Çarpışmış arabaların çevresinde koşuşturup kalem arayan iki Türk görürseniz, demek ki "tutanak" tutacaklar.
Bu kaza yerinde "tutanak tutma" uygulaması, demokrasimiz ile yakından ilgilidir. Halkımızın bugünlerde çok konuşulan demokrasiden ne anladığını ve uzlaşı becerisini ölçmek açısından...
Üniformalılara gerek kalmadan, sivil çözüm ile anlaşma sağlanmasının en mikro deneyimi bu.
İki Türk anlaşırsa, Türkiye anlaşır.
(.....)
Ve kalem bulunur.
Trafiği tıkamış yolun ortasındaki otomobilin kaputuna eğilmiş on beş kişi görürseniz, en alttaki tutanağı yazan, öbürleri de "Sonra başka bir şey yazmasın" diye bakanlardır.
Bu uygulama "trafik tıkanmasın" diye düşünülmüştür.
Kaputun üzerine abanmışlar, arada bir açılıp yarım saat kadar tartıştıktan sonra yeniden kapanırlar tutanağın üzerine.
Misal; uzlaşarak yapılması gereken şu tespit:
"Kim vurdu."
Bunun yanıtı her iki taraf için de "Durduğum yerde geldi vurdu, insan biraz önüne bakar..." şeklindedir, ikinci görüş ise şöyledir:
"Kör değiliz, insan arkasına bakar..."
İkinci uzlaşma konusu:
"Geçiş hakkı kimindi."
Bunun en makul yanıtı, "Geçerken sana mı soracaktım." ile "Yol babanın malı değil yani..."dir.
Sıra gelir iki sürücünün kaza yeri krokisi çizmesine; ki babaların çocuklarına çizdikleri otomobil resimleri hep deprem geçirmiş apartmana benzediği için, geriye kalır krokiye bakan sigortacıların, o çizimde gözüken balina balığının orada ne aradığını bulmaları...
Bir diğeri; kaza yerinin fotoğrafla tespiti...
Hanım sürücülerin, fotoğraf çekileceğini duymaları ile birlikte kuaföre koşmaları yanında... Beylerin fotoğraf makinesine pil almaya gitmeleri "trafiğin tıkanmaması için" bulunan bu yöntemin kaçınılmazıdır.
Ya durup dururken direğe çarpanların durumu?
O zaman bir başka yerde, bir başka direğe çarpan bulmaya kalıyor iş... Ki otomobiller yan yana getirilip "tutanak" tutulsun.
Burada da "Peki, birbirinizin tavanına nasıl çarptınız?" sorusuna yanıt bulmak sigortacılara kalıyor.
(.........)
Bence iyi bakın;aslında halkımızın "demokrasi tutanağıdır" bu...
Bekir COŞKUN
Bu kaza yerinde "tutanak tutma" uygulaması, demokrasimiz ile yakından ilgilidir. Halkımızın bugünlerde çok konuşulan demokrasiden ne anladığını ve uzlaşı becerisini ölçmek açısından...
Üniformalılara gerek kalmadan, sivil çözüm ile anlaşma sağlanmasının en mikro deneyimi bu.
İki Türk anlaşırsa, Türkiye anlaşır.
(.....)
Ve kalem bulunur.
Trafiği tıkamış yolun ortasındaki otomobilin kaputuna eğilmiş on beş kişi görürseniz, en alttaki tutanağı yazan, öbürleri de "Sonra başka bir şey yazmasın" diye bakanlardır.
Bu uygulama "trafik tıkanmasın" diye düşünülmüştür.
Kaputun üzerine abanmışlar, arada bir açılıp yarım saat kadar tartıştıktan sonra yeniden kapanırlar tutanağın üzerine.
Misal; uzlaşarak yapılması gereken şu tespit:
"Kim vurdu."
Bunun yanıtı her iki taraf için de "Durduğum yerde geldi vurdu, insan biraz önüne bakar..." şeklindedir, ikinci görüş ise şöyledir:
"Kör değiliz, insan arkasına bakar..."
İkinci uzlaşma konusu:
"Geçiş hakkı kimindi."
Bunun en makul yanıtı, "Geçerken sana mı soracaktım." ile "Yol babanın malı değil yani..."dir.
Sıra gelir iki sürücünün kaza yeri krokisi çizmesine; ki babaların çocuklarına çizdikleri otomobil resimleri hep deprem geçirmiş apartmana benzediği için, geriye kalır krokiye bakan sigortacıların, o çizimde gözüken balina balığının orada ne aradığını bulmaları...
Bir diğeri; kaza yerinin fotoğrafla tespiti...
Hanım sürücülerin, fotoğraf çekileceğini duymaları ile birlikte kuaföre koşmaları yanında... Beylerin fotoğraf makinesine pil almaya gitmeleri "trafiğin tıkanmaması için" bulunan bu yöntemin kaçınılmazıdır.
Ya durup dururken direğe çarpanların durumu?
O zaman bir başka yerde, bir başka direğe çarpan bulmaya kalıyor iş... Ki otomobiller yan yana getirilip "tutanak" tutulsun.
Burada da "Peki, birbirinizin tavanına nasıl çarptınız?" sorusuna yanıt bulmak sigortacılara kalıyor.
(.........)
Bence iyi bakın;aslında halkımızın "demokrasi tutanağıdır" bu...
Bekir COŞKUN
Yorum