu ikilisine katkıda bulunacaktır.
          Karınca kararınca görüşlerimiz budur...

          Yorum

          • delphin
            Senior Member
            • 27-12-2005
            • 15279

            #6
            Konu: Gazetelerin Spor Yazarları Günlük Yazıları

            Kazım KANAT Sabah

            Nobre çıkar mı ?


            Şu belgelendi ki; Kayseri yenilgisi Beşiktaş'ın futbol felsefesini yok etti. Sağlam, radikal kararlar alarak yeni bir Beşiktaş yarattı. İşte Beşiktaş'taki büyük değişim:
            1-Coşku ile 6 forvetle saldırmak yerine, kontrollü ve sadece kazanmaya planlanmış bir futbol oynadılar. "Kız gibi futbol" yerine de, sert ve faullü oynadılar. Bazen Nobre-Holosko işi abartıp, 'hücum faulü' bile yaptılar.
            2-Savunma yeniden organize edildi. Toraman orta göbekten savunmanın sağına çekildi. Toraman çakılı oynayarak savunmanın arkasına atılan her topta kademeye girdi.
            3-Savunmanın orta göbeğinde iki uzun boylu Zan ve Schildenfeld yüksek toplardan sorumluydular. Ama ikisi de hem yüksek topa çıkmadılar hem de adam paylaşmayarak Reçber'i çizgi kalecisi yaptılar.
            4-Üzülmez her atakta ileri gitmek yerine bu kez hep önüne adam aldı. Hücum dönüşlerinde de refakatçi olmak yerine hep adam kovaladı.
            5-Orta alanda Rico Paşa yedek yapıldı, Delgado oyunun tek patronu oldu. Ama bölgedeki en önemli oyuncu Tello'nun yerine oynayan Aydın Karabulut, takım oyununa müthiş uyum gösterdi. Ayrıca bireysel yeteneklerini özellikle korner atışlarında ön plana çıkardı.
            6-Bobo'nun yokluğunda Nobre santrfor gibi oynuyor gözükse de, her topta asist yaptı. Holosko ise ileri atılan her topa giderek gezgin bir santrfor gibi oynadı.
            İlk 45'te çok top kaybı yüzünden futbol, hızlı oynanıyor gözükse de seyirciye ***if vermedi. Bu yarıdaki tek olay Karabulut'un kornerini formasından çekilmesine rağmen topu kafayla çeviren Cisse'nin zekasıydı. Nobre'nin uçarak attığı kafa şutu ise golün kreması oldu!
            İkinci 45'te Ankaraspor baskı kurduğu an golü yedi. Ani bir atakta Ankara savunması Nobre'nin üzerine gidince Holosko boşta kaldı. O da Emre Aşık'ın yere düşmesi ile golünü attı.
            İşte o an Sağlam affedilmez antrenörlük hatası yaptı. Korktuğunu belli ederek ve panikleyerek Nobre-Rico değişikliğini yaptı. Yani Beşiktaş tek santrforlu savunma futboluna döndü. Maç 2-0'dan 2-2 oldu. O zaman Sağlam son 5 dakikada iki değişiklik daha yaptı. Batuhan Karadeniz'i oyuna alıp takımı hücuma döndürdü. Toraman'ın karambol golü şans golü oldu, Beşiktaş'a hayat verdi!
            MESAJ: Uzatma golünde Beşiktaş Başkanı Sayın Yıldırım Demirören'in el kolla seyirciye sataşması ve bir taraftar gibi sevinmesi şık değil. Dikkat Başkan!

            Yorum

            • delphin
              Senior Member
              • 27-12-2005
              • 15279

              #7
              Konu: Gazetelerin Spor Yazarları Günlük Yazıları

              Ahmet ÇAKAR Sabah

              Topunuz !

              Beşiktaş şunu çok iyi bilmeli ki, sezon sonuna kadar şampiyonluk yarışında kalmak istiyorlarsa kolay gol yeme alışkanlığına son vermeliler. Ceza alanı içinde adam nasıl paylaşılır, öğrenmeliler. Düşünebiliyor musunuz? Beşiktaş 83 dakika iyi top oynuyor, üstelik 2-0 da önde. Ayrıca Ankaraspor'un o ana dek direkten dönen topu dışında tek pozisyonu yok. Ama Beşiktaş şanslı olmasa dün gece maçı kazanamazdı. Beşiktaş bu sezon gösterdi ki, defans yapmayı bilmiyor.
              İlk devreye bakıyoruz; basan, koşan, çok diri bir Beşiktaş var. Nobre rakip ceza alanında tank gibi. Aydın çok genç ama, etkili oynuyor. Holosko hem istekli hem de Beşiktaş'a değişik bir dinamizm getirmiş. Her şey çok güzel gidiyor. Rakip Ankaraspor gelemiyor, çok top kaybediyor ve ikinci yarıda Beşiktaş ikinci golü de buluyor. O anda kime sorarsanız sorun, her haliyle rakibinden çok çok daha iyi olan Beşiktaş için "Bu maçı aldı" derler.
              Üstelik saha ağır. Kısmen kar var.
              Ama Beşiktaş'ın kronik hastalığı maçın son dakikalarında tekrar alevleniyor. Bir yan top ve hiçbir markaj altında olmayan De Nigris kafayı vuruveriyor. Büyük takım böyle gol yememeli. Hemen birkaç dakika sonra da, Rüştü ve Toraman bir hava topunda çarpışınca De Nigris ikinci golü de yapıveriyor. Bunun adı paniktir. Büyük takımın savunması böyle olamaz ve böyle kötü alışkanlıklarını sürdüren bir takım büyük hedeflere ulaşamaz. Neyse ki, son saniyede şans Beşiktaş'ın yanında oldu da, siyah-beyazlılar maçı aldı.

              HAKEMLİK AFRİKA SEVİYESİNDE
              İşte bizim hakemimizin niye Avrupalı olamayacağının en basit göstergesi... Maçı katletti mi? Hayır. Aslında iyi de maç yönetti. Verdiği ya da vermediği penaltılarla mı? Tabii ki hayır. Ama benim hakemim, benim gözlemci ve temsilcim şu maçı kırmızı bir topla oynatmıyorlarsa tribündeki binlerce, televizyonda da milyonlarca insanla dalga geçiyorlar demektir.
              Eğer bir zihniyet böylesine basit bir kırmızı top tercihini düşünemiyorsa hakemlik yok demektir. İşte ben bunun için Türk hakemliği Afrika seviyesindedir diyorum. Haksız mıyım?
              Şu belgelendi ki; Kayseri yenilgisi Beşiktaş'ın futbol felsefesini yok etti. Sağlam, radikal kararlar alarak yeni bir Beşiktaş yarattı. İşte Beşiktaş'taki büyük değişim:
              1-Coşku ile 6 forvetle saldırmak yerine, kontrollü ve sadece kazanmaya planlanmış bir futbol oynadılar. "Kız gibi futbol" yerine de, sert ve faullü oynadılar. Bazen Nobre-Holosko işi abartıp, 'hücum faulü' bile yaptılar.
              2-Savunma yeniden organize edildi. Toraman orta göbekten savunmanın sağına çekildi. Toraman çakılı oynayarak savunmanın arkasına atılan her topta kademeye girdi.
              3-Savunmanın orta göbeğinde iki uzun boylu Zan ve Schildenfeld yüksek toplardan sorumluydular. Ama ikisi de hem yüksek topa çıkmadılar hem de adam paylaşmayarak Reçber'i çizgi kalecisi yaptılar.
              4-Üzülmez her atakta ileri gitmek yerine bu kez hep önüne adam aldı. Hücum dönüşlerinde de refakatçi olmak yerine hep adam kovaladı.
              5-Orta alanda Rico Paşa yedek yapıldı, Delgado oyunun tek patronu oldu. Ama bölgedeki en önemli oyuncu Tello'nun yerine oynayan Aydın Karabulut, takım oyununa müthiş uyum gösterdi. Ayrıca bireysel yeteneklerini özellikle korner atışlarında ön plana çıkardı.
              6-Bobo'nun yokluğunda Nobre santrfor gibi oynuyor gözükse de, her topta asist yaptı. Holosko ise ileri atılan her topa giderek gezgin bir santrfor gibi oynadı.
              İlk 45'te çok top kaybı yüzünden futbol, hızlı oynanıyor gözükse de seyirciye ***if vermedi. Bu yarıdaki tek olay Karabulut'un kornerini formasından çekilmesine rağmen topu kafayla çeviren Cisse'nin zekasıydı. Nobre'nin uçarak attığı kafa şutu ise golün kreması oldu!
              İkinci 45'te Ankaraspor baskı kurduğu an golü yedi. Ani bir atakta Ankara savunması Nobre'nin üzerine gidince Holosko boşta kaldı. O da Emre Aşık'ın yere düşmesi ile golünü attı.
              İşte o an Sağlam affedilmez antrenörlük hatası yaptı. Korktuğunu belli ederek ve panikleyerek Nobre-Rico değişikliğini yaptı. Yani Beşiktaş tek santrforlu savunma futboluna döndü. Maç 2-0'dan 2-2 oldu. O zaman Sağlam son 5 dakikada iki değişiklik daha yaptı. Batuhan Karadeniz'i oyuna alıp takımı hücuma döndürdü. Toraman'ın karambol golü şans golü oldu, Beşiktaş'a hayat verdi!
              MESAJ: Uzatma golünde Beşiktaş Başkanı Sayın Yıldırım Demirören'in el kolla seyirciye sataşması ve bir taraftar gibi sevinmesi şık değil. Dikkat Başkan!

              Yorum

              • delphin
                Senior Member
                • 27-12-2005
                • 15279

                #8
                Konu: Gazetelerin Spor Yazarları Günlük Yazıları

                Atilla GÖKÇE Milliyet

                Zor alanda zorlanarak !


                Bu takım gelecek hafta ne yapar, nasıl oynar? Bunu bilemiyoruz. Beşiktaş'ın zirvedeki en büyük handikapı da bu!

                Zaman zaman aklımı kurcalayan bir soru var: "Futbol kış olimpiyat oyunlarının programına da alınamaz mı?"
                Yoo, hemen itiraz etmeyin... Futbol temelde bir kış sporudur. En uzun tatil yazın yapıldığına göre, benim sorum da pek haksız sayılmaz. Özellikle İnönü'de ve Anadolu'nun birçok sahasında kar ve soğuk bu soruyu yeniden sormama neden oldu. Ama yine de oyundan zevk alabilmemiz için futbolun her mevsim oynanabileceğini kabul ederek sadece karlı zeminlere karşı çıkmalıyız. Artık alttan ısıtmalı mı olur, karlanmayı ve buzlanmayı önleyecek zararsız kimyasallar mı devreye girer? Bilemem... Dün bildiğim ve gördüğüm şey, iki takımın da güvendiği ayaklarına ve taktiklerine Türkçemiz'deki gibi umut kıran, ***if kaçıran biçimde "kar yağdığı"dır...
                Zor zeminde top tekniği yüksek oyuncular becerilerini ortaya koyamadı... Delgado örneği... Zaten yüksek top kaybıyla oynayan bir oyuncu. Dün top kaybetmemek için aşırı dikkatli, sade ve etkili oynamaya çalıştı... Orta alan oyuncuları, geçen hafta yokluğunda değeri daha iyi anlaşılan Cisse, her iki tarafta rakibi bozmayı, top kullandırmamayı ve kazaya uğramamayı öncelikli iş olarak benimsediler. Üstüne koyarak hücum etkinliğini artıracak katkılarda bulunamadılar. Çoğunlukla uzun toplarla hücum oyuncularını buluşturmayı denediler.
                Ankaraspor erken yediği golden sonra oyunda dengeyi sağlayacak bir varlık gösteremedi. Tita'nın ve Mehmet Yılmaz'ın gayretleri de Beşiktaş'ın yeni savunma düzeninde çabuk savuşturuldu. Sırası gelmişken söyleyelim; Toraman'ın uzun süre sonra sağbekte, Gökhan'la Gordon'un da ilk kez savunma göbeğinde oynamaları, kolay değildi. De Nigris'i iki kez boş bırakmaları pahalıya maloldu.
                Holosko ikinci yarıda Beşiktaş'ı rahatlatan golü atarken, doğru yerde, Nobre ile birlikte çift santrfor oynamanın ödülünü kazandı.
                Beşiktaş skor rahatlığını bulunca savunma disiplinini kaybetti. Siyah - beyazlı takım futbolun iki temel değerini aynı dikkat ve denge ile taşıyamıyor. Savunma organizasyonunda hâlâ sorunlar var. Alan ve adam paylaşımı, yılın şu zamanında oturmuş değil. Maçı uzatmalarda Toraman'ın golüyle kazanmaları büyük şans! Bu takım gelecek hafta ne yapar, nasıl oynar? Bunu bilemiyoruz.. Beşiktaş'ın zirvedeki en büyük handikapı da bu!

                Yorum

                • delphin
                  Senior Member
                  • 27-12-2005
                  • 15279

                  #9
                  Konu: Gazetelerin Spor Yazarları Günlük Yazıları

                  Uğur MELEKE Milliyet

                  Plastik bir maç

                  İkinci yarıda Ankaraspor'un artan temposu Beşiktaş'ı fiziksel olarak düşürdü, Nobre'nin çıkması öndeki mücadele gücünü zayıflattı
                  Hikmet Karaman, İnönü'ye 1 puan için gelmemiş, kanatlara hücumcu Tita ve Özer'i koyarak daha fazlasını istediğini belli etmişti. Ama özellikle sağda Tita -biraz da hava koşullarından olsa gerek- çok yumuşak bir görüntü çizince Aydın'ın oyunun büyük bölümünde ilk 11 fırsatını iyi değerlendirme şansı arttı. Solda da Erhan ve Özer'in entegre olamaması ilk 45 dakikada Ali Tandoğan'ın, Beşiktaş kariyerinin en iyi oyunlarından birini oynamasını sağladı.
                  İkinci yarıdaysa zor koşullara rağmen Ankaraspor'un artan temposu Beşiktaş'ı fiziksel olarak düşürdü, Nobre'nin çıkması öndeki mücadele gücünü zayıflattı. Zengin bir kulübeye sahip Ankaraspor, Anadolu takımlarının neredeyse hepsinde ilk 11'de oynayabilecek Bilal, Neca ve M.Tosun takviyeleriyle dengeyi kurdu. Sonucuysa yine zor anların golcüsü Toraman belirledi.
                  Bu kadro genişliği ile, De Nigris ve Neca takviyeleriyle ve yavaş yavaş oturan takım görüntüsü ile Ankaraspor'un en azından orta sıralarda yer bulması muhtemel. Ama kaleci Senecky'nin, geldiği günden beri yaptığı kritik hatalarla savunmaya çok güven verdiğini söyleyemeyiz.

                  Hakem ihtiyacı
                  Hakem içinse yönetilmesi çok kolay bir müsabaka olmadığı kesindi. İki takımın da yerden oynama riskine girmediği, topu sürekli 30-40 metre yükselttiği ve bolca hava topu mücadelesinin yaşandığı bir maç. Böyle koşullarda hakem sahada yapılanın bir oyun olduğunu, zor koşulların sadece 22 kişiyi değil, 25 kişiyi kısıtladığını oyunculara hissettirmeli. Hakem ve oyuncular birbirine yardım etmeli. Gerektiğinde birlikte düşmeli, birlikte kalkmalılar.
                  Yunus Yıldırım başarılı bir hakemimiz, ama dün maçın büyük bölümünde "plastik" bir yönetim gösterdi, hata yapmamak için neredeyse bütün hava topu mücadelelerini düdükle durdurdu. Duygularını hiç hissettirmedi, poker yüzüyle oyuncularla ilişki kurmaktan kaçındı. İyi futbolun, iyi oyuncular kadar iyi hakeme de ihtiyacı var. İyi hakemlik, hata yapmamak değil sadece, iyi futbola yardım etmek, olanak tanımak aynı zamanda...

                  Yorum

                  • delphin
                    Senior Member
                    • 27-12-2005
                    • 15279

                    #10
                    Konu: Gazetelerin Spor Yazarları Günlük Yazıları

                    Asena Özkan Radikal

                    Ertuğrul Sağlam'ı melekler kurtardı

                    Chateau d'Yquem Sauternes eşliğinde bol soğanlı 'kuru fasulye' gibi geliverdi Gordon Schildenfeld, İbrahim Üzülmez dizilimi! Sanıyorum Gordon, yirmili dakikalar içinde art arda çıkardığı toplarla 'defans' elemanının özelliklerini 'uygulamalı' olarak gösterdi. İbrahim Üzülmez ve diğerleri ders aldı mı? İlerleyen haftalarda göreceğiz...
                    Gordon gelince İbrahim Toraman sağa kaydı, Gökhan Zan ile İbrahim Üzülmez yerlerinde kaldı. Ali Tandoğan 'sağ açık' oluverdi. Tello cezalı,
                    Serdar Özkan da sakat olunca Aydın Karabulut'a 'gün doğdu.' Bir diğer değişiklik de Holosko'nun Nobre ile ileri ikiliyi oluşturmasıydı. Bu da
                    gösterdi ki, Ertuğrul Sağlam gazeteleri dikkatle okuyup taktik ve teknik irdelemesi yapabiliyor! Yoksa o da biliyordu, Holosko'nun sağ kanatta üretken olmayacağını ama!..
                    Gol erken geldi, son dokunan Mert Nobre olsa da Aydın'ın köşe vuruşunda Cisse'nin hamlesi zaten sayıyı getiriyordu. Kar 'lapa lapa' yağarken, hepimiz 'tir tir titrken' sahanın çizgileri kayboluverirken Beşiktaş yandaşına şapka çıkardım. 'Yandaş' olmanın gerekliliğini yerine getirdiler bir kez daha. Çarşı neye karşı bilemem ama ben böyle havalarda 'maça' karşıyım orası açık. Şöminenin başından, bardağından, bu da yetmezmiş gibi sevdiğinden ayrılıp sen kalk maça gel!
                    Holosko'nun Beşiktaş forması ile kaydettiği ilk 'resmi' gol Slovak futbolcunun üzerindeki baskıya 'son' verdiği gibi, iki fark Siyah-Beyazlı ekibe de nefes aldırdı. Gözüm Ali Tandoğan'a takıldı! Uzun aradan sonra istediği, daha doğrusu beceri sınırlarını zorlayabildiği alanda oynadı ancak beklenen yaratıcılığı sergileyemedi. Sol kanadı kullanan Aydın Karabulut ise Tandoğan'a oranla daha verimli oldu dün gece. Bu karda kışta başkentten kalkıp gelen Ankaraspor'dan söz etmeyecek miyiz? İlk yarıda bir ya da iki gol bulabilirdi konuk Ankaraspor, diğerlerinin şaşkın bakışları altında, elbette alışa gelmiş şekilde! Ne var ki, beni yanıltmadılar ikinci yarıda 'yiyiverdiler!' hem de iki tane birden.
                    De Nigris'i mi tebrik etmeli, Beşiktaş defansını mı yermeli, Rüştü Reçber'i mi yerden yere vurmalı ya da Ertuğrul Sağlam'a 'sen bu işi bilmiyorsun' mu demeli? Sizi bilmem ama ben son seçeneği işaretliyorum. Ertuğrul Sağlam, Beşiktaş'a 'yetersiz' geldi. Ertuğrul Sağlam'ın uzatma dakikalarında Batuhan'a sarılması tüm çaresizliğini ortaya koymaya yetti ve de arttı. Kimi transfer ederseniz edin, kimi kadronuza katarsanız katın bence bir an önce Ertuğrul Sağlam'ı verip yenisini alın, alın ki, Beşiktaş kendisine gelebilsin... Uzatma dakikalarında İbrahim Toraman'ın attığı gol Ertuğrul Sağlam'ın şansı tabii ki... Ama benim öngörümü değiştirmeye yetmiyor...

                    Yorum

                    • delphin
                      Senior Member
                      • 27-12-2005
                      • 15279

                      #11
                      Konu: Gazetelerin Spor Yazarları Günlük Yazıları

                      Fikret ERTAN Zaman

                      Kara kışa rağmen 5 gol

                      Kötü hava şartlarının Avrupa yakasına geçişte uğrattığı zaman kaybı, yolumu değiştirip beni hiç sevmediğim ekran karşısına oturttu. Uzun zaman sonrasında şezlong yazarlığının sıcacık odada ***fini yaşamak fırsatını yakalamış oldum.

                      Ertuğrul Sağlam, Gordon'a defansın göbeğinde, Gökhan ile birlikte görev vermişti. Bu değişiklik İbrahim Toraman'ı sağ beke, Ali Tandoğan'ı da orta sahanın sağ çizgiye yakın bölgesine yerleştirmişti. Tello'nun yokluğunda Aydın sol kenarı kullandı. Kuvvetli bir yapıya sahip oluşu ağır zemine rağmen iyi işler yapmasını sağladı. Sol ayağı ile kullandığı köşe vuruşlarında topu tehlike oluşturacak bölgeye ustalıkla göndermesi ilk golün kazanılmasını sağladı. Zeminin karla kaplı oluşu, topun giderek hız kazanmasına sebep olması, kontrollü futbola izin vermedi. Hırvat Gordon'u ise ağır zemin fazla etkilemedi. Yerden ve havadan kesici olarak olumlu işler yaptı. Duran top organizasyonlarında rakip kale içerisine gidişi, gol şansı araması kendine güvenin bir işaretiydi. Giderek takım oyununa alıştığında yarar sağlayacak bir futbolcu görüntüsü verdi.

                      Yukarıda değindiğim saha şartlarında organize futbol beklemek haksızlık olur. Bu durumlarda yapılması gereken kaleyi görenin şut atması olmasına rağmen her iki takımda bunu beceremedi. Topun eşit zaman dilimlerinde karşılıklı kullanılması, dengeli bir oyunu beraberinde getirdi. İlk gol kornerden geldi. Aydın'ın kullandığı köşe atışında Senecky topu elinden sektirince Nobre fırsatı değerlendirip fileleri havalandırdı. Beşiktaş, erken golün rehavetine girdi. Rakibin de üzerine fazla gelmemesi oyunu orta saha futboluna dönüştürdü.

                      İkinci yarının başlarında futbol anlayışında bir değişiklik yoktu. Her iki taraf da golü şansa bırakmış bir görüntü veriyordu. İkinci Beşiktaş golü gene rakip defansın bir ikramı sonucu geldi. Emre'nin uzaklaştırmak istediği top Holosko'nun önüne düştü. Slovak futbolcunun kötü vuruşuna rağmen top kale çizgisini zar zor geçerek gol oldu.

                      Mert Nobre-Ricardinho değişikliği skora dönük bir eylemdi ama istenen olmadı. Deca'nın serbest vuruşunda Meksikalı golcü De Nigris'in kafasının kaleci Rüştü'nün bakışları arasında yan direkten dönmesi sanki sonrasında gelecek aynı oyuncunun üç dakikaya sığdırdığı iki golün habercisiydi. Tribünlerde özellikle İbrahim Üzülmez ve Rüştü'ye karşı başlayan tepkiler İbrahim Toraman'ın uzatma dakikalarında gelen galibiyet golü ile sevince dönüşürken herkes rahat bir nefes aldı. Bir kere daha izlendi ki Siyah-Beyazlı takımda futbol açısında noksanlıklar devam etmekte.

                      Yorum

                      • delphin
                        Senior Member
                        • 27-12-2005
                        • 15279

                        #12
                        Konu: Gazetelerin Spor Yazarları Günlük Yazıları

                        Abdullah GEGİÇ Zaman

                        F.Bahçe-Sevilla maçlarında tarih tekerrür edecek mi?


                        Fuar Şehirleri (UEFA) Kupası 1. tur karşılaşması: Sevilla-Eskişehirspor: 1-0; 02.09.1970Eskişehirspor-Sevilla: 3-1; 16.09.1970Maçın kahramanı: Fethi Heper 3 gol (kafayla).....

                        Bundan tam 38 yıl önceydi. Fuar Şehirleri Kupası'nın son senesi oynanıyordu. Çünkü, Avrupa futbol sahnesinde Fuar Şehirleri Kupası kalkacak, onun yerine UEFA Kupası çıkacaktı. Eskişehir, o sezon ikinci plaseli takım olarak, bu kupada Türkiye'yi temsil etmeye hak kazanmıştı. Kuraya göre, rakibimiz İspanyolların ünlü takımı "Sevilla" çıkmıştı. İlk maç deplasmandaydı; futbolcularım oldukça sıcak bir havada ilk defa gece maçı oynamasına rağmen ezilmeden 1-0 mağlup olmuştu. Rövanş karşılaşması için hem uluslararası maç tecrübesi kazandık hem de ikinci tur için umutlanmıştık. Maçtan sonra verilen resepsiyonda Sevilla Kulüp Başkanı'nın yanı sıra Sevilla'nın ünlü Avusturyalı hocası Max Merkel iyi oyunumuzdan dolayı bizi tebrik ederken iki hafta sonra rövanş maçı gelip çatmıştı. Ancak misafir takım Sevilla'yı Eskişehir'e yerleştirmek büyük sorun olmuştu. Çünkü o zamanlar Eskişehir'de Avrupa standardında kaliteli bir otel maalesef yoktu. En sonunda Ankara Genelkurmay Başkanlığı'ndan izin alarak Sevilla'yı Eskişehir Orduevi'ne yerleştirdik. Şehrin bütün sokakları adeta Kırmızı-Siyah bayraklarla donatılmıştı. Karşılaşma öğleden sonra ve tıklım tıklım tribünler karşısında Atatürk Stadı'nda oynanmıştı. Maçı da ünlü spikerimiz Orhan Ayhan radyo vasıtasıyla tüm Türkiye'ye nakletmişti. Güneşli ve pırıl pırıl bir sonbahar gününde oynanan tarihî maçta seyircinin orkestra şefi ise Amigo Orhan'dı. Karşılaşma öncesi gol yemeden iki farklı galibiyeti strateji olarak kendimize belirlemiştik. Maçın ilk devresi 0-0 sona erdi. Karşılaşmanın 66. dakikasında ise tecrübeli İspanyol takımı 1-0 öne geçti. Bu golden sonra Atatürk Stadı adeta ölüm sessizliğine bürünmüştü. Çünkü ikinci tura çıkmak için artık 3 gol atmamız gerekiyordu. Futbol gerçekten sporun en tuhaf oyunlarından biridir. Sporun ve bilhassa futbolun mucizesi vardır. Maçın son 15 dakikası da bunu ispat etmişti. Sağ koridordan işletilmiş kombinasyonlardan sonra üç defa taymingli ve isabetli ortalar yaptık. Fethi Heper de mükemmel üç kafa golü atmıştı. Turu getiren son gol ise maçın son saniyesinde gelmişti. Golden sonra kısa bir şok yaşayan taraftarlar da maçın bitiş düdüğünden sonra stadı bayram yerine çevirmişti. Sevilla'nın oyuncuları ise çimlere uzanmış, kaçan tur için ağlıyordu. Eskişehir ise futbol tarihimizde bir İspanyol takımını eleyen ilk Türk takımı unvanını alıyordu.

                        Bizde belki Carlos, Kezman ve Alex gibi yıldızlar yoktu ama bir avuç şehrin pırıl pırıl çocukları vardı. İşte o muhteşem zaferi ülkemize yaşatan futbolcu kadrosu ve teknik heyeti: Mümin, İlhan, Süreyya, İsmail, Kamuran, Vahap, Küçük Burhan, Doğan, Nihat, Fethi, Halil, Ender, Abdurrahman, Büyük Burhan, Nuri, Ayhan, Taşkın, Faik. Teknik Direktör: Abdullah Gegiç. Antrenör: Abdullah Matay. Genel kaptan: Aydın Begiter. Kulüp başkanı: Celal Sölpük. 15 bin seyirci ordusu ve onların şefi Amigo Orhan. Türk futboluna altın bir sayfa açan maçın kahramanlarına binlerce kez teşekkürler...

                        Yorum

                        • delphin
                          Senior Member
                          • 27-12-2005
                          • 15279

                          #13
                          Konu: Gazetelerin Spor Yazarları Günlük Yazıları

                          Hakan CAN Fanatik

                          Gordon farkı

                          Şaka gibi... Herkes Beşiktaş’ın geriye düşmediği, öne geçip farka koştuğu bir maç izlemek istiyordu. Geriye düşmediler, öne geçtiler, farkı açtılar, ancak 75. dakikaya kadar kaleye tek şut atmamış rakiplerine yine acemice hatalarla yakalandılar. Ali’nin İbrahim Toraman’a attırdığı golden sonra da 2 puan yitirme tehlikesi yaşadılar. Ödeştiler mi derzsiniz, ilahi adalet mi bilemem. Ama benim gördüğüm Gordon’un son dakikada yaptığı hareket penaltıydı. Yunus Yıldırım çalamadı...
                          Son dakikadaki hatasına rağmen Gordon’daki denge ve kademe anlayışı övmeye değerdi. Cisse, ön liberoda, o da stoperde olunca İbrahimler solda ve sağda defansif anlamda 0 hata ile oyanayınca, Rüştü 80 dakikayı rahatça geçirdi. Fakat beraberlik golü onun eseriydi. Genç Gordon’un performansına bakıp, milli takım düzeyindeki stoperlerin sezon boyu süren hatalarını hatırlayınca aklımıza alt yapılardaki eğitim yetersizliğimiz geldi. Maalasef bizimkiler duygularıyla, diğerleri pozisyon bilgileriyle oynuyor.
                          Önemli maçtı. Tello yoktu, Aydın vardı. Pek çok yıldız abisi olmasına rağmen (!) anahtar genç futbolcudaydı. Yeterince güçlü gözükmese de çok iyi oynadı Tello gibi, Alex gibi öldürücü paslar attı. Takımını hem rakip sahaya, hem de gole taşıdı.
                          Güç, devamlılık ve sürat açısından üst düzeyde olan ancak topla ilişkisinde saçma sapan işler yapan Holosko, golü attığı 60. dakikaya kadar gol olabilecek 5 pozisyonda ya pası veremeyen ya da topu alamayan oyuncuydu. İyi niyetinin karşılığını aldı.
                          82. dakikaya kadar izlediğimiz en dengeli Beşiktaş’tı. Cisse sakatlandı, göbek boş kaldı. Kartal nefes alamadı. Beşiktaş gol yemediği her maçı rahatça kazanabilir.

                          Yorum

                          • delphin
                            Senior Member
                            • 27-12-2005
                            • 15279

                            #14
                            Konu: Gazetelerin Spor Yazarları Günlük Yazıları

                            Basri BAYKOÇ Fanatik

                            Ucurum kenarından

                            Beşiktaş takımının kırılgan yapısı, kendisine çok rahat götürdüğünü sandığı bir maçta bile sürpriz yapabiliyor. Dün akşam dikkate alınması gereken, saha koşullarıydı ve Ertuğrul Sağlam da takımını bu koşullara göre doğru tercihlendirmişti. Teknik kapasitesi güçlü oyuncuya ihtiyaç olmayacağı ortamda, Delgado bile sırıtıyordu. Cisse’nin dönüşüyle orta alana seçilen Ali Tandoğan ve Aydın tercihleri rakibe 80. dakikaya kadar pozisyon verilmemesinde pay sahibiydi. Ve Beşiktaş orta alanı daha agresif bir kimlik sergiledi. Gerekli goller de bulunmuştu. Ama futbol da rehavete hiç yer yok. Rakip 80 dakika kalenize organize bir biçimde hiç gelmese dahi, hata yapma lüksünüz yok. Hadi birinci gol neyse, ama ikinci gol de büyük bir savunma kusuru var.
                            Takımın en tecrübeli iki oyuncusu, topa çıkarken birbirini uyarmaz mı! Ve Beşiktaş’ın yediği golün iki dakika sonrasında bir tane daha yiyecek kadar, konsantre eksikliği taşıması normal midir! Neyse ki, son saniyelerde İbrahim Toraman, en azından hatasını telafi etmek adına rakip kalenin burnunun dibinde dolaştı da, takımına belki de şampiyonluk yarışına ‘dur’ diyebileceği bir anda attığı golle cansuyu oldu. Kötü saha koşullarında ilkonbirde ilk kez oynamasına rağmen, yeni transfer Gordon’u sakin tavırları ve doğru yer tutma özellikleriyle yararlı bir transfer olarak gördük.
                            Yunus Yıldırım da gördüğünü çalmaya gayret eden çabasıyla, olumlu bir görüntü çizdi.

                            Yorum

                            • delphin
                              Senior Member
                              • 27-12-2005
                              • 15279

                              #15
                              Konu: Gazetelerin Spor Yazarları Günlük Yazıları

                              Can COBANOÐLU Fanatik

                              Delikanlı Beşiktaş

                              Hava karlı olunca, görülsün diye; genelde kırmızı topla oynanılır. Peki, dün bizim tribünde, televizyondakilerin de herhalde ekranda göremedikleri sarı-mor renkli topun hikmeti neydi? Önce onu anlatalım: Nike, Süper Lig takımlarına, 200’er adet top vererek, ligimize sponsor oldu. O dönemde, bu anlaşma yapılırken bugünleri düşünmeyenler; kırmızı topu da anlaşmaya koymayı unutunca, dünkü gibi hep beraber sahada topu arar olduk. Şimdi gelelim maça...
                              Bazı yeri buz, bazı yeri balçık, rüzgarı değişken... Kısacası; futbolu zorlaştıran her türlü şartın varolduğu maçta az daha, ‘Kısmetsizin işi, muhallebi yerken kırılır dişi’ gibi bir durum ortaya çıkacaktı. Üstelikte Siyah-Beyazlılar’da saçma sapan tartışmalarla geçen haftadan sonra, bu zor maçta öncelikle, her şeyleriyle kazanmak için sahada olan 2 takım futbolcularının da kara kışa aldırmadan yaptıkları mücadeleden dolayı kutlamak lazım.
                              Ankaraspor’un alışık olduğu, Beşiktaş’ın ise alışmadığı saha şartlarına rağmen Kartal, 70 dakika boyunca; topa basan, rakip alanda çoğalan, kötü zemine rağmen pas yapan ve gol arayan takımdı dün gece. Ankaraspor, kendi sahasında oyunu kabul ederek, kaptığı toplarla, hızlı hücum yaparak Gordon ve Gökhan Zan ikilisinin ağırlığından faydalanmayı düşünmüştü. Ama evdeki hesap, 75. dakikaya kadar çarşıya uymadı. Beşiktaş’ta özellikle Cisse, oluşabilecek her Ankaraspor atağına zamanında bastı. Hürriyet ve Adem Koçak’ın yapamadıklarını o, tek başına yaptı. Nobre, Holosko ve İbrahim attı, şampiyonluk yolunun önemli 3 puanını delikanlı Beşiktaş kaptı.

                              Yorum

                              İşlem Yapılıyor