DÜN gece yoğun bakım odasında ona baktım.
Burnuna oksijen hortumu, kollarına kablolar bağlamışlardı. Başucundaki cihaz "bip bip" onun kalp atışlarını sayıyordu.
Ben onun gelin gelişini hatırlıyorum, telli duvağı vardı.
Biz onu ne kadar çok sevdik, o bizi ne kadar çok sevdi bilemezsiniz.
Demokrat Parti’nin "Atatürkçüleri" fazla sevmediği yıllarda, babam bucak bucak sürgün edildiğinde, önde devlet memuru babam ile ikisi, arkalarında Suat ile ben...
Nasıl bir "anne" içgüdüsüyle bizi kucaklamıştı ve koruyordu, kadınlara güvenimin ve sevgimin belki de ilk sebebi telli duvaklı gelin.
Üniversite yoluna onun duasıyla uğurlanmış, askere gittiğim gün ağlayarak "Allah’a emanet" etmişlerdi beni, babam ile ikisi.
*
Aradan yıllar geçti.
Çocuklar büyüdüler.
Biz kardeşler birbirimize sarılarak, birbirimizi koruyarak, birbirimizi hálá bebekleri sever gibi severek yetiştik.
Babamız-annemiz artık bize emanet edilmiş kutsal varlıklarımızdı.
Son günlerde Mesa Hastanesi’nde tedavi görüyordu babamız. Annemiz kalp hastası olduğu halde kimseye sıra vermeden gece-gündüz baktı ona.
İkisi nasıl uykusuz-sancılı-ağrılı geceler geçirdiler, çoğumuz farkına bile varamadık.
Önceki gece sabaha karşı, hasta kalbiyle erkeğini asla yalnız bırakmayan ve kendi sancılarını bizden gizleyen telli-duvaklı gelini yoğun bakıma kaldırdıklarını bildirdiler.
*
Bu kadınlar ne kadar yüce.
Ne kadar büyük yürekleri var bu kadınların.
Bu vefa, bu sadakat, bu sevgi, bu direnç, bu azizlik nasıl bir şey, bilen var mı?..
Bugün meydanlarda olacaklar kadınlar. Duyacağınız sesler işte o yüce varlığın çığlığıdır.
İyi dinleyin.
(.....)
Bir soğuk oda...
Burnunda oksijen hortumu var.
Doktorlar ona yeniden sağlık verdiler, kollarına kablolar bağlı, o nurlu gözleri kapalı.
Açsa; biliyorum, hemen yan odadaki babamızı soracak.
Ben ise onun yanaklarından öpüp haber vereceğim:
"Bugün Dünya Kadınlar Günü..."
Bekir COŞKUN
Burnuna oksijen hortumu, kollarına kablolar bağlamışlardı. Başucundaki cihaz "bip bip" onun kalp atışlarını sayıyordu.
Ben onun gelin gelişini hatırlıyorum, telli duvağı vardı.
Biz onu ne kadar çok sevdik, o bizi ne kadar çok sevdi bilemezsiniz.
Demokrat Parti’nin "Atatürkçüleri" fazla sevmediği yıllarda, babam bucak bucak sürgün edildiğinde, önde devlet memuru babam ile ikisi, arkalarında Suat ile ben...
Nasıl bir "anne" içgüdüsüyle bizi kucaklamıştı ve koruyordu, kadınlara güvenimin ve sevgimin belki de ilk sebebi telli duvaklı gelin.
Üniversite yoluna onun duasıyla uğurlanmış, askere gittiğim gün ağlayarak "Allah’a emanet" etmişlerdi beni, babam ile ikisi.
*
Aradan yıllar geçti.
Çocuklar büyüdüler.
Biz kardeşler birbirimize sarılarak, birbirimizi koruyarak, birbirimizi hálá bebekleri sever gibi severek yetiştik.
Babamız-annemiz artık bize emanet edilmiş kutsal varlıklarımızdı.
Son günlerde Mesa Hastanesi’nde tedavi görüyordu babamız. Annemiz kalp hastası olduğu halde kimseye sıra vermeden gece-gündüz baktı ona.
İkisi nasıl uykusuz-sancılı-ağrılı geceler geçirdiler, çoğumuz farkına bile varamadık.
Önceki gece sabaha karşı, hasta kalbiyle erkeğini asla yalnız bırakmayan ve kendi sancılarını bizden gizleyen telli-duvaklı gelini yoğun bakıma kaldırdıklarını bildirdiler.
*
Bu kadınlar ne kadar yüce.
Ne kadar büyük yürekleri var bu kadınların.
Bu vefa, bu sadakat, bu sevgi, bu direnç, bu azizlik nasıl bir şey, bilen var mı?..
Bugün meydanlarda olacaklar kadınlar. Duyacağınız sesler işte o yüce varlığın çığlığıdır.
İyi dinleyin.
(.....)
Bir soğuk oda...
Burnunda oksijen hortumu var.
Doktorlar ona yeniden sağlık verdiler, kollarına kablolar bağlı, o nurlu gözleri kapalı.
Açsa; biliyorum, hemen yan odadaki babamızı soracak.
Ben ise onun yanaklarından öpüp haber vereceğim:
"Bugün Dünya Kadınlar Günü..."
Bekir COŞKUN