Kamer Genç’i hafızalarımıza kazıyan olay “Çiçek sulama”yla başladı. Genç bir kadınla oğlunun evinde geceyi geçirdiği söylentilerine Genç “Oğlumun evine çiçek sulamaya gitmiştim” diyerek cevap verdi.
Ama muhabirler olayın arkasını bırakacak gibi değildi. Genç’i yine sıkıştırdılar, yine sordular:
-Geceyi bir kadınla geçirdiğiniz söyleniyor, doğru mu?
Genç cevap verdi:
-Evet, ananla geçirdim…
Atasözlerini kullanmayı çok sever. Ancak bir türlü ezberleyemez. “Anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az” atasözü onun dilinde şu hali almıştır.
-Anlayana sivrisinek az anlamayana davul zurna saz
Düzeltmeye çalışır:
- Anlayana sivrisinek az anlamayana davul zurna çok
Argo kullanmayı da sever. Sansürlü kullanmak gerektiğini de bilir. Fakat nereyi sansürleyeceğini karıştırır… “Af edersiniz at bilmem nesine konmuş kelebek gibi” demek istemektedir. Ağzından şu sözler dökülür:
- Af edersiniz at y… konmuş bilmem ne gibi…
Bir kanun tasarısı üzerine leyhte söz alır. Kürsüye çıkar. AK Parti’nin yasa tasarısına verir veriştirir, Ak Partililer “aleyhte konuşuyorsunuz” diye tepki gösterince şu sözleri söyler:
- Ben size öğüt veriyorum bu tabi ki leyhte bir konuşmadır…
Türbana karşı bir duruş sergiler. Neden türban takılmaması gerektiğini anlattığı cümleyle yeni bir paradoks yaratır:
- Saç kafayı örten bir örtüdür zaten. Hiç örtü örtüyle örtülür mü?
Türbanın laikliği zedeleyeceğini düşünür ve bunu şu sözlerle anlatır:
- Eğer laiklik ilkesini zedelersek bu Meclis’e de “Egemenlik kayıtsız şartsız Allahındır” yazmamız lazım.
Türbanın ne işe yaradığına bir türlü anlam veremez:
- Kadının gözü güzel olur dudakları güzel olur. Saçında ne varsa sanki. Kapatalım kadının yüzünü saçı açık kalsın, adamı koyalım bakalım ne hissedecek?
Türban konusunun çözümü de kafasında nettir:
- Cumhurbaşkanının karısı, başbakanın karısı, bakanların karıları türbanlarını çıkaracaklar. Sonra da ‘ey kızlar, türbanın dinde yeri yoktur’ diyecekler. Bu iş de bitecek.
Bu önerisine kimse itibar etmeyince bu sefer muhalefete kürsüyü işgal eylemine çağırır:
- Artık lafla muhalefet olmaz, eylemle olur!
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi durumunda aday olacaktır ve çok iddialıdır:
- Söz veriyorum size, halk beni seçmezse intihar edeceğim. Söz veriyorum burada intihar edeceğim. Ama halk beni seçerse siz intihar etmiş olacaksınız.
Açıksözlülüğüyle gönüllerde taht kurar:
- Bizler siyasetçiyiz. İşimiz gücümüz yalan dolanla oy toplamak. Oy almak için yalan söylüyoruz, para veriyoruz, başka şeyler veriyoruz.
Kendisini yanlış anlayan bir milletvekilini azarlarken bile kibarlığı elden bırakmaz:
- Don demedim kardeşim, bor dedim. Haysiyetsiz misiniz afedersiniz?
İçki içer ama içkinin şişede durduğu gibi durmadığını unutur. Büyük Ankara Oteli havuzunun açılışında yaptığı gaf günlerce gazete manşetlerinden inmez:
- Oh be, şu viskinin tadı ne güzel. Viski içince kendimi daha iyi Müslüman hissediyorum.
Tabii ki bu sözler çok tepki toplar. Aldığı tepkiler üzerine sözlerini kendince düzeltmeye çalışır.
- İçki içince kendimi ruhen maneviyata değer veren, Tanrı'ya daha yakın hisseden anlamında felsefi bir söz söyledim. Müslüman kelimesini kullanmamam gerekirdi
Sözünü sakınmaz, yeri geldi mi lafı yapıştırır. Çapraz Ateş programında Mehmet Ali Ilıcak’ın bir soru sorması üzerine yaptığı gibi:
- Sen ne konuşuyorsun be. Milleti buzdolabı vereceğiz diye kandırdınız. Bir sürü kupon sattınız. Sonra da Avrupa'ya kaçtınız. Önce borcunu öde…
İnançlarından asla ödün vermez. Bu yüzden karısı bile onunla eğlenir:
Mehmet Ali Ağca'nın idam dosyası önüne gelince, 'prensip olarak idama karşıyım' diyerek 'ret' oyu verdi. Üstelik de 'ret' diye üç kez ard arda bağırdı.
Akşam eve döndüğünde, eşi Sevim hanım 'Ağca oylamasında 149 kabule karşılık bir ret oyu çıktı' anonsunu duyunca 'hangi kafasız ret oyu verdi acaba?' diye sordu. Kamer bey şunları söyledi:
- Yahu hanım, ben verdim. Niye kızıyorsun. İnancımın gereğini yaptım.
Meclis kürsüsünde Abdullah Gül’e laf atmak için çıkmıştır. Ama adabı muhaşeret kurallarına göre kızını evlendiren Gül’e “hayırlı olsun” demek ister.
- Kendisi kızını da evlendirdi. Allah rahmet eylesin.
Fark eder ve hemen düzeltir.
- Allah mesut etsin.
Detaylarla uğraşmaz. O yüzden Nijerya'dan gelen heyeti Arapça "hoşgeldiniz" diyerek selamlar.
Heyettekilerin neden kendisine aval aval baktıklarına bir anlam veremez ama belki de Nijeryalıların İngilizce konuştuklarını hala bilmez.
İlginç benzetmeleri vardır:
- Başka tehlikeler var onu bırakıyorsunuz gelmişsiniz türbanla uğraşıyorsunuz. Bu neye benziyor biliyor musunuz ? Osmanlı İmparatorluğu İstanbul’u İŞGAL ederken o zaman ki Bizans İmparatorluğu’nun melekleri dişi miydi, erkek miydi onu tartışmasına benziyor.
Dedik ya ‘hafızası onu hep yanıltır’ diye. Abdullah Gül’ü hiç gitmediği yerlere gitmiş zanneder.
- Bir Cumhurbaşkanı seçmişsiniz iki de bir Arabistan’a gidiyor. Niye gidiyor buraya? Ne var Arabistan’da
Kamer Genç’e söylediği sözlerden dolayı çok tazminat davası açılır. Hep para kaybeden Genç bu yüzden muhalefetin dozunu biraz kıstığını söyler. Ama işte can çıkmadan huy çıkmaz. Son gafı ona çok para kaybettireceğe benziyor:
- Televizyonda Armağan Çağlayan'ın programına katılmıştır. Konuşma yaptığı sırada dili sürçen Genç, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'den Abdullah Öcalan diye bahseder. Bunun üzerine sunucu Armağan Çağlayan olayı toparlamaya çalışır ama Kamer Genç sözünün kesilmesinden memnun olmaz, ne dediğinin farkında değildir. Ağzından şu sözler dökülür:
- Ha Abdullah Gül ha Abdullah Öcalan ikisi de Abdullah
Ama muhabirler olayın arkasını bırakacak gibi değildi. Genç’i yine sıkıştırdılar, yine sordular:
-Geceyi bir kadınla geçirdiğiniz söyleniyor, doğru mu?
Genç cevap verdi:
-Evet, ananla geçirdim…
Atasözlerini kullanmayı çok sever. Ancak bir türlü ezberleyemez. “Anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az” atasözü onun dilinde şu hali almıştır.
-Anlayana sivrisinek az anlamayana davul zurna saz
Düzeltmeye çalışır:
- Anlayana sivrisinek az anlamayana davul zurna çok
Argo kullanmayı da sever. Sansürlü kullanmak gerektiğini de bilir. Fakat nereyi sansürleyeceğini karıştırır… “Af edersiniz at bilmem nesine konmuş kelebek gibi” demek istemektedir. Ağzından şu sözler dökülür:
- Af edersiniz at y… konmuş bilmem ne gibi…
Bir kanun tasarısı üzerine leyhte söz alır. Kürsüye çıkar. AK Parti’nin yasa tasarısına verir veriştirir, Ak Partililer “aleyhte konuşuyorsunuz” diye tepki gösterince şu sözleri söyler:
- Ben size öğüt veriyorum bu tabi ki leyhte bir konuşmadır…
Türbana karşı bir duruş sergiler. Neden türban takılmaması gerektiğini anlattığı cümleyle yeni bir paradoks yaratır:
- Saç kafayı örten bir örtüdür zaten. Hiç örtü örtüyle örtülür mü?
Türbanın laikliği zedeleyeceğini düşünür ve bunu şu sözlerle anlatır:
- Eğer laiklik ilkesini zedelersek bu Meclis’e de “Egemenlik kayıtsız şartsız Allahındır” yazmamız lazım.
Türbanın ne işe yaradığına bir türlü anlam veremez:
- Kadının gözü güzel olur dudakları güzel olur. Saçında ne varsa sanki. Kapatalım kadının yüzünü saçı açık kalsın, adamı koyalım bakalım ne hissedecek?
Türban konusunun çözümü de kafasında nettir:
- Cumhurbaşkanının karısı, başbakanın karısı, bakanların karıları türbanlarını çıkaracaklar. Sonra da ‘ey kızlar, türbanın dinde yeri yoktur’ diyecekler. Bu iş de bitecek.
Bu önerisine kimse itibar etmeyince bu sefer muhalefete kürsüyü işgal eylemine çağırır:
- Artık lafla muhalefet olmaz, eylemle olur!
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi durumunda aday olacaktır ve çok iddialıdır:
- Söz veriyorum size, halk beni seçmezse intihar edeceğim. Söz veriyorum burada intihar edeceğim. Ama halk beni seçerse siz intihar etmiş olacaksınız.
Açıksözlülüğüyle gönüllerde taht kurar:
- Bizler siyasetçiyiz. İşimiz gücümüz yalan dolanla oy toplamak. Oy almak için yalan söylüyoruz, para veriyoruz, başka şeyler veriyoruz.
Kendisini yanlış anlayan bir milletvekilini azarlarken bile kibarlığı elden bırakmaz:
- Don demedim kardeşim, bor dedim. Haysiyetsiz misiniz afedersiniz?
İçki içer ama içkinin şişede durduğu gibi durmadığını unutur. Büyük Ankara Oteli havuzunun açılışında yaptığı gaf günlerce gazete manşetlerinden inmez:
- Oh be, şu viskinin tadı ne güzel. Viski içince kendimi daha iyi Müslüman hissediyorum.
Tabii ki bu sözler çok tepki toplar. Aldığı tepkiler üzerine sözlerini kendince düzeltmeye çalışır.
- İçki içince kendimi ruhen maneviyata değer veren, Tanrı'ya daha yakın hisseden anlamında felsefi bir söz söyledim. Müslüman kelimesini kullanmamam gerekirdi
Sözünü sakınmaz, yeri geldi mi lafı yapıştırır. Çapraz Ateş programında Mehmet Ali Ilıcak’ın bir soru sorması üzerine yaptığı gibi:
- Sen ne konuşuyorsun be. Milleti buzdolabı vereceğiz diye kandırdınız. Bir sürü kupon sattınız. Sonra da Avrupa'ya kaçtınız. Önce borcunu öde…
İnançlarından asla ödün vermez. Bu yüzden karısı bile onunla eğlenir:
Mehmet Ali Ağca'nın idam dosyası önüne gelince, 'prensip olarak idama karşıyım' diyerek 'ret' oyu verdi. Üstelik de 'ret' diye üç kez ard arda bağırdı.
Akşam eve döndüğünde, eşi Sevim hanım 'Ağca oylamasında 149 kabule karşılık bir ret oyu çıktı' anonsunu duyunca 'hangi kafasız ret oyu verdi acaba?' diye sordu. Kamer bey şunları söyledi:
- Yahu hanım, ben verdim. Niye kızıyorsun. İnancımın gereğini yaptım.
Meclis kürsüsünde Abdullah Gül’e laf atmak için çıkmıştır. Ama adabı muhaşeret kurallarına göre kızını evlendiren Gül’e “hayırlı olsun” demek ister.
- Kendisi kızını da evlendirdi. Allah rahmet eylesin.
Fark eder ve hemen düzeltir.
- Allah mesut etsin.
Detaylarla uğraşmaz. O yüzden Nijerya'dan gelen heyeti Arapça "hoşgeldiniz" diyerek selamlar.
Heyettekilerin neden kendisine aval aval baktıklarına bir anlam veremez ama belki de Nijeryalıların İngilizce konuştuklarını hala bilmez.
İlginç benzetmeleri vardır:
- Başka tehlikeler var onu bırakıyorsunuz gelmişsiniz türbanla uğraşıyorsunuz. Bu neye benziyor biliyor musunuz ? Osmanlı İmparatorluğu İstanbul’u İŞGAL ederken o zaman ki Bizans İmparatorluğu’nun melekleri dişi miydi, erkek miydi onu tartışmasına benziyor.
Dedik ya ‘hafızası onu hep yanıltır’ diye. Abdullah Gül’ü hiç gitmediği yerlere gitmiş zanneder.
- Bir Cumhurbaşkanı seçmişsiniz iki de bir Arabistan’a gidiyor. Niye gidiyor buraya? Ne var Arabistan’da
Kamer Genç’e söylediği sözlerden dolayı çok tazminat davası açılır. Hep para kaybeden Genç bu yüzden muhalefetin dozunu biraz kıstığını söyler. Ama işte can çıkmadan huy çıkmaz. Son gafı ona çok para kaybettireceğe benziyor:
- Televizyonda Armağan Çağlayan'ın programına katılmıştır. Konuşma yaptığı sırada dili sürçen Genç, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'den Abdullah Öcalan diye bahseder. Bunun üzerine sunucu Armağan Çağlayan olayı toparlamaya çalışır ama Kamer Genç sözünün kesilmesinden memnun olmaz, ne dediğinin farkında değildir. Ağzından şu sözler dökülür:
- Ha Abdullah Gül ha Abdullah Öcalan ikisi de Abdullah
Yorum