Memleketimden "bahşiş" manzaraları...

Kapat
X
 
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • anterior
    Senior Member
    • 06-11-2006
    • 6453

    Memleketimden "bahşiş" manzaraları...




    İstatistikler, bu yıl içinde her 10 Türk vatandaşından en az birinin, yani kaba bir hesapla 7 milyon kişinin, günümüzün moda deyimiyle ’bahşiş’, yani rüşvet vereceğini gösteriyor.

    Peki, pek çok ’derdi’, bir çırpıda halleden ’bahşişi’, kim, nerede, kime, nasıl veriyor. İşte kimisine güleceğiniz, kimisine ’Bu kadar da olmaz’ diyeceğiniz ’memleketimizin bahşiş manzaraları’

    Aranızda rüşvet ya da son günlerdeki moda deyimiyle ’bahşiş’ vermeyen var mı? Yoksa üzülmeyin. Çünkü istatistiklere göre bu sene içinde, her 10 Türk vatandaşından en az biri rüşvet verecek. E, verenin de bir alanı olacak elbet. Fuzuli’nin, "Selam verdim rüşvet değil deyü almadılar" diye yakındığı rüşvete, dünyada her yıl 400 milyar dolar ödeniyor. Hürriyet Gazetesinden Levend Korkut'un yaptığı derlemeye göre bu konuda deneyimlilerin "Belgesi mi olur ulan" dediği rüşvetin, argoda 300 karşılığı bulunuyor. En yaygınlarından biri padişahların yeniçerilere verdiği çorbadan türeyen ’çorba parası’. Son zamanlarda ortaya çıkan trilyonluk ’bahşişler’in yanında çok mütevazı kalsa da, trafikte, belediyede, eğitimde, sağlıkta kısaca bir ’yeni-çeri’nin başını tuttuğu her köşede, bolca çorba içiliyor. Vatandaşı arada bir padişah gibi hissettiren bu çorbaları kimler, nerede, nasıl içiyor? İşte, memleketimden bahşiş manzaraları...

    BAŞKOMİSERDEN ÇORBA PARASI İSTEYEN EKİP
    (Başkomiser Y.T.) "Kız arkadaşımla Sultanahmet’ten Aksaray’a doğru yürüyüş yapıyorduk. Aniden önümüzü bir ekip otosu kesti. Polis, ’Bu saatte ne geziyorsunuz burada?’ diye sordu. Yürüyüş yaptığımızı söyledim. Üzerimi bile aramadan ekip otosuna bindirdiler, ama bir türlü merkeze gitmiyorduk. Bir süre sonra ağızdaki bakla çıktı. ’Akşam akşam iş çıkarttınız. Çorba parası ver de gönderelim’ dediler. ’Hayır. Karakola götürün’ dedim. Karakol amiri başkomiser devremdi; ’sus’ işareti yaptım. Polisler, ’2 şüpheliyi gözaltına aldık’ diyecekleri sırada beylik silahımı kafalarına dayadım. ’Bu memurlar çorba parası istemeyi biliyorlar ama üst araması yapmaktan habersizler. Terörist olsam ne olacaktı?’ dedim. Biz devremle kucaklaşırken şoke durumdaki polislere bakıp kahkahalarla gülüyorduk."

    KADIN ELİ SIKMAYANA İŞİ BİLEN ’BAHŞİŞÇİ’
    (Mimar B.Ç.) "Binalarda şartlara uygun olmayan yangın merdiveni, ruhsat almaya engeldir. Bunun denetimini ve imzasını itfaiye verir. Yangın merdivenini ihmal etmiştik. İş ’bahşişle’ çözülecekti. Ancak arkadaşımız, ’Abi, adam yeni. Kadın eli bile sıkmıyormuş. Gözüm yemedi" diye döndü. Bunun üzerine kadın eli sıkmayan müdürün dilinden anlayan arkadaşını devreye soktuk. Zarf geri gelmeyince rahatladık."

    OLMAYACAK TRAFO İÇİN GAZETE ARASI 1000 YTL
    (Teknik ressam A.T.) "Mimarlık bürosundaki ilk işimdi. Yaptığımız alışveriş merkezinin trafosunu, yerden kazanmak için yeşil alana koyduk. Ruhsat için belediyeye yollandık. İmza atacak üç görevli vardı. Patron, bagajı açtı; içinde üç farklı gazete duruyordu. Her birinin içine birer zarf koydu. Odasına girdiğimiz görevlilere birer gazete verdi. Ancak hiçbir görevli gazeteleri açmadı, hemen çekmecelerine koydu. Patrona, ’Rüşveti haber yapan gazeteleri rüşvete aracı ettiniz ya bravo. Ne kadar vardı" dedim. ’Her birinde 1000 YTL vardı’ dedi."

    ÇOK AÐLIYORLAR VERMEMEK OLMUYOR
    (Vatandaş S.D.) "Eskiden de iyiydi ama, AKP döneminde İstanbul’da cenaze hizmetleri mükemmel veriliyor. Buna karşılık, mezarlıkta görevli memurlar (defin muamelesini yapanlar, mezar yerini işaretleyenler vd) çok daha fütursuz, işi yokuşa sürüyorlar. Allah için, para istemiyorlar ama, çok ağlıyor, ’Biz görevimizi yaptık, bundan sonra bizi göremezsiniz’ gibi ’anlamlı’ sözlerle bahşiş istiyorlar. Biz de onları bir daha göremeyeceğimiz için, orada ’görüyoruz’."

    PARA VERDİM YETMEDİ AYAKKABI BİLE ALDIRDI
    (Mağaza sahibi M.B. - ADANA) "İşyerimin 8 bin YTL’lik vergi borcu yüzünden çok zor günler geçiriyordum. Vergi dairesinin tahsildarlarından biri de beni sürekli ’İşyerine haciz getiririm’ diye tehdit edip para istiyordu. 50, 100, 200, 300 derken, kendisine ayakkabı dahi aldırdı. Sanki maaşa bağlamışım gibi her ay başında haracını aldı. Sonunda, seri numaraları alınmış paralarla tuzak kurdurup yakalattım. 4 yıl 2 ay hapis yedi."

    50 YTL’LİK ÇAYI SABAH İÇSEM BEKLEMEYECEKTİM
    (İşadamı K.H. - İZMİR) "Aldığım bir arsanın tapu işleri için Çeşme’ye gittim. Alım satımla ilgili bütün işleri bitirmiştim, ama tapuyu bir türlü alamıyordum. Sonunda memurlardan biri çay ocağında bir çay içmemi söyledi. Çaycıyla sohbet edip çayımı içtim. Çayın parasını sordum, ’50 YTL’ dedi. Sesimi çıkarmadan parayı verdim. Çaycı bir çay koyarak memurun yanına gitti, geri döndüğünde, ’Yarım saat sonra gelin’ dedi. Çayı sabah içseymişim hiç beklemeyecekmişim."

    ONLARCA AVUKAT MİKTARI TARTIŞTI
    (Avukat M.D. - İZMİR) "Konak’ta avukatların çoğunlukta olduğu bir iş merkezinde bürom var. Geçen yıl tüm hanın elektrik sistemini yeniledik. Sıra elektrik ruhsatı almaya geldi, ancak TEDAŞ kontrole gelmedi. Han yöneticisi, kontrol için para istediklerini söyledi. Çoğu avukat kat malikleri ’Ne kadar rüşvet verelim’ diye tartışmaya başladı. Kimi 500, kimi bin YTL vermeyi teklif ediyordu. Kendimi tutamadım, ’Bu kadar avukatın böyle birşey tartışmasına inanamıyorum. TEDAŞ’a dava açalım’ dedim. Rüşvet vermedik ama TEDAŞ yetkilileri hala ortada yok."

    12 BİN YTL RÜŞVETE ’ÖDEMEYİN’ TALİMATI
    (Otelci M.D.) "Otelimize yapacağımız eklenti için belediye fen işleri bölümüne başvurdum. Hiç ilişkisi olmamasına rağmen, beni kent plancısına yönlendirdiler. O da, faturalı kısım dışında, 12 milyar daha istedi. Yaklaşan yerel seçimlerde belediye başkanının kampanyasına destek içinmiş. Birkaç çek kestim. Ancak işim yapılmayınca bankaya çeklerin ödenmemesi talimatını verdim. Değişik kişiler başvurdu ancak hiçbir çek ödenmedi. Hala çeklerin kimde olduğunu bilmiyorum."

    ÇORBAYA GİDERKEN KARAKOLA DÜŞTÜLER
    (Şirket sahibi Y.Ş - NİÐDE) "Hakkımda, İranlı işçileri sigortasız çalıştırdığım yönünde ihbar yapılmış. Bunun üzerine defterdarlıktan 2 memur işyerime geldi. ’600 YTL karşılığı denetim yapmış gibi rapor hazırlarız’ dediler. Parayı ertesi gün vereceğimi söyleyip polise bildirdim. Polis işyerimde sivil olarak önlem aldı. 2 memur önceden seri numaraları tespit edilen parayı alıp giderken gözaltına alındı. İkisi de tutuklandı."

    BAHŞİŞE KAYNAÐINDA TEVKİFAT YAPILIYOR
    (Avukat T.A.) "Bir işçi müvekkilim, haksız işten çıkarılmıştı. İş Mahkemesi’ne dava açtık. İşçinin alacağı 1.800 YTL tespit edildi. İşçi, kararı icra takibine koydu. Ancak yasal faizi 2 YTL farkla hesapladığı için takibi iptal edildi. Yeniden hesaplayıp başvurduk; faizi ve diğer masraflarıyla alacak 2.120 YTL çıktı. Paranın tahsili için günü geldiğinde İcra Müdürü 2.000 YTL ödeyip, ’Yetmez mi beyefendi’ dedi. Anlayacağınız, bu tür bahşişler de artık ’kaynakta tevkifat’ yapılıyor."

    Cep telefonu dümeniyle çocuklara çorba parası
    (Vatandaş T.K.) "Ankara, Siteler’de çevirildim. Polis, ’81 km. ile radara girdiniz’ dedi. Evraklarımı verirken, polis amcamın birden telefonu çaldı. Telefonda; ’Nerden bulayım ben sana 50 milyon, çalışıyoruz para yok işte’ gibi şeyler söyledikten sonra bana dönüp, ’Nasıl geçinicez, bir de çocuklarla uraşıyoruz’ dedi. Mesaj netti; 50 milyon istiyordu. Ekip arabasında diğer bir sürücüyle konuşan polisin elinde de telefonu gördüm, dümen ortadaydı. Ben de, ’Abicim, üzerimde 30 milyon var’ dedim. ’İyi, işin görülsün ver’ dedi."

    Bıçak parası alan vukuatlı doktor
    (Çiftçi R.A. - NİÐDE) "Doğum sancısı çeken eşimi hastaneye getirdim. Normal doğum yapmasını beklerken, sezaryene karar verildi. Doktor bey operasyon için 150 YTL istedi. Kısa süre içinde parayı toplayıp odasına getirdim. Doktorun parayı almasıyla birlikte polisler içeri girdi ve doktoru gözaltına aldı. Meğer doktor daha önceden vukuatlıymış. 10 ay hapis cezasına çarptırılan doktor M.B.’nin bu cezası paraya çevrilerek ertelendi."


    Rüşvetin nedenleri

    TESEV’in bir araştırmasına göre, ülkemizde rüşvetin bu kadar yaygın olmasının nedenleri şöyle sıralanıyor:


    Devletin ekonomideki ağırlığı.

    Gelir dağılımındaki adaletsizlik.

    Kayıt dışı ekonominin büyüklüğü.

    Toplumsal değer yargılarının kaybedilmesi.

    Toplumsal denetimin yok olması.

    Eğitim seviyesinin yetersizliği.

    Hukuk kurallarının tamamlanmaması ve cezaların caydırıcı olmaması.

    Haksız kazanç eğilimlerinin yaygınlığı.

    Siyasi iktidarların kamu makamlarını ganimet gibi dağıtması.

    Gazeteport
  • anterior
    Senior Member
    • 06-11-2006
    • 6453

    #2
    Konu: Memleketimden "bahşiş" manzaraları...



    Rüşvet, hakkında 2 bin yı önce yazılmış kitap olan bir ’illet’. Derlediğimiz rüşvet hikayelerinden anlaşıldığı kadarıyla, bir alışan, bir daha bırakamıyor. Kimi düzenli rüşveti tayini çıkınca yerine gelene devrediyor, kimi bazılarına rüşvet vermeyi öğretememekten yakınıyor, kimi baskında bile çekmecesine para atmaya devam ediyor...

    İKİ bin yıl önce, Hint Kralı Kautilya, rüşveti ele alan ’Arthashastra’ adlı bir kitap yazdı. Yedi yüzyıl önce, Dante, rüşvetçileri cehennemin en derinlerine koyarak, Ortaçağ’da yolsuz davranışlara duyulan nefreti yansıttı. Shakespeare, bazı oyunlarında yolsuzluğa önemli yer vermişti. Amerikan Anayasası’nda da, ABD Başkanı’nın yargılanarak görevden uzaklaştırılması hususunda rüşvet ve vatan hainliği suçları açıkça ifade ediliyor. Peki bizdeki manzara ne? İşte, memleketimden bahşiş manzaralarının bugünkü bölümü...

    TAYİNİM ÇIKTI ABİ ARTIK ARKADAŞI GÖR

    (Vatandaş G.A. - İSTANBUL) "40 yaşına kadar askerden kaçtım. Dosyam, ikametim olarak gösterdiğim 3 farklı kent arasında yıllarca gitti, geldi. Bir gün, sahibi olduğum çiftlik ürünleri dükkanına üniformalı bir polis geldi, ’Sonunda yakaladım seni G. abi’ dedi. Gülüştük, ahbap olduk. Her ay başı dükkána geliyor, G. abisinden cep harçlığını alıyordu. Satın aldığı yumurta, peynir filan parasını da ısrarla ödüyordu. Yıllarca böyle beni ’idare’ etti. Derken bir ay başı, yanında bir memur arkadaşıyla geldi. ’G. abi,’ dedi, ’Tayinim çıktı, İzmir’e gidiyorum. Senin dosyana bundan böyle bu arkadaşım bakacak artık.’ Yani bir polis memuru beni, hava parasıyla diğer bir polise devretti."

    ANTALYALILAR’A İŞİ ÖÐRETEMEDİK HÁLÁ

    (Vatandaş K.B. - İSTANBUL) "Kendi otomobilimizle Antalya’ya tatile gitmiştik. Yolda trafik polisi çevirdi, ’Hız limitini aştınız’ dedi. Hiç tartışmadım. Cebimden bir kağıt para çıkarıp, memurun mendil cebine sokuşturdum. İtiraz etmedi. Eğilip plakaya baktı, sonra yanındaki polise döndü, ’Yahu abi’ dedi, ’Gözünü seveyim şu İstanbullu şoförlerin. Bak, adam nasıl da anlayışlı. Dört senedir buradayım, Antalyalılar’a öğretemedik şu işi hálá...’

    GÜNEŞLENEN MEMURA MAVİ TURDA TESLİMAT

    (Mimar K.A. - MUÐLA) "İstanbul’dan, 12 yıl önce Muğla’nın bir turistik ilçesinde villa yapıp satmaya başladım. Ben yüzde 10-15 imar durumuna uygun villalara ruhsat alamazken, 200 bin YTL’lik villa yerine 600 bin dolarlık villa yapanlar ruhsat alabiliyordu. Satış yapmakta zorlanıyordum. Çıktığım günübirlik tekne turlarından birinde, belediyenin imar ve fen işlerinde görevli memurla tanıştım. Hazırlıklı gitmiştim. O güneşlenirken, çantasına 10 bin YTL koydum. Bu mavi turları tekrarladım ve villalarıma daha bitirmeden ruhsat almaya başladım."

    İKİ VİLLA BİR MERCEDES ALDI KE YFİNE BAKIYOR

    (İşletmeci A.C. - BODRUM) "Muğla’nın turistik bir ilçesinde, su sporları merkezi iştetiyordum. Bunların ruhsatları her yıl yenileniyor ya da yeni ruhsat alınıyor. Ruhsat yenilemeleri 400 dolar, yeni ruhsat bin dolardan aşağı olmuyordu. Müdür rüşvet işini o kadar azıtmıştı ki, Rusya’ya turizm fuarlarına gidiş paralarını bile bizden istiyordu. Yakalatmaya karar verdik. Konudan bir savcının ve bir kaymakamın haberi vardı. Ancak parayı alacağı sabah yıllık izine ayrıldı, bir daha da rüşvet istemedi. Şu anda aldığı iki villa ve Mercedes arabasıyla, emekliliğin tadını çıkartıyor."

    SABAH ŞİRKETE AKŞAM KENDİNE

    (Esnaf E.A.) "Aydın’ın bir sayfiye ilçesinde esnafım. Bir çok esnaf gibi, ünlü giyim markalarının taklitlerini satıyorum. Bir gün bir avukat, beraberinde polislerle geldi. Temsil ettiği firmanın markasını taşıyan tüm malzemeleri aldı ve tutanak tutturdu. Sonra da bana, 45 ile 80 bin YTL arasında ceza alabileceğimi söyleyip gitti. Aynı avukat, akşam üzeri tekrar geldi ve 10 bin YTL istedi. Kendisine 9 bin YTL verdim; o da sabah tutturduğu tutanakları yırttı ve mallarımı iade etti."

    BU PLAN OLMAMIŞ SEN EN İYİSİ BİZE BIRAK

    (İşadam A.Y.) "Yeni bir işyeri açmak istiyordum. Projesini çizdirdim. Onay için belediyeye götürdüm. Üst düzey yönetici, ’Bu plan olmamış, yeniden çizilecek. İşinin hallolmasını istiyorsan bize bırak’ dedi. Yeni plan yüklü bir miktarda para karşılığı, belediyede görevli birisiyle bağlantılı işyerinde çizildi. İşyerimin bulunduğu yeri kentsel dönüşüm alanı dışına bırakmaları için yine yüklü bir rüşvet verdim. Hem proje onaylandı hem işyerimi yapacağım yer, kentsel dönüşüm alanı dışında bırakıldı."

    YUKARI ÇIK TOMBİK İŞİ SANA ÖÐRETSİN

    (Muameleci A.D.) "Denizcilikle ilgili bir firmada çalışıyorum.Denizcilik İşletmeleri’ne ilk gittiğim gün hiçbir şey bilmiyordum. Memur, 50 lira evrak paras istedi. Anlamadım. ’Aşağı mı yatırılacak harç parası’ dedim. "Hayır hayır; çık Tombik sana öğretsin, bilir bu işleri’ dedi. Tombik, parayı defterin arasına koydu, memura, ’Abi ilk sayfada teknenin adını hatalı yazmışsınız galiba, bi kontrol eder misin’ dedi. Adam, ’Ha tamam, düzelttim ben onu’ dedi, aldı parayı. Ben de sonunda işi kaptım. Defterin arasında, dosyanın içinde ya da tokalaşırken avuca veriyorum. Zincir olmuş, tıkır tıkır işliyor sistem. Maaş gözlerinde yok."

    Bunu alırım ama önce helal et

    (Vatandaş A.G. - ANKARA) "Bir arkadaşın emekliliğini kutlarken, bir kadeh şarap içmiştim. Gece yanlışlıkla sis farlarını da yakınca, polis durdurdu. Alkol sorusuna da ’Var’ dedim. ’Şimdi ne yapacağız. Alkollü araba kullanıyorsun. Daha önce de yakalandıysan, ehliyetini almam gerekir’ dedi. Cüzdanımdan 40 YTL çıkarıp verdim. Ama polisin şartı vardı. ’Bu parayı helal edersen alırım, yoksa almam’ dedi. Bir an ’Etmiyorum’ demek geldi içimden."

    Hacı saymadan almadı

    (Vatandaş S.B.) "Bir arkadaşları, yeni şirket açan kuzenime destek olsun diye, bir stadın lavabo, saha çimi, beyaz çizgilerden oluşan işlerini almaları için devreye girdi. Belediyede bu işe bakana, yüzde 10 veriliyormuş. Neyse, yemeğe gittik. Herkes adama ’Hacı’ diyor. Adam yemekte bize İslam’ın güzelliklerini, kalbi güzel tutmanın önemini anlattı durdu. Ben içimden, ’Bu adam rüşvet falan almaz’ diye düşündüm. Ama yemeğin sonunda adam zarfı aldı, bir güzel saydı. Sonra da, ’Aslında bu iş yüzde 10’a olmazdı, ama siz yeni şirket kurmuşsunuz. Hayırlı olsun’ dedi."

    Telekızlarla ’rüzgárlık’ gönderin

    (Yatçı S.K. - BODRUM) "Yaptığımız yatları çeşitli ülkelere satarken, liman başkanlığından, uluslararası denize elverişlilik belgesi almamız gerekiyor. Görevliler, ’Rüzgárınız bol olsun, rüzgárlığınız var mı’ deyip gidiyorlardı. Tüm cep telefonlarını bize ödettikleri yetmiyormuş gibi, bir de telekız isteyip, ’rüzgárlığı’ yani rüşveti onlarla göndermemizi istiyorlardı. Polisin bir baskında yakalanan telekızlardın ifadeleri sonrası, durulur gibi oldu, sonra yine başladı. Birçok yat imalatçısı, 80 bin doları bulan rüşvet nedeniyle işini bırakmak üzere."

    Polise niyet hemşireye kısmet

    (İşçi E.T.) "Eğlenmek için gittiğimiz İzmir'den, otomobille Manisa’ya dönerken çevirmeye yakalandık. Otomobili kullanan arkadaşımız, 52 promil alkollü çıktı. 50 YTL verdik. Polis memuru parayı beğenmedi. ’Biz burada 3 kişi görevliyiz’ deyip, 200 YTL istedi; vermedik. Polis memuru, ’O zaman arkadaşın ehliyetine 6 aylığına el koyacağız ve 600 YTL para ödeyeceksiniz’ dedi. Ben de kan tahlili istedim. Ege Üniversitesi Hastanesi Acil Servisi’ne gittik ve kan tahlili yaptırdık. Ben hemşireye 50 YTL verdim. Rapor 39 promil geldi, kurtulduk."

    Yılardır alıyorum

    (Müfettiş C.L) "Bazı araç vergi dairelerindeki memurların trafik muamelecilerinden düzenli olarak rüşvet aldıkları ihbarı üzerine soruşturma başlatılmıştı. Tescil Şube Müdürlüğü içinde bulunan Maliye Bakanlığı Vergi Dairesi’ne girdik. Yoğun kalabalıkla uğraşan bir vergi memuru, işin ciddiyetini kavrayamamıştı. Muamelecilerin getirdiği dosyaları ayırıyor, içinden çıkan paraları çekmecesine atıyordu. ’Baskın oldu, hala gözümüzün önünde para alıyorsun’ dediğimizde, şu yanıtı verdi: ’Ben yıllardır alıyorum. Benden öncekiler de alıyormuş. İşi çabuklaştırmak için bahşiş veriyorlar’. Tabii tutukladık."

    Kimine son model cep telefonu kimine nakit para

    (Vatandaş B.T) "Babamın arkadaşı A.K.’nin TIR şirketi var. Bir gün Ankara'ya giderken, sürekli cebi çalıyor. O da, ’Tamam, emanet hazır; falanca kilometrede teslim ederim’ diyordu. ’Bu emanet ne’ dediğimde, ’Bize tonaj sınırı var. Bu gün 10 araba çıkarttım. Polisleri görmezsen, 3 bin 500 YTL cezayı ödersin. TIR geçişlerimin olduğu günler beni ararlar. Kimisi karısına zayıflama ilacını, kimisi Nokia’nın en son çıkan telefonunu aldırır. Kimisi de 500 YTL’ye kadar para ister’ dedi. Bu arada bizi arayıp duran arkadaş, park etmiş bekliyordu. A.K., arabadan inip, sivil bekleyen (izin günüymüş) polisin yanına giderek emaneti verdi."

    Hürriyet

    Yorum

    • babel
      Junior Member
      • 27-10-2007
      • 26

      #3
      Konu: Memleketimden "bahşiş" manzaraları...

      benim memurum işini bilirrr

      Yorum

      • eren511
        Member
        • 29-07-2006
        • 2805

        #4
        Konu: Memleketimden "bahşiş" manzaraları...

        yawf devletin bakanı bile rüşvet gibi görmedikten sonra çok normal yadırganacak bir şey yok

        Yorum

        • cemal344
          Senior Member
          • 03-11-2005
          • 3977

          #5
          Konu: Memleketimden "bahşiş" manzaraları...

          Bahşiş canım bahşiş bardağın dolu tarafını görün

          Yorum

          • anterior
            Senior Member
            • 06-11-2006
            • 6453

            #6
            Konu: Memleketimden "bahşiş" manzaraları...



            Osmanlı, bakmış artık rüşvet olarak ’cariye’ bile veriliyor, işi ’düzene’ sokmuş. Devlet görevlilerinin alıp alamayacağı ’hediyeler’, liste halinde açıklanmış. Günümüzde de, birçok devlet dairesine kameralar yerleştirildi ama, rüşvet o kadar tatlı geliyor ki, ’işini bilen’ ne canlı yayın dinliyor ne teknoloji... Ve çark, tıkır tıkır işliyor...

            Rüşvetle ilgili günümüze ulaşan en eski belge, M.Ö. 4 bin yıllarına ait bir Sümer tableti. Tembel bir çocuğun, ailesince öğretmenine verilen rüşvet karşılığında sınıf başkanı yapılması ile ilgili bu 4 bin yıllık belge, İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor. Bu tarihi eseri görüp, müze bahçesindeki cafede bir çay içerken şunu bilmekte fayda var; bu müze bile, bu çaylardan elde edilen gelirlerin kayda alınmaması gerekçesiyle soruşturmaya uğradı. Tarih tekerrürden ibaret mi bilinmez... Günümüzde bahşişler ne durumda? İşte, memleketimden bahşiş manzaralarında üçüncü gün...

            HAKİM AMCAYA GELEN SEPET

            "Bitişiğimize bir hakim taşınmıştı. Bir akşam büyük gürültü koptu. Merakla çıktığımızda, ’hakim amca’, çizgili pijaması ve diken diken saçlarıylaş, karanlıkta uzaklaşmaya çalışan bir adama avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Kapının önündeyse kocaman bir sepet ters dönmüş duruyordu. Kilolarca sebze ve meyve yere dökülmüştü. Sonradan, adamın, ertesi gün arazi ihtilafı nedeniyle duruşması olan bir bağ sahibi olduğunu öğrendik."

            TAKSİYİ ÖDEDİM HİNDİYİ ALMADIM

            (Yönetici C.Y. - ANKARA) "İki yıl önce, Amerika’dan yeni dönmüştüm. Bankamatikten para çekerken arabam soyuldu. Polise başvurdum. Birkaç gün sonra komiser işyerime geldi. ’Buraya taksiyle, görevim olmadığı halde sizi teselli etmek için geldim. Arabanızın soyulmasıyla o kadar çok meşgul oldum ki, insanlar şaşırıyor’ dedi. Bu sırada cep telefonu çaldı. Telefonda karısına, ’Yılbaşıysa, yılbaşı. Devlet memuruyum hindiyi nasıl alayım’ dedi. Bana, ’Hindiyi al, taksi paramı da öde’ demeye getirdi. Ama hindi almadım."

            BİRKAÇ GÜNLÜK İŞ 5 DAKİKADA BİTTİ

            "Geçen Ocak başında, annem Bursa’da babasından miras kalan küçük bir arsayı sattı. Rüşvet haberleri çıktıktan sonra, Bursa’daki Tapu Müdürlüğü bankoları gören kamera sistemi kurdurmuş. Bütün işlelemler bittikten sonra memur, bizim dosyayı onlarca dosyanın altına koyup ’İmza için bekleyeceksiniz, bir kaç günü bulur’ dedi ve koridora çıktı. Koridorda kamera filan yok. Eşim, ’Çay kahve içersiniz’ deyip avcuna 80 YTL sıkıştırdı. Beş dakika sonra işlemimiz tamamlandı."

            HOCAM SEN DEÐİL BEN VERECEÐİM

            "Ticarete atılmadan önce, akademisyen müşterim yeni bir işyeri almıştı. 650 bin YTL’lik kredi ödemesine karşılık tapudan ipotek almamız gerekiyordu. Birkaç gün gitti geldi, sonuç yok. ’Birlikte gidelim’ dedim. Tapu’da memureye ’Hayırdır, niye hallolmuyor’ dedim. ’Yoğunuz, yarın gelin’ karşılığını aldım. Arkadaşa, ’20 lira ver’ dedim. Akademisyenlik damarı tutup ’Ben rüşvet vermem’ diye zıplamasın mı! ’Hocam sen değil, ben vereceğim’ dedim. Kızara bozara 20 lirayı çıkardı. Dosyayı alıp içine koydum. Memureye ’Şimdi ne kadar sürer?’ dedim, ’Yarım saat sonra gelin’ dedi."

            O PAKETİ VERMESE OÐLUNU GEÇİRİRDİM

            "Tarih öğretmeniyim. Bir gün kapım çalındı. Tanımadığım bir kadın, dışardan bitirme sınavlarına girecek oğlunun geçirilmesi konusunda yardım istedi. ’Başarılı olursa geçer’ dedim. Gitmeye hazırlanırken, kanepeye bir paket bıraktı, ’Yeni çocuğunuz olmuş, hayırlı olsun’ dedi. Paketi açınca, altın bilezik olduğunu gördüm. Israrlarına rağmen geri verdim. O çocuk sınavda 4 aldı. ’Hediye’ girişimi olmasa, rahatlıkla 5 verip geçirebilirdim."

            ATIN 3-5 KURUŞ İŞİNİZ GÖRÜLSÜN

            (Vatandaş Ü.G.) "İstanbul’un Anadolu Yakası’da, tek katlı gecekondu bir evimiz vardı. Bir müteahhit evi yıkıp yerine yenisini yapabileceğini söyledi. Bize 5 daire düştü, ama tapu yoktu. Müteahhit, ’Ben kendime, payıma düşen dairelerin tapusunu aldım, siz de kendiniz alın’ dedi. Tapu dairesinde günlerce bekledik, sıra gelmiyordu. Bir gün çaycı bize yaklaştı, ’Verin 3-5 kuruş işiniz görülsün. Yoksa daha çok gelir gidersiniz’ dedi. Aramızda, 5’er 10’ar YTL topladık verdik. Çaycı parayı alıp, bir odaya girdi. Kısa süre sonra da tapu için çağrıldık. İmzalarımızı attık, tapularımızı aldık."

            SİGARASINI YAKTIK 300 YTL İNDİRDİ

            (Vatandaş H.Ç.) "Kızımı okula yazdıracaktım, ilk o zaman rüşvet vermiştim. Müdürle kapıda karşılaştık, ateş istedi, verdim ve sigarasını yaktı. ’İçeride görüşelim’ dedi. Odasındaki veliler çıktıktan sonra biz girdik, ’Siz benim sigaramı yakmıştınız değil mi’ diye sordu. ’Evet’ dedim. ’Tamam o zaman size birşeyler yaparız’ diyerek pazarlığa başladı. Başta 500 YTL istedi fakat sigarasını yaktık diye 200 YTL’ye indi. Biz de verdik."

            AÐAÇ YERİNE KESENİ MUHAFAZA ETTİLER

            (İşsiz H.P. - KAHRAMANMARAŞ) "Köyümüzde A.B. adında bir tüccar, ağaçlarımızı kesip satıyordu. Durumu Orman Muhafaza Müdürlüğü’ne bildirdik. Ancak bir sonuç alamadık. Daha sonra öğrendik ki, 2 memur gelip inceleme yapmış. Ama A.B.’den, o dönem 75 YTL rüşvet alıp, durumu örtbas etmişler. Konuyu jandarmaya ilettik, bir süre sonra kaçak orman kesmeye devam eden A.B. ile 2 ormancı yakalandı. Ormancılar ve A.B. 1.5’ar yıl hapis cezasına çarptırıldı."

            DOKTORLARIN CEZASINI İLAÇ FİRMASI ÖDEDİ

            (Doktor A.G. - NİÐDE) "Bir ilaç firması, kendi ilaçlarını yazdırmam karşılğı Antalya’ya bir geziye davet etti, reddettim. Ancak çevremde çok sayıda doktor arkadaşım bu geziye katıldı. Hatta sağlık müdürü, izin dilekçesi hazırlayıp valiye sunmuş, ama imzayı beklemeden geziye göndermiş. Vali durumu öğrenince, hepsine Ulusal Eğitim Destek Kampanyası’na 100’er YTL ’bağışlama cezası’ vererek soruşturmayı kapattı. Ama paraları aynı ilaç firması ödedi."

            HAKEDİŞİ HAKETMENİN EN KISA YOLU RÜŞVET

            (İş takipçisi M.A.K. - MERSİN) "Çalıştığım firmada kamu kuruluşundan ihaleler alıyor, inşaat yapıyoruz. Bir ilçenin dağ köyünde aldığımız bir onarım ihalesinde, hafriyat alanı hemen yanımızda olmasına rağmen, patronla görüşen komisyon üyeleri işi bağladı. Alan yokmuş gibi, hafriyat, 30 kilometre uzaklıktaki bir araziye taşınıp, onarım alanını doldurmak için buradan yeniden taşınmış gösterildi. Böyle olunca patron da komisyondakilere dilediği hediyeleri alıp teslim etti. Hak edişlerimizi ve alacağımızı hiç uzatmadan aldık."

            Osmanlı’da listesi vardı

            Mesela, Osmanlı, bakmış başedemiyor, devlet görevlilerine gelen hediyeleri ’yasak olan/olmayan’ diye ikiye ayırmış. Yasak hediyeler arasında; altın, gümüş, köle, cariye ve (kömür) bulunuyor. Yasak olmayanlar arasında ise tatlılar, yoğurt, tereyağı, süt ve kuzu var.

            Rüyada alırsanız para geliyor demek

            RÜYA tabirlerine göre, rüşvet almak, elinize kısa zaman sonra para geçecek ya da verdiğiniz borcu geri alacaksınız demektir. Kişi rüşvet verirse güç durumda kalır. Rüşvet alırsa çevresindekiler ile darılır. Rüyada bir kimseden rüsvet almak veya rüsvet vermek, etrafınızla olan alış verişlerinizin düzenini kaybedeceğine, bir işte başarılı olamadığınıza, mutlaka yeni bir muhite gitmek zorunda bulunduğunuza işarettir. Elinize kısa sürede para geçecek. Bir arkadaşınıza verdiğiniz borcu geri alabilirsiniz.Rüyada rüşvet aldığını görmek; içinde bulunduğunuz çevreden derhal uzaklaşmanız gerektiğine, rüşvet verdiğini görmek; yakınlarınızla olan ilişkilerinizde daha dürüst olmanız gerektiğine işarettir.

            Amma uzatın be komşu

            (İşadamı T.D. - ANKARA) "Çankaya’da silah ruhsatı başvurum için karakola çağırdılar. Memur daha hoşgeldiniz bile demeden, ’Ama eliniz boş gelmişsiniz’ dedi. Masanın yanındaki etejerin çekmecesini açıp işaret yapınca, talebini anladım. ’Ben öyle bir şeye giremem’ dedim. ’Buraya kırmızıyı çakarsam alamazsın o ruhsatı’ dedi. Ben tereddüt edince de, ’Amma uzattın be komşu, altı üstü vereceğin bir çorba parası’ diye ekledi. Çorba parasını çekmeceye attım. Böylece emniyet silah için geçmem gereken ’derin araştırmayı’ kısa yoldan halletti."

            Adliye garajındaki Mercedes’ler yeter

            (Avukat A.Y.) "Bir davamızı karara bağladık, kesinleşmesi için karşı tarafa tebliğ edecektim. Kanuna göre, kapıya yapılan tebligat yeterlidir. Üzerine temyiz gelmemişse, karar kesinleşmiş oluyor. Ancak, kalem memuru bizimle aynı fikirde değildi. Bizim bilmediğimiz bir ülkede hukuk fakültesini bitirmiş olsa gerek. Zira ona göre; ’temyiz başka bir mahkemeden yapılmış olabileceği için, 5 gün daha beklenmeliydi’. Adalet dediğiniz hakimin değil kalem müdürünün iki dudağı arasındadır. 5 gün sonra, ’nihayet tamamdır’ derken, müdürün yeni hukuki yorumu geldi: ’Bu tebligat usulüne uygun yapılmamış’. Kalemine baktığı hákim, ’tebligat geçerli olabilir ama kalem müdürümle aramı mı bozacaksınız’ dedi. Tekrar aynı süreç başladı. Kesinleşmiş karar niye 2 ay uzatılır? Yanıt için adliye garajındaki 350 bin YTL’lik mercedeslere bakmak yeterli."

            Hürriyet

            Yorum

            • anterior
              Senior Member
              • 06-11-2006
              • 6453

              #7
              Konu: Memleketimden "bahşiş" manzaraları...



              Almanya’da öpücük bile rüşvet sayıldı

              "Osmanlı Devleti’nde Rüşvet" kitabının yazarı Prof. Dr. Mumcu’ya göre, insanoğlu ’doymak bilmediği’ için, devlet olan her yerde rüşvet var. Sadece iyi maaş ve sosyal güvenliğin rüşveti azaltabileceğini söyleyen Mumcu, örneği de Almanya’dan verdi: "Gelen postaya sevinen kadın, dayanamayıp postacıyı öpmüş. Alman Yargıtayı, rüşvet saydı..."

              OSMANLI Devleti’nde Rüşvet kitabının yazarı Prof. Dr. Ahmet Mumcu, rüşvetin devlet geleneğinde olduğunu söyledi. Prof.Dr.Mumcu, Osmanlı devletinde memurların halktan "caize" adı altında para alması geleneğinin rüşveti günümüz Türkiye’sine kadar getirdiğini savundu. "Osmanlı’da Rüşvet" konusu doçentlik tezi olan Mumcu, Hürriyet’in ’Memleketimden Bahşiş Manzaraları’ dizisinin son bölümü için, Osmanlı’dan günümüze uzanan rüşvet-bahşiş ilişkisini değerlendirdi. Prof. Mumcu’ya yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:

              Rüşvet nedir tanımlar mısınız?

              Prof. Mumcu: Bir memur, kendi görevi olan bir işi yapmak için menfaat temin ederse, bunun adı rüşvettir. Bu menfaatin illa para olması şart değil. Bahşiş, herhangi bir hizmeti gören kişiye, bu gördüğü hizmet karşılığı, iş yerine ödenen ücretten ayrı olarak verilen bir çeşit hediye, memnuniyet parasıdır.

              OSMANLI’DA MAAŞ YERİNE HARÇ VARDI

              Bahşiş rüşvetin yolunu açar mı?

              Prof. Mumcu: Elbette. Şöyle ki, acaba bahşişi almasaydı hizmeti verecek miydi? Memuru sadece devlet ödüllendirebilir. Şimdi, değerli tarihçi arkadaşımız İlber Ortaylı’nın ’Bahşiş ayrı rüşvet ayrıdır’ sözüne katılamıyorum. Tapu memuruna tapu işi yapıldıktan sonra bir miktar para verilirmiş. Bunun adı bahşiş değildir efendim, resmen rüşvettir.

              ’Rüşvet geleneklerimizde var’ mı?

              Prof. Mumcu: Osmanlı’da 2. Mahmut zamanına, yani 19. yüzyıl başlarına kadar memurlar devletten maaş almazlardı. Maaş sadece Yeniçeriler’e verilirdi. Kadılar mesela, dava değeri üzerinden devletin tespit ettiği bir harç alırlardı. Bugünkü noterlerin aldıkları harç gibi. Bazı memurlara, bir takım hizmetlerin fazla hızlı görülmesini talep etmek için ayrı paralar önerilmesi, bahşişti ve bu o kadar göze batmazdı. Bir de, büyük devlet görevlileri tayinleri yaparlar, her atama karşılığında da atanan memurun ’caize’ adı altında, resmen tespit edilmiş harç gibi bir para vermesini beklerlerdi.

              TANZİMAT’TA ÇIKAN KANUN İŞE YARAMADI

              Peki, bu haksızlıklara neden olmuyor muydu?

              Prof. Mumcu: Tabii ki oluyordu. Caize dediğimiz durum, ki yasal bahşiş diyelim, rüşvete yol açtı. Yani geleneğimizde rüşvet yok; caize var. Caize de rüşvete kapı açıyor. 2. Mahmut zamanında devlet memurları maaşa bağlanınca, rüşvet bir hayli azaldı, çünkü cezası çok ağırdı. Osmanlı’nın ekonomik çöküntüsü hızlanıp maaşlar ödenemeyince, o zaman yeniden memurlar hizmetlerine karşılık vatandaştan para talep etmeye başladılar. Bu, resmen rüşvettir. Bu öyle yaygın hale geldi ki, Tanzimat Dönemi’nde Rüşvetle Mücadele Kanunu adı altında düzenleme yapıldı; ama başarılı olmadı.

              Rüşvete bakış yurt dışında nasıl?

              Prof. Mumcu: Bir örnek vereyim. Almanya’da yılbaşında güzel bir hanımefendiye yılbaşı tebrik kartı gelmiş. Buna çok sevinen güzel bayan, kartı getiren postacıyı öpmüş. Alman Yargıtayı ise bunu rüşvet kabul etmiş.

              DEVLET OLAN YERDE RÜŞVET DE VARDIR

              Devlet düzeninin olduğu her yerde rüşvet var mı?

              Prof. Mumcu: Evet var, çünkü insanoğlu doymaz. Hele bizim gibi devlet memurlarının maaşlarının son derece yetersiz olduğu yerlerde, namuslu memurlarımız, mesela bazı öğretmenlerimiz bile başka yollara sapıyorlar.

              Bu rüşvete gerekçe olabilir mi?

              Prof. Mumcu: Hayır olamaz; ama memuru o yola iten devlet suçludur. Bugün her yerde rüşvet var; ama rüşvetin belli bir haddi vardır. Amerika’da mesela, polise rüşvet vermek diye bir kavram yoktur. Ayrıca ’Sen benim kim olduğumu biliyor musun’ diyen kimse de çıkmaz. Zaten çıkarsa, polis bunu anlamaz. Memura yeterli miktarda maaş verirsen, sosyal güvenlik kurumlarını da mümkün olduğunca ıslah edersen, rüşvetin önünü kesersin.

              Türkiye’de rüşvetin bir haddi yok mu yani?

              Prof. Mumcu: Türkiye’de rüşvet olayları gizli, tespit etmek çok zor. Rüşvetin yaygınlığı lafta çok; ama istatistiklerde son derece az. Memur kesim, Türkiye’de iyi kötü yine en aydın kesimdir. Çocuklarını da iyi yetiştirmek ister. Parası yoksa ne yapsın?

              Bize günümüz Türkiyesi’ndeki rüşvet durumu ile Osmanlı’yı kıyaslar mısınız?

              Prof. Mumcu: Türkiye Cumnuriyeti’nde bugün rüşvetin boyutları, Osmanlı Devleti’nden çok daha ağır boyutlara yükselmiş. Miktarlar fazla, ekonomik faaliyetin boyutları fazla. O ekonomik faaliyet genişledikçe istenen rüşvetin hacmi de artıyor. Rüşvet savaşı oluyor.

              HİÇBİR PADİŞAH TAHAMMÜL ETMEDİ

              Bu ülkede, ’Benim memurum işini bilir’ diyen bir devlet adamı da oldu? Rüşvetin bu boyuta gelmesinde devlet adamlarının payı sizce ne kadar?

              Prof. Mumcu: Ben bunu söylemek istemedim; çünkü Cumhurbaşkanlığı yapmış değerli bir devlet adamımızın söylediği sözdür. Bu Türk hukuk tarihine geçmiş bir sözdür. ’Benim memurum işini bilir’ ne demek! Aynı zat, ’Anayasa bir kere delinmekle hiçbirşey çıkmaz’ da demiştir. Tabii ölen ve Türkiye’de önemli hizmetleri olan bir devlet adamı hakkında böyle alehte konuşmak doğru değil; ama bu sözün söylenmesi başlı başına bir gaftır. Çünkü en rüşvetçi dönemde bile, Osmanlı padişahları rüşvete tahammül edememeşlerdir. Rüşvet alanları idamla cezalandırmışlardır.

              Osmanlı’da yemini vardı

              RÜŞVET, Osmanlı Devleti’nde bir zamanlar o kadar yaygınlaşmıştı ki, 1850’de Sadrazam Mustafa Reşit Paşa, bir tüzükle alınacak hediyenin miktarını belirlemiş, tüm bakanlar ve görevlilere yemin etme şartı koşmuştu.

              İŞTE RÜŞVET YEMİNİ

              Yemin şöyleydi: "Padişahıma ve devlete sadakatten ayrılmayacağıma ve her ne ad ve tevil (bir sözü veya davranışı görünür anlamından başka bir anlamda kabul etme) ile olursa olsun rüşvet almayacağıma ve padişahımın izniyle verilen resmi hediyeden başka yasak olan hediyeyi kabul etmeyeceğime, devlet malına kötülük yapmayacağıma ve kimseye ziyan ettirmeyeceğime, gerekmedikçe hatır karşılığında memur istihdam ettirmeyeceğime yemin ederim."

              50 YUMURTA SINIRI

              Bu tüzüğe göre, mücevharat, altın ve gümüşten yapılmış kıymetli eşya ve çubuk takımı, kürk ve şal, kumaşlar, oğlanlar, cariyeler, at ve beygir gibi büyük hayvanlar, odun ve kömür gibi şeyler rüşvet sayılıyor ve alınması yasaklanıyordu. Üzüm, kavun, karpuz her türlü meyve, reçel, helva, yoğurt, tereyağı; süt, kuzu, yumurta, tavuk gibi şeyler ahbaplarca alınıp verilecekti. Ancak bunlar da, fazla olamayacaktı. Örneğin yağ 5 okkayı, yumurta 50’yi geçmeyecekti.

              Fatih, Çandarlı’yı idam ettirdi

              BU topraklarda rüşvetin tarihi binlerce yol öncesine dayanıyor. Sümerlerden, Bizans’a sonra da Osmanlı’ya... Osmanlı’da rüşvet bir ara öyle bir hal almış ki, vatandaş yeniçeri ağasına rüşvet vermeden evini bile boyatamaz hale gelmiş, devlette makamlar parayla alınır satılır olmuş.

              O ÜNLÜ SÖZ FUZULİ’YE AİT

              Kanuni Sultan Süleyman döneminde Bağdat civarında yaşayan Fuzuli (1480-1556), kasideler yazdığı padişaha mektup gönderip, maaş istemişti. Padişah da Fuzuli’ye, Bağdat’taki vakıftan maaş bağlandığına dair berat gönderdi. Fuzûli, buna rağmen maaşına kavuşamayınca, Nişancı Paşa Celalzáde’ye ’şikáyetnáme’sinde şu tarihi mısraları yazdı: "Selam verdim rüşvet değil diye almadılar, hüküm gösterdim faydasızdır diye dinlemediler." Rüşvet konusunda, osmanlı’dan kalma bazı tarihi olaylar da şöyle:

              SADRAZAMA ALKOL RÜŞVETİ

              1680’de Padişah IV. Mehmed zamanında, İstanbul’daki tüm bozahaneler kapatıldı. Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, yüklü bir rüşvet alınca yasağı kaldırdı. Padişah sorunca, suçu, Sadaret Kahyası Hasan Ağa’ya attı. Padişah, "Kahyanı bana gönder" deyince de Paşa, Hasan Ağa’yı boğdurup, "Hatt-ı Hümayun gelmeden önce onun cezasını vermiş idim" diyerek işin içinden, sıyrıldı.

              ÜNLÜ SAVAŞ RÜŞVETLERİ

              Aşıkpaşazáde’nin de aralarında bulunduğu bazı tarihçiler, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un fethi sonrasında Çandarlı Halil Paşa’yı öldürtmesinin nedeni olarak, kuşatmanın kaldırılması karşılığında Bizans’tan rüşvet almasını gösterir.

              BALTACI KATERİNA HİKÁYESİ

              Tarihçi Hammer, Baltacı Mehmet Paşa’nın, 1711’de Prut Savaşı’nda yok etmek üzere olduğu Çar Deli Petro’nun karısı Katerina’nın barış andlaşması karşılığında, bütün kıymetli mücevherlerini Osmanlı komuta heyetine gönderdiğini yazar. Burak ARTUNER

              Çorba Yeniçeri’ye verilirdi

              RÜŞVET alan adama ’Çorbacı’ denir. ’Çorba parası’ argoda rüşvet demek çünkü. Osmanlı’da sarayda divan toplandığı günlerde, törene katılan yeniçerilere çorba ikram edilirmiş. Yeniçeriler çorbayı kaşıklayarak afiyetle içiyorlarsa, bu, bağlılıklarının sürdüğünün bir göstergesiymiş. Çorbaya kaşık değdirmiyorlarsa isyan hazırlığı içinde olduğuna işaretmiş.

              Argoda yüzlerce karşılığı var

              Türkçede rüşveti tanımlayan 300’den fazla ’argo’ sözcük oluşmuş. Bazıları şunlar: Çorba, sakal, arpa, memur vergisi, sus payı, göz hakkı, nafaka, urgan, sigara parası, içki parası, şirinlik, hürmet, ücret, lokma, avanta, manifesto, yüzde, Atatürk fotoğrafı, höpürdet, bayram harçlığı, pekmez, bal, uçkur, yüz güldüren, amorti.

              SON SÖZ:

              Memleketimden bahşiş manzaraları dizimiz sona erdi. Ancak ve elbette rüşvetin de bahşişin de sonu yok. Bundan sonra da Hürriyet’in sayfaları temiz toplum için sizden gelecek ihbar ve öykülere açık olacak. Bunları değerlendirecek, gerekli kurumları uyaracak ve gerçeğin süzgecinden geçirip kamuoyuna sunacağız.

              Bize ulaşmak için bahsis@hurriyet.com.tr adresine mail atabilirsiniz. Kimlikleriniz güvencemiz altında kalacaktır.

              Hürriyet

              Yorum

              İşlem Yapılıyor